Can, could, may, might, will, would, shall, should, must ve ought to sözcüklerine modal denir. Bunların yanı sıra, tam modal olmamakla birlikte aynı başlık altına sokulan başka sözcükler de vardır (need, have to, had to). Modal’ların görevi, birlikte kullanıldıkları fiillerin anlamlarına zorunluluk, olasılık, kararlılık, izin verme, izin isteme, akıl yürütme, öneride bulunma gibi anlamlar katmaktır. Modal’ların ortak özellikleri şunlardır:
1. Üçüncü tekil şahıslarda (he, she, it)modal’lara –s konmaz. Ayrıca –ing ya da –ed almazlar:
He may know my phone number.
Telefon numaramı bilebilir. (= He mays … denmez)
2. Soru ve olumsuz cümlelerde söz konusu modal başa getirilir ya da kendisinden sonra not eklenir.Do, did gibi yardımcı fiiller kullanılmaz. Bu kural, gerçek modal’lar (can, could, should …) için geçerlidir. Gerçek modal olmayıp modal’a benzeyenler (have to, had to …) ise do, did yardımcı fiilleriyle soru ya da olumsuz yapılırlar. Soru takıları ve kısa cevaplar için de durum aynıdır:
Can you ski?
Kayak yapabiliyor musun?
You shouldn’t smoke.
Sigara içmemen gerekir.
Did you have to wait?
Beklemek zorunda mı kaldın?
You should get up early tomorrow, shouldn’t you?
Yarın erken kalkman lazım, değil mi?
3. Modal’lardan sonra fiilin yalın biçimi gelir:
I must water the plants today.
Bugün çiçekleri sulamam gerek.
Yalnızca will, shall ve would özneyle kaynaşabilir. Diğerleri ayrı ayrı yazılmalıdır:
I’ll call you soon.
Seni yakında ararım. (= I will …)
James said he’d never forgive his wife.
James, karısını hiç affetmeyeceğini söyledi. (= he would …)
4. İki modal birarada kullanılmaz. Örneğin ‘I will can drive’ denmez. Onun yerine ya ‘I will drive’ ya da ‘I can drive’ denmelidir.
Şimdi modal’ların nerelerde kullanıldığına bakalım:
CAN
Türkçe’ye ‘-ebilir’ ya da ‘-ebiliyor’ olarak çevrilebilen can, olumsuz kullanımda cannot olarak birleşik yazılabildiği gibi can’t olarak da kaynaştırma yapılabilir. Geniş, şimdiki ve gelecek zamanları kapsar. Soru yapılmak istendiğinde can, cümlenin başına getirilir.
1. Bir işi yapabilme, yetenek ya da gücü yetme:
I can run fast.
Hızlı koşabilirim/koşabiliyorum.
They can speak French.
Fransızca konuşabilirler/konuşabiliyorlar.
Can you read that sign from this distance?
Bu uzaklıktan şu tabelayı okuyabilir misin?
2. Olasılık:
Too much sun can be very dangerous.
Aşırı güneş çok tehlikeli olabilir.
Noise can be quite a problem when you’re living in a flat.
Apartman dairesinde oturuyorsanız gürültü büyük bir sorun olabilir.
3. Rica ve tekliflerde:
Can I read your newspaper?
Gazetenizi okuyabilir miyim?
Can I help you with those bags?
Bu çantaları taşımana yardım edebilir miyim?
4. İzin:
Can we smoke here?
Burada sigara içebilir miyiz?
We can’t wear jeans at work.
İşte blucin giyemiyoruz.
5. Tahmin:
Mary can’t be rich.
Mary zengin olamaz.
6. Bir şeyin olduğuna ihtimal vermiyorsak ya da geçmişe ait akıl yürütme ve tahminde bulunuyorsakcan have+past participle kullanılır. Bu yapı, çoğunlukla sorularda ve olumsuz cümlelerde yaygındır:
You can’t have forgotten me.
Beni unutmuş olamazsın./unutmamışsındır.
Where can she have gone yesterday?
Dün nereye gitmiş olabilir?/gitmiştir?
You can’t have seen him at Kadıköy yesterday. He was here with me all day.
Onu dün Kadıköy’de görmüş olamazsın. Bütün gün burada benimleydi.
COULD
Her şeyden önce could, sadece geçmiş zaman için kullanılmaz. ‘Rica, öneri, izin’ gibi anlamlarda geniş, şimdiki ve gelecek zamanda da kullanılır.
1. Rica, izin:
Could I speak to the manager, please?
Müdürle konuşabilir miyim lütfen?
2. Olasılık:
You could be right, I suppose.
Bence haklı olabilirsin.
The discovery of the drug could be an important step in our fight against cancer.
İlacın bulunması, kanserle mücadelemizde önemli bir adım olabilir.
