Ormanın Kalbi, Denizin Sesi

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
Bu Ayın Lideri
Adanın yemyeşil ormanında, her sabah güneşin ilk ışıklarıyla uyanırdım. Çıplak ayaklarımla toprağı hisseder, rüzgârın saçlarımda dans ettiğini hissederdim. Her ağaç, her çiçek benim için bir sır saklıyordu. Orada, doğanın kalbinde kendimi özgür ve huzurlu hissederdim.
Bir gün, ormanda yürürken, daha önce görmediğim kadar parlak bir çiçek gördüm. Çiçeğe yaklaştıkça, içimde tarifsiz bir heyecan uyandı. O çiçek, sadece bir bitki değil, aynı zamanda benim için bir sembol haline geldi. Doğadaki her şeyin birbirine bağlı olduğunu, her parçanın bütünün bir parçası olduğunu anladım.
O sırada, ormanın derinliklerinden gelen bir ses duydum. Ses, hem tanıdık hem de yabancıydı. Ağaçların arasından ilerleyerek sesin kaynağına ulaştım. Ve orada seni gördüm. Gözlerin, gördüğüm en güzel çiçek kadar parlaktı. Sanki sen de benim gibi doğanın bir parçasıymışsın gibi.
O gün, seninle tanışmak hayatımı değiştirdi. Birlikte ormanda saatlerce yürüyüşler yaptık, ağaçlara tırmandık, denizde yüzdük. Her anımız, doğanın bize sunduğu güzellikleri keşfetmekle geçti. Sen, benim için sadece bir insan değil, aynı zamanda doğanın bir parçasıydın.
Her sabah, güneşin ilk ışıklarını yakalayan ormanın derinliklerinde uyanırdım. Çam ağaçlarının kokusu ciğerlerimi doldururken, kuşların melodileriyle güne başlardım. Orada, her yaprak, her taş, her damla su benim için birer sır saklıyordu. Doğayla iç içe yaşamak, ruhuma huzur verirdi.

Bir gün, ormanın en kuytu köşesinde, yaşlı bir çınar ağacının altında oturmuş, kitabımı okuyordum. Gözlerim kitabı değil, uzaktaki denizi seyrediyordu. Sonsuz mavinin altında, martılar özgürce süzülüyordu. O an, sanki denizle bir bağ kurmuştum. Dalgaların sesi, kalbimdeki ritmi yakalıyordu.

Tam o sırada, ormanın içinden bir ses duydum. Ses, hem tanıdık hem de yabancıydı. Ağaçların arasından ilerleyerek sesin kaynağına ulaştım. Ve orada seni gördüm. Gözlerin, denizin mavisi kadar derin, saçların ise çam ağaçlarının yeşili kadar canlıydı. Sanki sen de benim gibi doğanın bir parçasıymışsın gibi.

O gün, seninle tanışmak hayatımı değiştirdi. Birlikte ormanda yürüyüşler yaptık, ağaçlara tırmandık, deniz kıyısında piknik yaptık. Her anımız, doğanın bize sunduğu güzellikleri keşfetmekle geçti. Sen, benim için sadece bir insan değil, aynı zamanda doğanın bir parçasıydın.

Seninle birlikteyken, her ağaç bana seni hatırlatırdı. Özellikle de o yaşlı çınar ağacı. Altında sana ilk kez aşık olduğum için, o ağaç benim için kutsal bir yer olmuştu. Deniz ise, sonsuzluğun ve aşkın bir sembolüydü. Her dalga, sana olan aşkımı tekrar tekrar söyler gibiydi.

Bir gün, deniz kıyısında oturmuş, batan güneşi seyrediyorduk. Sen, elini tuttum ve şöyle dedin: "Benim için doğa sensin, sen benim için doğasın." O an, ikimiz de aynı şeyi hissettiğimizi anladık. Aşkımız, doğanın kendisi gibi özgürdü. Kısıtlamalardan, kurallardan uzaktı. Sadece iki kalp, birbirini bulmuş ve sonsuz bir sevgiye yelken açmıştı.

Yıllar geçti, biz büyüdük, değiştiğimiz halde, aramızdaki bağ hiç zayıflamadı. Hala her sabah, ormanın derinliklerinde uyanır, seninle birlikte doğanın kucağında güne başlardım. Aşkımız, tıpkı bir ağaç gibi büyüdü, kökleri derinlere indi. Ve biz, o ağacın altında, sonsuza dek yaşamaya devam edecektik.

Aşkımız, doğanın kendisi gibi özgürdü. Kısıtlamalardan, kurallardan uzaktı. Sadece iki kalp, birbirini bulmuş ve sonsuz bir sevgiye yelken açmıştı.​

 
Geri
Top