Osmalıda Havacılık

wien06

V.I.P
V.I.P
İlk Uçuş Teşebbüsleri
Türklerin havacılık tarihindeki yeri oldukça eski¤lere dayanmaktadır. Türklere ait bilinen ilk uçuş teşebbüsü M. S. 1002 yılında Orta Asya'daki Nişabur şehrinde İmam Cevherî tarafından gerçekleştirilmiştir. Aynı zamanda büyük bir dil bilgini olan; fizik, matematik, ve tabiî ilimler üzerinde de çalışan İmam Cevherî, kuşların hareketlerini ince¤leyip bunları simüle ederek ilk sunî kanat yardımı ile uçmayı denemiş, Nişabur Ulu Camii'nin tepesinden atlayarak biraz süzülmüş, ancak yere çakılarak vefat etmiştir.

Bir diğer başarısız uçma teşebbüsü de 1159 yılında İstanbul'da Sultan 2. Kılıçarslan'ın Bizans İmparatoru Manuel Komnios'u ziyareti esnasında cereyan etmiştir. Bizans'ta yaşayan Türklerden Siraceddin adlı kişi, sazlarla takviye ederek kanatlı bir paraşüt şekline getirdiği geniş etekli elbisesiyle, Atmeydam'nda bulunan bir kuleden atlamış, ancak kanatlar vücut ağırlığını taşıyamadığmdan düşerek ölmüşter. Türklerde ilk başarılı uçuş, Osmanlı Padişahı IV. Murat döneminde (tahminen 1622) İstanbul'da Hazerfan Ahmet Çelebi tarafından gerçekleştirilmiştir. Evliye Çelebi Seyahatnamesi'nde anlatıldığına göre, Hazerfan

sinden uçarak lodosun da yardımı ile Boğaz'ı geçmiş, 6 km. kadar mesafe katederek Üsküdar'¤da, Doğancılar meydanına inmiştir. Bu hadiseden, İngiliz Papazı John Wilkins'in 1638'de yazdığı "Yeni Bir Dünyanın Keşfi" adlı kitapta da bahse¤dilmektedir. Osmanlı dönemindeki bir diğer başarılı uçuş ise, Lagarı Hasan Çelebi tarafından gerçekleştirilmiştir. Takriben Hazerfan Ahmet Çelebi ile aynı dönemde, (muhtemelen 1633) Hasan Çelebi de kendi imâl ettiği bir roket fişeğine binerek Sarayburnu'ndan uçuşa geçmiş, roketin yakıtını teşkil eden barut macunu biterken kollarındaki kanat benzeri yüzeyleri açarak Sinanpaşa Kasrı önünde denize iniş yapmıştır.

Lagarî Hasan Çelebi'nin 50 okka baruttan müteşekkil 7 fişekli roketi takriben 64 kg. ağırlığında olup, merhum Yavuz Kansu'nun hesabına göre, barutun 15-20 saniyede yanacağı varsayımı ile Çelebi'nin 115-125 km/saat hıza eriştiği ve 250-370 m arası bir yüksekliğe çıktığı anlaşılmaktadır/*) İnsanlı roket uçuşunda Lagarî Hasan Çelebi'nin denemesi dünyada ilk olmakla birlikte, Türklerde roketle ilgili çalışmalar daha da eskilere dayanmaktadır. Ortaçağ Fransız tarihçilerinden Jean de Joinville'in 1268'de yazdığı "Histoire Du Roy Saint Louis" adlı eserinde, 7. ve 8. Haçlı seferlerinde Fransa Kralı Saint Louis'in 1248'de Mısır'a çıktığı sırada Türklerin Haçlılar üzerine "Yanan Yumurtalar" şeklinde tarif edilen roketler yağdır¤dığından bahsedilmektedir.

Bu roketler Topkapı Sarayı kütüphanesinde bulunan "Kitab-al Vazıh Fi'Rammî Va'n-Nuşşab" adlı kitapta, resimlerle ve yakıt formülleri ile birlikte anlatılmaktadır. Yine Topkapı Sarayı'nda mevcut bir silâh ve askerlik kitabının Alâaddin Tayboğa adlı Türk kumandanı tarafından 1356 yılında yazılan "Kitabül-Hıyal Fi'l Hurub ve Fath-almada in Hiyalad Durub" adlı ikinci bölümü tamamen roket, bomba, yanıcı ve yakıcı silahlara ayrılmıştır. Kitapta, bugünkü napalm bombalarının atası denilebilecek küre şeklinde bir yangın bombası, içi¤ne at nalı parçaları konularak şarapnel etkisi yapan bomba tarifleri, göz yakan bombalar, gemilere kar¤şı kullanılan torpil benzeri mermiler ile bunların ya¤kıtları resimli olarak tarif edilmektedir.

Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u fethi sırasın¤da Osmanlı Ordusunca bazı ilkel füzeler kullanıldığı da muhtelif yazarlar tarafından belirtilmektedir. Fransız tarihçisi Benoist Mechin; "11. Mehmed'in şimdiye kadar dünyanın görmediği silâhları vardı. Bilhassa uçan füzeleri ve müt¤hiş bir topçusu. Bu uçan füzeler, zamanımızın Vel'lerinin atası idi. Çukur imlayı bile biliyorlardı. 20. yüzyıl mühendisleri bunu sonradan ele alacak¤lardı ." denilmektedir. XIX. yüzyıl başlarında, Trabzon'un Of kazasında Veli Direko adlı bir medrese öğrencisi, aerodi¤namik prensiplerini inceleyerek kartalların kanat yapılarını taklit ederek planöre benzer bir alet yapmıştır. Daha sonra bunu sırtına geçirerek 200 m. kadar uçmuştur. Bilâhere bölgedeki hükümet temsilcisi tarafından bu çalışmalarının durdurulduğu bilinmektedir.

1861 yılında, İstanbul'da Bebekli Atıf Bey kanat, kuyruk ve pervanesi olan ayakla çevrilen pedallar yardımı ile pervaneye hareket verilen basit bir uçak icat etmiş, bununla yatay olarak kısa bir uçuş yapabilmiş, sonra düşüp yaralanmıştır. 1900'lü yıllarda Avrupa ülkelerindeki uçak imâlatı yapan muhtelif atölyeler örnek alınarak, Türkiye'de de o devirdeki basit uçakların imâli düşünülmüş; ilk teşebbüs 1914'te Hayri Bey ile Rıza adlı bir otomobil teknisyeni tarafından yapılmıştır. Bu iki zât, Tophane Askeri Fabrikası'na müracaat edmişler, fabrikada çalışmalara başlanmış, ancak imâl ettikleri uçak uçurulamamıştır.

Osmanlı Ordusunda Havacılık Teşkilatının Kuruluşu

Türkiye'de havacılık faaliyetleri konusunda devlet eliyle yapılan ilk teşebbüsün, Sultan 11. Abdülhamit zamanında başlatıldığı bilinmektedir. "Jane's Ali the World's Aircraff'in 1909 yıllığı¤nın 250. sayfasında "Türkiye'deki bütün uçan makinaların Alman Wright Uçan Makina Şirketi tarafından temin edileceğine dair bir anlaşmanın mevcut olduğu, ancak Türkiye'de henüz havacı bulunmadığı, eski Padişahın (Sultan II. Abdülhamit) Fransa'ya kabilisevk balon ısmarlamış olduğu ve bir çift zeplin için müzakerelerin ilerlemiş bulunduğu" ifade edilmektedir/3)

Memleketimizde havacılık konusundaki ilk ciddî ve kapsamlı faaliyet askerî alanda olmuştur. 1903'te Wright kardeşlerin ilk uçuşunu müteakip, bütün Avrupa'da yarış halinde başlayan havacılık ve uçak yapımı faaliyetleri, askerî alana yansımış ve bu maksatla muhtelif Avrupa ordularının uçak edinmeye başlamaları üzerine Osmanlı ordusunda da bu işin önemi görülerek faaliyete geçilmiştir. 11 Haziran 1911'de, Genelkurmay Başkanlığının yayınladığı bir tamim üzerine havacılık konusunda yetiştirilmek üzere müracaat eden subaylar arasında Yzb. Fesa ve Tğm. Kenan beyler seçilerek, eğitim için Fransa'ya gönderimiştir. Bu arada Genelkurmay Başkanlığı, henüz başlayan havacılık faaliyetlerini yürütmek için Kurmay Yarbay Süreyya Bey'i görevlendirmiştir/4)

Anyı yıl İtalyanların Trablusgarp'a çıkması için Osmanlı İtalyan savaşı başlamış, bu savaşta 22 Ekim 1911'de İtalyanlar dünyada ilk defa askerî amaçla uçak kullanmışlardır. Avrupadaki gelişmeler ve İtalyanların Trablusgarp'ta kullandıkları uçak yardımıyla keşif ve gözetleme konusunda sağladıkları üstünlürler, bu işin önemini daha fazla ortaya çıkarmıştır. 1912 yılı Mart ayında İstanbul'da bir tayyare mektebinin kurulması çalışmalarına başlanmış, Fransa REP uçak fabrikası yetkilileriyle müzakereler yapılmıştır. Bu amaçla, Ayastefanos (Yeşilkoy)'ün ilerisinde, Kalitorya Köyü ile Safaköy'e kadar olan düz arazi seçilmiş, uçak hangarı yerine büyük çadırlar inşa edilmiştir/5) 15 Mart 1912'de Deperdussin marka, birisi çift,

birisi tek kişilk iki adet Fransız yapısı uçak İstanbul'a getirilerek, eğitimlerini tamamlamış bulunan Fesa ve Kenan beylere teslim edilmiştir. Bunların peşinden, Nisan ve Mayıs 1912'de Fransız REP fabrikasından sipariş edilen iki uçak gelmiş, Haziran'da ise İngiliz Bristol fabrikasından iki uçak da¤ha satın alınmıştır. 1912 yılı içinde Almanların iki adet Harlem uçağı alınmış, daha sonra 5 adet REP ve iki adet Bristol uçağı daha alınarak küçük bir uçak filosu oluşturulmuştur. 1912 yılı sonunda, Osmanlı ordusundaki uçak mevcudu, Mısır Prensi Celaleddin'in hediyesi olan Deperdussin uçağı ve eski Serasker Rıza Paşa'nın hediyesi Bleriot uçağı ile birlikte onyedi'yi bulmuştur. Bu uçaklar, bugünkü teknolojiye göre fazlasıyla derme çatma ve basit uçaklardır. O dönemde ya¤pılan uçakların konstrüksiyonu hakkında fikir edinmek için, Yarbay Süreyya Bey'in 28.7.1912 tarihli raporundan bazı kısımlara bakmakta yarar vardır :