3. Öneri:
We could go for a drink after work tomorrow, if you like.
İstersen yarın işten sonra iki tek atmaya gidebiliriz.
4. Geçmişte yetenek: Bu kullanım, geçmişte geniş bir zaman diliminde geçerli olan ‘genel yetenekler’ için kullanılır:
My father could speak four languages.
Babam dört dil konuşabiliyordu.
When I was younger, I could stay up all night and not get tired, but I can’t do it now.
Gençken bütün gece uyumaz ve de hiç yorulmazdım, ama artık öyle yapamıyorum.
Ancak geçmişte tek bir durumdan söz edilen olumlu cümlelerde could yerine was/were able to, managed to ya da succeeded in kullanılır. Olumsuz cümlelerde, her iki anlamda da couldn’t kullanılabilir:
The car’s brakes failed and the driver managed to avoid ploughing into a group of children at the bottom of the hill.
Arabanın frenleri patladı ve sürücü, yokuşun aşağısındaki çocukları ezmekten son anda kurtuldu.
I managed to get 20 % off the price.
Fiyatı % 20 indirtebildim/% 20 indirimli alabildim.
Well done, Richard, with a single remark you succeeded in offending just about everybody in the room!
Bravo Richard, tek bir sözle odadaki hemen herkesi gücendirmeyi başardın!
Bu kural, see, hear, taste, feel, smell, understand, remember, guess fiillerinde geçerli değildir. Yani bu fiiller, could ile her iki anlamda da kullanılabilirler:
I could understand everything the boss said.
Patronun dediği her şeyi anlayabildim.
5. Dolaylı anlatımda (reported speech) can yerine:
He says he can drive. He said he could drive.
Araba kullanabildiğini söylüyor. Araba kullanabildiğini söyledi.
6. Geçmişte gerçekleşmemiş ya da mümkün olamayan durumları anlatırken could have+past participle kullanılır:
The supermarket was closed yesterday. I couldn’t have bought milk.
Süpermarket dün kapalıydı. Süt alamazdım./Süt almam olanaksızdı.
Patrick was sick all last week. He couldn’t have come to class.
Patrick geçtiğimiz hafta boyunca hastaydı. Derse gelemezdi.
Bu yapı, kişileri bir şey yapmadıkları için eleştirmekte de kullanılır:
You could have helped me__why did you just sit and watch?
Bana yardım edebilirdin__niye sadece oturup seyrettin?
Ayrıca, olmayacağını baştan kabullendiğimiz durumlarda da kullanılır:
I couldn’t have won, so I didn’t go in for the flower-arranging competition.
Kazanamazdım, bu yüzden de çiçek düzenleme yarışmasına katılmadım.
1. Üçüncü tekil şahıslarda (he, she, it)modal’lara –s konmaz. Ayrıca –ing ya da –ed almazlar:
He may know my phone number.
Telefon numaramı bilebilir. (= He mays … denmez)
2. Soru ve olumsuz cümlelerde söz konusu modal başa getirilir ya da kendisinden sonra not eklenir.Do, did gibi yardımcı fiiller kullanılmaz. Bu kural, gerçek modal’lar (can, could, should …) için geçerlidir. Gerçek modal olmayıp modal’a benzeyenler (have to, had to …) ise do, did yardımcı fiilleriyle soru ya da olumsuz yapılırlar. Soru takıları ve kısa cevaplar için de durum aynıdır:
Can you ski?
Kayak yapabiliyor musun?
You shouldn’t smoke.
Sigara içmemen gerekir.
Did you have to wait?
Beklemek zorunda mı kaldın?
You should get up early tomorrow, shouldn’t you?
Yarın erken kalkman lazım, değil mi?
3. Modal’lardan sonra fiilin yalın biçimi gelir:
I must water the plants today.
Bugün çiçekleri sulamam gerek.
Yalnızca will, shall ve would özneyle kaynaşabilir. Diğerleri ayrı ayrı yazılmalıdır:
I’ll call you soon.
Seni yakında ararım. (= I will …)
James said he’d never forgive his wife.
James, karısını hiç affetmeyeceğini söyledi. (= he would …)
4. İki modal birarada kullanılmaz. Örneğin ‘I will can drive’ denmez. Onun yerine ya ‘I will drive’ ya da ‘I can drive’ denmelidir.
Şimdi modal’ların nerelerde kullanıldığına bakalım:
CAN
Türkçe’ye ‘-ebilir’ ya da ‘-ebiliyor’ olarak çevrilebilen can, olumsuz kullanımda cannot olarak birleşik yazılabildiği gibi can’t olarak da kaynaştırma yapılabilir. Geniş, şimdiki ve gelecek zamanları kapsar. Soru yapılmak istendiğinde can, cümlenin başına getirilir.
1. Bir işi yapabilme, yetenek ya da gücü yetme:
I can run fast.
