Forumlar
Yeni Mesajlar
CerezExtra
EĞLENCE ↓
Şans Kurabiyesi
Renk Falınız
ÇerezRADYO
Sevgiliye Özel
ÇerezDERGİ
Hızlı Okuma Testleri
Pratik Çözümler
Yeniler
Yeni Mesajlar
Yeni ürünler
Yeni kaynaklar
Son Aktiviteler
İndir
En son incelemeler
Dükkan
Giriş
Kayıt
Yeniler
Yeni Mesajlar
Menu
Giriş
Kayıt
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Tarih
Genel Türk Tarihi
Türk Tarihindeki Önemli Savaşlar ve Seferler
JavaScript devre dışı bırakıldı. Daha iyi bir deneyim için, devam etmeden önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
You are using an out of date browser. It may not display this or other websites correctly.
You should upgrade or use an
alternative browser
.
Konuya cevap yaz
Mesaj
<blockquote data-quote="wien06" data-source="post: 196572" data-attributes="member: 4383"><p style="text-align: center"><strong><span style="color: Red"><span style="font-size: 15px">Kosova Savaşı (Kosova Zaferi, Kosova Savaşları)</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: Red"><span style="font-size: 15px"></span></span></strong></p><p></p><p><strong>Osmanlılar ile Haçlılar (Sırp, Bulgar, Macar ve Karadağlılar) arasında yapılan meydan savaşları.</strong> </p><p></p><p><strong><span style="color: DarkRed">Birinci Kosova Savaşı (1389)</span></strong></p><p></p><p>I. Murad (Hüdâvendigâr), Sırp, Bulgar ve diğer Hıristiyan devletlerin doğurduğu tehlikeyi önlemek amacıyla, 60 000 kişilik bir kuvvetle Sırbistan üzerine yürüdü. I. Murad Han'ın yanında oğulları Bayezid (Yıldırım) ile Yakub Bey vardı. Öncü kuvvetlerin başında Evrenos Bey ile Paşa Yiğit bulunuyordu. Türk ordusu, Filibe, Köstendil, Eğri Palanka ve Üsküp'ün kuzeydoğusundan geçen yolu takip etti, Kosova ovasının doğu yamaçları boyunca Priştina'ya yürüdü. İki taraf, Priştina'nın kuzeybatısında, Priştina - Vuçitrn yolu üzerinde, Lab suyu yanında karşılaştı. Haçlı kuvvetleri, Osmanlılar'dan fazlaydı. I. Murad Han, ordunun merkezinde yer aldı; sağ kolda Bayezid'i, sol kolda öteki oğlu Yakub'u görevlendirdi. Veziriazam Çandarlı Ali Paşa ile Kara Timurtaş Paşa, padişahın yanında yer aldılar. Haçlıların merkezinde Sırp despotu Lazar, sağ kolunda yeğeni Vuk Brankoviç, sol kolda da Bosna kralı Tvrtko vardı. Sekiz saatlik bir çarpışmadan sonra, henüz savaşın sonucu alınmadan, Lazar'ın damadı, Sırp asilzadelerinden Miloş Obiliç (veya Kopiliç), bir mülteci veya elçi gibi Sultan Murad Han'a yaklaştı ve birden çıkardığı hançerle padişahı yaraladı. Türk kaynaklarında, I. Murad Han'ın savaşın sonunda savaş sahasında dolaşırken, yaralı bir Sırp tarafından öldürüldüğü kaydedilir. Sultan Murad Han'ın yaralandığı yere bir çadır kuruldu; sultan, ağır yaralı olduğu halde kumandayı elden bırakmadı. Bu sebeple, savaş Türklerin lehine sonuçlandı. Ölmeden önce esir alınan Sırp despotu Lazar ile damadı ve diğer Sırp asilzadeleri öldürüldüler. I. Murad Han'ın vefatından sonra yerine, I. Bayezid (Yıldırım) padişah oldu; Sırpları takip eden Yakup Çelebi ise öldürüldü.</p><p></p><p>Birinci Kosova Savaşı sonunda, yeni Sırp despotu Stephan Lazaroviç, Osmanlılara vergi vermeyi ve savaşlara askerleri ile birlikte katılmayı kabul etti; ayrıca kızkardeşi Despina'yı, Bayezid Han'a zevce olarak verdi.