Şeker hastalığında ayak yarası bakımı

arz-ı hal

şşşşştttttttt
Özel üye

Şeker hastalığında ayak yarası bakımı


vZdMb.png


Şeker hastalığı ayak yarası nedir?
Şeker hastalarının yaklaşık %15 inde ayak tabanında yaralar açılır. Ayakta yara olan hastaların %6 sı ise yaranın enfekte olması yada yaraya ait diğer sorunlar nedeni ile hastaneye yatırılır. Öte yandan şeker hastalığı bacak kesilmesinin (amputasyon) en önemli sebebidir. Ayağında yara gelişen şeker hastalarının %14-24 ünde bacak kesilmektedir. Bu nedenle şeker hastalarındaki ayak yaralarının önlenmesi ve tedavisi büyük önem taşımaktadır.


Kimlerde ayak yarası gelişir?
Şeker hastalığı olan her kişide ayakta yara oluşabilir. Özellikle şeker hastalığı olan yaşlı erkeklerde, insülin kullanan hastalarda ve şeker hastalığına bağlı olarak böbrek, göz ve kalp hastalığı olan kişilerde ayakta yara oluşma riski daha fazladır. Bunun yanı sıra alkol ve sigara kullanımı da ayak yaraları oluşumuna katkıda bulunur.

hHFTD.jpg


Şeker hastalarında ayak yarası nasıl oluşur?
Şeker hastalarında ayak yarası bir çok faktörün bir araya gelmesi ile oluşur. Bu faktörlerden en önemlileri şeker hastalığı nedeni ile ayakta duyunun azalması, dolaşımın bozulması, ayakta şekil bozuklukları, tekrarlayan tahrişler, yaralanmalar ve şeker hastalığının uzunca bir süredir olmasıdır. Şeker hastalarında yıllar içinde sinirlerin yüksek kan şekerinden zarar görmesi sonucunda nöropati gelişir ve ayağın dokunma hissi ortadan kalkar. Hastaların çoğu ağrıda olmadığı için bu olayaın farkında değildir. Hastalar farkında olmadan ayaklarını biryere vurduğunda, yandığında, ayakkabı vurduğunda yada bir cisim battığında oluşan yarayı hissetmezler. Bu şekilde yada kendiliğinden bir yara oluşur. Öte yandan hastaların önemli bir bölümünde ayağa giden damarlarda tıkanıklıklar vardır.
 

arz-ı hal

şşşşştttttttt
Özel üye
Şeker hastalığı yani diyabet tarih boyunca toplumların en önemli sağlık sorunlarından biri olmuştur. Yeni tedavi yaklaşımları ve geliştirilen ilaçlar sayesinde kan şeker seviyesi kontrol altında tutulabildiğindendiyabetin ölümcül olan komplikasyonlarından ketoasidoz ve hipoglisemi artık daha nadir görülmektedir. Diyabet tedavisi olmayan ancak iyi bir bakımla kontrol altında tutulabilen kronik bir hastalıktır. Kan şeker seviyesi ne kadar iyi kontrol altında tutulsa da uzun dönemdeki komplikasyonlar genelde kaçınılmazdır. Hangi komplikasyonun daha belirgin ortaya çıkacağı kişiler arasında farklılık gösterir. Bunların çoğu kan dolaşımı ile ilgilidir. Damarlar adeta kolalanmış gibi sertleşmiş kan elemanlarının fonksiyon kabiliyeti azalmıştır. Etkilenen organa göre farklı hastalık profilleri ortaya çıkar. Böbreklerde nefropati gözlerde retinopati el ve ayaklarda nöropati veya diyabetik ayak bunlardandır.

Ülkeler ve ırklar arasında diyabetin genel topluma oranı % 6-7 kadardır. Amerikan kızılderililerinde bu oran % 50-60'ı bulmaktadır. Diyabetli hastaların hastane başvurularının % 20'sinin nedeni ayak sorunları oluşturmaktadır. Genel toplumda uygulanan ayak kesme ameliyatlarının % 50-70 kadarının diyabetli hastalarda olduğu saptanmıştır. Parmağı kesilen bir diyabetlide ikinci bir kesme ihtiyacı riski 2 yıl içinde % 50 olmaktadır. Diyabetlilerin sadece % 30'u tamamen ayak sorunlarında uzaktır ve en azından % 15'inde ayaklarında yara açılmaktadır. Diyabetik ayak gelişiminin nedeni üç ana başlıkta değerlendirilebilir:
1- Damarsal yapılarda bozulmalar (Anjiopati)

2- Kan kimyasında değişimler (Hemoreolojik)

3- Periferik sinirlerde bozulmalar (nöropati)

1- Eskiden diyabetli hastaların kılcal damarlarında bozulma olduğu ve bu nedenle yara geliştiği ve gelişen yaraların ve kesi hatlarının iyileşmediği düşünülürdü. Yapılan çalışmalar bunun doğru olmadığını göstermiştir. Bu hastalarda damarsal sorun vardır ancak küçüklerde değil büyük çaplı damarlardadır. Diyabetik ayaklarda gelişen damar tıkanmaları genelde diz çukurunun hemen altındaki büyük damarlarda olmaktadır. O nedenle bu hastalarda bu seviyedeki damarların açıklığı renkli dopler ultrasonografi veya anjiografi ile değerlendirilmelidir. Eğer yeterli açıklık ve fonksiyon varsa yaranın ana nedeni damarsal değildir demektir.

