Türkiye’nin Yağış Koşulları

dderya

kOkOşŞ
V.I.P
Türkiye’nin Yağış Koşulları

Türkiye, Akdeniz iklim bölgesinde yer aldığı için, yağış yönünden yazlan kurak, kışlan yağışlı bir iklime sahiptir. Türkiye'de yazın yaşanan kuraklık normal bir olaydır. Ama kışın yaşanan kuraklık ülkemiz için onarılamayacak sorunlar doğurabilir. Aynca Türkiye, sahip olduğu fizikî coğrafya özellikleri nedeniyle yalnızca kışın değil ilkbahar, sonbahar sonları ve yaz başlarında da önemli ölçüde yağışın görüldüğü bir ülkedir. Başka bir ifadeyle Türkiye’de her 3 türde (orografik, cephesel ve konveksiyonel) yağışlar görülebilir. Kjş mevsimi dışında görülen yağışların çok büyük bir kısmı konveksiyonel ve orografik yağışlardır. Ancak sınırlı ölçüde cephesel yağışlar da etkili olur.

Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinde cephesel ve orografik yağışlar hakimdir. Buna karşılık Trakya'nın iç kesimleri, Orta ve Doğu Anadolu bölgelerinde cephesel yağışların yanında orografik ve lokal konvektif (kırkikindi) yağışlar da görülmektedir.

Doğal olarak kış yağışları, Orta ve Doğu bölgelerimiz ile yüksek kesimlede genellikle kar şeklinde olurken, kıyı bölgelerimizde ve yükseltisi az olan alanlarda yağmur şeklinde olmaktadır. Buna karşılık kış mevsimi dışında, atmosferin yere yakın kısımlannın aşın ısınmasına bağlı olarak meydana gelen konvektif yağışlar ise yağmur şeklindedir.

Türkiye, kışları yağışlı bir iklime sahip olduğu için, kış yağışlarının oluşum koşullan hakkında kısaca bilgi vermek yararlı olacaktır.

Türkiye’de kışın görülen yağışların ana kaynağı, Atlas Okyanusu denizel polar (rnP) ve Akdeniz oluşumlu Akdeniz hava kütlesi (Med) dir. Bu nemli hava kütleleri İzlanda Alçak Basıncı ve buna bağlı cephe sistemleri ile Akdeniz Alçak Basınçtan ve bunlara bağlı cephe sistemleri tarafından taşınmakta ve coğrafi bağlı olarak da ülkenin değişik miktarda yağışa İdeden olmaktadır. Sibirya kökenli karasal polar hava kütlesinin Akdeniz'de- tropikal kütleleriyle karşılaşması sonucu oluşan alçak basınç ve cephe sisteminde görülen yağışların bir diğer kaynağıdır.

Bu sistemlerin soğuk mevsimde beklenilen yerde, zamanda ve biçimde etkili olmaları durumunda, kuraklık söz konusu olmamakta, istenilen etkinlikte ve zamanda görülmemeleri sonucunda ise, kış kuraklığı yaşanmaktadır.

Bir yerin iklimi ve özellikle de yağış durumu incelenirken, toplumu sosyo-ekonomik ve kültürel bakımdan olumsuz yönde etkileyen kuraklıktan da söz etmek gerekir.

Hele Türkiye gibi yarı kurak iklim koşullarına sahip, tarımı ve su kaynaklan büyük ölçüde yağışa bağlı olan bir ülke söz konusu ise, kuraklığın önemi daha da artmaktadır. Bunun için kuraklık konusu üzerinde ayrıntılı olarak durmak gerekir.

Doğu, Orta ve Güneydoğu Anadolu, nemli hava kütlelerinin etkisine kapalı olduğu için buraları, genel olarak kuraklığın sık ve yaygın şekilde görüldüğü bölgelerdir.

