Ünlü Sosyologlar ve hayatları

Suskun

V.I.P
V.I.P
Prof. Dr. Mustafa E. ERKAL

1944 İstanbul doğumludur. Orta Öğrenimini Maarif Kolejinde, yüksek öğrenimini İktisadi ve İdari Bilimler Yüksek Okulu’nda tamamlamıştır. 1967’de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne asistan olarak girmiştir. Ord. Prof. Dr. Z.F. Fındıkoğlu’na asistanlık yapmıştır. 1972’de “Bölgelerarası Dengesizlik” teziyle doktor, 1977’de “Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri” teziyle doçent, 1988’de de profesör olmuştur.

mnQKJG5.jpg


1976 Haziran’ında yurt dışına araştırma ve inceleme için giden Erkal 6 ay Londra Oxford’da inceleme ve araştırmalar yapmış, Doçentlik hazırlıklarını ihmal etmiştir. 1977 yılında hazırladığı “Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri” isimli Eğitim Sosyolojisi ve Eğitim Ekonomisi ağırlıklı Doçent olmuştur.

1988’de Paris’te, 1989’da Yugoslavya Bled’de yapılan milletlerarası UNESCO toplantılarında ülkemizi birer tebliğle temsil etmiştir. 1992 yılında Hollanda’da yapılan Avrupa Konseyi’nin “Avrupa’da Etnik ve Cemaat İlişkileri” konulu toplantısına tebliğiyle katılmıştır.

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi dışında dönem dönem Harp Akademilerinde, Gazi Üniversitesi’nde, Karadeniz Teknik (İktisadi ve İdari Bilimler Yüksek Okulu) ve Marmara Üniversitelerinde de derslere girmiştir ve konferansçı olarak bulunmuştur.

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü ve İktisat Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı, Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi Müdürü, İstanbul Üniversitesi Senato Üyesi, Aydınlar Ocağı Genel Başkanı ve İstanbul Türk Ocağı üyesi olan Prof. Dr. Erkal’ın yayınlanmış ve birçok baskı yapmış 16 kitabı ve 700 civarında makalesi vardır. Halen Yeniçağ Gazetesi’nde Pazar günleri makaleleri yayınlanmaktadır.

Prof. Dr. Erkal evli ve üç çocukludur.

Dikkat Çeken Bazı Kitapları:


* Sosyoloji (Toplumbilimi) (İlaveli, 14. Baskı), İst. 2009.
* Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri, İst. 1978.
* Bölgelerarası Dengesizlik ve Doğu Kalkınması, (2. Baskı), İst. 1978.
* Sosyal Meselelerimiz ve Sosyal Değişme, Ankara 1984.
* Bölge Açısından Az Gelişmişlik, İst. 1990.
* Etnik Tuzak, (5. Baskı), İst. 1997.
* Sosyolojik Açıdan Spor, (3. Baskı), İst. 1998.
* İktisadi Kalkınmanın Kültür Temelleri, (5. Baskı), İst. 2000.
* Türk Kültüründe Hoşgörü, İst. 2000.
* Merkez Binanın Penceresinden, İst. 2003.
* Küreselleşme, Etniklik, Çokkültürlülük, İst. 2005.
* Türkiye’de Yolsuzluğun Sosyo-Ekonomik Nedenleri, Etkileri ve Çözüm Önerileri, (Ortak Eser), İst. 2001.
* Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü, (Ortak Eser), İst. 1997.
* Yol Ayrımındaki Ülke, İst. 2007.
* Etnik Tuzak Kimlik ve Açılımlar, İst. 2010.
 

Suskun

V.I.P
V.I.P
niyazi_berkes.jpg

Niyazi Berkes


Hayatı ve çalışmaları


Kıbrıs’ın Lefkoşa kentinde doğdu. Lefkoşa'da başladığı orta öğrenimini, İstanbul Erkek Lisesi'nde tamamladı. İstanbul Erkek Lisesi'nden sonra 1931'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitirdi (1931). Bir süre değişik işlerde çalıştı ve 1935'te İ.Ü. Edebiyat Fakütesi'nde sosyoloji asistanı oldu. Aynı yıl, Behice Boran'la birlikte ABD'de Chicago Üniversitesi'ne toplumbilim çalışmaları için gitti. 1939'da Türkiye'ye döndü, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde sosyoloji doçenti olarak göreve başladı. O dönemde "solculukla" ve "komünistlikle" suçlandı. 1948'de DTCF'nin tasfiyesi sırasında Pertev Naili Boratav ve Behice Boran'la birlikte Niyazi Berkes'i de görevinden uzaklaştırıldı.


1952'de Kanada Mc Gill Üniversitesi'nde öğretim üyeliğine başladı ve aynı üniversitede

Türkiye'nin tarihsel ve toplumsal evrimiyle ilgili sayısız çalışmalar yapan Berkes, 1975 yılında emekli oldu ve İngiltere'ye yerleşti.
102544_2.jpg

Eserleri hakkında
Özellikle Türkiye’nin Osmanlı İmparatorluğu döneminden günümüze dek geçirdiği değişimler üzerine araştırmalar ve bunlara ek olarak da kuramsal toplumbilim çalışmaları yaptı. 1942’de yazdığı Bazı Ankara Köyleri Üzerine Araştırma adlı alan çalışması toplumbilim alanında Türkiye’de yayımlanan ilk monografilerden biridir.

