Forumlar
Yeni Mesajlar
CerezExtra
EĞLENCE ↓
Şans Kurabiyesi
Renk Falınız
ÇerezRADYO
Sevgiliye Özel
ÇerezDERGİ
Hızlı Okuma Testleri
Pratik Çözümler
Yeniler
Yeni Mesajlar
Yeni ürünler
Yeni kaynaklar
Son Aktiviteler
İndir
En son incelemeler
Dükkan
Giriş
Kayıt
Yeniler
Yeni Mesajlar
Menu
Giriş
Kayıt
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Eğitim
BilgiBANK
Türkçe & Dilbilgisi & İmla Kuralları
Oğuz Türkçesinin Anadolu’daki İlk Ürünleri (XIII – XIV. yy)
JavaScript devre dışı bırakıldı. Daha iyi bir deneyim için, devam etmeden önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
You are using an out of date browser. It may not display this or other websites correctly.
You should upgrade or use an
alternative browser
.
Konuya cevap yaz
Mesaj
<blockquote data-quote="OBir" data-source="post: 929725" data-attributes="member: 73293"><p><strong><span style="font-size: 18px">13. ve 14. Yüzyıllarda Coşku ve Heyecanı Dile Getiren Metinler</span></strong></p><p></p><p>Anadolu’da Oğuz Türkçesiyle oluşturulan ilk eserlerde genellikle dinî ve tasavvufî temalar işlenmiştir.</p><p></p><p>Tasavvuf, insanın manevi boyutu öne çıkaran, kişinin içsel dönüşüm geçirerek Allah’a ulaşmasını amaçlayan bir duyuş, düşünüş ve yaşayış sistemidir. Tasavvufu benimseyen, yaşamını bu anlayışın gereklerini göre biçimlendiren kişilere mutasavvıf (sûfî) denir. Bireysel yaşantı ve deneyimlerle anlam, değer ve yaşarlık kazanan bir sistem olan tasavvuf, toplumsal hayattaki varlığını tarikatlar aracılığıyla sürdürmüştür. Bektaşilik, Mevlevilik gibi isimler alan tarikatlar, kendi aralarında birtakım küçük farklılıklar gösteren tasavvufi kurumlardır.</p><p></p><p>Mutasavvıflar, tasavvufi yaşantıyı anlatmak için “Tatmayan bilmez!” demişlerdir. Kişinin, kendisini ve Allah’ı her şeyiyle bilmesini, kendi içinde ruhsal bir yolculuk yaparak Allah’a ulaşmasını amaçlayan tasavvufi yaşantının kendine özgü bir sistemi ve dili vardır.</p><p></p><p>Tarikatlara mensup olanların barındıkları, ibadet ve tören yaptıkları yerlere, tekke (dergâh) denir. İslam dünyasında medreseler tefsir, hadis, fıkıh gibi dinî ilimlerin yani İslam’ın görünen yüzünün öğretildiği yerler olarak varlık gösterirken tekkeler İslam’ın içsel boyutunun yaşandığı, tasavvufi öğretilerin aktarıldığı, zikir ayinlerinin yapıldığı mekânlar olarak işlev görmüştür.</p><p></p><p><strong>13. ve 14. Yüzyıllarda Coşku ve Heyecanı Dile Getiren Metinler şunlardır:</strong></p><p></p><p style="margin-left: 20px">1. <strong><span style="font-size: 18px"><span style="color: #ff0000">İlahi</span></span></strong></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">İlahi, Allah’ı övmek, onun birliğini, yüceliğini, kudretini dile getirmek için söylenen şiirlerin genel adıdır. İlahi, Allah’ı övmek, O’na dua etmek ve en büyük aşkın Allah aşkı olduğunu belirtmek amacıyla yazılmış makamla okunan dini tasavvufi halk edebiyatı nazım şeklidir. Arapça kökenli bir kelimedir. Bir başka kullanımı da şaşma ve sitem bildiren ünlemdir.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Tarikatlara göre farklı adlar alan ve özel bir ezgiyle söylenen bu şiirlerde hece ölçüsünün çoğunlukla sekizli, yedili ve on birli kalıpları kullanılmıştır. İlahilerde birim değeri genellikle dörtlüktür. Beyitlerle ve aruz ölçüsüyle oluşturulan ilahiler de vardır.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Dinî-tasavvufî Türk halk şiiri geleneğinde ilahiler, çoğunlukla sözlü anlatımla oluşturulmuş, kuşaktan kuşağa da genellikle bu yolla aktarılmıştır. Türk edebiyatında ilahi nazım türü denince akla ilk gelen isim Yunus Emre dir.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">İlahiler çok eski zamanlardan bu yana dinlerin ve inançların önemli bir parçasını oluşturmuştur. Her dinin ilahilere farklı bir bakışı vardır. Her dinin farklı ilahileri vardır. İlahiler bir dinin kutsal metinlerinin bir parçasını oluşturup, kutsi bir mahiyete sahip olabilir veya sadece o dinin inandığı Tanrı veya tanrısal mefhumları övmek için inananlar tarafından yazılmış, kutsiyeti bulunmayan metinler de olabilirler. İlahiler çoğu dinde din eğitiminin önemli bir parçasıdır. Bazı dinlerde ve inanışlarda ilahi söylemek bir tür ibadettir. Fakat ilahi söylemek çoğu inanışta belirli ibadetlerin sadece bir parçasını oluşturur.