Ses Bozukluklarının Nedenleri - Sesin korunması

Suskun

V.I.P
V.I.P


jkdIg.jpg

Ses Sanatçılarında Ses Bozukluklarının Nedeni
Türkiye'de ki profesyonel ses sanatçılarının en önemli sorunlarından biri, seslerindeki bozulma nedeniyle başvuracakları yeterli sayıda foniatrın olmayışıdır. Foniatr, müziğin temel bilgilerine sahip, şan tekniğini de bilen ve sadece ses bozuklukları ile ilgilenen Kulak, Burun Boğaz uzmanıdır.
Türkiye'de foniatr'ın az sayıda bulunmasının yanı sıra, öneminin bilinmeyişi de büyük sorundur. Çünkü birçok sanatçının, Foniatriarın görevini üstlenen KBB uzmanlarından beklentileri çok farklıdır. Uzmana başvuran sanatçının amacı, ses bozukluğunun birtakım ilaçlarla bir an önce giderilmesi ve sahne çalışmalarının kesintiye uğramamasıdır. Oysa ses bozuklukları konusunda eğitim görmüş, deneyimli bir KBB uzmanının görevi, ses bozukluğunun nedenlerini saptadıktan sonra bunu ortadan kaldırmaktır.

Ses sanatçılarındaki ses bozukluğu nedenleri aşağıdaki gibi sıralanabilir:
1- Tekniğin kusurlu olması: Şarkı söylemeye yeni başlayan bir şarkıcının tekniği yanlış olabilir ve gırtlağını fazlasıyla zorlayarak birçok sorunla karşılaşabilir. Bu durum kendini kanıtlamış bir şarkıcı içinde geçerlidir. Üstelik bu sanatçılar şarkı söyleme tekniklerinde bir kusur olacağını kabul etmek istemezler.
2- Karın kaslarının hatalı kullanılması: Ses organlarının yalnızca gırtlakta yer aldığını düşünen bazı sanatçılar karın kaslarını önemsemezler. Karın kaslarının doğru kullanılmadığı durumlarda ses sorunları doğabilir.
3- Yanlış postür: Postür, vücudun ayakta ve dengeli bir biçimde simetrik olmasıdır. Yatarak, oturarak ve kol kaslarını gererek şarkı söylemek çok zor ve yanlıştır.
4- Buluğ döneminde şarkı söylemek: Tartışmalı olmakla birlikte buluğ döneminde ses tam oturmadığından şarkı söylemek, şan dersleri almak zararlıdır.
5- Kendi sesinden farklı bir ses çıkarmaya çalışmak: Her şan öğrencisinin kalbinde bir aslan yatar ve sesini ona benzetmeye çalışır. Bu çok yanlıştır.
6- Yetersiz eğitim: Şarkıcının eğitim süresinin kısa olması ve bu eğitimin zaman zaman kesintiye uğraması birçok sorunu beraberinde getirir. Bir şarkıcınırı ses eğitimi gördüğü yılların, ses yeterliliği ile doğrudan bir bağlantısı vardır. Bir iki yıldır ses eğitimi alan bir şarkıcının teknik problemleri, yirmi yıldır çalışan kişiye göre daha fazla olacaktır.
7- Eğitim ve çalışma programlarının yüklü olması: Şarkıcıdaki fiziksel dayanıklılığın düşmesine ve psikolojik gerilime yol açan yüklü bir programla, olumsuz gelişmeler kaçınılmazdır.
8- Prova ortamının sağlıksız olması: Bozuk akustik, sigara dumanı, toz, gürültü, kuru, sıcak ya da Soğuk ortamlar ses bozukluklarına yol açar.
9- Sesin dinlendirilme sürecindeki yanlışlar: Bu yanlış, genel olarak konser sonralarında yapılır. Başarılı bir konserden sonra sahne arkasındaki kutlamalar zararlı olabilir. Şarkıcı yorulmuş ve gerilmiştir. Çevresinde gürültülü bir kalabalık vardır ve çevresi kuru, tozlu bir havayla kaplıdır. Benzer şartlar gösteri sonrası partilerde de vardır ve sigara dumanı işi daha da kötüleştirir.
10- Sese uygun olmayan repertuar: Şarkıcılar seslerinin sınıflandırılmasının bir alışkanlığa dönüşmesinden mutsuzluk duyarlar. Ancak sesi olduğundan başka bir şekilde kullanmaya çalışmak daha büyük mutsuzluklara neden olacaktır.