2- Diyabetli hastalarda tüm sistemlerde olduğu gibi kan ve bağışıklık hücrelerinde de kısmen fonksiyonlarda bozulma vardır. Kan hücreleri sertleşmiştir ve kılcal damarlardan geçmesi güçleşmişdolayısiyle oksijen taşıma sistemi bozulmuştur. Bağışıklık hücrelerinde fonksiyon zaafiyeti enfeksiyonlara duyarlılığı artırmıştır.

3- Diyabetik nöropati.Tüm bu etkenlerin yanında bu hastaların ayaklarında yara gelişmesinin ana nedeni diyabetik nöropatidir.

Sinirler omurga içindeki omurilikten başlayarak ayak ve parmak uçlarına doğru ilerlerler. İlerledikleri yol boyunca bazen dar anatomik yerlerden geçerler. Dirsek (kubital) ve bilek (karpal) tünelleri el sinirleri için örnektir. Bacaklarda ise ayak bileği (tarsal) tüneli en fazla sıkışmanın olduğu yerdir. Bazı kişiler tünelleri doğuştan daha dar olduğundan veya tünel içinde fazladan kas dokusu gibi nedenlerle sinir sıkışmasına meyillidirler. Ancak diyabetikler iki önemli nedenden dolayı bu tünellerde sinir sıkışmasına çok daha fazla maruz kalırlar.

Diyabetiklerde basıya duyarlılığın birinci önemli nedeni sinirlerinin şişmesidir. Sinir dokusu içine giren bol miktarda glikoz şekeri bir başka şeker olan sorbitole dönüşür. Sorbitol kimyasal özelliğinden dolayı kendine su çeker ve sinir dokusu su ile şişer. Şişen bir sinirin zaten dar olan alanlarda kolayca basıya maruz kalabileceği hipotezi de eskiden beri bilinmektedir.

İkinci neden diyabetik sinirlerde taşıma sisteminin bozulmuş olmasıdır. Normalde sinir gövdesi ile ucu arasında bilgi alışverişi kimyasal maddelerin sinir içinde tubulin denilen yapılar vasıtasıyla taşınması ile olur. Diyabetiklerde bu taşıma sistemi bozulmuştur. Eğer sinir bir yerde sıkışmaya bağlı tahrifata uğramışsa o yerin tamiri için bu taşıma sistemi ile gerekli materyallerin gelmesi gerekir. Taşıma sistemi bozulursa artık sinir kendini onaramaz ve hafif bir bası bile ağır bulgulara sebep olabilir.


Diyabetik hastalarda nöropati çok farklı şekillerde ortaya çıkabilirse de sıklıkla görülen şekli önce ayakların sonra da ellerin tutulmasıdır. Genellikle el ve ayak parmak uçlarında uyuşma ve karıncalanma hissedilir. Başlangıçta bu şikayetler ara sıra ortaya çıkarken zamanla sabit hale gelirler. Bu sıkıntılar artarak uykuları bozmaya uykudan uyandırmaya başlar. Uzun zaman sonrasında ayaklardaki uyuşukluk o kadar artar kiayakkabıların ayağı sıktığı suyun sıcaklık derecesi hissedilemez hale gelir. Ayrıca el ve ayaklarda kuvvet kaybı da olur.

Nöropati ilerledikçe ağrı ile birlikte duyu kayıplarının yanında aldıkları uyarıların azalması nedeniyle kas erimesi de başlar. Bu durum belirgin deformitelerle sonuçlanır. Elde sinir yaralanmaları sonucunda oluşan pençe el deformitesine benzer şekilde ayaklarda pençe deformitesi oluşur. Bu deformite gelişince ayağa binen yük ayak parmaklarında metakarp başlarında yoğunlaşır. Bu aşırı yük bu bölgelerde yara açılmasıyla sonuçlaşır. Son dönemlerinde ise adele desteğinden yoksun kalan ayak tabanı çöker ve sallanan koltuğa benzer bir ayak oluşur. Bu hale gelmiş ayakta artık her an yara açılabilir ve geri dönüşü de imkansızdır.
 
Top