• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf oylamasi başladı  BURADAN  En güzel Yapay Zeka resmini seçiyoruz

34 - İstanbul

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
ORMANLARI

İstanbul'un arazisi engebeli ve nemli olduğundan orman yetişmesine çok elverişlidir. Yetişen ormanlar yüzyıllardan beri şehrin yakacak ihtiyacı için kesildiğinden toprağın ve iklimin gerektirdiği sıklıkta ve genişlikte ormanlar kalmamıştır.İstanbul İlinde, 224 51 8 hektarı Anadolu yakasında 27 370 hektarı Trakya yakasında olmak üzere 251 888 hektar orman alanı vardır.Ormanlar ve Fundalıklar İstanbul'u karşılıklı iki yarımadanın kuzey kesimlerinde saran nemli ormanlar, çoğunlukla meşe, gürgen, kayın, kestane gibi geniş yapraklı ağaçlardan oluşur. Karadeniz kıyılarında var olan kumulların en nitelikli ve nadir türler açısından en zengin olanları burada bulunur. Ayrıca, Doğu Avrupa'nın son kalan en geniş fundalıkları da İstanbul çevresindedir

1- Bitki Türü Çeşitliliği

Bu habitat çeşitliliği, İstanbul çevresinde şaşırtıcı zenginlikte bir bitki örtüsünün oluşmasını sağlamıştır. Bir karşılaştırma yapmak gerekirse, 5.110 km2'lik yüzölçümüyle İstanbul, yaklaşık 2 bin bitki türünü barındırırken, 10 katı genişliğindeki Hollanda'da (50.000km2) doğal olarak yetişen bitki türü sayısı 1.600'dür. 250.000 km2'lik yüzölçümüne sahip İngiltere'deyse bu sayı 1.850'dir. Doğa koruma açısından İstanbul'un en önemli ayrıcalığı, sahip olduğu nadir bitki türleridir. Doğal olarak yetişen bitki türlerinden 270'i, "Türkiye'nin Tehlike Altındaki Nadir ve Endemik Bitkileri Listesi"nde yer alır. Bunlar arasında 40 türün Dünya üzerindeki en zengin popülasyonları İstanbul'dadır.

2- Yaban Hayatı

İstanbul ve çevresi yaban hayatı bakımından da son derece önemlidir. Yabandomuzu, yabankedisi, çakal ve büyük olasılıkla kurt gibi yaban hayvanlarına bugün de rastlanmaktadır. Ayrıca İstanbul Boğazı, kuşların, Kuzey ve Güney Yarımküre arasındaki önemli göç yollarından birisidir. "Önemli Kuş Alanları"ndan biri olan Terkos Gölü'ndeyse, balaban, küçük balaban, alaca balıkçıl, erguvani balıkçıl, gece balıkçılı, kocagöz, ak kanatlı sumru ve saz delicesinin kuluçkaya yattığı bilinmektedir.
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
iKLiMi
Bölgede ortalama sıcaklıklar 6.3oC ~ 13oC arasında değişmektedir. Hava sıcaklığının 0oC nin altına düştüğü süreler kısadır. Ocak ayı sıcaklık ortalaması 5.4oC, Ağustos ayı ortalaması 23.4oC olan İstanbul’da yıllık ortalama sıcaklık ise 14oC dir.Bölgede etkin rüzgar Kuzey, Kuzeydoğu yönünden esmektedir. İstanbul için etkin rüzgar yönü Kuzey olmakla beraber, yıl içinde hava koşullarına ve mevsimlere bağlı olarak rüzgar yönünde değişiklikler olmaktadır. Kış aylarında kuzeydoğu, ilkbaharda Batı-Güneybatı, Nisan ve Mayıs aylarında Kuzeybatı ve Kuzey, Yaz aylarında Kuzey ve Kuzeybatı, Sonbaharda Güneybatı ve Kuzeybatı İstanbul’daki etkin rüzgar yönleridir.

İstanbul'da genel olarak Akdeniz iklim koşulları etkisini yürütür. Bu iklim, kıyı bölgelerle iç kesimlerde biraz ayrılıklar gösterir.Bilindiği gibi, Akdeniz ikliminde yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlıdır. İstanbul iklimi, bir yandan Karadeniz'in bir yandan Balkanlar ve Anadolu kara ikliminin etkisiyle meydana gelmiş özel bir durum gösterir.Kışın sık sık Balkanlardan gelen soğuk dalgalar etkisini sürdürürken, bir ara Karadeniz'in çisentili, yağışlı üşüten az soğuk havaları başlar. Bir bakarsınız Akdeniz etkisinin ılık lodoslu havaları baharı getirir gibi olur. Bu değişik durum kış boyunca birbirini izler.Kandilli Rasathanesinin kaydettiği gözlemlere göre İstanbul'da yılın ortalama sıcaklığı 13,7 derece, ocak ayı ortalaması - 5 derece, temmuz ayı ortalaması, 22,7 derecedir.

Yıllık yağış 789'mm.dir. Yağışların %38'i kış %18'i ilkbahar,%13'ü yaz,% 31'sonbahar mevsimindedir. İstanbul İlinde Göztepe, Sarıyer, Kartal, Şile, Florya,Yeniköy,Kumköy hava gözlem istasyonlarında birbirinden az çok ayrı sonuçlar alınmaktadır.İstanbul'un Anadolu yakası Rumeli yakasından biraz daha sıcaktır. Florya'da en yüksek sıcaklık 27 derece, Göztepe'de 31 derecedir. Yıllık sıcaklık ortalaması Florya'da 13,6, Gözlepe'de 13,9 derecedir.İlimizde, yazın genel olarak poyraz, kışın karayel, yıldız karayel ve lodos eser. Kıble ve lodos yağış getirir. Lodos, Marmara'da, karayel ve yıldız karayel Karadeniz'de fırtına yapar.