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">İlahiler tarikatlara göre değişik isimler alır. Mevlevilerde ayin, Bektaşilerde nefes, Alevilerde deme(deyiş), diğer tarikatlarda cumhur ve ilahi adını alır.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><strong>İlahinin özellikleri şunlardır:</strong></p> <ul style="margin-left: 20px"> <li data-xf-list-type="ul">Kendine özgü bir ezgiyle okunur.</li> <li data-xf-list-type="ul">Hem koşma, hem semai biçiminde ve hem hece hem de aruz ölçüsüyle yazılmıştır.</li> <li data-xf-list-type="ul">Hece ölçüsünde 7, 8 ve 11 ‘li kalıplar tercih edilmiştir.</li> <li data-xf-list-type="ul">Dörtlüklerden oluşur. Dörtlük sayısı 3 ila 7 arasında değişir.</li> <li data-xf-list-type="ul">Genelde şiirin içinde şairin mahlası geçer.</li> <li data-xf-list-type="ul">İlahi denince akla ilk gelen Yunus Emre dir. Yunus Emre, şiirlerini halkın anlayabileceği sade bir dille yazmıştır. Hece ölçüsü kullanmıştır.11’li hece ölçüsünü kullanmıştır. Halkın içinden biri olduğu için halk tarafından çok sevilmiştir ve dili halkın dilidir.</li> <li data-xf-list-type="ul">Daha sonra Eşrefoğlu Rumi, Niyazi-i Mısri, Aziz Mahmut Hüdai, Yunus Emre’nin etkisinde kalarak ilahiler yazmışlardır.</li> <li data-xf-list-type="ul">Not: İlahiler tarikatlara göre farklı isimler alır: Mevlevilerde ayin, Bektaşilerde nefes, Alevilerde deme, Gülşenilerde tapuğ, Halvetilerde durak, öteki tarikatlar da hur ya da ilahi gibi.</li> </ul> <p style="margin-left: 20px"></p><p style="margin-left: 20px"><strong><em>İlahi</em></strong></p> <p style="margin-left: 20px"><em></em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Aşkın aldı benden beni</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Bana seni gerek seni</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Ben yanarım dün ü günü</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Bana seni gerek seni</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em></em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Ne varlığa sevinirim</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Ne yokluğa yerinirim</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Aşkın ile avunurum</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Bana seni gerek seni</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em></em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Aşkın âşıklar oldurur</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Aşk denizine daldırır</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Tecelli ile doldurur</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Bana seni gerek seni</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em></em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Aşkın şarabından içem</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Mecnun olup dağa düşem</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Sensin dünü gün endişem</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Bana seni gerek seni</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em></em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Sufilere sohbet gerek</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Ahilere ahret gerek</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Mecnunlara Leyla gerek</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Bana seni gerek seni</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em></em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Eğer beni öldüreler</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Külüm göğe savuralar</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Toprağım anda çağıra</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Bana seni gerek seni</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em></em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Cennet cennet dedikleri</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Birkaç köşkle birkaç huri</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>İsteyene ver anları</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Bana seni gerek seni</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em></em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Yunus’durur benim adım</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Gün geçtikçe artar odum</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>İki cihanda maksudum</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Bana seni gerek seni </em></p><p style="margin-left: 20px"><p style="margin-left: 20px"><em>Yunus Emre</em></p> </p> </p></p> <p style="margin-left: 20px">2. <strong><span style="font-size: 18px"><span style="color: #ff0000">Nefes</span></span></strong></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Bektâşî-Alevi tekkelerinde okunan tasavvuf temalı şiirlere “nefes” denir. Nefeslerde genellikle vahdet-i vücut görüşü dile getirilmiş, Hz. Muhammet ve Hz. Ali övülmüştür. Daha çok cem ayinlerinde saz eşliğinde okunan şiirler olan nefesler, hece ölçüsüyle de aruz ölçüsüyle de oluşturulmuştur.