Türkiye’de Çağdaşlaşma (1973) adlı çalışması ise toplumbilim alanında en önemli yapıtlarından biridir. Ayrıca 100 Soruda Türkiye İktisat Tarihi adlı 2 ciltlik çalışmasında toplumun ekonomik düzenini devlet-toplum ilişkileri açısından ele almıştır.

Yazarın diğer önemli eserleri arasında, Siyasi Partiler (1964), Batıcılık, Ulusçuluk ve Toplumsal Devrimler (1965), Arap Dünyasında İslamiyet, Milliyetçilik ve Sosyalizm (1969), Atatürk ve Devrimler (1982), Teokrasi ve Laiklik (1984) yer alır. Öte yandan, İletişim Yayınları'ndan çıkan Unutulan Yıllar adlı kitabında da (yayına hazırlayan Ruşen Sezer) 1940'lı yılların siyasal ve entelektüel ortamını anlatmaktadır.

Ayrıca Ziya Gökalp'in denemelerinden yaptığı çevirileri bir kitapta Turkish Nationalism and Civilization toplayıp İngiltere'de yayınlamıştır (1959).
 

Suskun

V.I.P
V.I.P
Norbert Elias
Norbert Elias Yahudi bir ailenin tek çocuğu olarak 1897’de Breslau’da doğdu. 1990’da Amsterdam’da öldü. K. Jaspers, E. Husserl ve R. Höningswald’in öğrencisi oldu. A. Weber ve K. Mannheim ile birlikte çalıştı. 1993’te Almanya’dan ayrılarak İngiltere’ye yerleşti. 1954-1962 yılları arasında Leicester Üniversitesi’nin Sosyoloji Bölümü’nde görev yaptı. 1965’te Almanya’ya döndü. Münster, Konstanz ve Aachen üniversitelerinde dersler verdi. 1984’ten sonra Amsterdam’da yaşamaya başladı. 1939’da İsviçre’de yayımlanan Uygarlık Süreci uzunca bir süre tanınmayan bir yapıt oarak kaldı. 1969 baskısı da pek dikkat çekmedi, ama kitabın 1976’da Almanya’da yapılan ikinci baskısı, Elias’ın sosyolojinin klasikleri arasına katılmasını sağladı. Uygarlık sürecinin ilk cildi ‘‘Batılı Dünyaevi Üst Tabakalarının Davranışlarındaki Değişmeler’’ İletişim yayınları tarafından 2000 yılında yayımlandı. 1997’de Adorno Ödülü’nü aldı.

YAZDIĞI KİTAPLAR
Norbert Elias’ın başyapıtı Uygarlık Süreci kadri sonradan bilinen nadir kitaplardan biridir. İlk kez 1939’da İsviçre’de yayımlandığında kimselerin ilgisini çekmedi. 1969’da yapılan ikinci baskısı da pek dikkat çekmedi. Kitabın değeri ancak 1976’da Almanya’da yayımlandığında anlaşıldı ve Elias’a sosyolojinin klasikleri arasındaki hakkettiği yerini kazandırdı. Kitabın başarısı yazarın ölümünden sonra da devam etti ve Uygarlık Süreci 1997’de Adorno Ödülü’ne değer bulundu.

Modernleşme süreciyle ilgili analizlere yeni bir bakış açısı ve veriler kazandıran Elias, iki ciltlik bu önemli eserinin ilk cildinde, uygarlık ve kültür kavramlarının sosyal anlamda tarihsel oluşumunu inceliyor. Sözkonusu sosyo-oluşumun önemli veçhelerinden birini, uygarlık-kültür karşıtlığı ve bu karşıtlığın aşılması olarak vurguluyor, Elias. Kitapta, uygarlık insan davranışlarının özel bir değişim biçimi olarak ele alınırken, gündelik davranışların, adab-ı muaşeretin, doğal ihtiyaçlarla ilgili tavırların ve değer ölçülerinin değişimi inceleniyor. Duygu denetim modelleri ve standartları ile, utanma ve sıkılma sınırlarındaki gelişmeler, Elias’ın el attığı ilginç konulardan sadece ikisi.

Sosyologlar tarafından yanlış dilde, yanlış ülkede ve yanlış zamanda yayımlanmış bir başyapıt olarak değerlendirilen Uygarlık Süreci, sosyal adap, yemek yeme âdetleri, oturup kalma, selâmlaşma gibi gündelik yaşamın pek çok ayrıntısını tarihî boyutlarıyla inceliyor. Zihniyet, maddi yaşam, tüketim biçimleri gibi alanları şekillendiren iktidar süreçleri; utanma, yüz kızarması gibi benzeri duyguların tarihi Elias’ın zengin ilgi alanlarından bazıları. Elias’ı diğer sosyal bilimcilerden ve de tarihçilerden ayıran en önemli farklılık, ele aldığı bütün bu konuları uygarlık kavramı ekseninde çözümlemesi ve çok güçlü bir anlatıma sahip olması. Özetle Uygarlık Süreci, insan-bilimleri literatürünün, onun da ötesinde modern düşüncenin öncü ve kalıcı ürünlerinden birisi, belki de en önemlisidir.