Il- Yanlış performans (Eğitimsiz veya az eğitimli yoğun ses kullanımı): Bir şarkıcının ses eğitimine başlamadan önceki aktif çalışma süresini bilmek gerekir. Amatör şarkıcılar sık sık düzeltilmesi oldukça zor olan, istenmeyen teknikler geliştirirler. Eğitimsizler ya da az eğitimli yoğun ses kullanımı ve uygun olmayan repertuar, daha sonra ortaya çıkacak ses bozukluklarının nedeni olabilir.
12- Konuşma sesinin korunmaması. İnsanların tümü seslerini konuşmak için kullanır. Ses sanatçıları şarkı söylediklerinde seslerini korumayı bilirler ancak konuşurken aynı özeni göstermez ve bundan zararlı çıkarlar. Uzmanlar genellikle konuşma sesi ile ilgilenmezler. Bu da sesin zorlanmasına ve konuşma sesinin olduğu kadar şarkı söyleme sesinin de etkilenmesine yol açar. Bu tür bir zarar özellikle arabalar ve gürültülü ortamlar gibi gürültünün aldatıcı düzeyde yüksek olduğu yerlerde meydana gelir.
13- Uçak yolculukları: Kabin içindeki kuru hava ve fondaki gürültünün yüksek sesle konuşmaya neden olması.
14- Lombard etkisinin bilinmemesi: Lombard etkisi, gürültülü ortamlarda sesin şiddetinin artırılması eğilimidir. İyi bir şarkıcı bu eğilimin nasıl denetleneceğini bilir ve sesi için zararlı olacak düzeyde sesini yükseltmez. Klasik müzik sanatçıları bu eğitime sahiptirler ve genel olarak bir piyano eşliğinde şarkı söylerler. Ancak büyük salonlarda orkestra ile çalışanlar ve opera şarkıcıları deneyimsiz dönemlerde aşırıya kaçarlar ve seslerini zorlarlar. Bu durum pop şarkıcılarında daha sık görülür.
15- Çalışma ortamının iyi olmaması: Konser amacıyla inşa edilmemiş, akustiği bozuk büyük salonlar, havasız, gürültülü ortamlar ses sanatçıları için çok zararlıdır. Özellikle büyük salonlarda yüksek sesle şarkı söyleyen pop sanatçıları için ses monitörleri son derece önemlidir. Bu aletler, şarkı söyleyen grubun ve şarkıcının sesini kendisine yönelterek akustik geri dönüşü sağlar. Ancak bunların kullanılması her konser ortamında mümkün değildir.
16- Sahne korkusu: İnsan sesi, duyguların en hassas ileticisidir. Eğitimli şarkıcılar normal şartlarda seslerini fiziksel ve duygıısal stresten korumayı bilirler. Ancak bunu başaramadıkları zamanlar da olıır. Sahne korkusu, güvensizlik, depresyon ve diğer duygusal bozukluklar sese yansır. Bu tür tepkilerin bir kısmı otonom sinir sistemi aracılığıyla ortaya çıkar ve ağız kuruluğu, ciltte solukluk, salgılarda koyulaşma meydana getirir. Bunlar normal tepkilerdir, iyi bir eğitimle ve güven duygusunun gelişmesiyle üstesinden gelinebilir.
17- Sigara kullanımı: Sigara dıımanının mukozadaki zararları tartışılmaz. Ses kanalı boyunca hafif ödem ve yaygın iltihaba yol açan dumanın kendisi gibi yaydığı sıcaklık da önemlidir. Ses sanatçılarının sigara içmeleri çok yanlıştır. Ancak sigara içmeden de sigara içilen ortamlarda bulunmaları sorun yaratabilir. Bazı tiyatro veya konser salonlarında, sahneden salona doğru havayı üfleyen fanlar yerleştirilerek sanatçıların korunmasına özen gösterilir.
18- Alkol kullanımı: Alkollü içeceklerin az miktarda içilmesi bile tartışma konusudur. Uzmanların çoğu, damarlarda ve mukozada yol açtığı değişiklikler nedeniyle alkole karşı çıkarlar. Birçok sanatçı ise sahneye çıkmadan önce az miktarda alkole ihtiyaç duyarlar ve bunun kendileri için olumlu bir etkisi olduğunu savunurlar.
