Trabzondaki Kayalara ilişkin Söylenceler
Gugul Taş:
Trabzon merkez ilçe, Maçka Akçaabat’ın kesiştiği noktada, tosunlu köyü sınırları içindedir. Kendi ismi anılan tepenin zirvesinde bulunmaktadır. Tepenin köye bakan yamacı kayalık ve kayanın üzerinde yaklaşık on metre yükseklikte, yumurta biçiminde dikeyine duran bir kayadır. Tepenin deniz tarafında kilise kalıntısı vardır. Mehmet Yürük'ün (Akoluk/Trabzon) anlatımına göre gugul taşın şöyle bir hikâyesi vardır. “Zamanın birinde insanlar toplanarak gugul taşı yuvarlarlar. Fakat sabahleyin baktıklarında, gece tekrar taş yerine gelmiş”. Taşın yerinde Allah tarafından durulduğuna inanılır.
Şahin Kayalar:
Ziganoy olarak bilinen Başkurt, Sevimli köyü mıntıkasındadır. Fakir bir insanı zamanında köyünden kovarlar. Fakir insan kayalık bölgeye gelince burası benim tapulu mülküm diyerek yerleşir. Köyden kovulan adamın ismi Şahin olduğu için “Şahin Kayaları” olarak isim alır.
Kocakarı Kayaları:
Gelin Güvey Taşı:
Meryem Ana - Sümela Manastırı'nın Efsanesi
Trabzon'un Maçka ilçesine bağlı Altındere Köyü yakınlarında Hristiyanlarca önemli bir manastır bulunmaktadır. Yunanca adı Panagia Sumela (Παναγία Σουμελά) veya Theotokos Sumela'dır
Panagia Meryem ana demektir ve aynı zamanda manastırın yakınlarındaki derenin de adıdır.
Sümela kelimesinin doğuşuna yani etimolijisine baktığımızda şöyle bir rivayet vardır. Karadenizli Hristiyan Rumlar Mela dağındaki mucizevi Panagia ikonosundan bir şey diledikleri zaman 'stou mela' diyorlarmış bu kelimenin de zamanla Sumela'ya dönüştüğü düşünülüyor ayrıca bu yüzden manastıra ‘Karadağın (Mela dağının) bakiresi' de denilmektedir.
Manastırın ne zaman yapıldığı bilinmemekle birlikte yaygın olarakanlatılan bir efsane şöyledir.
Atina'lı Barnabas ile Sophronios adlı iki keşiş aynı rüyayı görmüşler; rüyalarında, İsa’nın öğrencilerinden Aziz Luka’ın yaptığı üç Panagia ikonundan, Meryemin bebek İsa’yı kollarında tuttuğu ikonun bulunduğu yer olarak Sümela'nın yerini görmüşler. Bunun üzerine birbirlerinden habersiz olarak deniz yoluyla Trabzon'a gelmiş, orada karşılaşıp gördükleri rüyaları birbirlerine anlatmış ve ilk kilisenin temelini atmışlar.
Bu efsanenin başka bir şekilde anlatımı da
İsa Peygamberin havarilerinden olan Lukas'ın bir tahta parçası üzerine çizdiği Meryem Ana resmi (ikona) yıllar sonra kendiliğinden Atina'ya uçmuş. Renginin koyuluğundan ötürü daha sonraları Kara Meryem, Kara Melek, Kara Madonna gibi adlarla ünlenen bu resim, Theodosius döneminde, 4'üncü yüzyılda Atina'dan ayrılmak istemiş.
İkona daha sonra melekler tarafından uçurularak, Maçka dağlarının yamaçlarındaki dağ kavuklarından birine yerleştirilmiş. O günlerde Barnabas ve Sophranios isimli keşişler rüyalarında Meryem Ana'yı görmüşler ve Meryem Ana keşişlere Trabzon'a gidip ikonanın olduğu kovukta kendisi adına bir kilise yaptırmalarını söylemiş. Keşişler deniz yolu ile Trabzon'a gelerek, Maçka dağlarının yamaçlarındaki taş kovuğu içindeki Meryem Ana ikonasını bulmuşlar.
Onlardan önce bu resmi gören yerliler, ikonayı yakmak istemişler, yanmamış. Balta ile parçalamak istemişler kırılmamış. Dereye atıp uzaklaştırmak istemişler, derenin suyu ikonayı sürüklememiş. Meryem Ana tarafından görevlendirilen iki keşiş, melekler tarafından ikonanın konulduğu kovuğa önce bir kilise, sonra bir manastır yapmışlar. Hayatlarının geri kalan kısmını Sümela'da geçiren iki keşiş, aynı gün ölmüşler."
Manastırın ortasında bulunan kutsal havuz için ise kutsal damla efsanesi adında şöyle bir inanç bulunmaktadır
Manastırın ortasındaki kutsal havuza, 30-40 metreden iri su damlaları değişik aralıklarla düşermiş. Kutsal olduğuna inanılan bu damlalar, yüzyıllar boyunca umutsuz hastaların ve kısırların umudu olmuş.