</p><p></p><p><strong><span style="color: darkred">İkinci Kosova Savaşı (1448)</span></strong></p><p></p><p>Polonya ve Macaristan kralı Ladislas'ın, Varna'da ölümünden sonra (1444) Macaristan kral naipliğine getirilen Yanoş Hunyadi, Varna yenilgisinin öcünü almak için kuvvet toplamağa başladı. Bu sırada Osmanlılar, isyan eden Arnavutluk beyi İskender Bey ile uğraştıklarından, Yanoş Hunyadi'nin, Macarlardan başka Eflak, Bohemya ve Almanlardan kuvvet toplamasına engel olamadılar. Sırbistan'a kolaylıkla geçen Yanoş Hunyadi kuvvetleri, Kosova'ya geldi (1448). Osmanlı hükümdarı II. Murad Han da bir süre sonra Kosova'ya vardı. Yanoş Hunyadi, gönderdiği elçi aracılığıyla barış istedi. Ancak bu teklifi kabul edilmedi. Savaş, Yanoş Hunyadi'nin saldırısıyla başladı. Üç gün sürdü (17-19 Ekim). İlk gün, hafif kuvvetlerin birbirlerini denemeleriyle geçti. Şiddetli savaş, ikinci gün öğleden sonra başladı. Gece yarısı Yanoş Hunyadi kuvvetlerinin, Osmanlı ordugâhına yaptığı baskın bir sonuç vermedi. Üçüncü gün sabahtan başlayan savaşta Osmanlılar, plan gereğince sağ ve sol kanatları, yenik düşmüş gibi göstererek geri çektiler. Merkezi müdafaasız bulan Yanoş Hunyadi, hücum emrini verdi. Merkezde bulunan yeniçeriler, haçlılara şiddetle karşı koydular. Haçlılar merkeze yığılınca, sağ ve sol kanatlardan geri çekilen Osmanlı kuvvetleri, bu kanatlardan ve geriden haçlıları sarmağa başladılar. Kısa bir süre sonra, haçlı ordusunda panik başladı. Yanoş Hunyadi, savaş meydanını bırakarak kaçtı. Pek çok haçlı, savaş meydanında kaldı. </p><p></p><p>İkinci Kosova Savaşı sonucunda Osmanlılar, Balkanlar'a iyice yerleştiler. Yenilen Macarlar, 1456 Belgrad kuşatmasına kadar, Osmanlılarla savaşmadı, özellikle İstanbul'un fethine seyirci kaldılar.</p><p></p><p></p><p style="text-align: center"><strong><span style="color: Red"><span style="font-size: 15px">Varna Savaşı (Varna Zaferi)</span></span></strong></p><p></p><p><strong>Varna Savaşı, Haçlıların İstanbul'un Türkler tarafından fethedilmesini engellemek için yaptıkları son girişim oldu. Bu savaş, Osmanlıları Segedin Antlaşmasına zorlayan şartları tamamen değiştirdi. Sultan İkinci Murad, bir müddet sonra tahtı, yine oğluna bırakarak çekildiyse de devlet adamlarının ısrarları sonucu tekrar tahtına döndü.</strong> </p><p></p><p>10 Kasım 1444’te Varna’da yapılan Osmanlı-Haçlı muharebesi. Sultan İkinci Murad Hanın Rumeli fütûhatları sonunda Macaristan ve Lehistan ile 12 Temmuz 1444 tarihinde imzalanan Segedin Antlaşması on yıllık bir sulh devresi getiriyordu. Sultan Murad Han, sulh devresinden istifadeyle, velîahd Mehmed’in idaresini görmek için, yorulduğunu ileri sürerek saltanattan çekildi. Oğlu Sultan İkinci Mehmed Han on üç yaşında Osmanlı tahtına geçti. Osmanlı tahtına tecrübesiz zannettikleri birinin çıktığını öğrenen Haçlılar, hazırlığa giriştiler. Fırsatı kaçırmak istemeyen Bizans İmparatoru ile Venedik senatosu, Osmanlıları Rumeli’den çıkarmanın zamanının geldiği iddiasıyla, Macar kralı Vladislas’a yeminini bozdurdular.</p><p></p><p>Bizans imparatoru, kardinal Çesarini ve Macar kralı Vladislas, Haçlı seferi için hazırlıklara başladılar. Yaptıkları plana göre; Haçlı gemileri, Çanakkale ve Karadeniz boğazını tutacaklar, Anadolu’da bulunan Sultan İkinci Murad’ın Rumeli’ye geçmesine mani olacaklar ve zincirleme savaşlarla yorulmuş ve çocuk yaştaki Sultan İkinci Mehmed’in kumandasında olan Osmanlı ordusunu kolayca imha edeceklerdi.</p><p></p><p>Kısa zamanda hazırlanan Haçlı ordusunu; Macarlar, Lehli, Ulah, İtalyan, Çek, Litvanya, Hırvat, Alman, Fransız ve Venedik kuvvetleri teşkil etmekteydi. Venedik, müttefik ordularına kuvvetli bir donanmayla yardım edecekti. Eflak ve Boğdan voyvodalıkları da mühim kuvvetlerle müttefiklere katılmışlardı.</p><p></p><p>Hıristiyan müttefiklerin harp îlanı ve giriştikleri hazırlıklar, Osmanlılar tarafından haber alınınca, Edirne’de endişeli bir hava esmeye başladı. Edirne’de toplanan saltanat şûrasında, alınacak tedbirler düşünüldü ve ordunun başında tecrübeli bir hükümdarın bulunmasına karar verildi. Sadrazam Çandarlı Halîl Paşanın isteğiyle İkinci Mehmed Han babasını başkumandan olarak ordunun başına davet etti.