Peygamberler Tarihi -özet-

HZ. ADEM (S.A.)

Hz. Adem , yeryüzünde ilk insan ve ilk peygamber, bütün insanlarin babasi'dir.
Cesitli memleketlerden getirilen topraklari melekler su ile camur yapip, insan sekline koydular. Mekke ile Taif arasinda 40 yil yatip salsal oldu. Yani pismis gibi kurudu. Önce Muhammed aleyhisselamin nuru alnina kondu. Sonra Muharrem'in onuncu Cuma günü ruh verildi. Her seyin ismi ve faydasi kendisine bildirildi. Boyu ve yasi kesin olarak bildirilmedi. Allahü tealanin emri ile bütün melekler, Adem'e secde etti, ama Iblis (seytan) kibirlenip, bu emre karsi geldi ve secde etmedi : « Hani biz meleklere (ve cinlere): Adem'e secde edin , demistik. Iblis haric hepsi secde ettiler. O yüz cevirdi ve büyüklük tasladi, böylece kafirlerden oldu »(Bakara, 34) . Hz. Adem 40 yasinda Firdevs adindaki Cennet'e götürüldü. Cennet'de yahut daha önce Mekke disinda uyurken, sol kaburga kemiginden Hz. Havva yaratildi. Allahü teala onlari birbirine nikah etti. Yasak edilen agactan unutarak ve Iblis'in oyununa gelerek önce Havva, sonra Adem aleyhisselam yedikleri icin Cennetten cikarildilar. Adem aleyhisselam Hindistan'da Seylan (Ceylon) adasina, Havva ise Cidde'ye indirildi. 200 sene aglayip yalvardiktan sonra , tövbe ve dualari kabul olup, hacca gitmesi emr olundu: «Sonra Rabbi onu seckin kildi; tevbesini kabul etti ve dogru yola yöneltti »(Ta'ha, 122) . Arafat ovasinda Havva ile bulustu. Kabe'yi insaa etti.

Hz. Adem her sene hac yapardi. Arafat meydaninda veya baska meydanda , kiyamete kadar gelecek cocuklari belinden zerreler halinde cikarildi. «Ben sizin Rabbiniz degil miyim ?» diye soruldu. Hepsi «Evet » dedi. Sonra hepsi zerreler haline gelip, beline girdiler. Yahud belinden yalniz kendi cocuklari cikti. Sonra Sam'a geldiler. Burada cocuklari oldu. Neslinden 40.000 kisiyi gördü. 1500 yasinda iken cocuklarina peygamber oldu. Cocuklari cesitli dillerde konustu. Cebrail aleyhisselam 12 kere geldi. Oruc, her gün bir vakit namaz ve gusül abdesti emredildi. Kendisine kitap verilip, fizik, kimya, tip, eczacilik, matematik bilgileri ögretildi. Süryani, Ibrani ve Arabi diller ile kerpic üstüne cok kitap yazildi. Bir rivayete göre 2000 yasinda iken Cuma günü vefat etti. Hz.Havva 40 sene sonra vefat etti. Kabirlerinin Kudüs'de veya Mina da Mescid-i Hif'de veya Arafat'da oldugu rivayetleri vardir.

Habil ile Kabil

Habil ile Kabil Hz.Adem'in ogullarindan ikisidir. Habil'in Allah'a yaptigi kurban'in kabul edildigi ve kendi kurbanin Allah tarafindan kabul edilmedigi icin Kabil, Habil'i öldürür ve böylece dünyada ilk kâtil olma makamina mazhar olur. Sonra bir kargadan görüp Habil'i yerin altina gömdü. Allahü teala Kur'an-i Kerimde mealen buyuruyor ki : « Allah nezdinde Isa'nin durumu, Adem'in durumu gibidir. Allah onu topraktan yaratti. Sonra ona «OL !» dedi ve oluverdi »(Al-i Imran, 59) . Burada deginilen durum, Hz.Isa'nin ve Hz. Adem'in babasiz dünyaya gelmeleridir (M.K.). Peygamberimiz Muhammed (S.A.V.) Hz. Adem hakkinda : « Allahü teala Adem'i (aleyhisselam) yeryüzünün her tarafindan aldirdigi topraktan yaratti. Bu sebeple zürriyetinden siyah, beyaz, esmer, kirmizi renkte olanlar oldugu gibi, bazilari da bu renklerin arasindadir. Bazisi yumusak, bazisi sert, bazisi halis ve temiz oldu » (Hadis-i serif, Müsned-i Ahmed bin Hanbel) buyurmustur.


Hz. Adem 5 seyi ile bahtiyar olmustur:

1) Hatasini itiraf etmek

2) Pismanlik duymak

3) Nefsini kötülemek

4) Tevbeye devam etmek

5) Rahmetten ümidini kesmemek


Iblis de 5 seyden bedbaht olmustur:

1) Günahini ikrar (saklamadan söylemek) etmemek

2) Pismanlik duymamak

3) Kendini kötülememek

4) Kendini kötülemeyip azginligini Allahü Teala'ya nisbet etmek

5) Rahmetten ümidini kesmek
 
Hz. ZEKERIYYA (a.s)

Kur'ân'da adi gelen peygamberlerden biri. Soyu Dâvud (a.s)'a dayanmaktadir. Kur'ân'da anilan duâlarindan (Meryem, 16/6) anlasildigina göre, soyu daha sonra Yâkub (a.s)'a varmaktadir (el-Kurtubî, Ahkâmu'l-Kur'ân, Kahire 1967, XI, 82; er-Razî, Mefâtihu'l-Gayb, Misir 1937, V, 769).
Zekeriyya (a.s) isrâilogullarinin peygamberi oldugu gibi, ayni zamanda onlarin bilgini, reisi ve müsaviri yani danismani idi (es-Sa'l-ebî, el-Arais, 1951, 372).

Onun hakkinda çesitli âyet ve hadisler vardir. Ebû Hureyre'nin naklettigine göre, Hz. Muhammed (s.a.s);" "Zekeriyya (a.s) marangoz idi"(Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, Misir, 1954, II, 405) diyerek O'nun elinin emegi ile geçinen bir sanat ehli oldugunu haber vermistir.

Zekeriyya (a.s)'in hanimi isa (a.s)'in annesi Meryem'in teyzesi isâ idi. Zekeriyya (a.s) da, Meryem'e bakmakla mesgul oluyordu. O'na Beyt-i Makdis'te bir yer yapmisti. O'nun odasina her girdiginde, yaninda kis mevsiminde yaz meyvesini ve yaz mevsiminde de kis meyvesini buluyordu. Zekeriyya (a.s), "Ey Meryem, bu sana nereden geliyor?" diye sorunca, Meryem, "Allah tarafindandir." diye cevap veriyordu (el-Kurtubî, Ahkâmu'/-Kur'ân, IV, 69 vd).

Zekeriyya (a.s) Hz. Meryem'in yaninda böyle yaz mevsiminde kis meyvesini ve kis mevsiminde de yaz meyvesini görünce, Meryem'e bu nimetleri veren, buna gücü yeten yüce Allah, esimin yasi geldigi halde, bize hayirli bir evlat verebilir seklinde düsündü ve hayirli bir evladin olmasi için Allah'a gizlice söyle dua etti:

"Rabbim! Gerçekten kemiklerim zayifladi, saçlarim agardi, Rabbim!.Sana yalvarmaktan dolayi herhangi bir seyden mahrum kalmadim. Dogrusu, benden sonra yerime geçecek yakinlarimin iyi hareket etmeyeceklerinden korkuyorum. Karim da kisirdir. Katindan bana bir ogul bagisla ki, bana ve Yâkub ogullarina mirasçi olsun! Rabbim! O'nun, senin rizani kazanmasini da sagla!" (Meryem,19/4,5,6)

"Ya Rabbi! Bana kendi katindan temiz bir soy bahset!" (Âlu imrân, 3/38)

"Rabbim! Beni tek basima birakma! Sen varislerin en hayirlisisin" (el-Enbiyâ, 21/89).

Gücü her seye yeten Yüce Allah, Zekeriyya (a.s)'in duâsini kabul etti ve O'na bir erkek evlad verecegini müjdeledi:

"Ey Zekeriyya! Sana Yahya isminde bir oglani müjdeliyoruz. Bu adi daha önce kimseye vermemistik" (Meryem, 19/7).

"Mihrabda namaz kilmaya durdugu sirada, hemen melekler ona söyle seslendi: "Haberin olsun! Allah sana Yahya adli çocugu müjdeliyor. O, Allah'tan gelen bir kelimeyi (isâ'yi) tasdik edecek, milletinin efendisi olacak, nefsine hakim bulunacak ve salihlerden bir peygamber olacaktir" (Âlu imrân, 3/39).

Zekeriyya (a.s), Allah'in verdigi bu müjdeye sasti, hayret etti. Çünkü kendisi de hanimi da hayli yasli idiler. "Rabbim! Karim kisir, ben de son derece kocamisken nasil oglum olabilir?" (Meryem, 19/8) diyerek, bu ilginç müjde karsisinda hayretini dile getirdi.

Yüce Allah ona söyle cevap verdi:

"Rabbin böyle buyurdu. Çünkü bu bana kolaydir. Nitekim sen yokken, daha önce seni yaratmistim" (Meryem, 19/9).

Kur'ân'in baska bir yerinde bu durum söyle haber verilmistir:

"Zekeriyya'nin duasini kabul edip kendisine Yahya yi bahsetmis, esini de dogum yapacak hale getirmistik. Dogrusu onlar iyi islerde yarisiyorlar, korkarak ve umarak bize yalvariyorlardi. Bize karsi gönülden saygi duyuyorlardi" (el-Enbiya, 21/90).

Yüce Allah'in bu güzel müjdesine son derece sevinen Zekeriyya (a.s)

"Rabbim! Öyle ise bana bir alamet var, dedi" (Meryem, 19/10). Allah ona su cevabi verdi:

"Alâmetin; üç gün, isaretten baska sekilde Insanlarla konusmamandir. Rabbini çok an, aksam sabah hamdet!" (Âlu imrân, 3/41).

Gün oldu, Zekeriyya (a.s)'in nutku tutuldu. Mihrabdan çikti ve milletine: "Sabah-aksam Allah'i tesbih edin! diye isârette bulundu" (Meryem, 19/11).

Zamani gelince, Zekeriyya (a.s)'in oglu Yahya (a.s) dünyaya geldi.

