Toprağın oluşumunu sağlayan yapay ve doğal etkiler nelerdir?

Suskun

V.I.P
V.I.P
Toprağın oluşumunu sağlayan yapay ve doğal etkiler

Toprak Oluşumu:


Kayaların fiziksel ve kimyasal yolla çözülmeleri sonucunda oluşan materyallerin içine su, hava, canlı ve canlı arıklarının karışmasıyla oluşan yapıya Toprak denir. Oluşumunu tamamlamış bir toprak örtüsünde yukarıdan aşağıya farklı katmanlar vardır. Toprak oluşumunda çeşitli faktörlerin etkileri vardır. Bunlar:

a) İklim
b) Bitki örtüsü
c) Ana kayanın Özelliği
d) Yer şekilleri
e) Süre

Gibi faktörler etkilidir. Bunlar içinde en önemli faktör iklimdir. Bitki örtüsü toprağın verimliliğini ve devamlılığını sağlar. Kayanın ufalanmaya karşı direnci ve yapısı önemlidir. Eğimli arazilerde toprak oluşsa bile aşağıya kayar. Ayrıca toprağın oluşması için belli bir süreye ihtiyaç vardır.
 
I

izgi berna

Ziyaretçi
insanlar birbirlrrrrrrrine yardım etmeli özellikle engelliler , yaşlılara ve gazileeeeeere yardım etmeli onlara destek olmalıyız
 
K

Kayıtsız Üye

Ziyaretçi
hayvan kalıntıları
sıcaklık değişimi
zaman
ve bitkiler yada bitki örtüsü
 
B

BETÜLLL

Ziyaretçi
Toprak Oluşumu - Toprağın Oluşumu

Yer kabuğunu oluşturan çeşitli kaya ve minerallerin fiziksel ve kimyasal yoldan ayrışmasıyla meydana gelen, içinde son derece zengin flora, hayvan varlığı barındıran ve inorganik maddeler ile hava, su bulunduran; bitkilere durak vazifesi gören ve bitkileri besleyen Dünyada karaların yüzeyini ince bir tabaka olarak örten canlı bir örtüdür.
Toprak tabakası, yerkabuğu üzerinde bulunur. Kalınlığı birkaç cm den, 2 - 3 m ye kadar olabilir.

Oluşumunu tamamlayan bir toprak kesitinde;
Ana kaya,
Ayrışmış kaya,
Ham toprak,
Olgun toprak,
katları bulunmaktadır.

Bu katlara horizon adı da verilir. Horizonlar harflerle isimlendirilir.

Toprağın en üst katı olan A Horizonu, bitkisel artıkların ayrışması ile oluşmuştur ve organik madde bakımından zengindir. Genellikle koyu renklidir. Bitkiler bu tabakada tutunur ve yetişip gelişir. B horizonu, toprağın üst katından taşınan, kireçler, killer ve minerallerin biriktiği ham toprak tabakasıdır. C horizonu ana kayanın özelliğini taşıyan ayrışma katıdır. D horizonu ise, toprağın ana özelliğini belirleyen ana kayanın bulunduğu kattır.

Bitki artıklarının toprakta birikmesiyle oluşan, koyu renkli organik maddeye humus denir. Humus, kayaların ufalanması veya ayrışmasında etkili değildir. Toprağa verimlilik kazandıran bir maddedir.


KAYALARIN PARÇALANMASI
Kayalar ve taşlar, dış olayların etkisi altında zamanla değişikliğe uğrayarak paslanmış, çürümüş gibi bir görünüm alır. Zamanla taşı oluşturan mineraller arasındaki bağ gevşer ve taş parçalara ayrılır, ufalanır. İşte, kayaların ve taşların uğradıkları bu değişikliklere çözülmedenir.

Kayaların yapısal değişikliğe uğraması iki şekilde gerçekleşir.

