• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

Parapsikoloji

Suskun

V.I.P
V.I.P
Parapsikoloji
120px-Psi2.svg.png

Psi harfi

içerik
Parapsikolojinin bilimsellik derecesi
Parapsikoloji'nin Doğu Bloğu ülkelerindeki durumu
Tarihçe
Eski dönem
Mesmercilik dönemi
Kurumlaşma dönemi
Avrupa'daki kurumlaşma süreci ve kurumlaşma dönemi araştırmaları
ABD'deki araştırmalar-parapsikoloji laboratuvarda
Parapsikoloji Kurumu’nun kurulması
1960’lı yıllarda Doğu Bloğu’ndaki çalışmalar
Araştırmanın genişlemesinin 10 yılı (1970’ler)
Günümüzde parapsikoloji

Elektroansefalogram aygıtı ve beyin dalgalarının ölçülmesi
Parapsikoloji'nin içerdiği ve ilgilendiği konu ve alanlar
Parapsikoloji'nin çeşitli alanlardaki uygulamaları
Araştırmalar
Metodolojisi
Ganzfeld uyarımı
Gezici durugörü (coğrafi durugörü) deneyleri
RNG ile Psikokinezi deneyleri
Bio-PK deneyleri
Ölüm-ötesi deneyimi
Parapsikoloji araştırmacıları
Eleştiriler
Sahtekarlıklar-hileler
Deneysel sonuçların eleştirisi
Deney-dışı psişik deneyimler
Bazı Parapsikolojik süreli yayınlar
İlgili kitap ve makaleler
Parapsikoloji, duyular-dışı algılama, psikokinezi, “ölümden sonra yaşam” gibi konulara ilişkin olan, paranormal (normal-dışı, normal-ötesi) olduğu düşünülen olayların deneysel yöntem yoluyla çok "disiplin"li (çok yöntemli) etüdüdür. Parapsikologlar tarafından, telepati, durugörü gibi paranormal yetenekleri, psikokinezi fenomenini ve diğer çeşitli psişik fenomenleri konu alan bir araştırma alanı olarak görülür. Ortodoks psikoloji bilimi tarafından, kapsam dışı ya da açıklanamaz kabul edilir.

Parapsikolojik deneyler prekognisyon ve telekinezinin varlığını test etmek için rastgele sayı üreteçleri kullanmayı, duyular-dışı algılamayı test etmek için Ganzfeld uyarımını , durugörü ile kullanışlı casusluk bilgisi elde edilip edilemeyeceğini incelemek için Birleşmiş Devletler hükümeti ile anlaşmalı olarak yürütülen araştırma denemelerini içerir. Bu deneylerin sonuçları bazı parapsikologlar tarafından psişik yeteneklerin varlığının bir göstergesi olarak değerlendirilir.

Buna rağmen, bilimsel çevreler bu psişik yeteneklerin varlığının kanıtlanmadığı konusunda fikir birliği içindedir.Eleştirmenler görünen deneysel başarıların aslında yöntemsel kusurlardan oluşabileceğini kanıtlamışlardır. Parapsikolojinin bilim olarak değerlendirilmesine itiraz edilmektedir. Birçok bilimci, parapsikologların bir yüzyıldan daha fazla süreden beri psişik yetenelere dair hiçbir kesin kanıt sunamamalarına rağmen hala bu tip yetenekleri doğal olayları açıklamakta kullandıklarından parapsikolojiyi "sözde bilim" olarak görür.

Terim Yunanca'da “ötesinde” anlamına gelen “para” (παρά) sözcüğünün, “ruhbilim” anlamında kullanılan “psikoloji” terimine eklenmesiyle elde edilmiş olup, ilk kez 1889'da Alman psikolog Max Dessoir tarafından kullanılmıştır. Günümüzde parapsikologlar bu paranormal fenomenleri ifade etmek üzere, bu tür olayların herhangi bir düzenek kullanılmaksızın meydana geldiğini vurgulamak amacıyla psi terimini kullanmaktadırlar.Yunan alfabesinin 23. harfi olan Psi'nin Parapsikoloji terminolojisinde bu amaçla kullanılmasının ya da seçilmesinin nedeni, Yunanca'da “ruh” ve “yaşam gücü” anlamlarında kullanılan psikhe sözcüğünün baş harfi olmasıdır


200px-RobertFuddBewusstsein17Jh.png

İngiliz fizikçi, astrolog ve mistik Robert Fludd'un 17. yüzyıldaki çalışmaları
Parapsikolojinin bilimsellik derecesi

Parapsikolojiye, halihazırda sekiz üniversitede okutulmasına karşın, ABD’de ve birçok ülkede "sınır-bilim" (İng.fringe science) hatta kimi ülkelerde sözdebilim gözüyle bakılmaktadır; çünkü araştırmaları ABD'deki bilim adamlarının büyük çoğunluğu tarafından kabul edilmiş "standart varsayım numuneleri" içinde henüz yer almamaktadır.

Parapsikolojik araştırma laboratuvar araştırmasını ve bilimsel alan çalışmasını içeren bir dizi metodoloji gerektirir ki, günümüzde bu metodolojik parapsikoloji araştırmaları bazı özel laboratuarlarda ve dünyanın çeşitli üniversitelerinde sürdürülmektedir. Bununla birlikte, günümüzde parapsikolojik araştırmalara etkin olarak destek veren (sponsorluğunu yapan, finanse eden) üniversiteler, tüm üniversitelerin sayısına oranla çok fazla değildir. Bu tür akademik araştırmalar özel parapsikolojik yayınlarda, bazı parapsikolojik araştırmalar da geleneksel gazetelerde makale olarak yayımlanmaktadır. ABD’li parapsikologlarca sürdürülen deneyler iki alanda ya da iki yöntemde yoğunluk kazanmıştır. Kullanılan temel yöntemlerden biri, psikokinezinin varlığını ortaya koymak üzere RNG yöntemidir, diğeri duyular-dışı algılamanın varlığını ortaya koymak üzere de uyaranlardan yalıtılmanın sözkonusu olduğu “Ganzfeld uyarımı”dır. Bunlardan başka, parapsikolojik araştırma deneylerinin bir kısmını da, ABD'de, "gezici (coğrafi) durugörü" olasılıklarını incelemek üzere, devlet sözleşmesi altında sürdürülen araştırma deneyleri oluşturmaktadır.

Ray Hyman, Stanley Krippner, James Alcock ve bazı bilim adamları parapsikolojide kullanılan bu iki yönteme ve bu iki yöntemle elde edilen verilere eleştiri getirmektedirler. Kuşkucu araştırmacılara göre, yöntemsel (metodolojik) kusurlar, birçok parapsikolog tarafından sunulmuş normal-dışına ilişkin açıklamalardan ziyade, görünüşteki deneysel başarılar için en iyi açıklamayı sağlamaktadır.

Parapsikolojiye ABD'de sınır-bilim, hatta Kaliforniya'da sözdebilim olarak bakılmaktaysa da, bu alandaki çalışmalar Avrupa'da özellikle 1977'deki “İzlanda Tezleri” sonrasında bilimsel saygınlığını kazanmaya başlamıştır. 1977’de Reykjavik'de (İzlanda)’da yapılan uluslararası kongrede sunulan, “İzlanda Tezleri” adıyla tanınan rapor ve verilerin bilimsel değerleri “1973 yılı Nobel Fizik Ödülü” sahibi Brian Josephson tarafından onaylanmıştır. Çoğu araştırmacı İzlanda Kongresi’ni parapsikolojinin “tarihi an”ı olarak nitelendirir.

Günümüzde parapsikolojik araştırma kuruluşlarının bir kısmı "psişik araştırma" adı altında etkinlik göstermektedir. Parapsikoloji günümüzde ABD'den Yunanistan'a dek yaklaşık 40 ülkede üniversitelerde kürsü edinmiş bulunmakta ve okutulmaktadır. Kimilerine göre, parapsikoloji materyalist metapsişiğe verilen yeni isimdir ya da metapsişiğin materyalistleşmiş devamıdır.

Parapsikoloji'nin Doğu Bloğu ülkelerindeki durumu

Sheila Ostrander, Lynn Schroeder ve diğer birçok yazar vaktiyle Sovyetler Birliği’nde ve diğer birçok Doğu Bloğu ülkelerinde parapsikolojik alanda pek çok akademik araştırmanın yürütülmüş olduğunu, bu araştırmaların devlet tarafından desteklendiğini bildirmektedir.Yazarlar kitaplarında CIA’nin çalışma programında da casusluk alanında kullanılmak üzere, parapsikolojik araştırma ve incelemelerin yer almış olduğuna dikkat çekmişlerdir. Doğu Bloğu ülkelerindeki bu çalışmalar sonucunda sözkonusu alanda Batı’daki parapsikolojik terimlerden farklı terimleri içeren bir terminoloji oluşmuştur. Doğu Bloğu ülkelerinde sözkonusu alanda ortaya atılmış terimlerden bazıları psikotronik (parapsikoloji , biyoenerji, biyoplazma, Kirlian fotoğrafçılığı olarak bilinir. Doğu Bloğu’nda Stalin döneminden itibaren medyumluk yeteneklerine sahip en ünlü isimler arasında Wolf Messing, Nina Kulaginave Stanislawa Tmoczyk sayılabilir. Bunlardan son ikisiyle bilim adamları sayısız deneyler yapmıştır.

Tarihçe

Parapsikolojik araştırma alanı için önceleri, özellikle Avrupa'da metapsişik ve parapsişik terimleri kullanılıyordu. Metapsişik terimi Aristo'nun "Metafizik" kitabının isminden esinlenen 1913 Nobel ödüllü fizyoloji profesörü Charles Richet (1850-1935) tarafından 1905'te ortaya atılmış, parapsişik terimi ise, Dijon Akademisi ve Grenoble Akademisi rektörü olan Emden ödüllü bilimci ve filozof Emile Boirac (1851-1917) tarafından ortaya atılmıştır. Prof. W. McDougall bu adı parapsikoloji terimiyle değiştirerek bu terimin uluslararası sahada kabul görmesini ve literatürde yerini almasını sağlamıştır. Fakat parapsikolojinin ABD’li öncüsü biyoloji doktoru ve bitkibilimci olan Prof. J. B. Rhine’dır. Rhine çalışmaları sonucunda bazı kişilerin bedensel duyuları kullanmadan dış dünyadan ya da diğer insanların zihinlerinden bilgi edinebileceklerini gözlemlemişti. Bu olguya duyular-dışı algılama (D.D.A.) ya da duyular-dışı idrak (D.D.İ.) anlamında "extra sensory perception" – (İngilizce kısaltılmışı: ESP) adını verdi.