Yukarida görüldügü gibi, Zekeriyya (a.s) ile ilgili olarak zikredilen âyetlerin çogu, dua mahiyetindedir. O, çok dua eden, Allah'in emir ve yasaklarina riayet ederek tam bir teslimiyet içinde yasayan Yüce bir peygamberdi. Allah: "Zekeriyyâ, Yahyâ, isa ve ilyas'a da (yol göstermistik). Hepsi iyilerden (idi)ler" (el-En'âm, 6/85) diyerek onu sahit peygamberlerle birlikte anmistir.

Zekeriyya (a.s) bu sekilde ömrünü ibâdetle geçirdi. Daima Insanlari Yüce Allah'a inanmaya ve O'nun yolunda yürümeye cagirdi. fakat azmis olan, küfre dalan ve önünü görmeyecek kadar gözü dönenler, onu sehid ettiler (Taberî, et-Tarih, Misir 1326, II, 16; Ahmet Cevdet
 
Hz. Süleyman'in sarayi ve Sebe melekesi

Tarih, yaklasik olarak I.Ö. 970-931 yillari arasinda yasadigi düsünülen Hz. Davud'un oglu Hz. Süleyman'in kurdugu muhtesem kralliga sahitlik eder. Öyle ki Hz. Süleyman, babasindan sinirlari Misir'dan Firat'a kadar uzanan bir krallik devralmis ve kisa sürede hakimiyetini güçlendirmisti. Ve kendi yasadigi dönemde öylesine büyük bir hakimiyet kurmustu ki, Allah'a olan imaninin ve üstün aklinin kendisine kazandirdigi bu ihtisam, yüzyillar sonra bile insanlarin hayranligini ve dikkatini üzerine çekmeye devam etmektedir.Hz. Süleyman'in hayati, Allah'a gönülden iman eden bir müslümanin aklinin ne kadar fazla, ufkunun ne kadar genis oldugunu bütün insanliga gösteren çok çarpici bir delildir. Hz. Süleyman (a.s.) cinlerden ve insanlardan olusan ordusu ile kurdugu hakimiyeti, muhtesem bir saraydan yönetiyordu. Ve bu saray döneminin en ileri teknigi kullanilarak üstün bir estetik anlayisi ile insa edilmisti. Sarayinda göz alici sanat eserleri ve görenleri hayran birakip etkileyen degerli esyalar, benzersiz bir estetik anlayisi ile yerlestirilmisti. Elbette Hz. Süleyman'in bu mekâni, görenlerde büyük hayranlik uyandiriyordu.
Insanlarin bu saraydan bu kadar etkilenmelerinin nedeni ise, insan fitratina en uygun olan estetik anlayisini ve ortami birden karsilarinda görmeleri olmustur. Zira Hz. Süleyman, yaptirdigi bu görkemli sarayi, imanin nuru ve onun getirdigi üstün bir akil ile yaptirmisti. Ve bir Müslümanin hangi çagda veya hangi sartlarda yasarsa yasasin Allah'in kendisine verdigi imkânlari en güzel sekilde kullanarak essiz bir mekân olusturabileceginin en güzel örnegini sergilemisti.Nitekim Kur'ân-i Kerim'in Neml Sûresi'nin bir çok ayeti, onunla ayni dönemde asayan bir kavmin yöneticisi olan Sebe Melikesi'nin Hz. Süleyman'in ihtisamli sarayini gördükten sonra ona biat ettiginden bahseder. Hz. Süleyman, Sebe Melikesi Belkis'in varligini kendisine haber getiren Hüdhüd sayesinde ögrenmisti:"Derken uzun zaman geçmeden (Hüdhüd) geldi ve dedi ki: "Senin kusatamadigin (ögrenemedigin) seyi, ben kusattim ve sana Saba'dan kesin bir haber getirdim. Gerçekten ben, onlara hükmetmekte olan bir kadin buldum ki, ona her seyden (bolca) verilmistir ve büyük bir tahti var. Onu ve kavmini, Allah'i birakip da günese secde etmektelerken buldum, seytan onlara yaptiklarini süslemistir, böylece onlari (dogru) yoldan alikoymustur; bundan dolayi onlar hidayet bulmuyorlar." (Neml Sûresi 22-24)

Bu bilginin üzerine Hz. Süleyman, Allah'i ilâh olarak kabul etmeyip günese secde eden ve seytanin kendilerine süslü gösterdigi bir sistemi kabul eden Sebe halkini, imana davet etmek için onlara "Rahman ve Rahim olan Allah'in adiyla" baslayan bir mektup öndermisti. Ve tüm kavmi kendisine teslim olmaya çagirmisti. "Gerçek su ki, bu, Süleyman'dandir ve 'süphesiz Rahman ve Rahim Olan Allah'in Adiyla' (baslamakta)dir. (Içinde de "Bana karsi büyüklük göstermeyin ve bana müslüman olarak gelin" diye (yazilmaktadir). (Neml Sûresi 30-31)

Sebe Melikesi o ana kadar hiç karsilasmadigi kadar kesin bir üslupla tüm hükümdarligini kendisine katmasini isteyen Hz. Süleyman'in, bu mektubu arsisinda çok sasirmisti. Ve kendisini kesin olarak bozguna ugratacagindan emin oldugu bu hükümdari, kararindan vazgeçirmek için ona yüklü hediyeler göndermek yolunu seçmisti. Ne var ki Allah'in rizasini ve rahmetini hiç bir zaman maddî bir menfaate tercih etmeyen tüm peygamberler gibi Hz. Süleyman da, Sebe Melikesi Belkis'in hediyelerini geri çevirmis ve elçileri vasitasiyla ona ne kadar kararli, onurlu ve Allah'a bagli oldugunu gösteren söyle bir haber göndermisti:"(Elçi hediyelerle) Süleyman'a geldigi zaman: "Sizler bana mal ile yardimda mi bulunmak istiyorsunuz? Allah'in bana verdigi, size verdiginden daha hayirlidir; hayir, siz, hediyenizle sevinip ögünebilirsiniz" dedi. Sen onlara dön, biz onlara öyle ordularla geliriz ki, onlarin karsi koymalari mümkün degil ve biz onlari ordan horlanmis asagilanmis ve küçük düsürülmüsler olarak sürüp çikaririz." (Neml Sûresi 36-37)

Hz. Süleyman Sebe Melikesi Belkis'a Allah'in adi ile basladigi mektubunda kendi gücünün Yüce Rabbinden geldigini ve asla yenilmeyecek bir kuvvete sahip oldugunu hissettirmisti. Nitekim Hz. Süleyman cinlerden, insanlardan olusan, ona büyük bir teslimiyetle ve sevkle bagli bir orduya sahipti. Öyle ki bu ordunun her üyesi Süleyman Aleyhisselamin bütün sözlerini büyük bir hosnutlukla ve tam bir itaatle yerine getirmekteydi. Elbette Hz. Süleyman'in ordusunun tüm gücü Allah'tan gelmekteydi ve Allah'in ordusu adetullaha uygun olarak her zaman üstün gelecekti.

Sebe Melikesi Belkis, onun (Hz. Süleyman'in) sarayina gittiginde o güne kadar hiç görmedigi büyük bir mülk ve zenginlikle karsilasmisti:

"Ona: "Köske gir" denildi. Onu görünce derin bir su sandi ve (etegini çekerek) ayaklarini açti. (Süleyman Dedi ki: "Gerçekte bu, saydam camdan olma düzeltilmis bir kösk zemindir." Dedi ki: "Rabbim, gerçekten ben kendime zulmettim; (artik) ben Süleyman'la birlikte âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum." (Neml Sûresi 44)

Kendisi de bir zenginlik ve hâkimiyete sahip olan Sebe Melikesi Belkis, Hz. Süleyman'in sarayina girince o güne kadar gördügünden çok farkli bir estetik ve bir zenginlikle karsilasmis ve ruhuna hitap eden büyük bir akla sahit olmustur. Aslinda Sebe Melikesi Belkis'in duydugu hayranlik ve saskinlik içine girdigi saraya degil, Hz. Süleyman'in aklinadir. Çünkü Belkis'in karsilastigi manzara, o dönemin sartlarinda yapilabilecek en mükemmel eser olarak tarif edilebilecek en güzel yerdir.

Âyette de ifade edildigi gibi camdan olan kösk zemini öylesine gerçekti ki, Sebe Melikesi Belkis, islanmamasi için eteklerini toplayarak ilerlemesi gerektigini düsünmüstü. Sarayin muhtesemligi ve görkemi, müslümanlarin ruhlarinda yasadigi zenginligi yansitiyordu.

Belkis'in baska bir ülkenin hükümdari olmasina ve bu ülkenin en büyük servetine sahip olmasina ragmen Hz. Süleyman'in yasadigi mekândan ve onun zenginliginden etkilenme sebebi de budur. Teknik anlamda büyük servetler harcanan mekânlarda yasamasina ragmen, pek çok kisi insan fitratinin hoslanacagi estetigi saglayamayabilir. Oysa Hz. Süleyman'in sarayinin her kösesinde görülen zevk, akil ve mükemmellik sadece servetle elde edilebilecek bir görünüm degildir. Iste aradaki bu farki daha sarayin girisini görür görmez anlayan Belkis, böyle bir yeri meydana getiren akla ve o aklin üstünlügüne hemen teslim olmustur. Sebe melikesi Süleyman Âleyhisselamin aklinin sahibi olan Cenâb-i Allah'a iman ettigini söylemis ve müslümanlardan olmayi kabul etmistir.

Hz. Süleyman ve onunla birlikte yasayan mü'minler, Allah'in kendilerine verdigi bu büyük mülkü tasimaya lâyik ve ehil kimselerdi. Rabbine karsi son derece güzel ahlâkli, teslimiyetli ve mütevazi bir peygamber olan Hz. Süleyman, kendisine nimet olarak bahsedilen bu büyük zenginligi yine yalnizca Allah'i razi etmek ve onlarin kalbini Islâm'a isindirmak için kullaniyordu. Pek çok peygamber de ayni Hz. Süleyman gibi insanlara dini teblig ederken halkin karsisina büyük bir zenginlikle çikarak, onlari etkileme yoluna gitmisti. Hazinenin basina getirilen Hz. Yusuf, kendisine büyük bir mülk verilen Hz. Ibrahim, görenleri hayrete düsürecek kadar ihtisamli bir hâkimiyete sahip olan Hz. Süleyman ve fakirken zengin kilinan Peygamberimiz Hz. Muhammed, yasadiklari hayat boyunca bunun en güzel örneklerini sergilemislerdir.

