Deniz kıyısındaki ıssız bir evde, genç ressam Elif, yalnızlığıyla boğuşuyordu. Yaratıcılığın esiriydi; resimlerine kendini, özlemlerini, kırgınlıklarını yansıtıyordu. Tuvallerine aktardığı renklerin yoğunluğu, yalnızlığının derinliğini anlatıyordu. Her gün gün batımında deniz kıyısında yürüyüp, gelen dalgalarla kendi içindeki fırtınaları özdeşleştiriyordu. İçindeki yalnızlık denizi taşardı, tüm kıyıları ve yüzeyleri kaplardı onu.Bir gün, küçük, hasarlı bir yelkenli tekne kıyıya vurdu. Tekne içinde, sakat bir adam vardı. Adı Mert’ti. Bir fırtınada yaralanmış ve kaçış şansı olmayan, mahsur kalmıştı teknesinde.
Elif, Mert'i evine götürdü. Yaralarını sardı, ona baktı. Mert'in gözlerinde gördüğü şey ise onu, çoktan boğmaya başlayan yalnızlık denizinden kurtardı. Mert, yaşadığı travmaları bir hikaye gibi anlattı, tüm açıklığı ve sıcaklığıyla, umutsuzluğun tam ortasında yükselen nadir bir hikayeydi yaşadıkları.
Günler haftalara dönüştü. Elif, Mert’i resmetti. İlk başlarda, resme sadece Mert'in yaralı vücudunu, yaralı ruhunu yansıtmıştı, tuvale yalnızca yaralarını kazıdıydı fırçasıyla. Ancak sonra, Mert’in kahkahalarını, onun anlattığı hikayelerdeki umudu de görmüştü resimlerde; iyileşen yüzünün derinliğindeki neşeyi, anlatılmayan öykülere dokunulmuş sessizliğe. Mert'in anlatımı da Elif'in sanatına yepyeni bir ruh katmıştı. Resimlerinde iyileşen, tamir olan yaraların da güzel olduğunu, yeniden başlayabileceğimiz umudun tazelik duygusunun sıcaklığını aktardı tuvale.
Elif'in resimleri değişti. Yalnızlığın karanlığı yerini umuda, dostluğa bırakmıştı. Mert’in varlığı, Elif’in evine yalnızca bakımı, ilgiyi değil aynı zamanda insanın gücünü de getirdi. Bu güç sadece onu desteklemek değil, daha iyi yaşam koşullarını kendi elleriyle, yetenekleriyle oluşturma, kendi hayallerinin gerçekleşmesidir dedi.
Elif ve Mert birbirlerine iyileşmeyi öğrettiler. Elif, Mert'in yalnızlığını tuval üzerine taşıdı, ve her iki taraftaki travmayı birbirleriyle iyileştirmeyi öğrendiler. Sanat, artık Elif’in yalnızlığının yankısı değil, Elif ve Mert’in birlikte yarattıkları yeni bir hayattı. Birlikte fırtınaların ortasında batmış hayallerini tamir ettiler, hayatta yeniden buldukları gücü birbirlerine güven duymaları için yansıtmış oldular. Yaşamlarına, umuda yüzen birlikteliğin güvenle süslediği hayalleri aksettirmeyi başardılar. Denizin sakin suları şimdi kalplerine doğru estiği yelkenin sıcak rüzgarlarıyla eşit uyum sağlamıştı, iki sevgiliye hayattan umut umut bir şekilde umut eden, umudu paylaşan insanların şarkısıydı bunlar.
Bir gün, Mert'in tamir ettiği yelkenli hazır olduğunda; o daha da iyi bir yelkenliydi çünkü bu tekne yalnızlığını yıkmış, yaşamının yarım kalmış anlarını yeniden kurmuş, tüm o kırık yerlerini, umut dolu eline yediği, özlediği mutluluğun güzel dokunuşuyla tamir ederek; yelken açtığı o gün; Mert; kendi iyileşme yolculuğunda yanında Elif'in olduğunu hatırlayacak, tüm hayallerinde bir ömür boyu güç bulacaktı, ikisi için sonsuza dek güzel gecelere açılacaktı. Elif ve Mert için yalnızlık yalnızca geçmişte kalmış bir anıydı.