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Nefes, dini temellere bağlı âşık edebiyatı nazım şekillerinden ilahilerin Alevi-Bektaşi âşıklarınca yazılanlarına denir. Konusu genellikle tasavvuftaki vahdet-i vücud, Alevi-Bektaşi ilkeleri, tarikat kurallarıyla ilgilidir. Dili sade bir Türkçe olan nefesler biçim olarak koşmaya benzer. Dörtlükler halinde hece ölçüsünün 7, 8, 11’li kalıpları ile ya da az da olsa aruzla yazılanlara rastlanmaktadır. Dörtlük sayısı 3-7 arasında değişir. Fazla da olabilir.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><strong>Nefes Nazım Biçimi Özellikleri</strong></p> <ul style="margin-left: 20px"> <li data-xf-list-type="ul">Bektaşi şairlerinin yazdığı tasavvufi şiirlerdir.</li> <li data-xf-list-type="ul">Genellikle, nefeslerde tasavvuftaki Vahdet-i Vücud felsefesi anlatılır.</li> <li data-xf-list-type="ul">Bunun yanında Hz. Muhammed (A.S.M) ve Hz. Ali (R.A) için övgüler de söylenir.</li> <li data-xf-list-type="ul">Nazım birimi dörtlüktür. Dörtlük sayısı 3 ila 8 arasında değişir.</li> <li data-xf-list-type="ul">Hece ölçüsüyle yazılırlar. Ama aruz ölçüsüyle yazılan nefesler de vardır.</li> <li data-xf-list-type="ul">Nefeslerde, kalenderâne ve alaycı bir üslup dikkati çeker.</li> <li data-xf-list-type="ul">Duygu ve düşünceleri nükteli bir şekilde ve zarafet ölçüleri içinde söylemek nefesin en belirgin özelliğidir.</li> <li data-xf-list-type="ul">Özellikle Pir Sultan Abdal, bu tarzdaki şiirleriyle tanınır.</li> </ul> <p style="margin-left: 20px">Alevi ilahilerine “nefes”, “deme”, “deyiş”; Mevlevi ilahilerine “ayin”; Gülşeni ilahilerine “tapuğ”; Halveti ilahilerine de “durak” adı verilir.</p> <p style="margin-left: 20px"></p><p style="margin-left: 20px"><strong><em>Nefes Örneği</em></strong></p> <p style="margin-left: 20px"><em></em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Eşrefoğlu al haberi</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Bahçe biziz bağ bizdedir</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Biz de mevlanın kuluyuz</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Yetmiş iki dil bizdedir</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em></em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Erlik midir eri yormak</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Irak yoldan haber sormak</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Cennetteki ol dört ırmak</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Coşkun akan sel bizdedir</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em></em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Âdem vardır cismi semiz</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Abdes alır olmaz temiz</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Halkı dahleylemek nemiz</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Bilcümle vebal bizdedir</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em></em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Biz erenler gerçeğiyiz</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Has bahçenin çiçeğiyiz</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Hacı bektaş köçeğiyiz</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Edep erkan yol bizdedir</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em></em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Kuldur Hasan Dede’m kuldur</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Manayı söyleyen dildir</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Elif hakka doğru yoldur</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Cim ararsan dal bizdedir</em></p></p> <p style="margin-left: 20px">3. <strong><span style="font-size: 18px"><span style="color: #ff0000">Gazel</span></span></strong></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Divan şiiri nazım şekillerindendir. Kelime olarak kadınlarla âşıkâne sohbet etmek, konuşmak anlamına gelir. Anadolu’da Oğuz Türkçesiyle oluşturulan ilk eserlerde ağırlıklı olarak dinî-tasavvufî temalar işlenmekle birlikte XIII. yüzyılın sonlarından itibaren din dışı temalar da işlenmeye başlanmıştır. Bu dönemde oluşturulan din dışı temalı şiirlerde nazım biçimi olarak genellikle gazel kullanılmıştır.