Forumlar
Yeni Mesajlar
CerezExtra
EĞLENCE ↓
Şans Kurabiyesi
Renk Falınız
ÇerezRADYO
Sevgiliye Özel
ÇerezDERGİ
Hızlı Okuma Testleri
Pratik Çözümler
Yeniler
Yeni Mesajlar
Yeni ürünler
Yeni kaynaklar
Son Aktiviteler
İndir
En son incelemeler
Dükkan
Giriş
Kayıt
Yeniler
Yeni Mesajlar
Menu
Giriş
Kayıt
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Edebiyat / Kültür / Sanat
Kim Kimdir ? - Biyografiler
Tiyatro / Sinema
Tiyatro Metinleri
JavaScript devre dışı bırakıldı. Daha iyi bir deneyim için, devam etmeden önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
You are using an out of date browser. It may not display this or other websites correctly.
You should upgrade or use an
alternative browser
.
Konuya cevap yaz
Mesaj
<blockquote data-quote="dderya" data-source="post: 769607" data-attributes="member: 112565"><p>ACİL SERVİS (devamı)</p><p>HASTA: Doktor Hanım, para konusunu hiç düşünmeyin. Ben o işi hallederim. Siz iğnenizi yapın, normal ameliyata alın.</p><p></p><p>DOKTOR: Hemşire Hanım siz iğnenizi yapın bende gidip ameliyathaneyi hazırlayım.</p><p></p><p>Doktor sahneden çıkar.</p><p></p><p>HEMŞİRE: Dön bakayım arkanı şu iğneyi bir yapalım.</p><p></p><p>HASTA: Ben kimse ye arkamı dönmem.</p><p></p><p>HEMŞİRE: Sen arkanı dönmezsen bu iğneyi nasıl yapabilirim?</p><p></p><p>HASTA: Ben iğneden çok korkarım.</p><p></p><p>HEMŞİRE: İyi ben de iğne yapmayayım nasıl olsa doktor canlı canlı diker.</p><p></p><p>HASTA: Ben iğne yi çok severim hatta arada sırada bir beş on tane yaptırırım.</p><p></p><p>HEMŞİRE: Öyleyse dön arkanı.</p><p></p><p>Hemşire iğne yi yapar sahneden çıkar. Hasta da arkasından çıkar. Sahneye doktor ile hemşire tekrar girer, hastayı yerinde bulamazlar.</p><p></p><p>DOKTOR: Nereye gitti şimdi bu hasta?</p><p></p><p>HEMŞİRE: Aman doktor hanım, o haliyle nereye gidecek birazdan gelir.</p><p></p><p>DOKTOR: Aman onunla mı uğraşacağız sanki tek hasta omu gelirse gelir.</p><p></p><p>HEMŞİRE: Doktor Hanım sen bana bir şey söyleyecektin, hastalar gelince yarım kaldı. Ne söyleyecektin. Merak ettim de.</p><p></p><p>Doktor biraz dolaştıktan sonra hemşire ye döner.</p><p></p><p>DOKTOR: Benimle bir iddiaya var mısın?</p><p></p><p>HEMŞİRE: Ne hakkın da?</p><p></p><p>DOKTOR: Buraya gelen ilk hastanın yaşını en yakın tahmin eden birtakım elbise kazansın.</p><p></p><p>HEMŞİRE: Hay Allah senden razı olsun.</p><p></p><p>DOKTOR: O neden o?</p><p></p><p>HEMŞİRE: Kaç yıldır bir takım elbisem olmamıştı.</p><p></p><p>DOKTOR: Dur bakalım dereyi görmeden paçaları sıvama. Ya kaybedersen.</p><p></p><p>Başı sarılı orta yaşlı bir kadın içeri girer. Hemşire hastayı karşılar.</p><p></p><p>HEMŞİRE: Buyurun Hanım Efendi, şöyle oturun.</p><p></p><p>HASTA: Teşekkür ederim.</p><p></p><p>Hasta hemşirenin gösterdiği yere oturur.</p><p></p><p>DOKTOR: Görünüşe göre kafanızdan büyük bir darbe almışsınız.</p><p></p><p>HASTA: Fazla büyük sayılmasa da darbe aldığım kesin.</p><p></p><p>DOKTOR: Ne oldu?</p><p></p><p>HASTA: Belediyenin kazdığı kanalizasyon çukuruna düştüm.</p><p></p><p>DOKTOR: Bunlar hep dikkatsizliğin sonuçlarıdır.</p><p></p><p>HASTA: Aslını söyleyecek olursak bu çukura düşmemde hiçbir suçum yok.</p><p></p><p>DOKTOR: Kimin suçu var? Düştüğün çukurdan belediyeyi suçlayacak değilsin herhalde.</p><p></p><p>HASTA: Belediyenin değil, suç yağmurun.</p><p></p><p>DOKTOR: Çukurla yağmurun ne alakası var şimdi?</p><p></p><p>HASTA: Olmaz olur mu doktor hanım, yağmur sen aşırı yağ, çukuru kamufle et, biz arkadaşları ziyarete Sinan dedeye gidiyorduk, bir baktık ki kanalizasyon çukuruna gömülmüşüz.</p><p></p><p>DOKTOR: Çok çok geçmiş olsun.</p><p></p><p>HASTA: Kurtulmamız mucize oldu, böyle mucizeler her zaman olmayabilir, geçen yıl aynı böyle bir olay arkadaşların ölümüne neden olmuştu.