Peygamberlerin bu zenginligi ve yasadiklari üstün ahlâki gören insanlar, hiç bir sistemin ya da ideolojinin kendilerine sunmadigi böyle bir maneviyati ve maddî ihtisami elde edebilmenin yolunu merak ediyorlardi. Bu nedenle Islâmi henüz tanimayan insanlar, ilk basta bu zenginligin sebebine ve gördükleri ahlâkî yapisina karsi duyduklari merakla Islâma yaklasmislardir. Ahlâkî üstünlükleri ve tümüyle Allah yolunda kullandiklari zenginlikleriyle halkin kalbini Islâma isindiran peygamberler, böylece kisa sürede Allah'in izniyle büyük kitlelere dini yaymayi basarmislardir
 
HZ. ZULKARNEYN (S.A.)

1. Hz. Zülkarneyn
Hz. Zülkarneyn'in peygamber mi, veli mi oldugu tam belli degildir. Kur'an-i Kerim'de doguya ve batiya düzenledigi seferleri zikr edilmistir. Asil isminin Iskender olup düzenledigi seferlerden dolayi Iskender-i Zükarneyn nâmiyla anilmistir . Kur'an-i Kerim'de : « (Resulüm!) Sana Zülkarneyn hakkinda soru sorarlar. De ki: Size ondan bir hatira okuyacagim » buyurulmustur. Âyette deginilen konu, rivayet edildigine göre, bir gün yahudilerin Mekke'ye gelip Peygamberimizin Tevratta bildirilen son peygamberin olup olmadigini ögrenmek istemeleri'dir. Bunun icin de Peygamberimize bir soru sormuslardir. Baska bir rivayete göre ise bu soruyu Mekke müsrikleri sormustur. Yahudilerin: " Sen bize hep bizden ögrendigin Musa, Ibrahim ve Adem'den haber veriyorsun. Tevratta tek bir yerde bildirilen bir peygamber'den bildir" demeleri üzerine Peygamberimiz : « Bu kisi Zülkarneyn'dir» buyurmus ve bu âyet inmistir . Ibrahim aleyhisselam zamaninda yasayan Zülkarneyn aleyhisselam onunla birlikte haccetti, elini öpüp duasini aldi. Teyzesinin oglu olan Hz. Hizir'i ordusuna kumandan tâyin etti. Bir kavmin istegi üzerine Ye'cûc ve Me'cûc kavminin insanlara zarar vermemeleri icin tas ve demir'den bir sed yapti ve böylece Ye'cûc ve Me'cûc'un hapsetti . Bir rivayete göre bu dilekte bulunan kavim Türkler imis . Bu sed simdiki Cin seddi degildir. Ye'cûc ve Me'cûc kavimleri bu seddi kiyamete yakin delecekler (2. noktaya bakiniz). Hz. Zülkarneyn Asya ve Avrupa kitalarinâ hâkim oldu. Her tarafa Allah'in emirlerini yayip, kâfirlerle savasip, mü'minlere güzel muâmelede bulundu. Medine ile Sam arasinda, Sam'a bes günlük bir mesafedeki Dûmet-ül Cendel denilen yerde vefat etti. Mekke'de veya yine o civarda Tehâme daginda defn edildi . Iskender isimli oldugu icin târihte gecen Iskender isimli bircok hükümdarin Hz. Zülkarneyn'in oldugu itiraf edilmistir. Bediüzzaman bu konu hakkinda mâlumat vermektedir : « Ehl-i tahkikin beyanina göre, hem Zülkarneyn ünvaninin isaretiyle, Yemen padisahlarindan Zülyezen gibi 'zü' kelimesiyle basliyan isimleri bulundugundan bu Zülkarneyn, Iskender-i Rumi degildir. Belki Yemen padisahlarindan birisidir ki, Hazret-i Ibrahimin zamaninda bulunmus ve Hazret-i Hizirdan ders almis. Iskender-i Rumi ise, miladdan tâkriben ücyüz sene evvel gelmis, Aristodan ders almis. Târih-i beseri, muntazaman surette ücbin seneye kadar gidiyor. Bu nâkis ve kisa târih nazari, Hazret-i Ibrahimin zamanindan evvel dogru olarak hükmedemiyor» .

Peygamberimiz (S.A.V.) buyurmustur ki : « Ismini duydugunuz kimselerden yeryüzünde dört kisi mâlik oldu. Mü'min olan ikisi, ikisi de kâfir idi. Mü'min olan ikisi, Zülkarneyn ile Süleyman idi. Kâfir olan ikisi de Nemrud ile Buhtunnasar idi. Besinci olarak yeryüzüne benim evlâdimdan biri yâni Mehdi mâlik olacaktir » . Kehf sûresinin 83-101 âyetleri Hz. Zülkarneyn'in kissasini anlatmaktadir. Genis mâlumat icin oraya bakiniz.

2. Ye'cûc ve Me'cûc
Peygamberimiz kiyamet alametlerinden biri olarak da Ye'cûc ve Me'cûc kavimlerinin yeryüzüne dagilmalarini ve her tarafa küfrü yaymalarindan bahsetmistir. Bu kavimler Hz. Nuh'un Yâfes isimli oglunun soyundandirlar. Yüzleri yassi, gözleri kücük, kulaklari cok büyük, boylari kisadir. Her birinin bin cocugu olur ve böylece sayilari insanlarin ve cinlerin sayisinin 90% kadardir. Kiyamete yakin bir zaman Hz. Zülkarneyn'in yaptigi seddi delip dünyaya yayilacaklardir.
 
HZ.IBRAHIM (S.A.)

1. Hz. Ibrahim hakkinda genel bilgiler
Hz. Îbrahim Kur'an-i Kerim'de bildirilen peygamberlerdendir : « Kitap'ta Ibrahim'i an. Zira o, sidki bütün bir peygamberdi » . Ülül'azm denilen peygamberlerin ücüncüsü olup Mezopotamya'daki Keldâni kavmine gönderilmistir. Peygamberimiz Muhammed Mustafa (S.A.V.)'dan sonra Allah katinda insanlarin en üstünüdür, cünkü ileride görecegimiz gibi Allahü Teâlânin varligini kendi akil ve mantigiyla bulmustur. Allah ona Halil'im (dostum) diye buyurdu. Onun icin «Hâlilürrahman» olarak zikredilir. Kendisine on suhuf (forma) verildi. Ogullari, Ismail ve Ishak aleyhisselam'dan ziyade soyundan daha bircok peygamber geldigi icin «Ebü'l enbiya» (peygamberler babasi) da denilmistir. Beni Israil oglu olan Hz. Ishak, Arap kavmi ise diger oglu Hz.Ismail'den türemistir. Babasinin Âzer'in mi, Târuh'un mu olup olmasi hakkinda ihtilaf vardir (genis bilgi ileride, 2.2 noktada verilecektir) . Bir rivayete göre annesinin ismi Emile'dir . Hz.Ibrahim peygamberimizin dedelerindendir .
2. Hz. Ibrahimin hayati

2.1. Hz. Ibrahim'in yasadigi zaman ve mekan
Ibrahim aleyhisselamin nesebi Nuh aleyhisselamin oglu Sam'a dayanir. Hz. Nuh'un vefati ile Hz. Ibrahim arasinda iki peygamber (Hz.Hud & Hz. Sâlih) vardir. Bu fâsila (rivayete göre, M.K.) 1143 senedir. Hz. Hud ile Hz. Ibrahim arasinda da 630 yillik bir fâsila oldugu bildirilmistir. Dogum yeri Bâbil kentidir .

2.2. Ibrahim aleyhisselamin babasi
Allahü Teâlâ Kur'an-i Kerim'de : «Ibrahim, babasi Âzer'e...» buyurmaktadir. Bu âyetten anlasilacagi gibi Hz. Ibrahim'in babasi Âzer isminde idi. Ama, bazilarina göre Ibrahim aleyhisselamin babasi -Kur'anda bildirilen- putperest Âzer degil, mü'min olan Târuh idi. Bu görüsü destekleyenler arasinda meshurlari Abdülhakim Arvâsi, Kadi Beydâvi ve Senâullah Dehlevi vardir, ama Sii'ler de bunu söylemektedirler . Bir rivâyete göre Âzer Hz. Ibrahim'in - amcasi olup - Târuh'un ölmesiyle Emile ile evlenip, Hz. Ibrahim'in üvey babasi oldu. Tefsir yönünden bunu böyle aciklamaktadirlar : En'am suresinin manasi : «Ibrahim, Âzer olan babasina dedigi zaman» anlamindadir. Böyle olmasaydi Kur'an-i Kerim'de «Babasi Âzer'e dedigi zaman» demeyip, "Âzer'e dedigi zaman" veya "Babasina dedigi zaman" demek yetisirdi . Âzer, kendi babasi olsaydi "Babasi" kelimesi fazla olurdu demektedirler. Bir kanit olarak Sua'ra suresinin 219. ayetini göstermektedirler. Bu surede Allah « Secde edenler arasinda dolasmani da görüyor » denilmektedir. Buna göre Peygamberimizin sülâlesinde hicbir putperest yokturdur. Bu görüse rededenler ise, ki bunlar arasindaTaberi, Ebu Hayyan ve Elmalili Muhammed Hamdi Yazir vardir, acik olan âyete (En'am, 74) bir mâna verilmek istenmistir demektedirler. Mealine göre manalar degistigi icin anlamlar da degisir teorisini ileri sürmektedirler. Konuya objektif bir yönle bakmak gerekirse, Âzer'in Ibrahim aleyhisselamin babasi olmamasi biraz daha mantiklidir. Sunu da belirtmek lâzim ki, bir ücüncü fikir vardir. O da, Ibrahim aleyhisselamin babasinin asil isminin Tarih veya Taruh olup sonradan - bir putun ismi olan - Âzer ismine degistirmesi. Bu da Nemrud'un onu puthanesi'nin nâziri olarak tayin etmesinden sonra gerceklesmistir . Ama kaynaklar bu düsünce hakkinda bilgi vermiyorlar, onun icin fazla dikkat etmemek gerekir. Biz burda ilmi gercekleri tartismiyacagimiz icin bunu burda noktalamak gerekir. Bu ihtilaf'in cözümünü ancak Rahman, Rahim, Evvel, Âhir, Kebir, Aziz, Saafii, Mâlik, Gafur, Nur, Adl, Hak, Hakem, Rauf, Sehid, Veli, Kerim, Bari, Cebbar olan ALLAH bilir. Âzer ayrica put yapardi ve Nemrud'un yakininda bulunurdu. Onun bir dedigini, iki etmezdi.