Hızlı koşabilirim/koşabiliyorum.
They can speak French.
Fransızca konuşabilirler/konuşabiliyorlar.
Can you read that sign from this distance?
Bu uzaklıktan şu tabelayı okuyabilir misin?
2. Olasılık:
Too much sun can be very dangerous.
Aşırı güneş çok tehlikeli olabilir.
Noise can be quite a problem when you’re living in a flat.
Apartman dairesinde oturuyorsanız gürültü büyük bir sorun olabilir.
3. Rica ve tekliflerde:
Can I read your newspaper?
Gazetenizi okuyabilir miyim?
Can I help you with those bags?
Bu çantaları taşımana yardım edebilir miyim?
4. İzin:
Can we smoke here?
Burada sigara içebilir miyiz?
We can’t wear jeans at work.
İşte blucin giyemiyoruz.
5. Tahmin:
Mary can’t be rich.
Mary zengin olamaz.
6. Bir şeyin olduğuna ihtimal vermiyorsak ya da geçmişe ait akıl yürütme ve tahminde bulunuyorsakcan have+past participle kullanılır. Bu yapı, çoğunlukla sorularda ve olumsuz cümlelerde yaygındır:
You can’t have forgotten me.
Beni unutmuş olamazsın./unutmamışsındır.
Where can she have gone yesterday?
Dün nereye gitmiş olabilir?/gitmiştir?
You can’t have seen him at Kadıköy yesterday. He was here with me all day.
Onu dün Kadıköy’de görmüş olamazsın. Bütün gün burada benimleydi.
COULD
Her şeyden önce could, sadece geçmiş zaman için kullanılmaz. ‘Rica, öneri, izin’ gibi anlamlarda geniş, şimdiki ve gelecek zamanda da kullanılır.
1. Rica, izin:
Could I speak to the manager, please?
Müdürle konuşabilir miyim lütfen?
2. Olasılık:
You could be right, I suppose.
Bence haklı olabilirsin.
The discovery of the drug could be an important step in our fight against cancer.
İlacın bulunması, kanserle mücadelemizde önemli bir adım olabilir.
3. Öneri:
We could go for a drink after work tomorrow, if you like.
İstersen yarın işten sonra iki tek atmaya gidebiliriz.
4. Geçmişte yetenek: Bu kullanım, geçmişte geniş bir zaman diliminde geçerli olan ‘genel yetenekler’ için kullanılır:
My father could speak four languages.
Babam dört dil konuşabiliyordu.
When I was younger, I could stay up all night and not get tired, but I can’t do it now.
Gençken bütün gece uyumaz ve de hiç yorulmazdım, ama artık öyle yapamıyorum.
Ancak geçmişte tek bir durumdan söz edilen olumlu cümlelerde could yerine was/were able to, managed to ya da succeeded in kullanılır. Olumsuz cümlelerde, her iki anlamda da couldn’t kullanılabilir:
The car’s brakes failed and the driver managed to avoid ploughing into a group of children at the bottom of the hill.
Arabanın frenleri patladı ve sürücü, yokuşun aşağısındaki çocukları ezmekten son anda kurtuldu.
I managed to get 20 % off the price.
Fiyatı % 20 indirtebildim/% 20 indirimli alabildim.
Well done, Richard, with a single remark you succeeded in offending just about everybody in the room!
Bravo Richard, tek bir sözle odadaki hemen herkesi gücendirmeyi başardın!
Bu kural, see, hear, taste, feel, smell, understand, remember, guess fiillerinde geçerli değildir. Yani bu fiiller, could ile her iki anlamda da kullanılabilirler:
I could understand everything the boss said.
Patronun dediği her şeyi anlayabildim.
5. Dolaylı anlatımda (reported speech) can yerine:
He says he can drive. He said he could drive.
Araba kullanabildiğini söylüyor. Araba kullanabildiğini söyledi.
6. Geçmişte gerçekleşmemiş ya da mümkün olamayan durumları anlatırken could have+past participle kullanılır:
The supermarket was closed yesterday. I couldn’t have bought milk.
Süpermarket dün kapalıydı. Süt alamazdım./Süt almam olanaksızdı.
Patrick was sick all last week. He couldn’t have come to class.
Patrick geçtiğimiz hafta boyunca hastaydı. Derse gelemezdi.
Bu yapı, kişileri bir şey yapmadıkları için eleştirmekte de kullanılır:
You could have helped me__why did you just sit and watch?
Bana yardım edebilirdin__niye sadece oturup seyrettin?
Ayrıca, olmayacağını baştan kabullendiğimiz durumlarda da kullanılır:
I couldn’t have won, so I didn’t go in for the flower-arranging competition.
Kazanamazdım, bu yüzden de çiçek düzenleme yarışmasına katılmadım.