Forumlar
Yeni Mesajlar
CerezExtra
EĞLENCE ↓
Şans Kurabiyesi
Renk Falınız
ÇerezRADYO
Sevgiliye Özel
ÇerezDERGİ
Hızlı Okuma Testleri
Pratik Çözümler
Yeniler
Yeni Mesajlar
Yeni ürünler
Yeni kaynaklar
Son Aktiviteler
İndir
En son incelemeler
Dükkan
Giriş
Kayıt
Yeniler
Yeni Mesajlar
Menu
Giriş
Kayıt
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Güncel
Felsefe / Psikoloji
Sosyoloji
Ünlü Sosyologlar ve hayatları
JavaScript devre dışı bırakıldı. Daha iyi bir deneyim için, devam etmeden önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
You are using an out of date browser. It may not display this or other websites correctly.
You should upgrade or use an
alternative browser
.
Konuya cevap yaz
Mesaj
<blockquote data-quote="Suskun" data-source="post: 312761" data-attributes="member: 21093"><p style="text-align: center"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: red">Ralf Dahrendorf</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: red">Hayatı ve Kullandığı Temel Kavramlar</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">1929'da Hamburg'da doğdu. Felsefe klasik filoloji ve sosyoloji dallarında Londra ve Hamburg'da eğitim gördü. Doktorasını felsefe dalında yaptı ayrıca London School of Economics'ten profesör unvanı vardır. Hamburg’daki Tübingen ve Constance Üniversiteleri’nden 1958'den itibaren profesörlük unvanı sahibidir. 1969-1970 arasında Freie Demokratische Partei'den parlamentoya girmiştir. Dışişleri Bakanlığı’nda devlet sekreteri görevini yürütmüştür. 1970'te Brüksel’de Avrupa Komisyonu’na üye olmuştur. 1974-1984 arasında London School of Economics'te başkanlık ve 1987-1997 arasında Oxford Üniversitesi’nde bulunan St.Anthony's College'de dekanlık görevlerini yürütmüştür. 1993'te Kraliçe Elizabeth tarafından kendisine hayat boyu soyluluk unvanı ve Westminster şehri Clare Market Baronluğu -yani Sir- unvanı verilmiştir.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Dahrendorf işlevselciliğin statik tarihsel olmayan yargıları ile Marxizmin eskimiş ideolojik tarihçiliğine karşı çıkmıştı (Swingewood 1998: 371). Ayrıca değişme konusunu açıklamadaki yetersizliğinden dolayı işlevselciliği ciddi şekilde eleştirmiştir (Poloma 1993: 115). Buradan yola çıkarak meydana getirdiği çalışmalarını iki temel üzerine inşa etmiştir. Bunlardan ilki çatışmanın kaçınılmazlığını iddia ettiği ve onun sebebi olan gücü açıklamaya çalıştığı toplum kuramlarıdır. İkinci olarak da Marx’ta da gördüğümüz çatışmaya sebep olan temel etkenleri açıklama çabası çalışmalarının temelini oluşturur. Dahrendorf tüm bu çalışmaları sırasında güç güç-aktör ilişkisi normlar toplumsal tabakalaşma yetki ve çatışma kavramları üzerinde özellikle durmuştur. Çatışma kavramını tarihsel ve çağdaş süreç içerisinde üstlendiği roller bağlamında birçok faklı açıdan ele almıştır.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"><img src="http://www2.lse.ac.uk/newsAndMedia/images/dahrendorf%20medium_140x175.JPG" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"><span style="color: red">Dahrendorf’ta Güç Norm ve Tabakalaşma</span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Dahrendorf çatışmayı doğuran etkenlerin en önemlisinin güç olduğunu söyler ve onun güç tanımı Weber’in güç tanımıyla aynıdır. İnsanlar süreç içerisinde çeşitli mevkilere gelirler ve bu durum doğal olarak yöneten-yönetilen ilişkisini doğurur. Hiç kimsenin boyun eğmeyi kabullenmemesi ve farklı mevkilerde yer alan kişi veya grupların çıkarlarının karşı karşıya gelmesi çatışmayı doğuran bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü kimse çıkarlarından vazgeçmek suretiyle gücünü yitirmeyi istemeyecektir.