2.2. Hz. Ibrahim'in dogumundan peygamberligine kadar olan hayati

2.2.1. Hz. Ibrahim'in dogumuna kadar vukuu bulan olaylar
Nemrud (2.3.2.2. no'lu noktaya bakiniz) ve ona tâbi olanlar azginlik ve Allah'a isyan icinde yasamakta idiler. Bir gün Nemrud bir rüya gördü. Bir rivayete göre, rüyasinda gökyüzünde bir nurun parladigini, günesin, ayin ve yildizlarin bu nurun isiginda kayboldugunu gördü. Diger bir rivayete göre ise, rüyasinsda bir kimsenin gelip tahtindan kaldirip kendini yere vurdugunu gördü. Müneccimlere gördügü rüyayi anlatip tâbir ettirdi. Bunlar "Yeni bir peygamber ve din gelecek, senin saltanatini temelinden yikacak ! Ona göre tedbir almalisin" diye tâbir ettiler. Nemrud bu isin tedbiri kolaydir deyip, " Bundan sonra kimse cocuk sâhibi olmayacak. Hanimlardan uzak durulacak. Dogan cocuklar, erkekse öldürülecek, kizsa birakilacak" emrini verdi. Bu suretle 100.000 mâsum bebegi öldürüldügü nakledilmistir .

2.2.2. Dogumundan sonra
Bu sirada Hz. Ibrahim'in annesi hâmile idi. Âzer'in durumunu bildigi icin, onu doguma yaklasinca kendisinden uzaklastirdi ve gizlice bir magaraya gitti ve orda Hz. Ibrahim'i dünyaya getirdi. Dogduktan sonra annesi onu emzirdi ve magarayi kapatip geri sehre döndü. Âzer'e ," Cocuk cok zayif dogdu ve hemen öldü" dedi. Bundan sonra magaraya - gizlice -gelip Ibrahim aleyhisselami emzirip geri eve dönerdi. Rivâyetlere göre, Hz. Ibrahim magarada 7, 13, 16 veya 17 yasina kadar kaldi .

2.3. Hz.Ibrahim'in tebligi

2.3.1. Hz. Ibrahim'in Allah'i aramasi

2.3.1.1. Hz. Ibrahim'in Allah'i aramasindan önceki durumu
Hz. Ibrahim'in imâni durumunu hakkinda Kur'an-i Kerim bilgi vermektedir :«Andolsun biz Ibrahim'e daha önce rüsdünü vermistik. Biz onu iyi tanirdik » . Burdaki rüsdünü vermek peygamberlik, yahut Ibrahim aleyhisselamin risâletten önce sahip oldugu hidayet ve dogruluk manasina geldigi tefsirlerde bildirilmistir. Bu da gösteriyor ki, peygamberlik Hz. Ibrahim'e genc yasta verilmis idi.

2.3.1.2. Ibrahim aleyhisselamin tefekkür ile tevhid'i bulmasi
Ibrahim aleyhisselam hakkinda Allahü Teâlâ « Halil'im » demistir. Bu da onun Allahi arayip bulmasindandir. Bunun icin Kur'an-i Kerim'de sunlar buyrulmustur : «Böylece biz, kesin iman edenler olmasi icin Ibrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk. Gecenin karanligi onu kaplayinca bir yildiz gördü, Rabbim budur, dedi. Yildiz batinca, batanlari sevmem, dedi. Ay'i dogarken görünce, Rabbim budur, dedi. O da batinca, Rabbim bana dogru yolu göstermezse elbette yoldan sapan topluluklardan olurum,dedi. Günesi dogarken görünce de, Rabbim budur, zira daha büyük, dedi. O da batinca, dedi ki : Ey kavmim ! Ben sizin (Allah'a) ortak kostugunuz seylerden uzagim » . Bu olay resmi olarak bakilirsa Hz. Ibrahim'in peygamberlik baslangicidir. Bundan sonra Hz.Ibrahim Bâbil kavmine Allah'in emirlerini teblig etmeye basladi ve bircok delil gösterdi.

2.3.1.3. Ibrahim aleyhisselamin putlari kirmasi
Babil halki Allah'in yolundan saptigi icin her sene putlar icin âyin düzenlerdi. Bu âyin'de bir yere toplanir bayram yapar ve sonra puthaneye gider, putlara secde eder, sonra da evlerine dönerlerdi. Böyle bir bayram günü, Ibrahim aleyhisselam puthaneye girip, bir balta ile bütün kücük putlari kirdi. Baltayi da, en büyük putun boynuna asdi ve oradan uzaklasti. Keldâniler puthâneye girince bütün putlarin kirildigini gördüler ve bunu yapani yakalayarak cezâlandirmak istediler. Hz. Ibrahimi getirip, bu isi sen mi yaptin dediler. Ibrahim aleyhisselam « Kendisi dururken kücük putlara tapinilmasi istemedigi icin, boynunda asili olan büyük put yapmistir. Inanmazsaniz kendisine sorunuz » buyurdu. Onlar 'Putlar konusamaz ki, sen onlara sor diyorsun' dediler. Bunun üzerine Ibrahim aleyhisselam « O halde konusamayan ve kendilerini kirilmaktan kurtaramayan putlara neden ibadet edersiniz ? Size ve tapdiginiz putlara yaziklar olsun » dedi , ama bu hic bir fayda vermedi, cünkü onlar : «Dediler ki. Biz, babalarimizi bunlara tapar kimseler bulduk ».

2.3.2. Ibrahim aleyhisselamin atese atilmasi
Ibrahim aleyhisselam putlari kirinca putperestler bu isin onun yaptigini anladilar ve ceza vermek üzere hapsettiler. Durumu Nemrd'a bildirdiler.

2.3.2.1 Hz. Ibrahim ve Nemrud
Rivayete göre Nemrud Hz. Ibrahim'in yaptigini duyunca onu yanina cagirdi. O zaman insanlar Nemrud'a secde ederlerdi. Ibrahim aleyhisselam secde etmeyince Nemrud " Nicin secde etmedin" diye sordu. Hz. Ibrahim de: « Ben beni yaratan Allahü Teâla'dan ziyade secde etmem » buyurdu. Nemrud " Seni yaratan kim ? " diye sorunca, Ibrahim aleyhisselam: « Benim Rabbim, dirilten ve öldüren Allah'dir » diye cevap verdi. Nemrud, " ben de diriltirim" diyerek zindandan iki kisi getirtti. Birini serbest birakip, birini öldürdü. Güya böylece diriltmis ve öldürmüs oldu. Hz. Ibrahim bunun karsisinda : « Benim Rabbim günesi dogudan getirir, dogurtur. Eger gücün yetiyorsa sen de bati'dan dogdur » buyurunca Nemrud sasirip, âciz kaldi. Bu husus Bakara suresinin 258. âyetinde bildirilmistir . Bu münazaranin vukuu buldugu zaman hakkinda iki rivayet vardir. Birincisi, Ibrahim aleyhisselam putlari kirinca onu yakalayip hapsettiler. Sonra atese atmak icin hapisten cikarip , Nemrud'un yanina götürdüklerinde gerceklesmistir. Diger rivayete göre insanlar arasinda büyük bir kitlik cikmisti. Bundan dolayi insanlar yiyecek almak icin Nemrud'a giderlerdi. Nemrud her gelene, "Senin Rabbin kim ? " diye sorar ve "Benim Rabbim sensin" diyenlere gida maddeleri verirdi. Hz. Ibrahim yiyecek almaya gelip Nemrud ona bu soruyu sorunca Ibrahim aleyhisselam : « Benim Rabbim dirilten, hayat veren ve öldürendir » dedi ve böylece bu münazara vukuu buldu . Bu olay'dan sonra Keldâniler Halilallah'i ceza verek istediler ve onu ilk önce hapise attilar. Sonra Nemrud onu atese atmaya karar verdi. Rivayete göre bu fikri Nemrud'un aklina Hênun adinda biri getirdi ve Allah onu sonra yerin dibine batirdi.

2.3.2.2. Nemrud hakkinda bilgiler
Burada Nemrud hakkinda bazi bilgilere deginmek istiyorum. Cünkü bir müslüman icin önemli olan düsmanlarini iyi bilmesi. Nemrud da vahsi bir düsmandir. Nemrud gaddar ve zâlim bir hükümdardi. Bir rivayete göre Nemrud onun hakiki ismi degil, - firavun - gibi bir ünvandi. Nemrud cocukken burnuna bir yilan yavrusu kacmis, bu yüzden son derece cirkinlesmisti. Babasi bile tahammül edememis ve öldürmege karar vermis. Fakat annesinin yalvarmasi üzerine, onu bir cobana teslim etmis , coban da, onun cirkin yüzüne bakmaga dayanamadigindan, onu dag basinda birakmis, dagda Nemrud isminde bir disi kaplan, cocugu emzirerek, onun yasamasina sebeb olmustur. Ismi (Nemrud) bu kaplandan gelmektedir. Babasi öldükten sonra hükümdarliga gecen Nemrud, kendisini ilah zannediyor ve bütün halkin kendisine tapmasini istiyordu .

2.3.2.3. Ates'in Halilallah'i yakmamasi
Ibrahim aleyhisselam'in atese atilmasi kararlastirildiktan sonra odun toplaniyor ve kocaman bir ates yakiliyor. Problem Halilallah'i atese atmakta. Rivayete göre Iblis insan sekline girip Nemrud'a mancinik kullanmasini tavsiye ediyor . Kur'an'da : « Onun (Ibrahim) icin bir bina yapin ve derhal onu atese atin ! dediler » buyurulmustur. Bir bina (mancinik) yapilip oradan Ibrahim aleyhisselam atese atilinca, ates bir gül bahcesi oluyor. Diger bir rivayete göre ici balik dolu bir havuz oluyor ates. Ve böylece ates Halilürrahman'i yakmiyor. Bu kurtarma olayi Kur'an-i Kerim'in Enbiya suresinde bildirilmistir : « Ey ates ! Ibrahim icin serinlik ve esenlik ol» dedik. Böylece ona bir tuzak kurmak istediler, fakat biz onlari, daha cok hüsrana ugrayanlar durumuna soktuk » . Bugün S.Urfa'da « Ayn-i Zelika » veya « Halilürrahman » isminde 50x30 m boylarinda bir havuz vardir. Buranin Hz. Ibrahim'in atese atildigi yer oldugu, baliklarin odunlardan meydana geldigi iddia olunmakta ve kimse bu baliklara dokunmamaktadir . Tevrat'ta bu ates olayi hakkinda -Ibrahim peygamberin yahudilerin soyunun babalari kabul edildigi halde - bir bilgi yokturdur.

