İstiklal Marşımızın Açıklamalı 10 kıtası...

Çirkin Kral

Forum Tutkunu
Not: Bu konunun daha detaylı anlatımına ihtiyacınız varsa geniş kapsamlı açıklamayı aşağıdaki linkte bulabilirsiniz.

İstiklal Marşı - 10 Kıtanın Geniş Açıklaması

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.


Mehmet Akif Türk milletine cesaret, ve tahammül aşılamak için ve onda bulunan duyguları harekete geçirmek için şiirine korkma sözüyle başlıyor. Bayrak bir milletin bir milletin geleceğinin ve bağımsızlığının sembolüdür. Bayrağın sönmesi türk milletinin istiklalini kaybetmesidir. Şair ülkemizde tek bir insan kalana kadar bu vatanı savunacağımızı belirtiyor. O halde en son Türk bireyi son nefesini vermeden türk istiklal ve bağımsızlığını yok etmek, Türk bayrağını söndürmek mümkün değildir. Zira bayrağımız milletimizin yıldızıdır. Bayrağın kaderi ile milletimizin kaderi birbirine bağlıdır. Bayrak bizimdir, biz yaşadıkça onu elimizden kimse alamaz.

Türk milletinin bütün fertlerini öldürmedikçe bağımsızlığını kimse yok edemez.

Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal…
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal!


Şair ikinci kıtada bayrağımızın o zaman ki kırgın, küskün, öfkeli halini dile getiriyor. Türk vatanının bazı parçaları, işgal edilmiştir. Bu yüzden bazı bölgelerde bayraklarımız indirilmiş yerine düşman bayrakları asılmıştır. Kaş çatmak öfke halini ifade eder. Kaş ayrıca edebiyatımızda hilale benzetilir. Sevgilinin kaşları daima hilal şeklinde gösterilmiştir. Bayraktaki hilal de tıpkı nazlı bir sevgilinin kaşı gibi çatılmıştır. Kahraman türk milletini üzmektedir. Türkün beklediği, özlediği gülen bir bayraktır.

Türk bayrağının gülmesi göklerde dalgalanmasıdır. Bir aşığın sevgilisinden güler yüz beklemesi gibi bağımsızlığa aşık Türk milletide özgürlüğün sembolü olan bayraktan gülmesini beklemektedir. Bu milletimizin en doğal hakkıdır. Çünkü türkler bağımsızlıkları ve bayrakları uğruna pek çok kan dökmüşlerdir. Bu kanları bayrağa helal etmeleri için onun da nazlanmayı bırakıp göklerde dalgalanması gerekir. Türk milleti daima Allah’a inandığı ve taptığı için özgürlük onun hakkıdır.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.


Şair “ben” diyor.(Ancak kast ettiği mana aslında bizdir türk milleti adına konuşmaktadır) Türk milleti ezelden beri hür yaşamıştır,hür yaşayacaktır. Onun özgürlüğünü elinden almak isteyen ancak çıldırmış olmalı,zira böyle bir harekete kalkışanlar ağır bir şekilde cezalandırılır. Türk milleti bağımsızlığı uğrunda önüne çıkacak her engeli aşacak güçtedir. O; böylesine yüce bir amaç için dağları delecek, enginlere sığmayıp,denizleri taşıracaktır güçtedir.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
“Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?


Bu kıtada şair vatanımızı istilaya kalkışan avrupalılara meydan okuyor. 20. asrın başında avrupa medeniyeti 19.yy. deki görkeminden oldukça uzaktır. O sebeple şair bayıyı tek dişi kalmış canavara benzetiyor. Ancak avrupa mevcut teknik imkanlarını seferber ederek topuyla, tüfeğiyle, tankıyla bizi yok etmeye çalışmaktadır. Mehmetçik ise bu güce topla, tüfekle, mızrakla, kılıçla cevap vermeye çalışmaktadır. Avrupalı kendini çelik zırhla korurken mehmetçik ona iman dolu altın göğsüyle karşılık vermektedir.

Arkadaş! Yurdumu alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın…
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.