1- Fiziksel (Mekanik) Çözülme
Kayaların, kimyasal yapıları değişmeden, yalnızca fiziki yapılarında görülen parçalanma, ufalanma ve ayrışma olayıdır.Fiziksel çözülme, daha çok aşırı sıcaklık farkı görülen yerlerde, kayaların gündüzleri aşırı sıcaktan genişlemesi, geceleri de aşırı soğuktan dolayı büzülmesi sonucu gerçekleşir.
Fiziksel çözülme, çöl, karasal, step, tundra gibi, aşırı sıcaklık farkı görülen iklimlerin etkili olduğu yerlerde daha kolay meydana gelir.


a) Sıcaklık farkları nedeniyle(Güneşlenme yolu ile fiziksel çözülme): Gece ile gündüz, yaz ile kış arasındaki sıcaklık farklarının fazla olduğu yarı kurak ve kurak bölgelerde görülür. Gündüz, güneşlenme ve ısınmanın etkisiyle taşları oluşturan minerallerin etkisiyle taşları oluşturan minerallerin hacimleri genişler. Gece, sıcaklık farklarının fazla olduğu yarı kurak ve kurak bölgelerde görülür. Gündüz, güneşlenme ve ısınmanın etkisiyle taşları oluşturan minerallerin hacimleri genişler. Gece, sıcaklık düşünce minerallerin hacimleri yeniden küçülür. Bu hacim değişikliği taşların parçalanmasına neden olur.

b)Buz çatlatması yolu ile fiziksel çözülme: Sıcaklığın çok zaman donma noktasına yakın olduğu ve yağışın yeter derecede olduğu yüksek dağlar ve yüksek enlemlerde görülen çözülme şeklidir. Yağışlardan sonra taşların delik, çatlak ve ince yarıklarına sular dolar. Sıcaklık donma noktasına kadar düşünce, taşın içine sızmış olan sular donar. Donan suyun hacmi genişlediği için basınç etkisiyle taşlar parçalanır ve çözülür.

c) Tuz çatlaması yolu ile fiziksel çözülme: Taşların tuzlu suları emmiş bulunduğu ve buharlaşmanın çok fazla olduğu çöl bölgelerinde görülür. Kurak bölgelerde buharlaşma ile kılcal taş çatlaklarından yeryüzüne yükselen tuzlu sular, yüzeye yaklaştıkça suyunu yitirir. Çatlakların kenarında tuz billurlaşması olur. Gece nemli geçerse, suyunu yitiren tuz billurları yeniden su alır ve hacmi genişler. Basınç etkisiyle taşlar parçalanır ve çözülür.

Kaya çatlaklarındaki bitkilerin, köklerini daha derinlere salması sonucunda kayalar parçalanır ve ufalanır. Bu tür çözülme, fiziksel çözülmeyi artırıcı etki yapar. Ayrıca bitki köklerinden salgılanan özsular taşlarda kimyasal çözülmeye neden olur.


2- Kimyasal çözülme
Kayaları oluşturan unsurların eriyerek, kimyasal bileşimlerinin değişmesi sonucundaki parçalanma, ufalanma ve ayrışma olayıdır.



TOPRAK OLUŞUMUNU ETKİLEYEN FAKTÖRLER

1.İklim:

Toprak oluşumunda en etkili faktördür. Çünkü fiziksel ve kimyasal ayrışma olayları, bitkilerin yetişmesi, toprağın yıkanması, topraktaki organik maddelerin parçalanması, topraktaki organizma faaliyetleri iklime bağlıdır. Toprak oluşumunda etkili olan iklim elemanları sıcaklık ve yağıştır. Günlük sıcaklık farkları, yağışın az veya çok olması ufalanmayı ve ayrışmayı etkiler.

Yağış toprakta yıkanmayı ve bitki örtüsünün yetişmesini sağlar. Yağışlı bölgelerde toprağın üst kısmındaki maddelerin alt katmanlara taşınması olayına yıkanma denir. Yağışları az olduğu yerlerde yıkanma azdır. Toprakta madensel tuzlar, kireç çoktur. Çöllerde toprak ince, iri, köşeli parçalardan oluşur. Nemli ve sıcak bölgelerde ise toprak daha kalın, daha iyi yıkanmış ve daha ince malzemelerden oluşur ve ayrıca oksitlenerek kırmızı renk almıştır. Aşırı yağışlar humusu da yıkadığı için bu alanlarda topraklar humusça fakirdir.
Kurak bölgelerde bitkiler cılız, tropikal çöl bölgeleri bitki örtüsünden mahrum oldukları için geçek anlamda toprak örtüsünden mahrumdur. Olan topraklarda humus bakımından fakirdir.