2.4. Ibrahim peygamberin Bâbil'i terketmesi
Kur'an-i Kerim'de buyuruluyor ki : « (Oradan kurtulan Ibrahim Ben Rabbime gidiyorum. O bana dogru yolu gösterecek » . Böylece Hz. Ibrahim küfür diyarindan hicret ederek Sam'a gidiyor . Hicret ederken de, « Ey Rabbimiz, ancak sana tevekkül ettik ve (taatle) sana yöneldik ve ahirette de dönüsümüz ancak sanadir » diye dua ettikleri Mümtehine suresinin 4. ayetinde bildirilmistir . Baska bir rivayete göre Harran'a (Filistin) gittigi rivayet edilir .

2.5. Ibrahim aleyhisselam Misir'da
Ibrahim aleyhisselam ordan sonra zevcesi Hz. Sâre ile birlikte Misir'a gitti. Rivayete göre o siralarda 38 yasinda idi. O zamanin Firavunu cok zâlim ve cebbâr, Sinan bin Ulvân isimli, Dahhâk'in kardesi olan pek kibirli birisiydi. Firavun güzel kadinlardan cok hoslanirdi ve güzel bir kadin gördü mü hemen onu ne pahasina olursa olsun Haremine alirdi. Kadinin kocasi varsa onu öldürürdü. Hz. Sâre cok güzel bir kadin oldugu icin, Firavun veya Melik Ibrahim aleyhisselama zevcesinin kim oldugu hakkinda sorunca Ibrahim aleyhisselam Firavun'un Hz. Sâre'ye musallat olmasini engellemek icin din bakimindan kardesi olduguna niyet ederek : « Kiz kardesimdir » dedi. Pek zâlim olan bu hükümdar, Sâre hatunu almak isteyip sarayina cagirtti. Fakat musallat olmak isteyince nefesi kesilip, elleri, ayaklari tutmaz oldu. Yere yikilarak debelenmeye basladi. Allahü Teâlâ Hz. Sâre'yi Firavun'un serrinden koruyup musallat olmasini engelledi. Hükümdar bu durum karsisinda korkusundan Hz. Ibrahim'in zevcesini ona geri yolladi . Hz. Sâre'ye yaklasinca onu cin zannettiginden, yanina bir de Hâcer isimli bir câriye verdi. Böylece bundan kurtulacagini zannetti . Bu olay Ebu Hureyre'nin bildirdigi Hadis ile bildirilmistir (bkz. Buhari, Müslim). Tevratta da bu olayin böyle - kücük modifikasyonlarla - gerceklestigi yazmaktadir . Bundan sonra Halilürrahman Misir'i terkedip geri Filistine dönüp Sebu' isimli yere yerlesiyor .
 
2.6. Hz.Ismail
Ibrahim aleyhisselam'in Hz. Sâre'den cocuklari olmuyordu. Yaslari da gittikce ilerliyordu. Ibrahim aleyhisselam Bâbil'den ayrilirken: «Rabbim ! Bana sâlihlerden olacak bir evlat ver, dedi » diye niyazda bulundu. Hz. Sâre'de bunu cok istiyordu, ama cocugu olmuyordu. Firavun'un kendisine verdigi câriyesi Hz. Hâcer'i azad edip Ibrahim aleyhisselama evlenmesi icin verdi ve Hz.Ibahim Hz. Hâcer ile evlendi. Bu evlilikten Hz. Ismail dogdu. Muhammed aleyhisselamin (s.a.v.) nuru Hz. Ismail'in alninda intikal etti. Ibrahim aleyhisselam onu cok sever ve yanindan ayirmazdi. Hz. Sâre nurun kendisine intikal edecegini umuyordu. Bu sebeple Hz. Hâcer'e karsi kalbi gayret hâsil oldu. Ve birgün Ibrahim aleyhisselam'dan Hz. Hâcer ile Hz. Ismail'i baska bir yere götürüp birakmasini istedi. Allah'in emriyle Halilallah bu istegi yerine getirdi ve Hacer hatun ile Ismail aleyhisselami (s.a.v.) alip Mekke'ye götürdü ve onlari orada birakti . Ilerisini Hz. Ismail'in hayatinda anlatacagim.

2.7. Misafir melekler

2.7.1. Meleklerin müjdesi
Ibrahim peygamber yasi gittikce ilerliyordu. Bu sirada melekler gelip Ibrahim aleyhisselama bir oglunun dogacagini müjdelediler : « Hem o kullara, Ibrahim'in misafirlerinden haber ver. Hani melekler, Ibrahim'in yanina girdikleri zaman, "selam" demisler, Ibrahim de onlara: "Biz sizden korkuyoruz" demisti. Melekler: "Korkma ! Gercekten biz sana bilgin bir ogul müjdeliyoruz" dediler » . Rivayete o sirada Hz. Ibrahim 120 ve Hz. Sâre de 99 yasinda idi. Müjdeyi vermek üzere gelen melekler gayet güler yüzlü birer´genc suretinde Ibrahim aleyhisselamin karsisina ciktilar. Bunlarin Cebrail (a.s.), Mikail (a.s.) ve Israfil (a.s.) oldugu Ibn-i Abbas'dan rivayet edilmistir. Cebrail aleyhisselam ile birlikte 7 veya 9, veya 10 bir yahut da 12 melegin bulundugu rivayet edilmistir. Melekler bu müjdeyi verdikten sonra Lut kavmini helak etmeye gittiler (genis malumat icin bkz. «Hz.Lut»). Melekler, "Selamunaleyke" deyince Ibrahim aleyhisselam "Aleyküm selam" diyerek mukabelede bulundu. Onlari evinde en iyi yere oturttuktan sonra ikram etmek üzere hemen bir buzagi getirdi. Misafirlerine ikram etti ise de onlar yemedi. Bundan dolayi Hz. Ibrahim'in kalbine biraz süphe düstü. O zamanin âdetine göre bir eve misafir gelip, ikram edilenden bir sey yerse ondan emin olunurdu; misafir bir sey yemezse onun zarar vermek icin geldigi hükmedilirdi. Ibrahim aleyhisselam tekrar melekleri davet edince, onlar "Biz yemegin ücretini vermeden yemeyiz" dediler. Hz. Ibrahim "Bedelini verin de yiyin. Bu yemegin bir ücreti var diye karsilik verdi. Melekler bu ücreti sorunca, Hz.Ibrahim: « Bismillah ,demek. Sonunda da Elhamdülillah, demektir » dedi. Bunun üzerine Hz. Cebrail, Mikail aleyhisselam bakarak : « Bu zât, Allahü Teâlânin dost edinmesine lâyik bir kimsedir » buyurdu. Bu sirada Hz. Sâre perde arkasinda duruyordu. Meleklerin müjdesi üzerine: «(Ibrahim'in karisi Olacak sey degil ! Ben bir kocakari, bu kocam da bir ihtiyar iken cocuk mu doguracagim ? Bu gercekten sasilacak sey ! dedi » dedi. Âyet-i kerimede onun icin « Dâhiket » buyrulmustur. Bu kelime hem gülmek, hem de hayz oldu manasina gelmektedir. Cumhur'a göre gülme manasinda kullanilirsa da Ikrime ve Mücahit'e göre hayz oldu anlamindadir bu kelime. Ayrica gülmesi hakkinda da degisik rivayetler vardir. Meleklerin korkma demesi üzerine Ibrahim aleyhisselamin korkusunun gitmesi icin gülmüstür. Bir baska rivayete göre Ishak aleyhisselamin müjde verilmesi hakkinda ellerini yüzüne kapayip gülmüstür. Cünkü kendisi cok yaslanmisti ve bir cocuk dogurmanin ihtimali sifirdi o yasta. Hz. Ibrahim de yukarida belirttigimiz gibi 120 yasina gelmisti. Diger bir rivayete göre, ellerini yüzüne kapamasi, yasliliginda hayz görmesinden ve bunun farkina varmayip hâyasi sebebiyle utanmasindan ileri geldigi bildirilmistir. Hz. Sâre'nin bu sözlerine karsilik melekler " Sen Allahü Teâlânin emrine mi, takdirine mi sasiyorsun" dediler ve Ibrahim aleyhisselamin cikip Lut kavmi'nin ikamet ettigi yere gittiler . Yahudiler Ibrahim aleyhisselamin misafirleri hakkinda baska bir beyânat vermektedirler. Onlara göre Hz. Ibrahim'e melekler degil, bizzat - tövbe hâsaa - Allah gelmistir. Yanina da bazi melekler almis, güya . Ve onlara göre misafirler Hz. Ibrahim ile beraber yemek yemisler.

2.7.2. Ishak aleyhisselamin dogumu
Meleklerin haberinden 1 sene sonra Hz. Ishak dogdu . Ileride Hz. Ishak hakkinda mâlumat verecegim.

2.8. Hz. Ibrahim'in Mekke'ye yolculugu

2.8.1. Ibrahim aleyhisselam Mekke'de
Ismail aleyhisselam büyüyüp genclik cagina girmisti. Cürhümilerden Arapca ögrenmis ve onlar arasinda yüksek makama erismisti. O Cürhümilerden bir kiz ile evlendi. Bu sirada ise Hâcer aleyhisselam vefat etmisti. O sirada Hâcer hatun 99 yasinda idi ve Kâbe'nin bitisiginde bir yer olan ve Hicr denilen yere defn edildi . Ibrahim aleyhisselam bir gün oglunu ziyaret etmek üzere Sam'dan Mekke'ye dogru yola cikti. Hz. Ismail'in evine varinca oglu yiyecek temin etmek icin evde yoktu. Ibrahim aleyhisselam Hz. Ismail'in hanimindan mali durumlarini sorunca, hanimi hallerinden sikâyetci oldu. Giderken de ogluna söylemesi icin tenbihte bulundu: " Kocan geldiginde benden selam söyle, kapisinin esigini degistirsin" ve oradan ayrildi ve evine geri döndü. Ismail alehisselam eve gelip bunu duyunca, olayi anladi ve hanimindan ayrildi. Baska bir kadinla evlendi. Ibrahim aleyhisselam bir müddet sonra Mekke'ye yine gidince oglu yine evde bulunmuyordu. Bu sefer Hz. Ismail'in hanimina ayni soruyu sordu. O da cevaben: " Biz hayir ve saadet icindeyiz " dedi. Ne yiyip ictiklerini sorunca da, "Et yiyip, zemzem iciyoruz" dedi. Bunun üzerine Halilallah: " Yâ Rabbi ! Bunlarin etlerini ve sularini mübarek kil, bereket ihsân eyle " diye dua etti ve oradan geri Sam'a döndü. Ibn-i Abbas'in rivayet ettigi bir hadiste Pegamberimiz (s.a.v.) buyurdu ki:«Ibrahim (a.s.) zamaninda Mekke civarinda hububat bilinmiyordu. Av etiyle gidalanilirdi. Eger o zaman hububat mâlum olsaydi, Ibrahim (a.s.) hububat hakkinda dua ederdi » . Ibn-i Abbas bu Hadis hakkinda buyurdu ki: " Ibrahim aleyhisselamin bu duasinin bereketiyle Mekke sicak olmasina ragmen, et ile su, burada diger yerlere nazaran insanlara daha faydalidir " .

