Piedra Irmağının Kıyısına Oturup Ağladım - Paulo Coelho

_nehir_

Schrödinger'in Kedisi ♕
Özel üye
Arka Kapak :

'Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum, Ağladım', yazarın Türkçe'deki ikinci kitabı. Bu kitap, bir tutkunun, bir aşkın öyküsü. Öyle bir aşk ki, bir kadınla bir erkek arasındaki tutkunun, giderek bir sonsuzluk tutkusuna dönüştüğünü görüyoruz. 'Paulo Coelho', gerçekle gerçeküstünü, ülkesinin mitolojisinden yararlanarak bütünleştirebilen ilginç bir yazar; bu romanında, dünyanın gizlerini içinde taşıyan bir aşkın öyküsünü dile getiriyor. Yirmi üç dile çevrilen ve dünyada 2,5 milyon okurla buluşan bu romanın da 'Simyacı' gibi sevilerek okunacağını umuyoruz.

Kitaptan Alıntılar:

"İnsan tehlikeye atılmayı bilmeli, diyordu. Yaşamın mucizesini ancak, beklemediğimiz şeyler olup bittiğinde gerçekten anlıyoruz.
Tanrı, güneşi her gün yeniden doğurarak, bizi mutsuz kılan her şeyi değiştirmemiz için zaman tanıyor bize. Oysa biz her gün, böyle bir zamanın bize bağışlandığını görmezden geliyoruz, bugünün düne benzediğini, yarına da benzeyeceğini düşünüyormuş gibi davranıyoruz. Ama dikkatini yaşamakta olduğu güne veren kişi, o büyülü anın varlığını keşfediyor. O büyülü an belki de sabah anahtarı kilide soktuğumuz dakikada, akşam yemeğini izleyen suskunluk sırasında, bize birbirinin benzeri gibi gelen binbir şeyde gizli. Ama öyle bir an var ve işte o anda yıldızlar tüm güçleriyle içimize doluyor ve bizi mucizeler gerçekleştirmeye hazır hale getiriyor."


"Belki de su yaşam kaynağı olduğundandır; suyun içinde yaşam bulduğumuzdan, dokuz ay boyunca o suyun içinde kaldığımızdandır. Su, kadın gücünün simgesidir; hiçbir erkeğin –ne kadar aydınlanmış, ne kadar kusursuz olursa olsun- ulaşmayı düşleyemeyeceği bir güçtür bu."


"Olmayı düşlediğiniz yerde tüm benliğinizle olmanız gerekiyor. Bölünmüş bir krallık, düşmanların saldırısına karşı koyamaz. Kafasının içi bölünmüş bir insan, yaşamın yükünü gerektiği gibi kaldıramaz."


"Üçüncü kattan düşmek de, yüzüncü kattan düşmek kadar hasar bırakırdı. Düşeceksem, çok yükseklerden düşmeliydim."


"Onlar da dağlar gibi. Bu dağlar güzel. Karşısında bu dağları bulan kişi, yaratılışın görkemini düşünmeden edemez. Her biri Tanrı’nın bize olan sevgisinin canlı birer örneği, ne var ki onların yazgısı, yalnızca tanıklık etmek. Devinip duran ve doğayı dönüşüme uğratan ırmaklar gibi değil."


"Beni ellerimden tutup ayağa kaldırdı.
'Git eşyalarını topla. Düşler boş oturtmaz insanı.'"
 
Top