Forumlar
Yeni Mesajlar
CerezExtra
EĞLENCE ↓
Şans Kurabiyesi
Renk Falınız
ÇerezRADYO
Sevgiliye Özel
ÇerezDERGİ
Hızlı Okuma Testleri
Pratik Çözümler
Yeniler
Yeni Mesajlar
Yeni ürünler
Yeni kaynaklar
Son Aktiviteler
İndir
En son incelemeler
Dükkan
Giriş
Kayıt
Yeniler
Yeni Mesajlar
Menu
Giriş
Kayıt
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Tarih
Cumhuriyet Tarihi
Türkiye'de yapılan Askeri darbeler
JavaScript devre dışı bırakıldı. Daha iyi bir deneyim için, devam etmeden önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
You are using an out of date browser. It may not display this or other websites correctly.
You should upgrade or use an
alternative browser
.
Konuya cevap yaz
Mesaj
<blockquote data-quote="Suskun" data-source="post: 275372" data-attributes="member: 21093"><p style="text-align: center"><strong><span style="font-size: 18px">Yassıada</span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong></strong></p> <p style="text-align: center"><strong>Tutuklamalar</strong></p><p></p><p>27 Mayıs sonrasında Cumhurbaşkanı Celâl Bayar, Başbakan Adnan Menderes, hükümet üyeleri ve aralarında Milli Mücadele'nin önemli komutanlarından Ali Fuat Cebesoy'un da olduğu Demokrat Parti milletvekilleri, parti yöneticileri, asker ve bazı üst düzey kamu görevlileri tutuklanarak Yassıada'ya sürüldü. Burada tutuklulara ağır işkence ve kötü muameleler yapıldığı iddia edildi. İşkence ve kötü muameleler neticesinde Cemil Keleşoğlu ve Namık Gedik'inintihar ettiği ileri sürüldü. Hatta DP avukatlarından Hüsamettin Cindoruk, Namık Gedik'in intiharının dahi şüpheli olduğunu iddia etti:</p><p></p><p> Namık Gedik'in intiharında fiziki zorluk var. Çift camlı bir odada yatağın üzerinden atlayıp çerçevelere çarpmadan camları kırabilmek için Hezarfen Ahmet Çelebi olmak lazım. Olabilirliği çok zor ama tek şahit Ethem Menderes. Bir de cüsseli biri, atletik yapılı değil. Namık Bey'in ailesi intihar olayına hiç inanmadı.</p><p></p><p>Yassıada tutuklularından eski DP milletvekili Gıyasettin Emre, başına gelenleri şu şeklide anlatır:</p><p></p><p>Askerî havaalanında uçaktan indiriliyoruz. Sille tokat, tekme, küfür... Yemekte konuşamıyorduk.Konuştuğu için dayak yiyen çok oldu. Her sabah kumlu pırasa, akşam da taşlı fasulye veriyorlardı.</p><p></p><p>Tutukluluk süresinde; Yusuf Salman, Lütfi Kırdar, Gazi Yiyitbaşı, Yümnü Üresin, Nuri Yamut ve Kenan Yılmaz hayatlarını kaybettiler.</p><p></p><p style="text-align: center"><strong>Yargılamalar</strong></p><p></p><p>14 Ekim 1960'ta başlayan Yassıada davaları, 11 ay 1 gün sürdü. 203 gün davalara bakıldı, 872 oturum yapıldı. 19 davaya bakıldı, 1068 tanık dinlendi ve yargılamalar hükmün açıklandığı 15 Eylül 1961 tarihinde son buldu.Sivil ve askerlerden oluşan Yassıada mahkemelerinde yargılanan siyasîler; vatana ihanet, kamu fonlarının kötüye kullanımı, Kırşehir'in ilçe yapılması, meclis iç tüzüğünde yapılan değişiklik, Meclis oturumlarının yayına engel olunması, CHP'nin mallarına el konulması, Tahkikat komisyonu oluşturmak, hakim teminatı ve mahkeme bağımsızlığının ihlali gibi konularla toplam 19 dava