Osmanlı'da Esnaf ve Loncalar (Ahi Teşkilatı)

wien06

V.I.P
V.I.P
OSMANLI YARDIMLAŞMASINDA ESNAF VE LONCALAR

Türk toplumlarının hayatında gerek İslâmiyet'i kabul öncesinde, gerekse sonrasında sosyal yardım ve güvenlik önemli bir yer tutar. Nitekim konunun uzmanları Türklerdeki sosyal güvenlik uygulamalarını, Orta Asya Dönemi, Anadolu Selçuklular Dönemi, Osmanlılar Dönemi ve Cumhuriyet Dönemi olarak ele alırlar. Türk tarihinin ilk evreleri olan Orta Asya Döneminde görülen sosyal yardım anlayışı, diğer dönemlerde gelişerek ve zenginleşerek devrin ve toplumların şartlarına göre uygulamaya konur.Türklerin toplumsal hayatında önemli yeri olan bir diğer sosyal yardım anlayışı da Vakıf kurumunda kendini göstermektedir. Sosyal yardım konusunda Selçuklu ve Osmanlı dönemine damgasını vuracak olan Vakıflara, Uygur Türkleri büyük önem vermiştir. Türkler, İslâmiyet'ten çok önce iyilik, dayanışma ve yardım kurumu olan vakıf teşkilatına sahiptiler.

Türkler, Müslüman olmadan önce gösterdikleri toplumsal yardımlaşma ve dayanışmayı, İslâmiyet'i kabulden sonra da fazlasıyla göstermişlerdir. Çünkü İslâm, sosyal adaletin tahakkuku için bir çok prensipler koymuş, zengine karşı fakiri korumuş, iktisadi ve sosyal hayat için çok adilane bir siyasetin sahibi olmuştur. İslâm dini, “insanların en hayırlısı, insanlara en çok faydalı olanlardır “ diyerek, sosyal yardımlaşmaya ibadet ruhu kazandırmıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde, emeği ile hayatını kazanan kişilere ve bazı zümrelere yöneltilen sosyal güvenlik önlemlerini, meslek kuruluşlarının sağladığı yardımlar ve sosyal yardımlar olarak başlıca iki grup altında toplayabiliriz.

1.Meslek Kuruluşlarının ( Loncaların ) Sağladığı Yardımlar:
Osmanlı toplumunda esnaflar LONCA adı verilen teşkilatlara sahiptiler. Her esnaf muhakkak bir loncaya kayıtlı olur, loncasının koruması ve denetimi altında bulunurdu. Bugünkü tabipler odası, mimarlar odası, şoförler odası gibi... Dükkan açma hakkına GEDİK denilirdi. Gedik' e sahip olmak için çıraklık, kalfalık yapıp, ustalık belgesini almak gerekirdi.

Loncaların başlıca görevleri şunlardı:
1- Üye sayısını, üretilen malların kalitesini,fiyatını belirlemek
2- Esnaf arasındaki haksız rekabeti önlemek,
3- Esnaf ile devlet arasındaki ilişkileri düzenlemek,
4- Üyelerine kredi vermek.

Her loncada yaşlılardan meydana gelen 6 kişilik bir "ustalar kurulu" vardı. Bunların en yaşlısı başkan olur ve Şeyh adını alırdı.

Şeyh: Çıraklık ve ustalık törenlerini yönetir ve cezaların uygulanmasını sağlardı.

Kethüda: Loncayı dışarıda temsil eder, hükümetle ilişkileri düzenlerdi.

Nakib: Şeyhi temsil eder,esnafla şeyh arasında aracılık yapardı.

Yiğitbaşı: Disiplin işleri ve esnafa hammadde dağıtımını yapardı.

Ehl-i Hibre: İki kişiydiler. Mesleğin sırlarını bilen, malların kalitesi bildiren, fiyatbelirleyen uzman ( Bilirkişi ).

Bu 6 kişiden oluşan Lonca kurulunun dışında Lonca teşkilatıyla ilgili devlet görevlileri de vardı. Bunlar:

Kadı: Lonca birliklerinin en üst makamıydı. Esnaf arasındaki anlaşmazlıkları çözümler ve yukarıda belirtilen altı kişilik kurulun seçilmesini onaylar veya görevden alırdı.