Parapsikoloji terimi Alman psikolog Max Dessoir tarafından 1889’da ortaya atılmış, Rhine tarafından benimsenmiştir. Bununla birlikte 1930’lu yıllardan itibaren psişik fenomenin laboratuvar koşulları içine çekildiğinin, yani laboratuvar metodolojileri uygulanarak incelendiğinin vurgulanması amacıyla parapsikoloji terimi yerine “psişik araştırma” teriminin kullanımı daha yaygınlık kazanmıştır.

Parapsikologlar parapsikolojinin tarihsel gelişim sürecini dört dönemde ele alırlar: Antik Dönem, Mesmerizm Dönemi, spiritüel bilgilerin yayıldığı, yani ekolleştiği Kurumlaşma Dönemi ve bir bilimsel araştırma alanı olarak üniversitelere yayıldığı Modern ya da Akademik Dönem.


Eski dönem

220px-Georgius_Agricola_Erzsucher.jpg

Ortaçağda radyestezi uygulamaları

Klasik dönem de denmektedir. Bu dönem, tarih çağlarından başlayarak 1700’lü yıllara kadar sürmüştür. Psişik olduğu iddia edilen durumlar, yalnızca son yıllarda ilgi duyulup incelenenmemiştir. Örneğin Antik Yunan ve Roma’da kimi olguların, anlaşılamaz psişik güçler tarafından meydana geldiği sanılmaktaydı. O dönemde yaşamış Pisagor, Eflatun, Çiçero, Seneca, Virgil ve pek çok bilim, sanat ve devlet adamı bu konuları incelemişlerdi. Medyumluk yeteneklerine sahip olduğu iddia edilen insanlar, tarih boyunca büyücü, şaman, cadı,ermiş, kahin, mistik vs. adlarla ifade edilmişlerdir. Yine bazı yazıtlardan ve duvar resimlerinden anlaşılmaktadır ki eski insanlar da, günümüzde radyestezi olarak bilinen, "insan vücudu içindeki radyasyonun algılanması yeteneği" olduğu iddia edilen duruma inanmaktaydı; eski insanlar çatal çubuk yöntemiyle toprak altında su ve maden araması yapmışlardır. Bilinen en eski çatal çubuk resmi M.Ö. 1300 yıllarına aittir ve Mezopotamya’da bulunmuştur. Yine, Antik Yunan'da prekognisyon ve kehanet söylentileri oldukça yaygındı. Gerek Yunanistan’da gerekse Anadolu’da birçok kehanet merkezi, tapınağı mevcuttur. Bu döneme ait psişik konulardaki kayıtların hepsi elbetteki, günümüze kadar, olduğu gibi korunabilmiş değildir. Ancak, o dönemleri anlatan ikinci el eserlerden bunları elde etmemiz mümkün olmaktadır. Dolayısıyla arkeoloji biliminin bulguları, bilgileri ve birikimi arttıkça tarihi çağlarda psişik durumlar ile ne kadar ilgilenildiği hakkında daha doğrudan bilgi ve veri elde edilebilmektedir.

Mesmercilik dönemi

220px-Traitement_baquet.jpg

Mesmer’in baquet denilen kolektif tedavi uygulamasını tasvir eden gravür

220px-Franz_Anton_Mesmer.jpg

Franz Anton Mesmer

Parapsikolojinin temelleri bu dönemde ortaya atılmıştır denilebilir. Çünkü bu dönemde ilk defa bir bilim adamı, bir tıp adamı, hastalarını ruhsal şifa yöntemleriyle tedavi ettiğini tüm dünyaya duyurmaktaydı. 1700’lü yıllarda Viyana'lı doktor Franz Anton Mesmer kendisine sinir rahatsızlığı ile gelen bazı hastaların tedavisi sırasında normal tıbbi müdahalenin yanı sıra mıknatıslı çubuklar kullanarak da sonuç alabileceğini farketti. Araştırmalarına devam eden Mesmer bir müddet sonra mıknatıs çubuk yerine ellerini kullanarak da aynı işi yapabileceğini keşfetti. Mesmer bunu, canlıların bedenlerinden yayılan canlısal manyetizma (hayvansal manyetizma ) adı verilen bir güçle açıklıyordu. Mesmer bu dönemlerde oldukça ciddi çabalar içerisinde bulunmuştur. Aleyhinde birçok meslektaşı vardı; fakat daha önemlisi, sayısız hastası da onun yöntemleriyle şifa bulmuştu. Mesmer’in çalışmalarını Fransız aristokrat Marki de Puysegur devam ettirmiştir. Puysegur bu bedensel manyetizma gücünün sadece şifacılarda bulunmadığını, her insanda mevcut olduğunu iddia ederek, hastadaki inanç ve iradenin fiziksel beden üzerinde değişiklikler meydana getirdiğini söylüyordu. Puysegur kendi yöntemleriyle insandaki "yapay uyurgezerlik" olayını ortaya çıkardı ve buna “somnambulizm” adını verdi. Bu değişik şuur halinin keşfi gelecekte birçok parapsikolog ve metapsişikçinin çalışmalarında büyük olanaklar sağlamıştır. Çünkü duyular-dışı algılama fenomenleri ya da halk arasındaki adıyla altıncı duyu, bu şuur halinde daha kolay ortaya çıkmaktaydı. Bu ön araştırmalarla ileride gelişecek olan parapsikoloji biliminin temeli atılmış oluyordu. Artık bilim adamlarının eline birtakım veriler geçmiş bulunuyordu.


Kurumlaşma dönemi

100px-Henry_Sidgwick.jpg

Henry Sidgwick
220px-Pr_Charcot_DSC09405.jpg

Salpêtrière ekolünden Charcot’nun bir histerik hasta üzerinde hipnoz gösterisi.
220px-Sir_William_Crookes.jpg

Ünlü spiritüalistlerden William Crookes

1pMEwei.jpg

Charles Richet
Wm_james.jpg

Amerika’daki ilk psişik araştırmacılardan William James (1842–1910)
220px-Medium-Eva-Carriere-1912.jpg

Medyum Eva Carrière’in elleri arasında belirdiği iddia edilen paranormal ışık (1912)

19. yüzyılın sonlarına doğru din ve bilimin insan varlığı ve ruhsal yapısı hakkındaki açıklamalarıyla yetinmeyen ve insan varlığının daha üstün, daha aşkın bir öze sahip olduğunu düşünen bazı aydınlar, 1882 yılında Londra’da Psişik Araştırmalar Derneği’ni kurdular (İngilizce kısaltılmışı SPR: Society for Psychical Research). Derneğin ilk kurucuları arasında bulunan bilim adamlarının ve aydınların ortak düşüncesi, aynı zamanda, evrene şu soruyu sormaktı: "İnsanın öz varlığı bedenin ölümünden sonra varlığını sürdürür mü?" Dernek bazı bilim çevrelerince o kadar ilgi görüyordu ki gerek başkanları gerekse üyeleri tanınmış bilim adamlarıydılar. Başkanlar arasında Nobel Ödülü almış üç bilim adamı, bir başbakan ile çoğu fizikçi ve filozoflardan oluşan çok sayıda profesör bulunmaktaydı. Yani, ruhsal araştırmalar alanında kurulmuş bu ilk dernek aslında önemsiz, küçük, kendi alanında araştırmalar yapan bir dernek değildi. Aksine gerek kurucuları, gerek başkanları, gerekse üyeleri o dönemin bilim ve düşünce tarihine isimlerini yazdırmış kimselerdi.

Bu aydın bilim insanları 19.yy. biliminin kendilerini bir çeşit "mekanik kör düğüm" içine sürükleğini düşündüklerinden, kendilerini bu durumdan çıkaracak bir yol bulma konusunda uzlaşıyorlardı. İngiliz Psişik Araştırmalar Derneği üyeleri bu amaçla insan varlığının duyular-dışı yönlerini ve özellikle psişik yeteneklerini inceleme yoluna gittiler. Konuyla ilgili yüzlerce vaka topladılar ve bunları hiçbir ayrıntıyı kaçırmadan objektif bir biçimde incelediler. Bunun yanı sıra bu araştırmaları destekleyici birçok psikolojik araştırmalar da yaptılar. Çoğunun yüksek dereceli çabalarından dolayı o günlerde açıklanamaz olarak görülen olaylar, bugün birçok ılımlı bilim adamı tarafından kabul edilmektedir. Ayrıca aralarında Freud, Pierre Janet ve C.G. Jung’un da bulunduğu ilk psikoterapistlerin çoğu bu derneğin üyesiydi. Bu ünlü psikologlar da dernek çevresinde çok önemli ve yararlı çalışmalar yapmışlardır.

Psikanaliz ekolünün kurucusu Freud "eğer yaşamımı tekrarlayabilseydim, kendimi psikanaliz yerine parapsişik araştırmaya adardım" demiştir. Kendisinin telepatiyle ilgili görüşlerini bildirdiği "Psikanaliz ve Telepati" başlıklı raporu bazı bilim çevrelerinin baskısı nedeniyle ancak ölümünden sonra yayınlanmış ve beklenildiği gibi, pek yankı da uyandırmamıştır.

Parapsikoloji araştırmalarının yakın tarihini oluşturan kurumlaşma döneminde başlıca üç kuruluşun faaliyetleri görülmektedir: Klasik deneyleri ile ilk adımları atan, 1882'de kurulan İngiliz Psişik Araştırmalar Derneği, (SPR) 1919'da kurulan Uluslararası Metapsişik Enstitüsü (Institut Métapsychique International) ve Prof. J. B. Rhine’ın 1932’de Kuzey Carolina'da Duke Üniversitesi Psikoloji Fakültesi'nde kurduğu Parapsikoloji Laboratuvarı'dır. Her üç kuruluşun da başkanları genellikle bilim adamları olmuştur.
 

