Türkiye'nin Faunası (Türkiye'nin Doğal Hayvan Toplulukları)

Suskun

V.I.P
V.I.P
Türkiye'nin Faunası (Türkiye'nin Doğal Hayvan Toplulukları)

Doğal Hayvan Toplulukları

Ülkemiz fauna bakımından son derece farklı hayvan topluluklarını barındırması ile dikkat çeker. Anadolu yarımadasının kıtalar arasındaki konumu buna başlıca etkendir. Ülkemizin Kuzey ve Güneyinde yer alan bazı hayvan türleri dördüncü zamanda meydana gelen iklim değişikliklerine bağlı olarak Anadolu yarımadası üzerinde kalmış ve böylece tür zenginliği ortaya çıkmıştır. Buna göre ülkemizde mevcut doğal faunayı memeliler, kuşlar, sürüngenler ve kurbağalar yanında, balıklar olmak üzere dört ana grupta ele alabiliriz.

Memeliler
Ülkemizde yer alan başlıca memeli hayvanlar içinde en büyük grubu kemirgenler ile geviş getirenler teşkil eder. Kendi içinde böcekçiller, yarasalar, tavşanımsılar, kemiriciler, etçiller, çift toynaklılar olmak üzere türlere ayrılan bu grup içinde belli başlı hayvanlar ise kirpiler, köstebekler, fareler, yarasalar yanında, kurt, çakal, tilki, sansar, ayı, domuz, geyik, gelincik, sırtlan, dağ keçileri, tavşanlar, sincaplardır.

Kuşlar
Ülkemiz coğrafi bölgeleri çok çeşitli kuşların yaşamaları için son derece elverişli bir ortama sahiptir. Ormanlar, göller, sazlık ve bataklıklar, kıyılar, stepler, dağlar, ovalar, kuşların barınmaları ve üremeleri açısından uygun ortamlardır. Bu bakımdan ülkemizde 400'e yakın kuş türünün varolduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca ülkemiz yerküre üzerinde nesli tükenmek üzere olan türlerin de yaşadığı (kelaynak) bir ülke olmak özelliğindedir. Ülkemizde dikkati çeken başlıca kuş türlerinin varyetelerini ötücüler, ağaçkakangiller, Gökkuzgunumsular, gugukkuşları, baykuşlar, güvercinler, yağmur kuşları, batak kuşları, tavuksular, kartallar, kazsılar, flemingolar, pelikanlar, uzunbacaklılar olarak sıralayabiliriz. Bu varyeteler içinde yer alan türlerin ülkemizde barındığı en elverişli alanlar ise Çamaltı Tuzlası, Sultan Sazlığı, Darıca Kuş Cenneti, Eğridir, Beyşehir, Eber, Akşehir gölleri çevreleri ile Kızılırmak, Yeşilırmak ve Çukurovadaki lagünlerdir.

Sürüngenler ve Kurbağalar
Ülkemiz klimatik şartlardaki farklılıklar nedeniyle farklı coğrafi bölgelerimizde değişik iklim özellikleri gösterir. Bu bakımdan kurbağalar ve sürüngenler yönünden zengin bir görüntü verir. Türkiye'de 80 kadar sürüngen türü yaşar. Bunlardan 8'ini kaplumbağalar, 40'ı kertenkeleler oluştururken 33 kadar türüde yılanlar meydana getirir.

Kurbağalara gelince bunlar genelde ülkemizin her bölgesinde yaygınlık gösterirler, ancak suyu pek fazla terketmeyen ova kurbağası türü diğer türlere nazaran yoğunluk kazanmakla beraber son yıllarda yurt dışına yapılan ihracat nedeniyle sayıları gittikçe azalmaktadır.

Ülkemizde bulunan yılanların çoğu zehirsiz olup insanlar için fazla tehlike arzetmezler. Kırk tür içinde yedi tanesi gerçek zehirli engerek yılanıdır. Yılanlar içinde yavaş hareket eden türler zehirli olurlarken hızlı hareket edenler ise zehirsiz ve zararsızdırlar, bunlar bilakis tarlalardaki zararlı böcek ve fareleri yediklerinden biyolojik mücadelede etkili olurlar.