Şair kahraman Türk askerine hitap ediyor. Türk yurdunu alçakları uğratmaması için gerekirse canını feda etmesini öneriyor. Şehit gövdelerinin meydana getireceği siperler düşmana mani olacaktır. Mehmet Akif düşmanın çok kısa bir süre içinde bu hayasızca akına son vereceği Allah’ın Türk milletine Kuran-Kerimde vaad ettiği zafer gününün yarından bile daha yakın bir zamanda doğacağına inanmaktadır.

Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.


Şair Türk ordusuna vatanın kutsallığını hatırlatıyor. Toprak ile vatan arasında büyük bir fark vardır. Toprağı vatan haline getiren onu elde etmek ve korumak için savaşan fertlerin varlığıdır. Kısacası sıradan bir toprak büyük bir değer taşımaz; ama vatan toprağı uğrunda şehit olan atalarımızın o topraktaki mezarlarıdır. Bu kutsal vatanı dünyalara değişmeyiz. Toprak dünyanın dünyanın her yerinde bulunur. Ancak atalarımızın kanlarıyla sulanan topraklar vatanımız üzerindedir.

Kim bu cennet vatanının uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsında Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.


Bu vatan cennet kadar kıymetlidir. Şehit olanların ruhu dini inanışımıza göre doğrudan doğruya cennete gider. Şehitlerimiz bu vatan toprağında yattığı için cennetten farksızdır. Bir avuç toprağı sıksak şehitler fışkıracak sanırız. Canımızdan çok sevdiğimiz insanları varımızı yoğumuzu Allah alsında yalnız yaşadığımız sürece bizi vatanımızdan ayrı düşürmesin.

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.


Allah’a şair hitap ediyor. Mehmet Akif’in Allah’tan tek dileği ibadet yerlerinin göğsüne düşman elinin değmemesidir. Camilerimizden okunan ezanlar sonsuza kadar türk yurdunun üstünde inlemelidir. Çünkü bu ezanlar dinimizin temelidir.

O zaman vecd ile bin secde eder varsa taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-ı mücerred gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.


Ezan sesleri yurdumuzun üstünde inledikçe şehitlerimizinde ruhları şaad olacaktır. Ezan sesi sadece yaşayanlara değil, ölülere hatta onların mezar taşlarına bile tesir eden yüce bir anlam taşır. Şehit atalarımızın her şeyden arınmış ruhları yerden fışkıracak, ezan sesiyle ayağa kalkacak ve dışa yükselecektir.

Dalgalan sen de şafakalar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal!


Şair zafer gününün heyecanını yaşıyor. Şanlı bayrağımız dalgalandıkça gökyüzünü şafakla yarış edercesine gökyüzünü kızıl renge boyamaktadır. Türk milleti yeniden bağımsızlığına kavuşmuştur. Atrık onun için yok olma korkusu kalmamıştır. Bayrağımız şehitleri mizin kanlarını hak etmiştir. Bağımsızlık Allah’a tapan ve doğruluktan ayırmayan Türk milletinin en doğal hakkıdır.
 

YoRuMSuZ

Biz işimize bakalım...
İstiklal Marşımızın Satır Açıklamalı 10 Kıtası:

İstiklal Marşı,nın son kıtası hariç diğer kıtaları işgal dönemini anlatır. Bu nedenle bu kıtalarda; ümit, teşvik, öğüt gibi milli hisleri güçlendirecek unsurlar vardır. Son kıtada, işgalden kurtuluş ve zafere ulaşmış olmanın verdiği coşku ve gurur aktarılır.

1. KIT,A

1.MISRA: Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;

İstiklal Marşı Korkma, sözüyle başlar. Türk milletine Endişen yersiz..mesajı verilir. Türk milleti endişe içindedir. Tutunacak dal aramaktadır. Çünkü işgal altındadır. Uzun süren savaşlar nedeniyle yetişmiş asker( Sadece Çanakkale,de verdiğimiz şehitleri bile düşünürsek)silah, cephane, yiyecek, giyecek ve baş(lider) sıkıntısı çekmektedir. Tüm bunların yanında morali çökmüştür. İşgalin verdiği acı onun endişesini artırmaktadır. En büyük korkusu, bağımsızlığını kaybetmektir. Şair burada Türk ulusuna ümit vermektedir.

