12. Sınıf Öz Şiir Anlayışını Sürdüren Şiir (Saf Şiir)

OBir

MEB
Özel üye
Türk edebiyatında “Saf Şiir” (Öz Şiir) eğilimi Ahmet Haşim’in “Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar” adlı makalesiyle (Türk edebiyatında ilk poetika örneği kabul edilir.) başlar.

Sanatın bir form sorunu olduğuna inanan bu şairler için önemli olan iyi ve güzel şiir yazmaktır. Bu anlayışla kendilerine özgü özel bir imge düzeni oluştururlar. Özgün ve yaratıcı olan bu imgeler, dilin mantığına uygun ve dilin anlam alanını genişletip dile yeni olanaklar sunacak bir yapıya sahiptir. Dilde saflaşma düşüncesi, kendini rahat şiir yazma şeklinde başat öğe olarak gösterir. Şiirsel söylemin zirvesine ulaşmak düşüncesiyle dilin yücelişi paralellik gösterir.

Şiirde her türlü ideolojik sapmanın dışında kalarak sadece okuyucuda estetik haz uyandıran şiir yazma eğilimi, bu şairleri her türlü mektepleşme eğiliminin dışında kalıp müstakil şahsiyetler olarak şiir yazmaya yöneltmiştir.

Şiiri soylu bir sanat olarak kabul eden bu şairlerde düşsel (hayali) ve bireysel yön ağır basar. İçsel ve bireyci bir yaklaşımla evrensel insan tecrübesini dile getirirler.

Saf şiir anlayışında estetik tavır ön plandadır. Bu anlayıştaki şairler didaktik bilgiden uzak durup; bir şey öğretmeyi değil, musikiyle ya da musikinin çağrıştırdığı, uyandırdığı imgelerle insanın estetik duyarlılığını doyurmayı amaç edinirler. Kısacası bu şairler şiirde anlama fazla önem vermezler. Anlaşılmak için değil; duyulmak, hissedilmek için şiir yazarlar.

Şiirde biçim endişesi duyan bu şairlerde dize ve dil baş tacıdır. Disiplinli çalışarak mükemmele varan halis şiir yazma endişesi kendini hissettirir.

Gizemsellik, simgecilik, bireysellik, ruh, ölüm, masal, rüya, mit temalarının yoğunca işlendiği bu şiirler zekâ ve bilincin disipliniyle bütünleştirilerek yazılmıştır.

Öz Şiir Anlayışını Sürdüren Şiirin Özellikleri:
  • Milli Edebiyat Döneminin şiir hareketleri bu dönemin oluşmasında etkili olmuştur.
  • Şiir dili her şeyin üzerindedir.
  • Şiir bir biçim (form) sorunudur. Ahenk söyleyiş tarzı, ritim, kafiye ile sağlanır.
  • Amaç iyi ve güzel şiir yazabilmektir.
  • Dilde saflaşma, sadeleşme görülür.
  • Şiir, soylu bir sanat olarak kabul edilir.
  • En değerli şey dizedir.
  • Şairlerin kendilerine özgü bir imge düzenleri vardır.
  • İçsel bir yaklaşımla insan anlatılır.
  • Şiirin toplum için değil sanat için olduğunu iddia ederler ve şiirlerini sanat için yazarlar.
  • Şiirler ideolojinin esiri olmamalıdır.
  • Güzel şiir ancak çalışarak elde edilir.
  • Şiir emek işidir.

Öz Şiir Anlayışını Sürdüren Şairler ve Edebi Topluluklar


NECİP FAZIL KISAKÜREK (1905-1983)

  • Şiirleri ve tiyatrolarıyla ün kazanmış usta bir yazardır.
  • “Büyük Doğu” ve “Ağaç” dergilerini çıkarmıştır.
  • Fransız sembolistlerinden ve halk şiirinden yararlanarak heceyle kendine has, başarılı şiirler yazmıştır.
  • İlk dönem şiirlerinden sonra mistik konuları, madde ve ruh ilişkisini, insanın evrendeki yerini konu edinen şiirler yazmıştır.
  • “Kaldırımlar” şiiriyle geniş bir kesim tarafından tanınmış ve sevilmiştir.
  • Şiirlerini “Çile” başlığı altında bir kitapta toplamış ve bu kitapta şiir anlayışını düzyazı olarak anlatmıştır.
Eserleri:
Şiir: Örümcek Ağı, Kaldırımlar, Ben ve Ötesi, Sonsuzluk Kervanı, Çile
Oyun: Tohum, Bir Adam Yaratmak, Künye, Sabırtaşı, Para, Nam-ı Diğer Parmaksız Salih, Reis Bey, Yunus Emre, Abdülhamit Han, Ahşap Konak, Siyah Pelerinli Adam
Öykü: Hikâyelerim
Roman: Aynadaki Yalan
Anı: Yılanlı Kuyudan