Norbert Elias’ın, modernleşme sürecine ilişkin literatürün klasiklerinden olan Uygarlık Süreci’nin ikinci cildi, konusunun daha genel düzeyde bir tarihsel yorumuna yoğunlaşmaktadır. Elias, başyapıtının bu cildinde, uygarlık sürecinin Ortaçağ boyunca sosyo-oluşumunu, yani, uygar davranış kalıplarının oluşumuna zemin hazırlayan siyasal, iktisadî ve toplumsal dönüşümleri ele alıyor. Bu dönüşümün ana unsurlarını özetlersek: Vergi ve güç tekelinin oluşması... Böylelikle devlet yapılarının merkezileşmesi... Saraylı toplumu içinde gelişen “kibarlığın”, “nezih/iyi toplum”un yaygınlaşarak “halka inmesi”... Şiddeti ve “yoğun duyguları” kontrol altına almaya dönük davranışın, “kendini tutma” alışkanlığının kökleşmesi... Bu arada kadınlara davranışın yavaş yavaş “barbarlıktan” uzaklaşması... Kitapta sözkonusu edilen değişimlerin anlatımında “yavaşlık” sıfatının çok sık kullanıldığı dikkat çekecektir. Elias, modernleşme sürecinin ve uygarlaşmanın, yavaş yavaş ilerleyen bir süreç olduğunu özellikle vurgular.
 

Suskun

V.I.P
V.I.P
PROF. DR. ORHAN TÜRKDOGAN

1926 yılında Malatya'da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini bu ilde tamamladı. 1955 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe ve Sosyoloji bölümünden mezun oldu.1955-59 yılları arasında Malatya Lisesi felsefe öğretmenliğinde bulundu.1959 yılında Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji asistanlığına atandı.1962 yılında yılında Doktor,1967 yılında Doçent ve 1971 yılında da Profesörlük ünvanını aldı.

Türkdoğan, 1962-64 yıllarında ABD'nin Nebraska ve Missouri üniversitelerinde “yenliğin yayılması”,”Sağlık-Hastalık Sistemi”(Medical Sociology) ve “etnik gruplar” üzerindeki araştırmalarını sürdürdü.

1971 yılında,Alman Devletinin davetlisi olarak,Hohenheim Üniversitesi'nde birinci kuşak Türk işçileri üzerinde araştırmalarını yürüttü.Yine,1980'de Alman Devletinin isteği üzerine, ayni Üniversitede,ikinci kuşak Türk işçilerinin toplumsal uyumsuzluk ve kültürel entegrasyon gibi temel sorunlarını incelmemiştir.

1980 yılında terör ve şiddet olayları ile ilgili olarak, kaynak araştırmaları için St. Andrews/ İskoçya üniversitesinde görev almış ve yerel terör örgütlerinin stratejilerini inceleyerek, ülkemiz terör ve şiddet olaylanrının sosyal ve antropolojik yönleriyle olan bağlantılı bir araştırma yürütmüştür.

1985-1995 yıllarında,Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi'nin kuruluşu ve oluşumunda on yıl süreyle görevini yürütmüş ve 1995-2004 döneminde, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü İşletme Fakültesinde görevini sürdürmüş ve bu Enstitüden emekli olmuştur…

Türkdoğan, 1959 yılından itibaren ülkemizde yaşayan Rus kökenli Molakanlar, Estonlar,Kozaklar, Polonezler,Süryaniler gibi dış etnik gruplar yanında,yerel Kürt ve Zaza halkları üzerindeki saha araştırmalarını da sürdürmüş ve ilk kez ülkemizde yaşayan tüm yerli-yabancı etnik grupların sosyal varlık alanlarını 1995 yılında Etnik Sosyoloji adı altında yayınlamıştır.Ayrıca,17 il ve 45 ocakta yaşayan Alevi-Bektaşi grupları ile Doğu-Güneydoğu yörelerinde egemen olan 21 kadar kabile ve aşiret kuruluşlarını da yine aralarında yaşayarak,1995 ve 1997 yıllarında yayınlamıştır.

Prof.Dr.Türkdoğan, 2008 yılında da Türkiye Büyük Millet Meclisi onur ödülüne layık görülmüştür.1995-2010 yılları arasında ise Timaş Yayınevi 11, İ.Q.Yayınevi 19,Milli Eğitim Bakanlığı da 2 adet kitabını yayınlamıştır.