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Terim olarak aşk, şarap, tabiat ve kadın konularını işleyen şiirlere denir. Kendi başına bir nazım şekli olarak, İran ve Türk Edebiyatı'nda ortaya çıkan gazel, beyitler halinde yazılır ve beyit sayısı beş ile onbeş arasında değişir.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Gazelin birim değeri (nazım birimi) beyit, birim sayısı 5-15, ölçüsü aruzdur. Kafiye düzeni “aa ba ca da…” biçimindedir. Gazelin ilk beytine matla, son beytine makta, en güzel beytine beytü’l-gazel ya da şah beyit denir. Gazel şairi mahlasını şiirin genellikle son beytinde söyler.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Türk edebiyatına İran edebiyatından geçen bir nazım biçimi olan gazel, divan edebiyatında yaklaşık altı yüzyıl boyunca en çok kullanılan nazım biçimi olmuştur. Anadolu’da din dışı temaların ele alındığı ilk gazeller, divan edebiyatının kurucusu da sayılan Hoca Dehhânî tarafından yazılmıştır.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Türk Divan Edebiyatı'nda; çok yaygın olarak kullanılan bir nazım şeklidir. Hemen hemen aruz'un her kalıbıyla yazılır. Birinci beyit kendi arasında kafiyeli, diğer beyitlerin birinci mısraları serbest, ikinci mısraları birinci beyit ile kafiyelidir. Kafiye düzenini şematik olarak belirtmek gerekirse aa / ba / ca / da / ea / fa şeklinde ifade etmek mümkündür. Gazellerde beyitler arasında mana birliği olabileceği gibi, her beyit ayrı bir konuyu işlemiş de olabilir.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Gazellerde aşk duyguları, şarap âlemleri, tabiat güzellikleriyle birleşmiş bir şekilde, canlı ve akıcı bir üslûpla dile getirilir.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Gazelin ilk beyitine matla, son beyitine makta adı verilir. Matla beyitinden sonra gelen beyite hüsn-i matla, makta beyiti'nden bir önceki beyite ise hüsn-i makta denir. En güzel beyitine beyt'ül gazel, beyitleri arasında konu birliği bulunan gazellere yek-ahenk gazel, her beyiti aynı mükemmellikte söylenmiş olan gazellere ise yek-avaz gazel denir.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Mısra sonlarındaki kafiyelerden ayn olarak "mısra içlerinde de kafiye bulunan gazellere musammat gazel adı verilir. Değişik konularda yazılmış olmakla beraber, gazeller genellikle birer aşk şiirleridir. Sevgi bitmez tükenmez temasıdır. Gazellerin isimlendirilmeleri ya rediflerine göre veya ilk mısralarına göre olur. Ayrı kelime halinde redifleri olan gazeller bu rediflerine göre, olmayanlar ise ilk mısralarına göre adlandırılır.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Divan edebiyatının en yaygın kullanılan nazım biçimidir. Önceleri Arap edebiyatında kasidenin tegaüzzül adı verilen bir bölümü iken sonra ayrı bir biçim halinde gelişmiştir. Gazelin beyit sayısı 5-15 arasında değişir. Daha fazla beyitten olaşan gazellere müyezzel ya da mutavvel gazel denilir. Gazelin ilk beyti "matla", son beyti ise "makta" adını alır.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Matla beytinin dizeleri kendi aralarında uyaklıdır (musarra). Sonraki beyitlerin ilk dizeleri serbest ikinci dizeleri ilk beyitle uyaklı olur. Birden fazla mussarra beytin bulunduğu gazel "zü'l-metali", her beyti musarra olan gazel ise "müselsel" gazel adıyla bilinir. İlk beyitten sonraki beyte "hüsn-i matla" (ilk beyitten güzel olması gerekir), son beyitten öncekine "hüsn-i makta" (son beyitten güzel olmalı gerekir) denir.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Gazelin en güzel beyti ise "beytü'l-gazel" ya da "şah beyit" adıyla anılır. Bunun yeri ya da sırası önemli değildir. Bazı gazellerin matlasını oluşturan dizelerden birinci ya da ikincisinin matkasının ikinci dizesi olarak yenilenmesine "redd'i-matla" denir. Şair mahlasını (şairin takma adı, ya da tanındığı ad) maktada ya da "hüsn-i" maktada söyler. Bu durumda beyit ikinci bir adla "mahlas beyti" ya da "mahlashane" olarak anılır. Şairin mahlasını tevriyeli kullanmasına "hüsn-i tahallüs" denir.