Türkçe'nin Türetme Gücü

cırcırböcee

V.I.P
V.I.P
Yeryüzünde insanoğlu konuşmaya, sözle anlaşmaya başladığından beri sürekli olarak yeni sözcüklere gereksinme duymuştur. Uygarlık gelişip kültür alışverişleri arttıkça yeni ve yabancı kavramlara karşılık bulmak gerekmiş, yeni dinler, yeni kültürler de yeni terimler, kavramlar getirmiştir. Bugün şöyle diyebiliriz: Her dil sürekli olarak yeni sözcükler yapmak zorundadır. Bu yola gitmezse, başka dillerden alacaktır. Bilimde, teknikte ve öteki alanlardaki gelişmeler her gün yeni kavramları doğurduğu için her dilde bunlarla ilgili yeni terimler belirmektedir.

Dilcilikte türetme dediğimiz şey, en yalın biçimiyle "dilin bir öğesinden çeşitli ekler ya da büküm biçimleriyle yeni sözcükler üreterek değişik kavramların anlatımını sağlamak" olarak tanımlanabilir. Dildeki sözcükler böylece yenilerini doğurur ya da başkalarıyla biraraya gelerek bileşik sözcük olup çıkar.

Bağlantılı diller (ya da bitişken, eklemeli diller) dediğimiz dil tipinde çeşitli biçimbirimler (kök ve ekler) gerek çekim, gerekse sözcük yapımı sırasında birbirine sıkıca bağlanarak ek yerleri belli olmayan yeni sözcükler oluşturur. Türkçe, bu dillerin tipik ve güçlü bir örneğidir. Aşağıdaki örneklerde, önce eylem kökleri, sonra da ad köklerinin çok değişik görevler yüklenen ve birbirine sımsıkı bağlanan çeşitli biçimbirimlerle birlikte, nasıl, değişik kavramların anlatımını sağladığı görülmektedir:

dön-dür-ül-e-me-dik-çe
koru-n-a-ma-ma-sı-ndan-dır
kuru-t-tur-ul-duk-tan
yabancı sözcükle:
hesap-laş-a-ma-ma-sı-yla...


Eylem çekimlerinde de başka başka kiplerin ve zamanların anlatımında çeşitli görevler gören soneklerin art arda gelerek sıkıca kaynaştığına tanık olunur. Böylece, Almanca gibi bükümlü bir dile eksiksiz çevrilmesi gerektiğinde, Türkçe yazmışmışım gibi, tek bir sözcük durumundaki bir çekimli eylem ich soll, wie es heisst, geschrieben haben biçiminde, birbirinden ayrı altı öğeyle aktarılabilir. Dinlemektesiniz sözcüğü Fransızcaya vous etes â l'ecoute biçiminde, birbirinden ayrı beş biçimbirimle çevrilebilir; söylemelisin çekimli eylemi de Farsçada ancak tura mi bâyed goft gibi dört biçimbirimle anlatılabilir.

Dilin bu değindiğimiz özelliği, ona, yeni kavramları yansıtan sözcüklerin türetilmesinde olağanüstü geniş yollar sağlar. Aşağıda bir tek sür (mek) kökünden türemiş olup bugünkü Türkiye Türkçesinde kullanılan sözcükler birarada gösterilmiştir:


1)


sür-

sürü

sürgü sürgülü, sürgüsüz,

sürgüle-, sürgülen-,

sürgület-, sürgülettir-,

sürgüleme-, sürgüleyiş

sürgün sürgünlük

sürme sürmeli, sürmesiz

sürmelik, sürmeci, sürmecilik,

sürmelemek, sürmedan

sürücü sürücülü, sürücüsüz

sürücülük

sürek sürekli, süreksiz

süreklilik, süreksizlik

sürüm sürümlü, sürümsüz

sürümsüzlük, sürüm sürüm

süre süreli, süresiz, süreğen,

süreğenleş-, süreölçer,

süreaşımı, süreyazar

sürerlik

süreç

2)