19- İlaç kullanımı: Antihistaminik ilaçlar boğazda kuruluk yaratarak seste bozulmalara yol açabilir. Bu nedenle dikkatle ve doktor gözetiminde kullanmak gerekir. Benzer sonuçlar, bilinçsiz antibiyotik kullanımında da görülür. Sanatçılar gösteri öncesinde boğaz rahatsızlıkları için hekime danışmadan antibiyotik kııllanırlar. Oysa uygun ilaç ve dozun saptanmasını hekime bırakmak gerekir.
Örneğin, antibiyotikler mikropları öldürür ama virüslere karşı etkili değildir. Soğuk algınlığı, virüslerin yol açtığı bir hastalıktır. Bazı antibiyotiklerin bazı mikroplara hiçbir etkisi yoktur. Penisilin, "streptokok" adı verilen boğaz hastalığının mikrobuna karşı etkilidir. Ancak boğaz hastalığını streptokok değil de "stafilokok" yapıyorsa penislin hiçbir işe yaramaz, boşa zaman kaybı olur; bu arada da mikroplar direnç kazanır ve hastalığın tedavisi güçleşir.
Kortizon, ödem ve tahriş bulgularını ortadan kaldırır ama vücudun mikroplara karşı direncini düşürürür. Kortizon çok bilinçli olarak, uygun doz ve sürelerde kullanılmalıdır.
Antihistaminikler mukozada kuruluk yapar, boğazda kazınma ve kuru öksürüğe neden olur. Daha önce hiç antihistaminik kullanmamış bir sanatçının program öncesinde kullanmaması gerekir.
Aspirin, alternatifi olduğu sürece hiçbir zaman bir ses sanatçısı tarafından kullanılmamalıdır. Yan etkileri vardır ve ses tellerinde kanamaya yol açabilir. Tedavi sırasında alınan ilaçlarda birçok yan etkiyle karşılaşmak mümkündür ve bundan kaçınmak için mutlaka doktor kontrolünde ilaç almak gerekir.
Yüksek dozda "C" vitamini kullanımı da idrar söktürücü özelliğiyle aşırı su kaybına ve mukozada kuruluğa neden olabilir.
20- Uyuşturucu maddelerin kullanımı: Burun ve boğaz mukozalarını tahriş eder, damarlarda genişleme ve büzülmelere neden olur, duyarlılığı düşürür; sonuç olarak ses kontrolünü azaltarak sesin bozulmasına yol açar.
21- Bazı yiyecekler: Gösteriden önce süt, dondurma, çikolata, kahve, kuruyemiş gibi besinler boğazda tahriş, boğazı temizleme ihtiyacı ve salgılarda koyulaşma meydana getirir. Limon suyu salgıları incelttiği için yararlı olabilir.
22- Sesin yaşlanması: Sesin yaşlanması her zaman kişinin yaşıyla doğrudan ilişkili olmayabilir. Ancak çoğu yaşlı insanın vücudundaki aşağıda sıralanan değişikliklere bağlı olarak seslerinin de değişim gösterdiği saptanmıştır:
o Vücuttaki kıkırdak özelliklerini kaybedip kemikleşmeye başlar.
o Yumuşak dokularda hacim olarak küçülme görülür.
o Gırtlakta yer alan iç kasların elastik lifleri azalır ya da kopar.
o Damarlarda kireçlenme ve daralma gibi rahatsızlıklar sonucu gırtlağın beslenmesi azalır.
o Vücuttaki yağ birikimleri nedeniyle genel sağlık sorunlarına da bağlı olarak çalışma temposunda düşü olur.
o Akciğerlerin kapasitesi düşer.
o Hormonların fonksiyonları azalır.
o Su metabolizması azalır.
o Boyun dış kaslarının yumuşaklığı kaybolur.
o "C" vitamini metabolizması azalır.
o Kollajen doku azalır.
o Erkek sesleri 80-90 yaşlarında incelirken, kadınlarınki kalınlaşır.
23- Mevsim hastalıkları.
24- Genel durum bozukluğu.
25- Yorgunluk.
26- Uykusuzluk.
27- Cinsiyet hormonları.
28- Gece geç saatlerde yemek yeme alışkanlığı.
29- Aşırı heyecan.
30- Vücudun su ihtiyacının karşılanmaması.
31- Havanın nem oranının düşük ya da yüksek oluşu.
şim.