AHMET HAMDİ TANPINAR (1901-1962)
  • Şiir, öykü, roman, edebiyat tarihi, makale, deneme alanlarında eserler vermiştir.
  • Eserlerinde Doğu-Batı çatışması, “rüya” ve “zaman” kavramları, “geçmişe özlem”, “mimari” ve “musiki” öne çıkar.
  • “Ne içindeyim zamanın! Ne de büsbütün dışında” dizeleri onun zamanı kavrayışının özünü vermektedir.
  • “Bursa’da Zaman” şiiri geniş bir kesim tarafından sevilmiştir.
  • Ahmet Haşim’in özellikle de Yahya Kemal’in etkisinde kalmış, Sembolizmden etkilenmiştir.
  • Romanlarında psikolojik tahlillere önemle eğilen yazarın; kendine has bir üslubu vardır.
  • Yazarlığı dışında İstanbul Üniversitesi’nde edebiyat profesörlüğü, milletvekilliği de yapmıştır.
  • “Beş Şehir” adlı önemli deneme kitabında Ankara, Erzurum, Bursa, Konya ve İstanbul’u anlatmıştır.
  • “Huzur” romanı, aşkı, psikolojiyi ve Doğu-Batı karşıtlığını içerir; roman kişilerinin adlarının verildiği dört bölümden oluşur: İhsan, Nuran, Suat ve Mümtaz.
Eserleri:
Şiir: Bütün Şiirleri
Roman: Mahur Beste, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Huzur, Sahnenin Dışındakiler, Aydaki Kadın.
Öykü: Abdullah Efendi’nin Rüyaları, Yaz Yağmuru.
Deneme: Beş Şehir, Yaşadığım Gibi.
Makale – İnceleme: Yahya Kemal, XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi, Edebiyat Üzerine Makaleler


AHMET MUHİP DIRANAS (1908-1980)
  • Şiirleriyle tanınmakla birlikte tiyatro eserleri de vardır. Fransız sembolizmiyle Türk şiir geleneğini başarıyla kaynaştırmıştır.
  • Hece ölçüsüyle biçimsel mükemmelliğe önem verdiği şiirler yazmıştır. Aşk, insanın iç dünyası gibi bireysel duyguları işlemiştir.
  • Kar, Olvido, Ağrı ve Fahriye Abla şiirleriyle sevilmiştir.
Eserleri:
Şiir: Şiirler
Oyun: Gölgeler, O Böyle İstemezdi


CAHİT SITKI TARANCI (1910-1956)
  • Otuz Beş Yaş, Desem ki ve Gün Eksilmesin Penceremden şiirleriyle tanınır.
  • Şiirlerinin çoğunda ölüm konusunu işlemiştir.
  • Romantizm ve sembolizmden etkilenmiştir.
  • Hece ölçüsüyle yazdığı şiirleri de serbest şiirleri de vardır.
  • Şiirde biçime, kafiyeye ve ahenge önem vermiştir.
Eserleri:
Şiir: Otuz Beş Yaş, Düşten Güzel, Ömrümde Sükût, Sonrası
Mektup: Ziya’ya Mektuplar


ASAF HALET ÇELEBİ (1907-1958)
  • Hiçbir akıma girmeyen kendine has bir şairdir.
  • Gençlik yıllarında divan edebiyatından etkilendi. Gazeller ve rubailer yazdı.
  • 1937′den sonra serbest ölçü kullanmaya ve Batı şiirinin tekniklerine yönelmeye başladı.
  • Şiirlerinde dinlerden, ideolojilerden, toplumsal olaylardan çok Anadolu-İran-Hindistan çizgisi üzerinde uzanan bir yaşamın görünümlerini sesler aracılığıyla dile getirdi.
Eserleri:
Şiir: He, Lâmelif, Om Mani Padme Hum


YEDİ MEŞALECİLER
1928 yılında ortaya çıkan bu topluluk, şiir ve yazılarını “Yedi Meşale” adlı kitapta toplamışlardır. Türkiye’de Cumhuriyet döneminde “sanat sanat içindir” deyip öz şiir anlayışını benimseyen ilk grup Yedi Meşaleciler’dir. Bunlara göre şiir hiçbir fikir ve ideolojinin hizmetinde kullanılamazdı. Gerçek şiir, sanat için yazılan, samimi ve yenilik dolu olan şiirdir.