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Dize ortalarında uyak bulunan gazele musammat, sonu getirilmemiş ya da beyit sayısı 5’in altında bulunan gazellere de "natamam" gazel denir. Başka şairlerin birkaç dize ekleyerek bend biçimine dönüştürdüğü gazellere "tahmis", "terbi" adı verilir. Bütün beyitlerinde aynı düşüncenin ele alındığı gazeller "yekahenk gazel", her beyti öncekinden ustalıklı biçimde söylenmiş gazeller de "yekavaz gazel" olarak adlandırılır.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Gazeller konularına göre de çeşitli isimlerle tanımlanır. Aşka ilişkin acı, mutluluk gibi içli duyguların dile getirildiği gazeller "âşıkane", içki, yaşama boş verme, yaşamdan zevk alma gibi konularda yazılanlara "rindane" denir. Âşıkane gazellere en iyi örnek Fuzuli’nin gazelleri, rindane gazellere en iyi örnek ise Baki’nin gazelleridir. Kadınları ve ten zevklerini konu edinen gazeller ise, örneğin Nedim’in gazelleri, "şuhane", öğretici nitelikli gazellere, örneğin Nabi’nin gazelleri, "hakimane gazel" denir.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Gazeller eskiden bestelenerek okunurdu. Özelikle bestelenmek için yazılmış gazeller de vardır. Gazelleri makamla okuyan kişilere "gazelhan", gazel yazan usta şairlere ise "gazelsera" adı verilir.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Gazel, Türk müziğinde ise şiirin bir hanende tarafından doğaçtan seslendirilmesidir. Sesle taksim olarak da bilinir. Divan sözcüğünün sözlük bakımından iki anlamı vardır: Belli bir kalıpla yazılan ve besteyle okunan şiir türüne divan denir. Kalıp "failatün failatün failatün failün" şeklindedir. Divan sözcüğü, ikinci olarak, divan tarzında şiir yazan sanatçıların eserlerini topladıkları kitap anlamına gelir. Divan, klasik Türk müziğinde ise en az üçer kıtalık şiirlerden bestelenen şarkıları tanımlar.</p> <p style="margin-left: 20px"></p><p style="margin-left: 20px"><strong><em>Gazel</em></strong></p> <p style="margin-left: 20px"><em></em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Benî candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Felekler yandı âhımdan murâdım şem’i yanmaz mı</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em></em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Kamû bîmârınâ cânan devâ-yî derd eder ihsan</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Niçin kılmaz manâ derman menî bîmâr sanmaz mı</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em></em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Gamım pinhan dutardım ben dedîler yâre kıl rûşen</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Desem ol bî vefâ bilmen inânır mı inanmaz mı</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em></em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Şeb-î hicran yanar cânım töker kan çeşm-i giryânım</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Uyârır halkı efgaanım karâ bahtım uyanmaz mı</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em></em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Gül’î ruhsârına karşû gözümden kanlu âkar sû</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Habîbım fasl-ı güldür bû akar sûlar bulanmaz mı</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em></em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Değildim ben sanâ mâil sen etdin aklımı zâil</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Bana ta’n eyleyen gaafil senî görgeç utanmaz mı</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em></em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır</em></p> <p style="margin-left: 20px"><em>Sorun kim bû ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı</em></p> </p></blockquote><p></p>
