38 - Kayseri

YoRuMSuZ

Biz işimize bakalım...
Yüzölçümü: 16.917 km²
Nüfus: 943.484 (1990)
İl Trafik No: 38


Kayseri tarih boyunca Anadolu'nun önemli ticaret merkezlerinden biri olmuştur. Ticaretin yanı sıra, görkemli Erciyes Dağı ve gelişen kış turizmi potansiyeli ve lezzetli yemekleriyle görülmeye değer bir orta Anadolu şehridir.

COĞRAFYA

İç Anadolu'nun Kızılırmak bölümünde, kuzeyde Yozgat ve Sivas, batıda Niğde ve Nevşehir, güneyde Adana, güneydoğusunda Kahramanmaraş ve doğuda Malatya illeri arasında yer alır. Denizden yüksekliği 1050m.dir. İlde, İç Anadolu Bölgesi'nin tamamında olduğu gibi, bozkır iklimi hüküm sürer. Yazlar sıcak ve kurak, kışın ise soğuk ve yağışlı geçer.

TARİHÇE

Kayseri, Orta Anadolu'da 3917 m. yüksekliğindeki Erciyes Dağı eteklerinde kurulmuş, 6000 yıllık tarihi olan en eski yerleşme yerlerinden biridir. M.Ö. 4000'den yani, Kalkolitik Çağlarından başlayarak Asur, Hitit, Frig, Roma,Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Dönemleri'nde önemli bir kültür ticaret merkezi olmuştur.

İLÇELER:


Kayseri (merkez), Akkışla, Bünyan, Develi, Felahiye, Hacılar, İncesu, Kocasinan, Melikgazi, Özvatan, Pınarbaşı, Sarıoğlan, Sarız, Talas, Tomarza, Yahyalı, Yeşilhisar'dır.[/B]
 

Suskun

V.I.P
V.I.P
ŞEHRİN TARİHÇESİ

Kayseri İli, Kültepe kazılarında yapılan araştırmalar, çevrede M.Ö. 3.500 yıl öncesine kadar uzanan bir yerleşme bölgesi çıkarmaktadır. Bu kazılarda ele geçenler ilk Tunç Çağı'nın izlerini taşır. Ayrıca, Eğriköy höyüğü, Fraktin, Şimşekkaya, Erkilet, Taşçı, Yağmurluköy vc Hanyeri'nde yapılan kazı1arda, buradaki insanlık tarihinin çok eskilere gittiğinden söz cdilmektedir.

Kayseri ve çevresindeki yazılı tarih ise, Asur Ticaret Kolonilerinin bu çevreye gelmeleri ve M.Ö.2500 yıllarına doğru da Hitit İmparatorluğu'nun yerleşmesiyle başlar ve kanisti adıyla şehir kurulur.
Kayseri, bu dönemde Hitit Halkı'nın yerleşme alanıdır ve sık sık da, Ege Göç Kavimleri'nin işgallerine uğramaktadır. Hititlerin bu bölgedeki etkinlikleri, M.Ö. 900 yılı dolaylarında Tabal Krallığı'nın kurulmasıyla yeni bir şekil alır. Artık, çevrenin etkinliği de artmaktadır. Eğe çevresinden, Suriye bölgesinden, hatta Batı'dan gelen ticaret kervanlarının önemli uğrak yerlerinden birisidir. Geç Hitit Dönemi diye de adlandırılan bu devirde, söz sahipliği Asurlular'ın elindedir. Ancak, bunların etkinlikleri de fazla sürmez. M. Ö. 612'de Med'1er, Asurluların çevredeki etkinliklerine son verirler. Bunun peşinden çevrede Kilikya Devleti kurulur. Bunun ömrü de uzun olmaz. M. Ö. 550'de pers'1er Med yönetimine son vererek kendi devletlerini kurarlar. Şehrin adı Mazaka olur. Pers'1erin bu bölgeye gelip yerleşmelerinden sonra şehir Mazak adını alır. Ba adı alasıya kadar Kayseri'nin adı Kanisti'dir. L.Dareios döneminde bu bölgede Kapadokya Karallığı'nın etkinliği artar. Ne var ki, bu da uzun sürmez ve M.Ö. 334'te Makedonyalılar Persler'i yenerek bölgeye yerleşirler.