açıldı, davalar anayasayı ihlal davasıyla birleştirildi.Bu bağlamda 14 Ekim'de ilk dava "Köpek Davası"dır Davanın sanıkları Celâl Bayar ve Nedim Ökmen'dir. Konusu ise bir köpeğin değerinden fazlasına Atatürk Orman Çiftliği'ne satılmasıdır. TCK'nın 209. maddesine göre 5 yıl hapis ve ömür boyu memuriyetten mahrumiyetleri istendi. Bayar'ın savunması Milli Mücadele yıllarında gösterdikleri yardımlardan dolayı bu parayla Bursa 'daki Umurbey Köyü'ne çeşme yaptırdığı yolundadır.</p><p></p><p>Yassıada spor salonunda gerçekleştirilen ikinci davanın konusu 6-7 Eylül Olayları'nın DP hükümetince çıkartıldığına dair suçlamadır. Celâl Bayar, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Fuad Köprülü, İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay, Emniyet müdürü Alaaddin Eriş, İzmir Valisi Kemal Hadımlı, Selanik başkonsolosu Mehmet Ali Balin ve diğerleri Selanik'te Atatürk'ün evinin bombalanması ve Rum azınlığın evlerinin yağmalanmasının organizasyonunu yapmakla suçlanıp, 5 ile 10 yıl ağır hapis, kamu hizmetlerinden sürekli men cezası istenildi. Savunma Türk hükümetinin tertip etmesi asla doğru değildir denilerek yapıldı.Bayar beraat ederken, Menderes ve Zorlu 6 yıl hapis, diğerleri 4 ay hapis cezası aldı.</p><p></p><p>Bir sonraki dava "Bebek Davası" olup sanıklar Adnan Menderes ve Fahri Atabey'dir. Cemal Gürsel tarafından gizli celse olarak yapılması istense de açık olarak yapılmıştır. Ayhan Aydan'dan olan bebeğini Fahri Atabıyık'ı azmettirerek öldürtmek suçundan her ikisine 5 ile 10 yıl ağır hapis istenir Ayhan Aydan ve Menderes dava sırasında ilişkilerinin ve bebeklerinin olduğunu fakat doğum sırasında öldüğünü belirtirler. Dava sırasında savcı bir kadın külotunu gösterip, kimin giydiğini ve başbakanlıkta unuttuğunu sorar. Adnan Menderes'in avukatı Burhan Apaydın'ın müdahalesi ile olay kapanır. Beraatlerine karar verilir.</p><p></p><p>Bir sonraki dava "Vinilex Davası"'dır. Maliye bakanı Hasan Polatkan'ın şirkete usülsüz kredi sağladığı ve bunun üzerine 110 bin lira rüşvet aldığı iddia edilmiştir. Adnan Menderes ve Hasan Polatkan'ın nüfuzlarını kullanarak "Vinileks" firmasına Türkiye Vakıflar Bankasından kredi verdirmekle suçlanmışlardır. Adnan Menderes tarafından kurulan bu Bankanın 27 Mayıs darbesine kadar Umum Müdürlüğü'nü yapan ve 1961 seçimlerinden sonra tekrar aynı Bankanın Genel Müdürlüğüne getirilecek olan Sabahattin Tulga yaptığı savunmada krediyi, suni deri imal ederek ithal ikamesi yapacak bu firmanın karlı olacağına inandıkları için verdiklerini; nitekim darbe sonrası işbaşına gelen yeni Banka yönetiminin de aynı firmaya ilave kredi vererek bu firmanın kredi limitini iki misli arttırdığını belirtmiştir. Buna rağmen bu mahkeme Menderes ve Hasan Polatkan'ı bu davadan da suçlu bulmuştur. Polatkan 7 yıl ağır hapis ve memuriyetten men cezası alırken, şirket yetkilileri de ceza almışlardır.</p><p></p><p>Bu duruşmalarda açılan bir diğer dava radyo davasıydı. Adnan Menderes, bazı bakanlar ve Basın Yayın ve Turizm genel müdürü olan Altemur Kılıç hakkında radyoyu parti organı haline getirdikleri yolunda açılmıştır.