• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

-Yıl 2029-

yilmaz27

Ne Mutlu Türküm Diyene
Site Yetkilisi
Süper Moderatör
"GECE" DENİLEN ŞEY YANIBAŞLARINA UZANMIŞTI VE;

"GÜLÜŞLERİ BİRER MERMİ OLSA

SİLAHLARI MUHAKKAK TUTUKLUK YAPACAK OLAN" İKİ ADAMIN;

TAA "CEPLERİ GAZOZ KAPAKLI ÇOCUKLUKLARINDAN" BAŞLAYIP DA,

"DÜNYA ÜZERİNDEKİ YANLIŞLIKLARI DÜZELTMEYE KALKTIKÇA

ONLARA YENİLERİNİ EKLEDİKLERİNİN FARKINDALIĞINDAKİ"

ŞU İHTİYAR HALLERİNE GELİNCEYE DEK YAKMIŞ OLDUKLARI

"SÖZCÜK ÇIRALARINI"

BİRBİR SÖNDÜRMEYE DURDUKLARINI SEYREDİYORDU...

***


Ne zamandır uyuyordu, kestiremiyordu.
Daha doğrusu ne kadardır "şu sızmış haliyle" karavanın ortalık yerinde uzanmış yatıyordu?

Ve, yoldaş olsun diye küçücükken alıp da büyüttüğü Zeus, hangi cüretle kendi bölmesinden çıkmış, karavanın içine kadar girmiş, habire kolunu dürtüyordu.

Bir de Alman Kurt Köpekleri çok akıllı olur derler!

Al işte, yiyeceği fırçalara rağmen nasıl da uyandırmaya çalışıyor onu,
sözümona, "akıllı" bilinen şu ahmak!


"- Bir can dostu gerek bana o karavanda yaşarken" demişti cezaevinden çıktığında.

Karavanda yaşayacaktı bundan sonra ve köpeği de Alman Kurdu olmalı.

Çünki zekidirler.

Adını da Zeus koyacaktı.

Üniversite yıllarında tanıdığı kurt gibi.

O da çok zeki idi.

Güzel köpekti.

Hasan'ı gördüğü an fırlayıp ayağa dikilen ve peşine düşüveren, sevindiğini de elini yüzünü yalamak suretiyle ifade eden, ısırıverecekmiş gibi yapıp da asla dişlemeyerek aklınca oyun oynayan, Hasan ona kızmış - küsmüş - sinirlenmişse de gönlünü almak adına türlü şirinlikler eden, ve haksızlığa uğrayarak azarlanmış ya da tokatlanmışsa da "kalbi kırgın çocuklar gibi" boynunu büküp arkasını dönen, ve Hasan yatıştığında da özür mahiyetinde "-Gel ulan buraya kerata" deyip okşadığında sözleriyle, yılışarak yanında bitiveren bir "alman kurt köpeği" karavan yaşantısında kesinlikle ona eşlik etmeliydi…

Çare yok, sarhoşluktan balona dönmüş gözlerinden birini zar zor açtı Zeus'a fırça atmak için…

Uh! O da ne? Zeus'un günahını almış.

Çünki dürtüp duran o değil, bizzat kendisiydi...

Evet, kendisi!

Koluna hızla bir çimdik attı.

Karşısındaki "Ben" kaybolmuyor, ve canı da yandığına göre demek ki hayal değil!

"İyi de, nasıl ?" diye düşünemeden daha, konuştu "Öteki Ben" ve gözleri de olabildiğine kötü bir ışıkla parıl parıl parlıyordu :

- Kalk bakalım Hasan Efendi!

Azıcık laflayalım seninle bu gece!

Onun sesindeki hemen hissedilen otoriter tondan hafifçe bir rahatsızlığa kapılan Hasan :
- O, o, olur, diyebildi kekeleyerek.

"Öteki ben" birebir kendi mimikleri ve paradokslarıyla destekleyerek konuşmasına başladı.

Şaşkınlığını atamamış oluşunu bira içmeyişine bağladı ve ikisine de birer tane açtı Hasan.