"Uçaklar askı ve gergi tel ve kabloları haricinde ahşap veya demir malzemeden yapılmaktadır. An¤cak kanatlar hemen hepsinde ahşaptır .Bazı cinslerde ise ahşap ve demir malzeme veya demirkamış yapıda kanatlara rastlanmaktadır. Muhtelif tipte (ahşap, demir, hafif, ağır) uçakların lehinde ve aleyhinde görüşler mevcuttur. Her iki görüşün haklı noktaları vardır. Gövdeleri demir borudan mamul uçaklar nisbeten ağır olmakla beraber, halen kullanılan güçlü motorlar için bu pek önemli değildir. Özellikle, alçak irtifalardan düşen metal gövdeli uçaklardan pilotların kurtuluş şansı mevcuttur. Halbuki ahşap gövdeli uçaklardaki kazalar ekseriya pilotların ölümüne sebep olmaktadır. Motorlarda genellikle her ülke millî duygularla, kendi malını tercih etmekle birlikte bazen gerçekçi bir yaklaşımla başka ülke malı motor kullananlar da vardır.

Avusturyalılar Daimler, Almanlar Argus ve Mercedes, Fransızlar ise Gnome motorunu tercih etmektedirler. Bununla beraber, Gnome'un uçaklar için güzel bir motor olduğu, çoğunluğun kanaatidir. Bu motorların çok hassas cihazlar olması sebebiyle muhafazası ve muayenelerine önem vermek gerekmektedir. Muhtelif imalatçıların yaptığı uçakların birbirinden pek az farkı vardır. Bu bakımdan, bunların arasında hemen bir seçim yapmak güçtür. Uçak imâlatındaki çok hızlı ilerlemeler sebebiyle, mevcut bir uçak küçük biriki tadilatla diğer uçaklara üstünlük kazanmakta ve bu gelişmelerin sonu gelmemektedir." Gerçekten de, REP, Deperdussin, Harlan, Bleriot, Bristol gibi Fransız, Alman ve İngiliz orijinli uçakların hepsi de yapı ve performansları itibariyle birbirine çok yakındırlar.

Meselâ bunların ka¤nat açıklıkları 13 m. civarında, uzunlukları 12 m. civarında, uçuş hızları 100-130 km/h arasında, servis tavanları ise 1900-2000 m arasında idi. Kulla¤nılan motorlar 70 HP ve pervane devir adetleri 1200 devir civarında idi. Siparişi verilen ve teslim alman uçakların kullanımı ve teknik hizmetleri çin gerekli pilot ve tek¤nisyen ihtiyacını karşılamak üzere 1912 Mayıs ayında sekiz subay Fransa'da REP fabrikasına, Haziran ayında ise yedi subay İngiltere'de Bristol tayyare okuluna eğitim için gönderilmişlerdir. Balkan savaşı çıkınca, bu subayların çoğu eğitimleri¤ni tamamlayamadan geri dönmek zorunda kalmıştır.

Balkan Savaşında Havacılık Faaliyetleri

1912 yılında başlayan Balkan Savaşı'nda hem Osmanlı ordusunda, hem de düşman ordularında uçak kullanılmıştır. Ancak bu savaşta Osmanlı uçaklarından çok fazla istifâde edilememiştir. Buna karşılık Bulgarların elinde bulunun, Rus pilotların kullandıkları Rus uçakları ile, Yunanlılar ve Sırplarda bulunan, Fransız pilotların kullandıkları Fransız yapısı uçaklar bu ülkeler için nisbeten da¤ha fazla yararlı olmuşlardır. Bu savaşta yabancı pilotlar Sırp, Bulgar ve Yunan ordularında Haçlı zihniyetiyle, gayretle çalışmışlar, halbuki Osmanlı ordusundaki yabancı pilotlardan ciddî bir hizmet sağlanamamıştır.

Balkan Savaşı'mn ilk safhasında pek başarılı bir şekilde kullanılmayan uçaklardan kalanlar, savaşın ikinci safhasında mevcut Türk pilotlara paylaştırılarak küçük bir uçak birliği meydana getirilmiştir. Eğitimlerini tamamlayamadan yurda dönen pilotların da uçuş tecrübeleri arttığından, bu pilotlardan daha fazla istifâde edilebilmiştir. Yzb.Salim'e (ilkuçan) Bristol, Yzb.Feza'ya (Evrensel) "Vatan" adlı Bleriot, Üsteğmen Fethi'ye "Osmanlı" adlı Deperdussin, Tğm. Nuri'ye REP, Teğmen Fazıl'a da Bristol uçakları teslim edilmiş, 1913 yılı boyunca bu uçaklar çok değerli keşif vb. hizmetlerde kullanılmıştır.