Yazarın Kitapları

* Alevi-Bektaşi Kimliği
* Aydınlıktakiler ve Karanlıktakiler
* Bilimsel Araştırma Metodolojisi
* Etnik Sosyoloji
* Osmanlı'dan Günümüze Türk Toplum Yapısı
* Türk Sanayi Toplumu
* Türk Toplumunda Aydın Sınıfın Anatomisi
* Türk Toplumunda Zazalar ve Kürtler
 

Suskun

V.I.P
V.I.P
Prens Sabahattin (1877-1948) Osmanlı İmparatorluğunun II. Meşrutiyet döneminde yaşamış ünlü siyasetçi ve düşünür. Adem-i Merkeziyetçilik adını verdiği siyasi düşünceyi savunmuştur.

prens_sabahattin.jpg

Yaşamı

Prens Sabahattin 1877 yılında İstanbul'da doğdu. Annesi Osmanlı padişahı Abdülmecit'in kızı ve II. Abdülhamit'in kızkardeşi Seniha Sultan, babası ise Kaptan-ı Derya Gürcü Halil Rifat Paşa'nın oğlu Damat Mahmud Celalettin Paşa'ydı. Mahmut Celalettin Paşa Adliye nezaretinde görev yaptı. Ancak padişah II. Abdülhamit Mahmut Celalettin Paşa'nın V. Murat'ı tekrar tahta çıkartma yanlısı olduğundan kuşkulanmaktaydı. Evlerinin padişahın adamları tarafından sürekli gözlem altında bulunması, padişahın uyguladığı siyasetlere karşı olması gibi nedenlerle Prens Sabahattin'in ailesi 1899 yılında İstanbul'u terkederek Fransa'ya yerleşti.

Prens Sabahattin yaşamı boyunca 3 defa İstanbul'a geldi. Yurtdışında yoğun bir şekilde kitaplar yazdı, siyaset yaptı, Osmanlı siyasetini kendi görüşleri yönünde etkilemeye çalıştı. Liberal görüşleri savunan Ahrar Fırkası'nı destekledi ve perde arkasından yönetti. Osmanlı Hanedanına karşı olması ve Jön Türklerle birlikte çalışmasına rağmen 1924 yılında Osmanlı Hanedanı üyelerinin yurtdışı edilmesine ilişkin yasa gereğince Türkiye'yi terk etmek zorunda kaldı. 1948 yılında İsviçre'nin Neuchâtel kentinde öldü. 1952 yılında cenazesi Türkiye'ye getirilerek İstanbul'un Eyüp semtinde babasının yanına gömüldü...
Sosyoloji anlayışı


Prens Sabahattin, kendisi gibi ilk Türk sosyologlarından olan ve Durkheimci toplum görüşünü benimseyen Ziya Gökalp'in merkeziyetçi fikirlerinin aksine adem-i merkeziyetçi bir anlayışla ferdin görüş ve davranışlarını ve kişisel hürriyeti toplumsal menfaatin önünde tutmuştur. Mamafih, Sabahattin, Cumhuriyetin ilk ideologlarından olan Ziya Gökalp'in aksine Türkiye'de siyasi ve akademik alanda kendisini takip eden herhangi bir akım başlatamamıştır.
Eserleri

Kitapları

* Türkiye Nasıl Kurtarılabilir?
* Teşebbüs-ü Şahsi ve Tevsi-i Mezuniyet Hakkında Bir İzah
* Teşebbüs-ü Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Hakkında İkinci Bir İzah
* İttihat ve Terakki Cemiyetine Açık Mektuplar, Mesleğimiz Hakkında Üçüncü ve Son Bir İzah
 

Suskun

V.I.P
V.I.P
Ralf Dahrendorf
Hayatı ve Kullandığı Temel Kavramlar

1929'da Hamburg'da doğdu. Felsefe klasik filoloji ve sosyoloji dallarında Londra ve Hamburg'da eğitim gördü. Doktorasını felsefe dalında yaptı ayrıca London School of Economics'ten profesör unvanı vardır. Hamburg’daki Tübingen ve Constance Üniversiteleri’nden 1958'den itibaren profesörlük unvanı sahibidir. 1969-1970 arasında Freie Demokratische Partei'den parlamentoya girmiştir. Dışişleri Bakanlığı’nda devlet sekreteri görevini yürütmüştür. 1970'te Brüksel’de Avrupa Komisyonu’na üye olmuştur. 1974-1984 arasında London School of Economics'te başkanlık ve 1987-1997 arasında Oxford Üniversitesi’nde bulunan St.Anthony's College'de dekanlık görevlerini yürütmüştür. 1993'te Kraliçe Elizabeth tarafından kendisine hayat boyu soyluluk unvanı ve Westminster şehri Clare Market Baronluğu -yani Sir- unvanı verilmiştir.