</p><p></p><p>Sultan Murad Han, oğlunun davetine uyarak süratle Anadolu askerini topladı. O sırada Papa ve Venedik gemileri Çanakkale boğazı önünde toplanmış, Türklerin şimdiye kadar kuvvetlerini Rumeli’ye naklederken kullandıkları Çanakkale boğazı yolunu kesmişlerdi. Buradan Rumeli’ye geçmek imkansızdı. Murad Han Çanakkale tarafına az bir kuvvet gönderip, düşmanı yanıltarak süratle İstanbul boğazına (Anadolu Hisarı’na) geldi. Sadrazam Halîl Paşa, yeniçeri, topçu, cebeci ve Rumeli askeriyle İnceğiz’de bekliyordu. Sultanın boğaza ulaştığını haber alınca, bugünkü Rumeli Hisarının bulunduğu yere geldi ve yanında getirdiği topları yerleştirdi. Böylece tarihte ilk defa İstanbul Boğazı top ateşiyle kontrol altına alındı. Sultan Murad Han derhal maiyyetindeki 40.000 kişilik Anadolu askerini, topçunun himayesinde, asker başına bir düka altını vermek sûretiyle Ceneviz gemileriyle karşıya geçirdi. Bizanslılar, İstanbul surları yakınından sancak ve bayraklarını dalgalandıra dalgalandıra ilerleyen Osmanlı ordusunu seyretmekten başka bir şey yapamadılar.</p><p></p><p>20 Ekim 1444 tarihinde Rumeli’ye ayak basan Sultan Murad Han, bu geçişin emniyetle başarılmasında hizmeti dokunan topçu kumandanı Saruca Paşaya ihsanlarda bulundu. Geçişi Edirne’ye bildirmek için kapıcıbaşı ile Muhtesibzade acele yola çıkarıldı. Murad Han Edirne’ye yaklaşınca, devlet adamları ve halk tarafından karşılandı. Fakat Edirne’ye girmeyerek şehrin dışında konakladı. Sultan Mehmed ve vezîriazam Halîl Paşayı Edirne’nin muhafazasına bırakıp süratle Varna üzerine yürüdü.</p><p></p><p>Macar Kralı Vladislas da sefer hazırlıklarını tamamladıktan sonra, 1 Eylül 1444 tarihinde Segedin’den hareket ederek 16 Eylül’de Orsova’ya vardı. Meşhur Macar komutanı Jan Hunyad 4000 seçme zırhlı süvariyle burada asıl kuvvetlere iltihak etti.</p><p></p><p>Orsova’da yapılan toplantıda Jan Hunyad, Haçlı ordusunun başkumandanlığına getirildi. Ayrıca ordunun harekat planı kararlaştırıldı. 18-22 Eylül’de Tuna’yı aşan Haçlı kuvvetleri 24 Ekim’de Yenipazar’a girdiler ve şehirdeki Müslümanları kılıçtan geçirdiler. 26 Ekim 1444 günü Şumnu, Tırnova, Prevadi, Retric, Mihaliç’te de aynı katliamı yaptılar. 9 Kasım 1444 günü Varna önüne gelen Haçlı ordusu, şehrin güneyindeki Galatahisar, Makropolis, Kavarna köylerini ele geçirdi ve Varna’nın kuzey bölgesinde ordugahını kurdu.</p><p></p><p>Haçlı ordusunun sol kanadı, Varna bataklıklarıyla çevriliydi ve bu cenahta Ulahlarla bir kısım Macarlar bulunuyordu. Sağ cenah tamamen açık bulunduğundan Macarların hemen bütün kuvvetleri bu taraftaydı. Siyah Macar bayrağı, Erlau piskoposunun muhafazasına verilmişti. Alemdar, Franko idi. Ordu kuvvetleri, meşhur kardinal Çesarini, Franko ve Erlan piskoposunun arasında taksim edilmişti. Varadin piskoposu, ordunun arkasını, eşya ve top mühimmatını muhafaza etmekteydi. Kral Vladislas ortada yer aldı.</p><p></p><p>Haçlıların bu nizamına mukabil Osmanlı ordusunun başkumandanı Sultan Murad Han, kademeli olarak tertibat aldı. Kuvvetlerin en mühim kısmını iki sıra üzerine yerleştirdi. Harp Rumeli’de olduğundan, usûl mûcibince Rumeli beylerbeyi Turhan Bey Rumeli askeriyle sağda, Anadolu beylerbeyi Karaca Bey de, Anadolu askeriyle sol cenahta yerlerini aldılar. Osmanlı ordusunun başkumandanı Murad Han da yanında yeniçeriler olduğu halde ortada üçüncü sırayı teşkil eden bölümdeydi. Muharebe idare yeri biraz yüksekçe bir tepe üzerinde kurulmuştu.</p><p></p><p>Sultan Murad Han, Varna Sahrasında saf tutan Haçlı ordusuyla muharebeye başlamadan evvel iki rekat namaz kıldı ve şöyle dua etti: “İlahî! Mümin kullarını, benim günahımın çokluğundan ötürü küffar elinde zebûn etme. İlahî! Habîbinin hürmeti için ümmetini sen sakla ve sen mansûr ve muzaffer eyle.”</p><p></p><p>Tarihin en mühim meydan muharebelerinden biri olan Varna Muharebesi, 10 Kasım 1444 sabahı Osmanlı askerinin Allah Allah nidalarıyla başladı. Murad Han, azabları ve akıncıları düşmanın en zayıf tarafı olan sağ kanada doğru sürdü. Öğleye doğru savaş şiddetlendi. Düşman başkumandanı Jan Hünyad, yanına Eğri piskoposunun alayını da alarak sağ kanat üzerine yüklenen Türklere karşı taarruza geçti. Haçlı süvarîleri zırhlı olduğu için az telefat veriyor, Türkler bu yüzden müşkil vaziyete düşüyordu. Kardinal Jülyen Çesarini’nin alayları taarruza kalkınca, Osmanlı akıncı ve azabları gerilemeye başladı. Karaca Bey kumandasındaki Anadolu sipahîleri, derhal Jan Hunyad’ın tarafına doğru taarruza geçtiler. Bu hücum karşısında Hırvatlar gerilemeye başladı. Düşmanın sağ kanadı çökmeye yüz tuttu. Haçlıların bir kısmı Varna’ya doğru şehir kapılarına kadar çekildiler.</p><p></p><p>Sağ kanat kuvvetlerinin müşkil vaziyete düşerek gittikçe eridiğini gören Jan Hunyad, Kral Valdislas’ın kumandasındaki alayları da alarak Bosna piskoposu ile birlikte ileri atıldı. Bu şiddetli saldırılar karşısında Osmanlı sol cenahı geriledi. Bu sırada sol kanat kumandanı Karaca Paşa şehit düştü. Anadolu sipahîleri de savaş meydanından dışarı itildi. O sırada sol cenahla merkez bölümü arasında meydana gelen boşluktan içerilere ilerleyen düşman kuvvetleri, yeniçerilerin tuttuğu hatta kadar sokuldular ve taarruzlarının en şiddetlisini Osmanlı karargahına yönelttiler. Mevkiini azim ve metanetle muhafaza eden Murad Han, muharebenin aldığı şekle göre askerinin harekatına mahirane müdahalelerde bulunarak, fazla zaman kaybetmeden cephenin sıkışan kısımlarını düzeltebilme kudretini gösterdi.</p><p></p><p>Öbür taraftan Haçlı ordusunun tekmil kuvvetlerini muharebenin seyrine ve ihtiyacına göre kullanmak isteyen Jan Hunyad, Kral Vladislas’ın kendisinden haber almadan müdahalede bulunmamasını istemişti. Fakat savaşın Haçlılar lehine gelişmesi üzerine, kazanılacak zaferin şerefini tamamen Jan Hunyad’a kaptırmak istemeyen Vladislas ise, ondan habersiz ihtiyattaki mevkiini terk ederek işe müdahale etti. Bu sırada Jan Hunyad’ın Osmanlı ordusunun merkezine doğru ilerlediğini gören Murad Han, yeniçerileri yanlara doğru açarak düşmanı boşluğa çekti. Boş alana taarruz eden Haçlı birlikleri arasında Macar kralı ve emrindeki alaylar da vardı. Haçlılar kısa bir süre sonra kuşatma çemberinin içine girdiklerini anladılar.</p><p></p><p>Düşman kıskaç arasına alınınca, çok şiddetli bir taarruza geçildi. Yeniçeriler zafere ulaşmak şevk ve heyecanıyla kat’î hücûma geçtiler. Bu arada Kral Vladislas bir balta darbesiyle yere düşürüldü. Bir yeniçeri yetişerek kralın başını kesti ve Sultan Murad’a götürdü. Vladislas’ın başı bir mızrağın ucuna geçirilerek, yemînine rağmen bozduğu muahede nüshasının asılı olduğu mızrağın yanına dikildi. Macar kralının ölümü ve teşhir edilen başı, Haçlı ordusunun maneviyatını bozdu. Jan Hunyad’ın çabalamaları bozgunu durduramadı. Sabahtan başlayan muharebe ikindi vakti sona ermişti.</p><p></p><p>Jan Hunyad muharebenin kaybedildiğini anladığı vakit, ordusuna haber vermeden yanındaki Ulahlarla birlikte geri çekildi ve Karadeniz’in kuzey kısmını takip ederek kaçmaya muvaffak oldu. Davûd Paşa kumandasındaki Osmanlı kuvvetleri, Jan Hunyad’ı iki gün takip ettilerse de yakalayamadılar.</p><p></p><p>Erlau ve Grosvaradin piskoposları ile ahitnamenin bozulmasına sebep olan papa vekîli kardinal Çesarini, ölüler arasında olup, düşmanın kaybı 65.000 civarındaydı.</p><p></p><p>Kralın kıymetli eşyalarıyla dolu 250 araba Türklerin eline geçti. Bu muharebede Osmanlı ordusu 15.000 şehit verdi.</p><p></p><p>Zaferi müteakip Müslüman hükümdarlara fetihnameler yazıldı. Bütün İslam alemi Osmanlının zafer sevincine iştirak etti.</p><p></p><p>Tarihte büyük netîceler doğuran harplerden olan Varna Zaferiyle Balkanlarda Osmanlının güç ve kuvvetine karşı koyacak bir kuvvet kalmadı. Lehistan ve Macaristan, Kral Vladislas’ın ölümüyle bir daha birleşememek üzere ayrıldı ve Baltık kıyısından Adriyatik Denizine kadar uzanan Lehistan-Macaristan Devleti ortadan kalktı.</p><p></p><p>Varna Muharebesi; Bizans’ın, Balkanlardan ve Avrupa’dan ümidini kesmesine ve yıkılacağı günlerini beklemesine sebep oldu; İstanbul’un fethine zemin hazırladı.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="wien06, post: 196572, member: 4383"] [CENTER][B][COLOR="Red"][SIZE=4]Kosova Savaşı (Kosova Zaferi, Kosova Savaşları) [/SIZE][/COLOR][/B][/CENTER] [B]Osmanlılar ile Haçlılar (Sırp, Bulgar, Macar ve Karadağlılar) arasında yapılan meydan savaşları.[/B] [B][COLOR="DarkRed"]Birinci Kosova Savaşı (1389)[/COLOR][/B] I. Murad (Hüdâvendigâr), Sırp, Bulgar ve diğer Hıristiyan devletlerin doğurduğu tehlikeyi önlemek amacıyla, 60 000 kişilik bir kuvvetle Sırbistan üzerine yürüdü. I. Murad Han'ın yanında oğulları Bayezid (Yıldırım) ile Yakub Bey vardı. Öncü kuvvetlerin başında Evrenos Bey ile Paşa Yiğit bulunuyordu. Türk ordusu, Filibe, Köstendil, Eğri Palanka ve Üsküp'ün kuzeydoğusundan geçen yolu takip etti, Kosova ovasının doğu yamaçları boyunca Priştina'ya yürüdü. İki taraf, Priştina'nın kuzeybatısında, Priştina - Vuçitrn yolu üzerinde, Lab suyu yanında karşılaştı. Haçlı kuvvetleri, Osmanlılar'dan fazlaydı. I. Murad Han, ordunun merkezinde yer aldı; sağ kolda Bayezid'i, sol kolda öteki oğlu Yakub'u görevlendirdi. Veziriazam Çandarlı Ali Paşa ile Kara Timurtaş Paşa, padişahın yanında yer aldılar. Haçlıların merkezinde Sırp despotu Lazar, sağ kolunda yeğeni Vuk Brankoviç, sol kolda da Bosna kralı Tvrtko vardı. Sekiz saatlik bir çarpışmadan sonra, henüz savaşın sonucu alınmadan, Lazar'ın damadı, Sırp asilzadelerinden Miloş Obiliç (veya Kopiliç), bir mülteci veya elçi gibi Sultan Murad Han'a yaklaştı ve birden çıkardığı hançerle padişahı yaraladı. Türk kaynaklarında, I. Murad Han'ın savaşın sonunda savaş sahasında dolaşırken, yaralı bir Sırp tarafından öldürüldüğü kaydedilir. Sultan Murad Han'ın yaralandığı yere bir çadır kuruldu; sultan, ağır yaralı olduğu halde kumandayı elden bırakmadı. Bu sebeple, savaş Türklerin lehine sonuçlandı. Ölmeden önce esir alınan Sırp despotu Lazar ile damadı ve diğer Sırp asilzadeleri öldürüldüler. I. Murad Han'ın vefatından sonra yerine, I. Bayezid (Yıldırım) padişah oldu; Sırpları takip eden Yakup Çelebi ise öldürüldü. Birinci Kosova Savaşı sonunda, yeni Sırp despotu Stephan Lazaroviç, Osmanlılara vergi vermeyi ve savaşlara askerleri ile birlikte katılmayı kabul etti; ayrıca kızkardeşi Despina'yı, Bayezid Han'a zevce olarak verdi. [B][COLOR="darkred"]İkinci Kosova Savaşı (1448)[/COLOR][/B] Polonya ve Macaristan kralı Ladislas'ın, Varna'da ölümünden sonra (1444) Macaristan kral naipliğine getirilen Yanoş Hunyadi, Varna yenilgisinin öcünü almak için kuvvet toplamağa başladı. Bu sırada Osmanlılar, isyan eden Arnavutluk beyi İskender Bey ile uğraştıklarından, Yanoş Hunyadi'nin, Macarlardan başka Eflak, Bohemya ve Almanlardan kuvvet toplamasına engel olamadılar. Sırbistan'a kolaylıkla geçen Yanoş Hunyadi kuvvetleri, Kosova'ya geldi (1448). Osmanlı hükümdarı II. Murad Han da bir süre sonra Kosova'ya vardı. Yanoş Hunyadi, gönderdiği elçi aracılığıyla barış istedi. Ancak bu teklifi kabul edilmedi. Savaş, Yanoş Hunyadi'nin saldırısıyla başladı. Üç gün sürdü (17-19 Ekim). İlk gün, hafif kuvvetlerin birbirlerini denemeleriyle geçti. Şiddetli