</p><p></p><p>DOKTOR: Hemşire Hanım, şu başındaki sargıyı çıkarın da hastanın yarasına bakalım.</p><p></p><p>Hemşire hastanın sargısını çıkarır. Doktor hastanın yarasına bakar.</p><p></p><p>DOKTOR: Kafanız çok kötü yarılmış.</p><p></p><p>Doktor hemşire ye dönerek.</p><p></p><p>DOKTOR: Hemşire Hanım hastanın kafasına dikiş atacağımız bölgeyi bir zahmet keselim.</p><p></p><p>Hemşire hanım hastanın saçlarına bakar, hastaya dönerek.</p><p></p><p>HEMŞİRE: Nasıl olsun hanım efendi?</p><p></p><p>HASTA: Bol köpüklü orta şekerli olsun?</p><p></p><p>HEMŞİRE: Kadına bak ya! On kuruşluk bir dikiş attıracak on beş kuruşluk kahveden bahsediyor.</p><p></p><p>HASTA: Affedersiniz, yanlış anladım galiba. Dervişin fikri neyse zikride odur derler.</p><p></p><p>HEMŞİRE: Hanım Efendi traşınız nasıl olsun diyorum.</p><p></p><p>HASTA: Kahküllerimi kısaltın lütfen dikiş atılacak yerleride fazlakesmeseniz sevinirim.</p><p></p><p>HEMŞİRE: Hanımefendi ben anlatamıyorum herhalde, kafanızı nasıl keselim?</p><p></p><p>HASTA: Fesubhanallah siz burada kafamı kesiyorsunuz? Ne suç işledim ki ben.</p><p></p><p>HEMŞİRE: Hanımefendi ben şu mendebur saçlarınızı nasıl keseceğimi soruyorum.</p><p></p><p>HASTA: He anladım, altı yüz elli yedi sayılı devlet memurları kanununun yedinci maddesinin bilmem kaçıncı fıkrasına göre kes gitsin anasını satayım.</p><p></p><p>HEMŞİRE: O kadar kanunları bilseydim hukukçu olurdum.</p><p></p><p>DOKTOR: Eee uzattınız ama hanımefendinin istediği gibi mi kesilecek canım. Makası getir dikiş atacağımız yeri keselim de dikiş atalım.</p><p></p><p>HASTA: Ya saçımı fazla kesmeyin olur mu?</p><p></p><p>DOKTOR: Emriniz olur hanım efendi başka bir isteğiniz?</p><p></p><p>HASTA: Estağfurullah. Sadece bir rica idi.</p><p></p><p>Doktor hemşireye hastayı işaret ederek sorar.</p><p></p><p>DOKTOR: Kaç?</p><p></p><p>HASTA: Neden kaçayım ne oldu, siren mi çaldı ne oldu?</p><p></p><p>HEMŞİRE: Sen otur bana tahmin sordu.</p><p></p><p>HASTA: Ne tahmini sayısal loto mu oynuyoruz, bende bir sayı söyle bilir miyim?</p><p></p><p>HEMŞİRE: Ne tahmini olduğunu biraz sabredersen.</p><p></p><p>Hastanın saçları arasından yüzüne doğru kan akmaya devam eder.</p><p></p><p>DOKTOR: Hemşire Hanım kaç diye sordum.</p><p></p><p>HEMŞİRE: Kırk.</p><p></p><p>DOKTOR: Höst be bunun neresi kırk.</p><p></p><p>HEMŞİRE: Ben kırk verdim birde sen konuş.</p><p></p><p>HASTA: Bu ne pazarlık yoksa kurbanlık koyun gibi beni mi satıyorsunuz.</p><p></p><p>DOKTOR: Bana göre otuz beş, milim şaşmaz.</p><p></p><p>Hasta mendiliyle yüzündeki kanları silmeye başlar.</p><p></p><p>HEMŞİRE: Hayda kadının her tarafı bum buruşuk sen hala otuz beşten bahsediyorsun.</p><p></p><p>Hemşire eliyle hastanın saçlarını karıştırır.</p><p></p><p>HEMŞİRE: Baksana doktor hanım saçlarının yarısı ak yarısı kara alaca ineklere dönmüş.</p><p></p><p>HASTA: Bırakın şu gır gırı başıma dikiş atında,bende bir an önce gideyim.Daireye geç kalmayayım.Bizim müdür aksi bir adam dır,bir memur geç kalsa da fırçalasam diye kapıda bekler. Geç kalanın geçmişine rahmet okur. Ama beyefendi ne zaman canı isterse göreve o zaman teşrif ederler.</p><p></p><p>HEMŞİRE: Memur Hanım siz Beşiktaşlı mısınız?</p><p></p><p>HASTA: Vallahi tam isabet nereden anladın?</p><p></p><p>HEMŞİRE: Saçının yarısı siyah yarısı beyaz olduğu için.</p><p></p><p>HASTA: Pes doğrusu bunu hiç düşünmemiştim.</p><p></p><p>DOKTOR: Gargaraya getirme hemşire hanım sana bir şans daha veriyorum. Tahminini değiştire bilirsin.</p><p></p><p>HEMŞİR: Hayır değiştirmiyorum. Kesinlikle eminim.</p><p></p><p>DOKTOR: Otuz beş.</p><p></p><p>HEMŞİRE Kırk.</p><p></p><p>DOKTOR Hemşire Hanım bu kadın memur geçim derdi kadını vaktinden önce moruklatmış. Kırışık suratına, fersiz gözlerine, ceset gibi duruşuna aldanma.</p><p></p><p>Hastaya eğilerek sorar.</p><p></p><p>DOKTOR: Kaç yıllık maaş mahkûmusunuz?</p><p></p><p>HASTA: Yakında tahliye olacağım on beş yıllık.</p><p></p><p>DOKTOR: Neyin var?</p><p></p><p>HASTA: Gördüğünüz gibi başım yarıldı, daha neyim olsun.</p><p></p><p>DOKTOR: Onu demek istemedim.</p><p></p><p>HASTA: Pardon ben yanlış mı anladım? Siz ne demek istediniz?</p><p></p><p>DOKTOR: Han, hamam, köşk, araba, arsa, dolar, mark, yat, kat, uçak, tren, vapur, ada, ülke, cariye.</p><p></p><p>HEMŞİRE: Maşallah sizde soruya laik adamı buldunuz.</p><p></p><p>HASTA: O dediklerinizle uzaktan yakından akrabalığım yoktur.</p><p></p><p>DOKTOR: Tam on beş yıldır aldığın maaşla ne yapıyorsun. Baksana ağzında diş bile kalmamış. Öldüğünde çocuklarının tabutunun başında gözyaşı dökeceklerini hiç düşünme, ne yaptın on beş yıllık maaşı?</p><p></p><p>HASTA: Ne sen sor ne ben anlatayım doktor hanım. Uzun hikâye.</p><p></p><p>DOKTOR: Uzunu kısasımı var bunun ufak bir el hareketiyle tamam. Gördünüz mü hemşire hanım tam on beş yıldır bırak baltaya sap olmayı kesere kamış bile olamamış. Bir musibet bin nasihatten iyidir derler. Örnek alda bu uzaylı yaratığı yoksul düşme. Aklını kullan adam ol, doktorun gibi eşek olma.</p><p></p><p>HASTA: Yanlış söylediniz doktor hanım, kendinizi eşek yerine koydunuz.</p><p></p><p>DOKTOR: Nedir doğrusu?</p><p></p><p>HASTA: Adam ol doktorun gibi, eşek olma.</p><p></p><p>DOKTOR: Ne fark eder aynı sözcükler çıktı o mübarek ağzımdan.</p><p></p><p>HASTA: Siz virgülü yanlış yere koydunuz, anlam değişti.</p><p></p><p>DOKTOR: Maşallah, kültüründe ibadullah, ama kültür para etmiyor, seni aç bırakmış.</p><p></p><p>HASTA: Ahhhh ahhh… Biz memurlar on bin metrelik maratonu en iyi koşan atletleriz bir cadde üzerinde dört ayrı esnafa olan borçlarımı dört aydır ödeyememiştim, üstelikte utana sıkıla borç para almıştım. Bir gün dalgınlıkla alacaklıların mahallesine girmemiş miyim, fark ettiğimde geriye dönüp dörtnala koşacaktım ama iş işten geçmişti. Sağ taraftaki tuhafiyeciye borcum olduğundan dümeni sol tarafa kırdım. Bu defada bakkala olan borcumu hatırladım. Çaktırmadan caddenin karşısına geçtim. Biraz yürümüştüm ki kasabın önüne geldim. Allah’ıma binlerce şükürler olsun ki, altı aydır evimize et girmediğinden kasaba bir kuruş borcum yoktu. Altı ay önce 250 gr kıymayı iyice kaynatıp bir kavanoza koydum, az az pişirerek psikolojik doyuma ulaşmanın yolunu bulduğum için kasabın önünden geçerken zafer kazanmış bir komutan gibi alnım açık göğsüm ileride dimdik yürümeye başladım. Ama bu fazla uzun sürmedi. Üç aylık tüp parasını ödeyemediğim için tüpçünün dik dik baktığını gördüm. Kafamı diğer tarafa çevirdim görmezlikten geldim ve yolun diğer tarafına geçtim. Bu kez çarşıya neden çıktığımı unuttum. Diğer alacaklılara yakalanmamak için geriye döndüm ve olanca hızımla koşmaya başladım. Arkamdan domdom kurşunu atsalar da beni yakalayamazlardı.</p><p></p><p>DOKTOR: İyi de bunları bana niye anlatıyorsun?</p><p></p><p>HASTA: Yani sizin anlayacağınız ben ve benim gibi insanların çilesi mezar da bile bitmiyor.</p><p></p><p>HEMŞİRE: Doktor Hanım bu hasta ne demek istedi?</p><p></p><p>DOKTOR: Sayın hastamız zamanından önce yaşlandığını anlatmaya çalıştı. Elli yaşında gibi görünüyor ama tam otuz beşlik.</p><p></p><p>HEMŞİRE: Siz aklınızı mı oynattınız doktor hanım bunun neresi otuz beş.</p><p></p><p>DOKTOR: Sen bana hakaret mi ediyorsun çömez?</p><p></p><p>HEMŞİRE: Ne haddime doktor hanım yalnız kırk olduğuna kalıbımı basarım.</p><p></p><p>Doktor hastanın saçını acıtırcasına karıştırır, sırtına vurur. Hastanın başından gelen kan gittikçe artmaktadır.