İskender'in ölümünden sonra bölge yine el değiştirir ve bu defa M.Ö.280'de Persler yeniden Kapadokya Krallığını kurarlar. Kayseri, Pers Kralı IV. Ariaretes Esebes'in döneminde ''Evsebia'' adını alır. Pontus Krallığı kendi hükümranlığını ilari eder. Bunun hemen arkasından, birkaç yıl sonra Roma orduları görüldü. Romalılar'ın buradaki söz sahipliği fazla sürmedi. Romalılar geri çekilirler ve şehirde Kapadokya Hükümdarlığı'nın yönetimi hakim olur. Bunların etkinliği de pek fazla devam etmez. O dönemin istilaları, mevcut kavimlerin birbiri aleyhine seyrettiği için, Kayseri bunun dışında kalamaz. Bu defa, M. Ö. 77'de ermeni Kralı Dikran şehri yağmalar. 9 yıl sonra da yani M.Ö. 66'da Romalı Paypeius, kendilerine bağlı bir devlet kurar. M. S .17 . Yılında ise Kayseri ve çevresi Kapadokya hakimiyetinden tamamen çıkarak Rom,alıların denetimine geçer. Şehir, Kapadokya'nın son kralı Arkilaius zamanında Kaisaraeia'' adını alır. Bu günkü adının da buradan geldiği bilinmektedir.
 

Suskun

V.I.P
V.I.P
KAYSERİ'DE DÜĞÜN GELENEKLERİ

DÜNÜRCÜ GEZME


Eskiden Kayseri’de bir erkeğin evlenebilmesi için askerliğini yapmış ve İş sahibi olması gerekirdi.Mahallede Evlenecek yaşta kızı olan kadınlar her gün erkenden dış kapının önünü süpürürlerdi.O evde evlenecek çağda kız olduğu kapı önünün temizliğinden anlaşılırdı. dünürcü gezen kadınlar kapı önü temiz olan evlerin kapısını çalarlardı.Kapıyı genellikle kızın anası açar,Ya da görücü kadınlardan birisi ” misafir kabül edermisiniz ” diye seslenirdi.Görücüler eve alındıktan sonra hal hatır sorulur bu fasıl bittikten sonra görücüleden biri “hanım kızımızı görelim'”der, Kız gelir, dünürcülerin elini öper ve odadan ççıkar.Dünürcülerden biri su ister suyu kız getirir.Su isteyen kadın suyu ağır ağır içerken, diğer dünürcüler kızı baştan ayağa süzerek,incelerler, Dünürcüler kızı beğenirlerse, ailesi hakkında araştırma yapılır.Araştırma ve soruşturma sonunda herhangi bir engel bulunmazsa Dünürcü kadınlar kızı istemek üzere tekrar kız evine giderek. Allah'ın emri, Peygamber in kavli ile kızınızı oğlumuza istiyoruz, Bizim lakabımız, şudur diyerek oğlanın Kartviziti ile fotoğrafını kız evine bırakırlar, Kızın annesi ailesinin damat hakkında araştırma yapması için süre ister.Bundan sonra araştırma sırası kız evine gelirdi. Kızın çok yakınları damat adayını araştırmaya başlarlar. Kızın erkek akrabalarının çoğu oğlana belli etmeden görürler. Verilen sürenin son günü oğlan evi kadınları kız evine tekrar gelerek erkek dünürcüleri gönderelim mi?' diye sorarlar Kız evinin cevabı araştırma sonucu müspetse, kız anası 'Allah yazdıysa , ne diyelim' der. Sonucu menfi ise 'kızımız küçük, kusura bakmayın' diyerek kibarca reddederdi..Kadınlar kendi aralarında anlaştıktan sonra, işe kesinlik kazandırmak için, oğlanın babası, amcası ve yakın akrabalarından bir kaçı ertesi gün kızın babasının işyerine giderler, hal hatır sormadan sonra sebebi ziyaret söylenir.Erkek dünürcüler kız babasından kahveyi almadan, yani kahve içmeden gitmezler,söz kahvesi alındıktan sonra Büyük Kahve için gün belirlenir.Büyük kahve kız evinde içilir.Bu kahveye kız ve oğlan evinin erkekleri katılırlar.Kahve içileceği gün veya bir gün önce kız evine şeker, kahve, pasta ve şerbet için gerekli malzemeleri gönderilir.