Türkiye’de yaşanan yaz kuraklığının nedenleri genel hatlarıyla;

• Kutupsal cephe ile İzlanda Alçak Basıncının yaz aylarında 50° N enleminin kuzeyine çekilmesi ve Azor Yüksek Basıncının Akdeniz ve Orta Avrupa üzerinden Türkiye'yi etkilemesi sonucunda, Türkiye'ye yağış getiren Akdeniz depresyonlarının etkili olamaması.
Muson rejimine bağlı olarak meydana gelen Asya Termik Alçak Basıncının bir uzantısı olan, sıcak ve kuru özellik gösteren Basra Alçak Basıncının yaz mevsimi süresince etkili olması.
Yaz süresince Basra Alçak Basıncı ile Azor Yüksek Basıncının birlikte etkili olmasıdır.

Kışın ve ilkbaharda yaşanan kuraklık ise, Azor Yüksek Basıncının veya Sibirya Yüksek Basıncının, bazan da ikisinin aynı zamanda Türkiye’ye yerleşerek yağış getiren depresyonların girmesine engel olmalarının sonucudur. Bu durumda Türkiye, yeterli yağışı alamamaktadır. Böylece, sözü edilen yüksek basınçların etkisiyle ortaya çıkan yağış azlığına bağlı olarak bir kuraklığın yaşanması söz konusudur. .

Türkiye'nin yağış ve kuraklık koşulları üzerinde etkili olan ve yukarıda açıklanan küresel etmenlerin yanında, yağışın cinsi, şiddeti ve dağılışı üzerinde büyük etkileri olan Yerel fizikî coğrafya etmenlerinden ve bunların etkileyiş biçiminden de kısaca söz etmek, konunun daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Bu konuyu aşağıdaki başlıklarla özetlemek mümkündür:

• Türkiye’nin üç tarafının denizlerle çevrili olması

• Batı Anadolu’da dağların kıyıya dik uzanmaları (Batıdan yağış getiren gezi''. basınçların hareket yönünde uzanmaları),

• Türkiye’nin ortalama yüksekliği 1100metre dolayında (Doğu Anadolu Bölgesi ' de 2000m) ve derin vadilerle yarılmış büyük bir plato özelliğinde olması «Karasalı* özelliği),

• Etrafı dağlarla çevrili depresyonlann ve geniş düzlüklenn yaygın crfarak bulunmasıdır

Akdeniz ve Karadeniz üzerinden gelen nemli havanın, kıyıya paralel olarak uzanan

dağların yamaçları boyunca yükselmesiyle, buralarda kuvvetli orograflk yağışlar oluşmaktadır. Buna karşılık neminin büyük bir kısmını kıyılarda bıraktıktan sonra Orta Doğu Anadolu’ya ulaşan hava, dağların bu bölgelere bakan yamaçlarında alçalırken adyabatik olarak ısınır ve kuru bir özellik kazanır. Onun için bu kuru hava, Orta ve Doğu Anadolu’nun düzlüklerine çok az yağış bırakır.

Subsidansa (alçalıcı hava hareketine) bağlı olarak görülen yağış azalması, nemli havanın, etrafı dağlarla çevrili olan çukur alanlara ve vadi yamaçlarından vadi tabanlanna doğru inmesi sırasında da görülmektedir. Çünkü bu alçalıcı hareket sırasında da hava, ısınır ve kuru bir özellik kazanır. Bu nedenle, Karadeniz dağlanrun güney eteklenndek» derin vadiler, Toros dağlarının kuzey eteklerinde yer alan alçak plato ve ovalar, kurak yarı kurak alanlardır. Karadeniz dağlannın kuytu güney yamaçtan, Kelkit Çayı ve Çoruh ırmağı vadi boyları, yağmur gölgesi durumundaki az yağışlı yörelerdir. Torosların Kuzey yamaçlarında ve Konya Ovası’nda da bu tip alanlar oldukça yaygındır.

kaynak:
Cemalettin Şahin'
in Türkiye Fiziki Coğrafyası kitabı
 
Top