savaş, ikinci gün öğleden sonra başladı. Gece yarısı Yanoş Hunyadi kuvvetlerinin, Osmanlı ordugâhına yaptığı baskın bir sonuç vermedi. Üçüncü gün sabahtan başlayan savaşta Osmanlılar, plan gereğince sağ ve sol kanatları, yenik düşmüş gibi göstererek geri çektiler. Merkezi müdafaasız bulan Yanoş Hunyadi, hücum emrini verdi. Merkezde bulunan yeniçeriler, haçlılara şiddetle karşı koydular. Haçlılar merkeze yığılınca, sağ ve sol kanatlardan geri çekilen Osmanlı kuvvetleri, bu kanatlardan ve geriden haçlıları sarmağa başladılar. Kısa bir süre sonra, haçlı ordusunda panik başladı. Yanoş Hunyadi, savaş meydanını bırakarak kaçtı. Pek çok haçlı, savaş meydanında kaldı. İkinci Kosova Savaşı sonucunda Osmanlılar, Balkanlar'a iyice yerleştiler. Yenilen Macarlar, 1456 Belgrad kuşatmasına kadar, Osmanlılarla savaşmadı, özellikle İstanbul'un fethine seyirci kaldılar. [CENTER][B][COLOR="Red"][SIZE=4]Varna Savaşı (Varna Zaferi)[/SIZE][/COLOR][/B][/CENTER] [B]Varna Savaşı, Haçlıların İstanbul'un Türkler tarafından fethedilmesini engellemek için yaptıkları son girişim oldu. Bu savaş, Osmanlıları Segedin Antlaşmasına zorlayan şartları tamamen değiştirdi. Sultan İkinci Murad, bir müddet sonra tahtı, yine oğluna bırakarak çekildiyse de devlet adamlarının ısrarları sonucu tekrar tahtına döndü.[/B] 10 Kasım 1444’te Varna’da yapılan Osmanlı-Haçlı muharebesi. Sultan İkinci Murad Hanın Rumeli fütûhatları sonunda Macaristan ve Lehistan ile 12 Temmuz 1444 tarihinde imzalanan Segedin Antlaşması on yıllık bir sulh devresi getiriyordu. Sultan Murad Han, sulh devresinden istifadeyle, velîahd Mehmed’in idaresini görmek için, yorulduğunu ileri sürerek saltanattan çekildi. Oğlu Sultan İkinci Mehmed Han on üç yaşında Osmanlı tahtına geçti. Osmanlı tahtına tecrübesiz zannettikleri birinin çıktığını öğrenen Haçlılar, hazırlığa giriştiler. Fırsatı kaçırmak istemeyen Bizans İmparatoru ile Venedik senatosu, Osmanlıları Rumeli’den çıkarmanın zamanının geldiği iddiasıyla, Macar kralı Vladislas’a yeminini bozdurdular. Bizans imparatoru, kardinal Çesarini ve Macar kralı Vladislas, Haçlı seferi için hazırlıklara başladılar. Yaptıkları plana göre; Haçlı gemileri, Çanakkale ve Karadeniz boğazını tutacaklar, Anadolu’da bulunan Sultan İkinci Murad’ın Rumeli’ye geçmesine mani olacaklar ve zincirleme savaşlarla yorulmuş ve çocuk yaştaki Sultan İkinci Mehmed’in kumandasında olan Osmanlı ordusunu kolayca imha edeceklerdi. Kısa zamanda hazırlanan Haçlı ordusunu; Macarlar, Lehli, Ulah, İtalyan, Çek, Litvanya, Hırvat, Alman, Fransız ve Venedik kuvvetleri teşkil etmekteydi. Venedik, müttefik ordularına kuvvetli bir donanmayla yardım edecekti. Eflak ve Boğdan voyvodalıkları da mühim kuvvetlerle müttefiklere katılmışlardı. Hıristiyan müttefiklerin harp îlanı ve giriştikleri hazırlıklar, Osmanlılar tarafından haber alınınca, Edirne’de endişeli bir hava esmeye başladı. Edirne’de toplanan saltanat şûrasında, alınacak tedbirler düşünüldü ve ordunun başında tecrübeli bir hükümdarın bulunmasına karar verildi. Sadrazam Çandarlı Halîl Paşanın isteğiyle İkinci Mehmed Han babasını başkumandan olarak ordunun başına davet etti. Sultan Murad Han, oğlunun davetine uyarak süratle Anadolu askerini topladı. O sırada Papa ve Venedik gemileri Çanakkale boğazı önünde toplanmış, Türklerin şimdiye kadar kuvvetlerini Rumeli’ye naklederken kullandıkları Çanakkale boğazı yolunu kesmişlerdi. Buradan Rumeli’ye geçmek imkansızdı. Murad Han Çanakkale tarafına az bir kuvvet gönderip, düşmanı yanıltarak süratle İstanbul boğazına (Anadolu Hisarı’na) geldi. Sadrazam Halîl Paşa, yeniçeri, topçu, cebeci ve Rumeli askeriyle İnceğiz’de bekliyordu. Sultanın boğaza ulaştığını haber alınca, bugünkü Rumeli Hisarının bulunduğu yere geldi ve yanında getirdiği topları yerleştirdi. Böylece tarihte ilk defa İstanbul Boğazı top ateşiyle kontrol altına alındı. Sultan Murad Han derhal maiyyetindeki 40.000 kişilik Anadolu askerini, topçunun himayesinde, asker başına bir düka altını vermek sûretiyle Ceneviz gemileriyle karşıya geçirdi. Bizanslılar, İstanbul surları yakınından sancak ve bayraklarını dalgalandıra dalgalandıra ilerleyen Osmanlı ordusunu seyretmekten başka bir şey yapamadılar. 