Tatlı ve Tuzlu Su Faunası (Balıklar)
Üç yönden denizlerle çevrili olan ülkemizde bir taraftan farklı deniz hayvanları popülasyonları ile karşılaşılırken diğer taraftan geniş iç sular alanına sahip olmamız nedeniylede zengin bir tatlısu potansiyeli ile karşı karşıya olduğumuz bir gerçektir. Ancak ülkemiz bu zengin potansiyelden gerektiğince faydalanmamaktadır. Ülkemiz tatlı sularındaki ekonomik değer ifade eden balık türlerini turna, sazan, kefal, alabalık, gümüş ve yayın olarak sayabiliriz. Akdeniz ekosistemi içine giren kıyılarımızda ise 400'e yakın balık türü yaşar. Bunlar içinde Karadenizde karakteristik olarak dikkati çekenler hamsi, mersin, orkinos, zargana, kalkan olurken, Marmara'dakiler ise uskumru, çinekop, lüfer, sarıkanat, palamut ve levrektir. Akdeniz karakteristik türleri içinde ise kılıç, karagöz, çupra, kırlangıç, barbunya, mercan, mezgit, tekir, kalyos, istavrit sayılabilir.

Özet
Ülkemizin sahip olduğu coğrafi bölgelerindeki farklı şartlar doğal olarak değişik hayvan topluluklarına yaşam ortamı olmuştur. Anadolu yarımadasının bir geçiş alanı üzerinde yer alması da ülkemizde yaşayan hayvan türlerinin sayısının fazla olmasının ayrı bir nedenidir. Ayrıca kuvaternerde meydana gelen iklim değişiklikleride kuzeyde ve güneyde yaşayan hayvanların (fauna) ülkemizde barınmalarını sağlamıştır. Buna göre ülkemizde fauna bakımından çeşitli familyalara ait tür zenginliği ile karşılaşılır. Ayrıca üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde 400 balık türünün mevcut olduğu ancak bunlar içinde ticari değeri olanlarının farklı kıyılarımızda fazla sayıda olmadığını söyleyebiliriz.
 

Suskun

V.I.P
V.I.P
Türkiye Faunası

Türkiye faunası, hayvanlar âleminin Türkiye sınırları içerisinde yaşayan üyelerinin tümüdür. Birçok farklı hayvan türünü barındırması ile dikkat çeker. Anadolu'nun Asya ile Avrupa arasındaki konumu bunda başlıca etkendir. Farklı iklim özelliklerinde coğrafi bölgelere sahip olduğu için, florasının diğer Orta Doğu ülkelerine göre daha zengin (850 cins altında toplanan 9.000 tür bitki) olması ise diğer önemli etkendir ve bu yüzden, farklı iklim ve besin ihtiyacı olan birçok hayvan türü kendisine uygun yaşam alanı bulabilmektedir.

Böylece, Türkiye'de yalnızca Akdeniz faunasının değil, Orta ve Doğu Avrupa, Orta Doğu, Kafkaslar ve Arap Yarımadası faunalarının da tipik türleri bulunmaktadır. Ayrıca Avrupa ülkeleri ile karşılaştırıldığında, çok daha fazla memeli tür barındırır ve bu da Türkiye faunasının ne tipik Avrupa faunasına ne de tipik Orta Doğu faunasına kategorize edilebildiğini gösterir.

Türkiye faunasına ait 160 memeli, 418 kuş, 120 sürüngen, 22 kurbağa, 127 tatlısu balığı, 384 deniz balığı olmak üzere toplam 1230 civarında omurgalı tür tanınır. Ama bu türlerin bazıları tamamen tükenmek üzeredir, bazıları da tehlike altında bulunmaktadır.


