Forumlar
Yeni Mesajlar
CerezExtra
EĞLENCE ↓
Şans Kurabiyesi
Renk Falınız
ÇerezRADYO
Sevgiliye Özel
ÇerezDERGİ
Hızlı Okuma Testleri
Pratik Çözümler
Yeniler
Yeni Mesajlar
Yeni ürünler
Yeni kaynaklar
Son Aktiviteler
İndir
En son incelemeler
Dükkan
Giriş
Kayıt
Yeniler
Yeni Mesajlar
Menu
Giriş
Kayıt
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Edebiyat / Kültür / Sanat
Edebiyat / Kitap
Sözlü Edebiyat nedir ?
JavaScript devre dışı bırakıldı. Daha iyi bir deneyim için, devam etmeden önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
You are using an out of date browser. It may not display this or other websites correctly.
You should upgrade or use an
alternative browser
.
Konuya cevap yaz
Mesaj
<blockquote data-quote="Suskun" data-source="post: 447612" data-attributes="member: 21093"><p><strong>- Destan Kültürünün Önemi</strong></p><p></p><p>Destanlar; tarih, düşünce ve sanat bakımından büyük değer taşırlar. Tarihi aydınlatır, düşünce ve sanata kaynak oluştururlar. Bilimsel tarih araştırmaları yanında, tarihi olaylar karşısında halkın duygu ve düşüncelerini yansıtırlar. Banarlı’nın (1971) Resimli Türk Edebiyatı adlı yapıtında da belirttiği gibi: “Destanlar halk gözüyle görülen, halk ruhuyla duyulan ve halk hayalinde masallaştırılan tarihlerdir.” Destan kahramanlarının doğaüstü özellikler göstermesi, olayların olağanüstülüklerle anlatılması destanların gerçeklerden uzak olduğunu göstermez. Destanlar, anlatımlarındaki olağanüstü özellikler ayıklandığında ulusların tarihini aydınlatan en önemli kaynaklardır.</p><p></p><p>Yüzyıllar boyunca Türklerin duyuş, düşünüş, inanış ve hayallerini; güzel sanatlarını; aşk, aile, vatan, ulus ve devlet anlayışlarını Türk destanlarında görebiliriz.</p><p></p><p><strong>Sav</strong></p><p></p><p>Sav, İslamiyet öncesi Türk edebiyatında atasözünün karşılığıdır. Bir düşünceyi, bir deneyimi, bir öğüdü, en az sözcükle kısaca anlatan kalıplardır. Biçim olarak bir düz yazı tümcesi veya bir şiir dizesi gibi olabilirler. İslamiyet öncesi Türk edebiyatına ait savların kimileri küçük ses değişiklikleriyle, Türkçede bugün de yaşamaktadır.</p><p></p><p><u>Eski Türkçe İle</u></p><p>1. Aç ne yimes, tok ne times.</p><p>2. Alın arslan tutar, küçin sıçgan tutmas.</p><p>3. Bir karga birle kış kelmes.</p><p>4. Böri koşnısın yimes.</p><p>5. Ermegüke bulıt yük bolır.</p><p>6. Efdeki buzagı öküz bolmas.</p><p>7. İt ısırmaz, at tepmes time.</p><p>8. Tag taga kavuşmas, kiş kişike kavuşur.</p><p>9. Yılan kendi egrisin bilmes, tefi boynın eğri tir.</p><p>10. Kanıg kan bile yumas.</p><p></p><p><u>Türkiye Türkçesi İle</u></p><p>1. Aç ne yemez, tok ne demez.</p><p>2. Al (Hile) ile aslan tutulur, güç ile sıçan tutulmaz.</p><p>3. Bir karga ile kış gelmez.</p><p>4. Kurt komşusunu yemez.</p><p>5. Tembele bulut yük olur.</p><p>6. Evdeki buzağı öküz olmaz.</p><p>7. İt ısırmaz, at tepmez deme.</p><p>8. Dağ dağa kavuşmaz, kişi kişiye kavuşur.</p><p>9. Yılan kendi eğrisini bilmez, deve boynun eğri der.</p><p>10. Kanı kanla yıkamazlar</p><p></p><p>İslamiyet öncesi Türk edebiyatına ait en güzel savları XI. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud’un yazdığı Divânü Lûgati’t Türk adlı eserde görüyoruz.