20 Ekim 1444 tarihinde Rumeli’ye ayak basan Sultan Murad Han, bu geçişin emniyetle başarılmasında hizmeti dokunan topçu kumandanı Saruca Paşaya ihsanlarda bulundu. Geçişi Edirne’ye bildirmek için kapıcıbaşı ile Muhtesibzade acele yola çıkarıldı. Murad Han Edirne’ye yaklaşınca, devlet adamları ve halk tarafından karşılandı. Fakat Edirne’ye girmeyerek şehrin dışında konakladı. Sultan Mehmed ve vezîriazam Halîl Paşayı Edirne’nin muhafazasına bırakıp süratle Varna üzerine yürüdü. Macar Kralı Vladislas da sefer hazırlıklarını tamamladıktan sonra, 1 Eylül 1444 tarihinde Segedin’den hareket ederek 16 Eylül’de Orsova’ya vardı. Meşhur Macar komutanı Jan Hunyad 4000 seçme zırhlı süvariyle burada asıl kuvvetlere iltihak etti. Orsova’da yapılan toplantıda Jan Hunyad, Haçlı ordusunun başkumandanlığına getirildi. Ayrıca ordunun harekat planı kararlaştırıldı. 18-22 Eylül’de Tuna’yı aşan Haçlı kuvvetleri 24 Ekim’de Yenipazar’a girdiler ve şehirdeki Müslümanları kılıçtan geçirdiler. 26 Ekim 1444 günü Şumnu, Tırnova, Prevadi, Retric, Mihaliç’te de aynı katliamı yaptılar. 9 Kasım 1444 günü Varna önüne gelen Haçlı ordusu, şehrin güneyindeki Galatahisar, Makropolis, Kavarna köylerini ele geçirdi ve Varna’nın kuzey bölgesinde ordugahını kurdu. Haçlı ordusunun sol kanadı, Varna bataklıklarıyla çevriliydi ve bu cenahta Ulahlarla bir kısım Macarlar bulunuyordu. Sağ cenah tamamen açık bulunduğundan Macarların hemen bütün kuvvetleri bu taraftaydı. Siyah Macar bayrağı, Erlau piskoposunun muhafazasına verilmişti. Alemdar, Franko idi. Ordu kuvvetleri, meşhur kardinal Çesarini, Franko ve Erlan piskoposunun arasında taksim edilmişti. Varadin piskoposu, ordunun arkasını, eşya ve top mühimmatını muhafaza etmekteydi. Kral Vladislas ortada yer aldı. Haçlıların bu nizamına mukabil Osmanlı ordusunun başkumandanı Sultan Murad Han, kademeli olarak tertibat aldı. Kuvvetlerin en mühim kısmını iki sıra üzerine yerleştirdi. Harp Rumeli’de olduğundan, usûl mûcibince Rumeli beylerbeyi Turhan Bey Rumeli askeriyle sağda, Anadolu beylerbeyi Karaca Bey de, Anadolu askeriyle sol cenahta yerlerini aldılar. Osmanlı ordusunun başkumandanı Murad Han da yanında yeniçeriler olduğu halde ortada üçüncü sırayı teşkil eden bölümdeydi. Muharebe idare yeri biraz yüksekçe bir tepe üzerinde kurulmuştu. Sultan Murad Han, Varna Sahrasında saf tutan Haçlı ordusuyla muharebeye başlamadan evvel iki rekat namaz kıldı ve şöyle dua etti: “İlahî! Mümin kullarını, benim günahımın çokluğundan ötürü küffar elinde zebûn etme. İlahî! Habîbinin hürmeti için ümmetini sen sakla ve sen mansûr ve muzaffer eyle.” Tarihin en mühim meydan muharebelerinden biri olan Varna Muharebesi, 10 Kasım 1444 sabahı Osmanlı askerinin Allah Allah nidalarıyla başladı. Murad Han, azabları ve akıncıları düşmanın en zayıf tarafı olan sağ kanada doğru sürdü. Öğleye doğru savaş şiddetlendi. Düşman başkumandanı Jan Hünyad, yanına Eğri piskoposunun alayını da alarak sağ kanat üzerine yüklenen Türklere karşı taarruza geçti. Haçlı süvarîleri zırhlı olduğu için az telefat veriyor, Türkler bu yüzden müşkil vaziyete düşüyordu. Kardinal Jülyen Çesarini’nin alayları taarruza kalkınca, Osmanlı akıncı ve azabları gerilemeye başladı. Karaca Bey