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Dahrendorf’un bu güç tanımı Parsons’ın ve dolayısıyla işlevselci yaklaşımın güç tanımından büyük ölçüde farklıdır. Parsons’ta güç kavramı sistemin sürekliliğini sağlamak amacıyla siyasal gruplarda toplanan ve ihtiyaç duyulduğunda kişilere bu gruplar tarafından bahşedilen bir araçtır. Dahrendorf’a göre güç; ortak iradeyi -örneğin sistemin sürekliliğini- sağlamak için bahşedilen bir araç değil güçlü olanın kendi amaçları doğrultusunda çatışmaya girerek kazanmış olduğu bir özelliktir ve güçlü olmak isteyen bir diğer grup sınıf veya kişi bu gücü yine aynı şekilde çatışma yoluyla elde edebilecektir. Dahrendorf tüm bu önemine karşın güç için mücadeleyi toplumsal hayatın özü olarak kabul etmez. Yine Weber’in izinden giderek güç kavramının toplumsal ilişkiler içerisinde yer alan aktörleri içerdiğini ve herkesin hareketlerinin anlamlı olduğu durumlarda geçerlilik kazandığını söyler. Bu başkalarının hareketlerinden bağımsız hareket edilebilecek zamanlar da olabileceği anlamına gelmektedir ki bu da kimi zaman güç için mücadelenin hiçbir şey ifade etmemesi demektir.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Dahrendorf’un çözümlemeci anlayışının çatışma kuramı ve işlevselcilikten ayrıldığı bir diğer nokta da normların yorumlanmasıdır. Diğer düşünürler normları bütünleşmeyi sağlayan önemli bir faktör olarak görürken Dahrendorf normlar için Marx’ın ideoloji kavramına benzer bir açıklama getirir. Ona göre normlar güç sahipleri tarafından konulmuş ve yine onlar tarafından korunan aslen de güç sahiplerinin çıkarlarını koruyan bir araçtır.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Toplumsal tabakalaşma kavramı Dahrendorf’un üzerinde durduğu bir diğer önemli kavramdır. Kişilerin becerilerinin farklı olmasından ötürü mevkilerin gösterdiği farklılık ile şöhret ve servete dayalı farklılık Dahrendorf’un tabakalaşma kavramının iki farklı boyutunu teşkil eder. Tabakalaşmanın sebebinin güce sahip olanlar tarafından dayatılan normlar olduğunu söyleyen Dahrendorf toplumsal tabakalaşma bazında gücü direkt olarak temele yerleştirmiş olur. Bu tanım işlevselcilerin tabakalaşma tanımıyla karşıttır. İşlevselciler tabakalaşmanın sistemin sürekliliğini sağlamak amacıyla yetenekli kişilerin üst mevkilere çekilmesinden kaynaklandığını iddia etmektedirler (Wallace ve Wolf 2004: 140-142).</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"><img src="http://i.telegraph.co.uk/telegraph/multimedia/archive/01426/ralf_dahrendorf_1426382f.jpg" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"><span style="color: red">Çatışma Toplulukları Kuramı</span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Dahrendorf yetkiler bakımından birbirinden farklılaşan topluluklar sebebiyle sürekli olarak toplumsal çatışmanın devam edeceğini söyler. Onun yetkiden kastı meşru rol ve mevkiye bağlı güçtür ve bu tanım onun Weber’in etkisinde olduğunun bir başka göstergesidir. Çatışmanın taraflarını sınıf olarak adlandıran Dahrendorf bu sınıfları yetkinin farklı dağılımından kaynaklanan gruplar olarak