Dahrendorf işlevselciliğin statik tarihsel olmayan yargıları ile Marxizmin eskimiş ideolojik tarihçiliğine karşı çıkmıştı (Swingewood 1998: 371). Ayrıca değişme konusunu açıklamadaki yetersizliğinden dolayı işlevselciliği ciddi şekilde eleştirmiştir (Poloma 1993: 115). Buradan yola çıkarak meydana getirdiği çalışmalarını iki temel üzerine inşa etmiştir. Bunlardan ilki çatışmanın kaçınılmazlığını iddia ettiği ve onun sebebi olan gücü açıklamaya çalıştığı toplum kuramlarıdır. İkinci olarak da Marx’ta da gördüğümüz çatışmaya sebep olan temel etkenleri açıklama çabası çalışmalarının temelini oluşturur. Dahrendorf tüm bu çalışmaları sırasında güç güç-aktör ilişkisi normlar toplumsal tabakalaşma yetki ve çatışma kavramları üzerinde özellikle durmuştur. Çatışma kavramını tarihsel ve çağdaş süreç içerisinde üstlendiği roller bağlamında birçok faklı açıdan ele almıştır.

dahrendorf%20medium_140x175.JPG

Dahrendorf’ta Güç Norm ve Tabakalaşma


Dahrendorf çatışmayı doğuran etkenlerin en önemlisinin güç olduğunu söyler ve onun güç tanımı Weber’in güç tanımıyla aynıdır. İnsanlar süreç içerisinde çeşitli mevkilere gelirler ve bu durum doğal olarak yöneten-yönetilen ilişkisini doğurur. Hiç kimsenin boyun eğmeyi kabullenmemesi ve farklı mevkilerde yer alan kişi veya grupların çıkarlarının karşı karşıya gelmesi çatışmayı doğuran bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü kimse çıkarlarından vazgeçmek suretiyle gücünü yitirmeyi istemeyecektir.


Dahrendorf’un bu güç tanımı Parsons’ın ve dolayısıyla işlevselci yaklaşımın güç tanımından büyük ölçüde farklıdır. Parsons’ta güç kavramı sistemin sürekliliğini sağlamak amacıyla siyasal gruplarda toplanan ve ihtiyaç duyulduğunda kişilere bu gruplar tarafından bahşedilen bir araçtır. Dahrendorf’a göre güç; ortak iradeyi -örneğin sistemin sürekliliğini- sağlamak için bahşedilen bir araç değil güçlü olanın kendi amaçları doğrultusunda çatışmaya girerek kazanmış olduğu bir özelliktir ve güçlü olmak isteyen bir diğer grup sınıf veya kişi bu gücü yine aynı şekilde çatışma yoluyla elde edebilecektir. Dahrendorf tüm bu önemine karşın güç için mücadeleyi toplumsal hayatın özü olarak kabul etmez. Yine Weber’in izinden giderek güç kavramının toplumsal ilişkiler içerisinde yer alan aktörleri içerdiğini ve herkesin hareketlerinin anlamlı olduğu durumlarda geçerlilik kazandığını söyler. Bu başkalarının hareketlerinden bağımsız hareket edilebilecek zamanlar da olabileceği anlamına gelmektedir ki bu da kimi zaman güç için mücadelenin hiçbir şey ifade etmemesi demektir.

Dahrendorf’un çözümlemeci anlayışının çatışma kuramı ve işlevselcilikten ayrıldığı bir diğer nokta da normların yorumlanmasıdır. Diğer düşünürler normları bütünleşmeyi sağlayan önemli bir faktör olarak görürken Dahrendorf normlar için Marx’ın ideoloji kavramına benzer bir açıklama getirir. Ona göre normlar güç sahipleri tarafından konulmuş ve yine onlar tarafından korunan aslen de güç sahiplerinin çıkarlarını koruyan bir araçtır.

Toplumsal tabakalaşma kavramı Dahrendorf’un üzerinde durduğu bir diğer önemli kavramdır. Kişilerin becerilerinin farklı olmasından ötürü mevkilerin gösterdiği farklılık ile şöhret ve servete dayalı farklılık Dahrendorf’un tabakalaşma kavramının iki farklı boyutunu teşkil eder. Tabakalaşmanın sebebinin güce sahip olanlar tarafından dayatılan normlar olduğunu söyleyen Dahrendorf toplumsal tabakalaşma bazında gücü direkt olarak temele yerleştirmiş olur. Bu tanım işlevselcilerin tabakalaşma tanımıyla karşıttır. İşlevselciler tabakalaşmanın sistemin sürekliliğini sağlamak amacıyla yetenekli kişilerin üst mevkilere çekilmesinden kaynaklandığını iddia etmektedirler (Wallace ve Wolf 2004: 140-142).