Sıcaklık ise, topraktaki organik maddenin ayrışması ve kimyasal çözülme olaylarını etkiler. Sıcaklık farkları fazla olan yerlerde fiziksel çözülme, yağışın çok olduğu yerlerde kimyasal çözülme fazladır. Özelliklede sıcak nemli bölgeler toprak oluşumuna en uygun alanlardır.
Soğuk bölgelerde toprağa dökülen bitki kalıntıları ayrışamamakta ve organik maddeler toprağın üstünü keçe gibi kaplamaktadır. Toprakta mineral kat ile organik birbirinden ayrılmaktadır.

Rüzgârlar, kurak bölgelerde eski göl depolarını savurmakta ve kumulları oluşturup sürekli taşıyarak toprak oluşumu engellemektedir.

2.Bitki örtüsü: Bitkiler ufalan kayaları üzerine yerleşerek kökleri ile ayrışmayı hızlandırarak toprak oluşumu önemli bir katkı yapar. Ayrıca üzerine yerleşen bitki kalıntıları toprağa karışarak organik madde sağlar.

Organik madde ayrışıp toprağa karışması ile 50 kadar mineral toprağa karışır. Organik maddeler, toprağın iyi ürün verebilmesi için çok gerekli ve yararlıdır. Toprakta organik madde ne kadar çoksa, bitkiler de o kadar çabuk büyür ve gelişir. Çünkü organik madde, bitkilere gerekli olan besin maddelerini verir.

Kökleri ve organik asitler sayesinde ayrışma sürecini hızlandırır, toprakta organik madde oluşumunu sağlar, humus bakımından zenginleşme imkânı verir, toprakların zemine tutunmasını sağlayarak erozyona uğramasını engeller.

Bitki artıklarının toprakta birikmesiyle oluşan, koyu renkli organik maddeye humus denir. Humus toprak canlıları tarafından toprağa karıştırılır.

Humus, toprağın korunmasına, üretkenliğine ve sağlıklı kalmasına hizmet eder. Toprağa verimlilik kazandıran bir maddedir.

3.Yer şekilleri:
Toprak oluşumunda yükselti, eğim, bakı, geçirimlilik durumu etkili olur. Toprağın bulunduğu yerde oluşup katmanlaşmasını tamamlayabilmesi için arazinin düz veya hafif engebeli olması ve geçirimli bir yapıda olması gerekir. Dağ yamaçları boyunca yükselti, eğim ve bakı şartları sürekli değişmektedir. Bunlara bağlı olarak ta yağış, sıcaklık ve diğer iklim şartları, bitki örtüleri, organik madde miktarı, erozyon riski, ayrışma miktarları değişmektedir.

Eğimarttıkça erozyon ve ayrışmış maddeler daha kolay taşınır. Buralarda bitkilerde iyi tutunamaz. Böyle yerlerde toprak normal profile ulaşamaz. Sığ ve kalınlığı fazla olmayan topraklar bulunur. Eğimli sahalarda özellikle bitki örtüsü yok edilen sahalarda çözülen maddeler taşındığı için toprak oluşumu hep başlangıç aşamasında kalmaktadır. Bu alanlarda materyalin etkisinde olan intrazonal topraklar oluşur. ( A- B horizonlu)

Yükselti arttıkça sıcaklık azalır, yağış artar ayrıca daha yükseklerde don olayı başlar ve ayrışma oluşmaz. Bu yüzden yükselti neticesinde yukarı doğru farklı karakterlerde topraklar oluşur. Yükseltinin çok olduğu sahalarda don olayları nedeniyle topraklar fazla değildir.
Yükseklikle yağış artar, yıkanma artar, bitkiler gürleşir, organik madde artar. Ayrıca besin maddelerinin ayrışması yavaş olduğu için koyu renkli topraklar bulunur. Yüksek yaylalarda gür çayır bitkileri altında koyu renkli ve organik maddenin fazla ayrışmadığı çenezyomların bulunması, Akdeniz’de alçaklarda kırmızı, Dağların yukarısında ise kahve renkli toprakların bulunması, İç Anadolu’da Tuz Gölü Çevresinde boz toprakların görülmesi, yükseklerde kahverengi ve kestane rengi toprakların bulunması yükselti ve buna bağlı olarak toprak oluşumunda yol açtığı etkilerden kaynaklanır.

Bakı’da farklı yağış, sıcaklık, bitki örtülerine neden olarak faklı yöne bakan yamaçlarda farklı toprakların oluşmasına neden olur.
Kuzey yarım kürede kuzeye bakan yamaçlarda daha az ısınma ve daha fazla nemlilik şartları oluşmakta hatta fazla yıkanmadan dolayı topraktaki kireç ve tuzlar ayıklanarak topraklar egemen olmaktadır. Güney yamaçlar ise daha fazla ısınmakta ve daha kurak şartlar oluşmakta buralarda daha sığ ve az yıkandığı için asit özelliği göstermemektedir. Toroslarda da güneye bakan yamaçlarda kızıl renkli, kuzeye bakan yamaçlarda kahve renkli topraklar yer alır.

Drenaj özelliği; Drenajı iyi olmayan arazilerde taban suyu çok yüksektir. Özellikle ova tabanlarında suyun yüksek olduğu alanlarda buharlaşma ile tabandaki tuzlu maddeler yüzeye çıkıp çorak özellikteki topraklar oluşmaktadır. ( Konya, Iğdır, Erzurum Ovalarında olduğu gibi)

4.Taşların özelliği(Ana kaya):
Toprağa ana özelliğini veren ve toprağı oluşturan temel yapı ana kayadır. Bu nedenle oluşan toprakta çok etkilidir. Genel olarak sert olan ana kayalar zor ayrışırken bunlar üzerinde toprak oluşumu zordur. Yumuşak kayalar kolay ayrışmakta ve bunlar üzerinde daha kalın topraklar oluşabilmektedir. Ana kayanın cinsi ve bileşimi toprağın yapısını doğrudan etkilemektedir.

Granit, gnays ve volkanik kayaların üzerinde kumlu, killi topraklar oluşur. Akdeniz’de kireç taşları üzerinde Terra – rossalar, Ülkemizde diğer araziler üzerinde genel olarak kahve ( esmer ve koyu) renkli topraklar mevcuttur. Volkanik araziler üzerinde taşlı, kumlu, esmer topraklar oluşur.
Başkalaşmış Kayalar üzerinde genelde kum oranı fazla, kolay işlenebilen topraklar ( Masif kütlerler) oluşur.Kalkerler üzerinde kırmızı renkli, delta ovalarında - kumlu, milli topraklar oluşmuştur.

5.Zaman: Toprak oluşumu zor ve çok uzun süren bir süreçtir. Kayaların ayrışıp, çözünen maddenin ufalanması, üzerine bitki ve diğer canlıların yerleşmesi, yıkanma ve birikme ve katmanlaşmanın tamamlanıp olgun bir toprak oluşabilmesi için uzun bir zamana ihtiyaç vardır. Bu zaman yeterli olmazsa toprak oluşumu tamamlanmamaktadır. Belli kalınlıkta bir toprağın oluşması için binlerce yıl geçmesi gereklidir.

Yaşlı veya eski araziler üzerinde daha kalın ve olgunlaşmış topraklar bulunurken, yeni oluşmuş genç araziler üzerinde ise toprak kalınlığı oldukça azdır. Ayrıca deltalar eski birikim alanlarında 10–15 cm toprak varken, yeni birikim alanlarında henüz toprak oluşmamıştır.Özellikle eskiden beri aşınmaya uğrayan sahalarda toprak oluşamamıştır. Çünkü aşınma zamanı kesintiye uğratan etkendir. Bu tür arazilerde ana kaya özelliği hâkim olduğu topraklar oluşmaktadır
 