Kahvenin içileceği günün akşamı erkek tarafının akrabaları kendi evinlerinde toplanırlar ve toplu halde akşam namazından sonra kız evine giderlerdi.Kız evine gidildikten sonra önce büyüklerden başlanarak kahve verilmeye başlanırdı.Damadın babası ve amcası içtikleri kahve fincanının altına bahşiş koyarlardı.Daha sonra şerbet tepsisi odanın ortasına konur Tepsinin içi bardak doludur, üstü bir tülle kapalı, tülün üstünde de bir ipek mendil vardır Tepsi ortaya gelince erkek tarafının getirdiği hoca Kuran okur, dua eder Dua sonra damat adayının en yakın bekar akrabasından biri tepsiye doğru ilerler, üzerindeki mendili cebine koyar, tülü açar ve tepsiyi alıp bir,iki misafire ikram ettikten sonra,tepsiyi kız evine mensup bir gence devrederdi. Şerbetin yanında tuzlu pasta,şekerli pasta, yaş pasta yada rulo pastalar ikram edilir Oğlan evi gençleri kız evi mensuplarına farkettirmeden evden bazı eşyaları geri verilmek üzere çalıp damat adayına götürerek bahşiş alırlardı. Bunlar; bardak, bardak altı, kül tablası olduğu gibi, sedir yastığı, vazo, saksı gibi büyük eşyaları da çalıp götürenler olurdu. Misafirlere en son şeker ve çikolata ikram edilir Bu sırada bir sürahi şerbet doldurularak tüle sarılır, kurdeleye bağlanır Bu sürahiyi damat adayına veren genç, damat tarafından ödüllendirilirdi. Bu nedenle sürahi kız evindeyken damat adayının arkadaşları tarafından kapışılırdı.

Kayseri’de Düzen düzmek demek, kızın nişan günü ve daha sonra giyeceği elbiselerle diğer aksesuarı almak demektir.Düzene gelin kız, yakın akrabalarından bir kaçı, kaynana, kaynata giderdi. düzen öğleden önce gidilir öğle arası mutlaka lüks bir lokantada öğle yemeği yenirdi.Düzende alınan malzemeler o gün oğlan evine gider Oğlan evi yakınları ertesi gün düzene bakmaya gelirlerdi. Bir iki gün sonra da bir genç eşyaları kız evine götürürdü. Düzen düzüldükten sonra sıra nişana yapmaya gelirdi.Nişana gelecek kalabalık çok ise ya ticaret odasının salonu ve en yakın ilkokulunun salonu kiralanır. Kızın tarafının akrabaları, oğlan evinin kıza takı takacak yakınları toplanırlar Oğlan evinden bir orta yaşlı kadın sahneye çırak nişanlanacak kızı yanına çağırırdı. Gelin kız yanında bir kız arkadaşıyla gelir Önce oğlan evi konuklarının, sonra kız evi konuklarının ellerini öper, sonra takı merasimi başlardı. İlkönce kaynananın hediyeleri takılır, Kaynana, altınları gelin adayının yanındaki kadına verir, o da verilenleri takardı. Diğer akrabaların hediyelerini de takıları takan kadın, hediyeyi verenin adını yüksek sesle söyleyerek takar Kız altınları takıp, zarf içinde para olarak verilen diğer hediyelerini de aldıktan sonra tekrar el öperek teşekkür eder Sonra düzende alınan elbiseleri tek tek giyerek, el öpemeye devam ederdi.

