Forumlar
Yeni Mesajlar
CerezExtra
EĞLENCE ↓
Şans Kurabiyesi
Renk Falınız
ÇerezRADYO
Sevgiliye Özel
ÇerezDERGİ
Hızlı Okuma Testleri
Pratik Çözümler
Yeniler
Yeni Mesajlar
Yeni ürünler
Yeni kaynaklar
Son Aktiviteler
İndir
En son incelemeler
Dükkan
Giriş
Kayıt
Yeniler
Yeni Mesajlar
Menu
Giriş
Kayıt
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Yaşam...
Hikayeler / Efsaneler
Örnek Kaynana
JavaScript devre dışı bırakıldı. Daha iyi bir deneyim için, devam etmeden önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
You are using an out of date browser. It may not display this or other websites correctly.
You should upgrade or use an
alternative browser
.
Konuya cevap yaz
Mesaj
<blockquote data-quote="BeReNN" data-source="post: 376172" data-attributes="member: 70294"><p>Salih 12 yaşına girmiş, ilkokulun beşinci sınıfına gitmektedir. Dersleri oldukça iyidir; ama öğretmeni, her derste dini hafife alıcı konuşmalar yapmaktadır. Yine bir gün dedi ki:</p><p> Çocuklar, görülmeyen şeye inanmak ilme, fenne aykırıdır. Görülmeyen şey için, vardır denilemez. Onun için, görülmeyen şeyin var olduğunu söyleyenlere inanmayın!</p><p></p><p>Salih, öğretmenin bu sözlerle Allahü teâlâyı inkâr ettiğini anladı; ama annesinin nasihatini düşündü. Annesi, (Oğlum, her söylediğin doğru olmalı; ama her doğruyu her yerde söylemek doğru değildir. Arkadaşının veya öğretmeninin hatası olabilir. Sakın münakaşa etme! Fitneye sebep olma! Köprüyü geçene kadar sabredenler, başarmıştır) demişti. Ne yapması gerekirdi?</p><p></p><p>Düşündü, bir karara varamadı. (Öğretmenim, senin aklını göremiyorum. O halde sende akıl yok) dese, hiç olmazdı. Ne demesi gerekirdi? Birden aklına bir şey geldi:</p><p> Öğretmenim dedi.</p><p></p><p> Söyle Salih!</p><p></p><p> Öğretmenim, görülmeyen şey gerçekten yok mudur?</p><p></p><p> Elbette yoktur. Şüphen mi var yoksa?</p><p></p><p> Ama nasıl olur öğretmenim? Ben bir insanın ruhunu ve aklını göremiyorum. Ben bunları göremediğim için o kimsenin ruhsuz ve akılsız mı olması gerekir? </p><p></p><p>Salih, daha çok şeyler söyleyecekti; ama öğretmeni, (Tamam) diyerek konuşmayı kesip şöyle bir soru sordu:</p><p> Salih, acaba bu yıl sınıfını geçebilecek misin?</p><p></p><p> Derslerim iyi olduğuna göre...</p><p></p><p> Onu sınavlar bilir.</p><p></p><p>Bir süre sonra öğretmen hastalandı. Yıl sonuna kadar derslere gelemedi. Sınavı diğer öğretmenler yaptığı için, Salih ilkokuldan mezun oldu. Öğretmeni hasta olmasaydı, belki biraz zor mezun olurdu.</p><p></p><p>Salih, yaz tatilinde Türkiye gazetesi satmaya başladı. Vapurdan çıkanlara, gazete diye bağırıyordu. Bu arada, Türkiye gazetesi hakkında yazılan bir şiiri de okuyordu:</p><p></p><p>Eşi dostu hemen uyar</p><p>Gel Türkiye Okuyalım</p><p>Kıymetini bilmez ağyar</p><p>Gel Türkiye Okuyalım</p><p></p><p>Zaman akıp gider iken</p><p>Evde sohbet eder iken</p><p>Dağda davar güder iken</p><p>Gel Türkiye Okuyalım</p><p></p><p>Gerçekleri görmek için,</p><p>İlme değer vermek için,</p><p>Sapıklığı yermek için</p><p>Gel Türkiye