• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ VE ÖZELLİKLERİ

YoRuMSuZ

Biz işimize bakalım...
ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ VE ÖZELLİKLERİ

Doç. Dr. Mustafa ÇELİKTEN
Erciyes Üniversitesi Eğitim Fakültesi

Yrd. Doç. Dr. Mustafa ŞANAL
Erciyes Üniversitesi Eğitim Fakültesi

Öğretmen Yeliz YENİ
Kepez İlköğretim Okulu/KAYSERİ


Özet
İnsanlar, “öğretmen” kavramına pek çok anlam yüklüyorlar. Bazı anlamlar, daha çok, öğretmen rolü oynayan insanların duygusal olmayan, doğrusal betimlemelerini ve onlardan yerine getirmeleri beklenen görevlerin teknik betimlemelerini yansıtıyor. Yüklenen diğer anlamlar, kendilerini öğretmen olarak adlandıran insanların ve onların yaptıkları işlerin çok daha canlı, sıcak ve çok boyutlu bir anlayışla ele alınmasına dayanıyor. Anlamının zenginliğini ve önemini açığa çıkarmak için, kişinin, "öğretmen” kavramını irdelemesi yeterlidir.

Son yıllarda, öğretmen modeli, giderek artan bir şekilde reformcular ve basın tarafından, zeki, liberal bir eğitim görmüş, sosyal hayata önem veren bir profesyonel olarak tanımlanmaktadır. Bu öğretmen modeli, bir ya da daha fazla bilim dalına sıkı sıkıya bağlıdır ve öğrenciler için bilginin erişilebilir ve faydalı olması için zekice çalışır. Bu tip öğretmenin oluşturduğu imaj, ihtiyaçları, yetenekleri veya koşulları ne olursa olsun, bütün öğrencilerin başarılı olmasına yardım eden bir insan portresine uymaktadır. Çok açıktır ki, insanlar, öğretmenlerde içeriği aktarma ve öğrencilere beceri kazandırma yeteneklerinden daha fazlasını aramaktadırlar. Öğretmenler, sözleri ve hareketleri yoluyla, aydınlanmış, çalışkan, erdemli ve eğitimli bir insan olmanın ne anlama geldiğini göstermektedirler. Öğretmenler, toplumun bu izlenimi doğrultusunda hem öğrencileri şekillendirmekte hem de kendileri şekillenmektedir.


GİRİŞ
Eğitim sistemlerinin temel amacı o ülkenin nitelikli insan gücünü yetiştirmek ve yurttaşlarına vatandaşlık eğitimini vermektir. Bunu gerçekleştirebilmek için her eğitim sistemi, yetiştireceği insan modelini, sahip olduğu eğitim felsefesi ve insan gücü politikası ışığında saptayarak eğitim etkinliklerini bu amaca göre düzenlemektedir. Temel toplumsal kurumlardan birisi olan eğitim, bütün toplumların temel sorunlarının başında yer almaktadır. Bu temel sorunun ana öznesi de hiç kuşkusuz öğretmenlerdir.

Öğretmen öğrenme aracıdır, sınav yapan, disiplini sağlayan, orta sınıf ahlakının savunucusu ve vekildir. Öğretmen güvenilir kişidir, yedek velidir, öğrenci danışmanı, meslektaş ve toplumsal katılımcıdır. Bunlar öğretmene daha çok mesleği ile ilgili olarak verilen imgelerdir. Öğretmenin değerlendirilmesinde bilgi, kişilik, çevreye uyum, çevre kalkınmasına katılma, halkla ilişkiler gibi ölçütler de kullanılmaktadır. Bir ülkenin geleceğinin mimarı, öğretmenlerdir. Mühendisini, doktorunu, avukatını, öğretmenini, askerini, polisini, şoförünü, kısacası toplumun her kesiminde hizmet veren insan gücünü yetiştirenler hep öğretmenlerdir. Ülkelerin kaderlerinde öğretmenler çok önemli roller oynamaktadır. Öğretmenler, eğitim sisteminin en temel öğesidir. Bir ülkenin kalkınmasında, nitelikli insan gücünün yetiştirilmesinde, toplumdaki huzur ve sosyal barışın sağlanmasında, bireylerin sosyalleşmesi ve toplumsal hayata hazırlanmasında, toplumun kültür ve değerlerinin genç kuşaklara aktarılmasında öğretmenlerin başrolü oynamaları beklenmektedir. Yeni nesillerin niteliği de hiç kuşkusuz onu yetiştiren öğretmenlerin niteliği ile özdeş olacaktır. Zaten “ektiğini en geç biçen çiftçi öğretmendir” özdeyişi de bu gerçeği oldukça güzel bir biçimde ortaya koymaktadır. Kısaca öğretmen, insan mimarı, insanın kişiliğini biçimlendiren bir sanatkar olmaktadır.

