• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

Osmanlı'da Başlık türleri

Suskun

V.I.P
V.I.P
Osmanlı'da Başlık

Türk tarihinde en eski başlık örnekleri Orta Asya döneminden kalmadır. Topkapı Sarayı'nda bulunan ve çok değerli resimler içeren Fatih Albümünde ve Orta Asya'nın çeşitli yerlerindeki Uygur duvar resimlerinde bu döneme ilişkin birçok erkek ve kadın başlıkları saptanmıştır. Bu dönemde Türk başlıkları genellikle posttan yapılıyor ya da sarıklı keçe-külahlardan oluşuyordu. 11. yüzyıldan kalma, Kâşgarlı Mahmud'un Divanü Lügati't-Türk adlı sözlüğü başlık olarak "börk" sözcüğüne ve bunun "sukarlaç", "kızıklıg", "kuturma" ve "kıymaç" adlarıyla anılan dört ayrı çeşidine yer vermiştir. Börklerin üstünde yer alan süslemeler ve sarıklar, giyenin mesleğini ve toplumsal konumunu yansıtırdı. Börk daha sonra İran ve Anadolu'ya göç eden ve buralarda yerleşik ya da göçebe yaşamı süren Türkmenler'de, Selçuklu ve Osmanlı ordularında da kullanılmıştır. Günümüzde de Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun kimi yörelerinde, börk denilen bir tür başlık kullanılmaktadır. Osmanlılar'da börk Yeniçeri Ocağı'nın resmi başlığı olarak 1826'ya kadar kullanılmıştır.

Yeniçeri börkü "üsküf" diye de anılmış ve bu başlık yalnızca törenlerde giyilmiştir. Yeniçeri Ocağı'na bağlı askerlerin rütbe ve sınıflarına göre farklılık gösteren börkleri vardı. Günlük yaşamlarında yeniçeriler keçe-külah giyerler, üzerine de sarık sararlardı.

Osmanlılar'da asker sınıfı dışında sivil halkın, devlet ve din adamlarının, padişahların kendilerine özgü başlıkları vardı. Bu dönemin en yaygın başlığı kavuk ve külahtı. Kavuk, yüzü çuha, içi astarlı, astar ile yüz arası pamukla doldurulmuş ve üzerinden çeşitli biçimlerde dikilmiş bir başlıktı. Kullanan kişinin toplumsal durumuna ve görevine göre "kallavi", "mücevveze", "horasani", selimi", "yusufi", "örf", "kâtibi", "molla kavu¬ğu" ve "tac" gibi kavuk çeşitleri vardı. Kavuk hiçbir zaman sanksız giyilmez, üzerine mutlaka kırmızı, siyah, beyaz ve yeşil renklerde sarık sarılırdı. Padişah, sadrazam, vezir ve beyler değerli taşlarla süslenmiş kavuklar giyerlerdi. Osmanlılar'da kavuk II. Mahmud'un 1832'de fesi resmi başlık olarak kabul etmesine kadar kullanılmıştır. Din adamları ise sarık sarmayı sürdürmüşlerdir.

Osmanlılar'da 19. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar fes yaygın bir biçimde, resmi başlık olarak kullanılmıştır. Türkler'in 16. yüzyılda Cezayirli denizciler aracılığıyla tanıdığı fes bir süre Türk denizcileri ve İstanbullu kadınlar tarafından da giyilmiştir. 1827'de Koca Hüsrev Paşa kumandasında İstanbul'a gelen Osmanlı donanmasındaki gemicilerin başlarındaki fes, padişah ve ileri gelen devlet adamlarınca çok beğenilmiş ve bir süre sonra da askerlere zorunlu başlık olarak giydirilmiştir.

Tanzimat'tan sonra devlet memurları ve İstanbul halkınca da giyilmeye başlanan fes Cumhuriyet'in ilanının ardından 25 Kasım 1925'te çıkarılan ve Şapka Kanunu olarak bilinen yasayla kaldırıldı ve Türkiye'de genel başlık olarak şapka kullanılmaya başlandı.
ujbjj.jpg
e65uI.jpg

Türkler'de kadın başlıkları da her dönemde değişiklik göstermiş, döneme, modaya ve toplumsal duruma göre birçok başlık çeşidi kullanılmıştır. Kadınlar fes giydikleri dönemde fesi yemeni, yazma, tülbent, krep gibi örtülerle süslemişlerdir. Öteki kadın başlıkları arasında tepelik, tas, tac gibi fazla yaygın olmayan ya da özel günlerde giyilenler de vardır. Tanzimat'tan sonra yaygınlık kazanan hotoz da, saç ya da yardımcı kumaşlar ve takılar kullanılarak giyilen bir kadın başlığıydı.