YoRuMSuZ

Biz işimize bakalım...
Toprağın Oluşumunu Sağlayan Doğal ve Yapay Etkiler

Toprak oluşumuna hizmet eden faktörler fiziksel, kimyasal ve biyolojik kaynaklı olabilir. Fiziksel kaynaklı toprak oluşumunda sıcaklığın, suyun, yağışların, rüzgarın etkisi vardır. Günlük, mevsimlik sıcaklık değişmeleri kayaların parçalanmasına yol açar. Gündüz, güneş ışıklarının kayalar üzerine çarpması onların ısınmasına ve genleşmesine sebep olur. Gece havanın soğuması sonucu, gündüz ısınmış ve genleşmiş olan kayalar, sıcaklığını radyasyon yoluyla kaybederek soğur ve büzüşür. Kayaları oluşturan mineral maddeler çok farklı yapıya sahip olduklarından, bunların her birisi bu sıcaklık değişmeleri sırasında farklı tepkime gösterir. Kimi erken, kimi geç ısınır veya soğur. Bu sürekli genleşme, büzüşme ve farklı ısınma ve soğumayla, kaya kütlesini oluşturan materyaller yüzeyden itibaren iç kısımlara doğru birbirinden ayrılır, kayada çatlaklar meydana gelir ve nihayet bir an gelir parçalanma, ufalanma başlar. Teorik olarak bu belirttiğimiz olaylar doğru kabul edilir. Ancak laboratuar koşullarında, yapay yoldan ısıtma ve soğutma yapılarak kayaların genleştirilip, büzüştürülmesi, mekanik bir parçalanma ortaya çıkarmamıştır. Bu yüzden bu yukarıdaki teori kısmen güvenliğini yitirmiştir.

Kayaların parçalanmasında suyun ve sıcaklığın etkisi fazladır. Kayalar arasında oluşan çatlaklara yağış sonrası sular dolar. Havanın soğumasıyla, çatlaklar arasındaki suyun donması ve suyun donarken hacmini 10 kat arttırması, her cm2’ye yaklaşık 150-160 kg bir basınç meydana getirir. Bu basınç etkisiyle kayalar parçalanır. Özellikle kayaların üst yüzeyinde bu olayın meydana gelme şansı çok daha fazladır ve bu yüzden kayalar kabuk halinde soyulur ve parçalanır. İlkbahar tavı dediğimiz, donmuş olarak kışı geçiren toprağın, ilkbaharda güneş ışıklarıyla ısınması ve aynen fırından yeni çıkmış taze bir ekmek gibi kabarık ve hoş bir koku yayması, furda yapı kazanması, bu mantık çerçevesinde meydana gelir.

Yağışın hızına, sürekliliğine, yağışın yağmur, dolu gibi oluş şekline bağlı olarak değişik etki gücü vardır. Dolu ve yağmur taneleri düşerken kazandıkları kinetik enerji, çarptıkları yüzeyde parçalayıcı, aşındırıcı mekanik bir etki meydana getirir. Toprak üst yüzeyine düşen ve toprak tarafından emilemeyen fazla sular toprak üzerinde birikir. Eğer meyil varsa bu meyle bağlı olarak akış başlar. Akışkan haldeki suların birleşmesi, sonuçta sel sularının oluşması, toprak ve kaya yüzeyini aşındırmaya başlar. Aşınan kısımlar suyla beraber taşınır ve bu taşınan parçalar toprak ve kayaları daha da parçalar. Bilindiği gibi, sel sularının tahrip gücü çok fazladır. Önüne gelen bir çok kuvvetli zannedilen engeli parçalar, yıkar ve yok eder.
Etkileri dünyanın belirli yerlerinde ortaya çıksa da, donmuş suyun buzul halini alması ve buzulların aşağıya doğru kayması, toprak ve kayaların üst yüzeyini aşındırır, parçalar ve sürükler.

Rüzgarların etkisi çarpma, yıkma ve taşıma olarak ortaya çıkar. Şiddet ve devamlılığa bağlı olarak etkileri farklılaşır. Çöllerde milyonlarca ton toprağı bir yerden bir yere taşımaları, ülkemizde Ürgüp’te peri bacalarının ortaya çıkışı rüzgarın etkisini göstermek bakımından güzel örneklerdir.