Okuyalım</p><p></p><p>Son verelim cehalete</p><p>Dur diyelim rezalete</p><p>Koşmalıyız fazilete</p><p>Gel Türkiye Okuyalım</p><p></p><p>Dinde verir nakle değer</p><p>Soylu fikir, doğru haber,</p><p>Çoluk çocuk hep beraber,</p><p>Gel Türkiye Okuyalım</p><p></p><p>Gösterelim biraz gayret</p><p>Etmeliyiz hakka davet</p><p>Demeliyiz hemen evet</p><p>Gel Türkiye Okuyalım</p><p></p><p>Köyden köye, ilden ile</p><p>Duyuralım dilden dile</p><p>Dolaşmalı elden ele</p><p>Gel Türkiye Okuyalım</p><p></p><p>Nurlanmalı bütün yüzler</p><p>Yayılmalı güzel sözler</p><p>Kapanmadan gören gözler</p><p>Gel Türkiye Okuyalım</p><p></p><p>İbret ile bakmak için</p><p>Selamete çıkmak için</p><p>Bir meşale yakmak için</p><p>Gel Türkiye Okuyalım</p><p></p><p>Köyden köye, ilden ile</p><p>Duyuralım dilden dile</p><p>Dolaştırıp elden ele</p><p>Gel Türkiye Okuyalım</p><p></p><p>Büyük nimet bu devirde</p><p>Şifa olur birçok derde</p><p>İnmemişken göze perde</p><p>Gel Türkiye Okuyalım</p><p></p><p>Gazetelerin hepsini satmadan dönmek istemediği için, eve hep geç geliyordu. Annesi ise, her gün merakla pencere önünde bekler, uykuları kaçardı.</p><p></p><p>Salih, geç kaldığı günler, (Ana gibi yâr olmaz) ilâhîsini okuyarak gelirdi:</p><p></p><p>Bebeğini avutur,</p><p>Ninni ile uyutur,</p><p>Kahır çeker unutur,</p><p>Beşik sallar uyumaz,</p><p>Ana gibi yâr olmaz.</p><p></p><p>Bakmaz öyle her lafa,</p><p>Evlâttan görse cefa,</p><p>Eksilmez onda vefa.</p><p>Kırılan kalp sarılmaz,</p><p>Ana gibi yâr olmaz.</p><p></p><p>Sitem etmez, gücenmez,</p><p>Hakkı çoktur, ödenmez,</p><p>Ona öf bile denmez.</p><p>Et tırnaktan ayrılmaz,</p><p>Ana gibi yâr olmaz.</p><p></p><p>Anneye çok hürmet var,</p><p>Rızasında Cennet var,</p><p>Ayağını öp yalvar!</p><p>İyiliği sayılmaz, </p><p>Ana gibi yâr olmaz.</p><p></p><p>Salih, gazete satmağa devam ederken TÜM-YIKIM isimli illegal bir örgütün militanlarıyla karşılaştı. Örgüt lideri, Salih'in gözü açık bir çocuk olduğunu anladı. Örgüte hizmet etmesi için cazip tekliflerde bulundu. Maksatlarının fakirlere yardım olduğunu söyledi. İtimadını kazanmak için Salih'in cebine yüz lira koydu. Yarın yine aynı yerde buluşmak üzere evlerine gönderdi.</p><p></p><p>Salih, bu militanları, az bir hizmete karşılık dolgun bir ücret verdikleri için, iyi, kalbili ve yardımsever insanlar olduklarını zannetti. Daha faydalı olabilmek için geceleri örgüt evinde yattı.</p><p></p><p>Salih, annesinin meraklanacağını bildiği için, ona bir mektup yazdı. Bir iki hafta gelemeyeceğini, emin bir yerde bulunduğunu ve merak etmemesini bildirdi.</p><p></p><p>Örgüt lideri, Salih'e bin lira verdi. Devrim gazetesini satmaya gönderdi. Arkasından da iki küçük militan göndererek, bin lirayı çalmalarını, bu mümkün olmazsa zorlamalarını söyledi. İki küçük militan, gazete almak bahanesiyle Salih'in yanına yaklaştılar. Paralarının bozuk olmadığını, parayı bozarak birer gazete vermesini söylediler. Salih cüzdanını çıkarınca küçük boylusu, para dolu cüzdanı alıp kaçtı. Diğeri de Salih'i tutarak arkadaşının kaçmasını sağladı.