Forumlar
Yeni Mesajlar
CerezExtra
EĞLENCE ↓
Şans Kurabiyesi
Renk Falınız
ÇerezRADYO
Sevgiliye Özel
ÇerezDERGİ
Hızlı Okuma Testleri
Pratik Çözümler
Yeniler
Yeni Mesajlar
Yeni ürünler
Yeni kaynaklar
Son Aktiviteler
İndir
En son incelemeler
Dükkan
Giriş
Kayıt
Yeniler
Yeni Mesajlar
Menu
Giriş
Kayıt
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Güncel
Genel
Hukuk Köşesi
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Kapsamında Kredi Kartı Borcunun Ödenmemesi
JavaScript devre dışı bırakıldı. Daha iyi bir deneyim için, devam etmeden önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
You are using an out of date browser. It may not display this or other websites correctly.
You should upgrade or use an
alternative browser
.
Konuya cevap yaz
Mesaj
<blockquote data-quote="Mavi Gül" data-source="post: 205099" data-attributes="member: 24221"><p><strong><em>II. Kredi Kartı Borcunun Muaccel Hale Gelmesi</em></strong></p><p><strong><em>4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a 4822 sayılı Kanun’la eklenen 10/A maddesi hükmünce, “kredi veren tarafından tüketiciye gönderilen dönemsel hesap özetleri, 10 uncu maddenin ikinci fıkrasının (d) bendinde öngörülen ödeme planı hükmündedir. Dönemsel hesap özetinde yer alan asgari ödeme tutarının vadesinde ödenmemesi halinde; tüketici, 10 uncu maddenin (f) bendinde yer alan gecikme faizi dışında herhangi bir isim altında yükümlülük altına sokulamaz”. Buna göre, hesap özetinde yazılı olan son ödeme gününde kredi kartı borcu muaccel hale gelmiş sayılır. Son ödeme tarihine kadar hesap özetinde bildirilen asgari tutarın ödenmemesi halinde, kart hamili BK.m.101/II hükmü uyarınca temerrüde düşmüş sayılır ve bu tarihten itibaren borcunu temerrüt faiziyle birlikte ödemek zorundadır . Ancak hemen belirtelim ki, TKHK.m.10/A düzenlemesi dikkatle incelendiğinde, hesap özetinde yazılı asgari ödeme tutarının vadesinde ödenmemesi, kredi kartı borcunun tamamı için değil, asgari tutar için muacceliyet sağlamaktadır. Böylece, kredi kartı kurumu hesaba temerrüt faizi yürütme olanağına kavuşmakla birlikte, hesabı kat etme yetkisine sahip değildir. Zira, TKHK.m.10/A’nın atfı dolayısıyla kredi kartları açısından da geçerli olan TKHK.m.10/III uyarınca, “kredi veren, taksitlerden birinin veya birkaçının ödenmemesi halinde kalan borcun tümünün ifasını talep etme hakkını saklı tutmuşsa, bu hak; ancak kredi verenin bütün edimlerini ifa etmiş olması durumunda ve tüketicinin birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde düşmesi halinde kullanılabilir. Ancak, kredi verenin bu hakkını kullanabilmesi için en az bir hafta sürerek muacceliyet uyarısında bulunması gerekir”. Görüldüğü gibi, kredi kartı borcunun tamamına muacceliyet vermek ve hesabı kat edebilmek için aşağıdaki şartların yerine getirilmesi gerekmektedir:</em></strong></p><p><strong><em>1. Kredi kartı kurumuna sözleşme ile taksitlerden birinin ödenmemesi halinde kalan borcun tamamını isteme hakkı tanınması;</em></strong></p><p><strong><em>2. Kredi kartı kurumunun (hesap özeti göndermek gibi) kendisine düşen bütün edimleri yerine getirmiş olması;</em></strong></p><p><strong><em>3. Kredi kartı borçlusunun birbirini izleyen en az iki dönemde hesap özetinde bildirilen asgari tutarı ödememiş olması;</em></strong></p><p><strong><em>4. Kart hamiline ihtarname gönderilerek en az bir haftalık ödeme süresi tanınması;</em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Bu çerçevede, kredi kartı üyelik sözleşmesinde asgari tutarın ödenmemesi halinde kalan borcun tamamının istenebileceği hususunda bir düzenleme yoksa veya kredi kartı kurumu, örneğin hesap özetini göndermeyerek kendisine düşen yükümlülükleri yerine getirmemişse veyahut ta asgari tutarların gecikmeli de olsa ödenmesi hallerinde, kredi kartı borcunun ödenmediği gerekçesiyle hesabın kat edilmesi mümkün olmayacaktır.