Bu arada, Balkan Savaşı sırasında Edirne kalesinde bir keşif balonumuz bulunduğu, ancak bu balonun hatalı muhafaza ve çok bekleme sebebiyle evsafını kaybedip uçurulamadığı bilinmektedir. Balkan savaşından hemen sonra Donanma Cemiyeti Ordumuza uçak ve gemi alınması için bir bağış kampanyası başlatarak fon oluşturma gayreti içerisine girmiş; bu kampanyalara katılan Osmanlı Kadın Hakları Koruma Derneği'ni temsilen, Öğretmen Belkıs Şekvet Hanım da 30 Kasım 1913'te Fethi Bey'in kullandığı Deperdussin uçağı ile İstanbul üzerinde uçarak Derneğin satın alarak orduya hediye edeceği "Kadın Dünyası" adlı uçak için yardım afişleri atmak suretiyle uçağa binen ilk kadın unvanını kazanmıştır. Trablusgarp ve Balkan harplerinden sonra, kaybolan itibarımızın iadesi ve İslâm Birliğini kurma gayesine matuf olmak üzere, İstanbul-Kahire arasında uzun mesafeli bir mukavemet uçuşu düzenlenmiştir.

16 Ocak 1914'te iki uçakla hareket edilmiş, Toroslar aşılarak Filistin'e, kadar varıldıktan sonra meydana gelen kazalar sebebiyle bu sefer tamamlanamamış; üçüncü bir uçakla yola çıkan Yzb.Salim (İlkuçan), ortalama 3000 m. irtifadan uçarak Torosları ve sonraki engelleri aşıp, Kahire'ye ulaşmayı başarmıştır. Bu sefer uzun mesafe¤li ve yüksek irtifalı mukavemet uçuşu olarak o günün dünyasında büyük bir rekor idi. Balkan Savaşını müteakip havacılık faaliyetleri-mizdeki hareketlenme çerçevesinde, Yeşilköy'deki Havacılık Okulu büyütülmüş, Fransa'dan Binbaşı Degois adlı bir pilot öğretmeni getirilmiştir. Bu zât, Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması ile memleketine dönmüştür.

Birinci Dünya Savaşında Havacılık Faaliyetleri

Birinci Dünya Savaşında Osmanlı devleti Almanya'nın müttefiki olarak harbe katılınca, askerî ve sınaî konularda bu devletle işbirliği ağırlık kazanmıştır. Böylece oldukça ilerlemiş bulunan Alman havacılığından da istifade edilmiştir. 1914'te başlatılan Havacılık Islahat Programı yürütüldüğü sırada Türkiye'nin savaşa girmesi sebebiyle Fransızlara ısmarlanan uçaklar alınamamış, Türkiye savaşa 5 kara ve 2 deniz uçağı ile girmek zorunda kalmıştır. 1915 yılında Almanya'dan getirilen uzmanların

yardımı ile Osmanlı ordusundaki havacılık faaliyetlerinin yeniden teşkilatlanması çalışmalarına başlanmıştır. Yeşilköy'deki Tayyare mektebinin müdürlüğüne, 1915 Ocak ayında Bnb.Serno adlı bir Alman subayı tayin edilmiş, Almanya'dan getirilen eğitim uçakları kullanılmaya başlanmış, Alman öğretmen ve teknisyenlerin nezaretinde çok sayıda pilot ve teknisyen yetiştirilmiştir. Osmanlı ordusunda 17 adet Tayyare Bölüğü meydana getirilmiştir. Bu bölükler, uçaklar ve balonlarla Çanak¤kale, Kafkas, Filistin ve Irak cephelerinde harbe iştirak etmişler, uçaklardan 5-10 kg.lık bombalar, çivi ile doldurulmuş basit şarapneller atılarak ve makinalı tüfek ateşi ile aktif bir şekilde istifade edilmiştir. Keşif ve gözetleme görevlerinde de hem uçaklar, hem balonlar kullanılmıştır.

1916 yılında Osmanlı Ordusunun havacılık kısmı, "Umuru Havaiye Müfettişliği" adı altında yeniden organize edilerek, Bnb. Serno bu teşkilatın başına getirilmiştir. Savaş boyunca Türk Ordusunda toplam 450 uçak görev almıştır. Bunların 150 adedi Almanların "Paşa Bölükleri" adı verilen bölükten ibaret olup, 150 Alman pilot ve 1500 Alman teknisyen de ordumuzda görev yapmıştır. 1915'te Türkiye'de ilk metoroloji istasyonları kurulmuş, ordumuza muhtelif tiplerde 37 tane Alman yapısı uçak katılmıştır. Almanlardan 1916'da 72, 1917'de 111 ve 1918'de 86 uçak daha temin edilmiştir. Başlangıçta elimizde bulunan Rumpler, Bleriot, Deperdussin, Nieuport ve Ponnier tipi uçaklara ilave olarak Almanlardan alınan 100 BG. uçakları, 160 BG.Tük Gotha ve Albotros Cltipi uçaklar; 120 BG.'lük Gotha ve Pflaz uçakları orduuçaklar; 120 BG.lik Gotha ve Pfalz uçakları ordu¤muza dahil olmuştur. Bunlar 1917 ve 1918 yılla¤rında gelen Albatros, Halbarstad, Fokker, Rumpler, AEG, Pfalz, DWFC ve Brandenburg uçakları eklenmiştir.