tanımlar. Hükmetme ve hükmedilmenin doğurduğu otorite ilişkileri sınıfların ortaya çıkmasına temel teşkil eder demektedir (Poloma 1993: 119). Yetkinin önemi böylece öne çıkmış olur ve bu sınıfların çıkarları da yetkilerinin olup olmamasına göre gelişir. Bu noktada Marx’tan da faydalanan Dahrendorf mevcut bir çatışmanın sadece iki tarafı ilgilendirdiğini ve önemli bölücünün yetki olduğunu söyler. Yani bütün topluluklar halihazırda çatışma halinde değildirler. Sınıf oluşturmaları ve harekete geçerek çatışmanın iki tarafından biri olmaları için gerçekleşmesi gereken üç temel etken vardır. Bunlar coğrafi birliktelik kolay haberleşme ve karşıt yetki karşısında benzer özelliklere sahip olarak bir araya gelmedir. Bu özelliklere aile tipleri eğitim durumu vb. örnekler verilebilir. Bu şartları sağlayarak topluluk haline gelen insanlar karşıt yetkiye karşı harekete geçip kendi yetkilerini elde etme mücadelesine girerler ve böylece çatışmanın sürekliliği sağlanmış olur (Wallace ve Wolf 2004: 144). Marxist kuramcılar da daha sonraları yönetsel ve denetsel işlevlerin yerine getirilmesini burjuvalık statüsünün en önemli işareti saymakla Dahrendorf’un çalışmalarında önemli bir yer tutan yetkinin bu tayin edici özelliği vurgusuna yaklaşmışlardır(Parkin 1997: 611).</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Dahrendorf Marx’tan farklı olarak sınıf mevkisinin kişilerin davranışlarını belirlediği görüşünü reddeder ama sınıf çıkarlarının aynı kültüre mensup kişiler için gerçek olduğunu kabul eder. Bu çıkarların önemli ve gerçek kabul edilmesi harekete geçebilmek açısından önemli psikolojik etkenlerdir. Dahrendorf’un burada eleştirildiği nokta baskıya gereken önemi vermemesidir. Ona göre çatışma toplumdan silinemez ve toplumsal yapının değişimi ve gelişimi için işlevseldir. Önemli olan çatışmanın bastırılmak yerine etkin bir kurumsallaştırma ile düzenlenmesidir (Poloma 1993: 122). Dahrendorf muhalefete yeterli ifade ve hareket özgürlüğü verilmezse çatışmanın bir yerde patlamaya dönüşeceğini söylemektedir ancak tarih boyu baskının muhalefeti baskıyla sindirdiği ve herhangi bir patlamanın da yaşanmadığı sayısız örnek mevcuttur. Aynı şekilde tarihte yukarıda bahsettiğimiz psikolojik gereksinimleri tamamıyla yaşamış ama yine de çatışmaya girmeyip durumunu kabul etmiş çok fazla sanayi öncesi topluluk vardır. Bu anlamda Dahrendorf’un muhalefeti açıklama çabası yetersiz kalmaktadır (Wallace ve Wolf 2004: 145).</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Çatışmaların şiddet ve yoğunluğu Dahrendorf’un kuramının diğer önemli kavramlarıdır. Şiddetin boyutu seçilen silahlara yoğunluğu da tarafların harcadığı güce bağlıdır. Şiddet ve yoğunluğu direkt olarak etkileyen üç temel neden vardır. Bunlar; (1) insanların bulundukları her toplulukta aynı tâbiiyet derecesine sahip olmaları (2) mevkilerin çoğulcu veya yukarıdan kabul ettirilmiş olması ve (3) mevkiler arasında hareketliliğin az veya çok olmasıdır. Her toplulukta birilerine tâbi olmak zorunda kalan baskı altında kalan veya mevkiler arası hareket imkanı bulamayan kişi veya gruplar olduğu sürece mücadele ve çatışma yoğun olarak sürecek bu süreçte eldeki imkanlar ve karşılıklı belirlenen resmi/gayrı resmi kurallar çatışmanın şiddetini belirleyecektir (Wallace ve Wolf 2004: 146).