Suskun

V.I.P
V.I.P
Örneğin, İngiliz Psişik Araştırma Derneği’ne başkanlık yapmış isimlerden bazıları tarihsel sırasıyla şunlardır:

* Henry Sidgwick
(d.1838-ö.1900) İngiliz düşünür, ahlak felsefesi profesörü
* I. Earl of Balfour (Arthur Balfour) (d. 1848 - ö. 1930) İngiliz devlet adamı, İrlanda İşleri Bakanı, Dışişleri Bakanı, İngiliz Bilim Geliştirme Kurulu başkanı.
* William James (d. 1842 - ö. 1910) ABD’li düşünür, felsefe ve psikoloji profesörü. Felsefede Pragmatizm ekolünün kurucusu.
* Sir William Crookes (d. 1832 - ö. 1919) İngiliz fizikçi ve kimyacı. Talyumun ve radyant maddenin kaşifi, Crookes tüpünün ve Crookes radyometresinin mucidi, katot ışınları çalışmalarının öncüsü.
* Sir Oliver Lodge (d. 1851 - ö. 1940) İngiliz fizik profesörü, Güneş’in radyo dalgaları yaydığını ilk fark eden bilim adamı
* Sir William Barrett (d. 1844 - ö. 1925) İngiliz fizik profesörü
* Charles Richet (d. 1850 - ö. 1935) Fransız fizyoloji bilgini, bakteriyolog, psikolog, patolog, tıp istatistikçisi, şair, roman ve oyun yazarı, 1913 Nobel Fizyoloji-Tıp ödüllü.
* Henri Bergson Fransız filozof, felsefe profesörü, kendi adıyla anılan felsefe ekolünün öncüsü, 1927 Nobel Edebiyat Ödüllü.
* III. Lord Rayleigh (John William Strutt) (d. 1842 - ö. 1919) İngiliz matematikçi ve fizikçi, deneysel fizik profesörü, doğa felsefesi profesörü, rektör, argon elementini buldu, 1904 Nobel Fizik ödüllü .
* Nicolas Camille Flammarion (d. 1842 - ö. 1925) Fransız gökbilimci, yazar, Fransız Astronomi Derneği’nin kurucusu, Legion d’Honneur madalya ödüllü.
* Hans Adolf Driesch (d. 1867 - ö. 1941) Alman biyolog ve filozof, Heidelberg Üniversitesi profesörü.
* George N. MerleTyrell (d. 1879 - ö. 1952) İngiliz fizikçi, matematikçi, telgraf mühendisi, Marconi ile birlikte radyonun geliştirilmesine katkıda bulundu.
* Gardner Murphy (d. 1895 - ö. 1979) Psikoloji profesörü
* Sir Alister Hardy (d. 1896 - ö. 1985) F.R.S. İngiliz hidrobiyoloğu, zooloji profesörü
* W.A.H (William Albert Hugh) Rushton (d. 1901 - ö. 1980) Görsel fizyoloji profesörü, F.R.S. Tıbbi Araştırmalar başkanı

Uluslararası Metapsişik Enstitüsü'nün üyelerinden bazıları da şunlardır:

* Prof. Charles Richet
(d. 1850 - ö. 1935)Fransız fizyoloji bilgini, bakteriyolog, psikolog, patolog, tıp istatikçisi, şair, roman ve oyun yazarı, 1913 Nobel Fizyoloji-Tıp ödüllü. (I.M.I. başkanı)
* Prof. Emmanuel Leclainche (1861-1953) Fransız Bilimler Akademisi başkanı
* Prof. Robert Tocquet (1898-1993) Fransız kimyacı (I.M.I. başkanı)
* Prof. René Dufour (1894-1977) Fransız fizikçi-mühendis
* Prof. Bernard Cuneo (1873-1944) Tıbbi cerrahi anatomi profesörü
* Prof. Olivier Costa de Beauregard (1911-2007) Fransız fizikçi, Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi (CNRS) araştırma müdürü
* Prof. Hans Bender (1907-1991) Alman psikolog ve hekim, Institut für Grenzgebiete der Psychologie und Psychohygiène (IGPP) kurucusu
* Prof. W.H.C. Tenhaeff (1894-1981) psikolog, Utrecht Devlet Üniversitesi’nde parapsikoloji profesörü
* Prof. Leonid Leonidovitch Vassiliev (1891-1966) Rus fizyolog, Leningrad Üniversitesi’nde araştırmacı profesör
* Prof. Gardner Murphy (d. 1895 - ö. 1979) Psikoloji profesörü
* Prof. Sir Oliver Lodge (d. 1851 - ö. 1940) İngiliz fizik profesörü, Güneş’in radyo dalgaları yaydığını ilk fark eden bilim adamı


Avrupa'daki kurumlaşma süreci ve kurumlaşma dönemi araştırmaları
123px-Conan_Doyle.jpg

Ünlü spiritüalistlerden Sir Arthur Conan Doyle

SPR’nin kuruluşundan birkaç yıl sonra 1885’te ABD'nde özellikle psikolog William James’in çabalarıyla parapsişik araştırmalar yapmak üzere yeni bir dernek kuruldu. SPR'yi örnek alan bu derneğin adı da Amerikan Psişik Araştırmalar Derneği'ydi[. Bu derneğin üyeleri de parapsikolojik, parapsişik ya da paranormal diye adlandırılan her türlü olayı incelemek amacını güdüyordu.

SPR ve ASPR’yi örnek alan diğer Avrupa ülkelerindeki aydın bilimciler de birbiri ardına, psişik araştırmalara eğilmeye, dernekler kurmaya başladılar. Fransızlar 1919’da sözkonusu alanda önemli bir yer edecek olan Uluslararası Metapsişik Enstitüsü’nü kurdular.

Kısa bir süre sonra Almanya, İtalya ve İskandinav ülkelerinde de benzeri kuruluşlar ortaya çıkmaya başlamıştı. Ardından 1921 yılında Kopenhag’da ilk Uluslararası Psişik Araştırma Konferansı'nın düzenlenmesiyle parapsikolojik araştırmalarda uluslararası bir platform oluşmaya başlamıştı. O yıllarda artık ülkeler, bu alanda birbirlerinden bilgi almaya başlar hale gelmişlerdi. Araştırmacı Hereward Carrington’ın yayımladığı bir rapora göre 1930’a kadar -öncü ülkelerin dernekleri dışında- şu ülkelerde psişik dernekler kurulmuş bulunuyordu: Avusturya, Rusya, İspanya, Portekiz, Hollanda, Belçika, İsviçre, Yunanistan, Polonya, İzlanda, Japonya, Meksika, Kanada, İrlanda, Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Afrika Cumhuriyeti, Hindistan, Çin ve Arjantin. (Bu listeye, resmi olmayan kuruluşlar dahil edilmemiştir.)

Londra'da 1882'de kurulan İngiliz Psişik Araştırmalar Derneği önce, inceleme konularını alanlarına göre sınıflandırdı: Bu sınıflandırılmış alanlar içinde, telepati, hipnotizma, Reichenbach fenomeni, aparisyonlar, tekinsizyer fenomeni, Spiritüalizm'deki "fiziksel medyumluk" fenomen ve yetenekleri, "döner masa" fenomeni, ektoplazma oluşumları, materyalizasyon sayılabilir. Bu kurum, Avrupa’nın diğer ülkelerindeki ve ABD’ndeki benzer kurumların oluşmasında örnek oluşturmuştur. Fransa’da 1919’da kurulan Uluslararası Metapsişik Enstitüsü de çalışmaları ve ardıl kurumlara örnek olması bakımından İngiliz Psişik Araştırmalar Derneği’nden aşağı kalmamıştır. Uluslararası Metapsişik Enstitüsü özellikle Charles Richet, Jean Meyer, Gustave Geley gibi bilimcilerin çalışmalarıyla metapsişik alanda adını duyurmuştur. Kurum, araştırma ve incelemelerinin yanı sıra metapsişik terimlerin ortaya atılmasında ve yerleşmesinde başarılı çalışmalarda bulunmuştur. Bu terminolojik çalışmalarda özellikle kurumun üç kurucusundan biri olan Jean Meyer’in katkısı büyüktür. Kurumun diğer iki kurucusu İtalyan kökenli Prof. Rocco Santoliquido ve Dr. Gustave Geley’dir. Prof. Charles Richet psişik deneylere istatistiksel yöntemi ilk kez uygulayan kişi olmuştur. İnsanda meydana geldiği iddia edilen normal psişik halleri aşan duyular-dışı yetenekleri ifade etmek üzere, metapsişik terimini de yine ilk kez Charles Richet kullanmıştır.

ABD'deki araştırmalar-parapsikoloji laboratuvarda
220px-Cartas_Zener.svg.png
İlk parapsikoloji laboratuvarlarında telepatik iletişim olasılığını test etmek üzere kullanılan Zener kartları, iç yüzlerindeki sembollerle