Tarih boyunca Müslüman, Hristiyan birçok hasta, efsanenin getirdiği umudu paylaşmak amacıyla manastırı ziyaret ederek zengin adaklar ve kurbanlar adayarak damla tedavisine girmişler.
Zincirli kaya
Arsin yeni yaylada bulunur. Uçurumlu bir kayadır. Kayalığın aşağıya yakın kesiminde bir mağara vardır. Mağaranın içinden değişik sesler gelir. Korkudan dolayı mağaraya girilmemektedir. Anlatan Metin Kurt (Fındıklı Köyü/Arsin)
Uzun Kaya:
Nal İzi Olan Kayalar:
Trabzon yöresinde tesbit ettiğim en ilginç kaya inanmalarıdır. Hz. Ali’nin atının nal izlerinin olduğu kayalar:
Merkez ilçe, Maçka Akçaabat’ın kesiştiği noktada Akca köyle, Kaynarca köyünün sınır bölgesinde “Yosma Düzü” denen yerde bir kayada Hz. Ali’nin atının nal izi olduğuna inanılır. Hikâyesi şöyledir. “Bu bölgede bir ejderha vardır. İnsanlar ejderhadan kurtulamaz. Hz. Ali gelir ejderhayı dağdan kovar. Kaçan ejderhayı vurur. Ejderha batar ve battığı yer göl olur. Çakır göl”.
Of, Sürmene hududunda yayla yolunda sokak dibi denen mevkide bir kayada Hz. Ali’nin atının nal izi olduğuna inanılır. Bu gün yol genişlediği için bu kaya kaybolmuştur.
Aynı inanmada Maçka ilçesinde bir mağara ile ilgili olarak söylenir. Mağaranın yerini tesbit edemedim.
Muzır Dağı Şehitlik Kayaları:
Sürmene Harmantepe yaylasında Taşharman denilen yerde şehit olduğu bilinmiyor. Eskiden yaya olarak yaylaya çıkış ve inişte Taşharman denilen yere gelince taş yığınına taş atardık. “Yerden bir taş alıp geri geri giderek yığınağa atınca yorgunluğun gideceğine inanılırdı.”
Bu şehitliğin durumunu Nazım Bilgin’in oğlu Mehmet Bilgin ortaya çıkarmış ve Muzır Dağı savaşı adı ile Trabzon İl Kültür müdürlüğü yayınlamıştır. Daha önce yayladaki ilk ev şenlik olmamıştır ve Cuma sabahları şehitlikte ezan okunduğuna inanılırdı. “Okunan ezanı duyanlar vardır”.
Kentin Alınışına ilişkin Efsane
Fatih düşünür taşınır öneriyi kabul eder.Topçular hazırlanır.atışlar başlar.En iyi nişancılar bile ,zinciri koparamaz.Sıra son atıştadır.Fatih:"Kendine güvenen varsa geçsin topun başına " der kimse göze alamaz.
Derken top birden ateşlenir.Atışı yapan Hoşoğlan adında çelimsiz bir yeniçeridir.Huzura getirilir,Fatih topçu olup olmadığını sorar.;olumsuz cevap alınca da öfkelenip başını vurdurur.O anda teeplerden bir çığlık yükselir.:"Zincir koptu kent teslim oluyor" Ortalık bir anda karışır.Ordu çığ gibi kente akmaya başlar.Hoşoğlanda kesik başı koltuğunun altında en önde koşmaktadır.,İlk coşku geçip de Hoşoğlan'ın farkına varıldığında olduğu yere düşer,ölür ve öldüğü yere bir türbe yaptırılır.
Delicebal Söylencesi
Sonunda balın Maçka'da Meryemana Dağları'nda yetişen zifin "Zafinos" adlı çalımsız bir bitkiden toplandığı anlaşılır.ayılanlar dabir süre deli gibi dolaştıklarından bu balın adına "Delibal" adı verilir.Günümüzde yaban arısı balı da denilen bu baldan çok yiyenlerde çeşitli delilikler uyuşukluklar sarhoşluklar görülür ki buna bal tutması denir.
Hıdrelez Efsanesi
Yörede yaygın olan bir inanışa göre hıdrelezde çalışmak haramdır.Çalışanlar Belli bir saatte iş başında yakalanırlarsa mutlaka yaptıkları işe göre cezalandırılırlar .Söylenceye göre Hıdrelez günü bir ailenin fertleri tarlaya çift sürmeye giderler Anneleri tarlaya ekin atmakta oğulları ise öküzleri ile tarlayı sürmektedir.Hepsi oldukları yerde çifte karışır ve yerlerinde birer ağaç biter Rişk yaylasında bulunan ormanda ağaçların arasında kocaman taşlık bir alan vardır Tamamen boş olan bu alanda önde bir ağaç ekin atan anneyi arkadaki iki ağaç çit süren çocukları onların arkasındaki ağaç ta öküzlerini gösterirmiş.
Düzenleyen yönetici: