Tuğra

cırcırböcee

V.I.P
V.I.P
Tuğra

Tuğra, Padişahın ismi ve lakabı bulunan alâmet, imza.

Tuğra, hat sanatının bir kolu halinde yüzyıllar boyunca usta hattatlar eliyle yazılmıştır.

Türkçe’de kelime olarak padişahın ismini ihtiva eden özel bir işaret, padişahın imzası gibi anlamlar ifade eder.Aslı Oğuz lehçesinde tuğrağ olup, hükümdarın basılmış imzası demektir.

Orhan Gazi tarafından kullanılan ilk tuğra Orhan bin Osman ifâdesinden ibâret olup,tuğralardan ilki 1324 diğeri 1348 tarihlidir.

Birinci Sultan Osman Gazi’ye ait bir tuğraya günümüze dek hiçbir yerde rastlanmamıştır. Bu nedenle 36 Osmanlı padişahı ama 35 Osmanlı padişah tuğrası vardır.

Yapısı
Padişahın kendisi ve babasının isminin yazıldığı kısma, taht, kürsü veya sere adı verilir. Buradan sola doğru uzanarak aşağıdan yukarıya doğru uzayan ve iç içe iki kavisten meydana gelen kısma ise, beyze veya sancak adı verilir.

1. Halk arasında sele de denilen, sözlük anlamı Açık duran baş parmağın ucundan işâret parmağının ucuna kadar olan uzaklık demek olan sere veya kürsü; tuğranın metin kısmıdır. Bunda pâdişâhın ve babasının adları ile Şah, Han, el-Muzaffer kelimeleri yazılıdır.

2. Beyze: Bin ile Han kelimelerinin ‘n’ harflerinin kıvrılmasıyla meydana gelen ve iç içe yazılan iki kavise denir. İç beyze ve dış beyze adı verilen bu iki kavis tuğranın sol tarafındadır. Dâimâ kelimesi bunun ortasındadır.

3. Tuğ veya elif: Tuğranın yukarıya uzanmış olan mızrak şeklindeki ||| çekmeye (üç elife) verilen addır. Bunların üzerine flama gibi çekilen kıvrıklara zülüf veya zülfe denmektedir.

4. Tuğranın Kolları (Hançere veya kol): Beyzelerin devâmı olan ve el-Muzaffer kelimesinin üzerinden geçerek tuğranın sağına doğru paralel iki çizgi hâlinde uzanan kısma denir.
 
Kullanımı

Önceleri; ahitname, menşur, name-i hümâyun, mülknâme, ferman, vakfiye, berat vb. üzerine ve ortaya yazılan tuğra, sonraları; para, defter ve kağıtların başına bir hanedan arması halinde bayraklarda, pullarda ve resmi yapılarda da kullanıldı.

Tuğra, vesikalarda; tevki-i hümayun, nişan-ı hümâyun, nişan-ı şerif-i âlişan, misal-i meymun, alamet-i şerife, tuğra-i garra diye de isimlendirilmiştir.

Tuğra çekene; tuğrai, tevkii, nişancı, tuğrakeş ve tuğranüvis de denilirdi.

Şehzade Tuğraları

Şehzadeler, isimleri ile tuğra çektirirler, emirler yazdırırlar ve bu suretle kendi idareleri altındaki bölgelerde bir padişah gibi hüküm sürerlerdi. Yalnız kendi adlarına para bastıramaz ve namlarına hutbe okutamazlardı. Bu iki imtiyaz yalnız padişahlara aittir.

Tuğraların Kaldırılması Hakkındaki Kanun
15 Haziran 1927 tarihinde tuğraların kaldırılması ile ilgili bir kanun hazırlanmıştır.
 
Padisahlarin Kullandigi TUGRALAR


ORHAN GAZİ'nin Tuğrası
tugra02.webp



SULTAN MURAD HÜDAVENDİGAR'ın Tuğrası
tugra03.webp



SULTAN YILDIRIM BAYEZİD'in Tuğrası
tugra04.webp



SULTAN ÇELEBİ MEHMED'in Tuğrası
tugra05.webp



SULTAN İKİNCİ MURAD'ın Tuğrası
tugra06.webp



FATİH SULTAN MEHMED'in Tuğrası
tugra07.webp



SULTAN İKİNCİ BAYEZİD'in Tuğrası
tugra08.webp



YAVUZ SULTAN SELİM'in Tuğrası
tugra09.webp



KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN'ın Tuğrasıü
tugra10.webp
 
SULTAN İKİNCİ SELİM'in Tuğrası
tugra11.webp



SULTAN ÜÇÜNCÜ MURAD'ın Tuğrası
tugra12.webp



SULTAN ÜÇÜNCÜ MEHMED'in Tuğrası
tugra13.webp



SULTAN BİRİNCİ AHMED'in Tuğrası
tugra14.webp



SULTAN BİRİNCİ MUSTAFA'nın Tuğrası
tugra15.webp



SULTAN GENÇ OSMAN'ın Tuğrası
tugra16.webp



SULTAN DÖRDÜNCÜ MURAD'ın Tuğrası
tugra17.webp



SULTAN BİRİNCİ İBRAHİM'in Tuğrası
tugra18.webp



SULTAN DÖRDÜNCÜ MEHMED'in Tuğrası
tugra19.webp
 
SULTAN İKİNCİ SÜLEYMAN'ın Tuğrası
tugra20.webp



SULTAN İKİNCİ AHMED'in Tuğrası
tugra21.webp



SULTAN İKİNCİ MUSTAFA'nın Tuğrası
tugra22.webp



SULTAN ÜÇÜNCÜ AHMED'in Tuğrası
tugra23.webp



SULTAN BİRİNCİ MAHMUD'un Tuğrası
tugra24.webp



SULTAN ÜÇÜNCÜ OSMAN'ın Tuğrası
tugra25.webp



SULTAN ÜÇÜNCÜ MUSTAFA'nın Tuğrası
tugra26.webp



SULTAN BİRİNCİ ABDÜLHAMİD'in Tuğrası
tugra27.webp



SULTAN ÜÇÜNCÜ SELİM'in Tuğrası
tugra28.webp
 
SULTAN DÖRDÜNCÜ MUSTAFA'nın Tuğrası
tugra29.webp



SULTAN İKİNCİ MAHMUD'un Tuğrası
tugra30.webp



SULTAN BİRİNCİ ABDÜLMECİD'in Tuğrası
tugra31.webp



SULTAN ABDÜLAZİZ'in Tuğrası
tugra32.webp



SULTAN BEŞİNCİ MURAD'ın Tuğrası
tugra33.webp



SULTAN İKİNCİ ABDÜLHAMİD'in Tuğrası
tugra34.webp



SULTAN MEHMED REŞAD'ın Tuğrası
tugra35.webp



SULTAN MEHMED VAHİDÜDDİN'in Tuğrası
tugra36.webp
 
Tuğra nedir?
Divanü-lügât-it-türk’de Tuğranın aslı Oğuzca “Tuğrağ” olup bunun hükümdarın basılmış nişanı olduğu ifade edilmiştir. Anadolu lehçesinde kelimenin sonundaki (ğ) okunamadığından “tuğra” ifadesi yaygınlaşmıştır. Türkçe olan tuğranın Farsçası nişan (alamet, iz, işaret) ve Arapçası tevkî (etki, iz bırakma, buyurma)’dir. Yazılı belgelerdeki ifadelerden Büyük Selçuklularda ve Anadolu Selçukluları’nda da –kavisli- tuğraların varlığını öğreniyoruz. Ancak şekillerini ancak Anadolu beyliklerinde ve Osmanlılar’da görmekteyiz. Beyliklerde bilinen en eski tuğra resmi Saruhan oğlu İshak bey’in (776 H. 1374 M.) tarihli gümüş parasında vardır .

Tuğra Büyük Selçuklular’dan Eyyubiler aracılığı ile Memlûklere geçmiştir. Ancak Memlûklerdeki tuğralarda da hükümdarın ve babasının ismi tuğrada var olmakla beraber kavisler yerine, bir satıra yazılan yazıda abartılı miktarda keşidelere (harf uzantısı dikey çizgiler) ağırlık verilmiştir. Memlûklerde tuğra, ilgili belgeler üzerine yazılmaz; önceden yazılıp kesilmiş tuğralar belgenin üzerine yapıştırılırdı

Osmanlılarda Tuğra
Osmanlılarda da Tuğra, sultanların gözalıcı kaligrafik nişan, alamet veya arması, bir çeşit imzasıdır. Sultanın ve babasının adını ve çoğunda el muzaffer daima dua ibaresini içerirdi. Örneğin Kanuni Sultan Süleyman’ın tuğrasında “Süleyman şah bin Selim şah han el-muzaffer daima” yazmaktadır. “bin” “oğlu” demektir. Tuğra bizatihi sultan tarafından yazılmayıp nişancı veya tuğrakeş veya tuğrâî veya tuğranüvis veya tevkiî denilen görevlilerce yazılırdı. Yetkisiz tuğra çekilemezdi. Tuğralar bazı sultanların mühürlerine de kazılmıştır.

Osmanlılarda gereği halinde sınır boylarındaki eyaletlerde bulunan vezirlerin aradaki mesafenin uzaklığına ve siyasi nedenlere bağlı olarak önemli konularda tuğra çekmelerine izin verilmiştir. Tuğrakeş vezir denilen bu eyalet valilerinin tuğra çekmek yetkileri Kemankeş Kara Mustafa Paşa’nın sadaretine kadar devam etmiş ve onun son zamanında kaldırılmıştır 1640-43 M.)

Osmanlı tarih belgelerinde geçen “tevki-i hümâyun” “tevki-i refî” “tevki-i refi-i hümâyun” “nişân-ı şerif-i âlîşân-ı sultanî” “tuğrây-ı garrâ” “tuğrây-ı garrây-ı sâmi mekân-ı hâkanî” “nişan-ı hümâyun” “tuğray-ı meymun” “misal-i meymun” “misal-i hümayun” “nişan-ı şerif-i âlîşan” “alamet-i şerife” gibi deyimlerin hepsi de tuğra demektir.

Hükümdar ve şehzade tuğralarından başka vezir-i azamın ve eyaletlerdeki vezir, beylerbeyi ve sancak beylerinin hükümet ve eyalet işlerine ait belgelerde imza yerine geçmek üzere tuğrayı andıran “pençe” tabir edilen alametler kullandıkları görülmektedir. Bunun Osmanlılar’da hangi tarihte başladığı ve Osmanlılar’dan önce de kullanılıp kullanılmadığı belli değildir. Pençe, yazılan şahısların derece ve önemlerine göre belgenin sağ kenarının başına veya ortasına veya imza yerine belgenin sonuna Arap harfleri ile çekilirdi. Eğer belge batı dillerinden biri ile yazılmışsa o zaman pençe belgenin sol tarafına çekilirdi. Pençeler tuğradan farklı olarak tek kavislidir. Çift kavis ancak tuğralarda olup başkaları çift kavis çekemezlerdi. Sadrazamların buyuruldularına pençe koymaları 19. yüzyıl ortalarından sonra yerini resmi mühüre bırakmıştır. Vezir-i azam, vali ve beylerbeylerinin pençe ve resmi mühür ile onayladıkları emirlere “buyuruldu” denilirdi

En eski Osmanlı tuğrası ikinci Osmanlı sultanı Orhan Gazi’ye aittir. Bu tuğrayı taşıyan iki belge bulunmuştur (2). Birinci sultan Osman Gazi’ye ait bir tuğraya günümüze dek hiçbir yerde rastlanmamıştır. Bu nedenle 36 Osmanlı padişahı ama 35 Osmanlı padişah tuğrası vardır. (Ancak duyumlarımıza göre Osman Gazi’ye ait bir tek sikke (para) bulunmuştur ve bunda "Osman bin Ertuğrul bin Gündüz Alp" ifadesi yer almaktadır).

Tuğraların büyük Selçuklulardan Anadolu Selçukluları ve beylikleri aracılığı ile Osmanlılara geçtiği kabul edilmektedir (1). Tuğralar, Osmanlı devletinin kuruluşundan yıkılmasına kadar çok çeşitli yerlerde kullanılmış, hat sanatında bir kol olmuş ve resmi görevini tamamladıktan sonra tarihe mal olmuştur . Halen hat sanatını icra edenlerce sanatsal amaçlı olarak yaşatılmaktadır.
Önceleri ahitname, name-i hümayun, berat, menşur ve fermanlar gibi pek çok resmi evrak üzerine resmiyet kazandırmak için çekilen tuğra daha sonraları hükümdarlık (hanedan) sembolü olarak paralarda ve yine bu ilk devirlerde (onbeşinci asır) defterhane defter ve kayıtları başında ve daha sonra ise bir arma olarak bayraklar, pullar, senetler, nüfus tezkereleri, pasaportlar, resmi abideler, resmi binalar, savaş gemileri, çeşmeler, imaretler, camiler ve saraylarda da kullanılarak genelleşmiştir.

Tuğra Türklere özgüdür. Tuğranın şekli kendine mahsustur. Ne herhangi bir şey tuğraya benzer, ne de tuğra herhangi bir şeye . Her tuğrada bir yandan alışılmış tuğra şeklini korumak, diğer yandan her sultanın künyesini bu şekille barıştırmak. Zor bir sanat. Osmanlılarda Orhan Gazi’den Sultan Vahideddin’e kadar tekrarlanan ve değişen parçalarla tuğraların estetik evrimini izlemek çok ilgi çekicidir ve bu haliyle tam Osmanlı tuğra serisi bir sanatın tarihinin 600 yıllık film şeridi gibidir.

İlk yirmi kadar Osmanlı tuğrasının sanatsal açıdan olmasa da tarihsel açıdan önemi vardır. Yalnız bunlar içinde yedinci padişah Fatih’in ve onuncu padişah Kanuni’nin tuğraları kendilerinden önceki ve sonrakilere göre estetik ve şekil açısından birer sivrilme yaparlar.
Tuğra simgesel anlamı ile belgelerin başında yer alırdı, sonunda değil.

Tuğra kelimesi Osmanlıdan önceye dayansa da ve yine tuğra benzerleri daha eski Türk devletlerinin belgelerinde kullanılsa da Osmanlı tuğralarının kendilerinden öncekilerle isim benzerliği dışında ortak yanı pek yoktur. İlk Osmanlı tuğrasının sahibi Orhan Gazi’nin tuğrasında yazılı Orhan ve Osman kelimelerinin yazılış şekli kendinden sonra gelen tuğraların iskeletini oluşturmuştur
Belge üstündeki tuğranın büyüklüğü belge kağıdı ile yazıların durumuna bağlı ve bunlarla uyumlu olurdu. Tuğraların sağ tarafına çiçek koymak veya mahlas yazmak usulü sonradan meydana çıkmıştır.

Tuğralar bir arma olarak olgunlaşmış halini aldıktan sonra hattatlar sanatsal boyuta geçerek hep daha güzelini yazmaya çalışmışlardır. Sanatsal tuğra tabloları halinde padişah tuğraları dışında yakın zamanlarda Kur’an-ı Kerim’den ayetler, hadisler, dualar, şahıs isimleri vb. de yazılmıştır.

Bir padişahın tuğrası kabul gördükten sonra saltanatı boyunca içeriği değişmezdi. Ancak farklı ellerden farklı çıkan tuğralar da elbet olurdu. Bir Osmanlı belgesinin tarih tesbitinde, varsa üzerindeki tuğranın sahibinin bilinmesi çok yardımcı olur. Hatta tuğradaki nüanslar tarih aralığını daha da kısaltır.

Tuğralar içinde en mükemmel tuğra Hattat Sami Efendi tarafından yazılan II. Abdülhamid tuğrası kabul edilmekte ve sayın Prof. Dr. Uğur Derman bu tuğra için “Tuğraların Padişahı” demektedir.

Tuğraların okunabilmesi tüm Osmanlı tuğralarının bir araya getirilmesi ile mümkün olmuştur. Bu meyanda Suha Umur’un çalışmaları takdire şayandır, eseri bize yol göstermiştir, kendisini en iyi dileklerimle zikrediyorum.


TUĞRANIN BÖLÜMLERİ

1- Sere (Kürsü):
Tuğranın en altında bulunan ve asıl metnin (padişah ve babasının adı, ünvanları ve –el- muzaffer daima duası) yazılı bulunduğu kısımdır.

2- Beyze’ler (Arapça: yumurta): Tuğranın sol tarafında bulunan iç içe iki kavisli kısımdır.

3- Tuğ’lar: Tuğranın üstüne doğru uzanan “elif” harfi şeklindeki uzantılardır. Her zaman elif değillerdir. Bazen harf de değillerdir. Yanlarında yer alan flama şeklindeki kavislere “zülfe” denir.

4- Kollar (hançere): Beyzelerin devamı olarak sağa doğru paralel uzanan kollardır.
Bazı tuğralarda sağ üst boşlukta ilgili padişahın “mahlas” veya sıfatı da görülür.

Olgunlaşmış bir tuğrada iki beyze ve üç tuğ yer alır. İçerik metni bunları karşılamazsa bazı tuğralarda esas metinle ilgili olmayan şekiller de yer alır ki, bunlar klasikleşmiş tuğra şeklini korumak ve kendinden önceki tuğraya benzetebilmek için eklenmişlerdir. Bir anlam ifade etmezler

Yazı mı tura mı?
Eski paraların değerini gösteren kısmına yazı, tuğralı yüzlerine de tura denerek kolay kur’a çekimi için kullandığımız “yazı mı tura mı?” deyimi buradan çıkmıştır.

Ünlü tuğrakeşler
Sanatsal anlamda en usta tuğrakeş hattatlar Mustafa Rakım, Sami Efendi ve İsmail Hakkı Altunbezer olarak sayılabilir.
 
ORHAN GAZİ'nin Tuğrası
22423



SULTAN MURAD HÜDAVENDİGAR'ın Tuğrası
22424



SULTAN YILDIRIM BAYEZİD'in Tuğrası
22425



SULTAN ÇELEBİ MEHMED'in Tuğrası
22426



SULTAN İKİNCİ MURAD'ın Tuğrası
22427



FATİH SULTAN MEHMED'in Tuğrası
22428
 
SULTAN İKİNCİ BAYEZİD'in Tuğrası
22429



SULTAN İKİNCİ AHMED'in Tuğrası
22430



YAVUZ SULTAN SELİM'in Tuğrası
22431



KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN'ın Tuğrası
22432



SULTAN İKİNCİ SELİM'in Tuğrası
22433



SULTAN ÜÇÜNCÜ MURAD'ın Tuğrası
22434
 
Geri
Top