Al sancak sönmez. diye kurallı bir cümle oluşturduğumuzda, sönmez sözü nedeniyle Türk Bayrağı,nın yanan bir aleve( renginden ve dalgalanışından) benzetildiğini ve bu alevin sönmeyeceğini anlayabiliriz Türk Bayrağı yanan bir alev gibi alacakaranlığı aydınlatmaya devam edecektir. Neden alacakaranlık dedik? Şafak, sözcüğü Arapçada güneşin batmak üzere olduğu an anlamına gelir. Türkçede ise tam tersi, doğmak üzere olduğu andır.( bkz. Kamus-ı Türki ) Şair İstiklal Marşı,nın 1. kıt,asındaki şafak,ı Arapça anlamıyla; son kıt,asındaki şafak,ı ise Türkçedeki anlamıyla kullanmıştır. Neden 1. kıt,ada güneşin batışı anlamına gelir? Çünkü burada Türk devleti işgalden dolayı; batmak üzere olan güneşe benzetilmiştir. Türk devleti güneş,le; bu devletin içinde bulunduğu hal de şafak,la özdeşleştirilmiştir. Alev karanlığı aydınlatır. Alev (yani Türk Bayrağı) eskisi gibi güçlü dalgalanmamaktadır; bu nedenle yüzen sözcüğü kullanılır. Alev güçlü yanıyor olsaydı dalgalanırdı( bkz. 10. kıt,a). Şair aslında şunu söyler.

Endişelerinde haklısın; her şey kötü görünüyor: Ama korkma, Türk bağımsızlığının sembolü olan bu bayrak asla gönderden inmeyecektir.

2.MISRA: Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

Bu mısrada da şair, sönmek,sözcüğünü rastlantı olarak kullanmamıştır. En son ocak sönmeden( burada ocağı sönmek deyimi kullanılmıştır.) yani ocağı temsilen aile; yok olmadan dağılmadan, ya da başsız kalmadan Türk milleti yok olmaz denmiştir. Ocağı tütmek,deyimi de aynı cümlede yer almaktadır. Yani yaşamını sürdürebilecek durumda olmak. Toparlarsak, Son aile, son kişi yok olana kadar ümidini kaybetme; çünkü tümüyle yok edilmeden bu millet esir alınamaz denmiştir.

3.MISRA: O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;

O,zamiri Türk Bayrağı,nı işaret eder. Bu mısrada Yıldızı parlamak deyimi kullanılmıştır. Bu deyimin anlamı; bulunduğu durumdan çok daha iyi bir duruma gelmek, herkes tarafından tanınmak, ün kazanmak, takdir edilmek vb. dir. Türk Bayrağı,nda bulunan yıldıza da atıf yapılmıştır. Buradaki yıldız, Türk milletinin geleceği(istikbali ) anlamındadır. Şair sonuç olarak Türk milletine öyle der: Türk milletinin geleceği, bayrağında bulunan yıldız gibi hep parlak ve şanslı olacaktır.

4. MISRA: O benimdir, o benim milletimindir ancak.

O,zamiri yine Türk Bayrağı yerine kullanılmıştır. Bu mısrada açık olarak kastedildiği gibi; her bağımsız milletin, bu bağımsızlığı simgeleyen bayrağı vardır. Ve hiçbir millet bir başka ulusun bayrağına özenmez. Türk milletinin bayrağı da sadece Türk milletine aittir.

2. KIT,A

1.MISRA: Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!

Bu kıt,ada ve mısrada Türk Bayrağı kişileştirilmiştir. Yani bayrak bir insana benzetilmiştir. Hem de hilal kaşlı, güzel, nazlı bir sevgiliye Bu sevgili bir genç kızdır. Ancak yüzünü ve hilal kaşlarını çatmıştır. Sanki olan bitenden hoşnut değildir. İstedikleri, bekledikleri olmadı diye naz yapmaktadır.

Elbette şair burada benzetme ve kişileştirme gibi san atları kullanarak şiiri süsleme yoluna gitmiştir. Bu tarz süslemeleri şiirin bütününde görmek mümkündür. Şair ümitsiz ve endişeli bulduğu Türk milletine bu yolla yalvarmakta ( Kurban olayım), onlara ümit vermektedir.