1911’de Stanford Üniversitesi ABD'de duyular-dışı algılamayı ve psikokineziyi laboratuvar koşullarında etüd eden ilk akademik kurum oldu. Bu konuda John Edgar Coover yoğun çaba göstermiştir. 1930’da ise Duke Üniversitesi ABD'nde ESP ve psikokineziyi laboratuvar koşullarında etüd etmek isteyen ikinci akademik kurum oldu. Psikolog William McDougall’un ve Karl Zener, Joseph B. Rhine, Louisa E. Rhine gibi, Üniversite’nin psikoloji bölümünden çeşitli öğretim görevlilerinin önderliğiyle, üniversite öğrencileri içinden seçilmiş gönüllü deneklerin kullanıldığı laboratuvar deneyleri başladı. İlk deneylerde Zener kartları ve zar kullanılyor, niceliksel ve istatistiki bir yaklaşımın sözkonusu olduğu bu deneylerde deneklerin tahminlerindeki başarılar istatistiki olarak kaydediliyordu. Duke Üniversitesi’ndeki bu deneylerin sonucu olarak, ESP’nin test edilmesindeki standart laboratuvar süreçleri gelişti ve bunlar dünyadaki pek çok ilgili araştırmacılar tarafından benimsendi. Rhine’nın 1937’de yayımlanan “Zihnin Yeni Sınırları” kitabı laboratuvar sonuçlarının halka aktarılmasını sağladı. Rhine, kitabıyla üniversitede sürdürülen araştırmaları açıklarken, Alman psikolog Max Dessoir’ın 40 yıl önceye ortaya attığı “parapsikoloji” terimini de popüler hale getirmiş bulunuyordu. Rhine aynı zamanda özerk bir parapsikoloji laboratuvarı kurdu ve McDougall ile 6 ayda bir çıkan Journal of Parapsychology’ yi yayımlamaya başladı. Daha sonra bu çalışmalar, akademik psikologlardan pek çoğunun tepkisine neden olmuş ve eleştirilmiştir. Rhine ve çalışma arkadaşları bu eleştirilere yeni deney, makale, kitaplarla yanıt verdiler ki, yanıtlarını esas olarak “Altmış Yıldan Sonra Duyular-dışı Algılama” (Extra-Sensory Perception After Sixty Years) adlı kitaplarında ortaya koydular. Parapsikoloji tarihinde adından en çok söz edilen kişi parapsikolojinin babası olarak bilinen Prof. J. B. Rhine olmuştur. Rhine’ın iki önemli adımından biri 1932 yılında Duke Üniversitesi Psikoloji Fakültesi’nde Parapsikoloji Laboratuvarı'nı resmen kurması, diğeri de bu laboratuvarda yapmış olduğu iddialı, bilimsel çalışmalarıdır. Kurulan bu laboratuvar sembolik olarak büyük bir önem taşıyordu; parapsikoloji, bu laboratuvarla ilk kez akademik bir saygınlık kazanmıştı. Kimilerine göre, Rhine’ın Parapsikoloji Laboratuvarı’ndaki çalışmalarıyla parapsikoloji bilimsel temellere oturmuştur. Kuruluşundan bugüne kadar ruhsal olduğu düşünülen durumların farklı tiplerinin ölçümüyle ilgili yöntemler bu laboratuvarda geliştirilmiştir. Örneğin duyular-dışı algılama testlerinde kullanılan Zener kartları bu laboratuvarda Karl E. Zener tarafından bulunmuştur. Laboratuvarda istatistiksel yöntemler de sık olarak kullanılmıştır.

Fakat Duke Üniversitesi’nin yönetimindekiler, zamanla parapsikolojiye sempatilerini azaltmak zorunda kaldılar ve Rhine’ın 1965’te emekli olmasından sonra parapsikolojiyle bağlarını kopardılar. Rhine da daha sonra İnsan Doğasını Araştırma Vakfı’nı ve Duke Üniversitesi’ndeki laboratuvar çalışmalarının devamı için, bir Parapsikoloji Enstitüsü (the Institute for Parapsychology) kurdu. Rhine’ın doğumunun yüzüncü yılı olan 1995’te sözkonusu vakıf adını “the Rhine Research Center” olarak değiştirdi.

Parapsikoloji Kurumu’nun kurulması

250px-Uri_Geller.jpg

Psikokinezinin ünlü isimlerinden Uri Geller: Uri Geller'ın tüm gösterilerinin bir ilüzyon gösterisi olarak yapılabileceği gösterilmiştir.

Psikolojinin giderek mekanik ve davranışçı anlayışa yönelmesiyle parapsikolojiye karşı azalan akademik ilgi, farklı psişik yeteneklere sahip üç medyum ya da psişik üzerinde yapılan deneyler sayesinde 1950’lerin sonunda yeniden artmaya başlamıştı. Bu üç ünlü psişik, düşünce fotoğrafçılığı alanında ün yapmış Ted Serios, kaşıkları eğip bükmesiyle psikokinezi alanında ün yapmış Uri Geller ve gezici durugörü yeteneğiyle ün yapmış Ingo Swann’dır.

Parapsikoloji Kurumu 19 Haziran 1957’de Durham’da (Kuzey Caroline) kuruldu. Oluşumu Duke Üniversitesi’nin parapsikoloji laboratuvarındaki çalışmalar sırasında Rhine tarafından önerilmişti. Rhine’ın önerisinde, parapsikoloji alanında uluslararası profesyonel bir kurumun çekirdeği olacak bir grubun oluşturulması fikri yatıyordu. Bu organizasyonun amacı, tüzüğünde belirtildiği gibi, “parapsikolojiyi bir bilim dalı olacak şekilde ilerletmek, bu alandaki bilgileri yaymak ve bu bilim dalında elde edilen sonuçları, diğer bilim dallarında elde edilen sonuçlarla bütünleştirmek” idi.Antropolog Margaret Mead bakanlığındaki Parapsikoloji Kurumu, 1969’da dünyadaki en büyük genel bilimsel kurum olan Bilimin Gelişmesi Amerikan Kurumu’na (American Association for the Advancement of Science) bağlanmasıyla parapsikolojiyi ilerletmesinde büyük bir gelişme kaydetmiş bulunuyordu. 1957'de Rhine tarafından kurulan Parapsikoloji Kurumu'nun, 1969 Aralık ayında Amerikan Bilim Geliştirme Kurulu'nda (AAAS) kabul edilmesi parapsikolojinin saygınlığını kazanmasında önemli bir adım olarak kabul edilir. Kimilerince bu, parapsikolojinin bilimsel saygınlığının resmi biçimde onaylanması sayılabilirdi. Bu olay, özellikle ABD üniversitelerinde psi araştırmalarının artmasına neden olacaktı. Günümüzde Parapsikoloji Kurumu, üyeleri psi fenomenini inceleyen bilim adamları ve akademisyenlerden oluşan, yaklaşık 300 üye kuruma sahip büyük bir kuruluş olup, Bilimin Gelişmesi Amerikan Kurumu’na bağlılığını sürdürmektedir. Bilimin Gelişmesi Amerikan Kurumu’nun yıllık kongresi parapsikologlara, araştırmalarını diğer bilim dallarındaki bilim adamlarına sunabilecekleri ve ulusal bilim politikası güden Bilimin Gelişmesi Amerikan Kurumu’na politikasına uygun olmak şartıyla parapsikolojiyi ilerletebilecekleri bir forum olanağı sağlamaktadır.

1960’lı yıllarda Doğu Bloğu’ndaki çalışmalar

İlginçtir ki, Rhine’ın ardından yani 1960’lı yıllarda tüm Avrupa ve Amerika’da parapsikoloji alanında durgunluk dönemi yaşanmasına karşın, bu dönemde Sovyetler Birliği’nde ve ona bağlı sosyalist ülkelerde bu dalda büyük bir ilerleme görülmüştür. Örneğin 1968 yılında yapılan uluslararası parapsikoloji kongresinde Batılılar hala istatistik ve olasılık hesaplamalarını tartışırlarken, Sovyet delegeleri bütün duyular-dışı algılama fenomenlerinin kanıtlanmış olduğundan bahsediyorlardı. Onlar Batılı meslektaşlarıyla aynı yöntemleri kullanmamışlardı. Parapsikolojik araştırmaların istatistik ve olasılık hesaplamalarıyla kanıtlanamayacağını, çünkü bu tür olaylarda tekrarlanabilirliğin her zaman mümkün olmadığını biliyorlardı. Bu mantık ve yöntemlerle hareket eden Çekoslovakya, Romanya, Bulgaristan, Çin, Moğolistan gibi ülkelerde de parapsikoloji çalışmaları devlet desteğinde sürdürülmüş ve pek çok olumlu sonuç elde edilmiştir.

Araştırmanın genişlemesinin 10 yılı (1970’ler)

220px-SRI_International_122.17480W_37.png

Stanford Araştırma Enstitüsü'nün Menlo Park Kampüsü'nün havadan görünüşü

Doğu Bloğu ülkelerinde parapsikolojik araştırmaların yoğun olarak sürdürüldüğünün öğrenilmesi, Parapsikoloji Kurumu’nun Bilimin Gelişmesi Amerikan Kurumu’na bağlanması ve 1970’li yıllarda psişik ve okült fenomenlerin kabul edilebilir konuma gelişi parapsikolojik araştırmaların bu on yıl boyunca gitgide genişlemesini sağladı. Bu dönemde ABD'de pek çok saygın organizasyonlar oluşturuldu, önemli kurumlar kuruldu. Bunlar arasında, Parapsikoloji ve Tıp Akademisi (1970), Bilim-ötesi (Parascience) Enstitüsü (1971), Din ve Psişik Araştırma Akademisi, Zihinsel Etkinlik Bilimleri Enstitüsü (1973), Kirlian Araştırma Ulusal Kurumu (1975), Princeton Mühendislik Normal-dışı Araştırma Laboratuarı (1979) sayılabilir. Bu dönemde Stanford Üniversitesi de,1946'da kurmuş olduğu Stanford Araştırma Enstitüsü yoluyla parapsikolojik çalışmalarına yeniden yoğunluk verdi.

Parapsikoloji’nin gözlem ve bakış açısı bu yıllarda bir hayli gelişti. 1970'li yıllarda psikiyatr Ian Stevenson araştırmalarını reenkarnasyon konusunda yoğunlaştırdı. Psikolog Thelma Moss kendisini UCLA’nın parapsikoloji laboratuvarında Kirlian fotoğrafçılığı çalışmalarına adadı. Bu dönemde Asya’dan Amerika’ya mistik öğretmenlerin akını ve onların meditasyon yoluyla ortaya koydukları yetenekler araştırmacıları “değişik şuur halleri”ni araştırmaya yöneltti. Fizikçi Russell Targ 1974’te Stanford Araştırma Enstitüsü’ndeki bazı çalışmalarında gözlemlediği bir psişik yeteneği adlandırmak üzere “gezici (coğrafi) durugörü” terimini ortaya attı.

Bu dönemde parapsikoloji dışındaki akademisyenlerde de bu tür araştırmalara karşı genel bir iyimserliğin hakim olduğu görülmekteydi. 1979’da 1100 profesör üzerinde yapılan bir araştırma bunu gözler önüne sermekteydi. Örneğin bu araştırmada psikologlardan yalnızca % 2’si duyular-dışı algılamanın olanaksız olduğunu ifade ediyordu. Bu profesörlerin % 34’ü ESP’ye inandıklarını, bunun saptanmış bir gerçek ya da muhtemel bir olasılık olduğunu belirtiyorlardı. Doğa bilimleri bilim adamlarının % 55’i, sosyal bilimlerdeki bilim adamlarının % 66’sı, sanat ve eğitimdeki akademisyenlerin de %77’si ESP araştırmalarını zahmete değer bulmaktaydılar. Paranormal araştırmadaki bu yükseliş 1970’li ve 1980’li yıllarda devam etti. 1980’li yılların sonlarına doğru Parapsikoloji Kurumu, kendisine üye kurumların 30 ülkede faaliyet gösterdiğini açıklıyordu ki, bu sayıya Doğu Bloğu ülkelerindeki kurumlar dahil değildi.

