fıkracı temel kimdir?(Bizum Temel)

yagiz123

Katılımcı
Yunanca’da kullanılan isim, fiil hatta tüm mecaz anlamlarıyla Türkiye Türkçesi’ne kabul edilen terim, İslami isim verme geleneğinin dışında kalmasına karşın Doğu Karadeniz Bölgesi’nde erkek isimi olarak kullanılmış, Anadolu’da özel isim olarak sadece bu yöreye özgü olduğu için Anadolu fıkralarında (belki de bizzat Karadenizlilerin seçimiyle) Karadeniz erkeğinin ayırd edici özelliği (cultural maker) olarak yerini almıştır.

Nasreddin Hoca, İncili Çavuş, Bektaşi, Bekri Mustafa, Nam-ı Kemal, Aldar Köse, Esenpulat, Kayserili, Yahudi, Arnavut, Çorumlu gibi Anadolu mizahının geleneksel kahramanları unutulurken, başrol oyuncuları bile hafızalardan silinmek üzere olan Karagöz gölge oyununun mütevazi yardımcı karakterinin popüler kültüre nasıl adapte olabildiği ve genellikle Laz olarak grup kimliğine yakıştırılan Karadenizlilerin Temel adıyla hangi dönemde sembolize edildiği netleşmiş değildir .


Temel nereli?

Günümüz Temel karakterinin atasının Karagöz oyunundaki Laz olduğu ön kabulüyle araştırmaya başlar ve Lazların geleneksel meslekleri olan denizcilik sayesinde çok etnisiteli Osmanlı başkentinde kendilerine yer edinebildiklerini göz önüne alırsak, Macar Türkolog Ignácz Kúnos’un 1891 yılında yaptığı tanımlamada üstünkörüde olsa bu karakterin özelliklerini görebiliriz :


Bu Lazlar, Samsun ve Trabzon limanları arasındaki Karadeniz’de yaşarlar ve dilleri, İstanbul’daki halkın büyük zorlukla anlayabildikleri diğer Türkçe dialektlerden çok farklıdır. Çok hızlı konuşurlar, sayısız yabancı kelime kullanırlar ve ses uyumunu öyle karıştırırlar ki, konuşmaları bozulmuş Türkçe izlenimini uyandırır. Türkleşmiş, belirli yerlerde hala kendi dilini kullanan yabancı bir soy oldukları düşünülür. İstanbul kayıkçıları-nın çoğu Laz olduğundan, İstanbul’da bile dillerini tanımak için büyük bir fırsatım oldu


Gerçek ve uyarlama fıkralar

Karadenizlinin keskin pratik zekası, hiperaktif karakteri, safça samimiyeti, olayları alışılmadık bakış açısıyla yorumlaması kendine özgü mizah anlayışına sahip fıkraların esin kaynağı olmuştur. Yeryüzündeki tüm kültürlerdeki fıkraları inceleyerek sınıflandıran Röhrich 35 ayrı fıkra kalıbının bulunduğunu bildirmiştir. Zaman, mekan ve kahramanları değiştirilerek dil ve kültürler arasında yolculuk eden bu kalıpların nerdeyse tamamı modern Türk kültüründe Temel fıkralarına adapte edilmiş, Karagöz oyununun, olağandışı bir hızla heyacan ve bozuk aksanla durmaksızın konuşan, sert görünüşlü Laz karakterinin ilginç gelişimine sebep olmuştur.


Karadeniz Bölgesine özgü etnik ve kültürel özellikleri sembolize eden Karagöz oyununun yukarıda bahsi geçen Laz’ı sadece kendi yöresine özgü ismine, ortalama Türk tipinden çok net ayırt edilebilen Kafkasoid fiziksel özelliklerine (kemikli büyük burun bir başka “cultural maker”dır) ve mizaç farkına rağmen, diğer kültürler ve kahramanlardan adapte edilen fıkraların, eşi (ya da yavuklusu) Fadime ve benzer mizahi unsurlara sahip arkadaş çevresi ile birlikte kendisine mal edilmesiyle, dahası “Bir İngiliz, bir Fransız ve Temel bir gün” cümlesiyle başlayan fıkraların sayısız varyasyonunun üretilmesiyle Türk ulusunun mizahi sembolü de olmuştur.