</em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Taraflar arasında yazılı şekilde bir kredi kartı üyelik sözleşmesinin mevcut olmadığı hallerde, kredi kartı hesabını kat edebilmek için hangi şartlar aranacaktır? Bu hususta TKHK.m.10 ve 10/A düzenlemelerinde herhangi bir açıklık yoktur. Gerçekten, TKHK.m.10/III’de, hesabı kat edip borcun tamamının ödenmesini talep yetkisi, sözleşmede bu yönde bir düzenleme bulunması şartına bağlanmıştır. Taraflar arasındaki sözleşme yazılı şekilde yapılmadığı takdirde, kredi kartı kurumunun tek yanlı olarak hesabı kat etme yetkisini genel hükümlere göre tespit etmek gerekmektedir. Bu çerçevede, BK.101 uyarınca, kart hamiline bir muacceliyet ihtarı gönderilmesi ve ihtarda tanınan ödeme süresinin geçmesine rağmen borcun ödenmemesi üzerine kredi kartı hamilinin temerrüdünün gerçekleşeceğini kabul etmek gerekir. Yargıtay’ın yerleşik kararları da, kart hamilinin temerrüdünün kendiliğinden gerçekleşmeyeceği yönünde olup, kredi kartı borçlusunun temerrüde düşmüş sayılması için, ihtarname gönderilmesi ve bu ihtarnamenin tebliğine rağmen ödeme süresi içinde herhangi bir ödeme yapılmamış olması aranmaktadır. Gerçekten, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 10.06.2002 tarih ve E. 2002/0168 K. 2002/4482 sayılı kararına göre, “davacı banka hesabı 14.10.1999 tarihinde kat etmiş ve alacağın ödenmesi için ihtarname keşide etmiş ise de, ihtarnamenin borçlu davalıya bilinen iş adresinde tebliğ olunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda temerrüdün oluştuğundan söz edilemez”. Aynı yönde, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, 16.05.2002 tarih ve E. 2001/6718 K. 2002/3728 sayılı kararında “mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı bankanın hesabın kat'ına ilişkin ihtarnamede ödeme için verilen süre ve ihtarnamenin davalıya tebliğ tarihi dikkate alınmadan hesap kat tarihinden itibaren temerrüt faizi uygulanması doğru olmadığı gibi, temerrüt faizi oranının tesbitinde taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümleri uyarınca gerekli araştırma yapılmadan, davacı talebi doğrultusundaki oran üzerinden hesaplama yapılması da isabetsizdir” hükmüne yer verilmiştir.</em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em> Öte yandan, kart hamilinin temerrüdü için, kredi kartı hesabının kat edilmesi ve ihtarname gönderilmesi yeterli olmayıp, aynı zamanda bu ihtarnamenin usulüne uygun şekilde tebliğ edilmesi de gerekmektedir . Kart hamiline adres değişikliği nedeniyle tebligat yapılamaması halinde, 4949 sayılı Kanunla değişik İİK.m.68b/IV uyarınca, “sözleşmede gösterilen adresin değiştirilmesi, yurt içinde bir adresin noter aracılığıyla krediyi kullandıran tarafa bildirilmesi hâlinde sonuç doğurur; yeni adresin bu şekilde bildirilmemesi hâlinde hesap özetinin eski adrese ulaştığı tarih tebliğ tarihi sayılır”. Buna karşılık, adres değişikliği gibi bir durum olmamasına rağmen kat ihtarının tebliğ edilmeden iade edilmesi üzerine, kart hamili, icra takibiyle temerrüde düşmüş sayılır ve kat tarihinden takip tarihine kadar geçen süre için faizsiz anapara bakiyesi üzerinden temerrüt faizi değil, kredi faizi tahakkuk ettirilmesi gerekir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.04.2002 tarihli kararında bu husus vurgulanarak, kat ihtarının tebliğ edilemediği hallerde alacak miktarına takip tarihine kadar temerrüt faizi değil, kredi faizi yürütülmesi gerektiği kabul edilmiştir: “Kat ihtarının borçluya usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği dosya kapsamı ile sabit olduğuna göre taraflar arasındaki sözleşmenin takip tarihine kadar ayakta olduğunun kabulü gerekir. Bunun sonucu olarak da alacaklı bankanın hesabın kat tarihinden takip tarihine kadarki dönem için akdi faiz talep etme olanağı bulunmaktadır. Yine takip talebinde istenen faizin direnim (temerrüt) faizi olarak adlandırılması tek başına kat ihtarının tebliğ edilmemesi nedeniyle kat işleminden ancak takip ile haberdar olan borçludan aradaki dönem için akdi faiz istenmesine engel teşkil etmemelidir.Daha açık bir ifadeyle; Bankanın hesabın kat edildiğine ve asıl alacağın o zamana kadar işlemiş akdi faiziyle birlikte hesaplandığı miktarın ödenmesi gerektiğine ilişkin ihtarnamesi borçluya tebliğ edilemediğine, sözleşmede temerrüt için ihtarın aranmadığına ilişkin özel bir hüküm de bulunmadığına göre borçlu temerrüde düşmüş kabul edilemeyeceğinden alacaklının isteyebileceği faiz elbette temerrüt faizi değildir. Kat tarihinden takip tarihine kadar ayakta olan sözleşmede tarafların kararlaştırdığı faizin uygulanacağında kuşku bulunmamaktadır” .