Forumlar
Yeni Mesajlar
CerezExtra
EĞLENCE ↓
Şans Kurabiyesi
Renk Falınız
ÇerezRADYO
Sevgiliye Özel
ÇerezDERGİ
Hızlı Okuma Testleri
Pratik Çözümler
Yeniler
Yeni Mesajlar
Yeni ürünler
Yeni kaynaklar
Son Aktiviteler
İndir
En son incelemeler
Dükkan
Giriş
Kayıt
Yeniler
Yeni Mesajlar
Menu
Giriş
Kayıt
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Eğitim
Belirli Gün Ve Haftalar - Yazılar
İstiklal Marşı - 10 Kıtanın Geniş Açıklaması
JavaScript devre dışı bırakıldı. Daha iyi bir deneyim için, devam etmeden önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
You are using an out of date browser. It may not display this or other websites correctly.
You should upgrade or use an
alternative browser
.
Konuya cevap yaz
Mesaj
<blockquote data-quote="YoRuMSuZ" data-source="post: 324974" data-attributes="member: 1"><p>İstiklal Marşı - Dördüncü Kıtanın Açıklaması</p><p><strong><p style="margin-left: 20px">Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar,</p></strong></p><p style="margin-left: 20px"><strong>Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.</p></strong></p><p style="margin-left: 20px"><strong>Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar.</p></strong></p><p style="margin-left: 20px"><strong>Medeniyyet! dediğin tek dişi kalmış canavar?</p><p></strong>Bu kıt'ada, iki uzun iki kısa karakterli dört cümle kullanılmıştır. 1. Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar, benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. 2. Ulusun. 3. Korkma. 4. Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar, böyle bir imanı nasıl boğar?</p><p></p><p> Yurdumuzu işgâl eden Batılı devletlerin kendi sınırlarında çelik zırhlı duvarlar meydana getirecek yüksek bir teknik varsa benim de o tekniği aşacak ve düşmanlara karşı koyacak iman dolu göğsüm gibi sınırlarım vardır. O sınırlarda göğsü imanla dolu Mehmetçikler vardır. Zulüm medeniyetinin temsilcisi olan Batılı devletler, tek dişi kalmış bir canavar gibi ulumaktadır. Bırak ulusun. Ey milletim, sakın korkma. Tek dişi kalmış bir canavara benzeyen şu Batılı medeniyet, insanlara zulüm eden bu düşman kuvvet, senin imanı nasıl boğabilir? Elbette boğamaz. </p><p></p><p> Kıt'anın, duvar / var / boğar / canavar kelimeleriyle kurulan kâfiye yapısında, ilk bakışta -ar seslerinin tam kâfiye oluşturduğu hükmü, yaygın olarak kabul görecektir. Okullarımızda, bu düzen kullanılmaktadır ve bu dörtlükte popülist bir yaklaşımla, -ar sesleri tam kâfiyedir, diyerek kâfiye meselesini hâlletmek mümkündür; ama -v- sessizlerini ve bu üç -v- sessizine göre -ğ- sessizini düşünen bir incelemeciye, -ar dan başka bir ilişki düşünme, denilebilir mi? Belli ki, -v- harfinin benzeşmesi, zengin kâfiye oluşturacak; (göğercin-güvercin; göğermek-gövermek; soğuk-sovuk; döğmek-dövmek...) kelimelerinin seslerinde gördüğümüz üzere, ğ ve v çağrışımları, birbirini destekleyecektir. </p><p></p><p> Bununla birlikte ikinci mısradaki var kelimesi, birinci ve dördüncü mısralarla tunç kâfiye denilen bir kâfiyeleniş özelliği de taşımaktadır. Günümüzde tunç kâfiye ile zengin kâfiye alâkası henüz çözülememiş bir problemdir. Bu kıt'adaki kâfiyeyi -ar sesleriyle tam kâfiye olarak bulmak mümkündür ama ikinci derecedeki âhenk özelliklerini de bir kâfiye problemi olarak düşünmek zorundayız.</p><p></p><p> Bu dörtlükteki edebî sanatlar için şunları söyleyebiliriz:</p><p></p><p>1. Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar. Garp kelimesi, bütün Batı devletlerini ve özellikle bizimle savaşan düşmanları temsil etmektedir. Garbın âfâkı, Batı devletlerinin ufukları olarak düşünülmekle birlikte, bu ufukların sınır hatları olarak kullanıldığı da akla gelmektedir. Dolayısıyla hem garb = Batı'daki devletler, hem de garbın âfâkı = Batı'daki devletlerin sınırları anlamları içinde, iç içe girmiş iki mecâz-ı mürsel sanatı ortaya çıkmaktadır. </p><p></p><p>2. Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar. Çelik zırhlı duvar, Batı devletlerinin sınırlarındaki teknik güç, koruma kalkanları ve silahlar olarak düşünüldüğünde açık istiâre yapıldığı anlaşılır. Bu sanatı şöyle anlatabiliriz: Çelik zırhlı duvar [anlam bakımından kuvvetli benzetilen kelime grubu] / gibi [benzetme edatı] / zor aşılan [benzetmenin, hayâlin anlam ilgisi] / sınır [anlam bakımından zayıf benzeyen kelime].