Günümüzde parapsikoloji
166px-Electroencephalograph_Neurovisor-BMM_40.jpg

Beyin dalgalarından alfa ritminin ESP ile ve özellikle telepati fenomeniyle yakından ilgili olduğu saptanmıştır.

Çağdaş parapsikolojik araştırma ABD’de günümüze doğru, gitgide küçülme göstermiştir. Bunun nedenlerinden biri önceki araştırmaların sonuçlarının inandırıcı bulunmaması ve özellikle, parapsikologların diğer bilim dallarındaki akademik meslektaşlarından gelen güçlü muhalefetle karşı karşıya kalmaları olabilir. ABD'de parapsikoloji alanında araştırma yapan laboratuvarlardan birçoğu kapanmıştır. Bunun nedeni, parapsikolojinin ABD'de bilim otoriteleri tarafından tam manasıyla bir bilim olarak kabul edilmeyişiydi. ABD'de giderek kapatılan bu akademik laboratuvarların yerini özel kaynaklarca kurulan özel kurumlar aldı ve böylece ABD'nde parapsikoloji özel kurumlar içine hapsolmuş oldu. 28 yıllık araştırma faaliyetinden sonra Princeton Üniversitesi’nin normal-dışı araştırma laboratuvarı da 4 sene önce (2007) tasfiye edildi. ABD'de halen iki üniversite, akademik parapsikoloji laboratuvarını faaliyet halinde tutmaktadır:

* Virginia Üniversitesi,
Psikiyatrik Tıp Bölümü, Algı Etüdleri Dalı/Kürsüsü: Bedensel ölümden sonra şuurlu yaşam olasılığı üzerine çalışmalarını sürdürmektedir.
* Arizona Üniversitesi, Veritas Laboratuvarı: Medyumları laboratuvar koşulları içinde incelemektedir.

Günümüzde parapsikolojik çalışmaların akademik olarak sürdürüldüğü Avrupa ülkeleri arasında başı çeken ülkelerden biri İngiltere’dir. Parapsikolojik araştırmalar, günümüzde psikolojinin alt dalları olarak da yaygınlaşmıştır. İnsan zihninin aşkın ya da spiritüel olduğu düşünülen yanını etüd eden "transpersonal psikoloji" ve sübjektif normal-dışı deneyimleri geleneksel psikolojik terimleri kullanarak inceleyen "anomalistic psikoloji" buna örnek olarak gösterilebilir.
223px-University_of_Edinburgh%2C_Teviot.jpg

Edinburgh Üniversitesi
Avrupa'da parapsikoloji dalının bulunduğu bazı üniversiteler şunlardır:

* Edinburgh Üniversitesi, Koestler Parapsikoloji Ünitesi (KPU),(İskoçya)

* Northampton Üniversitesi, Parapsikoloji Bölümü (İngiltere)

* Utrecht Üniversitesi, Parapsikoloji Kürsüsü (Hollanda)

* Lund Üniversitesi, Parapsikoloji Bölümü (İsveç)

* Herfortshire Üniversitesi, Psikoloji Bölümü, Perrott-Warrick Ünitesi (İngiltere)

* London Üniversitesi,Goldsmith, Normal-dışı Psikoloji Araştırma Ünitesi (İngiltere)

* Liverpool Hope Üniversitesi,
Parapsikoloji Araştırma Grubu (İngiltere)

* Liverpool John Moores Üniversitesi, Şuur ve Transpersonal Psikoloji Araştırma Ünitesi
 

Suskun

V.I.P
V.I.P
Elektroansefalogram aygıtı ve beyin dalgalarının ölçülmesi

Elektroansefolagram aygıtı ile kafatasının farklı kısımları arasındaki potansiyel farkın zamana göre ölçülmesi: İnsanın beyin dalgalarının ölçülmesi

Hayvanlarda beyin, merkezi kontrol organı olarak, tüm diğer organların işlevlerini denetler ve yönetir. Bu işlevlerini yürütürken, beynin faaliyetlerine elektriksel olayların eşlik ettiği yüzyılımızın başlarından beri bilinmektedir. Kafatası çevresine yerleştirilen elektrotlar yardımı ile, beynin faaliyeti sırasında kendiliğinden oluşan, sürekli ritmik elektriksel potansiyel değişimlerinin veya reseptör faaliyetlerine bağlı olarak uyarılmış durumda iken biraz daha farklı olan potansiyel değişimlerin yazdırılması yöntemine elektroansefalografi (EEG) denir.

400px-AlfaDalgalari.png

Alfa dalgaları
Beyin içinde veri iletimini sağlayan, tüm sinir sistemini oluşturan, nöron adı verilen hücrelerde, sözkonusu verinin iletimi bir elektriksel sinyal şeklindedir. Hücrenin farklı noktalarında farklı zamanlarda farklı iyon konsantrasyonu oluşur. Bu farklı iyon konsantrasyonları hücrenin farklı kısımlarının farklı elektriksel potansiyele sahip olmasına neden olur. Beyin bir bütün olarak düşünüldüğünde, insan farklı düşünce anlarında iken beynin farklı kısımlarında farklı veri iletimleri oluşacak, dolayısıyla kafatasının farklı kısımları farklı elektriksel potansiyellere sahip olacaktır. EEG aygıtı hassas bir gerilim ölçer olarak ta düşünülebilir. Bu aygıt kafatasının farklı noktaları arasındaki potansiyel farkını ölçer. Bu potansiyel farkın zamana bağlı grafiği bir kağıda çizdirildiğinde elde edilen şekil bir "dalga" ya benzer. Burada "beyin dalgası" olarak adlandırılan kavram, kafatasının farklı noktaları arasındaki potansiyel farkın zamana bağlı olarak kağıda çizdirilmesi sonucu oluşan dalga şeklidir (Bkz. Şekil : Alfa dalgası).

Bu aygıt klinik araştırmalar kapsamında, beynin farklı düşünsel zamanlarda farklı noktaları arasındaki potansiyel farkı ölçmek için tasarlanmıştır. Böylece normal bir insan ile epilepsi gibi çeşitli beyinsel hastalıklara sahip insanlar arasındaki farklılıklar gözlemlenmiş, insanın beyinsel bir rahatsızlığa sahip olup olmadığının tespiti kolaylaştırılmıştır. Örnek olarak bir insan beyninde, derin uyku durumunda veya genel anestezik durumlarda "delta" adı verilen dalgalar; rüyalı uyku durumu veya orta anestezik durumlarda "beta" adı verilen dalgalar; uyanık bireylerin fiziksel ve zihinsel olarak tam dinlenimde bulunduğu, dış uyaranların olmadığı, gözlerin kapalı durumlarda ise "alfa" adı verilen dalgalara karşılık genel potansiyel farklar oluşur. Bu farklı potansiyeller, tamamen beynin farklı düşünme anlarında, nöronlar arası farklı veri iletimleri sonucu beynin farklı kısımlarında farklı iyon konsantrasyonları oluşması ve bunun da bir potansiyel fark oluşturması fiziksel gerçeği sonucunda oluşur.

Parapsikolojik araştırmalar kapsamında yapılan deneylerde hafif hipnoz,trans ve meditasyon hallerinde beynin alfa dalgaları yayınladığı saptanmıştır. Parapsikolojide hafif hipnoz, tranz ve meditasyon olarak adlandırılan durumların "uyanık bireylerin fiziksel ve zihinsel olarak tam dinlenimde bulunduğu, dış uyaranların olmadığı, gözlerin kapalı olduğu" durumlara karşılık geldiği göz önüne alındığında, bu durumlarda elde edilen alfa dalgalarının fizik-ötesi herhangi bir duruma karşılık gelmediği görülmektedir.


Parapsikoloji'nin içerdiği ve ilgilendiği konu ve alanlar


150px-Spoonbend.jpg

Bir psikokinezi seansında büküldüğü iddia edilen kaşık

150px-Daniel-Dunglas-Home-levitation.jpg

Daniel Dunglas Home’un levitasyonunun tasviri, Les Mystères de la science 1887

150px-Reincarnation_AS.jpg

Reenkarnasyonu tasvir eden bir sanat eseri
Günümüzde, parapsikolojik incelemelerde psişik yetenekler ve deneyimler, biçimleri bakımdan iki grupta ele alınırlar:

* Zihinsel deneyimler: Parapsikoloji araştırmalarında zihinsel ya da öznel ortaya çıkan fenomenleri kapsar. Burada süjenin, yani deneğin dış dünyadan aracısız bilgi alması olayı sözkonusudur. Bu fenomenler parapsikolojide duyular-dışı algılama başlığı altında incelenir. Durugörü (uzaktan görme), telepati (düşünce nakli, uzaduyum), prekognisyon (önceden bilme), psikometri (ruhsal ölçüm), şifacılık, beden-dışı deneyimler (astral seyahat) ve benzeri fenomenler bu gruba girer.


* Fiziksel etkiler: Deneğin, çevresindeki eşyalar üzerinde bedenini kullanmaksın fiziksel etkiler oluşturması fenomenlerini kapsar. Bu tür fenomenler telekinezi ya da psikokinezi (P.K.) başlığı altında incelenmektedir. P.K. etkisine, ruhsal gücün madde üzerindeki fiziksel etkisi de denebilir.


Parapsikoloji’nin içerdiği ve ilgilendiği konu, alan ve fenomenlerden bazıları şöyle açıklanır:


* Backster etkisi: Bitkisel algılama ya da bitkilerdeki psişik algılama.