</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Sanayi sonrası toplumda çatışma sanayi öncesi topluma nazaran daha az yoğun olacaktır çünkü mal sahipliği ile denetim birbirinden ayrılmıştır. İşçi ve idare arasındaki bölünme kesinlikle hafiflememiş fakat kurumsallaşma yoluyla çatışma en alt düzeye indirilmiştir. Dahrendorf’a göre Marxist bir devrimin olamamasının en önemli kuramsal nedeni çatışmaların kurumlaşma aracılığıyla düzenlenmesidir. Bu düzenleme ya da kurumlaşma toplumsal hareketliliği kolaylaştıran ve işçi-işveren ilişkilerini düzenleyen sendikaların ortaya çıkışı ile görülmektedir (Poloma 1993: 118). Bu anlamda artık mülkiyet çatışma kaynağı olmaktan çıkmış yönetsel otoriteye dayalı bir çatışma kaynağı doğmuştur (Parkin 1997: 601).</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Çatışmanın devlet bazındaki yansımasıyla ilgili olarak ise Dahrendorf emir veren ve emir alan ilişkisinden söz eder. Emir veren ve hakim durumda olan seçkin sınıfa ek olarak bürokrasi de sürece katılmıştır ve emir alanlara yani yönetilenlere karşı bu sürecin içinde yer almaya başlamıştır (Wallace ve Wolf 2004: 148).</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"><span style="color: red">Sonuç</span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Dahrendorf çoğunluğukla Weber’in kavramlarıyla desteklediği kuramında toplum içindeki çatışmanın nasıl işlevselleştiğini göstermeye çalışmıştır. Bu anlamda çatışma yok edilemeyecek yönetsel ekonomik vb. çeşitli sebeplerle sürekli sınıflara ayrılan toplumda sürekli devam edecektir. Çünkü sınıflaşmanın olduğu yerde çatışmaya dayalı ilişkiler her zaman olacaktır. Çatışmayı doğuran temel sebeplerden birisi –ve en önemlisi- güç için verilen mücadeledir. Gücün elde edilmesi ve daha sonra da karşıt sınıfa karşı kullanımı toplumsal tabakalaşmayı da beraberinde getirir. İlerleyen süreçte ortaya çıkan bürokrasi de hakim sınıfı dışarıdan destekleyen bir güç olarak yapıda yerini almıştır. Tüm bu süreçte Marx’taki kadar başat olmasa da mülkiyet ve ekonomik çıkarlar da etkilidir. Üretim araçlarına sahip olmak güce sahip olmanın bir yoludur ancak tek yolu değildir. Din eğitim durumu vb. artı etkenler de bu sürece etkide bulunabilirler. Dahrendorf’un çatışmaya kazandırdığı bu boyut farklı açılardan bakılabilmesi anlamında olumludur. Çözümlemeye gitmesi ve yeni yorumlar katması onun devrimci değil reformist bir yaklaşım sergilediğinin göstergesidir.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Suskun, post: 312761, member: 21093"] [CENTER][SIZE=4][FONT=Comic Sans MS][COLOR=red]Ralf Dahrendorf[/COLOR][/FONT][/SIZE][/CENTER] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4][COLOR=red]Hayatı ve Kullandığı Temel Kavramlar[/COLOR] [COLOR=blue] 1929'da Hamburg'da doğdu. Felsefe klasik filoloji ve sosyoloji dallarında Londra ve Hamburg'da eğitim gördü. Doktorasını felsefe dalında yaptı ayrıca London School of Economics'ten profesör unvanı vardır. Hamburg’daki Tübingen ve Constance Üniversiteleri’nden 1958'den itibaren profesörlük unvanı sahibidir. 1969-1970 arasında Freie Demokratische Partei'den parlamentoya girmiştir. Dışişleri Bakanlığı’nda devlet sekreteri görevini yürütmüştür. 1970'te Brüksel’de Avrupa Komisyonu’na üye olmuştur. 1974-1984 arasında London School of Economics'te başkanlık ve 1987-1997 arasında Oxford Üniversitesi’nde bulunan St.Anthony's College'de dekanlık görevlerini yürütmüştür. 