Güneş ışıklarını esirgemez o sabah da İstanbul'dan..Necmi'nin yolu vapurdan geçer o sabah da..Nerdeyse ilk vapura binen odur..Martıların çığlıklarını ilk duyan da..Elinde simidiyle, çay olmadan da mutluluğun tadını çıkaran sadece Necmi'dir sanki ..Öylesine huzurlu, öylesine deli doludur..En sıcak arkadaşı ise, üşüdüğünde ceplerinde ellerini sakladığı montudur..
"Yaşadığımız anların, bir sonun başlangıcı mı yoksa bir başlangıcın sonu mu olduğunu bilemeyiz çoğu zaman..Hangi gün, nerede, ne şekilde bir sürprizin bizi beklediğini de..Gelecek olanın acı mı tatlı mı bir sürpriz olduğunu ise asla bilemeyiz yaşamadan"..
Necmi de o gün yaşayacaklarının hayatına neler katacağından habersizdi işte..Ya da neler alacağından da..O sadece güne vurulmuştu..Elbette biraz buruktu yüreği..Sevdiceği sılada onu beklerdi..O ise anasıyla gurbet ellerde, azıcık toparlanıp köye dönmeyi isterdi..
Ama işte ekmek kavgası, bir hayat kavgasına dönüşüyordu bu şehirde..Çoğu zamanlar kim kime, dum duma geçiyordu günler..Yufka yürekli Necmi dayanamazdı yine de sokak kedisinin açlığına, bir çocuğun içli içli ağlayışına..Dilencilerine değil ama, gözleriyle yokluğu anlatan sessiz isteyicilerine kıyamazdı bu şehrin..Elinde olan azı paylaşmasını bilenlerdendi o..Kahvedeki arkadaşlarına küçük harçlıklarıyla çay, kahve ısmarlayacak kadar cömertti..Onu herkese çok sevdiren bir yönü de buydu belki..Masum, kimseye dokunmayan, dünya batsa umrunda olmayan tasasız bir hali vardı Necmi'nin..
Bir tek özlem deyince, hasret deyince tütüşünü izlerdiniz onun..Bazen volkanik dağları andıran sıçrayışlarını, haksızlık deyince..Kimsenin kırılmasını istemezdi Necmi..Kimsenin haksızlığa uğramasını da..Sesi böyle zamanlarda gürlerdi sadece..Saçları tel tel olup öfke saçardı adeta..Ama iyiliğe değil, kötülüğeydi onun kini..Dünyayı yaşanılmaz hale getirmeye çalışan insafsızlara sadece...
Vapurdan indiğinde arkadaşlarıyla buluşması çok sürmedi Necmi'nin..Kalan yolu çok kısa olduğu için yürüyerek tamamlayacaklardı..O iki dakika içinde Necmi'nin esprileriyle neşelendi herkes..Bir anlığına da olsa tüm dertlerinden kurtuldu işçiler..
Ellerindeki proje, ustalarının onlara yapmaları için tarif ettiği son işti..Sonra yeni bir inşaat işi çıkıncaya kadar beklemek zorundaydılar hepsi de..İşte bu herkesi telaşa sokuyordu..Bu iş de bittiğinde geçimin nasıl olacağını kimse tahmin edemiyordu..Hüzünler sevinçlere dönerken kısa anlarda, güneşin bulutların arasından sıyrılması gibi ferahlıyordu işçiler..Bu da genelde ya Necmi sayesinde oluyordu ya da etrafta gördükleri bir kaç güzel şeyle..Bu şehir çok güzeldi ama sıkıntılar şehri görmeye engel oluyordu..Bazen gamsız olmak bile yetmiyordu bu kalabalıkta..İşçiler dikkatle son işlerini tamamladılar o gün de..Soğuğa aldırmadan, teslim ettiler işlerini itina ile..Hesaplarını kesip ustalarıyla vedalaştılar akşam olduğunda..
Herkeste hem para kazanmanın sevinci vardı hem de işsiz geçecek günlerin huzursuzluğu..Yine de bir umutla atıldılar yola..Katık edip mutluluğu adımlarına, inançla koyuldular farklı sokaklardan kalplerini ısıtan yuvalarına..Eve en son varan neredeyse Necmi oldu..Ama o akşam para kazanmanın şevkiyle içilen çorbanın tadı başka oldu..Kuru fasulyenin yanına, elle vurularak bölünen soğanın lezzeti bambaşka..Bulgur pilavı sanki hiç bu kadar güzel yapılmamıştı bu evde..Kedinin mır mırları bu kadar coşkulu çıkmamıştı başka akşamlarda..Necmi'nin her gün rengi atık sandığı kireçli duvarlar hiç bu kadar renkli görünmemişti diğer zamanlarda..Yemek bitince anasına teşekkür eden Necmi kazandığı paraları anasına teslim edip, çayı kahvede içeceğini söyledi..Ve kahvede onu bekleyen arkadaşlarının yanına varması çok sürmedi..
Para kazanmış olmak tüm yorgunluğunu almıştı sanki Necmi'nin..Uzun zaman sonra yaşamanın tadına varmıştı..Hayallerinin gerçekliğine biraz daha inanmıştı..Sevdiceğine kavuşacağı günlerin sayısı azalmıştı..Sevinçlerini taktı yüzüne Necmi, hüzünlü gözükmeye çalışmadan neşesini saçtı etrafına.Kahvenin de rengi değişti onun gelişiyle..Aynı oyunları tekrar tekrar oynamaktan yorulan arkadaşları yüzlerini Necmi'ye çevirdi artık..