[QUOTE="OBir, post: 929725, member: 73293"] [B][SIZE=5]13. ve 14. Yüzyıllarda Coşku ve Heyecanı Dile Getiren Metinler[/SIZE][/B] Anadolu’da Oğuz Türkçesiyle oluşturulan ilk eserlerde genellikle dinî ve tasavvufî temalar işlenmiştir. Tasavvuf, insanın manevi boyutu öne çıkaran, kişinin içsel dönüşüm geçirerek Allah’a ulaşmasını amaçlayan bir duyuş, düşünüş ve yaşayış sistemidir. Tasavvufu benimseyen, yaşamını bu anlayışın gereklerini göre biçimlendiren kişilere mutasavvıf (sûfî) denir. Bireysel yaşantı ve deneyimlerle anlam, değer ve yaşarlık kazanan bir sistem olan tasavvuf, toplumsal hayattaki varlığını tarikatlar aracılığıyla sürdürmüştür. Bektaşilik, Mevlevilik gibi isimler alan tarikatlar, kendi aralarında birtakım küçük farklılıklar gösteren tasavvufi kurumlardır. Mutasavvıflar, tasavvufi yaşantıyı anlatmak için “Tatmayan bilmez!” demişlerdir. Kişinin, kendisini ve Allah’ı her şeyiyle bilmesini, kendi içinde ruhsal bir yolculuk yaparak Allah’a ulaşmasını amaçlayan tasavvufi yaşantının kendine özgü bir sistemi ve dili vardır. Tarikatlara mensup olanların barındıkları, ibadet ve tören yaptıkları yerlere, tekke (dergâh) denir. İslam dünyasında medreseler tefsir, hadis, fıkıh gibi dinî ilimlerin yani İslam’ın görünen yüzünün öğretildiği yerler olarak varlık gösterirken tekkeler İslam’ın içsel boyutunun yaşandığı, tasavvufi öğretilerin aktarıldığı, zikir ayinlerinin yapıldığı mekânlar olarak işlev görmüştür. [B]13. ve 14. Yüzyıllarda Coşku ve Heyecanı Dile Getiren Metinler şunlardır:[/B] [INDENT]1. [B][SIZE=5][COLOR=#ff0000]İlahi[/COLOR][/SIZE][/B] İlahi, Allah’ı övmek, onun birliğini, yüceliğini, kudretini dile getirmek için söylenen şiirlerin genel adıdır. İlahi, Allah’ı övmek, O’na dua etmek ve en büyük aşkın Allah aşkı olduğunu belirtmek amacıyla yazılmış makamla okunan dini tasavvufi halk edebiyatı nazım şeklidir. Arapça kökenli bir kelimedir. Bir başka kullanımı da şaşma ve sitem bildiren ünlemdir. Tarikatlara göre farklı adlar alan ve özel bir ezgiyle söylenen bu şiirlerde hece ölçüsünün çoğunlukla sekizli, yedili ve on birli kalıpları kullanılmıştır. İlahilerde birim değeri genellikle dörtlüktür. Beyitlerle ve aruz ölçüsüyle oluşturulan ilahiler de vardır. Dinî-tasavvufî Türk halk şiiri geleneğinde ilahiler, çoğunlukla sözlü anlatımla oluşturulmuş, kuşaktan kuşağa da genellikle bu yolla aktarılmıştır. Türk edebiyatında ilahi nazım türü denince akla ilk gelen isim Yunus Emre dir. İlahiler çok eski zamanlardan bu yana dinlerin ve inançların önemli bir parçasını oluşturmuştur. Her dinin ilahilere farklı bir bakışı vardır. Her dinin farklı ilahileri vardır. İlahiler bir dinin kutsal metinlerinin bir parçasını oluşturup, kutsi bir mahiyete sahip olabilir veya sadece o dinin inandığı Tanrı veya tanrısal mefhumları övmek için inananlar tarafından yazılmış, kutsiyeti bulunmayan metinler de olabilirler. İlahiler çoğu dinde din eğitiminin önemli bir parçasıdır. Bazı dinlerde ve inanışlarda ilahi söylemek bir tür ibadettir. Fakat ilahi söylemek çoğu inanışta belirli ibadetlerin sadece bir parçasını oluşturur. İlahiler tarikatlara göre değişik isimler alır. Mevlevilerde ayin, Bektaşilerde nefes, Alevilerde deme(deyiş), diğer tarikatlarda cumhur ve ilahi adını alır. [B]İlahinin özellikleri şunlardır:[/B] [LIST] [*]Kendine özgü bir ezgiyle okunur. [*]Hem koşma, hem semai biçiminde ve hem hece hem de aruz ölçüsüyle yazılmıştır. [*]Hece ölçüsünde 7, 8 ve 11 ‘li kalıplar tercih edilmiştir. [*]Dörtlüklerden oluşur. Dörtlük sayısı 3 ila 7 arasında değişir. [*]Genelde şiirin içinde şairin mahlası geçer. [*]İlahi denince akla ilk gelen Yunus Emre dir. Yunus Emre, şiirlerini halkın anlayabileceği sade bir dille yazmıştır. Hece ölçüsü kullanmıştır.11’li hece ölçüsünü kullanmıştır. Halkın içinden biri olduğu için halk tarafından çok sevilmiştir ve dili halkın dilidir. [*]Daha sonra Eşrefoğlu Rumi, Niyazi-i Mısri, Aziz Mahmut Hüdai, Yunus Emre’nin etkisinde kalarak ilahiler yazmışlardır. [*]Not: İlahiler tarikatlara göre farklı isimler alır: Mevlevilerde ayin, Bektaşilerde nefes, Alevilerde deme, Gülşenilerde tapuğ, Halvetilerde durak, öteki tarikatlar da hur ya da ilahi gibi. [/LIST] [INDENT][B][I]İlahi[/I][/B] [I] Aşkın aldı benden beni Bana seni gerek seni Ben yanarım dün ü günü Bana seni gerek seni Ne varlığa sevinirim Ne yokluğa yerinirim Aşkın ile avunurum Bana seni gerek seni Aşkın âşıklar oldurur Aşk denizine daldırır Tecelli ile doldurur Bana seni gerek seni Aşkın şarabından içem Mecnun olup dağa düşem Sensin dünü gün endişem Bana seni gerek seni Sufilere sohbet gerek Ahilere ahret gerek Mecnunlara Leyla gerek Bana seni gerek seni Eğer beni öldüreler Külüm göğe savuralar Toprağım anda çağıra Bana seni gerek seni Cennet cennet dedikleri Birkaç köşkle birkaç huri İsteyene ver anları Bana seni gerek seni Yunus’durur benim adım Gün geçtikçe artar odum İki cihanda maksudum Bana seni gerek seni [/I] [INDENT][INDENT][I]Yunus