Akdeniz, Karadeniz, Balkan ve Anadolu kara ikliminin tesiri altında bulunur. Kışın Akdeniz’den gelen ılık lodosları, Balkanlar üzerinden gelen soğuk veya Karadeniz’den gelen yağışlı havalar tâkip eder. Yıllık ortalama sıcaklığı 13.5°C dir. Yıllık yağış miktarı ise 720-788 mm’dir. Yağışların % 40’ı kış, % 20’si ilkabahar aylarında olur. Yazın yağış, sonbaharın yarısı kadardır. Genel olarak yazlar sıcak ve kurak, kışlar yağışlı ve ılık geçer. Sıcaklık bir yıl boyunca -14°C ile +41,5°C arasında seyreder. Kar yağışlı gün sayısı normalde 10 günü geçmez.İstanbul ve çevresinin bulunduğu saha Trakya ve Kocaeli diye bilinen platolardan oluşmaktadır. Bu platolar kuzey ve güneyden deniz ile çevrilidir. Bu platoyu İstanbul Boğazı ikiye ayırır.

İstanbul ve civarı ortak bir bölgesel iklim tipinin hakimiyeti altında olmamakla beraber gerçekte topoğrafya, yükselti, nispi konum, bakı ve bitki örtüsü gibi faktörlerin karakterindeki değişikliklerden dolayı bazı önemli farklarla birbirinden ayrılan belirgin iklim tipleri arz eder. İstanbul Boğazı ve çevresi genel olarak Akdeniz ikliminin etkisi altındadır. Bu iklim kıyı bölgelerde iç kesimlerde biraz ayrılık gösterir. Bilindiği gibi Akdeniz ikliminde yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlıdır. İstanbul iklimi;bir yandan Karadeniz’in , bir yandan Balkanlar ve Anadolu kara ikliminin etkisiyle meydana gelen özel bir durum gösterir. Kışın sık sık Balkanlardan gelen soğuk hava etkisini sürdürürken, bir ara Karadeniz’in çisentili, yağışlı üşüten az soğuk havaları başlar. Bir bakarsınız Akdeniz etkisinin ılık lodoslu havaları baharı getirir gibi olur. Bu değişik durum kış boyunca birbirini izler.Yazın yağış sonbaharın yarısı kadardır. Genel olarak yazlar sıcak, kışlar yağışlı ve ılık geçer. Kar yağışlı gün sayısı 10 günü geçmez

İstanbul’un farklı bölgelerini temsilen alınan istasyonların meteorolojik değerlerinin birbirleri ile karşılaştırması neticesinde genel olarak elde edilen bilgiler şunlardır.

BASINCI ( Ortalama Aktüel Basınç )
İstanbul’daki İstasyonların uzun yıllar ortalama değerlerine göre ortalama basıncı 1010.0 mb. dır. İstanbul’u temsilen aldığımız Bahçeköy, Florya, Göztepe, Kartal, Kumköy, Sarıyer ve Şile istasyonlarımızda uzun yıllar extrem olarak en düşük basınç Bahçeköy istasyonumuzda ölçüldüğü tespit edilmiştir. Uzun yıllar ortalama değerlerine göre exterm yüksek basıncın Şile Meteoroloji istasyonunda ölçüldüğü görülmüştür.Şunu söylemek gerekir ki; İstanbul’da ekstrem değerler çok seyrek olarak görülmektedir. Fakat İstanbul’u etkileyen hava kütlelerine bağlı olarak basınç zaman zaman yükselip alçalmaktadır.
Genellikle ortalama basıncın İstanbul’da en yüksek olduğu ay Ekim, en düşük olduğu ay ise temmuz ayıdır.

SICAKLIĞI
Oldukça geniş bir sahaya yayılmış olan İstanbul’da topografyadaki farklılık, deniz etkisi, şehirleşmenin dağınık ve yaygın olması , endüstriyel sahaların sıcaklık üzerine büyük etkisi olduğu bilinmektedir.
Genel olarak İstanbul’daki istasyonların sıcaklık ortalaması 13.8 C dır. İstasyonların ayrı ayrı ortalamalarına bakıldığında yukarıda belirttiğimiz özellikler dikkati çekmektedir. Aynı durum ortalama maksimum sıcaklıklarda da görülür. Genel olarak İstanbul’un maksimum sıcaklığı 45.2 C Şile istasyonunda kaydedilmiş. Ortalama maksimum sıcaklıklar bakımından da istasyonlar arasındaki farklaşma Kartal ile Şile arasında görülmektedir.
İstanbul’da gece ile gündüz sıcaklıklarının arasındaki farkın en fazla olduğu ay genel olarak Nisan ayıdır. Diğer aylarda gece ile gündüz arasındaki fark pek fazla değildir

BAĞIL NEMİ
İstanbul’un uzun yıllar değerlerine göre ortalama bağıl nem % 76 dır. Ortalama bağıl nemin en yüksek olduğu yer Bahçeköy istasyonudur. Bağıl nemin en az olduğu yer ise Kartal istasyonudur. Çoğunlukla Kasım ve Aralık ayında bağıl nem yükselmeye başlar ve Ocak Şubat ayına kadar devam eder. , Genel olarak bağıl nem İstanbul’da kış mevsiminde yüksektir. Bu aylarda bağıl nemde düşme başlar ve minimum değere Temmuz ve Ağustos ayında ulaşır.

BULUTLULUĞU
İstanbul’da genel olarak hava 5.5 oranında kapalı geçer, Karadeniz sahillerinden güneye doğru inildikçe bulutluluk oranı azalır. Bulutluluğun en fazla olduğu aylar kış aylarıdır. En az olduğu ay ise yaz aylarıdır.

