• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

Takı Resimleri

GüLüCüKツ

Tatlım tatlım 👶🏻
V.I.P
Farklı modellerde ilginizi çekebilecek takılar sizlerle..

61wbfaw.jpg


ejBul0A.jpg
 

GüLüCüKツ

Tatlım tatlım 👶🏻
V.I.P

YÜZÜK takmak milattan öncelere dayanmaktadır. Eski inanışlara göre koluna, eline, bileğine, boynuna metal takmanın tüm kötülüklerden uzaklaştıracağına inanılırdı. Zamanla takı insanlarda güzelliğin simgesi halini aldı. Daha sonraları da takı bir nişan durumunu gördü. Bir kişinin sözlenmesi, nişanlanması ve evli olmasının göstergesi yüzük olmuştur. Dışarıdan baktığınız bir kişinin evli mi, nişanlı mı yoksa sözlü mü olduğunu kendisine sormadan direkt parmağına bakarak anlarsınız. Peki nereden gelmiştir, Takı ve yüzük geleneği, önemi nedir, evlenecekler ve evli olanlar eşlerine nasıl bir takı almalıdır. Simgelerin anlamı nedir? diye soracaksınız.. İşte bunların hepsi aşağıda açıklandı:

İnanışlara göre, kadın ve erkek bir elmanın iki yarısı gibidir. Kadın ve erkeğin bir arada olması tam bir insanı yansıtır. Sevgi ve aşk ta aynı şekildedir. Bu nedenledir ki insanlar tarih öncesi dönemlerden bu yana birlikteliklerini bir şekilde dışa yansıtmışlardır. Tarihe geri dönüş yapıldığında kadınlar her zaman erkekler için en değerli varlıklar olarak nitelendirilmiştir. Bazen kadınlar için savaşlar bile tarihte çıkmıştır. Yüzüğün tarihi ip ve ketenin bağlanma şeklinde çıktığı rivayetler arasında yer almıştır. Erkekler, sahiplendikleri kadınların başka birisine kaçmasını önlemek için keten ya da sazdan örülmüş ip ya da deri kullanırdı. Erkek bu ipi ilk olarak kadının ayaklarına ve ellerine bağlayıp kaçmasını engellermiş, kaçmayacağını düşünmeye başladığı zaman ayaklarındaki bağı çözermiş. Kaçmayacağına emin olunca da ellerini çözüp sadece parmağına bağlarmış... Böylelikle örgülü ip parmağa geçince yüzük olur. Tarım ve kırsal alanlarda bu böyle olurken bir başka iddiaya göre; yüzük yaklaşık 4.800 yıllık, Eski Mısır’a dayanan bir tarihe sahip. Yüzüğün atası olarak Eski Mısır’da uygulanan kenevir türü bitkilere yüzük şeklinin verilmesi yer almaktadır. Yüzüğün niteliği, doğaüstü güçlere ve ölümsüz aşka bağlanıyordu. Bu, aynı zamanda eski toplumlarda büyük önemi olan güneşin ve ayın şekli idi ve bir olmanın sembolüydü.

Romalılar yüzük malzemesi olarak bitki yerine güç ve kalıcılığın sembolü olan demiri kullanmaya başladılar. Bu aşamada evlilik sembolü yüzük, sadece kadınlar tarafından takılan, bir anlamda kocalarının mülkiyetinin göstergesi olma amacı taşıyan birer nişane idi. Hem Romalılar, hem de Mısırlılar yüzüğü sol ellerinin dördüncü parmağına takıyorlardı. Daha önceki yazıda da belirtildiği gibi bu parmaktan geçen bir damarın direk kalbe gittiği düşünülüyor ve kalıcı aşkın sembolü olduğu vurgulanıyordu. Ayrıca bu parmakta yumuşak metal fazla aşınmıyor ve parmağa da fazla zarar vermiyordu. Daha sonraları yüzükler şekiller almaya başladı. Eğimleri bol, sarmal vb.. Bu yüzükler ilk olarak yaklaşık 2.000 sene önce Asya’da ortaya çıkıp, ilk ticaret yolları ile daha çok evlilik amaçlı kullanıldıkları Orta Asya’ya geldi. Özellikle sultanlar ve şeyhler tarafından, bütün eşlerinin sadakatlerinin güvencesi olarak takılırdı. Bu dönemlerden sonra yüzükleri ve üzerindeki taşların özel güçleri olduğuna inanılmaya başlandı. Bu inanış Avrupa'ya da yayıldı. Türklerin müslümanlıktan önce "zerduşi" yani ateşe inandıkları dönemlerde ise yüzüklerin özel güçleri ve insanı koruduğuna inanılmaya başlandı. Sihir yapanlar çoğulukla metal ve taşlı yüzükler kullanmaya başlamışlardır. Özellikle aşk büyüsü yapan Avrupa'lı büyücüler, özel istedikleri taşları seven veya sevilmesi istenenlerin parmaklarına yüzükleri takılmasını istemişlerdir.

Daha sonraları yüzükler altından yapılmaya ve üzerlerine aşk düğümü, tutuşan iki el gibi işlemeler eklenmeye başlandı. 860 yılında Papa Nicolas evliliğin ve nişanın belirtisi olarak altın yüzük kullanılması gerektiğini belirtti (damadın yaptığı finansal bir anlaşma olarak da yorumlanıyor). Ayrıca bu olay ile birlikte ilk olarak nişan yüzüğü ile düğün yüzüğü bir birinden ayrılmış oluyordu. 8. yüzyıldan başlayarak günümüze kadar aşk ve bağlılığın en üstün simgesi olan paha biçilmez tarihi elmas yüzükler yer aldı. Yüzyıllardır pırlanta ve onun ham hali elmasın pek çok kültürde 'ölümsüz aşkın mührü' olduğunu, kusursuz bir biçimde gözler önüne sermekte. Aşk evrim geçirdikçe, yüzük ve pırlanta mücevherler de evrim geçirdi. Ancak kesin ayırım 12. YY’da Papa III. Innocent’ın evliliklere yüzüğün eklenmesi ve törenin kilisede yapılması şartını getirdiğinde gerçekleşti. 'Bilinen en eski nişan yüzüğü verme geleneği', birlikteliklerini pırlantayla mühürlemek isteyen Avusturya Arşidükü Maksimillian tarafından 15. yüzyılda nişanlısı Burgundy'li Mary'e verilen bir yüzük ile başlamış. 1477 yılında Avusturya Arşidük’ü Maximillian Burgundy’li Mary’ye verdiği elmas nişan yüzüğü ile elmas da yüzüğün bir parçası haline geldi (Asya ülkelerinde zaten değerli taşlar uzun zamandır yüzüğün birer parçası idi, ancak yüzük bu toplumlarda evlilik sembolü özelliği taşımıyordu). Bu dönemde ve ortaçağ boyunca sertliği ile elmas kalıcı aşkın en büyük göstergesi olması nedeniyle nişan yüzüklerinde kullanıldı. Aynı zamanda nadir sadece çok zenginlerin karşılayabileceği kadar pahalıydı. Rönesans ile gümüş yüzük büyük bir önem kazandı ve 17. asır boyunca düğün yüzüğü olma özelliğini korudu.
 
Düzenleyen yönetici:
Top