1993'te Kraliçe Elizabeth tarafından kendisine hayat boyu soyluluk unvanı ve Westminster şehri Clare Market Baronluğu -yani Sir- unvanı verilmiştir. Dahrendorf işlevselciliğin statik tarihsel olmayan yargıları ile Marxizmin eskimiş ideolojik tarihçiliğine karşı çıkmıştı (Swingewood 1998: 371). Ayrıca değişme konusunu açıklamadaki yetersizliğinden dolayı işlevselciliği ciddi şekilde eleştirmiştir (Poloma 1993: 115). Buradan yola çıkarak meydana getirdiği çalışmalarını iki temel üzerine inşa etmiştir. Bunlardan ilki çatışmanın kaçınılmazlığını iddia ettiği ve onun sebebi olan gücü açıklamaya çalıştığı toplum kuramlarıdır. İkinci olarak da Marx’ta da gördüğümüz çatışmaya sebep olan temel etkenleri açıklama çabası çalışmalarının temelini oluşturur. Dahrendorf tüm bu çalışmaları sırasında güç güç-aktör ilişkisi normlar toplumsal tabakalaşma yetki ve çatışma kavramları üzerinde özellikle durmuştur. Çatışma kavramını tarihsel ve çağdaş süreç içerisinde üstlendiği roller bağlamında birçok faklı açıdan ele almıştır. [IMG]http://www2.lse.ac.uk/newsAndMedia/images/dahrendorf%20medium_140x175.JPG[/IMG] [COLOR=red]Dahrendorf’ta Güç Norm ve Tabakalaşma[/COLOR][/COLOR] [COLOR=blue] Dahrendorf çatışmayı doğuran etkenlerin en önemlisinin güç olduğunu söyler ve onun güç tanımı Weber’in güç tanımıyla aynıdır. İnsanlar süreç içerisinde çeşitli mevkilere gelirler ve bu durum doğal olarak yöneten-yönetilen ilişkisini doğurur. Hiç kimsenin boyun eğmeyi kabullenmemesi ve farklı mevkilerde yer alan kişi veya grupların çıkarlarının karşı karşıya gelmesi çatışmayı doğuran bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü kimse çıkarlarından vazgeçmek suretiyle gücünü yitirmeyi istemeyecektir. Dahrendorf’un bu güç tanımı Parsons’ın ve dolayısıyla işlevselci yaklaşımın güç tanımından büyük ölçüde farklıdır. Parsons’ta güç kavramı sistemin sürekliliğini sağlamak amacıyla siyasal gruplarda toplanan ve ihtiyaç duyulduğunda kişilere bu gruplar tarafından bahşedilen bir araçtır. Dahrendorf’a göre güç; ortak iradeyi -örneğin sistemin sürekliliğini- sağlamak için bahşedilen bir araç değil güçlü olanın kendi amaçları doğrultusunda çatışmaya girerek kazanmış olduğu bir özelliktir ve güçlü olmak isteyen bir diğer grup sınıf veya kişi bu gücü yine aynı şekilde çatışma yoluyla elde edebilecektir. Dahrendorf tüm bu önemine karşın güç için mücadeleyi toplumsal hayatın özü olarak kabul etmez. Yine Weber’in izinden giderek güç kavramının toplumsal ilişkiler içerisinde yer alan aktörleri içerdiğini ve herkesin hareketlerinin anlamlı olduğu durumlarda geçerlilik kazandığını söyler. Bu başkalarının hareketlerinden bağımsız hareket edilebilecek zamanlar da olabileceği anlamına gelmektedir ki bu da kimi zaman güç için mücadelenin hiçbir şey ifade etmemesi demektir. Dahrendorf’un çözümlemeci anlayışının çatışma kuramı ve işlevselcilikten ayrıldığı bir diğer nokta da normların yorumlanmasıdır. Diğer düşünürler normları bütünleşmeyi sağlayan önemli bir faktör olarak görürken Dahrendorf normlar için Marx’ın ideoloji kavramına benzer bir açıklama getirir. Ona göre normlar güç sahipleri tarafından konulmuş ve yine onlar tarafından korunan aslen de güç sahiplerinin çıkarlarını koruyan bir araçtır. Toplumsal tabakalaşma kavramı Dahrendorf’un üzerinde durduğu bir diğer önemli kavramdır. Kişilerin becerilerinin farklı olmasından ötürü mevkilerin gösterdiği farklılık ile şöhret ve