sürdür-

sürdürme

sürdürüm

sürdürüş

sürdürt-

sürdürül-

sürdürülme

3)


sürt-

sürtük sürtüklük

sürtme

sürtüş- sürtüşme

sürtün- sürtünme,

sürtünüş,

sürtüştür- sürtüştürme

sürttür- sürttürme

4)


sürü-

sürüme,

sürüyüş

sürüt- sürütme

sürütül-

sürüttür-

sürüttürül-


5)


sürül-

sürülme

6)


sürün- sürünme,

sürünceme, sürüngen

süründür-süründürme

7)


sürüş-

sürüştür-

sürüştürme

8)


sürül-

sürülme

9)


sürç-

sürçme

sürçtür-

sürçtürme

10)


sürükle-

sürükleme

sürükleyici

sürüklen-

sürüklenme

sürüklet-

sürükletme

sürükletil-

sürükletilme


Burada sür- kökünün yalnız bugün Türkiye Türkçesinde yaşayan 100 kadar türevi gösterilmiş olup başka lehçe ve ağızlardaki türevlerine yer verilmemiştir. Daha eski dönemlerdeki sürçitmek 'sürçtürmek', sürçek 'gece toplantısı', sürkülemek 'kovalamak, sürmek', sürülgen 'her zaman, her yerden sürülen' gibi örnekleri ve bugün Anadolu ağızlarında görülen sürtünürce 'sürünme, emekleme çağındaki (çocuk)', sürecek 'okuma sırasında satırları izlemek için kullanılan mukavva ya da çubuk', 'kar süpürme aracı', sürelge, süreke 'ekilen alan, tarla', süreğeç "harman toplamaya yarayan tahta araç' gibi pek çok sözcüğü de katacak olursak bu sayı çok büyüyecektir.

Türkçenin daha, en eski döneminde, Köktürkçede subaşı (sonradan subaşı), anteg, andag 'onun gibi' gibi sözcüklerde, Kültigin, İlbilge, İltiriş gibi özel adlarda birleşik sözcüklere rastlanmaktaydı. Bugünkü Türkiye Türkçesinde de değişik türleriyle bu öğelerin oldukça önemli bir yer tuttuğu görülür. Her öğesi kendi anlamında kullanılarak biraraya gelen ağaçkakan, onbaşı, yüzbaşı, binbaşı, milletvekili, başbakan, ateşkes, dalgakıran gibi örneklerin yanında, bir öğesi kendi anlamında olan bitpazarı, karayel, dilbahğı gibi sözcükler ve kendisini oluşturan öğelerin anlamlarının dışında, yeni bir kavramı yansıtan demirbaş, hanımeli, kırkbayır, karafatma, çobanaldatan, sıçankuyruğu (bir âlet), kirlihanım (bir peynir türü), kuşbaşı, karyağdı, sinekkaydı, yanardöner gibi sözcükler bu arada sayılabilir.

Dildeki sözcük birleştirme eğilimi özellikle yeni, yabancı kavramları, çeşitli bilim, sanat, teknik alanlarının terimlerini karşılamak üzere elverişli bir anlatım yolu oluşturur. Son elli yılda, bir yandan Osmanlıca terimlerin Türkçeleştirilmesi, bir yandan da yeni tanınan, yeni beliren yabancı kavramların karşılanması amacıyla bu yoldan dilimiz binlerce öğe kazanmış bulunmaktadır ki, bunların bir bölümünü vermekle yetiniyoruz: atardamar, toplardamar, içbükey, dışbükey, eşkenar, ikizkenar, ısıölçer, dilbilim, ruhbilim, sıkıyönetim, eşzamanlı, artzamanlı, varoluşçuluk, varsayım, bilgisayar, tamgün, yarıyıl, tıpkıbasım, dışalım, dışsatım, olağanüstü, gerçeküstü... gibi.​
 
Top