YAĞIŞI
İstanbul ilinde bulunan istasyonların vermiş olduğu ortalamalara göre yıllık yağış ortalaması 787 mm dir. İstanbul’da en düşük yağış alan istasyon Florya ( 641mm )olarak görülmektedir. İstanbul’a düşen ortalama yıllık yağışın % 35’i Kış mevsiminde, %23’ü İlkbahar mevsiminde, % 14’ü yaz mevsiminde , % 28’i Sonbahar mevsiminde meydana gelmiştir.İstanbul Karadeniz’in tesiri altında kaldığından birçok merkeze göre daha fazla yağış aldığı görülmektedir. İstanbul’un yağış miktarının fazla olmasının bir sebebi de sahillerde hava kütleleriyle deniz arasındaki bağlantıdır. Bu sahillerde yaz aylarında genelde denizin sıcaklığı ile hava kütlelerinin sıcaklığı hemen hemen aynıdır. Ancak bazı aylarda ( Temmuz-Ağustos )hava sıcaklığı denizin sıcaklığından daha yüksek olmaktadır. Sonbahar ve kış aylarında denizin sıcaklığı havadan daha yüksektir. Havaların soğumasıyla Ocak ve Şubat aylarında suların havadan daha sıcak olması yağış karekteri üzerine tesir etmektedir ve kış aylarında yağışların yükselmesine yardımcı olmaktadır.Kar yağışlı gün sayısı 10 günü geçmez.

RÜZGARI
İstanbul’un hakim rüzgarı kuzeydoğu ( poyraz ) dır. Uzun yıllar ortalama rüzgar hızı 3.2 m/sec dir. Rüzgar hızı Karadeniz kıyılarından güneye inildikçe azalır. İstanbul ilinde ölçülen en kuvvetli rüzgar 42.4 m/sec olarak Şile istasyonunda kaydedilmiştir.Yazın genel olarak poyraz, kışın karayel, yıldız ve lodos eser. Kıble ve lodos yağış getirir. Lodos Marmara’da , karayel ve yıldız Karadeniz’de fırtına yapar.

SİSİ
İstanbul bir liman şehri olması dolayısıyla sis oldukça önemli bir konudur. Çoğunlukla alçak yerlerde ve deniz üzerinde sabah erken saatlerde başlayan sis öğle saatlerine doğru sıcaklığın yükselmesi ile sona erer. İstanbul’da sisin en fazla olduğu aylar Mart, Nisan ve Mayıs aylarıdır. Sisin en az görüldüğü aylar ise Temmuz ve Ağustos aylarıdır.İstanbul'un arazisi engebeli ve nemli olduğundan orman yetişmesine çok elverişlidir. Yetişen ormanlar yüzyıllardan beri şehrin yakacak ihtiyacı için kesildiğinden toprağın ve iklimin gerektirdiği sıklıkta ve genişlikte ormanlar kalmamıştır.
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
AKARSULARI
İstanbul'da büyük akarsu yoktur. En büyüğü Riva çayıdır. Kocaeli topraklarından çıkar ve Çayağzı (Riva) Köyü yakınlarında Karadeniz'e dökülür. Uzunluğu 65 kilometredir. Yeşilçay (Ağva), Çanak Deresi, Şile batısında Uludere'de Karadeniz'e dökülür.Boğaz'ın batı kesiminde İstinye Deresi ve Büyükdere, (1 5 km.) Haliç'e dökülen Köğıthane (12,5 km) ve Alibey dereleri (5 km), Küçükçekmece Gölüne dökülen Sazlıdere, Büyükçekmece Gölüne dökülen Karasu Deresi, Terkos Gölüne dökülen Istıranca Deresi, İstanbul'un önemli akarsularıdır. Bunlardan başka birçoğu gezi ve eğlence yeri olan dereler de vardır. Kadıköy'de Kurbağalıdere (20 km) Boğaz'da Göksu, Küçüksu (16,1 km), Elmalı, Baltalimanı (15 km), Belgrad, Sarıyer dereleri küçük akarsulardır.
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
GöLLERi
İstanbul'un üç önemli gölü vardır: Terkos, Küçükçekmece, Büyükçekmece gölleridir.Bu göller, vadilerin sular altında kalmasından sonra meydana gelmiştir. Terkos Gölü denizden ilişkisini kestiği için suları tatlıdır. Küçük ve Büyükçekmece gölleri denize açık bulunduğundan suları tuzludur.
-Terkos Gölü: Karadeniz kıyısındadır. Yüzölçümü 25 kilometre karedir. lstıranca Çayı ile beslenir. Suyu tatlıdır. Gölün kenarında Terkos Köyü bulunur.İstanbul'a geniş borularla su gönderilir. Suyun fazlası Yalancı Boğaz'dan Karadeniz'e akar.
-Küçükçekmece Gölü: İstanbul'un 24 kilometre batısında ve Marmara Denizi kıyısındadır. Yüzölçümü 16 kilometre karedir. Suyunu Sazlıdere'den alır. Marmara Denizi'nden bir setle ayrılmıştır. Fazla suları Marmara Denizi'ne dar bir ayakla akar. Suları sığdır.
-Büyükçekmece Gölü: Mimar Sinan Bucağının bulunduğu yerde ve Marmara kıyısındadır.Yüzölçümü 11 kilometre karedir. Suları derin değildir. Karasu Deresiyle beslenir.Büyükçekmece Gölü de Marmara Denizi'nden bir setle ayrılır, fakat denizle bağlantılıdır.
-Baraj Gölleri: İstanbul'da baraj gölleri de vardır. Bunlardan en tanınmış olanları Elmalı Baraj Gölü, Omerli Baraj Gölü ve Alibey Baraj Gölüdür. Ayrıca Darlık, Sazlıdere ve İsaköy barallarının gerisinde birer baraj gölü meydana gelmiştir.
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
İÇME SULARI
İstanbul'da şehir suyu olarak kullanılan Terkos Gölü suyu, Kırkçeşme Suyu; Elmalı, Ömerli, Alibey, Darlık, Sazlıdere ve İsaköy barajlarının suları, içilebilecek niteliktedir. Ayrıca üstün nitelikte ünlü içme suları şunlardır:
Kağıthane ve Kemerburgaz'daki kaynaklardan sağlanan Hamidiye Suyu, Ayazağa'da Dertlipınar Suyu, Baltalimanı'nda Kanlıkavak Suyu, Sarıyer'de Çırçır Suyu, Kestane Suyu, Hünkör Suyu, Tomruk Suyu, Büyükdere'de Sultan Suyu, Kocataş Suyu, Kireçburnu'nda Kefeli Suyu, Alibeyköy'ünde Kese Suyu Rumeli yakasındadır.Anadolu yakasında, Alemdağ'daki kaynaklardan sağlanan Taşdelen Suyu, Sırmakeş Suyu, Defneli Suyu, Göztepe Suyu,Alemdağ Suyu, Mütevelli Suyu, Çubuklu'da Çubuklu Suyu, Beykoz'da Karakulak Suyu, Kadıköy çeşmelerinden akıtılan Kayışdağı Suyu, Büyük Çamlıca'da Tomruk Suyu, Acıbadem'de Küçük Çamlıca Suyu, Yakacık'ta Ayazma Suyu ve Şeker Suyu üstün nitelikli kaynak sularıdır.
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
DENİZLERİ-KIYILARI
İstanbul'un Karadeniz'de Marmara Denizi'nde Istanbul Boğazı'nda, Haliçte, Adalar'da kıyıları vardır. Bu kıyılardan her birinin ayrı bir özelliği olan semtler, köyler, liman ve iskeleler bulunur. Kıyıları boyunca yer yer körfezler, koylar, burunlar,dik ve alçak kıyılar kumsallar ve plajlar yer alır.