2.8.2. Kâbe'nin insasi
Günlerden bir günde Allahü Teâlâ haliline Kâbe-i Muazzamayi yapmasini emreyledi. Kâbe'nin insasi hakkinda iki rivayet vardir : Melekler Allah-i Zisanin emriyle binâ ettiler; Adem aleyhisselam melekler ile birlikte insa etti. Bunun üzerine Ibrahim aleyhisselam yeniden Mekke'ye dogru yola cikti. Mekke'de oglu Ismail aleyhisselami zemzem kuyusu basinda buldu. Allah'in emrini ona da söyledi ve Ismail aleyhisselam ona yardim edecegini ekledi. Kâbe'nin nereye yapacagini bilmedigi icin, bir rivayete göre Cebrail aleyhisselam Kâbe'nin su andaki yerini gösterdi. Ilkönce temeli kazmaya basladilar ve Adem aleyhisselam zamanindaki temeli buldular. Ayni temel üzerine Kâbe'yi insa ettiler. Hz. Ibrahim oglunun getirdigi taslarla, Cebrail aleyhisselamin târifine uyarak Kâbe'yi yapiyordu. Nihayet Kâbe'nin duvarlari yükseldi ve yukariya tas yetisemez oldu. Bundan dolayi büyük bir tas getirdiler ve Ibrahim aleyhisselam bu tasa basarak duvar örmeye basladi. Mübarek ayaginin izi cikan bu tasa da Makâm-i Ibrahim denilir. Kâbe de tavaf namazi bu tasin bulundugu yer olan Makâm-i Ibrahim'de kilinir . Kâbe tamamlaninca Ibrahim aleyhisselam ogluna: " Ey Ismail ! Iyi bir tas getir ki, hacilara isaret olsun" buyurdu. Ismail aleyhisselam bir tas getirdi ise de Hz. Ibrahim daha iyi bir tas istedi. Bunun üzerine, Ebu Kubeys dagindan: " Cebrail aleyhisselam tûfanda bana bir tas emanet etti. Gel onu al ! " diye bir ses isitti. Hemen Ebu Kubeys dagindan Hacer-ül-esved tasi alinip, Kâbe'deki yerine kondu . Kâbe insa edildikten sonra Ibrahim aleyhisselam, Allah'in: « Insanlar arasinda hacci ilân et ki, gerek yaya olarak, gerekse nice uzak yoldan gelen yorgun argin develer üzerinde (...) tavaf icin Kâbe'ye gelsinler » emriyle, yüzünü Yemen tarafina cevirip: " Ey insanlar ! Allahü Teâlâ bir ev bina ettirdi ve bu evi ziyaret etminizi emreyledi. Geliniz, Kâbe'yi ziyaret ediniz " diye seslendi. Allahü Teâlâ da sesini bütün dünyaya duyurdu. Insanlar bu sesi duyunca: « Lebbeyk Allahümme Lebbeyk " diye cevap verdiler. O zaman, ana rahminde ve baba sulbünde olan ne kadar hacca gidecek varsa « Lebbeyk » dediler. Bir defa gidecek olan bir kere, iki defa gidecek olan iki kere ve daha fazla gidecek miktarina göre cevap verdiler . Kâbe'nin insasindan sonra Ibrahim aleyhisselam Sam'a dönüyor ve bütün aile efradini alip Hac ediyor.

2.8.3. Kâbe hakkinda bilgiler
Kâbe-i Muazzama, Mescid-i Haram'in ortasinda, dört köse tastan bir oda olup, 17 m yüksekliktedir. Kuzey duvari 8,8 m, güney duvari 7 m, dogu duvari 11,9 m, bati duvari da 12,8 m genisliktedir. Dogu ve güney duvarlari arasindaki kösede Hâcer-ül-esved tasi bulunmaktadir. Kâbe'nin dogu duvarinda bir kapi vardir. Kapi yerden 1,7 m yükseklikte, eni 1,7 m ve boyu 2,7 m'dir. Kâbe'nin dört kösesine Rükn denir. Sam'a dogru olana Rükn-i Sâmi, Bagdat'a olana Rükn-i Irâki, Yemen tarafina olana Rükn-i Yemâni ve dördüncü köseye de Rükn-i Hacer-ül-esved denir .

2.9. Hz. Ibrahim aleyhisselamin duasi

2.9.1. Ibrahim aleyhisselamin iki dualari

2.9.1.1. Halilallah'in Kur'andaki duasi
Kâbe'yi tamamladiktan sonra Ibrahim aleyhisselamin dua ettigi Kur'an-i Kerim'de zikredilmektedir :«Hatirla ki Ibrahim söyle demisti: Rabbim ! Bu sehri (Mekke'yi) emniyetli kil, beni ve ogullarini putlara tapmaktan uzak tut. Cünkü onlar (putlar) insanlarin bircogunun sapmasina sebep oldular, Rabbim. Simdi kim bana uyarsa o bendendir. Kim de bana karsi gelirse, artik sen gercekten cok bagislayan, pek esirgeyensin . Ey Rabbimiz! Ey sâhibimiz! Namazi dosdogru kilmalari icin ben, neslimden bir kismini senin Beyt-i Harem'inin (Kâbe'nin) yaninda, ziraat yapilmayan bir vâdiye yerlestirdim. Artik sen de insanlardan bir kisminin gönüllerini olara meyledici kil ve meyvelerden bunlara rizik ver! Umulur ki bu nimetlere sükrederler. Ey Rabbimiz! Süphesiz ki sen bizim gizleyecegimizi de aciklayacagimizi da bilirsin. Cünkü ne yerde ne de gökte hicbir sey Allah'a gizli kalmaz. Ihtiyar halimde bana Ismail'i ve Ishak'i lutfeden Allah'a hamdolsun! Süphesiz Rabbim duayi isitendir. Ey Rabbim! Beni soyumdan gelecekleri namazi devamli kilanlardan eyle; ey Rabbimiz! duami kabul et! Ey Rabbimiz! (Amellerin) hesap olunacagi gün beni, ana-babami ve müminleri bagisla ! » .

2.9.1.2. Hz.Ibrahim'in ikinci duasi
Ibrahim aleyhisselamin diger duasi hakkinda da Imam-i Gâzâli mâlumat veriyor: " Ibrahim aleyhisselam sabahladigi vakit söyle buyuruyordu: « Ey Allah'im. Bu gün yepeyeni bir yaratilistir. Binâenaleyh bugünü tâatinle benim icin ac, magfiret ve rizanla kapat! Bugün de bana nezdinde kabul olunacak haseneyi ihsan eyle. O haseneyi gelistir ve benim icin onu kat kat artir. Ve bugünde islemis oldugum günahlari benim icin affeyle. Cünkü bolca affeden ve her nimeti kullarina ihsanda bulunan, kullarini siddetle seven, daha istemeden evvel onlarin isteklerini bilip takdir eden sensi » . Râvi diyor ki: Bir kimse Hz. Ibrahim'in duâsiyla sabahladigi takdirde o günün sükrünü edâ etmis sayilir .

2.9.2. Ibrahim aleyhiselamin babasi icin duasi
Kur'an-i Kerim'den bize nakledildigine göre Ibrahim peygamber babasi icin Allah tarafindan istigfâr dilemistir. Mucizât-i Kur'an-iyenin Tevbe suresinin -113. âyetin mukabili olarak - 114. âyetinde: «Ibrahim'in babasi icin af dilemesi, sadece ona verdigi sözden dolayi idi. Ne var ki, onun Allah'in düsmani oldugu kendisine belli olunca, ondan uzaklasti. Süphesiz ki Ibrahim cok yumusak huylu ve pek sabirli idi» . Ibrahim aleyhisselam babasina kendisinin affi icin Allah'a dua edecegine dair söz vermis ve onun Allah tarafindan affini dilemisti. Fakat babasinin Allah düsmani oldugunu anlayinca dua etmeyi birakti . Peygamberimiz (S.A.V.) de amcasi Ebu Tâlip icin Allah'tan magfiret dilemek istemis, bunun üzerine Tevbe sure-i serif'in 113. âyeti inmisti.

3. Halilallah'in vefati
Hz. Sâre yasinda ölmüstü. Allah'in dostu da Kudüs'de ikâmet etmekteydi. Bir gün evden gelince evinde birisinin oldugunu gördü. Bu misafir Azrail aleyhisselam idi. Ibrahim aleyhisselam :'Seni iceriye kim birakti' dedi. O da:'Buranin sahibi' diye cevap verince, Halilallah:'Buranin sâhibi benim ve ben seni iceriye birakmadim' dedi. Azrail aleyhisselamin: 'Beni buraya buranin ve her seyin sahibi birakti' demesi üzerine Ibrahim aleyhisselam bu misafirin bir melek oldugunu anladi. Kimsin diye sordu ve Azrâil aleyhisselamin oldugunu ögrendi. Ibrahim aleyhisselam ona: "Ziyârete mi geldin ? Ruhumu almaya mi ?" buyurdu."Eger izin verirsen ruhunu almaya!" diye cevap verdi. Hz. Ibrahim de : "Dost dostun canini alir mi ?" deyince, "Yâ Ibrahim bunu Allah'a sorayim" buyurdu. Azrâil aleyhisselam hemen gidip geldi ve Allahü Teâlâ: " Dost dosta kavusmak istemez mi ?" buyurdu dedi. Halilallah bunu isitince: "Cabuk gel kardesim, hemen canimi cânâna kavustur, benim icin bundan daha büyük bir müjde olamaz" buyurdu ve ruhunu teslim etti . Ibrahim aleyhisselam Kudüs civarinda Habrun kasabasinda bir magaraya defn edildi. Bu kasaba Halilürrahman olarak bilinmektedir . En meshur camisi de « Halilürrahaman » camisidir. Su anda Israilogullarinin elinde bulunup Hebron olarak bilinmektedir
 
Hz. SUAYB (a.s)

Kur'an'da adi geçen peygamberlerden. Medyen ve Eyke halkina peygamber olarak gönderildi. Bu iki ülkede ayri ayri mücadelede bulundu. Bu iki toplumla yaptigi mücadelesi, çesitli ayetlerde geçmektedir.
Medyen ve Eyke, daglik ve ormanlik olan iki ülke idi. Medyen topraklari, Hicaz'in kuzey batisinda, oradan Kizildeniz'in dogu sahiline, güney Filistin'e, Akabe Körfezi'ne ve Sina Yarimadasi'nin bir bölümüne kadar uzanan bölgelerde yer alir.