Son 250 milyon yıl

Bilimsel verilere göre, dünyanın tüm kıtaları günümüzden 250 milyon yıl önce Pangeamemelilerin görülmeye başladığı 65 milyon yıl öncesi, Anadolu yarımadası için de önemli bir tarihtir. Bu süreçte Anadolu yarımadası defalarca Avrupa ile bağlantı kurmuş ve tekrar ayrılmıştır. Böylece Anadolu yarımadasının denizleri de çok kez görünüm değiştirmiş, denizin defalarca yükselip alçalması sonucu, Karadeniz bazen Hazar denizi ile birleşmiş, bazen de diğer denizlere bağlantısı olmayan bir göl hâline gelmiştir. adı verilen tek bir kara parçasından koparak oluşmuştur. Bu tek kıta parçası zamanla parçalanmış ve böylece canlı formların kıtalardaki dağılımı gerçekleşmiştir. Bu parçalanma sürecinde ilk Avrupa'nın son iki milyon yılda geçirdiği buzul devirlerinde soğuktan kaçan hayvan türleri Balkanlar ve Kafkasya üzerinden Anadolu'ya gelmişlerdir. Kuzeyden gelen bu göçlerin yanı sıra güneyden ve doğudan da bazı hayvan türleri Anadolu'ya göç edip yerleşmiştir. Güneyden gelen bazı çöl hayvanları, Anadolu'nun güneyinde bulunan sıradağları aşamayıp sadece güneye yerleşmiştir.


Son 2500 yıl

M.Ö. 300 yıllarında gittikçe büyüyen Roma İmparatorluğu Anadoluyu da sınırları içine almıştır. Romalılar da, kendilerinden evvel hüküm sürmüş halkların başlattığını sürdürerek silah, ev ve gemi yapımı için Anadolu'nun uçsuz bucaksız ormanlarını daraltmaya devam etmişlerdir. Ayrıca Romalıların meşhur sirk gösterilerinde savaş tutsaklarının yanında çok sayıda vahşi hayvan insanlara karşı dövüştürülüp öldürülmüştür. İmparatorluk topraklarından vahşi hayvanların yakalanıp Romaya götürülmesi bol para getiren bir uğraş olmuştur. Aylarca süren yolculuklara çoğu hayvan katlanamayıp yolda ölmüş, sadece onda biri canlı olarak Roma'ya varmış, Roma'da her haftasonu binlerce vahşi hayvan gösterilerde katledilmiştir.

Bu dönemde batı ve güney Avrupa'da, ama özellikle Anadolu'da birçok hayvan türünün soyunun tüketilmiş olduğu kabul edilir. Örneğin: Asya fili.


Memeliler (Mammalia)