</p><p></p><p>3. Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. İman dolu göğüs gibi serhad bütün unsurları tamam olan bir teşbih'tir. Bu teşbihin benzetme yönü, anlam bakımından kuvvetli olan göğüs kelimesinin sıfatıdır. Sınırlar, iman ile dolu göğüslere benzetilmiş ve burada tevil ve yorum ilmi bakımından şöyle bir tefsir yapılabilir: Vatan toprakları imanlı bir insan vücûdudur ve onun sınırları da o şahsı mânevînin imanlı göğsüdür. Bu mısrada açık olmamakla birlikte gizli bir teşhis ve buna bağlı olarak serhad = imanlı insan anlam ilgisiyle gizli bir kapalı istiâre düşünülebilir.</p><p></p><p>4. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar mısraındaki ilk kelimenin anlamı, birçok kaynakta tartışılmıştır. Ulusun kelimesi, yücesin, büyüksün ve bir canavar, bir köpek gibi ulumaktan, bırak, canavar ulusun anlamlarına geldiği zikredilmiştir. Kıt'anın anlam akışına ve anlatım tutumuna göre bu kelime, bir sonraki mısrada ortaya konan canavar ile birleştirildiğinde canavar gibi ulumak anlamı kuvvet kazanmaktadır. Bu konuda Mehmet Kaplan hocamızın kanaatine uyarak, ulusun kelimesini Mehmet Âkif'in canavar ile birlikte düşündüğünü söyleyebiliriz. Mehmet Kaplan'a göre, Âkif, medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar, bırak, varsın ulusun, onda artık korkulacak bir taraf kalmamıştır, demek istiyor. </p><p></p><p> İlmî teâmül açısından doğru olan, iki mısraın konteksti bakımından ulumak anlamının öne çıkmasıdır. Eş zamanlı dilbilim açısından ise ulusun kelimesinin, okuyucu zihninde bugün uyandırdığı çağrışım dikkate alınmaktadır. Bu kelimeyi, hem yücesin, hem de ulumaktan ulusun, haykırsın, nâra atsın gibi anlamlarıyla düşünenlere göre bu mısrada tevriye vardır. Bu hükmü ihtiyatla karşılamak gerekir.</p><p></p><p>5. Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar mısraında bütün unsurları tamam bir teşbih vardır. Medeniyet, tek dişi kalmış bir canavara benzetilmiştir. Mehmet Âkif'in, medenî diye bilinen Batı devletlerinin zulmüne karşı ortaya koyduğu bu serzeniş, daha önce söylediğimiz gibi, O'nun medeniyete karşı oluşundan değil, medenî teknik ve cihazlarla haksızlık yapılmasına karşı olmasından ileri gelmektedir. Mehmet Kaplan, medeniyetin tek dişi kalmış canavara benzetilmesinde gizli bir alay olduğu, bir küçümseme bulunduğu kanaatindedir.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="YoRuMSuZ, post: 324974, member: 1"] İstiklal Marşı - Dördüncü Kıtanın Açıklaması [B][INDENT]Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar, Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar. Medeniyyet! dediğin tek dişi kalmış canavar?[/INDENT][/B] Bu kıt'ada, iki uzun iki kısa karakterli dört cümle kullanılmıştır. 1. Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar, benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. 2. Ulusun. 3. Korkma. 4. Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar, böyle bir imanı nasıl boğar? Yurdumuzu işgâl eden Batılı devletlerin kendi sınırlarında çelik zırhlı duvarlar meydana getirecek yüksek bir teknik varsa benim de o tekniği aşacak ve düşmanlara karşı koyacak iman dolu göğsüm gibi sınırlarım vardır. O sınırlarda göğsü imanla dolu Mehmetçikler vardır. Zulüm medeniyetinin temsilcisi olan Batılı devletler, tek dişi kalmış bir canavar gibi ulumaktadır. Bırak ulusun. Ey milletim, sakın korkma. Tek dişi kalmış bir canavara benzeyen şu Batılı medeniyet, insanlara zulüm eden bu düşman kuvvet, senin imanı nasıl boğabilir? Elbette boğamaz. Kıt'anın, duvar / var / boğar / canavar kelimeleriyle kurulan kâfiye yapısında, ilk bakışta -ar seslerinin tam kâfiye oluşturduğu hükmü, yaygın olarak kabul görecektir. Okullarımızda, bu düzen kullanılmaktadır ve bu dörtlükte popülist bir yaklaşımla, -ar sesleri tam kâfiyedir, diyerek kâfiye meselesini hâlletmek mümkündür; ama -v- sessizlerini ve bu üç -v- sessizine göre -ğ- sessizini düşünen bir incelemeciye, -ar dan