Yedi Meşalecilerin özellikleri şunlardır:
  • Sanat, sanat için olmalıdır.
  • Edebiyatta taklitten kaçınılmalı, daima yenilik, içtenlik, canlılık aranmalıdır.
  • Batılı ilkelerle sanat yapılmalı, geleneksel temalar yerine yeni temalar bulunmalıdır.
  • Şiirde konu zenginliği sağlamak için hayalden yararlanılmalıdır.
  • Şiirde hece ölçüsünü kullanmışlardır.
  • Çarpıcı imge ve benzetmelerle zenginleştirdikleri şiirleri, ustalıkla yapılmış birer tablo değeri taşır.
  • Fransız sembolistlerin etkisinde kalmışlardır.
  • Edebiyatımızda kısa süreli bir yankı uyandıran Yedi Meşaleciler, hedeflerine gerçekleştiremeden dağılmışlardır.

Topluluğun Sanatçıları:


SABRİ ESAD SİYAVUŞGİL (1907-1968)

İlgi çeken ev içi eşya ve tasvirlerinden sonra özellikle çevirileri ve edebiyatı yakından takip eden denemeleriyle edebiyatla olan bağlantısını sürdürdü. Psikoloji profesörü olarak ilmi çalışmalara kendisini verdi Şiirlerini Odalar ve Sofalar adlı kitapta topladı.

YAŞAR NABİ NAYIR (1908-1981)

Şiirlerini Kahramanlar ve Onar Mısra adlı kitaplarda topladı ve diğer edebiyat türlerinde eserler verdi. 1933 yılında çıkarmaya başladığı Varlık dergisini ömür boyu devam ettirdi. Bu dergi Türk edebiyatının gelişmesinde, yeni kabiliyetlerin yetişmesinde ve tanıtılmasında önemli rol oynadı. Ayrıca Varlık yayınlarıyla da bir edebiyat kütüphanesi kurdu.

MUAMMER LÜTFİ BAHŞİ (1903-1947)

Topluluğun dağılmasından sonra bütünüyle edebiyattan koptu.

VASFİ MAHİR KOCATÜRK (1907-1961)

Şiirlerini Tunç Sesleri, Geçmiş Geceler, Bizim Türküler, Ergenekon adlı kitaplarda topladı. Asıl çalışmasını edebiyat tarihi ve incelemesine ayırdı.

CEVDET KUDRET SOLOK (1907-1992)

Birinci Perde adlı kitabında şiirlerini topladı. Roman ve tiyatro türlerinde de eser veren Cevdet Kudret, okul kitapları ve edebiyat tarihimizle ilgili ciddi eserler yazdı.

ZİYA OSMAN SABA (1910-1957)

Grubun şiire en sadık şahsiyeti oldu. Sebil ve Güvercinler, Geçen Zaman, Nefes Almak adlı kitaplarında şiirlerini toplayan Ziya Osman Saba hikâyeler de yazmıştır. Özellikle ev içi şiirler yazdı ve kendisinden daha kabiliyetli bir başka şaire, Behçet Necatigil’e örnek oldu. Şair yalnızlık duygusunu ve hatıraları şiirlerinde başarıyla dile getirir. Heceyi, duraklarında değişiklik yapmadan kılınır. Serbest şiir örnekleri de vermiştir. Ziya Osman, bütün insanların mutlu olduğu ve herkesin hoşgörü içinde yaşadığı bir dünya özlemiyle yaşar. Bu yönüyle Yunus Emre ve Mevlana geleneğinin modern çağdaki sesidir.

KENAN HULUSİ KORAY (1906-1944)

İçlerindeki tek hikâye yazardır. Yaşadığı sürede beş hikâye kitabı yayınlamış, “Osmanoflar” romanı ve kısa hikâyelerinin birçoğu gazete sayfalarında kaybolup gitmiştir. Gazeteciliğinin de etkisiyle küçük hikâye tarzını benimseyen sanatçı, Cumhuriyet döneminde korku türünde örnekler veren ilk hikâyecidir. Önemli hikâyeleri: Bir Yudum Su, Osmanoflar, Bahar Hikâyeleri, Bir Otelde Yedi Kişi.
 