Bugün bilimsel çalışmalar göstermiştir ki dünyamız 5 milyar yaşındadır ve ilk canlılık günümüzden 800 milyon yıl önce yeryüzünde görülmeye başlamıştır. Bu tarihten günümüze doğru geldiğimizde yani fosil materyalinin yaşı takip edilerek günümüze doğru yaklaştığımızda 400-300 milyon ilk önce denizlerde balıkların, 250 milyon yıl önce ise sürüngenlerin, kuşların yeryüzünde görülmeye başladığını bulunan fosillerden anlıyoruz. Bu gelişim süreci içerisinde yeryüzündeki memelilerin ilk kez ortaya çıkışı günümüzden 65 milyon yıl öncesine dayanmaktadır. Bu noktadan itibaren içerisinde bulunduğumuz tür çeşitliliğine doğru bir gelişim olmuş ve şu anda sizlerin de gördüğü, bildiği memeli türleri yeryüzünde yerlerini almıştır. Ancak bu gelişim sırasında yeryüzünde memelilerin dağılımını etkileyen çok önemli azı jeolojik olay meydana gelmiştir. Günümüzden 250 milyon yıl önce dünyanın tek bir kara parçasından meydana geldiğini artık biliyoruz. Bu tek kıta parçası günümüze doğru olan süreçte parçalanmış ve bu bağlı olarak canlı formlarının kıtalardaki dağılımı gerçekleşmiştir. Bu parçalanma süreçinde özellikle ilk memelilerin görülmeye başladığı 65 milyon yıl öncesi Anadolu yarım adası içinde önemli bir tarih olma özelliğini korumaktadır. Bu tarihten itibaren günümüze kadar Anadolu yarım adası defalarca Avrupa kıtası ile karasal bağlantı kurmuş veya bu kıtadan ayrı kalmıştır. Bunun yanında Anadolu bu süreç içerisinde Akdeniz ve Kızıldenizin birleşmesiyle de birkaç kez Arap yarımadasıyla olan bağlantısını kaybetmiş ve yeniden kurmuştur. Bu karasal hareketlerin yanında Memelilerin Anadolu’daki yayılışını etkileyen diğer önemli bir gelişme iklimde olmuştur. Son 2 milyon yıl içinde Avrupa en az 4 kez buzul devri yaşamış bu devirlerin herbirinde soğuktan kaçan hayvan türleri Avrupa ve Kafkasya üzerinden Anadolu’ya girmişlerdir. Bu Kuzeyden olan göçlerin yanında güneyden de bazı hayvan türleri yayılış alanlarını bizim Güney sınırlarımıza kadar genişletmişler ve Anadolu’nun tür zenginliğinin oluşmasına katkı sağlamışlardır. Bu bakımdan Anadolu Kuzeyden soğuktan kaçan türler için bir sığınak ve geçiş alanı oluşturmuştur. Bu yayılış sırasında özellikle Güneyden gelen çöl kökenli bazı türler Anadolu(nun yüksek dağ silsilelerini aşamayarak yayılışlarını sadece Güney Doğu Anadolu ile sınırlı tutmuşlardır. Bu bakımdan gerek Kuzeyden gelen gerekse güneyden gelen türler için Anadolu(nun yüksek dağları bir bariyer olarak iş görmüş türlerin yayılışını şekillendirmiştir. Bu etki türe göre farklıdır; hareket yeteneği yüksek olanlar bu engellerden çok etkilenirken hareket yeteneği fazla olanlar daha geniş alanlara yayılış yapabilmişlerdir (Şekil 1). Bu bilgiler ışığı altında şu anda ülkemizde 160 civarında Memeli Hayvan türü yaşamaktadır. Burada unutulmaması gereken nokta yapılan araştırmalarla bu sayının her an artabileceğidir. Anadolu’nun geçiş noktası ve sığınak olması nedeniyle çok sayıda türü barındırdığını belirtmiştik. Şimdi bunu sayısal değerlerle inceleyelim;


ÜLKELER MEMELİ TÜR SAYILARI
Türkiye 160
Yunanistan .......................... 120
Almanya .......................... 94
İngiltere .......................... 42
Fransa .......................... 110
İtalya .......................... 115
Norveç .......................... 50

Buradan görüleceği gibi Kuzey ülkeleri olan İngiltere ve Norveç gibi ülkelerde memeli tür sayısı yukarıda anlattığımız nedenlerden dolayı oldukça azdır. Güney ülkeleri yani Akdeniz kenarlarındaki ülkelere inildikçe bu sayı artmakta ve Türkiye’de maksimuma ulaşmaktadır. Bu genel listenin yanında yurdumuzda memelilerin ordolarına göre dağılımı şöyledir,


TÜRKİYE MEMELİ ORDOLARI VE TÜR SAYILARI
Böcekçiller .......................... 15
Yarasalar .......................... 30
Tavşan .......................... 2
Kemirici .......................... 55
Deniz Memelisi ................... 10
Yırtıcılar .......................... 20
Deniz Yırtıcı Memelisi ........1
Tek Toynaklı ....................... 2
Çift Toynaklı ........................15

Dağılım bu şekilde olmak üzere tür sayımız 160’a ulaşmış durumdadır. Bu türlerin içinde sizlerin hiç karşılaşamayacağı veya karşılaşmadığınız türler çoğunluktadır. Yani av hayvanı statüsünde değildir. Ancak unutmayınız ki hepsi ekosistem içerisinde bir görev yapmakta ve besin zincirinin bir halkasını oluşturmaktadır. Aşağıdaki tabloda bunlardan arazide avcılar tarafından görülebilecek olanların listesi bazı ekolojik ve yayılış notlarıyla birlikte sunulmuştur. Buna göre bir avcının arazide rastlayabileceği memeli tür sayısı maksimum 30’dur. Bu tabloyu inceleyen doğa dostu bilinçli bir avcı bu türleri morfolojik olarak tanımalı soyu tükenme tehlikesi altında olan türleri özellikle vurmamaya çalışmamalıdır.
 
Top