</p><p>Yüksek Adalet Divanı 15 sanığı idam cezasına çarptırdı. Celâl Bayar, Adnan Menderes, eski Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, eski Maliye Bakanı Hasan Polatkan oybirliğiyle, eski T.B.M.M. Başkanı Refik Koraltan, eski Genelkurmay başkanı Rüştü Erdelhun, Agah Erozan, İbrahim Kirazoğlu, Ahmet Hamdi Sancar, Nusret Kirişçioğlu, Bahadır Dülger, Emin Kalafat, Baha Akşit, Osman Kavrakoğlu, Zeki Erataman oy çokluğuyla ölüm cezasına çarptırıldı.</p><p></p><p>Daha sonra özellikle sanık yakınları, bazı sanıklara savunma için süre ve imkân verilmediğini iddia ettiler. Hasan Polatkan'ın yargılamalar sırasında kaybettiği 175 sayfalık savunması yıllar sonra, dönemin Yassıada İrtibat Bürosu Müdürü albay Ömer Faruk Erus'un kasasından çıktı.</p><p></p><p>Sanıklardan Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan 16 Eylül 1961'de sabaha karşı, Adnan Menderes 17 Eylül 1961'de saat 13.30'da İmralı Adası'nda idam edildi. Dünyanın bütün ülkelerinde ceza muhakemesi kanunlarına göre idam cezaları sabaha karşı infaz edilirken Adnan Menderes'in cezasının infazında bu kuralın dışına çıkılarak öğle vaktinde idam gerçekleştirilmiştir. Bu durumun nedeni olarak, Zorlu ve Polatkan'ın idamlarından sonra, İngiltere Karaliçesi II. Elizabeth başta olmak üzere tüm Avrupa devletlerinin var güçleriyle Türkiye'ye baskı yapmaları gösterilir. İdamdan 9 gün sonra Menderes'in evine gidilerek evin kapısına idam hükmünün bir sureti asıldı ve idam edilirken kullanılan ip, idam gömleği, cellat, imam ve son gün yiyip içtiklerinin parası eşi Berrin Menderes'ten alındı.</p><p></p><p>Zorlu, Polatkan ve Menderes'in dışındakilerin cezaları infaz edilmeyip, hapis cezasına çevrildi.İdamları durdurmak için ABD başkanı Kennedy'nin Ankara büyükelçisi Raymond A. Hare aracılığı ile Dışişleri Bakanı Selim Sarper'e bir mesaj ilettiği iddia edilir.</p><p></p><p style="text-align: center"><strong><span style="font-size: 18px">27 Mayıs sonrası</span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong></strong></p> <p style="text-align: center"><strong>Alyans kampanyası</strong></p><p></p><p>27 Mayıs Darbesi'nden sonra bozulan ekonomiyi düzeltmek iddiasıyla alyans bağışı kampanyası Zırhlı Tugay tarafından başlatıldı. Hatta bu konuda Gürsel'in, ABD'den mali yardım istediğine dair belgeler olduğu iddia edilmektedir. Halktan toplanılan bu alyanslar yerine ucuz metalik alyanslar verildi. Alyanslarını bağışlayanlara MBK tarafından bakır "Devrim" yüzükleri verildi. Vehbi Koç hazineye 26 kilo altın ve bir bina bağışladı. Ankara'nın Yücetepe semtinde yapılan askeri lojmanların halktan toplanan bu alyanslar ve birikimlerle yapıldığına dair söylentiler çıkmış ve "Alyans Evler" olarak anılmaya başlanmıştır.</p><p></p><p style="text-align: center"><strong>147'ler</strong></p><p></p><p>Ekim 1960'da Milli Birlik Komitesi 147 öğretim üyesini üniversitelerden uzaklaştırdı.Görevine son verilenler arasında Ali Fuat Başgil, Sabahattin Eyüboğlu, Yavuz Abadan, Nusret Hızır, Tarık Zafer Tunaya, Mina Urgan, Haldun Taner de vardı. Genelde bu tasfiyeler üniversite içinden gelen ihbarlara dayanıyordu.Kararı protesto etmek için Turhan Feyzioğlu, Sıddık Sami Onar, Fikret Narter ve Suut Kemal Yetkin gibi bir çok rektör ve öğretim üyesi görevinden istifa etti. 1962 yılında çıkarılan yasayla öğretim üyelerine üniversiteye geri dönüş hakkı tanındı.