SESIN SINIFLANDIRILMASI
Seslerin Sınıflandırılması

Ses sanatçıların işlenmiş ve yerleşmiş sesleri bir takım sınıflara ayrılır. Aynı sınıfiaki sesleri birbirine benzeyen tarafları olur. Bu benzeyişler genişlik, renk ve hareketlilik bakımlarından olabilir. Her ses bağlı olduğu ses sınıfında olması gereken ses genişliğine, renge ve özelliklere sahip olmalıdır.

Bu sınıflan genel olarak şu şekilde sıralayabiliriz:


Erkek seslerinde bas, bariton, tenor. Bu gruplarda bir takım ikinci derecede gruplara ayrılırlar.Saadet tkesusun Ses Eğitimi ve Korunması adlı eserinde ses sınırlan aşağıdaki şekillerde belirlenmiştir.
Bas
: En kalın erkek sesidir. Bas proford, basbuffo ve yüksek bas olarak üçe ayrılırlar.
Bas profond: Sesin rengi çok koyu, volümlü, pesleri kuvvetlidir. Çoğunlukla sahnede cidde dramatik roller söylerler.
Bas buffo: Renk bakımmdan daha az zengindirler. Bas profond kadar kuvvetli değilse de ondan daha hareketlidir.
Oyun operalarınm parlondoloranı, koleratuarlannı kolayca söyleyebilirler. Hemen her zaman komik rollerde kullamriar.
Yüksek bas: Pesleri diğer baslardan daha zayıflır. Buna karşı tizleri parlak ve rahattır. Baritona yaklaşan sınır partilerinde bol tizleri olan bas partilerinde başarı gösterirler.

BARİTON: Orta kalınlıktaki erkek sesidir.
0 da üçe ayrılır.
Dramatik bariton:
Renk bakımından yüksek bası andırır. Kuvvetli ve dramatik gücü olan bir sestir. Karakter rollerinde, kahramanlık operalarmda çok kabul gören bir sestir.
Lyrik bariton: Renk bakımından dramatik tenora yaklaşır, yumuşak tizleri, parlar, dramatik baritondan daha hareketli bir sestir.
Legger bariton: Lyrik baritondan daha hareketli, daha hafif daha çok tenora benzeyen bir baritondur. Fazla agilite isteyen Italyan operalarmda (Rossini, Donizetti) sık sık kullanılır

TENOR: Erkeklerde az rastlandığı için çok makbul bir ses cinsidir. Eğitimi çok dikkat ve sabır isteyen bir sestir. Özelliklerine göre çeşitli sınıflara ayrılır
Dramatik tenor (THelden tenor):
Kahramanlık tenoru da denilen bu sesin genişliği ve rengi hemen hemen iyrik baritona benzer Çok dayanıklılık ise kuvvet isteyen Wagner operalarının hemen bütün önemli tenor partileri bu sesler için yazılmıştır. En iyi dramatik tenorlara Isveç ve Norveçliler arasında rastlanır.
Lyrik tenor: Rengi daha aydmlık ve daha yumuşak olan (Iyrik tenor hemen bütün ttalyan operalarınm baş erkek rollerini elinde tutar ve tizlerinin parlaklığı ile belirir.
Legger tenor: Üçlü do'nun üzerindeki reye kadar çıkan bu hafif tenorlar kuvvetli olmaktan çok hareketlidirler. Oratoryolarda eski oyun operalarında (Rossini, Donizetti) sık sık görülürler.
Buffo tenor: Legger tenor karakterinde. komik rollere pek uyan bir ses cinsidir.
Kadın seslerini de üç ana gruba bölme yerinde olur. Kontralto, mezzosoprano,soprano

KONTRALTO: En kalın kadm sesidir ve çok az bulunur. Peslerde erkek sesine benzer. Rengi koyu ve sıcaktır. Oratoryo ve sahne kontraltosu diye ildye ayrılır. Eğitimi en zor kadın sesidir.
Oratoryo Korıtraltosu:
Özel olarak eski eserlerin icrasında kullanılan çok renkli, çok zengin kuvvetli ve ağır bir sestir.
Sahne kontraltosu: Renkli kuvvetli, dramatik etkiye sahip bir sestir. Karakter rollerinde görülür.
Genç dramatik soprano: Yüksek dramatik sopranodan daha yumuşak bir karaktere ve daha aydınlık bir renge sahiptir. Daha hareketlidir. Hemen bütün İtalyan operalarmdaki kahraman kadın tipleri bu seslere verilmiştir.
Lyrik soprano: En çok rastlanan soprano cinsidir. Yumuşaklığı ve tizlerinin berraklığı başlıca özellikleridir.
Koleratür Soprano: En ince sopranodur. Gırtlaklannın olağanüstü hareketliliğiyle birer ses cambazı gibidirler. Dramatik veya iyrik olurlar. Dramatik koleratuarlar, ses ustahğmın yanı sıra zengin bir renk ve ses kuvvetine sahiptirler.

"Gayet az rastlanan makbul bir ses cinsidir. Küçük koleratur seslerine de koleratur subret denir. Oyun operalarmda, operetlerde önemli roller alırlar"

Mehmet Ömür,Sesin Peşinde,2001​
 
Top