/Zaman/

~meLek~

GalataSaray'ım
Zaman.....

Zaman acılarıma ilaçken değil
Zaman yaralarıma merhemken değil
Zaman umudun kalbinde kurşun yarasıyken anladım yalnızlığımın en kıymetlim olduğunu

Hangi ayın hangi günüydü gittiğin bilmiyorum ama kıştı. Senden sonra ne günlerim aydın ne de gecelerim iyi oldu. Sapsarı bir karanlık düştü payıma mirasından, gecelere bağışladığım. Fikrimin gölgede kalan gülleri bile donduramadı, gidişinin gülüşlerime açtığı yarayı. Sen kokmadı hiçbir bahar. Gözlerinde uyutmadan güneşi daha adını bile söyleyemeden dilim firakınla şereflendirdin çorak topraklarımdaki çocuk ruhumu. Aşkı anlatmadan, insanları anlatmadan,acıyı anlatmadan, korkuyu anlatmadan gittin! Anlamını öğretmediğin kelimeler toplamı bir hayatın azadesiyim

Şimdi; ışıklarına bedenime emanet edipte gittiğin sokak lambalarının kimsesizliğinde sana ağlamamayı öğrettiğim gözlerime anlatıyorum sensizliğin ne demek olduğunu… dilim döndüğünce kelimelerim yettiğince, yüreğimin sessizliğiyle.

Geçmişi olmayan küçücük bir köy gibiydim yokluğunda. Ellerim, yüreğim ve kelimelerimin imecesiyle sarfettiğim emeklerimde, değil ayak izlerine, yüreğinin sesine bile rastlayamadım. Sonra şehir şehir, kent-kent büyüdüm. İçimdeki sarı saçlı küçük kız terk ettiğin yaşta kalsa da ben büyüdüm! Geçmişi olmayan bir ülkeyim şimdi! Bahçelerinde demet demet karagüller yetiştirdiğim… Geçmişi olmayan ülkeyim şimdi! Okyanuslarında bin boğulup bir kurtulduğum… Ve sen! Sen hala acımasız bir avcı misali vuruyorsun serçelerimi. Sen vurdukça saçların beyazlaşıyor sen vurdukça yalnızlığım tenhalaşıyor bilmiyorsun…

Zamanın deniz kokulu günlerinin ardında kaybolan yüzünü aynalarda arıyorum. Yüzümdeki çizgilerden bir sen çiziyorum aksime bazen, korkuyorum! Ya döndüysen… Dönmen ihtilali olur cam kırığı gecelerimin. Bastıkça kanamazsa ayaklarım, karanlığım ala boyanmazsa günüm sıkıntıda, yüreğim pusuda, ben dardayım bilesin!

Ne çok dar boğazlardan geçirdi beni yokluğun, ne uzuuuun ve karanlık tünellerde tünetti yüreğimi eksikliğinin ezikliği bilemezsin… İnsan çok çaresiz kaldığı zaman küçücük bir saman çöpüne bile sarılabilirmiş. Benimse kelimelerim var. Peki ya sen? Sen hiç çaresiz kalmadın mı?

Hadi gel! Ayır dikenlerini güllerimden ayırabilirsen, etini tırnağımdan ayırdığın gibi… hadi gel.yağmur dolu bir kente akıttığım gözyaşlarımı topla eteklerine. Canımdan canını topladığın gibi. Yağmurda yaşlarımı bulabilirsen… Hadi gel. Varlığınla ayak bas toprağıma, ellerinde kış sesli çelenklerle.Vuslatının şiddetiyle sarsılsın ülkem. Şehirlerim bir bir yıkılsın, sularım çekilsin, kentlerdeki sürgünlüğüm vurulsun! Yeter ki seni bulayım desem de ben; sakın, sakın gel(me) sen! Affetmek erdemini barındıramadı yalnızlığım ruhumun içinde. Sadece sana değil,hayata dair biriktirdiğim ne varsa avuçlarımda, öğüttü değirmeninde bir, bir…Şimdi unufak olmuş düşlerimi savuruyorum gökyüzüne…yalnızlığın benden kıymetli olmasın diye!!!

Alıntı..
 
Top