Ancak, bu gerçeğin herkesçe bilinmesine rağmen, çeşitli nedenlerle ülkemizde öğretmenlik mesleği çeşitli dalgalanmalarla bugünlere gelmiştir. Kimi zaman “bilen öğretir” diyerek öğretmenlik meslek bilgisinde yetişme aranmaksızın her meslekten kişiler öğretmenliğe atanmış, kimi zaman da “açıkta mı kalsın” endişesiyle alan bilgisi bile olmayan kişilere yeni nesiller teslim edilmiştir. Günümüz itibariyle de öğretmenlik mesleği istenilen ya da hak ettiği noktaya gelememiştir.

Eğitimin amacı, kişilerin yaşadığı toplumun ve toplumun bağlı olduğu çağdaş dünyanın uyumlu bir üyesi haline getirerek onları çağın gerektirdiği bilgi ve becerilerle donatmaktır. Bireylerin, toplum ve dünyadaki değişme ve gelişmelere ayak uydurabilecek ve katkıda bulunabilecek bir biçimde yetiştirilmeleri gerekir. Bu da, iyi bir eğitim sisteminin yanında, nitelikli bir öğretmen kadrosu ile sağlanır. Öğretmenlerin nitelikli olması ne kadar gerekli ve önemli ise de, yeterli değildir. Zira bu öğretmen kadrosunun ülke düzeyinde dengeli, etkin ve verimli olarak istihdam edilebilmeleri ile çalışma ve hayat şartlarının iyileşmesi de o derece önemlidir.

Öğretmenlik Mesleğinin Temel Özellikleri
İnsanlarla ilişkiler yönünden öğretmenlik, diğer bazı mesleklerden farklı olarak geniş bir insan kesimiyle ilişki ve etkileşim içinde yerine getirilen bir meslektir. Öğretmenlik, sadece okul ve sınıf ortamında öğrencilerle değil, okul dışında veliler ve toplumla da iç içe olan bir meslektir. Öğretmen özellikle hizmet verdiği bölge ve toplum yapısı, kültürü de dikkate alındığında öğretmenden beklentiler de değişebilmektedir. Şöyle ki, küçük bir köy ya da mezradaki bir öğretmen o belde için “köyün en önde gelen, en prestijli” kişisidir. O bölge için öğretmen “her şeyi bilendir”. Bununla birlikte öğretmen mezra, köy, kasaba ve şehir ayrımı yapılmaksızın nerede çalışırsa çalışsın öğretmenlerin en çok muhatap oldukları insan grubu kuşkusuz öğrencilerdir. Öğretmenlerin bu kitle ile birliktelikleri ve ilişkileri, okul yaşamında ve sonrasında yıllarca sürebilmektedir. İlişkilerin niteliği yönünden her ne kadar öğretmen-öğrenci ilişkileri, ilgili yasa ve yönetmeliklerce belirlenmiş resmi nitelikte ilişkiler ise de mesleğin doğası gereği bu ilişkiler, duygusal yönü de ağır basan ilişkilerdir. Örneğin, hemen hemen hepimizin unutamadığı bir öğretmeni ve özellikle ilk öğretmeni vardır. İlk öğretmenlerimizi hep adıyla, yaşadığımız anılarıyla ve tatlı acı hatıralarıyla hatırlayabilmekteyiz.