</p><p></p><p><strong>Sagu</strong></p><p></p><p>Sagular da savlar gibi eski Türklerin yaşam biçimlerinden doğan sözlü ürünlerdir. Eski Türklerde sevilen, sayılan bir kişinin ölümünden sonra düzenlenen cenaze törenine “yuğ töreni”, bu törenlerde söylenen şiirlere “sagu” adı verilirdi (IV. Üniteye bakınız). Ölen kişinin yiğitliğini, yaptığı işleri, değerini anlatan, ölümünden doğan acıyı dile getiren bu şiirler bir tür ağıttır. Destan özelliği de gösteren sagularda geniş doğa tasvirlerine rastlanır.</p><p></p><p>Aşağıda Alp Er Tunga’nın ölümü üzerine duyulan acıyı dile getiren “Alp Er Tunga Sagusu”nu okuyacaksınız. Alp Er Tunga Sagusu XI. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud tarafından halk ağzından derlenmiştir.</p><p></p><p>(Alp Er Tonga Sagusu)</p><p></p><p><u>Karahanlı Türkçesiyle</u></p><p>Alp Er Tonga öldi mü</p><p>İsiz ajun kaldı mu</p><p>Ödlek öçin aldı mu</p><p>Emdi yürek yırtılur</p><p></p><p>Ödlek yarag közetti</p><p>Ogrı tuzak uzattı</p><p>Begler begin azıttı</p><p>Kaçsa kah kurtulur</p><p></p><p>Ulşıp eren börleyü</p><p>Yırtıp yaka urlayu</p><p>Sıkrıp üni yurlayu</p><p>Sıgtap közi örtülür</p><p></p><p>Ödlek arıg kevredi</p><p>Yunçıg yavuz tavradı</p><p>Erdem yeme savradı</p><p>Ajun begi çertilür</p><p></p><p>Bilge bögü yunçıdı</p><p>Ajun atı yençidi</p><p>Erdem eti tmçıdı</p><p>Yerge tegip sürtülür</p><p></p><p></p><p><u>Türkiye Türkçesiyle</u></p><p>Alp Er Tonga öldü mü,</p><p>Kötü dünya kaldı mı,</p><p>Zaman öcün aldı mı</p><p>Artık yürek yırtılır.</p><p></p><p>Felek fırsat gözetti,</p><p>Gizli tuzak uzattı,</p><p>Beyler beyin şaşırttı;</p><p>Kaçsa nasıl kurtulur?</p><p></p><p>Uludu erler kurtça,</p><p>Bağırıp yırttılar yaka,</p><p>Çığırdılar ıslıkla,</p><p>Yaştan gözler örtülür.</p><p></p><p>Zamane hep bozuldu,</p><p>Zayıf tembel güçlendi,</p><p>Erdem yine azaldı,</p><p>Acun beyi yok olur.</p><p></p><p>Bilge bilgin yoksul oldu,</p><p>Acun atı azgın oldu,</p><p>Erdem eti çürük oldu,</p><p>Yere değip sürtülür.</p><p></p><p><strong>Koşuk</strong></p><p></p><p>Eski Türkler totemlerinin etini yemezlerdi. Yılda bir kez, belli dönemlerde, “sığır töreni” adı verilen kutsal av törenlerinde onu kurban ederek yerlerdi. “Şölen” adı verilen bu toplu ziyafetlerde ve yengi ile biten savaşlar sonunda, tüm boyların erkekleri biraraya gelerek eğlenirdi. Bu eğlencelerde söylenen çoklukla aşk, doğa ve yiğitlik konularını işleyen şiirlere “koşuk” adı verilir. Genellikle kendi başına bütünlüğü olan dört dizeli bentlerden oluşan koşuklar manilere ve koşmalara kaynak olmuştur.</p><p></p><p><u>Eski Türkçe İle</u></p><p>Öpkem kelip ogradım</p><p>Arslanlayu kökredim</p><p>Alplar başın togradım</p><p>Emdi meni kim tutar</p><p></p><p>Kanı akıp yoşuldu</p><p>Kabı kamug deşildi</p><p>Ölüg birle koşuldu</p><p>Togmuş küni uş batar</p><p></p><p>Kaklar kamug kölerdi</p><p>Taglar başı ilerdi</p><p>Ajun tını yılırdı</p><p>Tütü çeçek çerkeşür</p><p></p><p>Etil suwı aka turur</p><p>Kaya tübi kaka turur</p><p>Balık telim baka turur</p><p>Kölün takı küşerür</p><p></p><p><u>Türkiye Türkçesi İle</u></p><p>Öfkelenip dışarı çıktım</p><p>Arslan gibi kükredim</p><p>Yiğitler başını doğradım</p><p>Şimdi beni kim tutabilir.