Ölüm, hayatımızın anlamını mı çalıyor?

dderya

kOkOşŞ
V.I.P
Epikür, ölüm korkusunu –ve devamında bütün korkularımızı- yenmeyi amaçlayan bir argüman öne sürmüştü. Fakat bu yetersiz bir argüman. Epikür, yalnızca, bize zarar verebilecek şeylerden korkmak gerektiğini; zararın da yalnızca bize acı veren şeylerden geldiğini varsaydı. Ama görüyoruz ki bu varsayımların ikisi de yanlış.
Kendi ölümümüzden korkmamızın tek sebebinin, sevdiklerimizi etkileyecek olması olduğunu düşünürüz. Bu düşünce, her ne kadar belli bir noktaya kadar yeterli gözükse de, insanların içlerinde hissettikleri varoluşsal sıkıntılarını açıklamada yeterli değil. Bu metinde ölüm korkusunun kaynağı üzerine varsayımda bulunacağız: “ Ölümden korkuyorum; çünkü öleceğim gerçeği, yaptığım şeylerin anlamını ve değerini çalıyor.” Eğer bu doğruysa, ölümümüzü düşündüğümüzde hissettiğimiz boşluk ve baş dönmesini de açıklamış oluruz. Şimdiye kadar yapmış olduğumuz şeylerin anlamsız olduğunu düşünürsek, şu an yapıyor olduklarımız da elimizin altından kayıp gider.

inJvqQF.jpg


Bill Watterson’ın altı yaşındaki filozofu Calvin de aynı şeyleri sorguladı. Çizgi romanın ilk karesinde, Calvin okul sırasında: “Öğretmenim, matematik dersiyle ilgili bir şey sorabilir miyim?”; “Evet?”; “Eninde sonunda öleceğimize göre, neden integrallerle uğraşıyoruz?” Calvin’in mantığına göre birçoğumuz hayatımızı değerli hale getirecek şeylerle vakit harcıyoruz. Bir eylemi, ancak bir başka amacımıza ulaşmamıza katkı sağladığı sürece değerli olarak kabul ediyoruz.
Dolayısıyla ölüm, amaçlarımıza ulaşmamızı engelleyerek hayatlarımızı değersizleştiriyor, anlamını yok ediyor.
-alıntı-​
 
Top