</p><p></p><p>Salih, olayı anlatmak için karakola giderken örgüt lideriyle karşılaştı. Durumu anlattı. Örgüt lideri polise gitmesine mani oldu. Bin lira daha vererek gazete satmasına devam etmesini söyledi.</p><p></p><p>Ertesi günü, gazetelerde şöyle bir acıklı haber çıktı:</p><p>Sahildeki trafik kazasında 1213 yaşlarında bir çocuk feci şekilde ezilerek tanınmaz hale gelmiştir. Üzerinde çıkan kimlikten Salih oğlu Salih Öksüz olduğu anlaşılmıştır.</p><p></p><p>Bu haberi bütün gazeteler yazdığı gibi, radyo da söylemişti. Birkaç gündür meraktan gözlerine uyku girmeyen, hastalığı artan annesi haberi duyunca düşüp bayıldı. Komşu kadınlar su dökerek ayıltmaya çalıştılarsa da ayıltamadılar. Haseki Hastanesine kaldırdılar. Gerekli müdahalelerden sonra bir ara gözleri açılır gibi olduysa da hastalığı sebebiyle kendine gelemedi, (Salih, evlâdım) diye sayıklamaya başladı.</p><p></p><p>Doktorlar, kadının zayıf ve hasta olduğunu, oğlunun ölüm haberini duymasıyla büyük bir şok geçirdiğini, Allah'tan ümit kesilmez ama durumunun ağır olduğunu söylediler.</p><p></p><p>Öte taraftan gazetelerdeki trafik kazasını Salih de okudu, önce hayret etti. Sonra olayı anladı. Ölenin kendisinin cüzdanını çarpıp kaçan çocuk olduğunu, parayı alıp kaçarken arabanın altında kaldığını anladı. Cüzdanında kendi kimliği bulunduğu için haberdeki yanlışlığı fark etti.</p><p></p><p>Salih, örgüt liderine gazetedeki haberi gösterdi. Annesinin de okumuş olma ihtimaline karşı, evlerine gitmek için izin istedi. Örgüt lideri bu akşam da yatıp yarın gitmesini söyledi. Gece Salih'in cebindeki bütün paraları aldı. Sabah olunca Salih parasını bulamadı. Örgüt liderine durumu bildirdi. O da başka bir yerde düşürmüş olabileceğini söyledi. Salih, parayı gece yatarken yastığının altına koyduğunu söylemesi üzerine, (Bizi hırsızlıkla mı suçluyorsun?) diyerek feci bir dayak attı.</p><p></p><p>Salih ağlaya ağlaya eve gitti. Annesinin hastanede olduğunu öğrendi. Hastaneye gitti. Annesinin yanına girdi. Kadıncağız gözlerine inanamadı. Sevinçten tekrar bayıldı.</p><p></p><p>Annesi ayıldıktan sonra Salih'i kucakladı. Salih de bu acı tecrübelerden sonra, annesinin sözünden çıkmayacağına söz verdi.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="BeReNN, post: 376172, member: 70294"] Salih 12 yaşına girmiş, ilkokulun beşinci sınıfına gitmektedir. Dersleri oldukça iyidir; ama öğretmeni, her derste dini hafife alıcı konuşmalar yapmaktadır. Yine bir gün dedi ki: Çocuklar, görülmeyen şeye inanmak ilme, fenne aykırıdır. Görülmeyen şey için, vardır denilemez. Onun için, görülmeyen şeyin var olduğunu söyleyenlere inanmayın! Salih, öğretmenin bu sözlerle Allahü teâlâyı inkâr ettiğini anladı; ama annesinin nasihatini düşündü. Annesi, (Oğlum, her söylediğin doğru olmalı; ama her doğruyu her yerde söylemek doğru değildir. Arkadaşının veya öğretmeninin hatası olabilir. Sakın münakaşa etme! Fitneye sebep olma! Köprüyü geçene kadar sabredenler, başarmıştır) demişti. Ne yapması gerekirdi? Düşündü, bir