Kur'an'in Medyen halki hakkinda anlattiklarinin önemini kavramak için, bu insanlarin, Hz. ibrahim'in üçüncü hanimi Katurah'tan olma oglu Midyan'in soyundan geldikleri iddialarina dikkat edilmelidir. Dogrudan dogruya onun neslinden gelmemis olduklari halde, tümü onun soyundan olduklarini iddia etmislerdir. Çünkü eski bir gelenege göre, büyük bir zata bagli olan herkes, daha sonra yavas yavas onun torunlari arasinda sayilmaya baslanirdi. Nitekim Hz. ismail'in (a.s) soyundan gelmemesine ragmen bütün Araplara "ismailogullari" denmistir. Hz. Yakub (a.s)'in soyu (israilogullari) için de durum aynidir. Ayni sekilde, Hz. ibrahim (a.s)'in çocuklarindan biri olan Midyan'in etkisi altina giren tüm bölge halkina Bena Medyen (Medyenogullari) ve onlarin oturdugu yerlere de, Medyen bölgesi dendi (ez-Zirikl, Kâmûsû'l-A'Iâm, VI, 4244; Yakut el-Hamev, Mu'cemü'l-Büldan, Beyrut 1956, V, 77).

Suayb (a.s), Hz. ibrahim'in torunlarindan Mikâil'in ogludur. Annesi ise Hz. Lut'un kizidir (et-Taber, Tarih, Misir 1326,I, 167; es-Sa'leb, el-Arâis, Misir 1951, s. 164; M. Asim Köksal, Peygamberler Tarihi, Ankara 1990, I, 327).

Yüce Allah'tan Suayb (a.s)'a kitab veya sahife gönderilmedi. O, Âdem, sit, idris, Nuh ve ibrahim'e indirilen sahifeleri okudu ve onlarla tebligde bulundu (Ibn Asakir, Tarih, Beyrut 1979, VI, 322).

Suayb (a.s) büyük bir hatipti. insanlari güzel söz ve nasihatlarla aydinlatmaya çalisti. Dolayisiyla ona peygamberler hatibi denilmistir (ez-Zemahserî, el-Kessâf, Kahire 1977, II, 118).

Suayb (a.s) ayni zamanda Musa (a.s)'in kayinpederi idi. Kizi Safura'yi Musa (a.s) ile evlendirmisti (ibnü'lEsir, el-Kâmil, Beyrut 1965, 177).

Suayb (a.s)'in Peygamber olarak Medyen'e gönderilmesi ve Medyenlilerle mücadelesi, Kur'an'da söyle bildirilir:

"Medyen'e de kardesleri suayb'i (gönderdik). Dedi ki: "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin ondan baska ilahiniz yoktur. Size Rabbinizden açik bir delil geldi. Ölçüyü ve tartiyi tam yapin, insanlarin esyalarini eksik vermeyin, düzeltildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayin. Eger inanan (insan)lar iseniz böylesi sizin için daha iyidir!... Ve her yolun basina oturup da tehdit ederek insanlari Allah yolundan çevirmege ve O (Allah yolu)nu egriltmeye çalismayin. Düsünün siz az idiniz, O sizi çogaltti ve bakin bozguncularin sonu nasil oldu!... Eger içinizden bir kismi benimle gönderilene inanmis, bir kismi da inanmamis ise, Allah aramizda hükmedinceye kadar sabredin. O, hükmedenlerin en iyisidir" (el-A'raf, 7/85,86,87).

Görülüyor ki Suayb (a.s) onlari Allah'a kulluk etmeye, insan haklarina saygili olmaya, her türlü bozgunculuktan uzak durmaya ve bu yolda sabirla hareket etmeye davet ediyordu. Fakat Medyen halki Suayb (a.s)'in nasihatlarini dinlemediler ve kötü hareketlerinde daha ileri gittiler. Onlarin bu isyan ve sapkinliklari, Kur'an'da söyle haber verilir.

"Dediler ki: Ey Suayb, senin söylediklerinden çogunu anlamiyoruz, biz seni içimizde zayif görüyoruz. Kabilen olmasaydi, seni mutlaka taslarla(öldürür)dük! Senin bize karsi hiç bir üstünlügün yoktur!" (Hd 11/91).

Suayb (a.s) onlarin bu taskinliklarina karsi nasihat ediyor ve onlari büyük bir azap ile kokutuyordu:

(Suayb onlara de ki): Ey kavmim, size göre kabilem Allah'tan daha mi üstün ki, O'nu arkaniza atip unuttunuz? süphesiz Rabbim, yaptiklarinizi kusaticidir. (Ondan bir sey gizli kalmaz.)

Ey kavmim, oldugunuz yerde (yaptiginizi) yapin, ben de yapiyorum. Yakinda kime azabin gelip kendisini rezil edecegini ve kimin yalanci oldugunu bileceksiniz. Gözetin, ben de sizinle beraber gözetmekteyim."(Hd, 11/92-93)

Her türlü mücadelede, teblig ve nasihate ragmen, Allah'in emirlerini dinlemeyen, zulüm, taskinlik ve kötülükte israr eden Medyen halki, azabi hak etmisti: Derken o (müthis) sarsinti onlari yakalayiverdi, yurtlarinda diz üstü çöke kaldilar. suayb'i yalanlayanlar, sanki yurtlarinda hiç oturmamis gibi oldular. suayb'i yalanlayanlar... iste ziyana ugrayanlar, onlar oldular" (el-A'raf, 7/91-92).

Medyen halki, kfirlerin kaçinilmaz sonu olan azaba maruz kaldiktan sonra Suayb (a.s) onlara acimisti. Bu durum, Ku'an'da söyle bildirilir:

(Suayb), onlardan yüz çevirdi ve dedi ki: Ey kavmim, ben size Rabbimin gönderdigi gerçekleri duyurdum ve size ögüt verdim. Artik kâfir bir kavme nasil acirim!.." (el-A'raf, 7/93)

Buna göre, Allah'in emirlerini dinlememede israr eden ve bunun neticesinde Allah'in azabi ile cezalandirilanlara acimamak gerekir. Çünkü bu cezayi hak etmis oluyorlar.

Suayb (a.s) Medyenlilerle beraber, Eyke halkina da peygamber olarak gönderilmisti. Onlarla da önemli mücadelelerde bulundu. Onlarla olan mücadelesi ve onlarin isyankârligi, Kur'an'da söyle özetlenmektedir.

Gerçekten Eyke halki da zalim kimselerdi" (el-Hasr, 15/78).

Eyke halki da gönderilen elçileri yalanladi. Suayb, onlara demisti ki: (Allah'in azabindan) korunmaz misiniz? Ben size gönderilen güvenilir bir elçiyim. Artik Allah'tan korkun ve bana itaat edin. Ben sizden buna karsi bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalniz alemlerin rabbine aittir. Ölçüyü tam yapin, eksiltenlerden olmayin. Dogru terazi ile tartin. insanlarin haklarini kismayin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karisiklik çikarmayin, Sizi ve önceki nesilleri yaratan(Allah)tan korkun" (es-suar, 26/176,177,178,179,180,181,182,183,184).

Eykeliler, Suayb (a.s)'in telkinlerine karsi ters hareket ettiler. Söz dinlemeyip isyanda bulundular. Hatta, Suayb (a.s)'a hakaret ettiler. Onlarin bu isyani, Kur'an'da söyle dile getirilir:

"Dediler: Sen iyice büyülenmislerdensin. Sen de bizim gibi bir insansin, biz seni mutlaka yalancilardan saniyoruz" (es-suarâ, 26/185, 186) .

Eykeliler bununla bile yetinmediler. Azab isteyecek kadar, ileri gittiler: "Eger dogrulardansan, o halde üzerimize gökten parçalar düsür" (es-suarâ, 26/187) diyerek Suayb (a.s)'a meydan okudular. Suayb (a.s) onlara söyle cevap verdi: "Rabbim, yaptiginizi daha iyi bilir" (es-suara, 26/188). Yüce Allah da, onlara verilen azabi, söyle haber veriyor: "O'nu yalanladilar. Nihâyet o gölge gününün azabi, kendilerini yakaladi. Gerçekten o, büyük bir günün azabi idi. Muhakkak ki, bunda bir ibret vardir. Ama yine çoklari inanmazlar" (es-suarâ, 26/189, 190).

Ayette söz konusu olan "gölge gününün azabi" hakkinda, müfessirler söyle bir açiklamada bulunuyorlar: Eykeliler azab isteyince, günes yedi gün müthis bir sicakligi yaydi. O sirada gökyüzünde bir bulut belirdi ve serin bir rüzgar esti. Eyke'liler bulutun gölgesinde toplandilar. Birden o buluttan bir ates indi ve Eyke halki yeryüzünden silindi (el-Beydav, Envaru't-Tenzl, Misir 1955, II, 84).

Medyen ve Eyke halki Hz. suayb'i dinlemediler ve bunun neticesinde, yukarida sunulan âyetlerde ifâde edildigi gibi helâk oldular. Allah'i dinlememenin, peygambere uymamanin ve yanlis yollara sapmanin cezasini buldular. Suayb (a.s), kendisine uyanlarla birlikte Mekke'ye gidip yerlesti.

Orta boylu, bugday benizli biri olan Suayb (a.s), hayatinin sonuna dogru gözlerini kaybetmisti, amâ olarak yasiyordu. Mekke'de vefât etti. Türbesinin, Kâbe'nin batisinda, Darünnedve ile Benu Semh kapisinin arasinda oldugu rivâyet edilir (et-Taberî, Tarih, Misir 1326, I, 167; Ibn Kuteybe, Kitabü'l-Maârif, Beyrut 1970, s. 19: Ibn Asakir, Tarih, Beyrut, 1979, VI, 322).
 
HZ. IDRIS (S.A.)