</p><p></p><p>DOKTOR: Asla yanılmam, otuz beş ten bir gün bile almamıştır. Sen elbise parasını hazırla.</p><p></p><p>Ortam iyice kızışır.</p><p></p><p>HEMŞİRE: Halt etmişsiniz, adamın suratı kırk olduğunu anlatıyor.</p><p></p><p>Doktor ile hemşirenin tartışmaları kavgaya dönüşür. Bu arada hastayı iyice hırpalamaya başlarlar. Zavallı kadın bitkin düşmüştür. Doktor ile hemşirenin kavgasından darbe almamak için başını aşağıya eğerek eliyle korumaya çalışmaktadır, bir ara tüm gücünü toparlayarak bağırmaya başlar.</p><p></p><p>HASTA: Ulan vicdansızlar, anamı ağlatmayan sadece ikiniz kalmıştınız. Bula bula benimi buldunuz? Dairede ki asık suratlı müdürden, işsiz kocamdan harçlıksız kalan çocuklarımdan azrail gibi her ay başıma dikilen ev sahibimden, yakamı bir türlü bırakmayan bakkalımdan yediğim darbeler yetmiyor mu kardeşim hadi bana eyvallah ilk otobüsle İstanbul’a gidiyorum. Boğaz içi köprüsünü yapanlardan Allah razı olsun.</p><p></p><p>DOKTOR: Dur nereye gidiyorsun seninle daha işimiz bitmedi.</p><p></p><p>Gitmemesi için bir kolundan hemşire çekiştirirken gömleğin kolları elinde kalır.</p><p></p><p>HEMŞİRE: Takım elbise gitti ama bir gömlek kolu sahibi oldum.</p><p></p><p>DOKTOR: Diğer kolda bende.</p><p></p><p>HEMŞİRE: Gömleğin geri kalanı nerde?</p><p></p><p>DOKTOR: Adamla birlikte intihar etmeye gitti.</p><p></p><p>HEMŞİRE: Koşup hemen kadını yakalayalım. Takım elbise gitti bari gömleği kurtaralım.</p><p></p><p>DOKTOR: Gömleği bırak adamı kurtar.</p><p></p><p>Memur sahneden kaçarcasına çıkar. Hemşire de arkasından koşar. Hemşire bir çocuğun arkasından koşturarak içeri girer. Çocuk ağlamaklıdır.</p><p></p><p>HEMŞİRE: Gel buraya nereye gidiyorsun.</p><p></p><p>Çocuk doktorun yanına girer.</p><p></p><p>DOKTOR: Ne oldu neden ağlıyorsun?</p><p></p><p>ÇOCUK: Doktor Hanım teyze, doktor.</p><p></p><p>DOKTOR: Efendim?</p><p></p><p>ÇOCUK: Benim babam bu hastanedeymiş.</p><p></p><p>DOKTOR: Babanın adı ne?</p><p></p><p>ÇOCUK: Recep kaçar.</p><p></p><p>DOKTOR: Hangi bölümdeymiş?</p><p></p><p>ÇOCUK: Bilmem.</p><p></p><p>DOKTOR: Peki neyi varmış?</p><p></p><p>ÇOCUK: Kafası, gözü yarılmış, birde bacağı kırılmış.</p><p></p><p>DOKTOR: Ne oldu trafik kazası mı geçirdi?</p><p></p><p>ÇOCUK: Siz buna öylemi diyorsunuz?</p><p></p><p>DOKTOR: Neye mi öyle diyoruz oğlum?</p><p></p><p>ÇOCUK: Kafası kırılanlara.</p><p></p><p>DOKTOR: Babana ne olduğunu anlatsana.</p><p></p><p>ÇOCUK: Babamın işleri bozulunca babamda seyyar satıcılığa başladı.</p><p></p><p>DOKTOR: Neden? Başka bir iş bulamadı mı?</p><p></p><p>ÇOCUK: Doktor Hanım teyze doktor benim babam lise mezunu, üniversite mezunları iş bulamıyor babam nasıl bulsun. O da bize ekmek alacak parayı getirmek için seyyar satılıcılığa başladı. Sen benim babamın ne sattığını biliyor musun?</p><p></p><p>DOKTOR: Ne satıyor?</p><p></p><p>ÇOCUK: Balık satıyor balık.</p><p></p><p>DOKTOR: Avlanma sezonu kapanınca ne satıyor?</p><p></p><p>ÇOCUK: Yine balık satıyor.</p><p></p><p>DOKTOR: Oğlum avlanma sezonu kapanınca balığı nereden buluyor?</p><p></p><p>ÇOCUK: Trol sezonu hep açık.</p><p></p><p>DOKTOR: Trol normalinde de yasak, sezon kapanınca nasıl onlara açık oluyor?</p><p></p><p>ÇOCUK: Bunlar kaçak çalıştığı için oluyor. Babam öyle dedi.</p><p></p><p>DOKTOR: Denizdeki tüm canlıları öldürüyorlar. Balık neslinin neden tükendiği belli oldu.</p><p></p><p>ÇOCUK: Doktor Hanım teyze sadece bunlarla mı tükeniyor, sanıyorsunuz. Siz son zamanlarda denize gitmediniz galiba? Denizlerde belediye çöplüklerinden daha fazla çöp var birde bunlara mersin faciası eklendi.</p><p></p><p>DOKTOR: Neyse oğlum neyse bu konu bizi aşar. Babana ne oldu?</p><p></p><p>ÇOCUK: Seyyar satıcılık yapıyordu. Zabıtalardan kaçarken bir inşaatın temeline düşmüş. İşte orda kolu bacağı kırılmış.</p><p></p><p>Çocuk tekrar ağlamaya başlar.</p><p></p><p>DOKTOR: Yine ne oldu oğlum?</p><p></p><p>ÇOCUK: Benim babam iyileşecek mi?</p><p></p><p>DOKTOR: İyileşecek tabi. İyileşmez olur mu?</p><p></p><p>ÇOCUK: Peki doktor hanım teyze doktor. Benim babam iyileşince bana çikolata alacak mı?</p><p></p><p>DOKTOR: Almaz olur mu hem de en büyük çikolatalardan alacak.</p><p></p><p>Çocuk tekrar ağlamaya başlar.</p><p></p><p>DOKTOR: Yine ne var?</p><p></p><p>ÇOCUK: Benim babamın parası yok ki çikolata alsın.</p><p></p><p>DOKTOR: Baban almazsa bende bir tane var ben kendi çocuğuma almıştım al senin olsun.</p><p></p><p>ÇOCUK: Sağ ol doktor hanım teyze.</p><p></p><p>Çocuk tekrar ağlamaya başlar.</p><p></p><p>ÇOCUK: Doktor Hanım teyze doktor. Benim bacağımın biri kayıp. Kapkaçcılar çalmış.</p><p></p><p>HEMŞİRE: Ağlama ağlama dur. Kimse çalmamış üzerine oturmuşsun.</p><p></p><p>ÇOCUK: Aaa buradaymış.</p><p></p><p>Çocuk ayağa kalkar.</p><p></p><p>ÇOCUK: Doktor Hanım teyze doktor.</p><p></p><p>DOKTOR: Efendim.</p><p></p><p>ÇOCUK: Benim babam iyileşince bana keman çalacak mı?</p><p></p><p>DOKTOR: Çalmaz olur mu hem de senin en sevdiğin parçaları, çalacak.</p><p></p><p>ÇOCUK: Pışık çalacak benim babam keman çalmasını bilmiyor ki.</p><p></p><p>Çocuk sahneden koşarak çıkar, arkasından hemşire de koşarak çıkar.</p><p></p><p>DOKTOR: Vay afacan vay demek benimle dalga geçtin gel buraya.</p><p></p><p>Doktorda akasından çıkar…</p><p></p><p></p><p></p><p><strong>1. PERDE KAPANIR</strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="dderya, post: 769607, member: 112565"] ACİL SERVİS (devamı) HASTA: Doktor Hanım, para konusunu hiç düşünmeyin. Ben o işi hallederim. Siz iğnenizi yapın, normal ameliyata alın. DOKTOR: Hemşire Hanım siz iğnenizi yapın bende gidip ameliyathaneyi hazırlayım. Doktor sahneden çıkar. HEMŞİRE: Dön bakayım arkanı şu iğneyi bir yapalım. HASTA: Ben kimse ye arkamı dönmem. HEMŞİRE: Sen arkanı dönmezsen bu iğneyi nasıl yapabilirim? HASTA: Ben iğneden çok korkarım. HEMŞİRE: İyi ben de iğne yapmayayım nasıl olsa doktor canlı canlı diker. HASTA: Ben iğne yi çok severim hatta arada sırada bir beş on tane yaptırırım. HEMŞİRE: Öyleyse dön arkanı. Hemşire iğne yi yapar sahneden çıkar. Hasta da arkasından çıkar. Sahneye doktor ile hemşire tekrar girer, hastayı yerinde bulamazlar. DOKTOR: Nereye gitti şimdi bu hasta? HEMŞİRE: Aman doktor hanım, o haliyle nereye gidecek birazdan gelir. DOKTOR: Aman onunla mı uğraşacağız sanki tek hasta omu gelirse gelir. HEMŞİRE: Doktor Hanım sen bana bir şey söyleyecektin, hastalar gelince yarım kaldı. Ne söyleyecektin. Merak ettim de. Doktor biraz dolaştıktan sonra hemşire ye döner. DOKTOR: Benimle bir iddiaya var mısın? HEMŞİRE: Ne hakkın da? DOKTOR: Buraya gelen ilk hastanın yaşını en yakın tahmin eden birtakım elbise kazansın. HEMŞİRE: Hay Allah senden razı olsun. DOKTOR: O neden o? HEMŞİRE: Kaç yıldır bir takım elbisem olmamıştı. DOKTOR: Dur bakalım dereyi görmeden paçaları sıvama. Ya kaybedersen. Başı sarılı orta yaşlı bir kadın içeri girer. Hemşire hastayı karşılar. HEMŞİRE: Buyurun Hanım Efendi, şöyle oturun. HASTA: Teşekkür ederim. Hasta hemşirenin gösterdiği yere oturur. DOKTOR: Görünüşe göre kafanızdan büyük bir darbe almışsınız. HASTA: Fazla büyük sayılmasa da darbe aldığım kesin. DOKTOR: Ne oldu? HASTA: Belediyenin kazdığı kanalizasyon çukuruna düştüm. DOKTOR: Bunlar hep dikkatsizliğin sonuçlarıdır. HASTA: Aslını söyleyecek olursak bu çukura düşmemde hiçbir suçum yok. DOKTOR: Kimin suçu var? Düştüğün çukurdan belediyeyi suçlayacak değilsin herhalde. HASTA: Belediyenin değil, suç yağmurun. DOKTOR: Çukurla yağmurun ne alakası var şimdi? HASTA: Olmaz olur mu doktor hanım, yağmur sen