OBir

MEB
Özel üye
Yedi Meşaleciler

1928 yılında ortaya çıkan bu topluluk, şiir ve yazılarını “Yedi Meşale” adlı kitapta toplamışlardır.

Türkiye’de Cumhuriyet döneminde “sanat sanat içindir” deyip öz şiir anlayışını benimseyen ilk grup Yedi Meşaleciler’dir. Şiirlerini Yedi Meşale adlı bir kitapta toplayan Muammer Lütfi Bahşi, Sabri Esat Siyavuşgil, Yaşar Nabi Nayır, Vasfi Mahir Kocatürk, Cevdet Kudret Solok, Ziya Osman Saba ve Kenan Hulusi Koray adlı gençlerin oluşturduğu bir harekettir. Bunlar eserlerini “Meşale” adlı bir dergide yayınlıyor ve bunlara Ahmet Haşim de yazılar gönderiyordu. Bu grup artık Ayşe, Fatma edebiyatından bıktıklarını ilan ediyor ve ne olduğu çok da açık seçik belirtilmeyen ancak Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati şiir anlayışlarına yakın duran ve bunların devamı olduğunu gösteren şiirler yazıyorlardı.

Bu sanatçılara göre şiir hiçbir fikir ve ideolojinin hizmetinde kullanılamazdı. Gerçek şiir, sanat için yazılan, samimi ve yenilik dolu olan şiirdir.

Yedi Meşale’nin Mukaddimesi: “Bu eser size her türlü müşkülata rağmen yalnız sanat aşkıyla çalışan birkaç gencin bir senelik edebi mahsulünü takdim ediyor.” diye başlar.

Mukaddimede gençler, kendilerinin de zamanla önemsiz kalacaklarını, buna rağmen taklitçi edebiyattan kurtulmak için vazifeye atıldıklarını belirtirler.

Yedi Meşalecilerin Özellikleri:
  1. Dünün mızmız ve soluk hisleri ve Ayşe Fatma terennümleri terk edilecek.
  2. Yalnız duygular ifade edilecek.
  3. Şiirin konu ve temaları genişletilecek.
  4. Yıllardır değiştire değiştire verilen fikir ve konulardan vazgeçilecek.
  5. Şiirde canlılık samimiyet ve yenilik esas olacak.
  6. Gerçek bir sanat eseri meydana getirmek için şiirlerde sanat ve inceliğe dikkat edilecektir.
  7. Bu önsöz, edebi bir tatminsizlik ve mevcut edebiyattan bıkış ile edebiyatın bozulduğu bittiği hakkında, hemen her devirde söylenegelen sözlere bir tepkiden ibarettir. Bu ifadelerin çoğu Abdülhak Hamid ve Recaizade Mahmut Ekrem’in şiirin hiçbir şekilde sınırlandırılmayacağını anlatan yazı ve şiirlerini andırır.
  8. Bu şairler Türk edebiyatından Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati şairlerinin etkisinde kalmışlardır. Bu hareket fazla uzun sürmez. Yedi Meşale’yi çıkaran gençlerin çoğunda şiir faaliyeti bir gençlik hevesi olarak kalır.
Bu topluluğun edebiyat anlayışını şöyle özetleyebiliriz:
  • Sanat, sanat için olmalıdır.
  • Edebiyatta taklitten kaçınılmalı, daima yenilik, içtenlik, canlılık aranmalıdır.
  • Batılı ilkelerle sanat yapılmalı, geleneksel temalar yerine yeni temalar bulunmalıdır.
  • Şiirde konu zenginliği sağlamak için hayalden yararlanılmalıdır.
  • Şiirde hece ölçüsünü kullanmışlardır.
  • Çarpıcı imge ve benzetmelerle zenginleştirdikleri şiirleri, ustalıkla yapılmış birer tablo değeri taşır.
  • Fransız sembolistlerin etkisinde kalmışlardır.
  • Edebiyatımızda kısa süreli bir yankı uyandıran Yedi Meşaleciler, hedeflerine gerçekleştiremeden dağılmışlardır.