Öğretmenlik mesleğine hazırlık, genel kültür, özel alan bilgisi ve öğretmenlik meslek bilgisi ile sağlanır. Bu nitelikleri kazanabilmek için hangi öğretim kademesinde olursa olsun, öğretmen adaylarının yüksek öğrenim görmesi temel alınmıştır. Eğitim ve öğretimden istenilen başarı ve verimliliği elde etmek için bazı şartların yerine getirilmesi gerekir. Bunlar; eğitim sistemini mükemmel hale getirme, eğitim için gerekli araç ve gereçleri temin etme ve gerekli fiziki imkanları hazırlama gibi şartlardır. Fakat bu şartların bulunması gerekli olmakla beraber, eğitimde istenilen başarı ve verimliliğe ulaşmada yeterli değildir. Çünkü eğitim sistemini çalıştıracak araç ve gereçleri kullanacak ve kullandıracak insan öğretmendir. Öğretmenin niteliği ve yeterliliği eğitim öğretim faaliyetinin başarıya ulaşmasında en önemli faktördür. Çünkü eğitim-öğretim hizmetlerinde kullanılan teknolojik araç gereçler ne kadar yeni olursa olsun bunları kullanacak öğretmenleri alanlarında iyi yetişmemişse yapılan öğretim etkinliklerinden istenilen verim alınamayacaktır. Onun içindir ki öğretmen kendisini teknolojik araç ve uygulamalar konusunda bir şekilde kendisini çağın gereklerine uygun olarak yetiştirmek zorundadır.

Öğretmenlik mesleğinin kendine özgü bazı özellikleri vardır. Her ne kadar bu özellikler öğretmenin görev yaptığı eğitim sisteminin amaçlarına, okulun misyonuna, okulun bulunduğu çevreye, velilerin beklentilerine, okulunun hedef yapısına, idareci ve öğretmenlerin vizyonuna göre değişirse de aşağıda bu özelliklerden bazıları sunulmaktadır:.......>
 

YoRuMSuZ

Biz işimize bakalım...
A) Kişisel Özellikler
Öğretmende bulunması gereken kişisel özellikler hakkında bir çok araştırmalar yapılmış ve bu araştırmalar sonucu farklı kişilik özelliklerinin önemi üzerinde durulmuştur Bugün iyi bir öğretmenin özellikleri konusunda henüz herkesin uzlaşabileceği standartların oluşturulduğu söylenemez. Ancak aşağıda genellikle tüm eğitimciler tarafından kabul gören, bir öğretmende bulunması gereken en önemli kişilik özellikleri özetlenmeye çalışılmıştır:

İyi Bir Öğretmende Bulunması Öngörülen Özellikler:
  1. Öğrencilere karşı açık görüşlü ve objektif olma: Öğretmen her şeyden önce açık ve ileri görüşlü olmalı, öğrencilerin davranış ve başarılarını değerlendirirken tarafsız davranmalıdır. Buna ek olarak öğretmen, yapılacak değerlendirmede mümkün olduğu kadar hissi tavır ve düşünceler altında kalmamalı, sınıftaki bütün öğrencilere karşı eşit mesafede olmalı ve bunu da sınıfa hissettirmelidir.

  2. Öğrencilerin beklenti ve gereksinmelerini dikkate alma: Her ne kadar müfredat programında öğretmenin yapması gerekenler belirtilmiş olsa da öğretmen ders planlarından pek uzaklaşmadan öğrencilerin ilgi ve ihtiyaçlarını gözetmelidir. Örneğin, ilkokulda okuyan ve orta öğretim sınavlarına hazırlanan öğrencileri için yardımcı ders kitapları, rehberlik çalışmaları, onların ileriyi daha iyi görmelerini sağlayıcı toplantılar, vb. düzenleyerek ve tertipleyerek öğrencilerin beklentilerini karşılayabilmelidir.