Yorgun bir sesle sormuştu "Öteki Ben" :
- Pazarlık yapıp da birleşme kararı aldığımız geceyi anımsıyor musun?

- Hatırlamaz olur muyum, tabii ki hatırlıyorum.
Çünki dün gibi hala. Neden çıktın içimden, hani kalıcıydın?

- Sabırsız olma Hasan Efendi!
Sıradan Ölümlü (SÖ) olduğunu zırt pırt belli etme!

Hasan, ellerini yumruk yapıp kalçalarına dayayarak :

- Bak sen! Eh, öyle olsun bakalım, konuş hadi, dinliyorum!

Bakışlarında müthiş bir acı ve perişanlık sezilerekten sordu "Öteki Ben" içini derinden bir çekerek :

- Birlikteyken "güzel ve insana layık" bir ömür geçirdik mi sence? Bak 55 bitiyor ve neredeyse 56 yaşındasın. Son 30 yılımız, sana göre, Tanrı ve Nuhoğullarına yakışır biçimde geçti mi?

Hasan duraladı. Her iki gözü de sanki birer melanet kuyusuna dönüşmüş, ve tüyleri ürperten birer hareketli yuvarlak haline gelmişti :

- Yahu bir de karşıma geçmiş soruyor musun DoH? Mahvettin hayatımı o birleştiğimiz geceden sonra be! Öyle gaddar ettin ki beni; "iyilik" üzerine tek bir duyguyu bile hissedemedim içimde onca yıl.

Yaptıklarımın acısını bile çekemez - yaşayamaz halde geçti tüm ömrüm!”

Hafifçe gülümseyerek ve Hasan'ı temin edecek bir şekilde başını yavaşça sallayarak cevap verdi DevilofHacker :

- Sana bir sır vereyim mi? Birleşme gecesi falan yoktu ki!

Birkaç kez yutkunup, kurumuş ağzında dilini harekete geçirmeye çalışarak dedi ki Hasan:

- Saçmalama. O gece de şu anki kadar gerçekti ve sen beni içime girerek esir aldın.
Sen ki, sen de o "muamma" insanlardandın.

Yaşamındaki hiçbir şeyden hoşnut olmayan, yaratılış hatalarını asla kabul etmeyen, mantık - felsefe - vicdan kurallarını en yanlış biçimde uygulayarak kendi kendini mutsuz eden tiplerdendin.

Evet, belki diğerlerinin tümünden bilmemkaç gömlek üstündün, ve diğerlerinin asla sahip olamayacağı kabiliyetlere sahiptin.

Gelgelelim hayattan da, kusursuzluğuna denk biçimde, sana, herşeyi ama herşeyi "en mükemmel şekliyle" vermesini bekledin.

Sıradan Ölümlü'lerden (SÖ) beklediklerin gerçekleşmeyince ve onları "kapasitelerinin üzerindeki bir halde" eğitemeyince, tuttun düşman oldun.

Çünki, hayal kırıklıkların o kadar çoktu ki, ve içindeki hınç öyle güçlüydü ki, intikam almadan yatışmayacaktı. O yüzden döndün dolaştın kötülükler yaptın.

İşin içine beni de kattın. İyi dinle zavallı DoH, ki sana bu şekilde hitap ederken kalbimin çok büyük bir acıma hissiyle ezildiğini de bilmelisin.

Çünki dünya üzerinde hiçbir insan senin kadar layık değildir acınmaya, olamaz...

Hasan devam edecekti ki, DevilofHacker sıkılı yumruklarını birden karavanın direksiyonuna vurarak araya girdi :

"- Kötü olduğum konusunda haklı olabilirsin!

Vicdan doğru beslenmezse bir süre sonra insan kötü, hatta "en kötü" bile olabilir.
Ama dedim ya, "doğru beslenme" gerçekten çok önemli.

Öyleyse bu bizi "insanın kötü olarak doğmayacağı" gerçeğine götürür.

