Tuncel Kurtiz hayatını kaybetti

cemree

=)=)
V.I.P
Duayen oyuncu Tuncel Kurtiz 77 yaşında hayatını kaybetti. Kurtiz'in sabah spor yaptıktan sonra fenalaşarak düştüğü belirlendi.
Bu sabah yürüyüş yapmak için Etiller'deki evinden çıkan ünlü oyuncu, bir süre spor yaptıktan sonra evine döndü. Dinlendiği sırada fenalaşarak düşen oyuncuyu eşi buldu. Şu anda polisin olay yerindeki incelemesi sürüyor.

Tuncel Kurtiz'in ölüm haberini olan Timur Savcı, Burçin Terzioğlu , Ozan Güven, Meltem Cumbul gibi isimler ünlü sanatçının evine koştu.

KURTİZ: 87, 97 OLMAK İSTİYORUM
Hayatını kaybeden sanatçı Tuncel Kurtiz, Şubat ayında Milliyet Gazetesi'ne verdiği röportajında sağlık nedenlerinden dolayı tiyatro yapamadığını anlatmış "77 yaşındayım, 87,97 olmak istiyorum" demişti.

Bana burada bir rol verdikleri zaman Bilmem ne alışveriş merkezinin alt katına in, bodrumda oyna diyecekler. Nerede benim Elhamra Tiyatrom? Nerede benim Saray Tiyatrom? Nerede Emek Tiyatrosu? Nerede Dram Tiyatrosu? Çok zor durumdayız. Bütün dünyada tiyatro devlet yardımıyla yaşar. Ve devlet sana bunu oyna, bunu oynama demez. Özgürsündür, o yardımı alırsın. Çünkü tiyatro öyle büyük paralar kazanmak için yapılmaz. Berkun bana bir rol teklif etti, nasıl içim cız ediyor oynamak için ama ben bypasslı, kalp krizi geçirmiş bir adam olarak dağda ev yapmışım kendime. Berlinden de teklif geldi. Ama Berline gidersem ne olacağını biliyorum. Ben hayatımı kontrol altında tutuyorum. 77 yaşındayım, e 87, 97 olmak istiyorum.

SAAT 12Yİ 5 GEÇİYORDU
Usta oyuncunun ölüm haberi saat 12.05 sularında geldi. Bu durum akıllara; Tuncel Kurtiz'in seslendirdiği, ölüm temalı bir Serkan Uçar şiirini getirdi.

İşte "Saat On İkiyi Beş Geçiyordu" adlı o şiirin sözleri:

Zaman, can çekişirken,
Akrep yelkovan, arasında;
Bir adım öteye gidemezken geceden,
Ay, ışığını çekerken sinesine,
Yıldızlar çekilirken kuytu karanlıklara,
Hüzün, Bakır bir çaydanlıkta demleniyordu,
Ve ben, son sigaramdaki dumanları da hapsediyordum içime,
Saat on ikiyi beş geçiyordu.

Ekmek bıçağında dilimleniyordu ömrüm;
Masum, yalınayak çocukluğum;
Umudun kıyısından geçmeyen gençliğim,
Ulu orta seriliyordu, harami sofrasına,
Düş bahçelerim yağmalanıyordu,
Her kes payına düşeni alıp giderken.
Bütün kimsesizliğimle,
Bütün çaresizliğimle,
Bütün çıplaklığımla, kalıyordum karanlığın koynunda;
Üşüyordum,
Tepeden tırnağa buz kesiyordu yalnızlık.
Saat on ikiyi beş geçiyordu.

Dişlerimle, şafağı sökmek isterken karanlığın göğsünden;
Gün ağarıyordu saçlarıma,
Tel tel,
Raylarımdan çıkıyordum,
Vagonlarım kopuyordu bir biri ardına,
Savruluyordum,
Bir cinayete kurban gidiyordum,
Kaza süsü verilmiş,
Faili meçhul bir ölüm biçiyordu terzi masasında,
Bir tabuta çivileniyordum.
Saat on ikiyi beş geçiyordu.[/FONT][/SIZE]
 

DELİBALTA Muharrem

Öyle bir geçer zaman ki!
V.I.P
Her acı haber ayrı ayrı bir hüzün taşır... Böylesi acılar ise farklı duygular barındırır... Tarifi yok... Mekanı cennet olsun... Çok önemli bir değer daha elveda dedi... Güle güle, büyük usta, güle güle...
 
Top