Topraktaki kimyasal olayların cereyan etmesiyle mineral maddelerin tamamının veya bir kısmının yok olması, şekil değiştirmesi söz konusudur. Böylece primer ana kaya parçaları ilk özelliğini kaybederek, sekonder başka bir yapıya dönüşür. Bu bakımdan kimyasal etki iki safhada meydana gelir.

1. Mevcut minerallerin yok olması
2. Sekonder ürünlerin oluşması

Sekonder ürünlerin bir kısmı ana mineral maddelerin değişmesinden, diğer bir kısmı bunların suda erimesi ve çökelmesinden sonra meydana gelir. Çökelmeler ayrışmanın olduğu yerde veya suyla taşınıp biriktiği yerde de olabilir. Toprakta kimyasal olayların oluşması için mutlaka su, hava ve sıcaklık gibi fiziksel etmenlerin bulunması gerekir. Toprak suyu içinde, toprak havasında bulunan CO2’nin erimesi, karbonik asitlerin meydana gelmesine sebep olur ve bu oluşan asitler toprağın erimesini ve kimyasal değişime uğramasını hızlandırır. Özellikle kükürt ve demir sülfatların oksidasyonu sonucu ortaya çıkan sülfürik asitler ve klorun suyla reaksiyonunda meydana gelen hidroklorik asit toprakların parçalanmasında, erimesinde ve değişik yapı kazanmasında büyük rol oynar. Yine çevredeki sıcaklık artışı kimyasal olayların cereyanını hızlandırır. Hava içersindeki oksijen mineral maddeleri oksitleyerek yapılarını bozar ve çabuk parçalanmalarını sağlar. Bunun en güzel örneği, demirin oksitlenerek paslanması ve parçalanmasıdır.

Topraktaki kimyasal ayrışma hidroliz (hidratasyon ve dehidratasyon), karbonasyon, oksidasyon, solüsyon ve indirgeme gibi olaylar sonucu meydana gelir. Bir kısım mineraller (feldspat, amfibol, piroksen ve mikalar) su ile temas ettiklerinde, suyu bünyelerine alarak değişime uğrar. İşte bu olaya “hidrasyon veya hidratasyon” adı verilir. Mineraller içine suyun girmesi onların hacmini arttırır ve dirençlerini azaltır.turkeyarena.net Bir örnek olarak, kırmızı renkli hematit, su alarak sarı renkli limonit haline geçer. Bu sırada oksidasyon da meydana gelecek olursa olay daha kolay ortaya çıkar.

a. 2Fe2O3 + 3H2O ® 2Fe2O3.3H2O
Hematit ® ® ® Limonit

b. 4FeO + 3H2O + O2 ® 2Fe2O3.3H2O
Demir oksit ® ® ® Limonit

Hidrasyona uğrayan maddeler tekrar suyunu kaybedecek olurlarsa “dehidratasyon veya dehidrasyon” meydana gelir. Sarı renkli limonitin içindeki su uçacak olursa, kırmızı renkli demir oksitler ortaya çıkar.
Hidroliz olayı sıcaklığa bağlıdır. Sıcaklık arttıkça olay hızlanır. Su donmuşsa hidroliz olmaz. Ortamda bulunan karbondioksit, suyun hidrojen iyonları konsantrasyonunu arttırır ve hidrolik aktiviteyi yükseltir.

Toprakta çürümekte olan organik maddeler, topraktaki bitkilerin kökleri ve diğer canlılar solunum sırasında ortama karbondioksit verir ve ortamdaki karbondioksitin su içinde erimesiyle, karbondioksitli suların miktarı artar. Ayrıca yağış suları havadaki karbondioksiti eriterek bünyesi içine alır ve toprağa taşır. Karbonik asitli sular, hidroliz sonucu meydana gelen hidroksitlere etki yaparak onları karbonat ve bikarbonatlara çevirir. İşte bu olaya “karbonasyon” adı verilir.

