Şizofreni Hastaları ve Aile Desteği

r0se

Forum Onuru
Özel üye
Şizofreni Hastaları ve Aile Desteği
(makale)
Kelime anlamı “zihin bölünmesi” olan şizofreni, 15-35 yaşları arasında ortaya çıkar ve kişinin dış görünümünde, duygu, düşünce, konuşma ve davranışlarında değişikliklere sebep olur.

Yüz ifadesinde donuklaşma, hareketlerde yavaşlama, öz bakımda azalma, çevrede olup bitene ilgisizleşme, duyguları dışa vurmayı bırakarak içe kapanma, konuşmanın ve kullanılan kelimelerin anlaşılmaz hale gelmesi, gözlenen değişikliklerden bazılarıdır. Bu işaretlerin tümü aynı anda görülmeyebilir. Akut alevlenme döneminde, kafanın içindeki ses tarafından yönetildiği fikri, kafanın içindeki ses ile konuşma, zarar görme/verme endişesi, takip edildiği/insanların onunla uğraştığı düşüncesi, düşüncelerinin çalındığı veya olağanüstü yeteneklerinin olduğu iddiası ortaya çıkabilir. Ancak, bu belirtilerden bazılarını görmek tanı için yeterli değildir.

Tedavide ilaç kullanımı şarttır. Tedavi başlangıcından iki üç hafta sonra istenen iyileşme görülmeye başlar. Belirtiler yatışır, ortaya çıkışları kontrol altına alınır, hastanın sosyal ilişkileri iyileşmeye başlar ve nükslerin sıklığı azalır. Diğer yandan ilaçların yan etkileri de görülür: hareketlerin huzursuzluk içinde artması, yerinde duramama veya tam tersi yavaşlama, güneş ışığına aşırı duyarlılık, görme bulanıklığı, ağızda tükürük salgısının artması ve vücudun bazı bölgelerinde kasılmalar vb. Yan etkileri engellemek için ek ilaçlar verilir. Şizofreni tedavisinde kullanılan ilaçlar bağımlılık yapmamaktadır.

Şizofreni biyolojik nedenleri ağır basan bir hastalıktır. Kalıtım ve stres faktörleri de etkilidir. Biyolojik yönü ilaçlar ile kontrol altına alınırken, iyi insan ilişkileri, aile desteği ve işlevsellik de tedavi sürecine dâhil edilmesi gereken konulardır.

Şizofreni hastalarının aileleri, hastalığın teşhis edildiği ilk evrelerde şaşkınlık, endişe ve hayal kırıklığı yaşar. İlerleyen yıllarda ise bıkkınlık, utanç, suçluluk ve hayal kırıklığı hissederler. Genetik geçiş ve aile ilişkilerinin neden gösterilmesi, bu utanç ve suçluluk duygusunu güçlendirir (Şizofreni Dostları Derneği, 2006). Ancak bir kez daha tekrar edilmeli ki artık şizofreni, genetik geçiş ve aile ilişkileri ile değil yatkınlık-stres modeli kullanılarak açıklanmaktadır (Gülseren, 2002). Biyolojik nedenleri ön planda olduğunu bilmek ailelerin suçluluk ve utanç duygularını azaltırken hastalık sürecine dair beklentileri gerçekçi kılmaktadır (Şizofreni Dostları Derneği, 2006).

Ailelerin tedavi sürecindeki önemi anlaşıldığından beri, onlara da destek olmak tedavi sürecinin bir parçası olmuştur. Özellikle hastaneye yatış ve taburcu olduktan sonrası, ailelerin uzman desteği almaları için en uygun dönemdir (Gülseren, 2002).

Bazı aileler, hastayı kontrol altına almak için sınırlayıcı davranabilir. Baskı ve kontrolcü bir tutum, hastada strese neden olurken, sorumlulukları elinden alındığından işlevsizliği de artar. Hastanın sosyal ve mesleki yönden işlevinin azalması, aile için maddi ve manevi yüke dönüşmektedir. Bu yükün büyüklüğü ile hasta yakınlarının durumla başa çıkmada zorlanması arasında bir ilişki bulunmuştur. Bazı kaynaklar düşük sosyo-ekonomik düzeyi şizofreninin nedenlerinden biri olarak gösterse de, bunun neden değil sonuç olduğu düşünülmektedir. Şizofreni hastalarına, hastanelerde sağlık hizmeti alma ve ilaç kullanımı ile ilgili bazı maddi kolaylıklar sağlanmıştır. Bununla ilgili doktorlardan veya kurumlardan bilgi alınabilir (Şizofreni Dostları Derneği, 2006).