ralf_dahrendorf_1426382f.jpg

Çatışma Toplulukları Kuramı


Dahrendorf yetkiler bakımından birbirinden farklılaşan topluluklar sebebiyle sürekli olarak toplumsal çatışmanın devam edeceğini söyler. Onun yetkiden kastı meşru rol ve mevkiye bağlı güçtür ve bu tanım onun Weber’in etkisinde olduğunun bir başka göstergesidir. Çatışmanın taraflarını sınıf olarak adlandıran Dahrendorf bu sınıfları yetkinin farklı dağılımından kaynaklanan gruplar olarak tanımlar. Hükmetme ve hükmedilmenin doğurduğu otorite ilişkileri sınıfların ortaya çıkmasına temel teşkil eder demektedir (Poloma 1993: 119). Yetkinin önemi böylece öne çıkmış olur ve bu sınıfların çıkarları da yetkilerinin olup olmamasına göre gelişir. Bu noktada Marx’tan da faydalanan Dahrendorf mevcut bir çatışmanın sadece iki tarafı ilgilendirdiğini ve önemli bölücünün yetki olduğunu söyler. Yani bütün topluluklar halihazırda çatışma halinde değildirler. Sınıf oluşturmaları ve harekete geçerek çatışmanın iki tarafından biri olmaları için gerçekleşmesi gereken üç temel etken vardır. Bunlar coğrafi birliktelik kolay haberleşme ve karşıt yetki karşısında benzer özelliklere sahip olarak bir araya gelmedir. Bu özelliklere aile tipleri eğitim durumu vb. örnekler verilebilir. Bu şartları sağlayarak topluluk haline gelen insanlar karşıt yetkiye karşı harekete geçip kendi yetkilerini elde etme mücadelesine girerler ve böylece çatışmanın sürekliliği sağlanmış olur (Wallace ve Wolf 2004: 144). Marxist kuramcılar da daha sonraları yönetsel ve denetsel işlevlerin yerine getirilmesini burjuvalık statüsünün en önemli işareti saymakla Dahrendorf’un çalışmalarında önemli bir yer tutan yetkinin bu tayin edici özelliği vurgusuna yaklaşmışlardır(Parkin 1997: 611).

Dahrendorf Marx’tan farklı olarak sınıf mevkisinin kişilerin davranışlarını belirlediği görüşünü reddeder ama sınıf çıkarlarının aynı kültüre mensup kişiler için gerçek olduğunu kabul eder. Bu çıkarların önemli ve gerçek kabul edilmesi harekete geçebilmek açısından önemli psikolojik etkenlerdir. Dahrendorf’un burada eleştirildiği nokta baskıya gereken önemi vermemesidir. Ona göre çatışma toplumdan silinemez ve toplumsal yapının değişimi ve gelişimi için işlevseldir. Önemli olan çatışmanın bastırılmak yerine etkin bir kurumsallaştırma ile düzenlenmesidir (Poloma 1993: 122). Dahrendorf muhalefete yeterli ifade ve hareket özgürlüğü verilmezse çatışmanın bir yerde patlamaya dönüşeceğini söylemektedir ancak tarih boyu baskının muhalefeti baskıyla sindirdiği ve herhangi bir patlamanın da yaşanmadığı sayısız örnek mevcuttur. Aynı şekilde tarihte yukarıda bahsettiğimiz psikolojik gereksinimleri tamamıyla yaşamış ama yine de çatışmaya girmeyip durumunu kabul etmiş çok fazla sanayi öncesi topluluk vardır. Bu anlamda Dahrendorf’un muhalefeti açıklama çabası yetersiz kalmaktadır (Wallace ve Wolf 2004: 145).

Çatışmaların şiddet ve yoğunluğu Dahrendorf’un kuramının diğer önemli kavramlarıdır. Şiddetin boyutu seçilen silahlara yoğunluğu da tarafların harcadığı güce bağlıdır. Şiddet ve yoğunluğu direkt olarak etkileyen üç temel neden vardır. Bunlar; (1) insanların bulundukları her toplulukta aynı tâbiiyet derecesine sahip olmaları (2) mevkilerin çoğulcu veya yukarıdan kabul ettirilmiş olması ve (3) mevkiler arasında hareketliliğin az veya çok olmasıdır. Her toplulukta birilerine tâbi olmak zorunda kalan baskı altında kalan veya mevkiler arası hareket imkanı bulamayan kişi veya gruplar olduğu sürece mücadele ve çatışma yoğun olarak sürecek bu süreçte eldeki imkanlar ve karşılıklı belirlenen resmi/gayrı resmi kurallar çatışmanın şiddetini belirleyecektir (Wallace ve Wolf 2004: 146).

Sanayi sonrası toplumda çatışma sanayi öncesi topluma nazaran daha az yoğun olacaktır çünkü mal sahipliği ile denetim birbirinden ayrılmıştır. İşçi ve idare arasındaki bölünme kesinlikle hafiflememiş fakat kurumsallaşma yoluyla çatışma en alt düzeye indirilmiştir. Dahrendorf’a göre Marxist bir devrimin olamamasının en önemli kuramsal nedeni çatışmaların kurumlaşma aracılığıyla düzenlenmesidir. Bu düzenleme ya da kurumlaşma toplumsal hareketliliği kolaylaştıran ve işçi-işveren ilişkilerini düzenleyen sendikaların ortaya çıkışı ile görülmektedir (Poloma 1993: 118). Bu anlamda artık mülkiyet çatışma kaynağı olmaktan çıkmış yönetsel otoriteye dayalı bir çatışma kaynağı doğmuştur (Parkin 1997: 601).

Çatışmanın devlet bazındaki yansımasıyla ilgili olarak ise Dahrendorf emir veren ve emir alan ilişkisinden söz eder. Emir veren ve hakim durumda olan seçkin sınıfa ek olarak bürokrasi de sürece katılmıştır ve emir alanlara yani yönetilenlere karşı bu sürecin içinde yer almaya başlamıştır (Wallace ve Wolf 2004: 148).