İstanbul Boğazı
Karadeniz'le Marmara Denizi'ni birleştirir. Uzunluğu düz olarak 30 kilometredir. Girinti ve çıkıntılar hesaba katılınca kiyıların uzunluğu ortaya çıkar. Rumeli yakasında Rumeli Feneri'nden Haliç kıyılarını dolaşarak Ahırkapı Fenerine kadar 55 kilometre, Anadolu yakasında Anadolu Feneriyle Kızkulesi arası 35 kilometre, Selimiye önündeki Kayak Burnu'na kadar 36 kilometredir. Boğazın genişliği Anadolu Feneri ile Rumeli Feneri arasında 3600 metre, Anadoluhisarı ile Rumelihisarı arasında 760 metredir. Boğaz'ın en derin yeri Bebek'le Kandilli arasında 120 metredir.İstanbul Boğazı'nda su yüzünde Karadeniz'den Marmara'ya, su altında Marmara'dan Karadeniz'e akıntılar vardır. Su yüzeyinde yer yer ters akıntılar da görülür.

Haliç
Batılıların Altın Boynuz (Corne d'Or) diye adlandırdığı Haliç, lstanbul'la Beyoğlu arasında, genişliği yaklaşık 500 metre, uzunluğu 5 kilometre olan bir iç limandır. İstanbul yakasında Cibali, Ayakapı, Fener, Balat, Ayvansaray, Defterdar, Eyüp semtleri, Beyoğlu yakasında Kasımpaşa, Hasköy, Halıcıoğlu, Sütlüce, Karaağaç semtleri bulunur. Son yıllarda girişilen yoğun çalışmalarla Haliç kıyıları temizlenmekte eski tarihi güzelliğine kavuşturulmaktadır.
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
ADALARI

Adalar Tarihi
İstanbul adaları tarih boyunca pek çok isme sahip olmuştur. Bunlar; Evliya adaları, Kesiş adaları- Ruh adaları-, Cin adaları-Halka adaları, Prens adaları, Kızıl adalar gibi. Bunların en yaygın ve dünyaca tanınan Prens Adaları'dır. Nedeni de Roma devrinden, Bizans devrinin sonrasına kadar asillerin, prenslerin, hatta kraliçelerin adalara sürgün edilerek buralarda çeşitli işkence görerek öldürülmeleridir. Heybeliada'nın en yaygın isimleri Dimoniso,Khalky, Halkitis ve Halki'dır. Halk arasında en çok kullanılan Halki olmuştur. İstanbul'un güneyinde bir gerdanlık gibi Marmara Denizi'ni süsleyen adalar, İstanbul'un en önemli dinlence alanlarını ve sayfiyelerini barındırmaktadır.Yüzyıllar önce meydana gelen çöküntüler sonucu Kocaeli Yarımadası'ndan kopan toprak parçalarından oluşan adalarla karşı kıyıları arasında deniz fazla derin değildir. Yüzeye çok kayın olan kayalar "Vortonos Fenerleri" olarak adlandırılan Maltepe ve Bostancı banklarındaki çakarlarla denizcileri uyarır. Bu bölge aynı zamanda olta ve ağ balıkçılar için ideal birer av sahasıdır.Bostancı-Kartal kıyı şeridinin karşısında yer alan Adalar, doğal yapısındaki zenginlik yüzünden İstanbullular tarafından yakın geçmişte önemli bir sayfiye yeri olarak değerlendirildi. Plajları, yeşil dokusu, yürüyüş yolları, çam ormanlarıyla örtülü vadileri, tepeleri ve kıyılarıyla Adalar eskiden beri bilinen, kullanılan en önemli dinlence alanlarıdır Ada köşklerinin iyi düzenlenmiş bahçeleri, yeşil alanlarını kaplayan akasya, erguvan, zakkum, lale, yasemin, hanımeli, karanfil gibi çiçekler bütün bir yıl sırayla çevreyi renklendirir.Yerleşim bölgeleri genellikle adaların güney ve doğu kıyılarında yer alır.Adalar, geçmişiyle de İstanbul tarihinde önemli bir yer tutar. Bizanslılar döneminde doğu keşişlerinin manastırlarını kurmalarından bu yana birçok tarihsel olaya da sahne olmuştur.Prens Adaları veya Kızıl Adalar olarak da isimlendirilen Adalar üç grupta sınıflandırılabilir. Kınalıada, Burgazada, Heybeliada, Büyükada ve Sedef adası, üzerinde yerleşim olan, turizme açık adalardır.Kaşık Adası ve Pide Adası özel mülktür. Adaya çıkmak bu nedenle mümkün değildir.