Nesiller boyu gurbete çıkma geleneğine sahip, denizcilik, inşaatçılık, fırıncılık, bakırcılık, bıçakçılık gibi sanatlara doğuştan yetenekli Karadeniz göçmenlerinin nitelikli işçilik ve çalışkanlıklarını Cumhuriyet döneminde göçtükleri metropollerde ispatlamaları dahası süratle kapital ve statü sahibi olmaları, (Rûmî Osmanlı’dan devralınan) üst ve orta sınıf kentli elitle ve diğer etnik kökenli göçmenlerle (Balkan, Kürt, Kafkas vs.) kültürel çatışmayı kaçınılmaz kılmıştır. Bu çatışma, fıkra adaptasyonunda doğrudan Karadenizliyi hedef alıp, aşağılayan kötü niyetli uyarlamaları da beraberinde getirmiş, öyle ki Karadenizli aileler Temel adını yeni doğan çocuklarına koymaktan vazgeçmiş, bazı yazarlar yeni fıkra kimliğiyle Karadenizliyi temsil etmediğini düşündükleri Temel adını dışlamışlar , bazıları ise Temel’i dışlamadan kirlenmeyi işaret etmiştir .


Geleneksel Karadeniz fıkralarının kalıbı

Kanımca, geleneksel Karadeniz fıkralarının kurgusunu 3 bölüme ayırabiliriz. Bu kalıba uymayan Temel fıkralarının farklı kültürlerden adapte edilmiş olma oranı yüksektir.

(1) Muhatabını tuzağa düşüren ve fıkra dinleycisinde merak oluşturan sorunun ortaya atılışı

(2) Muhatabın tuzağa düşürülmesi ve fıkra dinleyicisinin sorunun (veya olayların gidişatının) doğal akışına yönlendirilerek, dinleyicide mantıklı finalin ön hazırlığı yapılarak, beklenmedik finalin dramatik etkisini arttırılması

(3) Temel’in alışılmadık biçimde yürüttüğü mantığının, muhatap ve dinleyiciyi üzerinde istenilen etkiyi yaratmasıyla gerçekleşen final bölümü.


·Milletvekili, Trabzon köylerinde seçim öncesi gezisine çıkmış, köylülerle propaganda amaçlı sohbet ederken, bizum Temel emice dayanamamış:

- Kusura kalma beyim biz sana değil okuma yazma bilen bir adaya rey vereceğiz, (1)

Politikacı şaşırmış:

– Benden ala okuma yazması olan adam mı bulacaksınız yahu, hayatım mekteplerde geçti. (2)

Temel emice, can alıcı cevabı yapıştırmış:

- Beyim geçen dönemde sana 15 mektup yazdım 3 telgraf çektim cevap alamadım. O zaman demek ki okuma yazması yok dedim. Onun için artık okuma yazması olana rey vereceğim” (3)


·Yaşı seksene dayanmış, kamburu ve romatizmaları yüzünden iki büklüm dolaşan Temel emice, komşu köye bir akrabasının düğününe gittiğinde, kaba saba, dev cüsseli bir gencin yaşlı bir dostuna karşı yaptığı saygısızlığa çok içerlemiş. Eski gücü kuvveti olsa uşağın canına okuyacak ama nerde... ayakta zor duruyor. Yine de çok hırslandığından, dayananamış, delikanlının yanına gitmiş ve sakince sormuş:

- Uşağum, sen hep böyle dimdikmi durursun? (1)

- He, emice, ben hep böyle dik dururum (2)

- Yani sabahtan akşama kadar böyle dimdik durursun,he mi?

Delikanlı kasıldıkça kasılmış

- He, emice, sabahtan akşama kadar böyle dimdik dururum

Temel, emice içini çekmiş

- Uşağum, senin gibi bir anderim olsaydi, daha ne isterdim Allahtan (3)


·Hakim Temel’e sormuş:

- Hanımının kafasına niye sandalyeyle vurdun? (1)

Temel cevap vermiş:

- Ne yapayım hakim bey (2), masa çok ağır idi (3)


Öteki Temeller

Edebiyat Profesörü Yeorgos Babiniottis'in1998 yılında Yunanistan’da yayınladığı sözlüğünde adı Temel olmamakla birlikte Pontuslar adı altında yaptığı tanımlama tanıdık, konuyu ele alan gazete haberi ise ilginçti : “Pontus'lar" sözcüğünün karşılığında "Karadeniz'de yaşamış olan Rum'lar" anlamının yanısıra mecazi anlamda da, "Türkçe'de -laz- lakabıyla eş anlamlı olan" tanımına yer verilmesi ve Pontuslu sözcüğünün "aptal ya da geri zekalılar için kullanıldığı"ndan söz edilmesi çok sayıdaki Pontus Rum'unun tepkisine yol açtı”. Yunanistan’a mübadele ile gönderilen Karadeniz göçmeni Rumların, benzer kültür, fizik ve mizah anlayışına sahip olduğu, yerleştikleri bölgelerde benzer kimlik çatışmaları yaşadığı bilinmekte, bu örnekte olduğu gibi Anadolu ve Yunanistan kültürlerinin sadece mutfak ve halk danslarıyla sınırla olmadığı görülmektedir .