Necmi söyledi onlar güldüler..Necmi anlattı onlar dinlediler..Ajansların her gün verdiği karamsar haberlerden daha çok etki bırakmıştı Necmi o akşam da kahvede..İçilen çayların tadına doyulamamıştı yine..Sonra sırayla herkes ordan burdan, havadan sudan, biraz da ülkeyi kasıp kavuran fırtınalardan konuştular..
Son zamanlarda kalabalık yerlerde kundaklamaların sayısı artmış dedi bir tanesi..Devlet kargaşayı önlemekte yetersiz kalıyormuş dedi bir diğeri..Gençler söz dinlemiyormuş diye ekledi kahvenin sahibi..Gülücükler adeta örselendi son sözlerle..Kim isterdi ülkede huzursuzluk olsun..Gereksiz şeylerle yürekler bölünsün..Kahvedeki kasveti dağıtan yine Necmi oldu..Bulanan manzara bir anda duruldu..
Gece derinlemesine inerken bu şehre vakit epey ilerlemişti..Sokakta havlayan köpeklerle, " bozaaa..." diye bağıran adamın sesi vardı sadece..Neden sonra büyük bir patlama sesi duyuldu..Neler olduğunu ne kimse anladı ne de gördü..Büyük bir duman tabakası yayıldı kasvet çöken şehrin üstüne..Cam kırıkları ve ne olduğu bilinmeyen parçalar yağdı kahvenin üstüne..Şehir sustu o gece..Sadece sessizlik konuştu..Bir de içli bir havlama sesi.. Kedinin sobanın yanındaki iniltisi..Sobanın hışırtısı, anaların bir şeylerin olduğuna dair yürek cızırtıları duyuldu kahveden uzakta..Bir kaç itfaiye, bir kaç polis arabası..Büyük bir öykünün ilk ve son olmayacak habercisi..Şehrin içinde yitenlerin buruk hikayesi..Figüranlara biçilmiş rolün anlık karmaşası..Ve tutunamayanlara dair hazin sonlar konuştu o gece son bir kez..Bilinmez bu bir son mu, güzel yaşamlara doğru atılmış bedelli bir yolculuk mu?.Geceye gömüldü , acılar kadar bilinmeyenler de..
Birbirini sevenler ve kardeşliği seçenler neredeler?..Kimse bulamadı o gece iyiliğin yolunu..Kardeşliğe giden türkünün sonunu kimse dillendiremedi o gece..Sanılmasın son geceydi..Kedi sobanın yanında barışı mırıldandı..Yıldızlar dökülse de ansızın, yenileri parladı semada..Güneşe doğru dakikalar kala şehir toparlandı..Hiçbir şey olmamış gibi birbirine kenetlendi güzel insanlar..Oyunlara dalmadan, yarınlara kaydı tüm bakışlar, bir de yere dökülen yıldızlara..Barışı en çok onlar anlattılar..Yıldızlar her defasında daha çok parladılar.Her düşen yıldız, yenisine yol verdi..Yarım kalmasın diye güzel düşler, yıldızlar o gece hiç ağlamadı..Belki diğerleri de hiç kaymadı o gece..Saçıldı sandıklarımız huzura vardı..Kimse bir şey görmedi o gece..Şehir karanlığa karşı kenetlendi o son gecede..Güçlenerek güneşe uyandı insanlık..Ayrımcılığa ve zulme lanet okur gibi doğdu aydınlık..Güneş küstürdü karanlığı sevenleri..Umutla direnenler, hayal kırıklığına uğrattı hileler kuranları..O geceden sonra her yıldıza bir ad koydu birbirini sevenler..
Necmi'ye toparlanmak düştü saçıldığı yerden..O da kahveden yaralı olarak kurtulmuştu herkes gibi..Bombanın etkisiyle hafızasını emanet vermişti sadece....Sevdiceği kaneviçesine bir yıldız işledi o akşam da her akşam gibi..Adını bir kez daha koydu nişanlısının..Yıldızım diye hitap etti ona taa uzaklardan..Kaymadan gel, dümdüz gel diye ekledi gecenin koynundan..
Sabah ajanslar bombadan bahsetti her saat başı..Bomba kahvenin uzağına değil de ya kahveye düşseydi?..Yorumlar peşpeşe birbirini izledi..Allah hain saldırılara fırsat vermedi..Necmi henüz kendinde değildi..Ama yeni hayatıyla o bambaşka biriydi..Bakalım hayat, Necmi'lere nasıl gülecek..Yıldızı zayıf olanlara neler verecek?..İnsanlar birbirini ayırmadan ne zaman sevmeyi bilecek..Kavgasız bir dünyayı ve barışı sevecek?..
Zaman, dedi bir yıldız gökyüzünden..Zaman gerek parlamak için..Aydınlık dedi güneş başka bir yerden, aydınlık olması gerek dünyanın, ışığımı yaymam için..Şehir ara vermeden sürdürdü yoğunluğunu o sabah..Aydınlık için büyüdü yürekler..En çok karanlığı sevenleri korkuttu taşan yürekler..Ne olursa olsun doğrularından ödün vermedi Necmi'ler..
Az önce kahvenin önünde uyanan Necmi'nin ta kendisiydi..Ağrıyan yanlarına inat o yine ilk gülümseyendi...
Şule Meryem Canpolat