servete dayalı farklılık Dahrendorf’un tabakalaşma kavramının iki farklı boyutunu teşkil eder. Tabakalaşmanın sebebinin güce sahip olanlar tarafından dayatılan normlar olduğunu söyleyen Dahrendorf toplumsal tabakalaşma bazında gücü direkt olarak temele yerleştirmiş olur. Bu tanım işlevselcilerin tabakalaşma tanımıyla karşıttır. İşlevselciler tabakalaşmanın sistemin sürekliliğini sağlamak amacıyla yetenekli kişilerin üst mevkilere çekilmesinden kaynaklandığını iddia etmektedirler (Wallace ve Wolf 2004: 140-142). [IMG]http://i.telegraph.co.uk/telegraph/multimedia/archive/01426/ralf_dahrendorf_1426382f.jpg[/IMG] [COLOR=red]Çatışma Toplulukları Kuramı[/COLOR][/COLOR] [COLOR=blue][COLOR=red][/COLOR][/COLOR] [COLOR=blue]Dahrendorf yetkiler bakımından birbirinden farklılaşan topluluklar sebebiyle sürekli olarak toplumsal çatışmanın devam edeceğini söyler. Onun yetkiden kastı meşru rol ve mevkiye bağlı güçtür ve bu tanım onun Weber’in etkisinde olduğunun bir başka göstergesidir. Çatışmanın taraflarını sınıf olarak adlandıran Dahrendorf bu sınıfları yetkinin farklı dağılımından kaynaklanan gruplar olarak tanımlar. Hükmetme ve hükmedilmenin doğurduğu otorite ilişkileri sınıfların ortaya çıkmasına temel teşkil eder demektedir (Poloma 1993: 119). Yetkinin önemi böylece öne çıkmış olur ve bu sınıfların çıkarları da yetkilerinin olup olmamasına göre gelişir. Bu noktada Marx’tan da faydalanan Dahrendorf mevcut bir çatışmanın sadece iki tarafı ilgilendirdiğini ve önemli bölücünün yetki olduğunu söyler. Yani bütün topluluklar halihazırda çatışma halinde değildirler. Sınıf oluşturmaları ve harekete geçerek çatışmanın iki tarafından biri olmaları için gerçekleşmesi gereken üç temel etken vardır. Bunlar coğrafi birliktelik kolay haberleşme ve karşıt yetki karşısında benzer özelliklere sahip olarak bir araya gelmedir. Bu özelliklere aile tipleri eğitim durumu vb. örnekler verilebilir. Bu şartları sağlayarak topluluk haline gelen insanlar karşıt yetkiye karşı harekete geçip kendi yetkilerini elde etme mücadelesine girerler ve böylece çatışmanın sürekliliği sağlanmış olur (Wallace ve Wolf 2004: 144). Marxist kuramcılar da daha sonraları yönetsel ve denetsel işlevlerin yerine getirilmesini burjuvalık statüsünün en önemli işareti saymakla Dahrendorf’un çalışmalarında önemli bir yer tutan yetkinin bu tayin edici özelliği vurgusuna yaklaşmışlardır(Parkin 1997: 611). Dahrendorf Marx’tan farklı olarak sınıf mevkisinin kişilerin davranışlarını belirlediği görüşünü reddeder ama sınıf çıkarlarının aynı kültüre mensup kişiler için gerçek olduğunu kabul eder. Bu çıkarların önemli ve gerçek kabul edilmesi harekete geçebilmek açısından önemli psikolojik etkenlerdir. Dahrendorf’un burada eleştirildiği nokta baskıya gereken önemi vermemesidir. Ona göre çatışma toplumdan silinemez ve toplumsal yapının değişimi ve gelişimi için işlevseldir. Önemli olan çatışmanın bastırılmak yerine etkin bir kurumsallaştırma ile düzenlenmesidir (Poloma 1993: 122). Dahrendorf muhalefete yeterli ifade ve hareket özgürlüğü verilmezse çatışmanın bir yerde patlamaya dönüşeceğini söylemektedir ancak tarih boyu baskının muhalefeti baskıyla sindirdiği ve herhangi bir patlamanın da yaşanmadığı sayısız örnek mevcuttur. Aynı şekilde tarihte yukarıda bahsettiğimiz psikolojik gereksinimleri tamamıyla yaşamış ama yine de çatışmaya girmeyip durumunu kabul etmiş çok