Çünki kötüyü kötü eden toplumdur. Buna anne - babasının yanlış ve tutarsız hareketleriyle şiddet içerikli davranışlarını da eklersek, evlat tabii ki kötü olur.

Öyle bir hale ulaşır ki bir zaman sonra bu duygu, "kötülükten" başka herşey o insana anlamsız ve komik gelir. Vicdanı donuklaşır, yaşamına sürdüğü kara lekeleri de hiçbir fedakarlık - dürüstlüğün de temizleyemeyeceğini iyi bilir.

Ezbere bildiği bir şey de şudur; o konuma vardıktan sonra artık bir alçaktır.
Şerefsiz - aşağılık ve belki de çukurdur.

Çünki, alçağın bile yere göre bir yüksekliği vardır.

İşte ben de tüm bunlarla alnımdan damgalanmıştım ve artık kazımak mümkün değildi.

Oysa çok zeki, belki de en zekiydim ve kötülüğü bildiğim derecede iyiliği de bilirdim.

Eğer beni mecbur etmeselerdi - kendi halime bırakmış olsalardı, sence yine kötülük yanlısı mı olacaktım?

Hı, sevgili Hasan?

Yine insanlara yalanlar - hakaretler - zulümler mi layık görecek, yine katil olacak mıydım?

"Evet" dediğini duyamadım!

Yoksa demedin mi? Diyemezsin ki!

Çünki insanoğlunun kötü - aşağılık olarak doğmadığını sen de iyi biliyorsun.

"Kötülük" hayatın içindedir. Hayat bebeği kucaklar, ve bebek nasibini "iyi veya kötü" sıfatıyla mutlaka alır, sonra da yolunu kendine sunulanla çizer, yaşar..."

Sustu DoH ve kollarını göğsünde birleştirip yine soğuk bir ifadeyle Hasan'ın yanıtını bekledi. Hasan, dişlerini tümüyle gıcırdatan vahşice bir fısıltıyla :

"- İyi de, bunca akıllıyken, ve zekan tüm diğerlerinin çok üstündeyken, kendine telkinlerde hatta tehditlerde bulunamaz mıydın?

Mantığının ve yüreğinin sana okkalı bir "şefkat tokadı" atmasını sağlayamaz mıydın? Bunu istemiş olsaydın, pekala başarırdın!!!"

Hasan da çok zekiydi ve DoH'un iddialarının tümünü son sorusuyla tuzbuz edip dağıtabilmişti.

DevilofHacker düşüncelere daldı, beyin muhakemesi yapmaya başladı.

Bunca alçak - bunca aşağılık - bunca vicdansız - bunca gaddar ve acımasız oluşu gözler önündeyken nasıl da yüzü zerre kızarmıyor, nasıl da SÖ'lerin de sık sık başvurduğu "suçla kurtul" basitliğinin ardına saklanıyor, nasıl da o an, Hasan "haklılığını onaylayıverse" sanki vicdanı huzura kavuşacakmış hissine odaklanıyordu. Mümkün müydü peki, asla!..

Yüreğinde, derecesini kendisinin bile tasvir edemeyeceği bir acı hissetti.

O güne dek hiçbir acıyı birkaç saniye dışında barındırmamış olan yüreği titriyordu.

Bu acı DevilofHacker'ı biranda geçmişe sürükledi.

Kendini anca bilmeye başladığı 5'li yaşlarına.

Öyle net öyle detaylı anımsıyordu ki herşeyi.

Bahçede gezinen karıncaları, annesinin konserve kaynattığı gün, eline geçirdiği kor haldeki bir odun parçasıyla önce bacaklarından sonra da çelimsiz bedenlerinin arka kısımlarından başlayarak, aşama aşama, ta kafalarına kadar kızartarak öldürdüğü güne dönüvermişti…

"Peki ya, askerliğim esnasında da hem kendime hem de başkalarına bu denli acımasız oluşuma ne demeli?" diyerek, bir yıldırımdan daha hızlı bir şekilde düşünmeye başladı bütün hayatını...


alinti***KELIMELERIN SIHIRBAZI
 
Top