Muhtesib: Çarşı ve pazar denetlemesi yapardı. Satılan mal ve fiyatları kontrol ederlerdi ( zabıta ).

Esnafı üreticiler ve hizmet erbabı olarak ikiye ayırabiliriz.
a)Üreticiler: Hammaddeyi işleyerek, işlenmiş madde haline getiren esnaflardır. Örneğin : Bakırcı, kılıççı, fırıncı, demirci gibi...

b)Hizmet Erbabı: Toplum için gerekli bir hizmeti yapan esnaftır. Örneğin: Berberler, hamallar gibi...

Osmanlılar döneminde en önemli ve etkili lonca olarak Ahilik teşkilâtını görmekteyiz. Ahilik, Selçuklular döneminde ortaya çıkan, zaman içinde Anadolu’ya yayılan, Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslâmlaşmasında, Osmanlı İmparatorluğunun kuruluş ve gelişmesinde önemli katkılar sağlayan, dinî-ahlâkî, askerî, siyasî, ekonomik, sosyal, kültürel ve eğitim amaçlı fonksiyonlar icra eden önemli bir kuruluştur.Ahiler, icra ettikleri fonksiyonlara göre bir yayılış tarzı göstererek, şehirlerden kasabalara, köylere hatta dağ başlarına kadar uzanmışlardır. Ahiler, hizmet edebilecekleri her yere zaviyeler kurup, teşkilâtlarını en ücra köşelere kadar yaymışlardır.

Ahilik, Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşu tamamlandıktan ve devlet müesseseleri oluşturulduktan sonra, bilhassa II. Murat ve Fatih dönemlerinden itibaren bazı fonksiyonlarını kısmen veya tamamen kaybederek bir esnaf teşkilâtına dönüşmüş, geleneklerini ve eğitimini bu kesimde devam ettirmiştir. Böylece Ahilik, küçük esnaf, usta, kalfa ve çırakları içine alan, onların dayanışmaları kadar, mesleklerini dürüstçe ve özenle yapmalarını, ayrıca eğitilmelerini amaçlayan bir lonca teşkilâtı olarak yararlı hizmetler vermiştir.

Ahilik teşkilâtı tarih sahnesine çıkışının ilk yıllarının Selçuklular ve Anadolu Beylikleri döneminde ordu fetihle meşgul olurken, içerde emniyeti ve asayişi sağlamak gibi askerî nitelikte bir fonksiyon icra etmiştir. Bu fonksiyonun gereği Ahi birlikleri mensuplarına silâh kullanma, haberleşme, destek ve ikmal hizmetleri, açlığa ve susuzluğa dayanma, sır saklama gibi konularda askerî eğitim vermişlerdir. Fakat Ahilik teşkilâtı Osmanlı İmparatorluğu kuruluşunu tamamladıktan sonra bu görevini ve onun gerektirdiği askerî eğitimi terk etmiştir.Ahiliğin tarikat görünümünde bir teşkilât olması, birtakım ilkelerinin ve kendilerine has bir hayat tarzlarının olması bu kuruluşta ahlâkî eğitimi, meslekî bir kuruluş oluşu da meslekî eğitimi ön plâna çıkarmıştır.

Ahiliğin bir meslek kuruluşu olması bu birliklerde doğruluk ve sadakate dayanan meslekî ahlâkı da önemli kılıyordu. Müşteriyi aldatmamak, malı överek yalan söylememek, hileli ölçüp tartmamak, karaborsacılık yapmamak, müşteriyi kızıştırmamak, alışverişte iyi muamelede bulunmak, işinde dikkatli olmak ve işini savsaklamamak gibi ahlâki ilkelere önem veriliyordu.Ahilik teşkilâtının en önemli fonksiyonlarından biri de başta mensupları olmak üzere insanlar arasında yardımlaşma ve sosyal dayanışmayı sağlamak olmuştur. Bunun için her esnaf zümresi, yönetim giderleri ile aralarında yardımlaşma ve dayanışmayı sağlamak üzere bir sandık oluşturmuştur.