Ca(OH)2 + 2CO2 ® Ca(HCO3)2 veya 2KOH + CO2 ® K2CO3 + H2O

Karbonasyon olayı, toprak minerallerinin ayrışmasında önemli bir role sahiptir. Yağışı bol olan yerlerde kayaları parçalar. Havasız topraklar normale göre daha fazla miktarda karbondioksite sahiptir. Bu sular kireç taşları üzerine mutlak etkilidir. Yer yüzüne çıkmış kireç taşlı karbondioksitli sular, suyun ve karbondioksitin uçmasıyla bikarbonat haline dönüşerek Denizli-Pamukkale’deki doğa harikası beyaz renkli travertenleri meydana getirir. Oksijen atmosferde bol miktarda bulunan aktif bir elementtir. Diğer elementlerle kolayca birleşerek oksitlenmeyi meydana getirir. İşte oksijenin etkisiyle ortaya çıkan ve yükseltgemenin meydana geldiği bu olaya “oksidasyon” denir. Okside olan elementlerin dayanırlılığı azalır. Suyun diğer bir özelliği üniversal çözücü olmasıdır. Su içinde eriyen maddeler “solüsyonu” meydana getirir. Kalsiyum, magnezyum, sodyum ve potasyum suda kolay çözünen katyonlar, buna karşılık klorür, sülfat, bikarbonat ve karbonatlar suda az çözünen anyonlardır. Toprakta oksijenin az olduğu veya bulunmadığı durumlarda, okside olmuş elementlerdeki oksijenin bu elementlerden ayrılması olayına “indirgeme” denir. Taban suyu yüksek, aşırı sulamayla devamlı toprakların ıslak kalması halinde ve özellikle toprağın alt katmanlarında indirgeme olayı meydana gelir. Toprağın bu bölgesinde yaşayan mikroorganizmalar da, gereksinim duyduğu oksijeni temin etmek üzere indirgenmenin meydana gelmesine sebebiyet verir. İndirgeme meydana gelen topraklarda bitki kökleri besin maddelerini ve suyu alamaz.

Toprak içinde ve yüzeyinde yaşayan canlılar toprak oluşumun da etkili olup, biyolojik tepkimeyi meydana getirir.turkeyarena.net Canlıları, bitkisel ve hayvansal iki gruba ayırabiliriz. Hayvansal faaliyetler küçük ve büyük yapılı hayvanların etkisiyle ortaya çıkar. Kurtçuk, böcek, solucan, karınca, köstebek, fare gibi küçük hayvanlar toprağı kazar ve deler, toprakta tünel ve galeriler açar, yuva yapar, toprağı dışarı taşır ve toprağa yer değiştirir. Bu işlemler sırasında toprak mekanik olarak parçalanır. Bazen solucanlarda olduğu gibi, toprak içindeki yiyeceklerini ağzına toprakla beraber alır ve sindirim organından geçirip, kısmi bir değişime uğratıp, dışkı olarak dışarı atar. Büyük hayvanlar toprak üzerinde yürürken toprağı aşındırır. Ona baskı uygular, kazar ve dışkılarıyla toprağın organik madde miktarını arttırır.

Bitkiler kökleriyle toprağı deler. Topraktan bazı maddeleri aldıkları gibi, bazı maddeleri toprağa verir. Toprakta kimyasal ve fizyolojik olayların meydana gelmesine etken olur. Özellikle yosunlar, likenler, mantarlar en sert kayaların üzerinde tutunarak yüzeysel parçalanmasını sağlar. Toprağın üzerini örter ve kökleriyle toprağı ağ gibi örer. Böylece toprak erozyonuna mani olur.

Toprağın en küçük canlıları mikroorganizmalardır. Mikroorganizmalar organik maddelerin parçalanmasında, hümüsün (organik maddelerin) meydana gelmesinde ve sonra hümüsün kolloidal forma dönüşmesinde, toprakta nitrat ve nitritlerin oluşmasında, indirgeme ve karbonasyonun cereyan etmesinde yardımcı olur. Bu canlılar bazen mekanik, bazense kimyasal etki meydana getirerek, toprak oluşumunu sağlar. Eğer bu canlılar bu işlevlerini yapmasalardı, dünya bir çöplüğe dönerdi ve yaşanacak yer kalmazdı.
 
Top