Topluluğun Sanatçıları:


SABRİ ESAD SİYAVUŞGİL (1907-1968)

  • İlgi çeken ev içi eşya ve tasvirlerinden sonra özellikle çevirileri ve edebiyatı yakından takip eden denemeleriyle edebiyatla olan bağlantısını sürdürdü.
  • Psikoloji profesörü olarak ilmi çalışmalara kendisini verdi. Şiirlerini Odalar ve Sofalar adlı kitapta topladı.
  • Sanat hayatına şiirler yazarak başladı.
  • Empresyonist bir ressam tutumuyla eşya ve görünüm tasvirlerinde canlı şiirler yazmıştır.
  • Bir süre çeşitli gazetelerde fıkra yazarlığı, tiyatro eleştirmenliği yapmıştır.
  • Önemli çeviriler de yapmıştır.
  • Şiir: Odalar ve Sofalar
  • İnceleme: İstanbul’da Karagöz ve Karagözde İstanbul, Psikoloji ve Terbiye Bahisleri, Karagöz, Folklor ve Milli Hayat, Roman ve Okuyucu

YAŞAR NABİ NAYIR (1908-1981)
  • Şiirlerini Kahramanlar ve Onar Mısra adlı kitaplarda topladı ve diğer edebiyat türlerinde eserler verdi.
  • 1933 yılında çıkarmaya başladığı Varlık dergisini ömür boyu devam ettirdi. Bu dergi Türk edebiyatının gelişmesinde, yeni kabiliyetlerin yetişmesinde ve tanıtılmasında önemli rol oynadı. Ayrıca Varlık yayınlarıyla da bir edebiyat kütüphanesi kurdu.
  • Kendi adıyla ya da Muzaffer Reşit takma adıyla derlediği, hazırladığı antoloji ve tanıtma kitaplarının sayısı altmışı geçer. Bir ara yalnız çağdaş dünya edebiyatını konu edinmiş, aylık Cep dergisini çıkardı.
  • Asıl ününü yayıncılıkla sağlamıştır.
  • Şiir: Onar Mısra, Kahramanlar
  • Öykü: Sevi Çıkmazı
  • Roman: Âdem ile Havva, Bir Kadın Söylüyor
  • Tiyatro: Köyün Namusu, Mete, İnkılâp Çocukları, Beş Devir

MUAMMER LÜTFİ BAHŞİ (1903-1947)
  • İlk şiirlerinde aruz ölçüsünü kullandıktan sonra heceye yönelmiş, sonra serbest nazımda karar kılmıştır.
  • Şiirlerinde genellikle milli konuları işlemiştir.
  • Yedi Meşale Topluluğu’nun en az tanınan şairidir.
  • 1928’de Meşale dergisinin kapanması üzerine topluluk da dağılmış; Yedi Meşaleciler 1933’te Varlık Dergisi’nde tekrar birleştirmişlerdir. Ancak diğer üyelerin dünyalarının uzağında kalan Muammer Lütfi onlar arasında yer almamıştır.
  • Yedi Meşalede çıkan şiirlerinden başka, şiirlerine dönemin tanınmış dergilerinde rastlanmamış ve şiirlerini kitaplaştırmamıştır.
  • Topluluğun dağılmasından sonra bütünüyle edebiyattan koptu.

VASFİ MAHİR KOCATÜRK (1907-1961)
  • Şiirlerini Tunç Sesleri, Geçmiş Geceler, Bizim Türküler, Ergenekon adlı kitaplarda topladı.
  • Asıl çalışmasını edebiyat tarihi ve incelemesine ayırdı.
  • Halk şiiri biçim özelliklerinden yararlanarak hece ölçüsüyle vatan, millet sevgisi, ulusal bilinç, kahramanlık, fedakârlık konularını işledi.
  • Epik şiirleriyle tanınmıştır.
  • Manzum oyunlar da yazmıştır.
  • Bir sanatçı olmaktan çok edebiyatla ilgili kitap ve araştırmalarıyla tanınmıştır.
  • Şiir: Tunç Sesleri, Geçmiş Geceler, Ergenekon, Bizim Türküler, Hayat Şarkıları, Dağların Derdi
  • Oyun: Yaman, On İnkılâp, Sanatkâr
  • Araştırma-İnceleme: Saz Şiiri Antolojisi, Türk Edebiyatı Antolojisi, Türk Nesir Antolojisi, Meşhur Beyitler, Türk Edebiyatı Tarihi…