</p><p></p><p style="text-align: center"><strong>55'ler olayı</strong></p><p></p><p>27 Mayıs Darbesi'nde DP'liler Kürdistan Hükümeti tesis etmek üzere çalışmalar yapmakla suçlandılar. 31 Mayıs 1960'da Cumhuriyet gazetesinde MBK'nin bu konuyla ilgili çeşitli belgeler bulduğu ve Şeyh Said'in oğlunun DP iktidarı döneminde doğuda propaganda gezileri yaptığı iddia edilmiştir. Darbeden 4 gün sonra Doğu ve Güneydoğu'dan seçilen 485 ağa ve şeyhler Sivas Garnizonu (Kabakyazı)'nda bir kampa yollanmıştır. Bu konu hakkında Cemal Gürsel'in "ileri gelen 2500 Kürdü öldürelim" dediği iddia edilmektedir.Sivas'taki kamp 19 Ekim 1960 tarihinde çıkan 105 numaralı Mecburi İskân Kanunu ile boşaltılıp Milli Birlik Komitesi tarafından "55 ağa" DP'yi destekliyor iddiasıyla Antalya, Isparta, İzmir, Afyon, Manisa, Denizli ve Çorum'a sürüldü.</p><p></p><p>Bu kanun 1962 yılında kaldırıldı.1961 Anayasası'nda bir takım değişiklikler yapıldı. 1924 Anayasası'nın 3. maddesi olan "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" sözü "Egemenlik kayıtsız şartsız Türk milletinindir" şeklinde değiştirildi.</p><p></p><p style="text-align: center"><strong>Emekli İnkılap Subayları Derneği</strong></p><p></p><p>Ağustos 1960 - Şubat 1961 arasında Milli Birlik Komitesi tarafından emekliye sevkedilen 235 general ve yaklaşık 5.000 subay tarafından Emekli İnkılap Subayları Derneği kurulmuş ve orduya geri dönmeye çalışmışlardır. Bu derneğe bağlı emekli subaylar "Eminsular" olarak anılmıştır.En yüksek rütbeli üyesi olan Orgeneral Ragıp Gümüşpala daha sonra Adalet Partisi'nin genel başkanlığına getirilmiştir.</p><p></p><p style="text-align: center"><img src="http://i.imgur.com/U1l77Xi.jpg" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><strong>14'lerin tasfiyesi</strong></p><p></p><p>Milli Birlik Komitesi kuruluşundan itibaren karma ve heterojen bir gruptu. Madanoğlu - Küçük grubu ile Türkeş - Kabibay grubu karşı karşıya gelmiştir.</p><p></p><p>Madanoğlu - Küçük grubu iktidarı bir an önce sivillere devretmeyi planlamıştır.Fakat Türkeş, Kabibay ve Erkanlı grubu reformların yapılmadan önce iktidarını sivillere devretmesine karşı çıkmış ve hemen sivillere devretmenin iktidarı Cumhuriyet Halk Partisine teslim etmek anlamına geleceğini savunmuştur.</p><p>Eylül ayının başlarında Türkeş, Kabibay, Erkanlı ve Dündar Seyhan, ihtilalin gayesine aykırı çalışan dört beş kişinin ülke dışına çıkarılmasını kararlaştırmışlardır. Türkeş, kararı uygulamak için hazır olduğu halde Kabibay zamana bırakmayı tercih etmiştir.</p><p></p><p>İstanbul'da Muzaffer Özdağ'ın "Bâb-ı Âli'den de geçeceğiz" demesi büyük yankılar uyandırmış ve Cemal Gürsel'in tasfiye kararı almasını hızlandırmıştır.</p><p></p><p>MBK üyelerinden Muzaffer Yurdakuler, Seyhan tasfiye kararını arkadaşlarına anlatırken kulak misafiri olmuş ve diğer MBK üyelerine haber vermiştir.