Her ailenin kendine özgü ilişki yapısı vardır. Bu nedenle ailelere standart bir davranış biçimi önermek işe yaramayabilir. Zaten şizofreni hastaları da en çok kendilerine doğal davranan kişilerle iyi anlaştıklarını ifade etmişlerdir (Şizofreni Dostları Derneği, 2006). Yine de mevcut aile içi iletişimde düzeltilmesi gereken konular olabilir. Örneğin, kısa, öz ve doğru açıklamalar, tarafsız davranışlar önerilmektedir. Savunduğu düşünceler hakkında tartışmaya girmek, saçmalamamasını söylemek veya tam tersi, ona katılmak, umut vermek, inandığı şeyin yanlış olduğu bilindiği halde desteklemek işe yaramaz. Bunun yerine “sen buna inanıyor olabilirsin ama ben öyle düşünmüyorum” demek kısa, saygılı ve ona birey olduğunu hatırlatan bir ifadedir. Ev içi düzen açısından yemek ve uyku saatlerinin sabit olması hastayı rahatlatabilir; fakat aile hastanın bu düzeni ihlal edebileceğini kabul etmelidir. Bu ihlaller genellikle içe kapanma dönemlerinde olur. İçe kapanma dönemlerinde hastanın bu durumuna saygı duyma ve kontrol altına almaya çalışmama önerilir (Şizofreni Dostları Derneği, 2006). Diğer yandan içe kapanma süreci uzun ve yoğun olmaya başlarsa alevlenme döneminin habercisi olabilir.

Hastanın öz bakım ve aktivitesinin azalması, hasta yakınları tarafından en sık şikâyet edilen konudur. Saldırgan, utandırıcı ve öngörülemeyen davranışlar ise daha az görülmeleri nedeniyle ikinci sıradadır; fakat ortaya çıktıklarında, hasta yakınları için yıkıcı olabilir (Gülseren, 2002). İlaç kullanımını doktor kontrolü olmadan bırakmak alevlenme döneminin nedeni olabilir. İlaçlar belirtileri azaltmakla birlikte, alevlenme döneminin sıklığını da azaltır, bu yüzden yan etkilerine rağmen ilaç kullanımına devam etmek fayda-zarar bakımından daha avantajlıdır. İstenmeyen yan etkiler için doktorla görüşülerek çözüm bulunabilir. Eğer hasta ilaç kullanmayı reddediyorsa, yataklı bir kuruma yatırmak şarttır; bunun için ailenin onayı yeterlidir. Amaç kendine ve çevresindekilere zarar vermesini engellemektir.

Hastaya yeniden işlev kazandırma, sosyal destek arama ve duyguları ifade etmede şizofreni dernekleri ve destek grupları önemli rol oynar. Hasta ve yakınları, kendi süreçlerini deneyimlemiş olan kişilerden destekleyici bilgiler ve öneriler alabilirler. Yapılan çalışmalarda, hasta ve aileyi bilgilendirmenin tedavi sürecine oldukça olumlu etkisi olduğu rapor edilmiştir.

Özetle, zorlayıcı bir hastalık şizofreni, sadece bireyi değil ailenin de yaşamını etkilemektedir. Tedavi sürecinde ailenin de eğitim ve sosyal destek alması, tutumların ve iletişim şeklinin değişmesi çift yönlü yarar sağlayacaktır.

Kaynaklar:
Gülseren, L. (2002). Şizofreni ve aile: Güçlükler, yükler, duygular, gereksinimler. Türk Psikiyatri Dergisi, 13(2):143-151.
Şizofreni Dostları Derneği (2006) Şizofreni sorular ve yanıtlar (3.baskı). İstanbul: Şizofreni Dostları Derneği.

Prof. Dr. Kemal Arıkan Psikiyatri Uzmanı
 
Top