Türkiye savaşa girdikten sonra, Almanya'dan alınan deniz uçaklarının karadan naklindeki güçlükler sebebiyle, bu uçakların botlarına tekerlekler monte edilip, içlerine yedek parça ve yakıt konulmak suretiyle İstabul'a uçarak getirilmişlerdir. Böylece ilk amfibik uçağın (hem karaya hem denize inişkalkış kabiliyeti olan) ortaya çıkışı da Türklere ait olmuştur/7) Savaşın başlangıcında Çanakkale, Süveyş Kanalı ve Kafkas cephesine sevkedilen ikişer uçaktan Çanakkale'ye gönderilenler başarı gösterebilmiş, Süveyş Kanalı'na gönderilen uçaklardan biri Halep'te diğeri çölde kaza geçirmiş, Kafkas cephesine gitmek üzere Trabzon'a sevkedilen uçaklar ise Kara¤deniz'de Rus filosunun hücumu sonucunda hiçbir faaliyette bulunamadan Rusların eline geçmişler, pilotları Salim ve Fesa beyler esir

1. Çanakkale Cephesi

Çanakkale cephesinde başlangıçta sadece boğaz çevresinde ve dışında keşif uçuşları ile denizaltı gözlemi şeklinde sürdürülen hava faaliyeti 1915 yılında çok önem kazanmıştır. 1915 yılı başında 72 uçaklık düşman kuvvetine karşılık bir tek Türk uçağı ile sürdürülen keşif faaliyetleri, 17 Mart'ta gelen ikinci uçak ile birlikte, 18 Mart 1915 zaferinin kazanılmasında büyük rol oynamıştır. 25 Nisan' da yapılan düşman çıkartmasından, hava gözlemleri yardımı ile iki gün önce haberdar olunmuştur. 1915 yılında Çanakkale cephesinde 20 İngiliz ve Fransız uçağı düşürülmüştür.

28 Aralık 1915'te başlayan Çanakkale boşaltması uçaklarımızla kovalanmış, 1916 yılı içide yapılan hava savaşlarında 25 düşman uçağı düşürülmüştür. 1916'da İzmir'deki 5. Ordu emrine verilen bir hava bölüğü, Çanakkale'den çıkartılan düşmanın Ege adalarına yığınak yapmasını kontrol amacı ile başarılı keşif ve bomba uçuşları yapmıştır. Çanakkele'de üslenen 6. Av Bölüğümüz, İngiliz, Fransız ve Yunan uçaklarının Çanakkale ve Kuzey Ege'deki keşif ve bomba uçuşlarını büyük ölçüde engellemişler, 1917 yılında 11, 1918'de ise 10 düşman uçağı daha düşürülmüştür. Yapılan keşif faaliyetleri yanında, 20 Ocak 1918'de Yavuz ve Midilli zırhlılarımızın yaptığı İmroz baskını havadan başarıyla desteklenmiştir

2. Kafkas ve Doğu cephesi

Kafkas cephesinde başlangıçta iki uçağımız ve pilotlarının Rusların eline geçmesi ile pasif kalan havacılık faaliyetimiz, 1916 yılında 3. Ordu'ya bir hava bölüğü ve 1917'de ikinci bir hava bölüğü verilmesiyle hareketlenmiş, Erzincan, Erzurum, Kelkit civarında başarılı keşifler yapılmış, 1916'da üç Rus uçağı düşürülmüş, 1917'de bir uçak ele geçirilmiştir. Aynı yıllarda 2. Ordu emrine verilerek Elazığ'da üslendirilen hava bölüğü de Diyarbakır-Bitlis-Van çevresinde keşif uçuşları yapmıştır. 1917'de Rusya'daki ihtilâl sonucunda, 18 Aralık tarihine kadar Kafkas cephesinde karşılıklı süren hava harekâtı sona ermiş, Rus ordusunun çekilmesinden sonra bu bölgede katliam yapan Ermeni çetecilerine karşı keşif ve bomba uçuşları yapılmıştır.