  3. Eğitimle ilgili sorunları bilimsel yöntemlerle araştırabilme: Öğretmen, eğitim sisteminin ve buna paralel olarak da sınıf ortamında sürekli problemlerle karşılaşacağını bilir ve karşılaşılan problemleri bilimsel bir yönteme göre çözüm arar. Örneğin, sınıftaki öğrencilerden okuma ve anlama bakımından geride olanların fiziksel ya da psikolojik eksiklikleri olabileceğini düşünerek söz konusu öğrencilerin karşılaştıkları sınıf içi ve sınıf dışı sorunları tespit eder. Öğrencilerin karşılaştıkları problemleri tespit ettikten sonra bunlar için olası çözüm önerileri geliştirir ve bu önerileri deneyerek en uygun çözüm yoluna ulaşmaya çalışır.

  4. Eğitimde bireysel farklılıkları dikkate alma: Etkili bir öğretmen sınıfında bulunan her öğrencinin kendine has yetenekleri olduğunu, önemli olanın öğrencilerdeki bu yetenekleri keşfetmek suretiyle açığa çıkarmak ve öğrencileri yetenekleri doğrultusunda yönlendirmek olduğunu bilir. Yoksa öğrencinin sınıfta anlatılan her hangi bir dersten çok ileri ya da geride olmasını öğrenci için olumsuz bir özellik gibi yorumlamamalıyız. Örneğin, öğrenci matematik derslerinde biraz tutuk olabilir ama beden eğitimi ya da müzik derslerinde pekala bir deha olabilir. Onun için öğretmen özellikle belli derslerde bir anda istenilen başarıyı gösteremeyen öğrencilere karşı olumsuz önyargılar beslememelidir.

  5. Yenilik ve gelişmelere açık, kendini sürekli yenileyebilme: Çevredeki değişmelerden en fazla ve çabuk etkilenecek kurum hiç kuşkusuz okuldur. Öğretmen meydana gelen bu değişikliklere karşı hiçbir zaman arkasını dönemez, kayıtsız kalamaz. Örneğin, okul ortamını da çok yakından etkileyen bilgisayara karşı öğretmen kendisini mutlaka yenilmeli, kurslara gitmeli ve bir öğretici olarak öğrencilerinden bilgi bakımından daima önde olmalıdır. Bunun için de öğretmen okumalı, kurslara gitmeli, bilmediği konuları sormalı ve araştırıcı olmalıdır.

  6. Toplumsal değişmeleri anlayıp yorumlayabilme: İdeal ya da etkili bir öğretmen çevrede ve içinde yaşadığı topluma karşı sorumludur. Onun içindir ki, hizmet verdiği çevrede meydana gelecek değişmeleri yakından takip ederek, bu değişmeleri toplumun anlayacağı şekilde anlatıp yorumlayabilmeli, toplumun olumlu yönde değişme ve ilerlemesine yardımcı olmalıdır. Bir başka deyişle öğretmen, toplumunun değişme karşısında karşılaşacağı sıkıntıları kolayca aşabilmesi için onlara yardımcı olmalıdır.

  7. Eğitim teknolojisindeki gelişmeleri yakından izleme: Günümüzde çağdaş eğitim sistemlerini biçimlendiren sosyal, ekonomik, teknolojik ve eğitsel koşullar değişmiştir. Eğitim hizmetlerini daha geniş kitlelere daha kaliteli biçimde götürebilmek için çağdaş eğitim teknolojisinin tüm imkanlarından etkili bir biçimde yararlanmak gerekmektedir. Bu imkanlardan yararlanmak suretiyle öğrenmeöğretme ortamını iyileştirmek, eğitimin kalitesini yükseltmek ve eğitim hizmetlerinin kapsamını genişletmek mümkündür. Bu nedenle bu doğrultudaki yeniliklerin ve gelişmelerin yöneticiler, eğitimciler ve öğretmenler tarafından izlenmesi ve uygulamaya konulması gerekmektedir.