Hz. Idris, Hz. Sit aleyhisselamin torunlarindan bir peygamberdir. Kendisine 30 suhuf kitap verildi. Asil adi Ahnuh' (Hanuh) dur. Kur'an-i Kerimde, cok kitap okudugu icin ona Idris lakabi verilmistir. Ayrica, kendisine peygamberlik, hikmet ve sultanlik verildigi icin « müselles bin ni'me » (kendisine 3 nimet verilen ) de denilmistir. Idris aleyhisselam'in Babil veya Misir'da Münif'de dogup yasadigi rivayet edilmistir. Babasinin ismi Yerd'dir. Annesinin ismi Berre veya Esvet'tir. Kendisi Adem aleyhisselamin altinci göbekten torunudur. Adem (a.s) kadar olan nesebi söyledir: Idris (a.s) - Yerd - Mehlail - Kinan - Enus - Sit (a.s) - Adem (a.s). Idris aleyhisselamin pek cok evladi olmustur. Bunlardan en meshuru Metüselah'dir, cünkü Resulullah efendimizin nuru Idris aleyhisselamdan sonra ona gecmistir. Adem aleyhisselam'in oglu Kabil'in evladindan olan bir topluma peygamber gönderilmistir. Cebrail aleyhisselam 4 defa gelip ona Allah'in emir ve yasaklarini bildirmistir. Idris aleyhisselamin bunlari insanlara 105 veya 120 sene bildirdigi rivayet edilmistir. Kendisine verilen bircok mucizelerden bazilari, agaclarda ne kadar yaprak oldugunu bilmesi, havadaki bulutlara cekilmeleri icin emir verebilmesi ve kendisinden sonra gelecek olan peygamberleri haber vermesi idi. Insanlara peygamberimizin vasiflarini ve kendisinden sonra vukuu bulacak olan Nuh tufanini anlatmistir. Ama ne yazik ki kendisine cok az kisi itaat etmistir. Idris aleyhisselam 72 dil konusurdu ve her kavmi hak dine kendi dili ile davet etmistir. Kendisi 100 sehir kurmustur. Insanlara cok ilimler ögretmistir. Bunlardan bazilari fen, tip, astronomi ve daha nice ince ve derin ilimleri anlatti. Kendisi kalem ile yazan ve igne ile diken (bunun icin ona terzilerin piri de denilmistir) ilk insandir. Bunlar tabiiki Allah'in ona bir ihsanidir. Yeryüzünün meskun (yerlesilmis) yerlerini 4 bölgeye ayirip her birisine bir vekil tayin etmistir. Bir müddet sonra Asure gününde göge kaldirildi: « Kitapta Idris'i de an. Hakikaten o, pek dogru bir insan, bir peygamberdi .Onu üstün bir makama yücelttik » (El-Meryem, 56-57) . Bir rivayete göre eski Yunanlilar ve daha sonra gelen feylozoflar, fizik, kimya, ve tip ilimlerini Idris aleyhisselamin kitaplarindan almistir. Idris aleyhisselam hakkinda 4 ayet (Meryem; 56-57/Enbiya 85-86) inmistir. Allahü Teala mübarek Kur'an-i Kerim'de: « Ismail'i, Idris'i ve Zülkif'i de (yadet). Hepsi de sabreden kimselerdendi. Onlari rahmetimize kabul ettik. Onlar hakikaten iyi kimselerdi » (El-Enbiya, 85-86) buyurmustur. (yadet'mek: anmak, adini anmak, hatira getirmek, hatirlamak, M.K.). Peygamberimiz Muhammed sallallahu (a.s.) de bir hadis-i serifinde: « Ben (Mirac gecesinde) dördüncü kat semada (gökte) Idris (peygamber) ile karsilastim. Cibril bana:" Bu gördügün Idris'dir. Ona selam ver" dedi. Ben de ona selam verdim. O da benim selamima cevap verdi. Sonra bana:" Merhaba salih kardes, salih peygamber" dedi » buyurmustur. (Buhari, Müslim
 
Hz. ILYAS (a.s)

Kur'an-i Kerîm'de ismi geçen peygamberlerden biri. Hz. Musa (a.s)'dan sonra gelen nesebi Hz. Harun (a.s)'a dayandigi rivayet edilen bir israilogullari Peygamberi.
Hz. Musa'dan sonra israilogullarinin çesitli boylari. sam civarina yerlesmistir. sam bölgesindeki "Bek" sehrine yerlesen ve zamanla Allah'a isyan ederek haddi asan bir Benu israil kabilesine Hz. ilyas (a.s)'in gönderildigi rivayet edilmektedir. ilyas (a.s) Kur'an-i Kerîm'de iki degisik sûrede anilmistir. Bir yerde diger Peygamberler ile birlikte ismi geçmistir: "(ibrahim'e) Zekeriya, Yahya, isa ve ilyas'i da bagisladik. Hepsi salihlerdendi" (el-Enbiya, 21/85). Diger sûrede ise ilyas (a.s)'in kissasi özetle anlatilmistir. Musa ve Harun (a.s)'dan bahsedilmis, onlarin Allah'in salih kullari oldugu anlatildiktan sonra ilyas (a.s)'in kissasina geçilmistir: "Muhakkak ilyas da peygamberlerdendi" (es-Sâffat, 37/123). Bu ayet-i kerime ilyas (a.s)'in etrafinda Yahudiler ve Hristiyanlar tarafindan olusturulmus olan efsanevî kimligi aralamakta, onun Allah'in diger Peygamberleri gibi bir peygamber oldugunu anlatmaktadir. Buhârî, Kitâbu'l-Enbiyâ bölümünde ilyas (a.s) için bir bab açmis ve onun kissasini anlatan es-Sâffât suresindeki ayetleri bu babda zikretmistir. ibn Mes'ûd ve ibn Abbas'in rivayetine göre Hz. ilyas ile idris (a.s) ayni sahistir (Buhârî, Enbiyâ, 4). idris (a.s) da Nuh (a.s)'in babasinin dedesidir (Buhâri, Enbiyâ, 5).

Ilyas (a.s) Peygamber olarak gönderildigi insanlari dine davet etmistir: "(Hz. ilyas) milletine: "Allah'a karsi gelmekten sakinmaz misiniz? Yaratanlarin en iyisi olan, sizin de Rabbiniz önceki babalarinizin da Rabbi bulunan Allah'i birakip da Ba'l putuna mi taparsiniz?" demisti (es-Sâffât, 37/124-126).

Ayet-i Kerime'de geçen "Ba'l" o kavmin tapindigi putun ismidir. Oturdugu sehirlerinin ismi "Bek" olan bu halkin, tapindiklari puttan dolayi sehirlerinin isminin "Ba'lebek" oldugu rivayet edilmektedir.

Rivayete göre Hz. ilyas israilogullarina Hizkil (a.s)'dan sonra gönderilmistir. insanlari Allah'a imana çagiran Hz. ilyas, kavminin Ba'l putuna tapmamasini emretmistir. O bölgenin krali önce iman etmesine ragmen daha sonra irtidat ederek Hz. ilyas (a.s)'i öldürmeye kalkmistir. Hz. ilyas yedi sene kadar daglarda bayirlarda dolasmis, insanlari Tevrat'in emirlerine davet etmis, iman etmemeleri üzerine, o beldeye üç yil hiç yagmur düsmemistir. Daha sonra Hz. ilyas'in duasiyla yagmur yagmasina ragmen yine ilyas (a.s)'a iman etmemislerdir. Kendisinden sonraki Benûisrail Peygamberlerinden Kur'an'da ismi zikredilen Elyas'a (a.s)'i Hz. ilyas yetistirmistir. Rivayete göre kavminin imansizligina kizan ilyas (a.s), Allahu Teâlâ'dan kendisini gökyüzüne kaldirmasi için dua etmis, bunun üzerine belirlenen bir yerde yaninda Elyas'a (a.s) da varken gökten gelen ates gibi bir ata binip havalanmis, nübüvvet simgesi olarak da asagida kalan Elyas'a hirkasini atmis ve semâya refedilmistir.

Ancak surasi unutulmamalidir ki bu rivayetler israilogullarinin Tevrat kökenli rivayetleridir. isin dogrusunu en iyi Allah bilir (ibn Kesîr, Tefsiru'l Kur'ani'l Azîm, VII, 31). Hz. ilyas (a.s)'in, Hizir (a.s) ile yilda bir kez bulustuguna inanilir, halk arasinda bu bulusma Hizir ilyas (Hidrellez*) seklinde simgelenmistir.
 
HZ. EYYÛB (a.s.)

Hz. Ibrahim soyundan gelen bir peygamber.
Eyyûb (a.s.)'dan Kur'an'da dört yerde bahsedilir ve sabir örnegi olarak takdim edilir (en-Nisâ, 4/163; el-En'âm, 6/84; el-Enbiyâ, 21/83; Sâd, 38/41). Tevrat'ta da "Eyûb" adiyla müstakil bir kitap, Hz. Eyyûb'un kissasina tahsis edilmistir.

Islâm kaynaklarina göre Havrân bölgesinde yasayan ve çok zengin olup, sayisiz mali-mülkü, birçok oglu kizi bulunan Eyyûb (a.s.), kendi toplumuna peygamber olarak gönderilmistir. Sabah-aksam ümmeti ve Allah'a ibâdetle mesgul olan Hz. Eyyûb, Rabbinin bir imtihânina mârûz kalmis, bütün servetini, çocuklarini kaybettigi gibi seytanin kendisine musallat olmasi neticesinde kalbi ve dili hâriç bütün vücudunda çibanlar çikmis, iltihapli yaralar açilmis, yaralarina kurtlar dolmus ve vücudu bozulup kokmaya baslamisti. Bu durumda kocasina hizmete sebât eden esi "Rahmet" hariç hiç kimse onun yanina yanasmadigindan cemiyetten çekilmek mecburiyetinde kalmis, fakat hiçbir zaman sabrini ve Cenâb-i Hakk'a bagliligini kaybetmemistir. Farkli rivâyetlere göre 3, 7, 13 veya 18 sene gibi epey uzun süren bu sikintili dönemden sonra sabriyla imtihâni kazanan Eyyûb (a.s.) Cenâb-i Hakk'in lütfu ve emriyle ayagini yere vurmus, fiskiran su kaynagindan yikanip içerek eski sihhati ve güzelligine kavusmustur. Ayrica kendisine yeniden birçok servet ve çocuk da ihsân edilmistir.

Genellikle kabul edildigine göre bu imtihana ugradigi sirada yetmis yasinda olan Hz. Eyyûb, sifâ bulduktan sonra yirmi yil daha yasamis, diger bazi rivâyetlere göre ise hastaligindan önceki kadar daha ömür sürmüstür. Kendisinden sonra Bisr adindaki bir oglu, kavmine peygamberlik yapmistir.
 
Top