Dünürlük gezmeleri nişandan hemen sonra başlar.Kız evinin bütün yakınları dünürlük çağırırlar Kız evinin ve oğlan evinin yakınları da bu davete icabet ederlerdi, dünürlük gezmeleri yalnız kadınlar arasında olur Gelin kız her toplantıda, düzende alınan bütün elbiselerini giyerek mini bir defiye yapardı. Düğünün başlayacağı hafta pazartesi günü sabah erkenden oğlan evinin dost ve akrabaları oğlan evinde kalın duası için toplanırlar gelenlere yalnızca çikolata ikram edilirdi. Oğlan evi kalında kız evine şamdan , kına,çerez kız anasına başörtüsü, elbiselik kumaş, gömlek, çorap konulur.Kalın kız evine geldikten sonra, kızın çeyizi bir odada sergilenir Buna çeyizi ipe asma denirdi.Çeyizle beraber, kalında gelen hediyeler de sergilenirdi,Gelin kız hamamı salı günü olur ve kız evi tarafından yapılırdı. Hamam öncesi kız evi iki taraf akrabalarına sabun gönderir. Sabunun üzerine bir etiketle hamamın ismi yazılırdı. Hamama girilirken bu sabun, davetliye yerine geçerdi. Hamam kız evi tarafından bir günlüğüne kiralanır. Yabancı kadınlar hamama alınmazdı, Hamama gelemeyecek olanlar mazeretlerini belirterek sabunu almazlar Sabunu alıp ta hamama gelmemek ayıptı.Hamamda manili,türkülü bir çok oyun oynandıktan sonra oğlan evi kızı alır, soyundurup ipek peştemala sarar Ayağına sedefli gümüş takunya giydirilir Bütün bu işler ve yıkanma süresince kız evinden hiç kimse kızın yanında bulunmaz. Yine sıra halinde türküler söylenerek iç hamama geçilir göbek taşının etrafında dönülerek oyunlar oynanır gelin kız evine teslim edilir, Hamamda gelin kıza ve genç kızlara kına yakılır, portakal ,meyve ve turşu yenirdi. Çarşamba sabahı kız evine çeyiz almaya gidilir, gençler ve hamallarla beraber çeyizi kamyona yüklerler Yükleme işlemine kız evine mensup kimse katılmaz Çeyiz oğlan evine gelince hemen yerleştirilir Gelin kız çarşamba gecesi arkadaşlarıyla beraber bir odada yatar damat, evli sağdıcı ve birkaç arkadaşıyla Perşembe günü damat ve sadıçlar önce berbere sonra hamama gider daha sonra eve gelerek kız evi tarafından damada gönderilen takım elbise giydirilir Bu işler öğleden sonra bitmiş olurdu. Kız evinden gelin alma faslında damatta bulunurdu damadın gelini koluna takıp gelin arabasına kadar getirmesine “koltuk verme” denirdi.Gelin oğlan evine geldikten sonra damat ve sağdıçlar evden ayrılırdı.Oğlan evinde akşam tam tamın sofra kurulurdu.Bu sofrada 19 çeşit yemek ve tatlılar olurdu.Yemekten yatsı namazı için camiye gidilir cami çıkışı oğlan evinin önünde ateş yakılır ve mahalle hocası dua okuduktan sonra damat büyüklerin elini öptükten sonra gerdek odasına doğru yönelirdi.Bu arda damadın sırtına vurmakta bir gelenekti.Düğünden sonraki cumartesi veya pazar günü akşam, oğlan evi yakın akrabalarıyla birlikte kız evine giderlerdi.Buna kız arkası denirdi. Damat önce kaynananın, sonra kaynatanın elini öper ,kızın yakın akrabaları ile tanışırdı. Eskiden damat bu ziyarete giderken kaynanaya hırka, entarilik kumaş, kaynataya elbiselik kumaş, baldızlara yapık denilen eşarp ve mevsim meyveleriyle tatlı oluşan bir hediye paketi götürürdü. Şimdi bu adetler unutuldu. Damat önce kaynananın, sonra kaynatanın elini öper kız arkasına gelen misafirler, geç vakte kadar otururlardı. Misafirler giderken kız evi, damatlarına namazlık halı,kızlarına da bir çeyrek altın takarlardı.
 
Top