Savaş ve Bağımsızlık Alameti: Tuğ

Sentinus

Tengri biz menen!
Özel üye
Tuğ, Türk Hakanlarının bağımsızlığını, emrindekilerin de rütbelerini belirleyen bir simgedir. Moğollar ve diğer Orta Asya kavimlerinde de görülür. Rivayete göre savaşta sancağı kaybolan bir Türk, atının kuyruğunu kesip mızrağa takmış ve birliğinin toplanmasını sağlamıştır. Böylece tuğ ortaya çıkmıştır.

Osmanlıda tuğ, bir rütbe alametidir. Bu eski Türk geleneği Anadolu’ya da taşındı. Selçuklular ve Osmanlılar tuğ kullanmışlardır. Selçuklu sultanı tarafından Osman Bey’e bağımsızlık Fermanı ile birlikte bağımsızlığı simgeleyen tuğ, sancak ve davul gönderilmişti. Osmanlı İmparatorluğu 2. Mahmut‘a kadar tuğ kullandı. Osmanlı padişahları Kanuni'ye kadar dört tuğ taşırdı. Kanuni geniş yetkiler verdiği Sadrazam İbrahim Paşa'ya dört tuğ taşıma hakkı vermiş kendisi de yedi tuğ taşımıştır. Eski Türk kağanlarının tuğları ise dokuza kadar çıkmaktaydı. Sultanların tuğlarına Tuğ-u Hümayun denilirdi. Osmanlılarda savaştan 60 gün önceden Padişah tuğ’ları uygun yerlere dikilir ve bu Tuğ’lar savaş hazırlığı işareti sayılırdı. Sultan sefere çıkarken yapılan bir törenle tuğ da sefere çıkarılırdı.Pâdişâhlar 18. yüzyıldan îtibâren sefere gitmediklerinden, tuğları yalnız saraya dikilirdi. Tuğlar savaşlarda birliklerin yerlerini, konumlarını ve hareket kabiliyetlerini gösteren; belirleyici bir savaş objesi olarak, orduların sevk ve idarelerinde pratik biçimde kullanılmışlardır. Yükseklikleri yaklaşık olarak 3 metredir.

“Osmanlılar’ın tuğları 16. Asırda baş tarafında bir yıldızlı top ile Anadolu Selçuklular daki gibi üzerinde gümüş hilâl bulunan bir sırığa ve topun alt kısmına takılmış uzun ve boyalı at kıllarından müteşekkildi. Topun güneşi ve hilâlin ayı, at kılların da güneşin şualarını temsil ettiği rivayet olunur.”

İsmail Hakkı Uzunçarşılı-Osmanlı Devleti'nin Saray Teşkilatı

10152632_1474853562744620_7239645807803429556_n.jpg
 
Top