Cinsel Uyarılma ve Orgazm Bozuklukları

Papatya

V.I.P
V.I.P


Uyarılma ve orgazm bozukluğunun genel tanısı basit gibi görünmekle beraber detaylı olarak baktığımızda altta olayı başlatan sürdüren ve sonlandıran farklı etkenler görmekteyiz.
Uyarılma ve orgazm bozukluğunun genel tanısı basit gibi görünmekle beraber detaylı olarak baktığımızda altta olayı başlatan sürdüren ve sonlandıran farklı etkenler görmekteyiz.

Eğer kişi genel anlamda heyecan duymuyorsa uyarılma bozukluğu, orgazm olamadığında ise orgazm sorunu var demektir.

Burada ayırıcı tanıda dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır:uyarılma ve orgazm bozukluğu olan hastaların bir bölümü arzu eksikliği olarak karşımıza çıkmaktadır. Erken boşalan bir erkek istek azlığı ereksiyon (sertleşememe) sorunu ve cinselliğe karşı ilgi ve istek azlığı şeklinde bir tabloyla karşımıza gelebilir: Burada kişinin yaşadığı hayal kırıklığı ve yetersizlik duyguları depresyon ve kaçınma ile sonuçlanmadığında kişiler cinselliğe ilgilerini kaybetmezler. Ancak sorun süresi uzadığında ve kaçınma davranışları da eklindiğinde bu hayal kırıklığına istek te azalma da görmekteyiz.

Sorunu ele alırken bunun kişiye bağlı mı duruma bağlı mı ortaya çıktığı çok önemlidir. Örneğin; normalde yeterince ıslanan (lubrikasyonu olan ) ancak yaşadığı psikolojik nedenlerden dolayı uyarılamadığını gören bir kadında; gerçekte fizyolojik bir uyarılma ve istek sorunu olmamakla birlikte psikolojik etkilere bağlı olarak gelişen bir durum söz konusudur.Konunun detaylı incelenmesiyle bu sorunun ele alınıp değerlendirilmesi neticesinde bunun bazı kişilik bozukluklarında görülmektedir.

Uyarılma ve Orgazm Bozukluklarının Nedenleri:

Genel olarak , istek azlığı toplumda kadınlarda daha sık görülmektedir. Hatta ülkemizde kadınlar arasında en sık görülen cinsel işlev bozukluğu “ cinsel istek azlığı” dır.Bu durum, cinsel istekte azalma, cinsel düşünce ve fantezilerin, cinsel birleşme ve orgazma ulaşma sıkılığının azlığı ya da yokluğu, cinsel bir etkinliği başlatma, katıma yada yanıt verebilme motivasyonundaki yetersizlik olarak tanımlanmaktadır.Sorunun nedeni genellikle psikolojiktir. Primer istek ve uyarılma sorununda; kişide ergenlik döneminden başlayan sorunu anlıyoruz. Sorunun kişideki içsel süreçlere bağlı olarak geliştiği, küçük yaşlardan beri cinselliğin yasaklandığı,tabu olarak görüldüğü toplumlarda bu sorunu daha çok görmekteyiz.

Sekonder istek ve uyarılma sorununda ise; daha önce sorun olmayan bireyde sonradan gelişen istek uyarılma sorununu anlamaktayız

Sekonder sonradan gelişen sorunun daha çok kronik hastalıklar ve kullanılan ilaçlara (örn.uzun süreli anti depresif ilaç kullanımı,antipsikotikler vs) bağlı olarak geliştiğini görmekteyiz.
Burada psikolojik nedenler önemli ve yaşam dönemi içerisinde ele alınmalıdır.Örneğin; hamilelik ve sonrasında gelişen istek ve uyarılma sorununda yaşanılan hamileliğin nasıl geçtiği kişinin cinsellikle beraber hamileliği algılamasını ve değişen hormonal durumun cinsel istekte yarattığı problemleri değerlendirmek gerekmektedir.İlişkinin nasıl olduğu spesifik olarak gelişen yaşamsal krizlerin varlığı yada eşle uyumsuzluk, şiddet vs de istek ve uyarılma sorununda etkendir.

Bazı ilaçlar ve hastalıklar uyarılma ve orgazm sorununa yol açabilir.Bunun dışındaki nedenler ise; yetersiz uyarı,doğru olmayan yanlış önyargılar,mitler, utama, suçluluk duygusu, anksiyete (gerginlik ) görülmektedir.