2. MISRA: Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet bu celal?

Şair kişileştirmeye devam ediyor ve bayrakla konuşmayı sürdürüyor. Türk milleti kahramandır. Türk ırkı kahramandır. Böyle bir ırka yüzünü asamazsın, gülmelisin. Bu öfken, bu hiddetin niye?

Bu mısralarda şair ümidini kaybetmek üzere olanlara kızıyor ve onlara Türk milletinin geçmişini hatırlatarak; kendilerine gelmelerini istiyor. Nitekim Kurtuluş Savaşı öncesi ümidini kaybedip Bazı ülkelerin mandalığını kabul edelim diyenler çıkmıştır bu milletten ve yönetenlerden Şair bir bakıma onlara olan kırgınlığını dile getiriyor.

Şair kişileştirmeye devam ediyor ve bayrakla konuşmayı sürdürüyor. Türk milleti kahramandır. Türk ırkı kahramandır. Böyle bir ırka yüzünü asamazsın, gülmelisin. Bu öfken, bu hiddetin niye? Bu mısralarda şair ümidini kaybetmek üzere olanlara kızıyor ve onlara Türk milletinin geçmişini hatırlatarak; kendilerine gelmelerini istiyor. Nitekim Kurtuluş Savaşı öncesi ümidini kaybedip Bazı ülkelerin mandalığını kabul edelim diyenler çıkmıştır bu milletten ve yönetenlerden Şair bir bakıma onlara olan kırgınlığını dile getiriyor.

3.MISRA: Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal

Türk milleti asırlar boyu savaşlarda niye kanını döktü? Niye canını verdi? Bağımsızlığını sürdürmek ve bağımsızlığının sembolü olan bayrağını tüm dünyada güçlü bir biçimde dalgalandırmak için Hiç kimse canını bir hiç uğruna vermez. Canını bağımsızlık uğruna, özgürlük uğruna düşünmeden verenler sonunda bu milletin ümitsizliğe kapıldığını görürlerse haklarını helal ederler mi? Üstelik can hakkını Bunun bedeli ancak aynı biçimde can verilerek ödenir.

4. MISRA: Hakkıdır, Hakk,a tapan milletimin istiklal!

İslami inanca göre Allah ; Allah , vatan, millet, adalet, insanlık adına canını vermeyi helal saymıştır. Bu uğurda can vermeye hazır olanlara ya da mücadele edenlere; korkmamalarını, eninde sonunda isteklerine kavuşacaklarını; çünkü Allah’ın onlarla beraber olduğunu müjdelemiştir. Buna inanan Türk milletinin, bağımsızlık hakkıdır. Bu mutlaka olacaktır.

3. KIT,A

1 MISRA: Ben ezelden beridir, hür yaşadım, hür yaşarım.

Bu mısrada şair Türk milletinin başlangıcı olmayan geçmiş zamandan beri bağımsız ve özgür yaşadığını hatırlatır. Daha sonraki mısralardan da anlaşılacağı üzere Türklerin ana yurdu Orta Asya,dan çıkışları ve dünyaya yayılışları bu kıt,anın ana konusudur.

2.MISRA: Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!

Bu mısrada da Türk,ün öz güvenine vurgu yapılmaktadır. Öyle ki, tüm dünyanın bildiği bir gerçek vardır; Türk esir alınamaz. Bunu bildiği halde Türk,ü esir almayı düşünen olsa olsa bir delidir. Hem de aşırı, ölçüsü olmayan bir akılsızdır. Bu milleti esir almayı düşünen biri çıkarsa şaşarım. Çünkü böyle bir şeyin olması imkânsızdır.

3.MISRA: Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım,

Bent suyu kontrol altına almak için yapılan set anlamına geldiği gibi kendi tesir ve emri altına alma anlamına da gelir. Bu mısrada her ikisi de kastedilmiştir. Türk akınları çok güçlü akan suya(sele) benzetilerek, Türk,ün önüne hiçbir engel konulamayacağını; eğer konulursa bu milletin onu aşıp geçeceğini söylemektedir. Nitekim coğrafi yönden de düşünürsek; Türkler her türlü engeli aşarak Anadolu,ya ulaşmışlardır.

4.MISRA: Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.