fazla sanayi öncesi topluluk vardır. Bu anlamda Dahrendorf’un muhalefeti açıklama çabası yetersiz kalmaktadır (Wallace ve Wolf 2004: 145). Çatışmaların şiddet ve yoğunluğu Dahrendorf’un kuramının diğer önemli kavramlarıdır. Şiddetin boyutu seçilen silahlara yoğunluğu da tarafların harcadığı güce bağlıdır. Şiddet ve yoğunluğu direkt olarak etkileyen üç temel neden vardır. Bunlar; (1) insanların bulundukları her toplulukta aynı tâbiiyet derecesine sahip olmaları (2) mevkilerin çoğulcu veya yukarıdan kabul ettirilmiş olması ve (3) mevkiler arasında hareketliliğin az veya çok olmasıdır. Her toplulukta birilerine tâbi olmak zorunda kalan baskı altında kalan veya mevkiler arası hareket imkanı bulamayan kişi veya gruplar olduğu sürece mücadele ve çatışma yoğun olarak sürecek bu süreçte eldeki imkanlar ve karşılıklı belirlenen resmi/gayrı resmi kurallar çatışmanın şiddetini belirleyecektir (Wallace ve Wolf 2004: 146). Sanayi sonrası toplumda çatışma sanayi öncesi topluma nazaran daha az yoğun olacaktır çünkü mal sahipliği ile denetim birbirinden ayrılmıştır. İşçi ve idare arasındaki bölünme kesinlikle hafiflememiş fakat kurumsallaşma yoluyla çatışma en alt düzeye indirilmiştir. Dahrendorf’a göre Marxist bir devrimin olamamasının en önemli kuramsal nedeni çatışmaların kurumlaşma aracılığıyla düzenlenmesidir. Bu düzenleme ya da kurumlaşma toplumsal hareketliliği kolaylaştıran ve işçi-işveren ilişkilerini düzenleyen sendikaların ortaya çıkışı ile görülmektedir (Poloma 1993: 118). Bu anlamda artık mülkiyet çatışma kaynağı olmaktan çıkmış yönetsel otoriteye dayalı bir çatışma kaynağı doğmuştur (Parkin 1997: 601). Çatışmanın devlet bazındaki yansımasıyla ilgili olarak ise Dahrendorf emir veren ve emir alan ilişkisinden söz eder. Emir veren ve hakim durumda olan seçkin sınıfa ek olarak bürokrasi de sürece katılmıştır ve emir alanlara yani yönetilenlere karşı bu sürecin içinde yer almaya başlamıştır (Wallace ve Wolf 2004: 148). [COLOR=red]Sonuç[/COLOR][/COLOR] [COLOR=blue] Dahrendorf çoğunluğukla Weber’in kavramlarıyla desteklediği kuramında toplum içindeki çatışmanın nasıl işlevselleştiğini göstermeye çalışmıştır. Bu anlamda çatışma yok edilemeyecek yönetsel ekonomik vb. çeşitli sebeplerle sürekli sınıflara ayrılan toplumda sürekli devam edecektir. Çünkü sınıflaşmanın olduğu yerde çatışmaya dayalı ilişkiler her zaman olacaktır. Çatışmayı doğuran temel sebeplerden birisi –ve en önemlisi- güç için verilen mücadeledir. Gücün elde edilmesi ve daha sonra da karşıt sınıfa karşı kullanımı toplumsal tabakalaşmayı da beraberinde getirir. İlerleyen süreçte ortaya çıkan bürokrasi de hakim sınıfı dışarıdan destekleyen bir güç olarak yapıda yerini almıştır. Tüm bu süreçte Marx’taki kadar başat olmasa da mülkiyet ve ekonomik çıkarlar da etkilidir. Üretim araçlarına sahip olmak güce sahip olmanın bir yoludur ancak tek yolu değildir. Din eğitim durumu vb. artı etkenler de bu sürece etkide bulunabilirler. Dahrendorf’un çatışmaya kazandırdığı bu boyut farklı açılardan bakılabilmesi anlamında olumludur. Çözümlemeye gitmesi ve yeni yorumlar katması onun devrimci değil reformist bir yaklaşım sergilediğinin göstergesidir. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [/QUOTE]
Alıntıları ekle...
İsim
Spam kontrolü
Atatürk'ün doğduğu şehir?
Cevapla
Forumlar
Güncel
Felsefe / Psikoloji
Sosyoloji
Ünlü Sosyologlar ve hayatları
Top