Sağlam, Kuzey Almanya’da deniz kenarında yaşayan, balıkçılıkla uğraşan, Alman toplumdan farklı fiziksel ve kültürel özelliklere sahip olan Ostfrizya’lalrı ve haklarında anlatılan fıkraları ile Karadenizliler ve Karadeniz fıkraları ile karşılatırmıştır . Kendine güveni tam, sıska ve dinamik Karadenizlinin aksine Ostfrizyalı pis, hantal ve bakımsızken, Karadenizliler koca burunları, Ostfrizyalı ise kepçe kulakları ile ayırt edilmekte, her iki toplumda kendine özgü geleneklere, yeme içme ve yaşam biçimine sahip olmakta, kendi yörelerine özgü isimler kullanmakta böylece uluslarının geri kalanından göze batacak denli farklılaşmakta, bu farklar ile de mizah için elverişli ortam yaratılmaktadır.

Temel adının fıkra kahramanı olarak sadece Türkçe içinde değil yörede kullanılan Lazca, Rumca hatta Hemşince gibi dillerde de kullanıldığı ek not olarak bildirmekte fayda var.


Temel’in Etimolojisi

Antik Yunanca Temeli (θεμέλι), Temelios (θεμέλι), Temelion (θεμέλιον) “temel, esas” pek çok Yunanca terim gibi Türkçeye orjinal anlamını koruyarak geçmiştir. Antik Yunanca metinlerde de temelios lithoi (θεμέλιος λίθοι) (Ar.Av.1137) ve temelios lithos (θεμέλιος λίθος) “Temel taşı” formlarında bir inşaat terimi olarak kullanılmasının yanısıra (Arist.Ph.237b13) mecazi olarak (Metaph.1013a5, Ath.8.346a, Arist. APo.95b37, PPetr.3p.121, Arist.Ph.200a4, Paus.8.32.1) bir iş veya oluşumun “belli başlı, en önemli” parçası hatta dünyanın temeli (Ep.2p.38U) anlamların da geçmektedir. Kelime Modern Yunancada da fiil olarak kullanıldığı Θεμαλιον “koyma, yerleştirme” formunun yanısıra antik Yunanca’da (θεμέλια, τά) formuyla anlam genişlemesiyle şehir kurmak (Ptol.Tetr.174, Vett.Val.82.24) anlamında da kayıtlıdır.

Antik Yunanca’da Temel kökünden gelişen diğer kelimeler şunlardır:

θέμεθλα , ta “temel, en alt bölüm” (Hes.Th.816), “gözün dip kısmı” (İlyada.14.493), Zeus’la özdeşleştirilen Mısır tanrısı Ammon’un durduğu yer (Pindar.Pythian.4.16)

θεμείλια , ta (İlyada, 12.28, Call.Del.260, Opp.H.5.680, Epigr.Gr.1078.3)

θεμελι-ακός, θεμελι-ακ όν, ή “temelin” (Sch.Lyc.615)

θεμελι-οῦχος “temeli desteklemek, temeli yukarı kaldırmak” Inscr.Délos 290.116 (MÖ 3.yüzyıl), Corn.ND22, Heraclit. All.48

θεμελι-όω “temeli yatırmak” (X.Cyr.7.5.11) anlamının yanısıra mecazi olarak da (Ep.Eph.3.18) “bir işi ya da yapıyı yapmayı becerememek hatta bir işi bozmak, yok etmek” anlamında da kullanılmıştır.

θεμελι-ωσις “temel” (Ph.Byz.Mir.5.1)

θεμελι-ωτής “temel atan, kurucu”


Son


Karadenizliler var oldukça, özgün karakter ve yerel kültürü taşıyacak sembollerin de yaşayacağını, bunlardan birisi olan Temel adı ve fıkralarının da, kendiyle barışık, özgüven sahibi yöre insanı tarafından hoşgörü ile karşılandığını dahası bu folklorik hazinenin gelecek kuşaklara aktarılabilecek kadar değerli olduğunu düşünüyorum.
 
Top