CEVDET KUDRET SOLOK (1907-1992)
  • Birinci Perde adlı kitabında şiirlerini topladı.
  • Roman ve tiyatro türlerinde de eser veren Cevdet Kudret, okul kitapları ve edebiyat tarihimizle ilgili ciddi eserler yazdı.
  • Edebiyata şiirle başlamış; daha sonra öykü, roman ve tiyatro türünde eser vermiştir.
  • Şiirlerinde bireysel duygular, özlem, yalnızlık, kıskançlık gibi konuları işlemiştir.
  • Romanlarında daha çok kendi yaşamını anlatmıştır.
  • Edebiyatla ilgili önemli inceleme ve araştırmaları vardır. Dil üzerine denemeler de yazmıştır.
  • Şiir: Birinci Perde
  • Öykü: Sokak
  • Tiyatro: Tersine Akan Nehir, Rüya İçinde Rüya, Danyal ve Sara, Kurtlar
  • Roman: Havada Bulut Yok, Karıncayı Tanırsınız, Sınıf Arkadaşları
  • Araştırma: Edebiyat Bilgileri, Türk Edebiyatında Hikâye ve Roman, Orta Oyunu, Karagöz
  • Deneme: Dilleri Var Bizim Dile Benzemez

ZİYA OSMAN SABA (1910-1957)
  • Grubun şiire en sadık şahsiyeti oldu.
  • Sebil ve Güvercinler, Geçen Zaman, Nefes Almak adlı kitaplarında şiirlerini toplayan Ziya Osman Saba hikâyeler de yazmıştır.
  • Özellikle ev içi şiirler yazdı ve kendisinden daha kabiliyetli bir başka şaire, Behçet Necatigil’e örnek oldu.
  • Şair yalnızlık duygusunu ve hatıraları şiirlerinde başarıyla dile getirir.
  • Şiirlerinde anılara düşkünlük, çocukluk özlemi, ev-aile sevgisi, yoksul yaşamalara karşı utanç ve acıma, Allah’a kulluk, kadere boyun eğiş, küçük mutluluklarla yetinme, ölüm yakınlığı, öte dünya özlemi gibi konuları işledi.
  • Heceyi, duraklarında değişiklik yapmadan kılınır.
  • Serbest şiir örnekleri de vermiştir.
  • Ziya Osman, bütün insanların mutlu olduğu ve herkesin hoşgörü içinde yaşadığı bir dünya özlemiyle yaşar. Bu yönüyle Yunus Emre ve Mevla’na geleneğinin modern çağdaki sesidir.
  • Gözlemci ve dışa vurumcu bir tarzı benimsemiştir.
  • Hikâyelerinde de genellikle bir anı karakteri vardır.
  • Şiir: Sebil ve Güvercinler, Nefes Almak, Geçen Zaman
  • Öykü: Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi, Değişen İstanbul

KENAN HULUSİ KORAY (1906-1944)
  • Edebiyat dünyasına adım atması öğrencilik yıllarına denk düşer.
  • “Servet-i Fünun” dergisinde yayınlanan ilk hikâyelerinin ardından, aynı dergiye yazan diğer altı arkadaşı ile birlikte, edebiyatımızda “Yedi Meşaleciler” diye anılan topluluğu oluşturdular.
  • İçlerindeki tek hikâye yazarıdır.
  • Yaşadığı sürede beş hikâye kitabı yayınlamış, “Osmanoflar” romanı ve kısa hikâyelerinin birçoğu gazete sayfalarında kaybolup gitmiştir.
  • Gazeteciliğinin de etkisiyle küçük hikâye tarzını benimseyen sanatçı, Cumhuriyet döneminde korku türünde örnekler veren ilk hikâyecidir.
  • “Hikâyeleriyle önem kazanan sanatçı, küçük hikâye tarzını benimsemiştir.
  • İlkin ahenkli, şiirsel öyküler yazmış; daha sonra gerçekçi öyküye yönelmiştir. Halkı, işçiyi, köylüyü konu edinmiştir. Psikolojik konularda da öykü yazmıştır.
  • Cumhuriyet Döneminde korku türünde örnekler veren ilk hikâyecidir. “Bahar Hikâyeleri” adlı eserindeki bazı öykülerinde “korku” ve “esrar” temasını işlemiştir.
  • Öykü: Bir Yudum Su, Bahar Hikâyeleri, Bir Otelde Yedi Kişi, Son Öpüş (uzun hikâye)
  • Roman: Osmanoflar
 
Top