karara varamadı. (Öğretmenim, senin aklını göremiyorum. O halde sende akıl yok) dese, hiç olmazdı. Ne demesi gerekirdi? Birden aklına bir şey geldi: Öğretmenim dedi. Söyle Salih! Öğretmenim, görülmeyen şey gerçekten yok mudur? Elbette yoktur. Şüphen mi var yoksa? Ama nasıl olur öğretmenim? Ben bir insanın ruhunu ve aklını göremiyorum. Ben bunları göremediğim için o kimsenin ruhsuz ve akılsız mı olması gerekir? Salih, daha çok şeyler söyleyecekti; ama öğretmeni, (Tamam) diyerek konuşmayı kesip şöyle bir soru sordu: Salih, acaba bu yıl sınıfını geçebilecek misin? Derslerim iyi olduğuna göre... Onu sınavlar bilir. Bir süre sonra öğretmen hastalandı. Yıl sonuna kadar derslere gelemedi. Sınavı diğer öğretmenler yaptığı için, Salih ilkokuldan mezun oldu. Öğretmeni hasta olmasaydı, belki biraz zor mezun olurdu. Salih, yaz tatilinde Türkiye gazetesi satmaya başladı. Vapurdan çıkanlara, gazete diye bağırıyordu. Bu arada, Türkiye gazetesi hakkında yazılan bir şiiri de okuyordu: Eşi dostu hemen uyar Gel Türkiye Okuyalım Kıymetini bilmez ağyar Gel Türkiye Okuyalım Zaman akıp gider iken Evde sohbet eder iken Dağda davar güder iken Gel Türkiye Okuyalım Gerçekleri görmek için, İlme değer vermek için, Sapıklığı yermek için Gel Türkiye Okuyalım Son verelim cehalete Dur diyelim rezalete Koşmalıyız fazilete Gel Türkiye Okuyalım Dinde verir nakle değer Soylu fikir, doğru haber, Çoluk çocuk hep beraber, Gel Türkiye Okuyalım Gösterelim biraz gayret Etmeliyiz hakka davet Demeliyiz hemen evet Gel Türkiye Okuyalım Köyden köye, ilden ile Duyuralım dilden dile Dolaşmalı elden ele Gel Türkiye Okuyalım Nurlanmalı bütün yüzler Yayılmalı güzel sözler Kapanmadan gören gözler Gel Türkiye Okuyalım İbret ile bakmak için Selamete çıkmak için Bir meşale yakmak için Gel Türkiye Okuyalım Köyden köye, ilden ile Duyuralım dilden dile Dolaştırıp elden ele Gel Türkiye Okuyalım Büyük nimet bu devirde Şifa olur birçok derde İnmemişken göze perde Gel Türkiye Okuyalım Gazetelerin hepsini satmadan dönmek istemediği için, eve hep geç geliyordu. Annesi ise, her gün merakla pencere önünde bekler, uykuları kaçardı. Salih, geç kaldığı günler, (Ana gibi yâr olmaz) ilâhîsini okuyarak gelirdi: Bebeğini avutur, Ninni ile uyutur, Kahır çeker unutur, Beşik sallar uyumaz, Ana gibi yâr olmaz. Bakmaz öyle her lafa, Evlâttan görse cefa, Eksilmez onda vefa. Kırılan kalp sarılmaz, Ana gibi yâr olmaz. Sitem etmez, gücenmez, Hakkı çoktur, ödenmez, Ona öf bile denmez. Et tırnaktan ayrılmaz, Ana gibi yâr olmaz. Anneye çok hürmet var, Rızasında Cennet var, Ayağını öp yalvar! İyiliği sayılmaz, Ana gibi yâr olmaz. Salih, gazete satmağa devam ederken TÜM-YIKIM isimli illegal bir örgütün militanlarıyla karşılaştı. Örgüt lideri, Salih'in gözü açık bir çocuk olduğunu anladı. Örgüte hizmet etmesi için cazip tekliflerde bulundu. Maksatlarının fakirlere yardım olduğunu söyledi. İtimadını kazanmak için Salih'in cebine yüz lira koydu. Yarın yine aynı yerde buluşmak üzere evlerine gönderdi. Salih, bu militanları, az bir hizmete