</p><p></p><p>Karşı taraf erken davranmış ve Gürsel 13 Kasım 1960'da Alparslan Türkeş'e bir mektup göndererek Kurmay Albay Alparslan Türkeş, Kurmay Yarbay Orhan Kabibay, Kurmay Yarbay Mustafa Kaplan, Kurmay Binbaşı Orhan Erkanlı, Kurmay Binbaşı Şefik Soyuyüce, Kurmay Binbaşı Dündar Taşer, Piyade Binbaşı Fazıl Akkoyunlu, Tank Binbaşı Muzaffer Karan, Deniz Kurmay Binbaşı Münir Köseoğlu, Deniz Kıdemli Yüzbaşı Rıfat Baykal, Kurmay Yüzbaşı İrfan Solmazer, Kurmay Yüzbaşı Numan Esin, Kurmay Yüzbaşı Muzaffer Özdağ ve Jandarma Yüzbaşı Ahmet Er olmak üzere çoğunluğu Türkçü subaydan oluşan 14 MBK üyesini emekliliğe sevkedip yurtdışındaki temsilciliklere danışman olarak tayin etmiştir.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Suskun, post: 275372, member: 21093"] [CENTER][B][SIZE=5]Yassıada[/SIZE] Tutuklamalar[/B][/CENTER] 27 Mayıs sonrasında Cumhurbaşkanı Celâl Bayar, Başbakan Adnan Menderes, hükümet üyeleri ve aralarında Milli Mücadele'nin önemli komutanlarından Ali Fuat Cebesoy'un da olduğu Demokrat Parti milletvekilleri, parti yöneticileri, asker ve bazı üst düzey kamu görevlileri tutuklanarak Yassıada'ya sürüldü. Burada tutuklulara ağır işkence ve kötü muameleler yapıldığı iddia edildi. İşkence ve kötü muameleler neticesinde Cemil Keleşoğlu ve Namık Gedik'inintihar ettiği ileri sürüldü. Hatta DP avukatlarından Hüsamettin Cindoruk, Namık Gedik'in intiharının dahi şüpheli olduğunu iddia etti: Namık Gedik'in intiharında fiziki zorluk var. Çift camlı bir odada yatağın üzerinden atlayıp çerçevelere çarpmadan camları kırabilmek için Hezarfen Ahmet Çelebi olmak lazım. Olabilirliği çok zor ama tek şahit Ethem Menderes. Bir de cüsseli biri, atletik yapılı değil. Namık Bey'in ailesi intihar olayına hiç inanmadı. Yassıada tutuklularından eski DP milletvekili Gıyasettin Emre, başına gelenleri şu şeklide anlatır: Askerî havaalanında uçaktan indiriliyoruz. Sille tokat, tekme, küfür... Yemekte konuşamıyorduk.Konuştuğu için dayak yiyen çok oldu. Her sabah kumlu pırasa, akşam da taşlı fasulye veriyorlardı. Tutukluluk süresinde; Yusuf Salman, Lütfi Kırdar, Gazi Yiyitbaşı, Yümnü Üresin, Nuri Yamut ve Kenan Yılmaz hayatlarını kaybettiler. [CENTER][B]Yargılamalar[/B][/CENTER] 14 Ekim 1960'ta başlayan Yassıada davaları, 11 ay 1 gün sürdü. 203 gün davalara bakıldı, 872 oturum yapıldı. 19 davaya bakıldı, 1068 tanık dinlendi ve yargılamalar hükmün açıklandığı 15 Eylül 1961 tarihinde son buldu.Sivil ve askerlerden oluşan Yassıada mahkemelerinde yargılanan siyasîler; vatana ihanet, kamu fonlarının kötüye kullanımı, Kırşehir'in ilçe yapılması, meclis iç tüzüğünde yapılan değişiklik, Meclis oturumlarının yayına engel olunması, CHP'nin mallarına el konulması, Tahkikat komisyonu oluşturmak, hakim teminatı ve mahkeme bağımsızlığının ihlali gibi konularla toplam 19 dava açıldı, davalar anayasayı ihlal davasıyla birleştirildi.Bu bağlamda 14 Ekim'de ilk dava "Köpek Davası"dır Davanın sanıkları Celâl Bayar ve Nedim Ökmen'dir. Konusu ise bir köpeğin değerinden fazlasına Atatürk Orman Çiftliği'ne satılmasıdır. TCK'nın 209. maddesine göre 5 yıl hapis ve ömür