Emre[/I][/INDENT][/INDENT][/INDENT] 2. [B][SIZE=5][COLOR=#ff0000]Nefes[/COLOR][/SIZE][/B] Bektâşî-Alevi tekkelerinde okunan tasavvuf temalı şiirlere “nefes” denir. Nefeslerde genellikle vahdet-i vücut görüşü dile getirilmiş, Hz. Muhammet ve Hz. Ali övülmüştür. Daha çok cem ayinlerinde saz eşliğinde okunan şiirler olan nefesler, hece ölçüsüyle de aruz ölçüsüyle de oluşturulmuştur. Nefes, dini temellere bağlı âşık edebiyatı nazım şekillerinden ilahilerin Alevi-Bektaşi âşıklarınca yazılanlarına denir. Konusu genellikle tasavvuftaki vahdet-i vücud, Alevi-Bektaşi ilkeleri, tarikat kurallarıyla ilgilidir. Dili sade bir Türkçe olan nefesler biçim olarak koşmaya benzer. Dörtlükler halinde hece ölçüsünün 7, 8, 11’li kalıpları ile ya da az da olsa aruzla yazılanlara rastlanmaktadır. Dörtlük sayısı 3-7 arasında değişir. Fazla da olabilir. [B]Nefes Nazım Biçimi Özellikleri[/B] [LIST] [*]Bektaşi şairlerinin yazdığı tasavvufi şiirlerdir. [*]Genellikle, nefeslerde tasavvuftaki Vahdet-i Vücud felsefesi anlatılır. [*]Bunun yanında Hz. Muhammed (A.S.M) ve Hz. Ali (R.A) için övgüler de söylenir. [*]Nazım birimi dörtlüktür. Dörtlük sayısı 3 ila 8 arasında değişir. [*]Hece ölçüsüyle yazılırlar. Ama aruz ölçüsüyle yazılan nefesler de vardır. [*]Nefeslerde, kalenderâne ve alaycı bir üslup dikkati çeker. [*]Duygu ve düşünceleri nükteli bir şekilde ve zarafet ölçüleri içinde söylemek nefesin en belirgin özelliğidir. [*]Özellikle Pir Sultan Abdal, bu tarzdaki şiirleriyle tanınır. [/LIST] Alevi ilahilerine “nefes”, “deme”, “deyiş”; Mevlevi ilahilerine “ayin”; Gülşeni ilahilerine “tapuğ”; Halveti ilahilerine de “durak” adı verilir. [INDENT][B][I]Nefes Örneği[/I][/B] [I] Eşrefoğlu al haberi Bahçe biziz bağ bizdedir Biz de mevlanın kuluyuz Yetmiş iki dil bizdedir Erlik midir eri yormak Irak yoldan haber sormak Cennetteki ol dört ırmak Coşkun akan sel bizdedir Âdem vardır cismi semiz Abdes alır olmaz temiz Halkı dahleylemek nemiz Bilcümle vebal bizdedir Biz erenler gerçeğiyiz Has bahçenin çiçeğiyiz Hacı bektaş köçeğiyiz Edep erkan yol bizdedir Kuldur Hasan Dede’m kuldur Manayı söyleyen dildir Elif hakka doğru yoldur Cim ararsan dal bizdedir[/I][/INDENT] 3. [B][SIZE=5][COLOR=#ff0000]Gazel[/COLOR][/SIZE][/B] Divan şiiri nazım şekillerindendir. Kelime olarak kadınlarla âşıkâne sohbet etmek, konuşmak anlamına gelir. Anadolu’da Oğuz Türkçesiyle oluşturulan ilk eserlerde ağırlıklı olarak dinî-tasavvufî temalar işlenmekle birlikte XIII. yüzyılın sonlarından itibaren din dışı temalar da işlenmeye başlanmıştır. Bu dönemde oluşturulan din dışı temalı şiirlerde nazım biçimi olarak genellikle gazel kullanılmıştır. Terim olarak aşk, şarap, tabiat ve kadın konularını işleyen şiirlere denir. Kendi başına bir nazım şekli olarak, İran ve Türk Edebiyatı'nda ortaya çıkan gazel, beyitler halinde yazılır ve beyit sayısı beş ile onbeş arasında değişir. Gazelin birim değeri (nazım birimi) beyit, birim sayısı 5-15, ölçüsü aruzdur. Kafiye düzeni “aa ba ca da…” biçimindedir. Gazelin ilk beytine matla, son beytine makta, en güzel beytine beytü’l-gazel ya da şah beyit denir. Gazel şairi mahlasını şiirin genellikle son beytinde söyler. Türk edebiyatına İran edebiyatından geçen bir nazım biçimi olan gazel, divan edebiyatında yaklaşık altı yüzyıl boyunca en çok kullanılan nazım biçimi olmuştur. Anadolu’da din dışı temaların ele alındığı ilk gazeller, divan edebiyatının kurucusu da sayılan Hoca Dehhânî tarafından yazılmıştır. Türk Divan Edebiyatı'nda; çok yaygın olarak kullanılan bir nazım şeklidir. Hemen hemen aruz'un her kalıbıyla yazılır. Birinci beyit kendi arasında kafiyeli, diğer beyitlerin birinci mısraları serbest, ikinci mısraları birinci beyit ile kafiyelidir. Kafiye düzenini şematik olarak belirtmek gerekirse aa / ba / ca / da / ea / fa şeklinde ifade etmek mümkündür. Gazellerde beyitler arasında mana birliği olabileceği gibi, her beyit ayrı bir konuyu işlemiş de olabilir. Gazellerde aşk duyguları, şarap âlemleri, tabiat güzellikleriyle birleşmiş bir şekilde, canlı ve akıcı bir üslûpla dile getirilir. Gazelin ilk beyitine matla, son beyitine makta adı verilir. Matla beyitinden sonra gelen beyite hüsn-i matla, makta beyiti'nden bir önceki beyite ise hüsn-i makta denir. En güzel beyitine beyt'ül gazel, beyitleri arasında konu birliği bulunan gazellere yek-ahenk gazel, her beyiti aynı mükemmellikte söylenmiş olan