İşte bu mısrada açıkça Ergenekon Destanı,na atıf vardır. Bu destana göre Türkler yurtları dar gelince etraflarını çeviren dağları eriterek, delerek çıkmışlar ( bkz. Ergenekon Destanı) ve Avrupa içlerine kadar yayılmışlardır. Ayrıca bu göç sırasında büyük denizleri, dağları gerçek manada da geçmişlerdir. Türk akıncıları, sel gibi her engeli geçerek ilerlemiştir. Tüm bunları bilmez mi ki bu çılgınlar beni esir alabileceğini düşünürler.

4. KIT,A:

1.MISRA: Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,

Garp batı ülkeleri yerine kullanılmış bir sözcüktür. Batı ülkelerinden kasıt da işgal güçleridir. Batı ülkelerinin görülebilen her yerini, etrafını çelik zırhlı duvar( yani teknik açıdan gelişmiş silah, top, tüfek vb.) sarmış olabilir. Burada anlatılmak istenen batılı ülkelerin silah ve cephanesinin bizimkinden çok üstün durumda olmasıdır.

2.MISRA: Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.

Onların topları, silahları, gemileri, uçakları vb. varsa benim de Allah,a inanan ve şehit olmayı korkusuzca bekleyen ( yani yüreğimden geçenler gibi düşünen) sınırlarım ( daha doğrusu sınırımı koruyan askerim) var.

3.MISRA: Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,

Ulusun derken ulumak- yani yabani hayvanın bağırması sonraki mısrada sözü edilen canavarın bağırması kastedilmiştir. Canavar, işgal güçleridir. Bu güçlerin silahlarının sesi de canavarın ulumasına benzetilmiştir. Türk milletine Endişe etme, canavarın silahlarından korkma. Bizim Allah,a olan inancımız onun gelişmiş silahlarından daha güçlüdür. diyor. Bizim imanımız, bağımsızlığa olan inancımızı bu teknik üstünlük yok edemez.

4.MISRA: Medeniyet! dediğin tek dişi kalmış canavar?

Elbette bu mısra bir önceki mısra,yla birlikte açıklanmalıdır. Batılı ülkeler medeni ülkeler olarak bilinir. Oysa onlar medeni değil, dişine bilediklerini ısıran canavarlardır. Bizi de çok ısırmaya kalktılar. En son Çanakkale Savaşında, Ancak biz onların dişlerini bir bir söktük. Şimdi tek dişleri ( yani saldırmak için son hamleleri) kaldı. Ondan da korkmuyoruz.

5. KIT,A

1.MISRA: Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.

Buradaki sesleniş Türk halkınadır. Türk halkının, Türk insanının vatan topraklarına düşmanı sokmamasını istiyor. Alçak yaradılışı ve soyu aşağı, soysuz anlamına gelir Şair batılı devletleri alçaklar olarak görüyor.

2.MISRA: Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.

Şair Türk milletine öğütlerini sürdürüyor. Bu mısrada geçen hayâsız sözcüğünün anlamı; utanma duygusu olmayan, namussuz, edepsizdir. Bir üst mısrada yurdumuza saldıran düşmanı alçaklar. olarak adlandıran şair, bu kez onların saldırılarını da yüzsüzce, arlanmadan yapılan hareket olarak görüyor ve bu saldırının durdurulması için elinde hiçbir güç olmasa da saldır ve gövdeni kalkan olarak kullan ( kısacası öldürmek için öl) diyor.

3.MISRA: Doğacaktır sana va,dettiği günler Hakk,ın,

Bu mısrada İslam,ın kutsal kitabına atıf vardır. Allah Kur,an-ı Kerim,de mazlum olan, inanan, mücadele eden kavimlerin(milletlerin) eninde sonunda zafere ulaşacağını müjdeler. Allah va,dettiğini mutlaka yapar. Öyleyse bu millet eninde sonunda zafere ulaşacaktır.

4.MISRA: Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın.

Bu mısra bir önceki dizeyle birlikte düşünülmelidir. Allah,ın va,dettiği günler, yani bağımsızlığa kavuşma mutlaka gerçekleşecektir. Bu yakın bir zamanda da olabilir, daha uzun bir zamanda da; ama sen bunları düşünmeden mücadeleni sürdür.

