Onarmaya çalışmak mı, yıkıp yeniden başlamak mı?

Ninova

Ya heRru Ya MeRru !
Onarmaya çalışmak mı, yıkıp yeniden başlamak mı?
Kumdan bir kale düşünün. Çevresine güzel su kanalları yapmış, hendekler kazmışsınız.

Yalnız öyle bir yere inşa etmişsiniz ki kalenizi, dalgalar güçlendikçe önce su kanalları doluyor, sonra heybetli surlarınız tuzlu suyun ellerinde giderek erimeye başlıyor.

Sizse elinizde küçük plastik kovanız, sahilden topladığınız kuru kumlarla surları onarmaya çalışıyorsunuz. Yaptığınız yamalar, bir sonraki dalganın darbesiyle çirkin şekiller almaya başlıyor.

Küçük plastik kovanızla habire koşturup duruyorsunuz. Kan, ter ve panik içinde!..

O kadar odaklanmışsınız ki “onarmaya”, bu yıkımın artık sizin kontrolünüzde olmadığını göremiyorsunuz.

Oysa bir dursanız, durup da yukarıdan baksanız kaleye, çamur haline gelmiş surlara ve dalgalara; onarmaya harcadığınız sürede yepyeni bir kale inşa edilebileceğini göreceksiniz. Denizin biraz ötesinde, yeni bir başlangıç yapabileceksiniz.

Yaşam da birçoğumuz için böyle geçip gidiyor.

Katlanamadığımız bir işimiz, sevmediğimiz bir çalışma ortamımız ya da gururumuzu inciten bir yöneticimiz oluyor bazen.

“Alışmaya” çalışıyoruz. İncinen yerlerimize her gün küçük yamalar dikiyoruz.

Ertesi gün sökülüyor yamalarımız, yara bere içinde, delik deşik, yorgun argın dönüyoruz evlerimize. “İşimi sevmiyorum ama dayanmak zorundayım!” diyoruz. Her şeyi bırakıp düşlerimizin peşinden gitmek, bir lüksmüş, şımarıklıkmış gibi görünüyor gözümüze. Öyle ki utanıyoruz da bazen, gitme düşlerimizden!

Parasal anlamda risk alalım ya da almayalım; “Çevrem ne der? Yıllardır çalışıp aldığım terfilerim ne olur?” kaygılarımız, hırslarımızdan ve profesyonel (!) değerlerimizden vazgeçemeyişimiz ve daha birçok neden bile bizi yeni başlangıçlardan alıkoyabiliyor.

Aynı durum ilişkiler için de, bitmiş ama süregelen evlilikler için de, hani o hep gidip yerleşmek istediğimiz huzur dolu sahil kasabası için de geçerli; değil mi?

Bazen bir şeyi onarmak için, önce tamamen yıkmak gerekmez mi?

Hayatınızdaki bazı kumdan kaleler, denize karışmayı çoktan hak etmedi mi ?

Yazar : Deniz Yalım Kadıoğlu
 
Son düzenleme:

KaderKatibi

Dürüstlük insanın kartvizitidir, Matbaada basılmaz
Özel üye
Sanki şu hayatta el için yaşıyoruz.O neder? şu neder? ayıp olur düşüncesiyle hiç istemediğimiz şekilde yaşamaya çalışıyoruz. Ya biz ne zaman kendimiz için yaşayacağız!
 

Ninova

Ya heRru Ya MeRru !
Sanki şu hayatta el için yaşıyoruz.O neder? şu neder? ayıp olur düşüncesiyle hiç istemediğimiz şekilde yaşamaya çalışıyoruz. Ya biz ne zaman kendimiz için yaşayacağız!
şahsen ben kimin ne dediğini umursamadan yaşıyorum bugun saçımı kestirdim kısacık kimi der yakıştı kimi der bu ne erkek gıbı olmuşsun.
ama ben kendım ıcın yasıyorum kıme ne .
ılla bırının dedıgı umrunda olacaksa tanrı ne der desın.
tabı yemez
 

KaderKatibi

Dürüstlük insanın kartvizitidir, Matbaada basılmaz
Özel üye
şahsen ben kimin ne dediğini umursamadan yaşıyorum bugun saçımı kestirdim kısacık kimi der yakıştı kimi der bu ne erkek gıbı olmuşsun.
ama ben kendım ıcın yasıyorum kıme ne .
ılla bırının dedıgı umrunda olacaksa tanrı ne der desın.
tabı yemez
Bazı tabuları kırmış gibisin... zaten insanın kendisi için çok önemli olmayan kişilerinde birşeyler demesi önemli değil. Önemli olanlarda seni (genel olarak söylüyorum) olduğun gibi kabul eder. Yinede diyorum ki toplum olarak biz kendimiz için yaşamıyoruz hep onun bunun için
 

dderya

kOkOşŞ
V.I.P
ben de eskiden derdim ki, "ben hep başımın dikine giderim, kimseyi karıştırtmam kendime. bu anlayışsız ve geri kafalı toplumdan sıyrılıp kendi hayatımı yaşarım"

ama yaşım büyüyüp çocukluktan çıktıkça, işte ben de, hep eleştirdiğim o toplumun arasında kaybolup duruyorum. ne kadar uğraşsam da cıkmak için, birileri beni geri sürüklüyor. bu toplum insanı her şeyden soğutuyor
 
Top