* Beden-dışı deneyim: Kişinin uyku gibi ruh ve beden bağlarının gevşediği hallerde esîrî beden ya da astral beden (spiritüalizm’de duble) denilen süptil maddelerden oluşan bedeniyle fiziksel bedeni dışında, bilinci yerinde olarak, başka mekanlarda dolaşmak üzere yolculuk yapması.
* Değişik şuur halleri: İnsanın uyanıkken bulunduğu olağan şuur halinden farklı şuur halleri.
* Durugörü: Canlı ve cansız nesnelerin ve olayların beş duyunun yardımı olmadan (paranormal olarak) algılanması. Bu alanda en tanınmış isim Ingo Swann'dır.
* Düşünce fotoğrafçılığı: Bir fotoğraf cihazı kullanarak veya kullanmadan, insanın düşünce ve imajlarının hassas bir fotoğraf filmi üzerine kaydedilmesini konu alan paranormal fotoğrafçılık. Bu alanda en tanınmış isim Ted Serios'tur.
* Ekminezi: Hipnoz veya "psikolojik ayrışma" içindeki süjede (denekte) içinde bulunduğu yaşamdaki veya geçmiş yaşamlarındaki (reenkarnasyonlarındaki) izlenimlerin tekrar canlanması ve bunu sağlayan yöntem.
* Empati: Birbirlerine manevi bakımdan sıkıca bağlı iki canlı arasında, duygu ve ruhsal hallerin aktarılması fenomeni.
* Felaket belirtisi: Kişide ölüm, kaza veya aniden rahatsızlanma gibi hoş olmayan olaylardan birkaç saat kadar kısa bir süre önce oluşan normal-dışı ön belirtiler.
* Levitasyon: İnsan ya da hayvan vücudunun veya özgül ağırlık olarak havadan daha ağır nesnelerin görünür herhangi bir fiziksel etkenin yardımı olmadan havaya kaldırılması, havada asılı kalması veya havada gezinmesi. Batı’da levitasyon fenomeni konusunda en tanınmış isim Daniel Dunglas Home’dur. (Yogi Pullavar’ın 1936 yılında Hindistan’daki levitasyon gösterisi)
* Ölüm döşeği vizyonları: İnsanın ölüm sırasındaki paranormal algıları.
* Ölüm-ötesi deneyimi: Bedensel işlevleri bakımından tıbben ölü sayılmış, fakat bir süre sonra reanimasyon (yeniden canlandırma) yöntemleriyle veya kendiliğinden yeniden yaşama kavuşmuş kimselerin bu ölüm ve yeniden yaşama dönüş arasındaki sürede geçirdikleri deneyim.
* Prekognisyon: Meydana gelecek olayların önceden paranormal olarak algılanması fenomeni.
* Psikokinezi (Telekinezi): Kişinin maddeler üzerinde düşünce gücüyle etki yapması. Bu alanda en tanınmış isimler Uri Geller ve Nina Kulagina'dır.
* Reenkarnasyon: Ruhun sürekli olarak tekrar bedenlenmesi.
* Rüyalarda ESP
* Tekinsizyer: Fantomların görülmesi, eşyaların kendiliğinden hareket etmesi, mahiyeti anlaşılamayan birtakım seslerin duyulması gibi olayların sıkça gözlemlendiği yerler.
* Telepati: Düşünceler arasında doğrudan doğruya bağlantı kurulması, iki zihin veya ruh arasında imaj, fikir, sembol tarzında ortaya çıkan tesir alış verişi.

Parapsikoloji'nin çeşitli alanlardaki uygulamaları


* Arkeoloji alanında

Belirli bir sayıda da olsa psi deneklerinin yardımıyla gerçekleştirilen arkeolojik keşifler olmuştur ve psi deneklerinin yardımıyla sürdürülen arkeoloji çalışmaları vardır.[80] Bu konuda özellikle, 4445 denek tarafından verilen enformasyonlardaki çakışmalardan yola çıkarak kazı yerlerini belirlemek amacını güden Stephan Schwartz’ın çalışmalarını belirtmek gerekir. Bununla birlikte, psi denekleri tarafından sunulan, keşif yapma olanağı sağlayan enformasyonların kesinlik ölçüsünü saptamanın güçlüğüne de dikkat çekmek gerekir.

* İstihbarat alanında

Bu konuda en tanınmış çalışmalar CIA’nin himayesinde gerçekleştirilmiş olanlardır ki bunların son kod adı “Stargate”dir. Yaklaşık 20 yıl boyunca CIA tarafından çok gizli bir program uygulamaya kondu. Bu programda seçilmiş ve hazırlanmış bir grup deneğin istihbarat alanında kullanımı sözkonusuydu. Bu ekipte en yetenekli denek olarak kabul edilen Joe McMoneagle çalışmasından dolayı liyakat nişanı aldı.

* Kayıp kişilerin aranması alanında

Yine psi deneklerinin verdikleri enformasyonlar sayesinde bulunan kayıp kişiler olmuştur. Bu bakımdan ABD gibi kimi ülkelerde polisin kayıp kişileri bulmada çaresiz kaldığında zaman zaman medyumlara başvurduğu ileri sürülür.

 

Suskun

V.I.P
V.I.P
Araştırmalar

Metodolojisi

Parapsikologlar, paranormal fenomen etüdünde fenomene çeşitli yöntemlerle yaklaşımda bulunurlar. Bu yöntemler, geleneksel psikolojide kullanılan niteliksel yaklaşımların yanı sıra, niceliğe dayalı deneysel ve gözlemsel metodolojileri de içerir. Parapsikologların çoğu, etütlerinde, psinin istatistiki kanıtını sınarken "meta-analiz" yöntemini kullanırlar.

Ganzfeld uyarımı


150px-Ganzfeld.jpg

Üzerinde telepati deneyi yapılacak olan, Ganzfeld uyarımına sokulmuş bir denek.
Ganzfeld uyarımı (ganzfeld stimulation) parapsikoloji laboratuvarlarındaki deneylerde denekte duyular-dışı algılamayı harekete geçirmek üzere “duyumsal yoksunluk” sağlanması (duyumsal uyaranların minimum düzeye indirildiği bir ortam sağlanması) olayına verilen addır.

Önceleri vizüel süreç testlerinde kullanılan terim, 1973 yılından itibaren psi testlerindeki uygulamalar için kullanılmaya başlanmıştır. Bu uyarım sayesinde, beş duyusunu kullanamayan deneğe paranormal algılamalar için bir çeşit fırsat ortamı yaratılmakta, denek, zorunlu olarak duyular-dışı algılama alanına itilmektedir. Fakat beklenen paranormal algılamalardan hangisinin oluşacağı bilinmez; yani denekte bir telepati fenomeni de oluşabilir, durugörü de, prekognisyon da.

Parapsikologlar ganzfeld uyarımını sağlamak üzere, “yüzme kabini” veya “izolasyon kabini” denilen, ısısı beden ısısına ayarlı, tuzlu suyla dolu, gürültü ve diğer uyaranlardan yalıtılmış çeşitli kabinler hazırlamışlardır.

Ganzfeld uyarımı bir telepati denemesi için yapıldığı takdirde sözkonusu “duyumsal yalıtılma” hem “alıcı” denek, hem de “verici” denek üzerinde uygulanır. Yaklaşık 20 ile 40 dakika arasında süren "telepatik gönderme" süresi sonunda “alıcı” “duyumsal yalıtılma”dan çıkarılır. Kendisine, örneğin dört imaj (ya da video) gösterilerek, hangisinin gerçek “hedef” olduğu, yani boş tuttuğu zihnine “verici”den hangi imajın geldiği sorulur. Sonuçlar, doğru seçimin şans olasılıklarına oranla çok daha fazla oranda olduğunu ortaya koymaktadır.
Bu meta-analiz sonuçları anlamlı olmakla birlikte, tartışmaya açık olduğundan akademik psikoloji dergilerinde tartışılmaktadır. Bununla birlikte, bazı deneylerde alıcıların “telepatik gönderme” sonrası kendilerine sözkonusu test imajları gösterilmemesine rağmen, kimi zaman doğru yanıtı verdiklerine rastlanmıştır.

Gezici durugörü (coğrafi durugörü) deneyleri

Gezici durugörü deneyleri kişinin beş duyusuyla algılayamayacağı uzaklıktaki ya da kapalı bir ortamdaki olay, nesne, yer ve canlıları algılayabilmesi paranormal yeteneğini sınar. Laboratuvarda yapılan gezici durugörü deney türlerinden birinde, örneğin bir havuzun yüzlerce fotoğrafı çekilir, sonra bu fotoğraflardan biri denek için “hedef” olmak üzere rasgele seçilir ve denekten uzak bir yere konur. Gezici durugörü deneycisinden görmediği bu fotoğrafın bir kağıda taslağını çizmesi ya da bu fotoğrafı bir şekilde betimlemesi istenir. Bu süreç belli bir sayıdaki "hedef fotoğraf"larla tekrarlanır. Bu yöntemin yeni, farklı ve gelişmiş usülleri sayesinde, bu tür deneylerin sonuçları daha isabetli ve verimli hale gelmiş bulunmaktadır. Bu tür deneyler ABD'nin devlet kontrolu ve sözleşmesi altında, Princeton Üniversitesi’nin normal-dışı araştırma laboratuvarı, Stanford Araştırma Enstitüsü ve Bilim Uygulamaları Uluslararası Kurumu’ndaki bilim adamları tarafından 25 yıl boyunca sürdürülmüştür. Biriken veriler hava-uzay bilimi profesörü Robert G. Jahn ve psikolog Brenda Dunne tarafından incelenmiş ve bu deneylerde yer ve olayların beklenilen şans olasılığının çok daha üzerinde bir oranla algılandığı belirtilmiştir.

Gezici durugörü medyumları içinde en ünlüsü olan ABD'den Ingo Swann’ın bu psişik yeteneğini kullanabilmesi için, yerkürenin herhangi bir yerinin enlem ve boylam koordinatlarının kendisine verilmesinin yeterli olduğu ileri sürülür. Ayrıca, ABD'nin soğuk savaş döneminde Sovyetler Birliği’ne karşı Swann’ın bu paranormal yeteneğinden yararlanmış olduğu ileri sürülür.