Temel Britannica
 

Suskun

V.I.P
V.I.P
Osmanlida Basliklar
CG7AD.jpg

Osmanlılar için "kefeni başında gezer" sözüne yol açmış başlık
Başlık (serpuş) kafayı sıcak, soğuk, yağış ve benzeri harici tesirlerden korumak için, tamamen sağlık sebebiyle icat edilmiş bir giyim aracıdır. Ama bunun yanı sıra başlık, aynı zamanda tarihin ta ilk çağlarından beri ferdin toplum içindeki statüsünü, dini inanç ve yaşayış tarzını da belirleyici bir sembol olmuştur.

Osmanlı dönemi Türk başlıkları deyince aklımıza hemen “sarık” ve “kavuk” gelir. Tabii ki “fes” ve “külah” da var. Ancak bizim konumuzun ağırlığı “sarık” ve “kavuk” hakkında olacak.

Sarık, bir külah (kalensüve), börk veya takye (takke, fes) etrafına sarılan ince kumaştan veya tülbentten oluşmuş bir başlık türüdür. Sadece bu kumaşın adına da sarık denir ve yapılan sarma işlemi de “sarık sarma” olarak tanımlanır. Kavuk ise, içi pamuk doldurularak çeşitli şekiller verilmiş, çuha ve bezden dikilen, şişkince başlık demektir. Bazen üzerine sarık sarılarak kullanıldığı da olurdu.

Diğer bütün başlıklarda olduğu gibi, bir İslâm başlığı olan sarık veya kavuğun da zamanla değişen ve çeşitlilik gösteren bir modası olmuştur. Mesela 11. asır ortalarında Orta Asya’dan Orta Doğu’ya göç eden Oğuz Türkleri, beraberlerinde kendilerine has bir başlık olan “börk”ü de getirdiler. Bir İslâm toplumu olan Acemler ve Araplar ve onların kullandıkları başlıklar da (mesela sarıklar da) bu yüksek seviyeli kültürden çok etkilendi. Öyle ki 11 ve 12. asırlarda bu bölgede hüküm süren İslâm âleminde tam bir Türk modası hâkimdi. Bu moda haçlı seferleri ile birlikte Hıristiyan Avrupa’ya da sirayet etti.

Türkler Orta Asya’dan getirdikleri İslâm öncesi başlıklarını, bir zaman sonra İslâm kültürüyle bağdaştırarak bu hususta da bir Türk-İslâm sentezini sağladılar. “Taşkent türü kalensüve”, “Börk-i Horasanî” gibi isimlerle anılan daha nice başlık çeşidi, işte bu sentezin hatıralarından hemen aklımıza gelenlerdir.

Başlıklar, Sosyal Farklılıkların da Belirleyici Özelliğiydi


Serpuş’un, yani başlığın, sosyal farklılıkları belirleyici özelliği bir “cihan devleti” kültürünü temsil eden Osmanlı medeniyetinde ise çok daha ince ayrıntılara kadar inmiştir. Öyle ki şahsın başındaki sarık veya kavuk onun esnaf, devlet memuru ve benzeri bir görevi belirttiği gibi, daha ayrıntılı bilgiler de vermekteydi. Mesela bir devlet görevini temsil eden “katib-i sarık”ın değişik şekilleri, aynı zamanda bu göreve ait çeşitli unvan ve görev derecelerini de ifade etmekteydi. Değişik meslekler için de ayrı ayrı sarıklar kullanılmaktaydı. Hatta her tarikat mensubunun dahi kendisine has bir başlığı (sarığı) vardı. Bunlar da yüzyıllar içerisinde ve bölgeden bölgeye bile değişikliğe uğramış olan bir kültürel zenginliğe sahipti. Meselâ Mevlevîler yukarı doğru ince uzun, Bektaşiler ise “12 dilimli”, daha kısa başlıklar kullanırlardı.

1- Perişan destarlı kavuk
2- Simidi (=torlagî destarlı kavuk) (=haseki)
3- Kallâvi (=vezir kavuğu)
4- Selimî
5- Mücevveze
6- Örf
7- Horasanî
8- Kâtibî (=kalafat)
9- Kâtibî
10- Arakıye düz sarık
11- On iki terkli Bektaşi tacı
12- Hüseynî destarlı ve terkli Bektaşi tacı
13- Kafes destarlı kubbeli kalafat taç
14- Lâmelif destarlı arakıye kavuk
15- Destarlı sikke (=Mevlevî şeyhi)
16- Melevî sikkesi
17- Seyfî tac
18- Hüseynî destarlı Kadirî tacı
19- Dal arakıye (=derviş)
20- Kalensuva
21- Barata
22- Düz destarlı kavuk
23- Nizam-ı cedit
24- Mahmudiye fes (=işlemeli)
 
Top