boyu memuriyetten mahrumiyetleri istendi. Bayar'ın savunması Milli Mücadele yıllarında gösterdikleri yardımlardan dolayı bu parayla Bursa 'daki Umurbey Köyü'ne çeşme yaptırdığı yolundadır. Yassıada spor salonunda gerçekleştirilen ikinci davanın konusu 6-7 Eylül Olayları'nın DP hükümetince çıkartıldığına dair suçlamadır. Celâl Bayar, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Fuad Köprülü, İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay, Emniyet müdürü Alaaddin Eriş, İzmir Valisi Kemal Hadımlı, Selanik başkonsolosu Mehmet Ali Balin ve diğerleri Selanik'te Atatürk'ün evinin bombalanması ve Rum azınlığın evlerinin yağmalanmasının organizasyonunu yapmakla suçlanıp, 5 ile 10 yıl ağır hapis, kamu hizmetlerinden sürekli men cezası istenildi. Savunma Türk hükümetinin tertip etmesi asla doğru değildir denilerek yapıldı.Bayar beraat ederken, Menderes ve Zorlu 6 yıl hapis, diğerleri 4 ay hapis cezası aldı. Bir sonraki dava "Bebek Davası" olup sanıklar Adnan Menderes ve Fahri Atabey'dir. Cemal Gürsel tarafından gizli celse olarak yapılması istense de açık olarak yapılmıştır. Ayhan Aydan'dan olan bebeğini Fahri Atabıyık'ı azmettirerek öldürtmek suçundan her ikisine 5 ile 10 yıl ağır hapis istenir Ayhan Aydan ve Menderes dava sırasında ilişkilerinin ve bebeklerinin olduğunu fakat doğum sırasında öldüğünü belirtirler. Dava sırasında savcı bir kadın külotunu gösterip, kimin giydiğini ve başbakanlıkta unuttuğunu sorar. Adnan Menderes'in avukatı Burhan Apaydın'ın müdahalesi ile olay kapanır. Beraatlerine karar verilir. Bir sonraki dava "Vinilex Davası"'dır. Maliye bakanı Hasan Polatkan'ın şirkete usülsüz kredi sağladığı ve bunun üzerine 110 bin lira rüşvet aldığı iddia edilmiştir. Adnan Menderes ve Hasan Polatkan'ın nüfuzlarını kullanarak "Vinileks" firmasına Türkiye Vakıflar Bankasından kredi verdirmekle suçlanmışlardır. Adnan Menderes tarafından kurulan bu Bankanın 27 Mayıs darbesine kadar Umum Müdürlüğü'nü yapan ve 1961 seçimlerinden sonra tekrar aynı Bankanın Genel Müdürlüğüne getirilecek olan Sabahattin Tulga yaptığı savunmada krediyi, suni deri imal ederek ithal ikamesi yapacak bu firmanın karlı olacağına inandıkları için verdiklerini; nitekim darbe sonrası işbaşına gelen yeni Banka yönetiminin de aynı firmaya ilave kredi vererek bu firmanın kredi limitini iki misli arttırdığını belirtmiştir. Buna rağmen bu mahkeme Menderes ve Hasan Polatkan'ı bu davadan da suçlu bulmuştur. Polatkan 7 yıl ağır hapis ve memuriyetten men cezası alırken, şirket yetkilileri de ceza almışlardır. Bu duruşmalarda açılan bir diğer dava radyo davasıydı. Adnan Menderes, bazı bakanlar ve Basın Yayın ve Turizm genel müdürü olan Altemur Kılıç hakkında radyoyu parti organı haline getirdikleri yolunda açılmıştır. Yüksek Adalet Divanı 15 sanığı idam cezasına çarptırdı. Celâl Bayar, Adnan Menderes, eski Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, eski Maliye Bakanı Hasan Polatkan oybirliğiyle, eski T.B.M.M. Başkanı Refik Koraltan, eski Genelkurmay başkanı Rüştü Erdelhun, Agah Erozan, İbrahim Kirazoğlu, Ahmet Hamdi Sancar, Nusret Kirişçioğlu, Bahadır