Sonuç


Dahrendorf çoğunluğukla Weber’in kavramlarıyla desteklediği kuramında toplum içindeki çatışmanın nasıl işlevselleştiğini göstermeye çalışmıştır. Bu anlamda çatışma yok edilemeyecek yönetsel ekonomik vb. çeşitli sebeplerle sürekli sınıflara ayrılan toplumda sürekli devam edecektir. Çünkü sınıflaşmanın olduğu yerde çatışmaya dayalı ilişkiler her zaman olacaktır. Çatışmayı doğuran temel sebeplerden birisi –ve en önemlisi- güç için verilen mücadeledir. Gücün elde edilmesi ve daha sonra da karşıt sınıfa karşı kullanımı toplumsal tabakalaşmayı da beraberinde getirir. İlerleyen süreçte ortaya çıkan bürokrasi de hakim sınıfı dışarıdan destekleyen bir güç olarak yapıda yerini almıştır. Tüm bu süreçte Marx’taki kadar başat olmasa da mülkiyet ve ekonomik çıkarlar da etkilidir. Üretim araçlarına sahip olmak güce sahip olmanın bir yoludur ancak tek yolu değildir. Din eğitim durumu vb. artı etkenler de bu sürece etkide bulunabilirler. Dahrendorf’un çatışmaya kazandırdığı bu boyut farklı açılardan bakılabilmesi anlamında olumludur. Çözümlemeye gitmesi ve yeni yorumlar katması onun devrimci değil reformist bir yaklaşım sergilediğinin göstergesidir.
 

Suskun

V.I.P
V.I.P
Robert K.Merton

Robert King Merton (4 Temmuz 1910 - 23 Şubat 2003) ABD'li sosyolog.

Doğu Avrupa göçmeni işçi sınıfından Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Sosyoloji kariyerine Philadelphia'da Temple Üniversitesi'nde George E. Simpson'un rehberliği altında başlamış, Harvard Üniversitesi'nde Pitrim A. Sorokin ile devam etmiştir.

Merton 1939 yılına kadar Harvard'de öğretmenliğini sürdürmüş aynı yıl Tulane Üniversitesi Sosyoloji Bölümünün başkanlığına getirilmiş ve profesör olmuştur. 1941'de Columbia Üniversitesi'ne girmiştir.

Sosyolog Harriet Zuckerman ile evliliği dahil iki kere evlenen Merton'un ilk evliliğinden 1997 Nobel Ekonomi Ödülü sahibi sahibi Robert C. Merton ve iki kızı olmuştur.
Sosyolojideki Yeri


Kariyerinin önemli bir kesimini Colombia Üniversitesi'nde eğitmen olarak geçirip profesör ünvanıyla tamamlayan Robert King Merton "kendi kendini doğrulayan kehanet", "rol modeli" ve "kastedilmeyen sonuçlar" gibi terimleri sosyoloji literatüre kazandırmıştır.

Merton ABD Ulusal Bilimler Akademisine seçilen ilk sosyologlardan biri ve aynı zamanda American Philosophical Society ve kendisini Parsons ödülüyle ödüllendiren American Academy of Arts and Sciences'in de üyesidir.
 

Suskun

V.I.P
V.I.P
serif-mardin-portre.jpg
Şerif Mardin Türk sosyolog ve siyaset bilimcisi.

Hayatı
1927 yılında İstanbul'da doğdu. Galatasaray Lisesi’nde başladığı orta öğrenimini ABD’de tamamladı.

Stanford Üniversitesi Siyasal Bilimler Bölümü mezuniyetinin ardından lisansüstü eğitimini John Hopkins Üniversitesi’nde yaptı. Doktorasını Stanford Üniversitesi'nde Hoover Institute'de “The young Ottoman movement: a study in the evolution of Turkish political thought in the nineteenth century” başlıklı tezle savundu. Aynı tezin genişletilmiş halini 1962 yılında Princeton University Press'ten "The Genesis of The Young Ottoman Thought" adıyla bastırdı. Bu konu üzerindeki çalışmalarını 1964 yılında çıkan diğer eseri "Jön Türklerin Siyasi Fikirleri: 1895-1908" (Türkiye İş Bankası Yayınları) ile taçlandırdı. Bu iki çalışma sonraki çalışma alanını tayin etti ve Türk Modernleşmesi problematiğini genişletecek ayrıntılı makale çalışmaları ile devam etti. 1954-1966 yılları arasında dönemin önemli dergisi olan Forum'da yazarlık yaptı.

Ankara Üniversitesi'nde 13 yıl hocalık yaptıktan sonra Boğaziçi Üniversitesi'nde İktisadi İdari Bilimler Fakültesi'nin kurucu Dekanlığını ve Sosyoloji Bölümü Başkanlığı yaptı (1973). Daha sonra yaklaşık 13 sene Washington'daki American University'de İslam Araştırmaları Merkezi Başkanlığını yürüttü. Sonra Türkiye'ye Sabancı Üniversitesi'ne Tanzimat Dönemi Türk Düşüncesi hakkındaki çalışmalarını geliştirecek bir programın başına döndü. Kendisi halen aynı fakültede çalışmaktadır.
Akademik çalışmaları


1993 yılında ODTÜ Prof. Dr. Mustafa Parlar Eğitim ve Araştırma Vakfı Yılın Bilim Adamı Ödülünü (Prof. Dr. Tekin Dereli ile birlikte)aldı. 1967–1970 yıllarında Türkiye Sosyal Bilimler Derneği (TSBD) kurucu başkanlığı yaptı..Yine 1994 yılında Yeni Demokrasi Hareketi (YDH) kurucu üyesi olarak geçici bir dönem siyasete girdi. Stanford Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi ve Sabancı Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yapmıştır.