3. Güney Cephesi

Güney cephesinde başlangıçta pek hareketli olmayan havacılık faaliyetlerimiz 1916 yılı başlarında 4. Ordu emrine üç hava bölüğü gönderilmesiyle canlanmıştır. Süveyş Kanalı çevresi ve Mısır topraklarında bomba, keşif ve av uçuşları yapan Alman bölüğü, 1916 yılında 39 İngiliz uçağı düşürmüştür. Adana'daki 4.Bölük Çukurova bölgesine muhtemel bir çıkartmayı önlemek maksadıyla buradaki tren hattını ve Kıbrıs adasını hava kontrolünde tutmuştur. Medine Dera'daki 3. Bö¤lük de bu bölgedeki âsî Arap kabilelerine karşı keşif ve bombardıman faaliyetlerinde bulunmuş, Hicaz demiryolunu kontrol altında tutmuştur.

1917 yılında Filistin cephesindeki Paşa bölükleri diye adlandırılan altı Alman hava bölüğü, 1., 2. ve 3. Gazze savaşlarında başarılı görevler yapmışlar, bu yıl içerisinde de 31 düşman uçağı düşürülmüştür. Bu cephede hava harekâtımız, savaş sonuna doğru Toroslara doğru çekilmek zorunda kalan ordumuzun ikmalini sağlayan Hicaz demiryolunu koruma, keşif ve bomba uçuşları şeklinde devam etmiş, 1918 yılında Filistin cephesinde 29 İngiliz uçağı daha düşürülmüştür. Filistin cephesinde savaş boyunca 190 Alman pilot ve gözlemci ordumuzda görev almış, bunlardan 47'si ölmüştür.

İrak cephesindeki 6. Ordunun elinde uçak olmamasına rağmen, ele geçirilen İngiliz uçakları başarıyla kullanılmış, bu bölgede 1915'te 8 İngiliz uçağı düşürülmüştür. Medine'deki 3. Bölüğün bir kısmı 1916 Şubat'ında Irak cephesine aktarılmış, özellikle Kutül Emare savaşlarında önemli keşif uçuşları yapılmıştır. (Mayıs'ta ise bu uçaklardan bir bölümü Kuzeydoğu'ya Hemedan cephesine, daha sonra da 13. Hava Bölüğü adıyla Baku'ya gönderilmiştir.) 1917'de Irak cephesinde iki hava bölüğü daha görevlendirilmiş, başarılı keşif ve bombardıman uçuşları yapılmış, bu cephede 1916'da 14, 1917'de 20 ve 1918'de aralarında

4. Karadeniz ve İstanbul Boğazı

Karadeniz ve İstanbul Boğazı üzerinde de savaşın başlangıcında keşif uçuşları yapılmış, Rus donanmasının hareketleri gözlenmiş, 1916 Ağustos-Eylül aylarında Zonguldak ve Ereğli liinanlarına saldıran Rus donanması başarı ile bombalanmıştır. Ruslar 1917 Aralık'mda ateş kesinceye kadar Boğaz çevresine ve Zonguldak civarına yapılan kömür nakliyatını önlemek için bir çok defa saldırmışlar, 1917 yılındaki hava çarpışmalarında bu bölgede 3 Rus uçağı düşürülmüştür. Aynı yıl İstanbul ve Trakya bölgesinde görevli 1. Orduya bağlı olarak bir hava birliği Uzunköprü'ye yerleştirilerek Edirne-İstanbl demiryolunu koruma görevi yapmış, 1918 yılında devam eden İngiliz saldırılarına başarı ile karşı konulmuş, bir İngiliz uçağı düşürülüp bu bölgedeki Yunan demiryolu köprüleri bombalanarak tahrip edilmiştir.

Savaşın son yılında, İmroz'da üslenen İngiliz uçaklarının İstanbul üzerine 14 hava hücumu gerçekleşmiş, bunların bazıları Türk filolarınca kesilerek geri çevrilmişler, bu saldırılarda 2 İngiliz uçağı düşürülmüştür. Özellikle, 25 Ekim 1918'de Kızkulesi üzerinde beş İngiliz De Havilland-9 uçağından oluşan bir filo ile tek başına çarpışarak, yaralanmasına rağmen düşman uçaklarını dağıtan Yzb. Fazıl Bey'in başarısı

Kurtuluş Savaşında Havacılık Faaliyetleri

Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan ülkemiz, askerî kuvvetlerimizin tamamında olduğu gibi hava kuvvetlerimiz açısından da büyük zararlara uğramıştır. Mondros Mütarekesi'nden sonra, Irak cephesinden gelen birkaç uçak Elazığ'da, Filistin ve Suriye'den gelen 4 keşif ve 13 av uçağı Konya'da diğer cephelerden gelen 45 civarında uçak ise İstanbul'da toplanmıştır. Ancak mütareke sonunda işgal altındaki İstanbul'a gelen uçaklar, Yeşilköy ve Maltepe meydanlarının düşman tarafından işgali ile kullanılmayacak şekilde tahrip edilmişler¤dir. Pilotlarımızın bir kısmı, Maltepe'den kurtarılabilen birkaç uçak ile, Kuva-yı Milliye'ye katılmışlardır. İzmir, Seydiköy'deki 8 uçağımız Yu¤nanlıların eline geçmiş, Erzincan'da bulunan 8 uça¤ğın hepsi de uçamayacak vaziyette bırakılmıştır. 16 Mart 1920'den itibaren Konya'da tamir edilen ve farklı uçak parçalarından birleştirilerek meydana getirilen uçaklar Kurtuluş savaşımızın ilk hava gücünü teşkil etmişlerdir.