</em></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Mavi Gül, post: 205099, member: 24221"] [B][I]II. Kredi Kartı Borcunun Muaccel Hale Gelmesi 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a 4822 sayılı Kanun’la eklenen 10/A maddesi hükmünce, “kredi veren tarafından tüketiciye gönderilen dönemsel hesap özetleri, 10 uncu maddenin ikinci fıkrasının (d) bendinde öngörülen ödeme planı hükmündedir. Dönemsel hesap özetinde yer alan asgari ödeme tutarının vadesinde ödenmemesi halinde; tüketici, 10 uncu maddenin (f) bendinde yer alan gecikme faizi dışında herhangi bir isim altında yükümlülük altına sokulamaz”. Buna göre, hesap özetinde yazılı olan son ödeme gününde kredi kartı borcu muaccel hale gelmiş sayılır. Son ödeme tarihine kadar hesap özetinde bildirilen asgari tutarın ödenmemesi halinde, kart hamili BK.m.101/II hükmü uyarınca temerrüde düşmüş sayılır ve bu tarihten itibaren borcunu temerrüt faiziyle birlikte ödemek zorundadır . Ancak hemen belirtelim ki, TKHK.m.10/A düzenlemesi dikkatle incelendiğinde, hesap özetinde yazılı asgari ödeme tutarının vadesinde ödenmemesi, kredi kartı borcunun tamamı için değil, asgari tutar için muacceliyet sağlamaktadır. Böylece, kredi kartı kurumu hesaba temerrüt faizi yürütme olanağına kavuşmakla birlikte, hesabı kat etme yetkisine sahip değildir. Zira, TKHK.m.10/A’nın atfı dolayısıyla kredi kartları açısından da geçerli olan TKHK.m.10/III uyarınca, “kredi veren, taksitlerden birinin veya birkaçının ödenmemesi halinde kalan borcun tümünün ifasını talep etme hakkını saklı tutmuşsa, bu hak; ancak kredi verenin bütün edimlerini ifa etmiş olması durumunda ve tüketicinin birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde düşmesi halinde kullanılabilir. Ancak, kredi verenin bu hakkını kullanabilmesi için en az bir hafta sürerek muacceliyet uyarısında bulunması gerekir”. Görüldüğü gibi, kredi kartı borcunun tamamına muacceliyet vermek ve hesabı kat edebilmek için aşağıdaki şartların yerine getirilmesi gerekmektedir: 1. Kredi kartı kurumuna sözleşme ile taksitlerden birinin ödenmemesi halinde kalan borcun tamamını isteme hakkı tanınması; 2. Kredi kartı kurumunun (hesap özeti göndermek gibi) kendisine düşen bütün edimleri yerine getirmiş olması; 3. Kredi kartı borçlusunun birbirini izleyen en az iki dönemde hesap özetinde bildirilen asgari tutarı ödememiş olması; 4. Kart hamiline ihtarname gönderilerek en az bir haftalık ödeme süresi tanınması; Bu çerçevede, kredi kartı üyelik sözleşmesinde asgari tutarın ödenmemesi halinde kalan borcun tamamının istenebileceği hususunda bir düzenleme yoksa veya kredi kartı kurumu, örneğin hesap özetini göndermeyerek kendisine düşen yükümlülükleri yerine getirmemişse veyahut ta asgari tutarların gecikmeli de olsa ödenmesi hallerinde, kredi kartı borcunun ödenmediği gerekçesiyle hesabın kat edilmesi mümkün olmayacaktır. Taraflar arasında yazılı şekilde bir kredi kartı üyelik sözleşmesinin mevcut olmadığı hallerde, kredi kartı hesabını kat edebilmek için hangi şartlar aranacaktır? Bu hususta TKHK.m.10 ve 10/A düzenlemelerinde herhangi bir açıklık yoktur. Gerçekten, TKHK.m.10/III’de, hesabı kat edip borcun tamamının ödenmesini talep yetkisi, sözleşmede bu yönde bir düzenleme bulunması şartına bağlanmıştır. Taraflar arasındaki sözleşme yazılı şekilde yapılmadığı takdirde, kredi kartı kurumunun tek yanlı olarak hesabı kat etme yetkisini genel hükümlere göre tespit etmek gerekmektedir. Bu çerçevede, BK.101 uyarınca, kart hamiline bir muacceliyet ihtarı gönderilmesi ve ihtarda tanınan ödeme süresinin geçmesine rağmen borcun ödenmemesi