Şerif Mardin, ilk olarak 2007 yılı içerisinde Vatan Gazetesi'nden Ruşen Çakır'la yaptığı bir röportajda 'mahalle baskısı' kavramını ortaya attı. Bu kavramla, muhafazakarlaşan bir toplum içerisinde, bu muhafazkarlaşmanın baskın hale gelmesi durumunda "dini" bir hayat tarzını benimsemeyenlerin kendilerini dışlanmış hissedeceklerini ve baskın hale gelen muhafazakarların değerlerinin ağirlık kazanabileceğini anlatmaya çalıştı.
Kitapları


* Din ve İdeoloji
* İdeoloji
* Bediüzzaman Said Nursi Olayı/Modern Türkiye'de Din ve Toplumsal Değişim
* Jön Türklerin Siyasi Fikirleri 1895-1908
* Siyasal ve Sosyal Bilimler
* Türk Modernleşmesi
* Türkiye'de Din ve Siyaset
* Türkiye'de Toplum ve Siyaset
* Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu
* Religion, Society and Modernity in Turkey", Syracuse University Press'ten (2006)
 

Suskun

V.I.P
V.I.P

Talcott_Parsons_%28photo%29.jpg
Talcott Parsons (13 Aralık 1902-8 Mayıs 1979) Amerika'lı sosyolog

1902’de Colorado’da dünyaya gelen Talcott Parsons, 1924 yılında mezun olacağı Amherst Koleji’nde felsefe ve biyoloji okudu. 1925 yılında London School of Economics’e girdi ve burada Bronislaw Malinowski ile çalıştı. Bir yıl sonra Heidelberg Üniversitesi’nden kabul aldı ve bu dönemde, düşünsel seyrini önemli oranda etkileyecek olan Max Weber’in fikirleri ile tanıştı. Son dönem Alman düşüncesindeki kapitalizm analizleri üzerine yazdığı doktora tezi, 1927 yılında kabul edildi. Aynı yıl Harvard Üniversitesi’nde ekonomi dersi vermeye, 1931 yılından itibaren de sosyoloji dersleri okutmaya başladı. 1944’te sosyoloji profesörü oldu. 1946-56 yılları arasında Sosyal İlişkiler Bölümü başkanlığını yürüttü. 1949 yılında Amerikan Sosyoloji Derneği başkanlığı yaptı. Emekli olduğu 1974 yılına kadar Harvard Üniversitesi’nde kaldı. Parsons, en temelde klinik psikoloji ve sosyal antropolojiyi sosyoloji ile birleştiren bir akademik yönelim ortaya koymuştur. Parsons, “eylem” konusuna duyduğu ilginin yanında esasında, geniş boyutlu sistemler ve toplumsal düzen, bütünleşme ve denge sorunları üzerinde durmuştur. "The Social System" en klasik olmuş eseridir.
 

Suskun

V.I.P
V.I.P
Vilfredo_Pareto.jpg

Vilfredo Pareto
Vilfredo Frederico Damaso Pareto​
(d. 15 Temmuz 1848, Paris – ö. 19 Ağustos 1923, Cenova), İtalyan iktisatçısı ve sosyolog. Fizik ve matematik öğrenimi gördükten sonra 1869'da Torino Teknik Üniversitesi'nde fizik doktorası aldı. Demir çelik sanayisinde çalıştı ve ekonomik konularda makaleler yazdı. 1874'te Coğrafya Akademisi'ne seçildi ve 1877'den itibaren ekonomik teorilerle ilgili eserlerini yayınlamaya, 1894'te Lozan Üniversitesi'nde Leon Walras'dan boşalan ekonomi politik kürsüsünde ders vermeye başladı.

1912'ye kadar iktisadi konularda yazan Pareto, Walras'la birlikte Lozan Ekolü'nün kurucusu olarak bilinir. İktisat Teorisi'ne matematik analiz metotlarını uygulamıştır. Maliyetler, üretim ve değer teorilerine yeni anlayışlar getirmiştir. Zaman ve mekana bağlı olmaksızın bütün ülkelerde gelir dağılımını gösteren eğrilerin üst kademelerindeki eğiminin hep aynı kaldığını ifade eden Pareto Kanununu tanımlamıştır.
Eserleri
* Seçkinlerin Yükselişi ve Düşüşü (1901) ISBN 975-8717-14-6
* Sosyalist Sistemler (1902-1903)
* Ekonomi Politik Elkitabı (1906)
* Genel Sosyoloji Dersleri (1916)
 
Top