RNG ile Psikokinezi deneyleri

Güçlü ve ucuz elektronik ve bilgisayar teknolojilerine kavuşulması zihin ile madde arasındaki mümkün etkileşimler konusundaki tam otomatik deneylerin gelişimini sağlamış bulunmaktadır. Bu tür laboratuvar deneyleri içinde ABD'de en sık uygulananı, bir RNG (random number generator) yöntemidir. Yöntemin temelinde deneğin zihin yoluyla rasgele sayıların dağılımını değiştirmeye çalışması sözkonusudur. Bu yönteme dayalı tekniklerle kişilerdeki psikokinezi kabiliyeti test edilebildiği gibi, bir topluluğun RNG’ler üzerindeki etkisi de test edilebilmektedir. RNG veritabanlı temel meta-analizler ABD'de, Foundations of Physics gazetesinin 1986’da yayın hayatına başlamasından beri, birkaç yılda bir bu gazetede yayımlanmaktadır.

Bio-PK deneyleri


“Zihnin canlı sistemler ile doğrudan etkileşimleri” (DMILS) ya da diğer deyişle bio-PK, bir kimsenin tesir yoluyla kendisinden uzaktaki bir kimsenin psikofizyolojik durumu üzerinde değişiklikler yapabilmesi anlamında kullanılmaktadır. Bu tür laboratuar deneylerinden birinde “etkileyecek olan” ile “etkilenecek olan” birbirinden belli bir mesafedeki, farklı yerlerde yalıtılırlar. Etkileyecek olan bakışlarını diğeri üzerinde sabitleştirir, onu etkilemek üzere niyetlerine konsantre olur. Örneğin “etkileyecek olan” diğerinden düzenli olarak –sessizce, zihnen- bir şeye bakmasını ister.

Ölüm-ötesi deneyimi

123px-Hieronymus_Bosch_013.jpg
Hieronymus Bosch'un 1490 sonrasına tarihlenen tablosu Kutsanmışın Göğe Yükselişi'nde ölüm-ötesi deneyimi yaşadığını iddia eden kişilerin anlattıklarına benzer bir ışık tünelinin etrafında ruhani figürler betimlenmiştir.

Ölüm-ötesi deneyimi, bedensel işlevleri bakımından tıbben ölü sayılmış, fakat bir süre sonra reanimasyon (yeniden canlandırma) yöntemleriyle veya kendiliğinden yeniden yaşama kavuşmuş kimselerin bu ölüm ve yeniden yaşama dönüş arasındaki sürede geçirdikleri deneyime verilen addır.

Bilimsel çevreler bu tip deneyimlerin bir çeşit halüsinasyon olduğunu belirtmekteyken, paranormal uzmanları ve bazı ana-akım bilimadamları bu deneyimlerin ölümden sonra hayata kanıt olduklarını söylemektedirler.

Terim ABD’nden araştırmacı hekim Dr.Raymond Moody tarafından ortaya atılmıştır. Özellikle psikiyatrlar tarafından sürdürülen ölüm-ötesi deneyimi araştırmaları Elisabeth Kübler-Ross, Karlis Osis, George Ritchie ve Raymond Jr tarafından başlatılmıştır denilebilir. Bunlardan Moody 1998’de Las Vegas’daki Nevada Üniversitesi’nde “bilinç çalışmaları”na başkan olarak atanmış biridir. Bu araştırma alanındaki ilk kurum, öncü araştırmacıların ve deneyimcilerin gereksinimlerini karşılamak üzere 1978’de kurulan "Ölüm-ötesi deneyimi Etütleri Uluslarası Kurumu"dur (IANDS). Bu alanda sonradan isim yapmış diğer araştırmacılardan psikiyatr Bruce Greyson, psikolog Kenneth Ring ve kardiyolog Michael Sabom ölüm-ötesi deneyimi araştırmalarını akademik ortama taşımışlardır. Ölüm-ötesi deneyimi spiritüalistler ve az sayıdaki parapsikologlarca ölümden sonra yaşamın varlığına ilişkin kanıtlardan biri sayılmaktadır.

Dr. Raymond Moody ve Dr. Elisabeth Kubler-Ross bu deneyimi geçiren kimselerin anlattıklarının hastanelerde kaydedilen raporları üzerinde çalışmış ve binlerce vakanın titizlikle incelenmesinden sonra şu sonuçlara varmışlardır:

* Reanimasyonla yaşama döndürülenlerin anlattıklarında büyük ölçüde ortak noktalar bulunmaktadır.
* Öldü teşhisi konulan kimseler, bedenlerinin ölü sayıldıkları sürede, bilinçlerini yitirmemişler, gözleri kapalı oldukları ve yerlerinden kalkmadıkları halde, çevrede olup bitenleri görebilmişler, bilebilmişlerdirler. (Doktorun hemşireyle neler konuştuğu, hemşirenin neyi almak üzere, ne zaman, nereye gittiği vs.)
* Ölü sayıldıkları sürede yalnızca ameliyat odasında olup bitenleri değil, oda dışındaki, oda duvarlarının ardında cereyan eden olayları bile görmüşler, yaşama döndüklerinde gördüklerini ayrıntılarıyla anlatmışlar, anlattıkları doktorları tarafından tümüyle doğrulanmıştır.

Parapsikoloji araştırmacıları


Parapsikolog terimi ilk duyulduğunda genellikle psikoloji diplomasına sahip bir araştırmacı anlaşılır, oysa bu alanda uzmanlaşmaya gelen bilim adamları kökenleri itibariyle çok farklı alanlardan (fizikçiler, hekimler, biyologlar) olabilirler. İngiltere gibi bazı ülkelerde parapsikoloji üzerinde uzmanlaşmış kimselere devlet diploması verilmektedir. Günümüzde parapsikologların çoğu Amerikan Bilim Geliştirme Kurulu’nun (AAAS) üyesi olan, Parapsikoloji Kurumu adlı bilimsel kuruma üye olmaktadır. Bu kurumun tam üyesi olabilmek için gerekli koşullar şunlardır: Doktora yapmış olmak, parapsikoloji hakkında bilimsel bir gazete veya günlükte Kurum’un üyeleri tarafından kabul edilebilecek kaliteli bir makale yazmış olmak ve Kurum’un iki üyesi tarafından üye seçilmiş olmak. Bu kriterler Amerikan Psikoloji Kurumu’nun kriterleriyle hemen hemen aynıdır. Bu noktadan hareketle parapsikoloji araştırmacısının diğer bilimsel etkinlik alanlarındaki araştırmacılardan hiçbir farkı yoktur. Parapsikolojiye muhalif kuşkuculardan Ray Hyman bile bu konuda şöyle der: “Deneysel parapsikologların çoğu üniversite diplomalıdır. (…) Onlar bu alanda da kendi alanlarında edinmiş oldukları, bilimsel sorgulamanın deneysel denetimlerini ve istatistik tekniklerini kullanabilecek formasyona sahiptirler.”Yaklaşık 100 kadar “tam üye”ye sahip Parapsikoloji Kurumu’nun üye sayısı birkaç yıldan beri istikrar göstermektedir. Kurumun çeşitli üye kategorileri de hesaba katılırsa, Parapsikoloji Kurumu’nun bünyesinde yer alan yaklaşık 200 araştırmacının dünyanın çeşitli ülkelerinde parapsikoloji alanında çalışmalarını sürdürdüğü söylenebilir ki, bunların yaklaşık dörtte biri araştırmalarını tümüyle resmi yapılarda sürdürmektedir.

Eleştiriler


Parapsikolojiyi eleştirenler Carl Sagan'ın “Olağanüstü iddialar olağanüstü kanıtlar gerektirir.” sözünü sıkça tekrarlarlar. Parapsikolojik fenomenin gerçekliği ve parapsikolojik araştırmaların bilimsellik değeri akademik çevrelerde günümüze dek tartışılagelmiştir. Eleştirilerden biri, parapsikolojinin açıkça tanımlanmış bir konu maddesi olmaması, talep üzerine psi etkisini gösterecek kolayca tekrar ettirilebilen bir deneyinin olmaması ve henüz paranormal enformasyon aktarımını açıklayan bir teorisinin olmamasıdır.

York Üniversitesi psikoloji profesörü James E. Alcock’a göre bu nedenlerden, fizik, biyoloji gibi daha geleneksel bilimlerin disiplinler arası araştırma alanına parapsikolojinin deney sonuçlarının ancak az bir kısmı dahil olabilir. Aslında parapsikolojide enformasyon aktarımını açıklayan birkaç teori ortaya atılmışsa da, kuşkucular bu teorileri çağdaş fizik teorileri ile uyuşmamasından dolayı kabul edilemez bulmuşlardır. Buna karşılık, parapsikolojide psi etkilerini elde etme olanağı sağlayan parametrelerin neler olduklarını saptama imkânı sağlayan “kavrama modelleri”nin mevcut olduğunun ve pragmatik enformasyon modeli olarak betimleyici varsayım taslaklarının bulunduğunun da unutulmaması gerekir (Lucadou, 1987).

Öte yandan bazı parapsikologlar da parapsikolojik konuların, fizik, matematik ya da biyolojinin konularından bir hayli farklı (ruhsal) olduğuna dikkat çekerek, bazı kıstasların tüm bilim dallarına uygulanamayacağına, bilimselliğin ölçüsünün teorik düzeyden ve tekrarlanabilirlikten ziyade bilimsel yöntemin uygulanması, deneysellik, çalışma biçimi v.s. olması gerektiğine dikkat çekmektedirler. Kuşkucuların teorik düzeydeki eleştirilerinden biri de vücuttaki D.D.A. organının ve paranormal enformasyon kaynağının parapsikologlarca keşfedilememiş olmasıdır. Buna yanıt olarak da parapsikologlar psi etkilerinin fiziksel fenomenlerdeki modaliteler gibi işlemediğini, dolayısıyla vücuttaki bir alıcı organdan veya enformasyon kaynağından söz edilemeyeceğini belirtmektedirler.

Sahtekarlıklar-hileler

100px-Edouard-Isidore-Buguet-PK-spirit-photographer.jpg
Édouard Isidore Buguet’in hileli olduğu sanılan telekinezi gösterisinin fotoğrafı (1875)
100px-Paraghost.gif

19.yy.’da bunun gibi sahte hayalet fotoğrafları oluşturmak çok popülerdi.

Spiritüalizm alanında sıkça rastlandığı gibi bu alanda da sık sık, hileye başvuran şarlatanların olduğu saptanmıştır. Ancak herhangi bir alanda hile yapan birkaç kişiye rastlanması o alandaki bütün çalışmaların hilekarlıktan ibaret olduğunu elbette göstermez.

