Okul Öncesi Çocuklardaki Depresyon Gerçek mi?

Geçen haftalarda New York Times Dergisi'nde “Okul öncesi çocukları depresif olabilir mi?” adı altında bir makale yayımlandı. Yazı iyi derlenmiş ve doğrudan önemli fenomenlere dikkat çekmiş. Makalede iki önemli soruya işaret ediliyor:

(1) Yetişkinlerde görülen böyle bir rahatsızlığın küçük çocuklarda da teşhis edilebilmesi gerçekten mümkün mü?

(2) Okul öncesi çocukları henüz gelişmemiş ve çok değişken olduğu halde klinik depresyon adı altında tanı konularak etiketlenmesi iyi bir fikir mi?

İlk soruya odaklandığımızda konuyu daha iyi anlayabilmek için ‘yetişkinlerde görülen' bu rahatsızlığın içeriğinin biraz genişletilmesi gerekiyor. Tarihteki seyrine baktığımızda psikoloji ve psikiyatri çocuklarda depresyonu tanımıyordu. Bunun sebebi ise, çocuğun depresyonda olabilmesi için gerekli bilişsel tecrübeye sahip olamaması gösteriliyordu. Bililşsel tecrübe için depresyona neden olan semptomların birkaçına ihtiyaç var. Örneğin; depresif hal, yoğun suçluluk ve intihar düşüncesi. Fakat asıl sorun çocuğun bu kavramları anlayamaması mı, yoksa başkalarına doğru bir şekilde aktaramaması mı? Yani çocuklar durumlarını ifade edemedikleri için depresyonda olamazlar mı?

Depresyon için gerekli olan ruh hali ya da suçluluk kavramlarının derin manalarında ısrar ediyorsak, evet doğru, depresyon bir yetişkin hastalığı. Fakat dile dayalı semptomlar birçok farklı durum için de problem oluşturabilir. Böyle bir fikir sadece depresyonun varlığı tartışılan cocuklarda değil, aynı zamanda dili anlama problemi yaşayan Alzheimer hastalarını da etkiler. Hal böyle iken, farklı kültürlerde yaşayan; ruh hali ve suçluluk gibi kavramları sıradışı olarak farklı anlayan insanların durumu hakkında ne düşüneceğiz. Mesela Tahiti'de ‘suçluluk' diye bir kelime yoksa ne olacak? ‘Söz'de yok.

Halbuki her ülkede depresyon vakalarına eşlik eden davranışlar ve bedensel değişiklikler kaydedilmiştir. Depresyonun farklı birçok işareti de vardır (aktivitelere karşı ilgisini kaybetmekten uyku bozukluklarına; kilo kaybından konsantrasyon problemlerine). Bu sayede dile dayalı bilgiye gerek kalmadan olaylar üzerinden bilgi sahibi olabiliriz.

Son olarak, kavramsal ve dile ait belli bilgilerin depresyon için gerekli olduğu savunulduğu takdirde, geri kalan tüm memelilerin de depresif olma ihtimallerini gözden çıkarmak gerekiyor. Bu durumda şunu hatırlatmak gerekiyor ki, modern antidepresanlar ilk önce hayvanlar üzerinde deneniyor ve nörobilim farelerin depresyon olabileceği gerçeği üzerine kurulmuş. Ve eğer fareler depresif olabiliyorsa (ki evet oluyor), muhtemeldir ki çocuklarda da bu kapasite mevcut.

Tanı Süreci

Okul öncesi çocukları depresif olabilir dediğimizde aslında gerçek bir olgudan bahsetmiş oluyoruz. Evet olabilirler. Fakat, tanı koyma sürecinde dikkatli olmak gerekiyor. Çünkü kolay bir süreç olmayacaktır. Bir çocuk herhangi bir psikolojik problemle geldiğinde, sınırı belirlemek ve etiketleme durumuna ilişkin doğal bir kaygı olacaktır. NYT'nin makalesinde Bebek-Çocuk Psikoloğu Rahil Briggs'den bununla ilgili hoş bir alıntı var, “Şuna emin olmalıyız ki, bir çocuk dondurmasını külahtan her düşürdüğünde ağlamaya başlar, ve biz onu depresif olarak etiketlemeyiz.”

Üzüntünün ve kötü ruh halinin normalde kısa sürdüğü çocuklara tanı koymak için şüphesiz ki çocuğun sınırlarını zorlaması gerekiyor. Depresyon sınırını yüksek tutmak ve ‘depresyon' terimini; sürekli içine kapanık, sessiz, oyuncaklarıyla oynamayan, bir aydır kendisini hiçbirşeyin neşelendiremediği ve diğer depresyonun fiziksel semptomlarına sahip olan, çok daha küçük bir çocuk grubuna saklamak daha doğru olur. Bu gibi çocukların yetişkin depresifler gibi, ciddi problem potensiyellerine karşı; tanı, tedavi, bakım ve diğer profesyonel yardımlar için haklarının olduğu unutulmamalıdır.

Kaynak: Psychology Today​
 

Suskun

V.I.P
V.I.P
Sorularla insanın ömrünü yeselerde onun heyecanını paylaşmak hayata hazırlanmasında yanında olmak ömre bedel.
 
Top