karşılık dolgun bir ücret verdikleri için, iyi, kalbili ve yardımsever insanlar olduklarını zannetti. Daha faydalı olabilmek için geceleri örgüt evinde yattı. Salih, annesinin meraklanacağını bildiği için, ona bir mektup yazdı. Bir iki hafta gelemeyeceğini, emin bir yerde bulunduğunu ve merak etmemesini bildirdi. Örgüt lideri, Salih'e bin lira verdi. Devrim gazetesini satmaya gönderdi. Arkasından da iki küçük militan göndererek, bin lirayı çalmalarını, bu mümkün olmazsa zorlamalarını söyledi. İki küçük militan, gazete almak bahanesiyle Salih'in yanına yaklaştılar. Paralarının bozuk olmadığını, parayı bozarak birer gazete vermesini söylediler. Salih cüzdanını çıkarınca küçük boylusu, para dolu cüzdanı alıp kaçtı. Diğeri de Salih'i tutarak arkadaşının kaçmasını sağladı. Salih, olayı anlatmak için karakola giderken örgüt lideriyle karşılaştı. Durumu anlattı. Örgüt lideri polise gitmesine mani oldu. Bin lira daha vererek gazete satmasına devam etmesini söyledi. Ertesi günü, gazetelerde şöyle bir acıklı haber çıktı: Sahildeki trafik kazasında 1213 yaşlarında bir çocuk feci şekilde ezilerek tanınmaz hale gelmiştir. Üzerinde çıkan kimlikten Salih oğlu Salih Öksüz olduğu anlaşılmıştır. Bu haberi bütün gazeteler yazdığı gibi, radyo da söylemişti. Birkaç gündür meraktan gözlerine uyku girmeyen, hastalığı artan annesi haberi duyunca düşüp bayıldı. Komşu kadınlar su dökerek ayıltmaya çalıştılarsa da ayıltamadılar. Haseki Hastanesine kaldırdılar. Gerekli müdahalelerden sonra bir ara gözleri açılır gibi olduysa da hastalığı sebebiyle kendine gelemedi, (Salih, evlâdım) diye sayıklamaya başladı. Doktorlar, kadının zayıf ve hasta olduğunu, oğlunun ölüm haberini duymasıyla büyük bir şok geçirdiğini, Allah'tan ümit kesilmez ama durumunun ağır olduğunu söylediler. Öte taraftan gazetelerdeki trafik kazasını Salih de okudu, önce hayret etti. Sonra olayı anladı. Ölenin kendisinin cüzdanını çarpıp kaçan çocuk olduğunu, parayı alıp kaçarken arabanın altında kaldığını anladı. Cüzdanında kendi kimliği bulunduğu için haberdeki yanlışlığı fark etti. Salih, örgüt liderine gazetedeki haberi gösterdi. Annesinin de okumuş olma ihtimaline karşı, evlerine gitmek için izin istedi. Örgüt lideri bu akşam da yatıp yarın gitmesini söyledi. Gece Salih'in cebindeki bütün paraları aldı. Sabah olunca Salih parasını bulamadı. Örgüt liderine durumu bildirdi. O da başka bir yerde düşürmüş olabileceğini söyledi. Salih, parayı gece yatarken yastığının altına koyduğunu söylemesi üzerine, (Bizi hırsızlıkla mı suçluyorsun?) diyerek feci bir dayak attı. Salih ağlaya ağlaya eve gitti. Annesinin hastanede olduğunu öğrendi. Hastaneye gitti. Annesinin yanına girdi. Kadıncağız gözlerine inanamadı. Sevinçten tekrar bayıldı. Annesi ayıldıktan sonra Salih'i kucakladı. Salih de bu acı tecrübelerden sonra, annesinin sözünden çıkmayacağına söz verdi. [/QUOTE]
Alıntıları ekle...
İsim
Spam kontrolü
Turizmin başkenti olarak bilinen güneydeki ilimiz?
Cevapla
Forumlar
Yaşam...
Hikayeler / Efsaneler
Örnek Kaynana
Top