Adalar Coğrafyası:
Adalar nüfusu(2000 yılı sonuçlarına göre):
Büyükada: 7.335
Heybeliada: 5.529
Burgazada: 1.578
Kınalıada: 3.318
Adalar, İstanbul’un doğal zenginliğini pekiştiren jeolojik oluşumlardır. Jeolojik ve topoğrafik yapı bakımından dördüncü zaman başlarında bir çöküntü ile Kocaeli Yarımadası’ndan ayrılmış kara parçaları olduğu kabul edilmektedir. Adalar, dünyamızın oluşumu sırasında, Trakya /Kocaeli penepleninin yer yer alçalıp yükselmesi, bilhassa Boğazların açılıp, güney bölümünün deniz sularının altında kalması sonucu, bu peneplenin sular üzerinde kalmış parçalarıdır.Adaları, coğrafi dağılımları bakımından merkezi ve çevresel olmak üzere iki grupta toplamak mümkündür. Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kaşıkadası merkezi grubu oluştururlar. Kınalıada, sedefadası, Tavşanadası, Yassıada ve Sivriada’dan oluşan ikinci grup, ilk grupta yer alan adaları çepeçevre kuşatır.Adalar’ın tamamı,16 Km2 yüzölçüme sahip olup, bunun yaklaşık 542 hektarı binalarla kaplıdır. Diğer kısımlar genelde ormanlık, makilik ve kayalıktır.Adalar’ın en yüksek tepesi, Büyükada’nın güneyinde yükselen Yücetepe’dir. Yüksekliği 202 m.’dir. Yücetepedeki manastırın IV. Murat’tan sonra (1623-1640) ruh ve sinir hastalıklarının tedavisi amacıyla kullanıldığı bilinmektedir.Adalar’ın kuşbakışı görünümleri sadedir. Kıyılar, genellikle girintisi çıkıntısı fazla olmayan eğriler çizer. Koylar fazla içerlek değildir. Büyükada, düztaban bir ayak izini andırır. Heybeliada, geriye doğru bakan bir serçenin profiline benzer. Burgazada ve Kınalıada dairesel görünümlüdür.Boyu en uzun ada, Büyükada (5200 metre), eni en geniş ada ise Heybeliada (2000 metre) dır.
Büyükada: İstanbul Adaları’nın en büyüğü Büyükada’dır. Yüzölçümü 5,4 kilometrekaredir. Maltepe sahiline uzaklığı ise 2300 metredir. Adalar’da, biri güney diğeri kuzeyde olmak üzere iki tepe bulunur. Güneydeki tepe, 203 metre yükseklikteki Yücetepe’dir. Kuzeydeki tepe ise İsa Tepesi bulunmaktadır.1. Dünya Savaşı ve Cumhuriyet sonrasında Rum halkını kaybeden Büyükada’daki canlılık 1930’lara kadar büyük ölçüde kaybolmuştur. Ancak, 1940’lı yıllara doğru, Cumhuriyet dönemi devlet ileri gelenlerinin ve yüksek bürokrasinin, varlıklı kesimlerin rağbet ettiği bir sayfiye yeri olma özelliğini yeniden kazanmıştır. Büyükada, bu dönemde yeni köşklerle, özenli ve zevkli yapılarla süslenmiş, İstanbul halkının günlük gezinti yerlerinin de başında yer almıştır.Ada’nın en yüksek tepesinde Aya Yorgi kilise ve manastırı bulunmaktadır. Buradaki ilk yapı, miladi 6. Yüzyılda inşa edilmiştir. Bu mevkide, bir çok kilise ve manastırın kalıntıları da vardır.
Heybeliada: Heybeliada, İstanbul’un Büyükada’dan sonra en büyük adasıdır. Adaya Heybeli- da denilmesinin sebebi, uzaktan bakıldığında adanın yere bırakılmış bir heybeye benzemesidir. İstanbul'un en çok rağbet gören sayfiye yerlerinden biridir. Sadece doğasıyla, temiz havası ve güzellikleriyle değil, Bahriyesi, Sanatoryumu, Ruhban(Papaz) Okulu gibi kurumlarıyla da ünlüdür. Diğer adalara olduğu gibi Heybeliada’ya da vapur seferleri 19. Yüzyıl ortalarında yapılmaya başlanmıştır. Zengin Rumlar’ın yaşadığı adada, Bahriye’nin de bulunması nedeniyle önemli miktarda Türk nüfus da yaşamıştır.Adanın eni 2700 metre, boyu 1200 metredir. 4 tepeden oluşan Heybeliada, İstanbul adalarının orta yerinde bulunmaktadır. En yüksek tepe Değirmentepe’dir (136 metre). Diğer tepeler, Taşocağı Tepesi, Makarios Tepesi ve Ümit Tepesi’dir. Eski adı Papaz Tepesi olan bu tepe 85 metre yüksekliğinde olup üzerinde Papaz Okulu bulunmaktadır. Adada 4 de liman vardır. Güzel bir koyda bulunan Çam Limanı ile Bahriye Limanı bunların en önemlileridir.