Dülger, Emin Kalafat, Baha Akşit, Osman Kavrakoğlu, Zeki Erataman oy çokluğuyla ölüm cezasına çarptırıldı. Daha sonra özellikle sanık yakınları, bazı sanıklara savunma için süre ve imkân verilmediğini iddia ettiler. Hasan Polatkan'ın yargılamalar sırasında kaybettiği 175 sayfalık savunması yıllar sonra, dönemin Yassıada İrtibat Bürosu Müdürü albay Ömer Faruk Erus'un kasasından çıktı. Sanıklardan Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan 16 Eylül 1961'de sabaha karşı, Adnan Menderes 17 Eylül 1961'de saat 13.30'da İmralı Adası'nda idam edildi. Dünyanın bütün ülkelerinde ceza muhakemesi kanunlarına göre idam cezaları sabaha karşı infaz edilirken Adnan Menderes'in cezasının infazında bu kuralın dışına çıkılarak öğle vaktinde idam gerçekleştirilmiştir. Bu durumun nedeni olarak, Zorlu ve Polatkan'ın idamlarından sonra, İngiltere Karaliçesi II. Elizabeth başta olmak üzere tüm Avrupa devletlerinin var güçleriyle Türkiye'ye baskı yapmaları gösterilir. İdamdan 9 gün sonra Menderes'in evine gidilerek evin kapısına idam hükmünün bir sureti asıldı ve idam edilirken kullanılan ip, idam gömleği, cellat, imam ve son gün yiyip içtiklerinin parası eşi Berrin Menderes'ten alındı. Zorlu, Polatkan ve Menderes'in dışındakilerin cezaları infaz edilmeyip, hapis cezasına çevrildi.İdamları durdurmak için ABD başkanı Kennedy'nin Ankara büyükelçisi Raymond A. Hare aracılığı ile Dışişleri Bakanı Selim Sarper'e bir mesaj ilettiği iddia edilir. [CENTER][B][SIZE=5]27 Mayıs sonrası[/SIZE] Alyans kampanyası[/B][/CENTER] 27 Mayıs Darbesi'nden sonra bozulan ekonomiyi düzeltmek iddiasıyla alyans bağışı kampanyası Zırhlı Tugay tarafından başlatıldı. Hatta bu konuda Gürsel'in, ABD'den mali yardım istediğine dair belgeler olduğu iddia edilmektedir. Halktan toplanılan bu alyanslar yerine ucuz metalik alyanslar verildi. Alyanslarını bağışlayanlara MBK tarafından bakır "Devrim" yüzükleri verildi. Vehbi Koç hazineye 26 kilo altın ve bir bina bağışladı. Ankara'nın Yücetepe semtinde yapılan askeri lojmanların halktan toplanan bu alyanslar ve birikimlerle yapıldığına dair söylentiler çıkmış ve "Alyans Evler" olarak anılmaya başlanmıştır. [CENTER][B]147'ler[/B][/CENTER] Ekim 1960'da Milli Birlik Komitesi 147 öğretim üyesini üniversitelerden uzaklaştırdı.Görevine son verilenler arasında Ali Fuat Başgil, Sabahattin Eyüboğlu, Yavuz Abadan, Nusret Hızır, Tarık Zafer Tunaya, Mina Urgan, Haldun Taner de vardı. Genelde bu tasfiyeler üniversite içinden gelen ihbarlara dayanıyordu.Kararı protesto etmek için Turhan Feyzioğlu, Sıddık Sami Onar, Fikret Narter ve Suut Kemal Yetkin gibi bir çok rektör ve öğretim üyesi görevinden istifa etti. 1962 yılında çıkarılan yasayla öğretim üyelerine üniversiteye geri dönüş hakkı tanındı. [CENTER][B]55'ler olayı[/B][/CENTER] 27 Mayıs Darbesi'nde DP'liler Kürdistan Hükümeti tesis etmek üzere çalışmalar yapmakla suçlandılar. 