kumandasındaki Anadolu sipahîleri, derhal Jan Hunyad’ın tarafına doğru taarruza geçtiler. Bu hücum karşısında Hırvatlar gerilemeye başladı. Düşmanın sağ kanadı çökmeye yüz tuttu. Haçlıların bir kısmı Varna’ya doğru şehir kapılarına kadar çekildiler. Sağ kanat kuvvetlerinin müşkil vaziyete düşerek gittikçe eridiğini gören Jan Hunyad, Kral Valdislas’ın kumandasındaki alayları da alarak Bosna piskoposu ile birlikte ileri atıldı. Bu şiddetli saldırılar karşısında Osmanlı sol cenahı geriledi. Bu sırada sol kanat kumandanı Karaca Paşa şehit düştü. Anadolu sipahîleri de savaş meydanından dışarı itildi. O sırada sol cenahla merkez bölümü arasında meydana gelen boşluktan içerilere ilerleyen düşman kuvvetleri, yeniçerilerin tuttuğu hatta kadar sokuldular ve taarruzlarının en şiddetlisini Osmanlı karargahına yönelttiler. Mevkiini azim ve metanetle muhafaza eden Murad Han, muharebenin aldığı şekle göre askerinin harekatına mahirane müdahalelerde bulunarak, fazla zaman kaybetmeden cephenin sıkışan kısımlarını düzeltebilme kudretini gösterdi. Öbür taraftan Haçlı ordusunun tekmil kuvvetlerini muharebenin seyrine ve ihtiyacına göre kullanmak isteyen Jan Hunyad, Kral Vladislas’ın kendisinden haber almadan müdahalede bulunmamasını istemişti. Fakat savaşın Haçlılar lehine gelişmesi üzerine, kazanılacak zaferin şerefini tamamen Jan Hunyad’a kaptırmak istemeyen Vladislas ise, ondan habersiz ihtiyattaki mevkiini terk ederek işe müdahale etti. Bu sırada Jan Hunyad’ın Osmanlı ordusunun merkezine doğru ilerlediğini gören Murad Han, yeniçerileri yanlara doğru açarak düşmanı boşluğa çekti. Boş alana taarruz eden Haçlı birlikleri arasında Macar kralı ve emrindeki alaylar da vardı. Haçlılar kısa bir süre sonra kuşatma çemberinin içine girdiklerini anladılar. Düşman kıskaç arasına alınınca, çok şiddetli bir taarruza geçildi. Yeniçeriler zafere ulaşmak şevk ve heyecanıyla kat’î hücûma geçtiler. Bu arada Kral Vladislas bir balta darbesiyle yere düşürüldü. Bir yeniçeri yetişerek kralın başını kesti ve Sultan Murad’a götürdü. Vladislas’ın başı bir mızrağın ucuna geçirilerek, yemînine rağmen bozduğu muahede nüshasının asılı olduğu mızrağın yanına dikildi. Macar kralının ölümü ve teşhir edilen başı, Haçlı ordusunun maneviyatını bozdu. Jan Hunyad’ın çabalamaları bozgunu durduramadı. Sabahtan başlayan muharebe ikindi vakti sona ermişti. Jan Hunyad muharebenin kaybedildiğini anladığı vakit, ordusuna haber vermeden yanındaki Ulahlarla birlikte geri çekildi ve Karadeniz’in kuzey kısmını takip ederek kaçmaya muvaffak oldu. Davûd Paşa kumandasındaki Osmanlı kuvvetleri, Jan Hunyad’ı iki gün takip ettilerse de yakalayamadılar. Erlau ve Grosvaradin piskoposları ile ahitnamenin bozulmasına sebep olan papa vekîli kardinal Çesarini, ölüler arasında olup, düşmanın kaybı 65.000 civarındaydı. Kralın kıymetli eşyalarıyla dolu 250 araba Türklerin eline geçti. Bu muharebede Osmanlı ordusu 15.000 şehit verdi. Zaferi müteakip Müslüman hükümdarlara fetihnameler yazıldı. Bütün İslam alemi Osmanlının zafer sevincine iştirak etti. Tarihte büyük netîceler doğuran harplerden olan Varna Zaferiyle Balkanlarda Osmanlının güç ve kuvvetine karşı koyacak bir kuvvet kalmadı. Lehistan ve Macaristan, Kral Vladislas’ın ölümüyle bir daha birleşememek üzere ayrıldı ve Baltık kıyısından Adriyatik Denizine kadar uzanan Lehistan-Macaristan Devleti ortadan kalktı. Varna Muharebesi; Bizans’ın, Balkanlardan ve Avrupa’dan ümidini kesmesine ve yıkılacağı günlerini beklemesine sebep oldu; İstanbul’un fethine zemin hazırladı. [/QUOTE]
Alıntıları ekle...
İsim
Spam kontrolü
Atatürk'ün doğduğu şehir?
Cevapla
Forumlar
Tarih
Genel Türk Tarihi
Türk Tarihindeki Önemli Savaşlar ve Seferler
Top