Esnaf Sandığı
Çok eskiden beri Anadolu’da ve Osmanlı İmparatorluğunun Türklerle meskun yerlerinde her esnafın bir yardım sandığı vardır. Buna, “Esnaf Vakfı” , “Esnaf Sandığı” ve daha önceleri “Esnaf Kesesi” derlerdi. Sandık, mütevelli veya sandık vakfı yöneticisinin yönetiminde faaliyetini sürdürürdü. Sandığın başlıca gelir kaynaklarını, esnafın teberruları, çıraklıktan kalfalığa ve kalfalıktan ustalığa yükselirken ustanın çırağı ve kalfası için verdiği teberru, haftalık veya aylık olarak esnaftan gücüne göre toplanan paralar, nemadan ve toplanan paranın işletilmesinden elde edilen gelirler oluştururdu. Sandık gelirlerinin harcandığı başlıca yerler ise şunlardı: ticaret veya işlerini genişletmek isteyen esnafa verilen borçlar, Ramazan aylarında ahali için yapılan masraflar, hali vakti yerinde olmayan esnafa yapılan karşılıksız yardımlar, vefat eden esnaf için yapılan cenaze giderleri,
felakete uğrayan esnafa yapılan yardımlar, esnaftan fakir olanların hastalık masrafları, evlenecek olan fakir ve kimsesiz gençlere yapılan yardımlar, müteferrik masraflar, onarım giderleri, alimlere ve diğer din adamlarına yapılan yardımlar, vergiler, yaz aylarında kullanılan sebil sular ve kar bedelleri.

Esnaf teşkilâtının Üyeleri
Esnaf birliklerine kayıtlı üyelerini, hariciler ve dahililer olmak üzere iki grupta toplamak mümkündür .
Hariciler, herhangi bir sebepten dolayı, çalışma hayatının dışında kalanlardır. Bunlar emekliler, maluller ve sakatlardır.
Esnaf birliklerine kayıtlı üyelerin ikinci grubunu oluşturan dahililer ise, fiili olarak çalışma hayatının içerisinde bulunanlardır. Bunlar ise, yamak, çırak, kalfa ve ustalardır.

Ahilik Kuruluşunun Zayıflaması ve Ortadan Kalkması:
Tarihi, sosyal ve ekonomik zorunlulukların ortaya çıkardığı, bir çok amaca hizmet eden, bir Türk esnaf birliği kuruluşu olan Ahilik ve onlar tarafından kurulan esnaf ve sanatkar birliklerinin koydukları ana kurallar, daha sonraları bu alanda hazırlanan kanunnamelerin, tüzüklerin temelini teşkil etmiştir. İlk zamanlarda dericilik ve bağlık işçiliği ile uğraşırken, bu sanat kolları sonraları 32’ye ulaşmış, ahilik teşkilâtının kurduğu sağlam meslekî ve ahlâkî düzen, birbirlerine bağlılık ve yardım, onları diğer esnaf ve sanatkarlar üzerinde etki ve üstünlük kurmaları sonucunu doğurmuş ve giderek, Osmanlı ülkesindeki bütün sanatkarları, ahi babalarından ya da onların yetki verdiği kişilerden aldıkları yeterlik ve izin belgeleri ile iş görür, sanat icra eder bir duruma getirmiştir.

Bu durumun, yani ahiler birliği mensuplarına tezgah başında sanat, zaviyelerde edep öğretmenin Müslümanlara özgü olarak sürüp gelmesi 16. yüz yıla dek uzamış, fakat Osmanlı Devletinin gayri Müslimler üzerindeki egemenlik alanı büyüyüp genişledikçe, sanat ve sanatkarlar çoğalıp dalları arttıkça, bu Müslüman ve gayri Müslim ayırımı daha fazla sürdürülememiş, gayri Müslim tebaanın artmasıyla oranlı olarak muhtelif dindeki kişiler arasında ortak çalışma zorunluluğu doğmuştur. Bu, din ayırımı gözetilmeden vücut bulan, eski mahiyetinden büyük farkı olmayan yeni yapıya “gedik” denmiştir.

İmparatorluğun son yıllarında ise, kapitülasyonların ezici baskısı ve yabancı kökenli malların iç pazarlara girmesiyle rekabete dayanamayan yerli imalat giderek çözülmüş ve loncalar 19. yüz yıldan itibaren etkinliklerini yitirmiş, giderek ortadan kalkmışlardır.
 

Top