</p><p></p><p>Kanı akıp boşandı</p><p>Derisi baştan başa deşildi</p><p>Ölülerle bir oldu</p><p>Doğan güneş işte batıyor</p><p></p><p>Kuru yerler hep gülerdi</p><p>Dağbaşları göründü</p><p>Dünyanın soluğu ılındı</p><p>Türlü çiçekler sıralandı</p><p></p><p>İtil suyu akar durur</p><p>Kaya dibini oyar durur</p><p>Bütün balıklar baka durur</p><p>Gölü bile taşırırlar</p><p></p><p>İslamiyet öncesi Türk edebiyatının sözlü ürünleri olan destanların, savların, saguların ve koşukların kimileri zaman içinde yitip gitmiştir. Bu ürünler kuşkusuz eski çağlarda Türkler arasında toplumsal bilinci yaratan ve birliği, beraberliği, barışı sağlayan en önemli etmenlerdi.</p><p></p><p>Eski Türklerde kam, kaman, baksı, şaman yerini tutan ozanlar; raks ve müzik ustalıkları gibi büyücü ve doktor görevini de üstlenmişlerdir. Törenlerde raks ederken sazlarıyla da destan parçaları, sav, sagu, koşuk okuyarak kötü ruhları da büyüleriyle engellemeye çalışır, hastaları sağaltma görevi de üstlenirlerdi.</p><p></p><p><strong>Sözlü Edebiyat Dönemi Özet Anlatımı</strong></p><p></p><p>Bütün uluslarda olduğu gibi Türklerde de yazı kullanılmadan önce “sözlü” bir edebiyat vardı. Sözlü edebiyatta şiir önemli bir yer tutar. Eski çağlarda doğa olaylarının, savaşların, kahramanların anlatıldığı kuşaktan kuşağa geçerek şairlerin dilinde epik şiirin en güzel örneklerini oluşturdu. Çoğunlukla toplumun kurtarıcısı ve öncüsü sayılan kişileri yücelten kutsallaştıran bu öykü şiirlere “destan” adı verilir.</p><p></p><p>Eski Türklerde bir düşünceyi, bir deneyimi, bir öğüdü kısaca anlatan sözlere “sav” adı verilir. Savlar bugünkü atasözlerinin temelidir. “Yuğ töreni” eski Türklerde sevilen, sayılan kişiler için düzenlenen cenaze törenlerine verilen addır. Bu törenlerde ölen kişinin yiğitliğini, yaptığı işleri, değerini anlatan, ölümünden duyulan acıyı dile getiren şiirler söylenirdi. Bir tür ağıt olan bu şiirlere eski Türkler “sagu”</p><p>adını verirlerdi.</p><p></p><p>Eski Türklerde birlik ve beraberliği sağlamak çok önemlidir. Şölenlerde, toylarda, üstünlükle biten savaş sonlarında halkı heyecana getirmek için okunan şiirlere “koşuk” adı verilir. Çok zengin olduğu bilinen Türk destanlarıyla ilgili bilgiler Arap, Fars ve Çin kaynaklarındanelde edilmektedir. Halk ağzından derlenen birbirinden güzel sav, sagu ve koşuklar ise XI. yüzyılda Türk adlı yapıtta görülmektedir.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Suskun, post: 447612, member: 21093"] [B]- Destan Kültürünün Önemi[/B] Destanlar; tarih, düşünce ve sanat bakımından büyük değer taşırlar. Tarihi aydınlatır, düşünce ve sanata kaynak oluştururlar. Bilimsel tarih araştırmaları yanında, tarihi olaylar karşısında halkın duygu ve düşüncelerini yansıtırlar. Banarlı’nın (1971) Resimli Türk Edebiyatı adlı yapıtında da belirttiği gibi: “Destanlar halk gözüyle görülen, halk ruhuyla duyulan ve halk hayalinde masallaştırılan tarihlerdir.” Destan kahramanlarının doğaüstü özellikler göstermesi, olayların olağanüstülüklerle anlatılması destanların gerçeklerden uzak olduğunu göstermez. Destanlar, anlatımlarındaki olağanüstü özellikler ayıklandığında ulusların tarihini aydınlatan en önemli kaynaklardır. Yüzyıllar boyunca