6. KIT,A

1.MISRA: Bastığın yerleri toprak, diyerek geçme, tanı;

Özgürken insan, üstünde yaşadığı toprakların kıymetini bilmez. Şair de tüm bu acılara tanık olmayan nesle seslenerek; onlara Topraklarının değerini bil. öğüdü veriyor. Bilmesi için de tanımasını ( yani araştırmasını, düşünmesini)istiyor.

2.MISRA: Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Yıllarca süren savaşlar nedeniyle çok şehit verdik. İslami inanca göre şehitler kanlarıyla, yıkanmadan, oldukları gibi gömülürler. Bu nedenle ya da savaşlar sırasında ölenlere mezar kazma, dini vecibeleri uygulayarak gömme zamanı olmaz. Çoğunlukla toplu gömülürler. Bu yüzden kefenleri yoktur. anlamlarını kasteden şair, şiirin bu bölümünde toprak altında yatan şehitlerimizi unutmamamız gerektiğini dile getiriyor.

3.MISRA: Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı;

Bugün bile dedelerimizi araştırsak, hepimizin soyunda bir şehide rastlarız. Bu toprakların çocukları şehit dedelerinin torunlarıdır. Bu nedenle dedelerimizi, atalarımızı incitmek istemiyorsak; geçmişi öğrenmeli, unutmamalı ve nemelazımcı olmamalıyız. Bu toprakların nasıl kazanıldığını düşünmeden adım atmamalıyız. Yapacağımız her işte, o şehitlerin hoşnut olup olmayacağını düşünmeliyiz. Topraklarımızı satmamalıyız.

4.MISRA: Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı.

Bu kıt,ada bir bütünlük vardır. Yaşadığın toprakları alelade bir toprak parçası gibi düşünürsen, onu menfaat uğruna rahatlıkla verebilirsin. Ama bu topraklar hiçbir maddi değere karşılık olamaz. Çünkü onlara, karşılıksız can verilerek sahip olunmuştur. Bu mısrada geçen cennet vatan benzetmesinin nedeni de yine şehitlerle ilgilidir. Biz biliriz ki şehitler cennettedir ve öldüklerinden habersizdirler. Öyleyse bunca şehit barındıran topraklar olsa olsa cennet,tir.

7. KIT,A

1.MISRA: Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?

Aslında bunca şehidi barındıran ve bu dünyanın cenneti olan bu topraklar için herkes canını feda eder. Bunun aksi mümkün değildir.( Şair burada da millete güven vermeye devam ediyor)

2.MISRA: Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!

Öyle ki, toprağı sıksan şehit fışkırır. Yani bu toprakların her karışında bir şehit yatıyor olabilir.

3.MISRA: Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda.

Allah, benim canımı, sevdiğimi, neyim var neyim yoksa bütün malımı alsın ama

4.MISRA: Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ama yeter ki beni vatanımdan ayrı(cüda) koymasın.

8. KIT,A

1.MISRA: Ruhumun senden ilahi, şudur ancak emeli:

Önceki kıt,ada olduğu gibi bu kıt,ada da Allah,a yakarış vardır. Rabbim, bu şehit ruhunun senden istediği şey şudur. ( Şair burada kendini vatanı için ölen şehidin yerine koyar ve ondan istekte bulunur.)

2.MISRA: Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.

Namahrem sözcüğü burada yabancı, el anlamındadır. Mabet ise ibadet edilen yerdir. El değmek ise bozmak, kıymetini bilmemek anlamlarına gelir. Şair, camilerin Müslüman olmayanların eline geçmemesini istiyor.

3.MISRA: Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli

Ezan, Allahü ekber ( Allah büyüktür, ona bir şey lazım değildir. İbadet edilmeye Ondan başka kimsenin hakkı olmadığına inanırım) diye başlar ve şöyle devam eder Hiçbir şey Ona benzemez. Muhammed Onun peygamberidir. Allah,a ancak onun( Muhammed,in ) bildirdiği, gösterdiği ibadetlerin yaraşır olduğuna inanırım diye devam eder. Yani ezanlardaki şahadet ( bir şeyin doğruluğuna ve gerekliliğine inanma) aslında İslam dininin temelidir, önde gelen şartıdır. Öyleyse okunan ezanlarda söylenenler, inanılan İslam dininin özüdür, aslıdır.