Hile konusundaki ilk açıklamalardan biri 19.yy.’da bazı medyumları sahtekarlıkla suçlayan ünlü illüzyonist Harry Houdini’den gelmiştir. Gerçekten "deneysel spiritüalizm"in başlangıç döneminde hilelere başvuran şarlatanların sayısı azımsanamayacak kadar çoktu. Fakat unutulmaması gereken bir nokta, metapsişikçilerin ve parapsikologların bizzat kendilerinin bu şarlatanların hilelerini gün ışığına çıkarmış olmalarıdır ve ayrıca seanslarda olası hilelere karşı önlem almalarıyla deneylerin gitgide daha sağlıklı hale gelmesini sağlamışlardır. Hile denekten gelebileceği gibi deneycinin (deneyi düzenleyenin) kendisi tarafından da oluşturulabilir. Örneğin Rhine’ın bir öğrencisi olan Walter J. Levy, Rhine’ın baskısıyla yaptığı hileyi itiraf etmiş, Rhine da bu tespitini Journal of Parapsychology’da yazmış ve Levy’nin önceki makalelerinin dikkate alınmaması gerektiğini bildirmişti.

Buna karşılık, Charles Tart, bazı kuşkucuların da, kimi zaman, parapsikoloji protokollerinde hiçbir kusur ya da dolambaçlı yol bulamamalarına rağmen, yine de deneycinin bir hilesi olduğunu ileri sürdüklerini belirtmektedir. Aşağıdaki olaylar buna örnek olarak gösterilmektedir :

* Rupert Sheldrake ve köpeği Jaytee konusunda James Randi : Randi verileri analiz ettiğini ve hileleri keşfettiğini iddia etmiştir. Fakat Sheldrake’e bakılırsa, Randi verileri asla incelemediğini itiraf etmişti.

* Rhine’ın deneyleri ve Pearce-Pratt Seansı konusunda Hansel : Bu deneylerde herhangi bir hile bulamayan Hansel sonunda kendisine bir hile iddiası sağlayabilecek laboratuvar planlarını inceledi. Oysa incelediği planlar binanın o dönemdeki planları değildi. Binanın o dönemdeki asıl planları incelendiğinde Hansel’in eleştirisi tamamen çürütülmüş duruma düşmektedir.

Hansel bu bilgi hatasına rağmen iddiasından vazgeçmemiştir.

* Rhine’ın deneyleri konusunda Henri Broch : Henri Broch Rhine’ın Zener kartları ile yaptığı deneylerdeki başarının nedeninin kartlarının şekilsiz yüzünün işaretli ya da kusursuz biçimde olmayışına ve deneklerin buradan yola çıkarak doğru yanıtı kolaylıkla bulabildiklerini iddia etmişti.

Oysa, Rhine’ın araştırmalarının çoğunda deneklere kartların arka yüzleri de gösterilmezdi

Bazı parapsikologlara göre kuşkucular, parapsikolojik araştırmanın saygınlığını yitirip gözden düşmesi için, özellikle, « sahte hile» haberleri yayımlamaktadır.

Son olarak belirtmek gerekir ki, parapsikolojik araştırma alanında, bilimsel her alanda olduğu gibi, kasıtlı olarak hilenin sözkonusu olmadığı, irade-dışı hatalar da sözkonusu olabilmektedir. Örneğin "Rosenthal ya da Pygmalion etkisi"nde deneycinin kanısından kaynaklanan bir hata sözkonusu olmuştur.

Deneysel sonuçların eleştirisi


Bazı analizci eleştirmenler parapsikolojik etüdün bilimsel olduğunu kabul etmekle birlikte, bu etüdün deneysel sonuçlarının tatminkar olmadığını düşünmektedirler.

Kuşkucu eleştirmenler ise psi araştırmalarında görünüşte başarılı sonuçlar alınmış olmakla birlikte, bu başarıların gerçek psi etkisinden ziyade, titiz olmayan, sağlıksız çalışmaların ya da metodolojik kusurların ürünü olduklarını ileri sürmektedirler.

Deney-dışı psişik deneyimler


Beden-dışı deneyim

Kuşkusuz parapsikoloji deneylerden ve laboratuvar çalışmalarından ibaret değildir ve bu yönüyle bilimsel yönteme zıtlık gösterir. Parapsikoloji kökenini, yaygın olarak “paranormal deneyimler” olarak adlandırılan kendiliğinden ortaya çıktığı iddia edilen olaylardan almaktadır. Bu tür deneyimler hemen hemen tüm kültürlerin folklorlarında anlatılagelmiştir ve genel olarak rapor edilenler birbirinin çok benzeridir.

100px-Dante_Gabriel_Rossetti_-_Beata_Beatrix%2C_1864-1870.jpg
Chicago Üniversitesi Ulusal Düşünceyi Araştırma Merkezi tarafından yapılan bir araştırma göstermiştir ki, Amerikalıların büyük bir çoğunluğu yaşamlarının herhangi bir döneminde, bir ya da birden fazla psişik deneyim geçirdiğini iddia etmektedir. Amerika, Avrupa ve Avustralya'daki bazı araştırma ve anketler de, insanların çoğunun başından telepati, prekognisyon veya benzeri bir paranormal fenomenin geçmiş olduğunu iddia ettiğini ortaya koymaktadır. Parapsikologlara göre, örneğin, uzun süredir görmediğimiz birini tam düşündüğümüz sırada veya onu düşünmemizden kısa bir süre onu görmemiz yahut ondan bize bir telefon ya da posta gelmesi telepatik irtibatın deney-dışı örneklerinden biridir. Aynı şekilde, parapsikologlara göre, karşımızdaki kişi daha lafa başlamadan ne söyleyeceğini bilmemiz de her zaman tahmin gücümüzden kaynaklanmamaktadır. Ancak bu yargı deneysel yöntem kullanılarak sistematik bir şekilde incenmediğinden bilimsel çevrede kabul görmez.

Psişik olayların en yaygın tiplerinden biri de “Duyular-dışı algılama rüyaları” olarak adlandırılan düşlerdir ki, bu tür rüyalarda kişinin aslında, o anda bulunduğu yerden uzakta meydana gelen bir olayı algıladığı sanılmaktadır. Kişi rüyasında gördüğü olay hakkında uykuya dalmadan önce hiçbir bilgisi ve düşüncesi olmadığını sanmaktadır; fakat rüyasını anlattıktan sonra yapılan incelemede doğruluğu ortaya çıkmaktadır[kaynak belirtilmeli]. Sık rastlanan bir psişik rüya da telepatik rüyalardır, telepatik rüyalar ilk kez Maimonides ESP-rüya laboratuvarında keşfedilmiştir.

Bazı Parapsikolojik süreli yayınlar


* Journal of Society for Psychical Research (Society for Psychical Research tarafından yayımlanmaktadır)

* Journal of the American Society for Psychical Research (American Society for Psychical Research tarafından yayımlanmaktadır)

* Journal of Parapsychology (Rhine Research Center and Institute for Parapsychology tarafından yayımlanmaktadır)

* International Journal of Parapsychology (Parapsychology Foundation tarafından yayımlanmaktadır)

* Australian Journal of Parapsychology (Australian Institute of Parapsychological Research tarafından yayımlanmaktadır)

* European Journal of Parapsychology

* Journal of Scientific Exploration

* Parapsychological Convention Proceedings
* Parapsychology Foundation Review
* Revue Française de Psychotronique

İlgili kitap ve makaleler


* Bensaude-Vincent, Bernadette et Blondel, Christine. des savants face à l'occulte, Editions La Découverte, ISBN 2-7071-3616-6, janvier 2002
* Broughton, Richard S. (1992). Parapsychology. Ballantine Books.
* de la Villette,Colloque. La pensée scientifique et les parasciences, , 24-25 février 1993, Ed. Albin Michel, 1993, ISBN : 2-226-06464.
* Forget, Pascal. Y croyez-vous ?, Stanké, Montréal, 1999.
* Hasquin, Hervé. Magie, sorcellerie, parapsychologie, Ed. de l'université de Bruxelles - 1984, 237 pp.
* Holzer, Hans Ph.D. Parapsychologist, Author: Supernatural: Explaining the Unexplained Publisher: Franklin Lakes, NJ: New Page Books, ©2003.
* Houran, James (2001). Hauntings and Poltergeists: Multidisciplinary Perspectives. McFarland & Company, 330 pages. ISBN 0-7864-0984-3.
* Irwin, Harvey J.; Watt, Caroline A. (2007).An Introduction to Parapsychology. McFarland & Company, 320. ISBN 978-0-7864-3059-8.
* Lignon, Yves. Quand la science rencontre l'étrange, étude sur les grands cas de phénomènes parapsychologiques par un mathématicien-statisticien, Editions Les 3 Orangers, 2004
* Lucadou (von), Walter. The Model of Pragmatic Information. Proceedings of the 30th Parapsychological Association Convention, 1987.
* Lucadou (von), Walter. The Endo-Exo-Perspective Heaven and Hell of Parapsychology. Proceedings of the 37th Parapsychological Association Convention, 1994.
* Méheust, Bertrand. 100 mots pour comprendre la voyance, 2005, les empêcheurs de penser en rond, 450 pages
* Melton, J. Gordon (1996).Encyclopedia of Occultism & Parapsychology. Gale Group. ISBN 978-0-8103-9487-2.
* Moisset, Jean. La Parapsychologie : réalité ou fantasme ?, Ed. JMG Editions, 1998
* Morisson J., La Voyante et les scientifiques, état de la science en matière de recherches sur la parapsychologie (Editions Les 3 Orangers, 2005)
* Radin, Dean (2006).Entangled Minds: Extrasensory Experiences in a Quantum Reality. Paraview Pocket Books, 368. ISBN 978-1-4165-1677-4.
* Sagan, Carl; Ann Druyan (1997). The Demon-Haunted World: Science as a Candle in the Dark. Ballantine Books, 349. ISBN 0-345-40946-9.
* Shepard, Leslie (2000).Encyclopedia of Occultism and Parapsychology. Thomson Gale, 1939 pages. ISBN 978-0-8103-8570-2.
* Wiseman, Richard; Caroline A. Watt (2005).Parapsychology (International Library of Psychology). Ashgate Publishing, 501 pages. ISBN 978-0-7546-2450-9.


Vikipedi
 
Top