31 Mayıs 1960'da Cumhuriyet gazetesinde MBK'nin bu konuyla ilgili çeşitli belgeler bulduğu ve Şeyh Said'in oğlunun DP iktidarı döneminde doğuda propaganda gezileri yaptığı iddia edilmiştir. Darbeden 4 gün sonra Doğu ve Güneydoğu'dan seçilen 485 ağa ve şeyhler Sivas Garnizonu (Kabakyazı)'nda bir kampa yollanmıştır. Bu konu hakkında Cemal Gürsel'in "ileri gelen 2500 Kürdü öldürelim" dediği iddia edilmektedir.Sivas'taki kamp 19 Ekim 1960 tarihinde çıkan 105 numaralı Mecburi İskân Kanunu ile boşaltılıp Milli Birlik Komitesi tarafından "55 ağa" DP'yi destekliyor iddiasıyla Antalya, Isparta, İzmir, Afyon, Manisa, Denizli ve Çorum'a sürüldü. Bu kanun 1962 yılında kaldırıldı.1961 Anayasası'nda bir takım değişiklikler yapıldı. 1924 Anayasası'nın 3. maddesi olan "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" sözü "Egemenlik kayıtsız şartsız Türk milletinindir" şeklinde değiştirildi. [CENTER][B]Emekli İnkılap Subayları Derneği[/B][/CENTER] Ağustos 1960 - Şubat 1961 arasında Milli Birlik Komitesi tarafından emekliye sevkedilen 235 general ve yaklaşık 5.000 subay tarafından Emekli İnkılap Subayları Derneği kurulmuş ve orduya geri dönmeye çalışmışlardır. Bu derneğe bağlı emekli subaylar "Eminsular" olarak anılmıştır.En yüksek rütbeli üyesi olan Orgeneral Ragıp Gümüşpala daha sonra Adalet Partisi'nin genel başkanlığına getirilmiştir. [CENTER][img]http://i.imgur.com/U1l77Xi.jpg[/img] [B]14'lerin tasfiyesi[/B][/CENTER] Milli Birlik Komitesi kuruluşundan itibaren karma ve heterojen bir gruptu. Madanoğlu - Küçük grubu ile Türkeş - Kabibay grubu karşı karşıya gelmiştir. Madanoğlu - Küçük grubu iktidarı bir an önce sivillere devretmeyi planlamıştır.Fakat Türkeş, Kabibay ve Erkanlı grubu reformların yapılmadan önce iktidarını sivillere devretmesine karşı çıkmış ve hemen sivillere devretmenin iktidarı Cumhuriyet Halk Partisine teslim etmek anlamına geleceğini savunmuştur. Eylül ayının başlarında Türkeş, Kabibay, Erkanlı ve Dündar Seyhan, ihtilalin gayesine aykırı çalışan dört beş kişinin ülke dışına çıkarılmasını kararlaştırmışlardır. Türkeş, kararı uygulamak için hazır olduğu halde Kabibay zamana bırakmayı tercih etmiştir. İstanbul'da Muzaffer Özdağ'ın "Bâb-ı Âli'den de geçeceğiz" demesi büyük yankılar uyandırmış ve Cemal Gürsel'in tasfiye kararı almasını hızlandırmıştır. MBK üyelerinden Muzaffer Yurdakuler, Seyhan tasfiye kararını arkadaşlarına anlatırken kulak misafiri olmuş ve diğer MBK üyelerine haber vermiştir. Karşı taraf erken davranmış ve Gürsel 13 Kasım 1960'da Alparslan Türkeş'e bir mektup göndererek Kurmay Albay Alparslan Türkeş, Kurmay Yarbay Orhan Kabibay, Kurmay Yarbay Mustafa Kaplan, Kurmay Binbaşı Orhan Erkanlı, Kurmay Binbaşı Şefik Soyuyüce, Kurmay Binbaşı Dündar Taşer, Piyade Binbaşı Fazıl Akkoyunlu, Tank Binbaşı Muzaffer Karan, Deniz Kurmay Binbaşı Münir Köseoğlu, Deniz Kıdemli Yüzbaşı Rıfat Baykal, Kurmay Yüzbaşı İrfan Solmazer, Kurmay Yüzbaşı Numan Esin, Kurmay Yüzbaşı Muzaffer Özdağ ve Jandarma Yüzbaşı Ahmet Er olmak üzere çoğunluğu Türkçü subaydan oluşan 14 MBK üyesini emekliliğe sevkedip yurtdışındaki temsilciliklere danışman olarak tayin etmiştir. [/QUOTE]
Alıntıları ekle...
İsim
Spam kontrolü
Turizmin başkenti olarak bilinen güneydeki ilimiz?
Cevapla
Forumlar
Tarih
Cumhuriyet Tarihi
Türkiye'de yapılan Askeri darbeler
Top