Türklerin duyuş, düşünüş, inanış ve hayallerini; güzel sanatlarını; aşk, aile, vatan, ulus ve devlet anlayışlarını Türk destanlarında görebiliriz. [B]Sav[/B] Sav, İslamiyet öncesi Türk edebiyatında atasözünün karşılığıdır. Bir düşünceyi, bir deneyimi, bir öğüdü, en az sözcükle kısaca anlatan kalıplardır. Biçim olarak bir düz yazı tümcesi veya bir şiir dizesi gibi olabilirler. İslamiyet öncesi Türk edebiyatına ait savların kimileri küçük ses değişiklikleriyle, Türkçede bugün de yaşamaktadır. [U]Eski Türkçe İle[/U] 1. Aç ne yimes, tok ne times. 2. Alın arslan tutar, küçin sıçgan tutmas. 3. Bir karga birle kış kelmes. 4. Böri koşnısın yimes. 5. Ermegüke bulıt yük bolır. 6. Efdeki buzagı öküz bolmas. 7. İt ısırmaz, at tepmes time. 8. Tag taga kavuşmas, kiş kişike kavuşur. 9. Yılan kendi egrisin bilmes, tefi boynın eğri tir. 10. Kanıg kan bile yumas. [U]Türkiye Türkçesi İle[/U] 1. Aç ne yemez, tok ne demez. 2. Al (Hile) ile aslan tutulur, güç ile sıçan tutulmaz. 3. Bir karga ile kış gelmez. 4. Kurt komşusunu yemez. 5. Tembele bulut yük olur. 6. Evdeki buzağı öküz olmaz. 7. İt ısırmaz, at tepmez deme. 8. Dağ dağa kavuşmaz, kişi kişiye kavuşur. 9. Yılan kendi eğrisini bilmez, deve boynun eğri der. 10. Kanı kanla yıkamazlar İslamiyet öncesi Türk edebiyatına ait en güzel savları XI. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud’un yazdığı Divânü Lûgati’t Türk adlı eserde görüyoruz. [B]Sagu[/B] Sagular da savlar gibi eski Türklerin yaşam biçimlerinden doğan sözlü ürünlerdir. Eski Türklerde sevilen, sayılan bir kişinin ölümünden sonra düzenlenen cenaze törenine “yuğ töreni”, bu törenlerde söylenen şiirlere “sagu” adı verilirdi (IV. Üniteye bakınız). Ölen kişinin yiğitliğini, yaptığı işleri, değerini anlatan, ölümünden doğan acıyı dile getiren bu şiirler bir tür ağıttır. Destan özelliği de gösteren sagularda geniş doğa tasvirlerine rastlanır. Aşağıda Alp Er Tunga’nın ölümü üzerine duyulan acıyı dile getiren “Alp Er Tunga Sagusu”nu okuyacaksınız. Alp Er Tunga Sagusu XI. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud tarafından halk ağzından derlenmiştir. (Alp Er Tonga Sagusu) [U]Karahanlı Türkçesiyle[/U] Alp Er Tonga öldi mü İsiz ajun kaldı mu Ödlek öçin aldı mu Emdi yürek yırtılur Ödlek yarag közetti Ogrı tuzak uzattı Begler begin azıttı Kaçsa kah kurtulur Ulşıp eren börleyü Yırtıp yaka urlayu Sıkrıp üni yurlayu Sıgtap közi örtülür Ödlek arıg kevredi Yunçıg yavuz tavradı Erdem yeme savradı Ajun begi çertilür Bilge bögü yunçıdı Ajun atı yençidi Erdem eti tmçıdı Yerge tegip sürtülür [U]Türkiye Türkçesiyle[/U] Alp Er Tonga öldü mü, Kötü dünya kaldı mı, Zaman öcün aldı mı Artık yürek yırtılır. Felek fırsat gözetti, Gizli tuzak uzattı, Beyler beyin şaşırttı; Kaçsa nasıl kurtulur? Uludu erler kurtça, Bağırıp yırttılar yaka, Çığırdılar ıslıkla, Yaştan gözler örtülür. Zamane hep bozuldu, Zayıf tembel güçlendi, Erdem yine azaldı, Acun beyi yok olur. Bilge bilgin yoksul oldu, Acun atı azgın oldu, Erdem eti çürük oldu, Yere değip sürtülür. [B]Koşuk[/B] Eski Türkler totemlerinin etini yemezlerdi. Yılda bir kez, belli dönemlerde, “sığır töreni” adı verilen kutsal av törenlerinde onu kurban ederek yerlerdi. “Şölen” adı