Burgazadası: Burgazadası, İstanbul Adaları’nın büyüklük olarak üçüncüsüdür. Ada yuvarlak bir biçimdedir ve eni boyu yaklaşık 2 kilometredir. Ada üzerindeki tek tepe Bayrak Tepesi’dir. Burgazadası, iklimi, sahili, çamları, restore edilmiş zarif köşkleri ile İstanbul’un en sevilen mevkilerinden biridir. Adanın yalı ve köşkleri, güzellikleri ve zerafetleri ile tanınmıştır. Buradan Heybeliada’ya doğru uzanan bir burun ve burnu ucunda bir fener vardır. Plajın güneyinde Mezarlık Burnu yer almaktadır. Bu burundaki kaya dönüldüğünde adanın güney kıyılarına gelinir. Burası, Bayrak Tepesi’nin bulunduğu sarp mevkidir. Kıyıdan duvar gibi yükselen bu tepenin üzerinde Hristos Manastırı vardır. Aynı yönde kıyıdan devam edilince Kalpazankaya’ya gelinir. Kalpazankaya’nın hemen yanında bulunan küçük koy,Burgaz’ın gezinti yerlerinden biridir. Kalpazankaya’nın güneyinde Marta Koyu, Kuzeybatı tarafında Aya Yorgi Manastırı bulunmaktadır.
Kınalıada: Kınalıada, İstanbul Adaları içinde en küçüklerinden biridir. 1500X1100 kilometre büyüklüğündedir. Kınalıada ismini, üzeri makilerle kaplı olduğu dönemlerde uzaktan kızıla çalan bir görünüme bürünmesi nedeniyle almıştır. Çınar Tepesi, Teşvikiye Tepesi ve Manastır Tepesi olmak üzere üç tepesi vardır. Kınalıada'da, çok kayalık olması nedeniyle, ağaçlık bulunmamaktadır. Bizans döneminde, surların yapımı için buradaki kayalıklardan taş getirildiği bilinmektedir.
Sedefadası: Adalar'ın yerleşime açık olan en küçük adasıdır. 1300X1100 metre büyüklüğündedir. Üzerindeki bitki örtüsü uzaktan bakıldığında sedefe benzetildiği için Sedefadası adı verilmiştir. Eskiden tavşanı bol olduğu için Tavşanadası adı da kullanılmıştır. Adada iki plaj vardır.Sedefadası da, diğer İstanbul adaları gibi bizans döneminde sürgün yeri olarak kullanılmıştır.
Yassıada: Küçük bir adadır. Eni 185, boyu 740 metredir.Biri sivri, diğeri yassı görünümlü olan iki Hayırsızada'dan yassı olanıdır Arazisi düzdür, ancak sahilleri genellikle denize dik olarak iner. Kuzey tarafında küçük bir limanı vardır. Yassıada, 1947 yılında Deniz Kuvvetleri tarafından satın alınmış burada modern bir deniz eğitim tesisi kurulmuştur.
Sivriada: İstanbul adalarının en küçüklerinden biridir. Sivriada ile Yassıada, İstanbullular tarafından "Hayırsızada" olarak da adlandırılırlar. Meskun değildir. Denizin içinden itibaren yükselen bir tepenin denizin üzerindeki uzantısıdır. Denizden yüksekliği 90 metredir. Adanın güneyinde küçük bir limanı, bir de tatlı su kuyusu vardır. Bizans döneminde sürgün adası olarak kullanıldığı bilinmektedir. Antik çağlarda, inzivaya çekilmek isteyen keşişlerin de rağbet ettiği bir yer olarak tanınmaktadır. Adada, 10. yüzyıldan beri bir manastır vardır. Bugün sadece bazı kalıntıları kalabilmiştir.
Kaşıkadası: Burgazadası'nın hemen doğusunda bulunan küçük bir adadır. Eski adı Pita'dır. Yüzüstü yatırılmış bir kaşığa benzediği için Türkçe'de 'Kaşıkadası' diye adlandırılmıştır. Kuzeyden güneye uzunluğu bir kaç yüz metredir. Adada basit bir iskele ve iki küçük ev bulunmaktadır.
Tavşanadası: İstanbul Adaları'nın en güneyinde ve İstanbul'a en uzak olanıdır (İstanbul limanına mesafesi 13,5 deniz mili). Kaşıkadası'ndan biraz büyükçedir. Eni boyu 90 metredir. Ağaçsız, çıplak, kayalık bir kara parçasıdır. Üzerinde, 40 metre yüksekliğinde bir tepe bulunmaktadır. Haritalardaki resmi adı "Balıkçı Adası"dır. Tavşanı bol olduğu için Tavşanadası adı verilmiştir.
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
BAZI SEMTLERİN HİKAYELERİ
İstanbul’un birçok semtleri adlarını oradaki büyük camilerden almıştır:

Beyazıt, Sultanahmet, Ayasofya gibi. Birçok semtlerin adı da orada oturmuş, ya da eser bırakmış kimselerden gelir. Ayrıca çeşitli tarihi olaylar, yapılar, çeşmeler de semtlere ad vermiştir.

Aksaray - Aksaray'dan gelenler buraya yerleştirilmiştir. Bu semt adını bu günkü Aksaray Şehrinden gelenler vermiştir.

Ahırkapı - Padişah sarayının sonunda ki has ahırın (Padişahın atlarının barındığı ahır) yanında olduğu için Ahır Kapısı diye anılmıştır.

Akaretler - Sultan Abdulaziz Taşlıkta Aziziye camiinin giderlerini karşılamak üzere bir vakıf kurmuştur. Bu vakfa gelir sağlamak için de gelir getiren anlamında Akaretler yaptırmayı planlamıştır. Bu planı bitirmek ise II.Abdulhamit'e nasip olmuştur. Bu yüzden semtede Akaretler denmiştir.

Altunizade - Altunizade İsmail Zühtü Paşa'nın yaptırdığı cami, semtinde bu adla anılmasına sebep olmuşştur. Zühtü Paşa'nın babası altın alım satımı ile iştigal ettiğinden Zühtü Paşa'ya da Altunizade denmiştir.

Arnavutköy - Önceleri, Boğaziçi’nin bu sevimli semtinde Arnavutlar oturduğu için buraya bu ad takılmıştı.

Ataköy - Ataköy'ün eski adı Baruthane dir. II.Mahmut tarafından buraya baruthane yapılmıştır. O zamanlar Ataköy (İstanbul'un dışı sayıldığından baruthane yapımı için uygun bir alan olarak görülmüştür.) Daha sonraları Emlak ve Kredi Bankası bu bölgeye 50 - 60 bin nüfuslu bir yerleşim yeri kurmuştur(1950).Yeni yerleşim yerinin adı da Ataköy olur.

Ayazağa - İsmini yeni çeri kethudası Ayaz Ağa'nın çiftliğinden almıştır. Abdulaziz döneminde buraya yaptırılan saray bugün binicilik okulu olarak kullanılmaktadır.

Ayrılık Çeşmesi (Haydarpaşa’da) - Eskiden hac alayı bu çeşme çevresinde toplanır, oradan yola çıkardı. Hacca gidenler eşlerine, dostlarına orada veda ederek ayrılırlardı.

Bağlarbaşı - Çok eskiden bir Ermeni manastırına ait bağların başladığı yermiş. Zamanla oraya Bağlarbaşı denmiştir.

Balat - Rumca saray anlamına gelen palation sözcüğünden geldiği söylenir. Önceleri İstanbul'un kapılarından birine verilin bu ad, sonraları semtin adı olmuştur.

Bebek - Fatih Sultan Mehmet Han buranın muhafazası için gönderdiği komutanın lakabından gelmektedir(Bebek Çelebi Bebek Çavuş).

Bedesten - Arapça bir söz olan Bezzaz dan türetilmiştir. Bez, kumaş taciri, Manifaturacı anlamına geliyor. Kumaş tacirlerinin bulunduğu yere de bezzazistan denildiğinden. zamanla halk arasında ağza kolay gelmesinden dolayı bedestan'a dönüşmüştür.

Beylerbeyi - III. Murat devri beylerbeylerinden Mehmet Paşa’nın yalısını bulunduğu için köye bu ad verilmiştir.

Cihangir - Kanuni Sultan Süleyman pek sevdiği oğlu Cihangir için burada bir cami yaptırmıştı. Semt adını bu Cihangir Camisi’ nden almıştır.

Çarşamba - Samsun Çarşamba ovasından gelenler yerleştirildiği için buraya da Çarşamba denilmiştir.

Çengelköy - XIX. Yüzyılda Kaptan-ı deryalıklarda, valiliklerde bulunmuş, yiğitliğiyle tanınmış Çengeloğlu Tahir Paşa burada bir mescit yaptırmıştı.

Harem - Üsküdar Sarayı’ nın harem dairesine gidecekler bu iskeleye çıkarlardı.

Haydarpaşa - III. Selim vezirlerinden Haydar Paşa oradaki kışlayı yaptırmıştı.

İhsaniye - Selimiye kışlası ile Karacaahmet arasındaki bu mahallenin bulunduğu yerde eskiden bir saray vardı. Padişah yıkılmaya yüz tutan bu sarayın arsasını halka “ihsan” ettiği (bağışlandığı) için semtin adı “İhsaniye” kalmıştır.

Kabataş - İskelenin bulunduğu yerde eskiden büyük bir taş vardı. Osmanlı devri ileri gelenlerinden “Köse Kahya” diye tanınmış Mustafa Necip çelebi bu taşı yontturup iskele haline getirdi.

Kadıköy - Bugün Osmanağa Camisi diye anılan caminin yerinde eskiden Kadı Mehmet Efendi’nin yaptırdığı bir mescit vardı. Semtin adı bundan dolayı “Kadıköy” kalmıştır. Bugünkü camiyi I. Ahmet devrinde Babüssaade Ağası Osman Ağa yaptırmıştır. Diğer bazı kaynaklara göre Bizans’ın fethinden sonra burası İstanbul’un ilk kadısı Hızır Bey’e bağışlanmış, bundan ötürüde semt “Kadıköy” adını almıştır.

Kanlıca - Bu bölgeye Kanuni Sultan Süleyman tarafından Anadoludan Türkmen ve göcebe bazı türk kabileleri getirtilip yerleştirilmiştir. Bu göçebelerin buraya yerleşmeleri kağnılarla olduğu ve çok uzun bir süre içinde ancak yerleşebildikleri için halk arasında bu bölgeye Kağnıca, sonralarıda Kanlıca denmiştir.

Kuzguncuk - Fatih Sultan Mehmet devrinde, Kuzgun Baba diye anılan bir derviş burada oturmuştu.

Taksim - İstanbul sularının bir bölümünün buradan taksimi yapıldığı için burasıda suların taksimi (ayrımı) yapılan yer olarak kalmıştır

Üsküdar - Farsça “Konak” anlamına gelir. Eskiden Anadolu’ya İran’a, Arabistan’a gidip gelen kervanlar burada konaklardı.

