• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

SUSMAYI ÖĞRENDİM

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
Bu Ayın Lideri

Bir gün susmayı öğrendim.. Öyle bir sustum ki, belki sonsuza kadar… susacaktım. Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı. Babam akşamları eve yorgun dönerdi.Ben bütün gün evde sıkılır, onun gelişini iple çekerdim. Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır onunla oynamak isterdim. Babam sarılır,öper sonrada hadi odana git derdi.Yemek hazır olunca annem çağırır bu defada masada bir araya gelirdik babamla. Onlar annemle konuşurken ben araya girer,sesimi duyuramayıncada bağırırdım. Babam sinirlenir,” Bütün gün insanlara kafa patlatmaktan bunaldım, birde sen kafamı ütüleme! ” derdi.Annemde ” Bütün gün zaten seninle uğraştım, bir çift laftamı konuşturmayacaksın babanla? ” diye çıkışır beni odama gönderirdi.


Çaresiz bir şekilde boynumu bükerek odama, yani hapishaneme doğru yol alırdım. Babam arkamdan ” Bizim bir odamız bile yoktu. Her şeye sahip hala ne istiyor anlamadım ” diye bağırmaya devam ederdi. ” Keşke benim de bir odam olmasaydı, keşke bizim evimiz bir odalı olsaydı da hep birlikte otursaydık ” derdim içimden, ama yüksek sesle söylemeye cesaret edemezdim…
Yemekten sonra babam kanepeye uzanır, eline kumandayı alır televizyon izlerdi. Beni yanına çağırır biraz severdi. Onun izleyeceği önemli bir şey varsa beni adeta yerimden bile kıpırdatmazdı. Azıcık hareket edip koşup oynamaya çalışsam oda hapsim yeniden başlardı. Bir gün anladım ki susunca babamla daha iyi anlaşıyoruz!!!
Bu defa susarak yapabileceğim oyunlar geliştirmeye başladım. Önce resim yaparak başladım işe. Babam çizdiğim resimleri çok beğeniyor; ” Bak böyle uslu uslu oyna işte ” diyordu. Babam bazen göz ucuyla bakıyor, resimle ilgili bir şey sorsam afallıyordu. Ama bana kızarak artık beni odama göndermiyordu. ” Son günlerde nede akıllandı benim oğlum ” diye komşulara anlatıyordu annem halimi. Resimlerim arttıkça ortalık dağılmaya başladı. Annem ” Odanı topla ” diye odama kapattığında işe nereden başlayacağımı bilemiyordum. Ben bunlarla uğraşırken zaman geçiyor, ama odamı toplamayı beceremiyordum. Annem odama gelip ” Bak sana resim yapmayı yasaklayacağım ” dedi bir gün. Susuyor olmamı usluluk olarak değerlendiren ailem resim yapmayıda elimden alırsa ben ne yapacaktım? Bu düşüncelerle bir aile tablosu yaptım.
Babam eve gelince uygun zamanı kolladım. Her zaman ki gibi yemekler yendi, odaya geçildi. Babam oturur oturmaz çizdiğim resmi getirdim. Babam baktı. ” Hım ” dedi. ” Çok güzel olmuş. Bu adam benim herhalde ” dedi. Ben ” Hayır o adam değil, bu çocuk sensin ” dedim. O ” Hayır bu adam benim, bu çocuk sensin, bu küçük kızda arkadaşın ” dedi. Ben yine ” Hayır. O büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu küçük kızda annem ” dedim. Babam benimle uğraşmaktan vazgeçip; ” Peki neden bizi küçük çizdin? ” dedi. Heyecanla başladım anlatmaya. ” Ben büyüp adam olacağım. İş bulup çalışacağım. Siz yaşlanıp küçüleceksiniz. Beliniz bükülecek, komşumuz Ahmet Amca ile Ayşe Teyze gibi küçücük kalacaksınız. Ben işten geldiğimde yorgun olacağım. Siz benimle konuşmaya çalıştığınızda işyerinde kafam şişmiş olacağından sizi duymayacağım bile. Siz benimle bir şeyler paylaşmak istediğinizde ‘ Hadi odanıza çekilinde kafa dinleyeyim ‘ diyeceğim. Ve birde bağıracağım ‘ Her şeylerini alıyorum. Sıcacık odalarıda var daha ne istiyorlar ‘ diye.
Annemle babamın gözleri faltaşı gibi açılmıştı. Duyduklarına inanamıyorlardı…Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardı ki sonsuza kadar konuşsam hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydi…
Öyle ya
Farkında olmalı insan…
Kendisinin, hayatın, olayların, gidişatın farkında olmalı..
Farkı fark etmeli, fark ettiğini de fark ettirmemeli bazen..
Bir damlacık sudan nasıl yaratıldığını fark etmeli..
Anne karnına sığarken, dünyaya neden sığmadığını..
Ve en sonunda bir metre karelik yere nasıl sığmak zorunda kalacağını fark etmeli..
Şu çok geniş görünen dünyanın, ahirete nispetle anne karnı gibi olduğunu fark etmeli..
Henüz bebekken ‘Dünya Benim!’ dercesine avuçlarının sımsıkı kapalı olduğunu,
ölürken de aynı avuçların ‘Her Şeyi Bırakıp Gidiyorum İşte!’ dercesine apaçık kaldığını fark etmeli..
Ve kefenin cebinin bulunmadığını fark etmeli..
Baskın yeteneğini fark etmeli sonra..

Azrail’in her an sürpriz yapabileceğini, nasıl yaşarsa öyle öleceğini fark etmeli insan..
Ve ölmeden evvel ölebilmeli..
Hayvanların yolda, kaldırımda, çöplükte,
ama kendisinin güzel hazırlanmış mükellef bir sofrada yemek yediğini fark etmeli..
Eşref-İ Mahlûkat (Yaratılmışların En Güzeli) olduğunu fark etmeli..
Ve ona göre yaşamalı..
Gülün hemen dibindeki dikeni,
dikenin hemen yanı başındaki gülü fark etmeli..
Evinde 4 kedi 2 köpek beslediği halde,
çocuk sahibi olmaktan korkmanın mantıksızlığını fark etmeli..
Eşine ‘Seni Çok Seviyorum!’ demenin mutluluk yolundaki müthiş gücünü fark etmeli..

Dolabında asılı 25 gömleğinin sadece üçünü giydiğini,
ama arka sokaktaki komşusunun o beğenilmeyen gömleklere muhtaç olduğunu fark etmeli..
Zenginliğin ve bereketin,
sofradayken önünde biriken ekmek kırıntılarını yemekte gizlendiğini fark etmeli..
Annesinden doğarken tertemiz teslim aldığı gırtlağını,
60-70 yıl sonra sigara yüzünden Azrail’e soba borusu gibi teslim etmenin emanete hıyanet sayılacağını fark etmeli..
63 yıllık ömründe hiç karnı doymayan bir Peygamber’in ümmeti olarak,
aşırı beslenme yüzünden sarkan göbeğini fark etmeli.
FARK ETMELİ.

Ömür Dediğin Üç Gündür,
Dün Geldi Geçti Yarın Meçhuldür,
O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür,
O Da Bugündür.
 
Benzer Konular Başlık Forum Cevap Tarih
DELİBALTA Muharrem ÖĞRENDİM ( ELZEM ) DELİBALTA Muharrem 1

Top