Kurtuluş Savaşı esnasında Türk odrusunun havacılık faaliyetleri, 1920'de kurulan Kuva-i Havaiye Şubesi tarafından yürütülmüştür. Aynı yıl Garp Cephesi Kumandanlığının teşkîli ile, Eskişehir ve Konya uçak istasyonlarındaki uçaklardan teşkil edilen 3 av + 3 keşif uçaklık bir bölük Eskişehir'de; 2 av + 1 keşif uçaklık bir bölük de Uşak'ta üslendirilmiştir. İstabul'dan kaçabilen pilot ve teknisyenler teknik işlerle görevlendirilen Konya İstasyonunda toplanarak buradaki hasarlı uçakların tamiratına başlamışlardır. 1920 Mayıs ayında tamir edilen 1 av ve 2 keşif uçağından bir bölük oluşturulup Ankara'ya gönderilmiştir. Konya uçak istasyonu, malzeme yokluğu sebebiyle 17 uçaktan önce sadece dördünü uçabilir hale getirmiştir.

Daha sonra uçakların gövde ve kanatlarında hava temas yüzeyleri sızdırmaz ve kaygan hale getiren emayit yerine patates püresi ile koyun ve sığır parçalarının kaynatılmsı ile elde edilen jelatine yumurta karıştırılarak yapılan kaygan bir kaplama malzemesi kullanılmak suretiyle gövde ve kanatlar sıvanarak uçakların bir kısmı daha tamir edilebilmiştir. Böylece önce 3 av, sonra bir keşif uçağı, bir ay sonra da 3 av ve 2 keşif uçağı daha trenle Eskişehir'e yollanmış, Konya uçak istasyonu 1920 sonuna doğru Eskişehir'e taşınarak buradaki "Şimendöfer imalathaneleri" (Bugünkü TÜLOMSAŞ) uçak inşaat ve tamir atölyesi haline dönüştürülmüş; 1.2.1921'de Eskişehir'de kurulan Kuva-î Havaiye Müdürlüğü'ne bağlanmıştır.

Erzurum'da bulunan uçak istasyonu 29.5.1920'de 15. Uçak bölüğü adını almış, buradaki yetenekli pilot ve teknisyenlerimiz büyük zorluklarla Elazığ'a giderek bir kiremit fabrikasında depo edilmiş hurda uçakları tamir edip 2 av uçağı meydana getirmiş, bu bölük 28.9.1920'de başlayan Doğu Cephesi Ermeni Harekâtı'na katılmış, bilâhare Kars'ta üslenmiştir. Eskişehir'deki 1.Bölük 1921'de Çerkeş Ethem isyanında keşif ve propaganda faaliyetlerinde bulunmuş, 1. İnönü savaşında 3 gün içinde 5 keşif ve bomba uçuşu yapmış, Bözöyük ve İnönü çevresindeki Yunan mevzilerine saldırarak piyademizi desteklemiştir. 2. İnönü savaşında 9 keşif uçuşu yapılmış, mecburî iniş yapan iki uçağımızda bir pilotumuz şehit olmuştur.

Uşak'ta üslenen 2. Bölük Ege bölgesinde muhtelif av, keşif ve bomba uçuşları yapmış, Ağustos 1920'de Uşak'ın düşmesiyle Afyon'a çekilmiştir. Bu bölük de 1. ve 2. İnönü savaşlarında Dumlupınar'daki düşmanın durumunu keşfetmiştir.Garp Cephesi Sakarya'ya çekildikten sonra 1. ve 2. Bölükler Polatlı'ya getirilmiş, 15-23 Ağustos tarihleri arasında bir tek av uçağıyla yapılan keşiflerle düşmanın Sakarya'ya saldırı hazırlığı tespit edilmiştir. Sakarya savaşı boyunca 35 keşif uçuşu ile savaş desteklenmiştir. Kurtuluş Savaşının ilk devrelerinde güçlükler içinde ayakta tutulan uçak filosu, birerikişer tedarik edilen yeni uçakların Anadolu'nun muhtelif limanlarından yurda sokulması ile biraz güçlenmiştir. Niğde ve Sivrihisar kasabaları da orduya iki Uçak hediye etmişlerdir.

Kurtuluş Savaşımızın sonlarına doğru, uçaklarla keşifbombardıman görevleri daha sıhhatli yapılabilmeye başlanmış, Yunanlılara karşı 1922'de hava üstünlüğü sağlanmıştır. İki kişilik uçaklarımızın azlığı sebebiyle dünyada ilk defa, tek kişilik av uçakları ordumuz tarafından keşif ve bombardıman uçağı olarak kullanılmıştır/10)
1922'de Ankara Antlaşması'na göre Fransızlardan silâhsız olarak alınan 4 keşif uçağı ve malzeme, Konya'ya aktarılan 1. Uçak bölüğü emrine verilmiş, İtalyanlardan silâhsız olarak alınan 20 adet Spad XIII av uçağı da Mersin'den Konya'ya getirilip silâh monte edilerek cepheye yollanmıştır.