    Öğretmen bilgisayar, internet, tepegöz, projeksiyon makinesi, opak projektör (episkop), datashow ve sınıfta kullanabileceği diğer eğitim teknolojileri konusunda kendini sürekli yenilemelidir. Kuşkusuz bu konularda düzenlenecek konferanslara katılmalı, kitap, dergi, cd vb. kaynakları takip edebilmelidir. Hiç kuşkusuz bunun için de öğretmenlerin maaşları, ders ücretleri ve diğer sosyal imkanları günümüz şartlarına uygun seviyeye getirilmesi gerekir.

  8. Araştırmacı bir yapıya sahip olma: Araştırıcılık, bir öğretmenin en fazla yaptığı ya da yapması gerektiği rollerden biridir. Çünkü sınıfta öğretici, rol modeli ve bilgi dağıtıcısı durumunda olan öğretmen, sınıfta anlatacağı konuları, kendisine sorulan soruları ya da öğrencilere yararlı olacağını düşündüğü konuları araştırmak için kendisini hazır hissetmeli ve istekli olmalıdır.

  9. Yüksek başarı beklentisi: Öğretmenin öğrencilerden beklentileri ile öğrencilerin başarıları arasında yüksek ilişki vardır. Bu nedenle öğretmen öğrencilerinin başarılı olacağına inanmalı ve onları başarılı olmaları için desteklemelidir. Araştırmalar öğretmenin öğrenciden beklentisi yüksek olduğu zamanlarda öğrencinin daha çok öğrendiğini göstermiştir. Bloom, tam öğrenme konusunda yapmış olduğu deneysel araştırmalarda her öğrencinin ihtiyaç duyduğu zaman ve ek öğrenme imkanları sağlandığında hedeflenen öğrenme düzeylerine ulaşabileceklerine dikkati çekmiştir. Bu noktadan hareketle şu sonuca varılabilir. Öğretmen anlatmasını bildikten ve öğrencisini başarılı olacağına inandırdıktan ve ona yardım ettikten sonra bütün öğrenciler başarılı olacaktır. Zaten tam öğrenmenin temelinde de bu ilke yatmaktadır.
Yukarıdaki listenin daha da uzatılması mümkündür. Bunlar, ideal ya da etkili bir öğretmende bulunması öngörülen genel özellikler olarak nitelendirilebilir. Sınıf ortamında bir öğretmenin bunlara ek olarak bazı özelliklere de sahip olmasından söz edilebilir. Bunlar, iyi bir öğretmenin, içinde yaşadığı toplum, çevre ve dünyayı tanıması; insan psikolojisi konusunda uzman olması, toplumun isteklerini bilmesi, yeniliklere, değişmeye, teknolojik ilerlemelere, farklı kültürlere duyarlı olması şeklinde özetlenebilir. Etkili bir öğretmende bulunması arzu edilen özellikleri aşağıdaki başlıklar altında toplamak mümkündür:


Etkili Bir Öğretmende Bulunması Öngörülen Özellikler
  • Sabırlı davranır, olaylar karşısında dayanıklıdır ve duygularını kontrol altında tutar.
  • Farklı inanç, görüş ve gruplara saygılı ve uzlaştırıcıdır.
  • Kılık kıyafetine, temizlik ve düzene özen gösterir.
  • Kendini geliştirmeye ve eleştirmeye açıktır.
  • Kişisel sorunlarıyla sınıfı ve okulu meşgul etmez.
  • Öğrencileri güdüleyici özelliklere sahiptir.
  • Başarıya odaklanmıştır, öğrenciden yüksek başarı beklentisi içinde, destekleyicidir.
  • Düşünce ve davranışlarıyla öğrenciler için modeldir.
  • Öğrencilere karşı güler yüzlü, hoşgörülü ve sevecendir.
  • Öğrencilere karşı güvenilir, dürüst, objektif, sırdaş ve dosttur.
  • Sınıfta yapıcı ve eğitsel bir disiplin oluşturur.
  • Liderlik özelliklerine sahiptir.
  • Öğrencileri, velileri, çevresini etkilemede başarılıdır.
  • Arabuluculuk, hakemlik, temsilcilik özelliklerine sahiptir.
  • Cesaretlendirici ve destekleyicidir.
  • Sevecen, anlayışlı ve esprilidir.
  • Sorunlardan yakınmak yerine çözüm bulmak için çaba harcar.
  • Sınıfta otoriteyi sağlar, sınıfı grup olarak cezalandırmaz, cezaları bireysel olarak verir.
  • Verdiği ödevleri takip ve kontrol eder.
  • Eğitim bilimlerinin temel kavramlarını tanır ve öğrenmeyi kolaylaştırır.
  • İyi bir gözlemcidir, kendini sürekli yenileme gayreti içindedir.

Çelikten ve Can’ın İdeal Öğretmen konusunda yaptıkları uygulamalı araştırma sonuçları da yukarıda sıralanan ve açıklanan özelliklerle paralellik göstermektedir. Anılan araştırmacılara göre “İdeal Öğretmen” öğrencilere karşı güler yüzlü, hoşgörülü, sevecen, güvenilir, dürüst, objektif, sırdaş ve dost olmalı, düşünce ve davranışlarıyla öğrenciler için bir model olmalıdır. Öğretmenin başarıya odaklanması, öğrencilerden yüksek beklentiler içinde bulunması, öğretmenlerce çok önemli bulunan öğretmen özelliklerindendir.

Öğretmenin mesleki bilgisi ve kişilik özellikleri ile öğrenci başarısı arasındaki ilişkiyi inceleyen Sümbül, bazı araştırmacıların bu değişkenlerin kararlı olmaması nedeniyle öğrenci başarısı ile anlamlı ilişki vermediklerini ileri sürdüklerini, buna karşılık gözlem ve teknikleri geliştikçe öğretmenlerin bazı niteliklerinin öğrenci başarısı ile ilişkisini gösteren araştırma bulgularına rastlanmakta olduğunu belirtmiştir. Örneğin, anılan yazara göre, sıcak, hevesli, heyecanlı, işe yönelik, düzenli olma, çeşitli materyal kullanma, açıklamalar yapma, derse bir önceki dersi özetleyerek başlama, arka arkaya birkaç soru sorma yerine tek ve açık bir soru sorma öğrenci başarısı ile olumlu ilişki gösteren öğretmen davranışları olarak bulunmuştur. Öte yandan eleştirme, kınama, küçük düşürücü sözler söyleme, yarışmayı teşvik etme, cinsiyet yönünden ayırım yapma ise olumsuz ilişki gösteren özellikler olarak sıralanmıştır. Kısaca başarılı öğretmenlerin, öğrencilerden akademik beklentisi olan, onları teşvik eden, akademik gelişmelerden sorumluluk payı çıkaran konusuna hakim, derste konusu ile ilgili aktif ve bilgili kimseler oldukları saptanmıştır......>
 

YoRuMSuZ

Biz işimize bakalım...
B) Mesleki Özellikler
Öğretmenin temel görevi öğrenmeyi sağlamaktır. Öğretmenlerin bu görevi yerine getirebilecek mesleki niteliklere sahip olması gerekmektedir. Öğretmenin mesleki niteliği genel kültür, konu alanı bilgisi ve öğretmenlik meslek bilgi ve becerilerine bağlıdır. Bir öğretmenin kişilik özellikleri ne kadar olumlu olursa olsun bu özelliklere sahip olmadığı taktirde etkili bir öğretmen olması mümkün değildir.