gazellere ise yek-avaz gazel denir. Mısra sonlarındaki kafiyelerden ayn olarak "mısra içlerinde de kafiye bulunan gazellere musammat gazel adı verilir. Değişik konularda yazılmış olmakla beraber, gazeller genellikle birer aşk şiirleridir. Sevgi bitmez tükenmez temasıdır. Gazellerin isimlendirilmeleri ya rediflerine göre veya ilk mısralarına göre olur. Ayrı kelime halinde redifleri olan gazeller bu rediflerine göre, olmayanlar ise ilk mısralarına göre adlandırılır. Divan edebiyatının en yaygın kullanılan nazım biçimidir. Önceleri Arap edebiyatında kasidenin tegaüzzül adı verilen bir bölümü iken sonra ayrı bir biçim halinde gelişmiştir. Gazelin beyit sayısı 5-15 arasında değişir. Daha fazla beyitten olaşan gazellere müyezzel ya da mutavvel gazel denilir. Gazelin ilk beyti "matla", son beyti ise "makta" adını alır. Matla beytinin dizeleri kendi aralarında uyaklıdır (musarra). Sonraki beyitlerin ilk dizeleri serbest ikinci dizeleri ilk beyitle uyaklı olur. Birden fazla mussarra beytin bulunduğu gazel "zü'l-metali", her beyti musarra olan gazel ise "müselsel" gazel adıyla bilinir. İlk beyitten sonraki beyte "hüsn-i matla" (ilk beyitten güzel olması gerekir), son beyitten öncekine "hüsn-i makta" (son beyitten güzel olmalı gerekir) denir. Gazelin en güzel beyti ise "beytü'l-gazel" ya da "şah beyit" adıyla anılır. Bunun yeri ya da sırası önemli değildir. Bazı gazellerin matlasını oluşturan dizelerden birinci ya da ikincisinin matkasının ikinci dizesi olarak yenilenmesine "redd'i-matla" denir. Şair mahlasını (şairin takma adı, ya da tanındığı ad) maktada ya da "hüsn-i" maktada söyler. Bu durumda beyit ikinci bir adla "mahlas beyti" ya da "mahlashane" olarak anılır. Şairin mahlasını tevriyeli kullanmasına "hüsn-i tahallüs" denir. Dize ortalarında uyak bulunan gazele musammat, sonu getirilmemiş ya da beyit sayısı 5’in altında bulunan gazellere de "natamam" gazel denir. Başka şairlerin birkaç dize ekleyerek bend biçimine dönüştürdüğü gazellere "tahmis", "terbi" adı verilir. Bütün beyitlerinde aynı düşüncenin ele alındığı gazeller "yekahenk gazel", her beyti öncekinden ustalıklı biçimde söylenmiş gazeller de "yekavaz gazel" olarak adlandırılır. Gazeller konularına göre de çeşitli isimlerle tanımlanır. Aşka ilişkin acı, mutluluk gibi içli duyguların dile getirildiği gazeller "âşıkane", içki, yaşama boş verme, yaşamdan zevk alma gibi konularda yazılanlara "rindane" denir. Âşıkane gazellere en iyi örnek Fuzuli’nin gazelleri, rindane gazellere en iyi örnek ise Baki’nin gazelleridir. Kadınları ve ten zevklerini konu edinen gazeller ise, örneğin Nedim’in gazelleri, "şuhane", öğretici nitelikli gazellere, örneğin Nabi’nin gazelleri, "hakimane gazel" denir. Gazeller eskiden bestelenerek okunurdu. Özelikle bestelenmek için yazılmış gazeller de vardır. Gazelleri makamla okuyan kişilere "gazelhan", gazel yazan usta şairlere ise "gazelsera" adı verilir. Gazel, Türk müziğinde ise şiirin bir hanende tarafından doğaçtan seslendirilmesidir. Sesle taksim olarak da bilinir. Divan sözcüğünün sözlük bakımından iki anlamı vardır: Belli bir kalıpla yazılan ve besteyle okunan şiir türüne divan denir. Kalıp "failatün failatün failatün failün" şeklindedir. Divan sözcüğü, ikinci olarak, divan tarzında şiir yazan sanatçıların eserlerini topladıkları kitap anlamına gelir. Divan, klasik Türk müziğinde ise en az üçer kıtalık şiirlerden bestelenen şarkıları tanımlar. [INDENT][B][I]Gazel[/I][/B] [I] Benî candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı Felekler yandı âhımdan murâdım şem’i yanmaz mı Kamû bîmârınâ cânan devâ-yî derd eder ihsan Niçin kılmaz manâ derman menî bîmâr sanmaz mı Gamım pinhan dutardım ben dedîler yâre kıl rûşen Desem ol bî vefâ bilmen inânır mı inanmaz mı Şeb-î hicran yanar cânım töker kan çeşm-i giryânım Uyârır halkı efgaanım karâ bahtım uyanmaz mı Gül’î ruhsârına karşû gözümden kanlu âkar sû Habîbım fasl-ı güldür bû akar sûlar bulanmaz mı Değildim ben sanâ mâil sen etdin aklımı zâil Bana ta’n eyleyen gaafil senî görgeç utanmaz mı Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır Sorun kim bû ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı[/I][/INDENT][/INDENT] [/QUOTE]
Alıntıları ekle...
İsim
Spam kontrolü
En iyi yönetim şekli?
Cevapla
Forumlar
Eğitim
BilgiBANK
Türkçe & Dilbilgisi & İmla Kuralları
Oğuz Türkçesinin Anadolu’daki İlk Ürünleri (XIII – XIV. yy)
Top