üzerine kredi kartı hamilinin temerrüdünün gerçekleşeceğini kabul etmek gerekir. Yargıtay’ın yerleşik kararları da, kart hamilinin temerrüdünün kendiliğinden gerçekleşmeyeceği yönünde olup, kredi kartı borçlusunun temerrüde düşmüş sayılması için, ihtarname gönderilmesi ve bu ihtarnamenin tebliğine rağmen ödeme süresi içinde herhangi bir ödeme yapılmamış olması aranmaktadır. Gerçekten, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 10.06.2002 tarih ve E. 2002/0168 K. 2002/4482 sayılı kararına göre, “davacı banka hesabı 14.10.1999 tarihinde kat etmiş ve alacağın ödenmesi için ihtarname keşide etmiş ise de, ihtarnamenin borçlu davalıya bilinen iş adresinde tebliğ olunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda temerrüdün oluştuğundan söz edilemez”. Aynı yönde, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, 16.05.2002 tarih ve E. 2001/6718 K. 2002/3728 sayılı kararında “mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı bankanın hesabın kat'ına ilişkin ihtarnamede ödeme için verilen süre ve ihtarnamenin davalıya tebliğ tarihi dikkate alınmadan hesap kat tarihinden itibaren temerrüt faizi uygulanması doğru olmadığı gibi, temerrüt faizi oranının tesbitinde taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümleri uyarınca gerekli araştırma yapılmadan, davacı talebi doğrultusundaki oran üzerinden hesaplama yapılması da isabetsizdir” hükmüne yer verilmiştir. Öte yandan, kart hamilinin temerrüdü için, kredi kartı hesabının kat edilmesi ve ihtarname gönderilmesi yeterli olmayıp, aynı zamanda bu ihtarnamenin usulüne uygun şekilde tebliğ edilmesi de gerekmektedir . Kart hamiline adres değişikliği nedeniyle tebligat yapılamaması halinde, 4949 sayılı Kanunla değişik İİK.m.68b/IV uyarınca, “sözleşmede gösterilen adresin değiştirilmesi, yurt içinde bir adresin noter aracılığıyla krediyi kullandıran tarafa bildirilmesi hâlinde sonuç doğurur; yeni adresin bu şekilde bildirilmemesi hâlinde hesap özetinin eski adrese ulaştığı tarih tebliğ tarihi sayılır”. Buna karşılık, adres değişikliği gibi bir durum olmamasına rağmen kat ihtarının tebliğ edilmeden iade edilmesi üzerine, kart hamili, icra takibiyle temerrüde düşmüş sayılır ve kat tarihinden takip tarihine kadar geçen süre için faizsiz anapara bakiyesi üzerinden temerrüt faizi değil, kredi faizi tahakkuk ettirilmesi gerekir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.04.2002 tarihli kararında bu husus vurgulanarak, kat ihtarının tebliğ edilemediği hallerde alacak miktarına takip tarihine kadar temerrüt faizi değil, kredi faizi yürütülmesi gerektiği kabul edilmiştir: “Kat ihtarının borçluya usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği dosya kapsamı ile sabit olduğuna göre taraflar arasındaki sözleşmenin takip tarihine kadar ayakta olduğunun kabulü gerekir. Bunun sonucu olarak da alacaklı bankanın hesabın kat tarihinden takip tarihine kadarki dönem için akdi faiz talep etme olanağı bulunmaktadır. Yine takip talebinde istenen faizin direnim (temerrüt) faizi olarak adlandırılması tek başına kat ihtarının tebliğ edilmemesi nedeniyle kat işleminden ancak takip ile haberdar olan borçludan aradaki dönem için akdi faiz istenmesine engel teşkil etmemelidir.Daha açık bir ifadeyle; Bankanın hesabın kat edildiğine ve asıl alacağın o zamana kadar işlemiş akdi faiziyle birlikte hesaplandığı miktarın ödenmesi gerektiğine ilişkin ihtarnamesi borçluya tebliğ edilemediğine, sözleşmede temerrüt için ihtarın aranmadığına ilişkin özel bir hüküm de bulunmadığına göre borçlu temerrüde düşmüş kabul edilemeyeceğinden alacaklının isteyebileceği faiz elbette temerrüt faizi değildir. Kat tarihinden takip tarihine kadar ayakta olan sözleşmede tarafların kararlaştırdığı faizin uygulanacağında kuşku bulunmamaktadır” .[/I][/B] [/QUOTE]
Alıntıları ekle...
İsim
Spam kontrolü
Ülkemizin kuzeyindeki deniz hangisidir? (bitişik yazınız)
Cevapla
Forumlar
Güncel
Genel
Hukuk Köşesi
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Kapsamında Kredi Kartı Borcunun Ödenmemesi
Top