aşırı yağ, çukuru kamufle et, biz arkadaşları ziyarete Sinan dedeye gidiyorduk, bir baktık ki kanalizasyon çukuruna gömülmüşüz. DOKTOR: Çok çok geçmiş olsun. HASTA: Kurtulmamız mucize oldu, böyle mucizeler her zaman olmayabilir, geçen yıl aynı böyle bir olay arkadaşların ölümüne neden olmuştu. DOKTOR: Hemşire Hanım, şu başındaki sargıyı çıkarın da hastanın yarasına bakalım. Hemşire hastanın sargısını çıkarır. Doktor hastanın yarasına bakar. DOKTOR: Kafanız çok kötü yarılmış. Doktor hemşire ye dönerek. DOKTOR: Hemşire Hanım hastanın kafasına dikiş atacağımız bölgeyi bir zahmet keselim. Hemşire hanım hastanın saçlarına bakar, hastaya dönerek. HEMŞİRE: Nasıl olsun hanım efendi? HASTA: Bol köpüklü orta şekerli olsun? HEMŞİRE: Kadına bak ya! On kuruşluk bir dikiş attıracak on beş kuruşluk kahveden bahsediyor. HASTA: Affedersiniz, yanlış anladım galiba. Dervişin fikri neyse zikride odur derler. HEMŞİRE: Hanım Efendi traşınız nasıl olsun diyorum. HASTA: Kahküllerimi kısaltın lütfen dikiş atılacak yerleride fazlakesmeseniz sevinirim. HEMŞİRE: Hanımefendi ben anlatamıyorum herhalde, kafanızı nasıl keselim? HASTA: Fesubhanallah siz burada kafamı kesiyorsunuz? Ne suç işledim ki ben. HEMŞİRE: Hanımefendi ben şu mendebur saçlarınızı nasıl keseceğimi soruyorum. HASTA: He anladım, altı yüz elli yedi sayılı devlet memurları kanununun yedinci maddesinin bilmem kaçıncı fıkrasına göre kes gitsin anasını satayım. HEMŞİRE: O kadar kanunları bilseydim hukukçu olurdum. DOKTOR: Eee uzattınız ama hanımefendinin istediği gibi mi kesilecek canım. Makası getir dikiş atacağımız yeri keselim de dikiş atalım. HASTA: Ya saçımı fazla kesmeyin olur mu? DOKTOR: Emriniz olur hanım efendi başka bir isteğiniz? HASTA: Estağfurullah. Sadece bir rica idi. Doktor hemşireye hastayı işaret ederek sorar. DOKTOR: Kaç? HASTA: Neden kaçayım ne oldu, siren mi çaldı ne oldu? HEMŞİRE: Sen otur bana tahmin sordu. HASTA: Ne tahmini sayısal loto mu oynuyoruz, bende bir sayı söyle bilir miyim? HEMŞİRE: Ne tahmini olduğunu biraz sabredersen. Hastanın saçları arasından yüzüne doğru kan akmaya devam eder. DOKTOR: Hemşire Hanım kaç diye sordum. HEMŞİRE: Kırk. DOKTOR: Höst be bunun neresi kırk. HEMŞİRE: Ben kırk verdim birde sen konuş. HASTA: Bu ne pazarlık yoksa kurbanlık koyun gibi beni mi satıyorsunuz. DOKTOR: Bana göre otuz beş, milim şaşmaz. Hasta mendiliyle yüzündeki kanları silmeye başlar. HEMŞİRE: Hayda kadının her tarafı bum buruşuk sen hala otuz beşten bahsediyorsun. Hemşire eliyle hastanın saçlarını karıştırır. HEMŞİRE: Baksana doktor hanım saçlarının yarısı ak yarısı kara alaca ineklere dönmüş. HASTA: Bırakın şu gır gırı başıma dikiş atında,bende bir an önce gideyim.Daireye geç kalmayayım.Bizim müdür aksi bir adam dır,bir memur geç kalsa da fırçalasam diye kapıda bekler. Geç kalanın geçmişine rahmet okur. Ama beyefendi ne zaman canı isterse göreve o zaman teşrif ederler. HEMŞİRE: Memur Hanım siz Beşiktaşlı mısınız? HASTA: Vallahi tam isabet nereden anladın? HEMŞİRE: Saçının yarısı siyah yarısı beyaz olduğu için. HASTA: Pes doğrusu bunu hiç düşünmemiştim. DOKTOR: Gargaraya getirme hemşire hanım sana bir şans daha veriyorum. Tahminini değiştire bilirsin. HEMŞİR: Hayır değiştirmiyorum. Kesinlikle eminim. DOKTOR: Otuz beş. HEMŞİRE Kırk. DOKTOR Hemşire Hanım bu kadın memur geçim derdi kadını vaktinden önce moruklatmış. Kırışık suratına, fersiz gözlerine, ceset gibi duruşuna aldanma. Hastaya eğilerek sorar. DOKTOR: Kaç yıllık maaş mahkûmusunuz? HASTA: Yakında tahliye olacağım on beş yıllık. DOKTOR: Neyin var? HASTA: Gördüğünüz gibi başım yarıldı, daha neyim olsun. DOKTOR: Onu demek istemedim. HASTA: Pardon ben yanlış mı anladım? Siz ne demek istediniz? DOKTOR: Han, hamam, köşk, araba, arsa, dolar, mark, yat, kat, uçak, tren, vapur, ada, ülke, cariye. HEMŞİRE: Maşallah sizde soruya laik adamı buldunuz. HASTA: O dediklerinizle uzaktan yakından akrabalığım yoktur. DOKTOR: Tam on beş yıldır aldığın maaşla ne yapıyorsun. Baksana ağzında diş bile kalmamış. Öldüğünde çocuklarının tabutunun başında gözyaşı dökeceklerini hiç düşünme, ne yaptın on beş yıllık maaşı? HASTA: Ne sen sor ne ben anlatayım doktor hanım. Uzun hikâye. DOKTOR: Uzunu kısasımı var bunun ufak bir el hareketiyle tamam. Gördünüz mü hemşire hanım tam on beş yıldır bırak baltaya sap olmayı kesere kamış bile olamamış. Bir musibet bin nasihatten iyidir derler. Örnek alda bu uzaylı yaratığı yoksul düşme. Aklını kullan adam ol, doktorun gibi eşek olma. HASTA: Yanlış söylediniz doktor hanım, kendinizi eşek yerine koydunuz. DOKTOR: Nedir doğrusu? HASTA: Adam ol doktorun gibi, eşek olma. DOKTOR: Ne fark eder aynı sözcükler çıktı o mübarek ağzımdan. HASTA: Siz virgülü yanlış yere koydunuz, anlam değişti. DOKTOR: Maşallah, kültüründe ibadullah, ama kültür para etmiyor, seni aç bırakmış. HASTA: Ahhhh ahhh… Biz memurlar on bin metrelik maratonu en iyi koşan atletleriz bir cadde üzerinde dört ayrı esnafa olan borçlarımı dört aydır ödeyememiştim, üstelikte utana sıkıla borç para almıştım. Bir gün dalgınlıkla alacaklıların mahallesine girmemiş miyim, fark ettiğimde geriye dönüp dörtnala koşacaktım ama iş işten geçmişti. Sağ taraftaki tuhafiyeciye borcum olduğundan dümeni sol tarafa kırdım. Bu defada bakkala olan borcumu hatırladım. Çaktırmadan caddenin karşısına geçtim. Biraz yürümüştüm ki kasabın önüne geldim. Allah’ıma binlerce şükürler olsun ki, altı aydır evimize et girmediğinden kasaba bir kuruş borcum yoktu. Altı ay önce 250 gr kıymayı iyice kaynatıp bir kavanoza koydum, az az pişirerek psikolojik doyuma ulaşmanın yolunu bulduğum için kasabın önünden geçerken zafer kazanmış bir komutan gibi alnım açık göğsüm ileride dimdik yürümeye başladım. Ama bu fazla uzun sürmedi. Üç aylık tüp parasını ödeyemediğim için tüpçünün dik dik baktığını gördüm. Kafamı diğer tarafa çevirdim görmezlikten geldim ve yolun diğer tarafına geçtim. Bu kez çarşıya neden çıktığımı unuttum. Diğer alacaklılara yakalanmamak için geriye döndüm ve olanca hızımla koşmaya başladım. Arkamdan domdom kurşunu atsalar da beni yakalayamazlardı. DOKTOR: İyi de bunları bana niye anlatıyorsun? HASTA: Yani sizin anlayacağınız ben ve benim gibi insanların çilesi mezar da bile bitmiyor. HEMŞİRE: Doktor Hanım bu hasta ne demek istedi? DOKTOR: Sayın hastamız zamanından önce yaşlandığını anlatmaya çalıştı. Elli yaşında gibi görünüyor ama tam otuz beşlik. HEMŞİRE: Siz aklınızı mı oynattınız doktor hanım bunun neresi otuz beş. DOKTOR: Sen bana hakaret mi ediyorsun çömez? HEMŞİRE: Ne haddime doktor hanım yalnız kırk olduğuna kalıbımı basarım. Doktor hastanın saçını acıtırcasına karıştırır, sırtına vurur. Hastanın başından gelen kan gittikçe artmaktadır. DOKTOR: Asla yanılmam, otuz beş ten bir gün bile almamıştır. Sen elbise parasını hazırla. Ortam iyice kızışır. HEMŞİRE: Halt etmişsiniz, adamın suratı kırk olduğunu anlatıyor. Doktor ile hemşirenin tartışmaları kavgaya dönüşür. Bu arada hastayı iyice hırpalamaya başlarlar. Zavallı kadın bitkin düşmüştür. Doktor ile hemşirenin kavgasından darbe almamak için başını aşağıya eğerek eliyle korumaya çalışmaktadır, bir ara tüm gücünü toparlayarak bağırmaya başlar. HASTA: Ulan vicdansızlar, anamı ağlatmayan sadece ikiniz kalmıştınız. Bula bula benimi buldunuz? Dairede ki asık suratlı müdürden, işsiz kocamdan harçlıksız kalan çocuklarımdan azrail gibi her ay başıma dikilen ev sahibimden, yakamı bir türlü bırakmayan bakkalımdan yediğim darbeler yetmiyor mu kardeşim