Kısaca baktığımızda;

Yeterli cinsel uyarıda; fiziksel temas, hayal gücü ve duygulanım rol almaktadır.Burada dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır: Cinsel açıdan heyecanlanmanın fiziksel ve duygusal boyutları olmakla beraber; yanlış bir insan tarafından gerçekleştirilen kusursuz bir temas heyecan yaratmakla birlikte, sonuçta tatsız ve iğrenç olarak algılanabilir…Gerek düşsel gerekse gerçek olarak nelerle uyarıldığını anladıkça cinsel yaşantının içeriği hakkında bilgi sahibi oluruz ve sonuçta tedavide bunlar ele alınmaktadır.

Mitler ve Doğru olmayan Önyargılar:

Cinselliğin işleyişinde bir parça gizlilik bulunduğundan en temel bazı sırlar bile saklı tutulur. Cinsellik ve sırlar bir araya geldiğinde ortaya çıkan mitler uyarılma ve orgazm ile ilgili baskı yaratabilir.Cinsel mitler, cinsel konularda kişilerin doğru olduklarını düşündükleri, bilimsel olmayan, yanlış, abartılı inançlardır.

Sık karşılaşılan mitlerin bazıları:

-Gerçek bir erkek herhangi bir zamanda, herhangi bir kadınla seks yapabilir..


Bazı erkekler ilişkinin niteliğinden bağımsız olarak seks yapabilmeleri gerektiğini düşünürler..Duygularını göz önünde bulundurmadan cinselliği yaşayabileceğini düşünen erkek ise performansının aynı ölçüde yeterli olmadığını görüp hayal kırıklığıyla karşılaşabilir.

-Sağlıklı vaginal orgazmlar ve sağlıksız klitoral orgazmlar vardır..

Freud vaginal orgazm ile klitoral orgazmı ayırmış vaginal orgazma olgunlaşmış orgazmik yaşantı , klitoral orgazmik yaşantıya ise olgunlaşmamış immatur orgazmik yaşantı olarak değerlendirmiştir..Geçen zamanda yapılan araştırmalar ışığında; bu iki orgazm arasındaki farklılığın daha çok fizyolojik temelleri olduğunu ortaya çıkarmıştır..

-Başka şeylerde olduğu gibi cinsellikte de başarıya ulaşmak çok önemlidir..
Kişilerin cinsel ilişkiyi bir performans beklentisi içerisinde ele alması sonuca odaklanıyor olması ilişki sürecinde problemlerle karşılaşmasına yol açabilmektedir..

-Erkek cinsel ilişkinin sorumluluğun üstlenmek ve yönetmek zorundadır..
Erkeğin cinsel ilişkinin bütünü hakkında kendisini aşırı beklenti içerisine sokması süreçte kendi dışında oluşan aksamaların veya fizyolojik değişimlerin sorumluluğunun üstleniyor olması gereksiz ve kişiye negatif sonuçlar kazandırmaktadır.

-Mastürbasyon kirli ve zararlıdır..

Ergenlikten itibaren mastürbasyon konusundaki engeller, baskılar görmekteyiz. Yapılan çalışmalarda, ergenlik sonunda, erkeklerin % 90’ından fazlasının ve kadınların % 50 sinden fazlasının mastürbasyon yaptığını ortaya koymuştur. Mitler cinsel yaşantımızda ketlenmelere yol açmaktadır..

Uyarılma ve Orgazm Bozukluklarının Tedavisi:

Uyarılma ve Orgazm sorunuyla gelen kişinin değerlendirilmesi ve tanı koyma işlevi başta kolay gibi görünmekle beraber detaylı incelemeleri gerektirmektedir.

Kişide oluşan bu sorunun organik ve psikolojik nedenlerinin ayırt edilmesi öncelikle gerekmekle beraber şu da unutulmamalıdır ki; karşımızdaki kişide organik bir nedenin bulunuyor olması psikolojik etkenin olmadığı anlamına gelmemektedir.

Cinsellik alanının herhangi bir bölümündeki bir aksamayı kişiler yoğun bir etkilenmeyle karşılık vermekteler.Yani organik dahi olsa kişinin süregiden ilişkisindeki bir aksama cinsel düzenin bozulması kişinin ilişkiye girerken acaba yeterli ereksiyonu sağlayabilecekmiyim,,yada mahçup olurmuyum endişelerini de beraberinde getirmektedir. Bunun sonucunda organik nedenli dahi olsa tedavide kişinin ilişki paterninin ele alınması ve mümkünse eşle yada partnerle de görüşülmesi tedavi planında olmalıdır.


 
Top