4.MISRA: Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

Dinin temeli olan sözlerin seslendirildiği bu ezanlar, sonsuza kadar yurdumda söylenmelidir. İslami bir ülkede ezan okunuyor olması, o ülkenin bağımsızlığının da bir kanıtıdır.

9. KIT,A

1.MISRA: O zaman vecd ile bin secde eder – varsa- taşım,

Şair bu kıt,ada kendini bir şehit yerine koyuyor. Yukarıda saydıklarım gerçekleşirse, eğer mezarım ve mezar taşım varsa ( şehitlerimizin çoğu savaş şartları nedeniyle mezarsızdır. Olduklara yere gömülmüşlerdir. Bu nedenle mezar taşları yoktur.) ; ilahi aşka dalarak kendinden geçmiş bir durumda, sevinçle secde eder.( Bu secde aslında Allah,a şükür secdesidir.

2.MISRA: Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,

Bir önceki mısraya bağlı olarak, şair burada da kendini şehitlerin yerine koyuyor. Şehitlerin ölümü ceriha( yara ) alarak olduğu için; şair ölen şehitlerin yaralarından bile kan boşalacağını söylüyor. Ki bu kanlar mübarek kanlardır.

3.MISRA: Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na,şım;

Kılıfından ( giysisinden) çıkmış ruh gibi, cenazem( ölü bedeni ) mezarından fışkırır. Fışkırır sözü bize mahşer gününü hatırlatmaktadır.

4.MISRA: O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Yerden yükselen cenazem, mutluluğundan o kadar yükseğe çıkar ki belki başım arşa Allah,ın 9. kat gökte bulunduğu kabul edilen yeri ) kadar değer. (İslami inanca göre şehitler Allah,a en yakın mertebede ve öldüklerinden habersiz hesap gününü beklerler. )

10. KIT,A

1.MISRA: Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!

2.dörtlükteki nazlı hilalin yerini şimdi şanlı hilal almıştır. Çünkü bu kıt,ada zaferin kazanılmasından sonraki duygular aktarılmaktadır. Burada sözü edilen şafak güneşin doğmak üzere olduğu anki aydınlıktır. Çünkü yeni kurulan Türk devleti güneş gibi doğmaktadır. Türk Bayrağı da yeni Türkiye Cumhuriyeti,nin bağımsızlığının sembolü olarak şanla dalgalanmaktadır.

2.MISRA: Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.

Bağımsızlık kazanıldığına göre dökülen kanlar, yitirilen canlar boşuna değildir. Bu nedenle, şehitler dökülen kanlarını helal etmişlerdir.

3.MISRA: Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal;

Bundan sonra, sonsuza kadar Türk milletine ve Türk Bayrağı,na ezilme, yok olma, tasa
yoktur.

4.MISRA: Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;

Uğruna bunca kan dökülen ve hep gönderde kalmayı( yani hür olmayı) başarmış bu bayrağın, bağımsızca dalgalanmak hakkıdır.

5.MISRA: Hakkıdır, Hakk,a tapan, milletimin istiklal!

Allah,tan başka kimseye kul olmayan bu milletin de bağımsızlık hakkıdır.

NOT: İstiklal Marşı,mızın sözleri günümüz dünyasında da önemini sürdürmektedir. Gizli ve açık savaşların, işgallerin, haksızlıkların bitmediği günümüzde bağımsızlığını kaybeden ulusların, medeni denilen ülkelerce nasıl işgal edildiğini görmekteyiz. Bana göre bu sonsuza kadar böyle sürüp gidecektir. Öyleyse uyanık ve güçlü olmak zorundayız. İstiklal Marşı,mızı da sık sık okuyarak dünden aldığımız dersle bugünümüze ışık tutmalıyız. Şairimiz Mehmet Akif Ersoy,un da dediği gibi, Allah bir daha bu ülkenin evlatlarına yeni bir istiklal marşı yazmak zorunda bırakmasın.

[ Alıntı ]
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Çok mükemmel bi konu bu :) İlkokul yıllarından hocalarımız azmı istaklal marşının açıklamasını ödev olarak isterdi bizden.. Böyle güzel bi konuyu bizle paylaştığın için teşekkürler
 
Top