başka bir ilişki düşünme, denilebilir mi? Belli ki, -v- harfinin benzeşmesi, zengin kâfiye oluşturacak; (göğercin-güvercin; göğermek-gövermek; soğuk-sovuk; döğmek-dövmek...) kelimelerinin seslerinde gördüğümüz üzere, ğ ve v çağrışımları, birbirini destekleyecektir. Bununla birlikte ikinci mısradaki var kelimesi, birinci ve dördüncü mısralarla tunç kâfiye denilen bir kâfiyeleniş özelliği de taşımaktadır. Günümüzde tunç kâfiye ile zengin kâfiye alâkası henüz çözülememiş bir problemdir. Bu kıt'adaki kâfiyeyi -ar sesleriyle tam kâfiye olarak bulmak mümkündür ama ikinci derecedeki âhenk özelliklerini de bir kâfiye problemi olarak düşünmek zorundayız. Bu dörtlükteki edebî sanatlar için şunları söyleyebiliriz: 1. Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar. Garp kelimesi, bütün Batı devletlerini ve özellikle bizimle savaşan düşmanları temsil etmektedir. Garbın âfâkı, Batı devletlerinin ufukları olarak düşünülmekle birlikte, bu ufukların sınır hatları olarak kullanıldığı da akla gelmektedir. Dolayısıyla hem garb = Batı'daki devletler, hem de garbın âfâkı = Batı'daki devletlerin sınırları anlamları içinde, iç içe girmiş iki mecâz-ı mürsel sanatı ortaya çıkmaktadır. 2. Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar. Çelik zırhlı duvar, Batı devletlerinin sınırlarındaki teknik güç, koruma kalkanları ve silahlar olarak düşünüldüğünde açık istiâre yapıldığı anlaşılır. Bu sanatı şöyle anlatabiliriz: Çelik zırhlı duvar [anlam bakımından kuvvetli benzetilen kelime grubu] / gibi [benzetme edatı] / zor aşılan [benzetmenin, hayâlin anlam ilgisi] / sınır [anlam bakımından zayıf benzeyen kelime]. 3. Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. İman dolu göğüs gibi serhad bütün unsurları tamam olan bir teşbih'tir. Bu teşbihin benzetme yönü, anlam bakımından kuvvetli olan göğüs kelimesinin sıfatıdır. Sınırlar, iman ile dolu göğüslere benzetilmiş ve burada tevil ve yorum ilmi bakımından şöyle bir tefsir yapılabilir: Vatan toprakları imanlı bir insan vücûdudur ve onun sınırları da o şahsı mânevînin imanlı göğsüdür. Bu mısrada açık olmamakla birlikte gizli bir teşhis ve buna bağlı olarak serhad = imanlı insan anlam ilgisiyle gizli bir kapalı istiâre düşünülebilir. 4. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar mısraındaki ilk kelimenin anlamı, birçok kaynakta tartışılmıştır. Ulusun kelimesi, yücesin, büyüksün ve bir canavar, bir köpek gibi ulumaktan, bırak, canavar ulusun anlamlarına geldiği zikredilmiştir. Kıt'anın anlam akışına ve anlatım tutumuna göre bu kelime, bir sonraki mısrada ortaya konan canavar ile birleştirildiğinde canavar gibi ulumak anlamı kuvvet kazanmaktadır. Bu konuda Mehmet Kaplan hocamızın kanaatine uyarak, ulusun kelimesini Mehmet Âkif'in canavar ile birlikte düşündüğünü söyleyebiliriz. Mehmet Kaplan'a göre, Âkif, medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar, bırak, varsın ulusun, onda artık korkulacak bir taraf kalmamıştır, demek istiyor. İlmî teâmül açısından doğru olan, iki mısraın konteksti bakımından ulumak anlamının öne çıkmasıdır. Eş zamanlı dilbilim açısından ise ulusun kelimesinin, okuyucu zihninde bugün uyandırdığı çağrışım dikkate alınmaktadır. Bu kelimeyi, hem yücesin, hem de ulumaktan ulusun, haykırsın, nâra atsın gibi anlamlarıyla düşünenlere göre bu mısrada tevriye vardır. Bu hükmü ihtiyatla karşılamak gerekir. 5. Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar mısraında bütün unsurları tamam bir teşbih vardır. Medeniyet, tek dişi kalmış bir canavara benzetilmiştir. Mehmet Âkif'in, medenî diye bilinen Batı devletlerinin zulmüne karşı ortaya koyduğu bu serzeniş, daha önce söylediğimiz gibi, O'nun medeniyete karşı oluşundan değil, medenî teknik ve cihazlarla haksızlık yapılmasına karşı olmasından ileri gelmektedir. Mehmet Kaplan, medeniyetin tek dişi kalmış canavara benzetilmesinde gizli bir alay olduğu, bir küçümseme bulunduğu kanaatindedir. [/QUOTE]
Alıntıları ekle...
İsim
Spam kontrolü
Ülkemizin kuzeyindeki deniz hangisidir? (bitişik yazınız)
Cevapla
Forumlar
Eğitim
Belirli Gün Ve Haftalar - Yazılar
İstiklal Marşı - 10 Kıtanın Geniş Açıklaması
Top