Haziran ayında 1. ve 2. Uçak bölükleri Cephe Uçak Bölüğü adı altında birleştirilmiş, bu bölük, elindeki 10 uçak ile Büyük Taarruz'a kadar keşif uçuşlarını sürdürmüştür. İtalyanlardan alınan uçaklarla Büyük Taarruz öncesinde cephe üzerinde yapılan keşif/saldırı uçuşlarında 4 Yunan keşif uçağı düşürülmüş ve hazırlıklarımızın düşman tarafından keşfedilmesi önlenmiştir. Büyük Taarruz'dan hemen önce, Hava Kuvvetlerimiz aşağıdaki tipleri verilen toplam 37 uçaktan ibaretti: (U)

Spat XIII Av Uçağı: 20 adet
Albatros D III Av Uçağı: 1 adet
Breguet 14 B2 Keşif Uçağı: 10 adet
De Havilland 9 Keşif Uçağı: 1 adet
FIAT Keşif Uçağı: 1 adet
Gotha Deniz Uçağı: 3 adet
Aviatic Eğitim Uçağı: 1 adet


26 Ağustos 1922 günü Büyük Taarruz'un başlamasıyla bu cephedeki 16 kadar uçağımız 12 keşif uçuşu yaparak Afyon demiryolu ve civarında keşifte bulunmuş, düşman ve Türk kuvvetlerinin hareketini izlemiş, bu arada 3 Yunan uçağı düşürmüşlerdir. 28 Ağustos'da Afyon'dan çekilen düşmanın durumunu keşif ve bombardıman yanında, piyademiz makinali tüfek ateşiyle desteklenmiş, düşmanın kaçış yönü takip kuvvetlerimize bildirilerek önemli hizmetlerde bulunulmuştur.

Daha sonra kara Ordumuzun Uşak, Salihli, İzmir yönünde ilerlemesine paralel olarak keşif ve saldırı uçuşları yapılmış, İzmir'in geri alınmasıyla Seydiköy ve Gaziemir alanlarında Yunanlıların 1 keşif , 3 av ve 1 okul uçağı ele geçirilmiştir. Kurtuluş Savaşında Hava Kuvvetlerimizdeki te¤mel personel 20 pilot, gözlemci ve teknisyen subay, 10 sivil ve gedikli pilot, 10 sivil makinist ve teknisyen olmak üzere 40 kişiden ibarettir/12)


Nadir BIYIKOĞLU
Türkyurdu Dergisi sayı 35, 1990



Dipnotlar
(*) Hesap detayları, Y.Kansu, S,Şensöz ve Y.Öztuna'nın hazırladığı "Havacılık Tarihinde Türkler" adlı eserde mev¤cuttur.
(1) Kansu, Şensöz, Öztuna: Havacılık Tarihinde Türkler, Ankara 1971, sh. 21
(2) Kansu, Şensöz, Öztuna: a.g.e. sh.33
(3) Yüksel, A.Nuri: Havacılık Sanayii Üstüne Düşünceler, Ocak Dergisi, Mayıs 1973, sh.33
(4) Keyüsk, Mazlum: Türk Havacılık Tarihi, 1. Kitap, Eskişehir, 1950, Sh.14
(5) İlmen, Süreyya: Türkiye'de Tayyarecilik ve Balonculuk Tarihi, İstanbul, 1947, Sh. 22
(6) a.g.e., Sh.96-97
(**)Yzb.Süreyya Bey'in 28.7.1912 tarihli raporundan sadeleştirilmiştir.
(7) Yüksel, A.N., a.g.e., Sh. 53
(8) İlmen, S., a.g.e., Sh.13
(9)Keyüsk, Mazlum: Türk Havacılık Tarihi, II.Kitap, I. Cilt, Es¤kişehir, 1951, Sh.292
(10) Yüksel, A.N.: a.g.e. Sh.53
(11) Türk Kültürü, Yıl.X, Sayı 116 (Hava Kuvv.Sayısı) Ankara 1972
(12) Taman, S.: Türk Havacılık Tarihi-lstiklal Harbi, Eskişehir, 1953

Kaynaklar
1. İlmen Süreyya (İst.Eski Milletvekili): Türkiye'de Tayyarecilik ve Balonculuk Tarihi, İstanbul, 1947
2. Keyüsk, Mazlum (Em.Hv.Alb): Türk Havacılık Tarihi, Eskişehir, 1950, 1-11-11. Kitap
3. Tarman Sıtkı (Em.Hv.Alb.): Türk Havacılık Tarihi, Eskişehir, 1953
4. Kansu, Yavuz - Şensöz, Sermet - Öztuna, Yılmaz: Havacılık Tarihinde Türkler, Ankara 1971
5. Yüksel, A.Nuri: Havacılık Sanayii Üstüne Düşünceler, Ocak dergisi, Mayıs 1973
6. Türk Kültürü, X.Yıl, Sayı 116 (Haziran), Ankara 1972
 
Top