Vaniköy - Eski adı Papazbahçesi’ydi. IV. Mehmet, Şeyh-i Sultani Esseyit Mehmet Vani (Vanlı) ye bu yerleri hediye etti, o da kendisine burada bir yalı, bir iki ev yaptırdı.
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Esnaf Sehri İstanbul
İstanbul coğrafî konumu, ekonomik önemi ve taşıdığı tarihî miras nedeniyle daima büyük önem taşımış bir yerleşim birimidir. İstanbul, uzun yüzyıllar sınırlan içinde yer aldığı devletlerin başkenti olarak büyük bir siyasi önem kazanmıştır. Öte yandan bu şehir, ekonomik ve siyasi önemi yanında tarih boyunca entellektüel bir merkez olma özelliği de taşımıştır.
İstanbul tarihi boyunca çeşitli milletlerin hakimiyetine girmiş, bu milletler tarafından farklı isimler verilmiştir. Mesela: Latinlerin Makedonya, Süryanilerin Aleksandra, Yahudilerin Vizendovina, Rusların Tekfuriye, Arapların Kostanti-niye-i Kübra, İranlıların Kayser Zemin, Hintlilerin Taht-ı Rum isimleri bu çerçevede hatırlanabilir. Diğer yandan Fetihten sonra Türkler de İstanbul'a birden fazla isim vermişlerdir. Bunlardan en bilinenleri İslâmbol, Dersaadet, Darü's-Saade, Darû'l-Hilafe, Devlet-i Aliyye-i Osmaniye, Asitane-i Saadet şeklinde sıralanabilir. Bu isimlerin her birine Osmanlı paralarında, o döneme ait senetlerde, resmi ve özel yazılarda, eski eserlerde rastlamak mümkündür.
İstanbul'un taşıdığı tarihî mirası, bu kentin semt, mahalle ve sokak isimleri üzerinde yapılacak bir inceleme ile de ortaya çıkarmak mümkündür. Gerçekten de özellikle eski İstanbul'u oluşturan semt ve sokakların isimleri büyük çoğunlukla tarihî bir anlam yüklüdür. İstanbul'un semt ve mahalle adlarının, en azından bir kısmının, menşei hakkında tam bir uzlaşma sağlanabilmiş değildir. Ancak, bu semt ve mahalle adlarının incelenmesinde aşağıdaki gruplandırma denemesi yararlı olabilecek niteliktedir:
1. Bizans kaynaklı veya Grek dilinden gelen isimler;
a) Bizans menşeli adlar: Samatya, Tarabya, İstinye, belki Langa, Balat, Florya (belki Phlorion).
b) Esası Grekçe olan Türkçeleşmiş adlar: Burgaz, Bakırköy, Fener, belki Altımermer.
c) Menşei tartışmalı adlar: Galata, Üsküdar, Karaköy.
d) Türk devrinde uydurulmuş adlar: Tatarlar, Maçka, Makriköy.
2. Türk şahıs adlarından gelen yer adlan;
a) Cami ve mescid kurucularından gelen adlar: Abdi Suba-şı, Balabanağa, Nevbahar, Sankiyedim, Sirkeci.
b) Ölümlerinden sonra namlarına yapılan camilerden şahıs adı alan mahalle:Suadiye,Cihangir
c) O yer ile ilgili bir şahıs adından gelen adlar: Emirgân, Beyoğlu, Vaniköyü,Baltalimam,Osmanbey Paşabahçesi, Beylerbeyi.
d) Orada türbesi olan veya ilgili bir evliyadan gelen adlar: Lâleli, Erenköyü, Eyüp, Karacaahmet, Kuzguncuk, Vefa.
3. O mahalledeki belli bir alametten veya özellikten gelen adlar:
a) Mahalle veya semtin arazi özelliğinden veya bir ağaç-dan gelen adlar: Sarıyer, belki Fındıklı, Ihlamur, Karaağaç, Yayla, Göztepe, Çukurbostan, Sıraselviler, Sakızağacı, Bü-yükdere, Dolmabahçe, Salkımsöğüt.
b) Mahalle veya semtteki karakteristik bir binadan veya alametten gelen adlar: Kazhçeşme, Kuruçeşme, Yeşiltulumba. Taşkasap, Fenerbağçesi, Taşmerkep, Tophane, Demirkapı, Kalyoncu kulluğu, Eğrikapı, Nişantaşı.
c) Mahalle veya semtteki muayyen bir esnaf veya pazarye-rinden gelen adlar: Atpazarı, Fenermenciler, Saraçhane, Sedefçiler vb.
4. Zamanla esas şeklini kaybederek yeni biçimlere giren adlar: Sangüzel, Cibali, Cağaloğlu.
5. Çeşitli topluluk veya iskânlar ile ilgili adlar: Aksaray, Çarşamba, Karaman, Belgrad kapısı, Kefe mahallesi.
6. Kaybolmuş binalar veya şekli değişmiş yerlerinin hatırası olan adlar: Ağaçayırı, Kadırga limanı, Yenibahçe, Harem.
7. Avrupai köklerden gelen levanten adlar: Galata, Pangaltı, Feriköy.
8. Özel olarak verilen adlar: Ataköy, Gültepe, Altıntepe.
İstanbul'un semt ve mahallelerinin adlandırılmasına ilişkin yapılan çalışmalar yeterli değildir. Hatta bütün önemine ve bir dünya şehri olmasına rağmen İstanbul ile ilgili çalışma ve yayınlar da tatmin edici düzeyde olmaktan uzaktır. İsimlendirme ile ilgili, Semavi Eyice'nin yukarıda değinilen makalesinden başka işaret edilebilecek bir diğer makale de Mithat Sertoğlu'na aittir. Bu çalışmanın sonunda İstanbul ile ilgili eserlerin yer aldığı bir Seçilmiş Bibliyografya yer alacaktır.
 
Top