verilen bu toplu ziyafetlerde ve yengi ile biten savaşlar sonunda, tüm boyların erkekleri biraraya gelerek eğlenirdi. Bu eğlencelerde söylenen çoklukla aşk, doğa ve yiğitlik konularını işleyen şiirlere “koşuk” adı verilir. Genellikle kendi başına bütünlüğü olan dört dizeli bentlerden oluşan koşuklar manilere ve koşmalara kaynak olmuştur. [U]Eski Türkçe İle[/U] Öpkem kelip ogradım Arslanlayu kökredim Alplar başın togradım Emdi meni kim tutar Kanı akıp yoşuldu Kabı kamug deşildi Ölüg birle koşuldu Togmuş küni uş batar Kaklar kamug kölerdi Taglar başı ilerdi Ajun tını yılırdı Tütü çeçek çerkeşür Etil suwı aka turur Kaya tübi kaka turur Balık telim baka turur Kölün takı küşerür [U]Türkiye Türkçesi İle[/U] Öfkelenip dışarı çıktım Arslan gibi kükredim Yiğitler başını doğradım Şimdi beni kim tutabilir. Kanı akıp boşandı Derisi baştan başa deşildi Ölülerle bir oldu Doğan güneş işte batıyor Kuru yerler hep gülerdi Dağbaşları göründü Dünyanın soluğu ılındı Türlü çiçekler sıralandı İtil suyu akar durur Kaya dibini oyar durur Bütün balıklar baka durur Gölü bile taşırırlar İslamiyet öncesi Türk edebiyatının sözlü ürünleri olan destanların, savların, saguların ve koşukların kimileri zaman içinde yitip gitmiştir. Bu ürünler kuşkusuz eski çağlarda Türkler arasında toplumsal bilinci yaratan ve birliği, beraberliği, barışı sağlayan en önemli etmenlerdi. Eski Türklerde kam, kaman, baksı, şaman yerini tutan ozanlar; raks ve müzik ustalıkları gibi büyücü ve doktor görevini de üstlenmişlerdir. Törenlerde raks ederken sazlarıyla da destan parçaları, sav, sagu, koşuk okuyarak kötü ruhları da büyüleriyle engellemeye çalışır, hastaları sağaltma görevi de üstlenirlerdi. [B]Sözlü Edebiyat Dönemi Özet Anlatımı[/B] Bütün uluslarda olduğu gibi Türklerde de yazı kullanılmadan önce “sözlü” bir edebiyat vardı. Sözlü edebiyatta şiir önemli bir yer tutar. Eski çağlarda doğa olaylarının, savaşların, kahramanların anlatıldığı kuşaktan kuşağa geçerek şairlerin dilinde epik şiirin en güzel örneklerini oluşturdu. Çoğunlukla toplumun kurtarıcısı ve öncüsü sayılan kişileri yücelten kutsallaştıran bu öykü şiirlere “destan” adı verilir. Eski Türklerde bir düşünceyi, bir deneyimi, bir öğüdü kısaca anlatan sözlere “sav” adı verilir. Savlar bugünkü atasözlerinin temelidir. “Yuğ töreni” eski Türklerde sevilen, sayılan kişiler için düzenlenen cenaze törenlerine verilen addır. Bu törenlerde ölen kişinin yiğitliğini, yaptığı işleri, değerini anlatan, ölümünden duyulan acıyı dile getiren şiirler söylenirdi. Bir tür ağıt olan bu şiirlere eski Türkler “sagu” adını verirlerdi. Eski Türklerde birlik ve beraberliği sağlamak çok önemlidir. Şölenlerde, toylarda, üstünlükle biten savaş sonlarında halkı heyecana getirmek için okunan şiirlere “koşuk” adı verilir. Çok zengin olduğu bilinen Türk destanlarıyla ilgili bilgiler Arap, Fars ve Çin kaynaklarındanelde edilmektedir. Halk ağzından derlenen birbirinden güzel sav, sagu ve koşuklar ise XI. yüzyılda Türk adlı yapıtta görülmektedir. [/QUOTE]
Alıntıları ekle...
İsim
Spam kontrolü
Ülkemizin kuzeyindeki deniz hangisidir? (bitişik yazınız)
Cevapla
Forumlar
Edebiyat / Kültür / Sanat
Edebiyat / Kitap
Sözlü Edebiyat nedir ?
Top