hadi bana eyvallah ilk otobüsle İstanbul’a gidiyorum. Boğaz içi köprüsünü yapanlardan Allah razı olsun. DOKTOR: Dur nereye gidiyorsun seninle daha işimiz bitmedi. Gitmemesi için bir kolundan hemşire çekiştirirken gömleğin kolları elinde kalır. HEMŞİRE: Takım elbise gitti ama bir gömlek kolu sahibi oldum. DOKTOR: Diğer kolda bende. HEMŞİRE: Gömleğin geri kalanı nerde? DOKTOR: Adamla birlikte intihar etmeye gitti. HEMŞİRE: Koşup hemen kadını yakalayalım. Takım elbise gitti bari gömleği kurtaralım. DOKTOR: Gömleği bırak adamı kurtar. Memur sahneden kaçarcasına çıkar. Hemşire de arkasından koşar. Hemşire bir çocuğun arkasından koşturarak içeri girer. Çocuk ağlamaklıdır. HEMŞİRE: Gel buraya nereye gidiyorsun. Çocuk doktorun yanına girer. DOKTOR: Ne oldu neden ağlıyorsun? ÇOCUK: Doktor Hanım teyze, doktor. DOKTOR: Efendim? ÇOCUK: Benim babam bu hastanedeymiş. DOKTOR: Babanın adı ne? ÇOCUK: Recep kaçar. DOKTOR: Hangi bölümdeymiş? ÇOCUK: Bilmem. DOKTOR: Peki neyi varmış? ÇOCUK: Kafası, gözü yarılmış, birde bacağı kırılmış. DOKTOR: Ne oldu trafik kazası mı geçirdi? ÇOCUK: Siz buna öylemi diyorsunuz? DOKTOR: Neye mi öyle diyoruz oğlum? ÇOCUK: Kafası kırılanlara. DOKTOR: Babana ne olduğunu anlatsana. ÇOCUK: Babamın işleri bozulunca babamda seyyar satıcılığa başladı. DOKTOR: Neden? Başka bir iş bulamadı mı? ÇOCUK: Doktor Hanım teyze doktor benim babam lise mezunu, üniversite mezunları iş bulamıyor babam nasıl bulsun. O da bize ekmek alacak parayı getirmek için seyyar satılıcılığa başladı. Sen benim babamın ne sattığını biliyor musun? DOKTOR: Ne satıyor? ÇOCUK: Balık satıyor balık. DOKTOR: Avlanma sezonu kapanınca ne satıyor? ÇOCUK: Yine balık satıyor. DOKTOR: Oğlum avlanma sezonu kapanınca balığı nereden buluyor? ÇOCUK: Trol sezonu hep açık. DOKTOR: Trol normalinde de yasak, sezon kapanınca nasıl onlara açık oluyor? ÇOCUK: Bunlar kaçak çalıştığı için oluyor. Babam öyle dedi. DOKTOR: Denizdeki tüm canlıları öldürüyorlar. Balık neslinin neden tükendiği belli oldu. ÇOCUK: Doktor Hanım teyze sadece bunlarla mı tükeniyor, sanıyorsunuz. Siz son zamanlarda denize gitmediniz galiba? Denizlerde belediye çöplüklerinden daha fazla çöp var birde bunlara mersin faciası eklendi. DOKTOR: Neyse oğlum neyse bu konu bizi aşar. Babana ne oldu? ÇOCUK: Seyyar satıcılık yapıyordu. Zabıtalardan kaçarken bir inşaatın temeline düşmüş. İşte orda kolu bacağı kırılmış. Çocuk tekrar ağlamaya başlar. DOKTOR: Yine ne oldu oğlum? ÇOCUK: Benim babam iyileşecek mi? DOKTOR: İyileşecek tabi. İyileşmez olur mu? ÇOCUK: Peki doktor hanım teyze doktor. Benim babam iyileşince bana çikolata alacak mı? DOKTOR: Almaz olur mu hem de en büyük çikolatalardan alacak. Çocuk tekrar ağlamaya başlar. DOKTOR: Yine ne var? ÇOCUK: Benim babamın parası yok ki çikolata alsın. DOKTOR: Baban almazsa bende bir tane var ben kendi çocuğuma almıştım al senin olsun. ÇOCUK: Sağ ol doktor hanım teyze. Çocuk tekrar ağlamaya başlar. ÇOCUK: Doktor Hanım teyze doktor. Benim bacağımın biri kayıp. Kapkaçcılar çalmış. HEMŞİRE: Ağlama ağlama dur. Kimse çalmamış üzerine oturmuşsun. ÇOCUK: Aaa buradaymış. Çocuk ayağa kalkar. ÇOCUK: Doktor Hanım teyze doktor. DOKTOR: Efendim. ÇOCUK: Benim babam iyileşince bana keman çalacak mı? DOKTOR: Çalmaz olur mu hem de senin en sevdiğin parçaları, çalacak. ÇOCUK: Pışık çalacak benim babam keman çalmasını bilmiyor ki. Çocuk sahneden koşarak çıkar, arkasından hemşire de koşarak çıkar. DOKTOR: Vay afacan vay demek benimle dalga geçtin gel buraya. Doktorda akasından çıkar… [B]1. PERDE KAPANIR[/B] [/QUOTE]
Alıntıları ekle...
İsim
Spam kontrolü
Atatürk'ün doğduğu şehir?
Cevapla
Forumlar
Edebiyat / Kültür / Sanat
Kim Kimdir ? - Biyografiler
Tiyatro / Sinema
Tiyatro Metinleri
Top