Buna ek olarak öğretmenlerin öğrencilerin yanında öğrenci velileri ve topluma karşı da sorumlulukları vardır. Çelikten ve Can tarafından ideal öğretmenlerin özellikleri konusunda yaptıkları çalışma sonuçlarına göre, veliler öğretmenin mesleksel özellikleri olarak, öğrenciler arasında ayırım yapmaması, onları bir üst öğrenime ve hayata hazırlaması, okul-aile ilişkilerine önem vermesi, öğretim etkinliklerini planlı yürütmesi, zamanı etkili kullanması, diğer öğretmen ve yöneticilerle işbirliği yapması vb. gibi beklentiler etkili öğretmen özellikleri olarak saptanmıştır. göre de öğrencinin sağlıklı bir kişilik gelişiminde ve akademik başarısında okulun ve öğretmenin kendi çabası yeterli değildir. Bu konuda öğretmenin içinde bulunduğu çevredeki insanlar ve öğrenci velileriyle iletişime geçmesi ve onların katkılarını alması eğitim ve öğretimin başarısı için son derece önemlidir.

Eğitim ve öğretim etkinliklerinin yürütülmesi ve en verimli öğretmenin özellikleri konusunda çok değişik kaynaklarda farklı bilgiler ve görüşler sunulmuş ve öğretmenin mesleki özellikleri sıralanmıştır. Hiç kuşkusuz bu özellikler listesi daha da uzatılacağı gibi, öğretmenin felsefi yapısı, okul kültürü, vizyonu, ülkenin uzak ve yakın hedefleri vb. etmenler tarafından da farklı şekillerde ifade edilebilmektedir. Aşağıda genel kabul görmüş ve eğitim kitaplarında sıralanan mesleki özellikler sırlanmıştır. Hiç kuşkusuz bu özellikler değişmez olmayıp, zamana, sorunların niteliğine, isteklerin yapısına ve günün şartlarına göre uyarlanabilmelidir.

Mesleksel Özellikler
  • Zamanı etkili kullanır, derslere zamanında başlar ve zamanında bitirir.
  • Diğer yönetici ve öğretmenlerle işbirliği yapar.
  • Öğrencinin sorunlarını, fizyolojik, duygusal, sosyal özelliklerini bilir ve buna göre davranır.
  • Öğrencilerin problem çözme, sistematik ve yaratıcı düşünme becerilerini geliştirmeye çalışır.
  • Öğrendiklerini pratiğe dönüştürebilen bireyler yetiştirir.
  • Öğrencileri bir üst öğrenime, topluma ve hayata hazırlamaya çalışır.
  • Öğretim ve öğrenmeyle ilgili son gelişmeleri izler ve sınıfta uygulamaya çalışır.
  • Sınıf yönetiminin tüm etkinliklerinde öğrencinin katılımını esas alır.
  • Kendini sürekli geliştirmenin arayışı içinde olur.
  • Güvenilir ve geçerli ölçme tekniklerini kullanarak öğrenci başarısını objektif değerlendirir.
  • Öğrencilere, eğitimin, öğrenmenin yaşam boyu devam eden bir süreç olduğu bilincini kazandırır.
  • Özgür bir sınıf ortamı hazırlayarak öğrencilerin girişken, kendini gerçekleştirebilen bireyler olmasını sağlamaya çalışır.
  • Her türlü öğretim yöntem, teknik ve stratejilerinden öğretimde yararlanır.

Öğretmenin mesleksel özellikleri üç başlık altında incelenebilir:

1-) Alan Bilgisi:
Öğretmen yetiştirme programlarında öğretmen adayının belirli bir alanda uzmanlık bilgisine sahip olması amaçlanmaktadır. Sınıf öğretmeni, fen bilgisi öğretmeni, Türkçe öğretmeni gibi. Dolayısıyla programda yer alan derslerin bir kısmı da bunu sağlamaya dönüktür. Öğretmenin mesleki başarısı için öncelikle kendi uzmanlık alanını iyi bilmesi gerekir. Her ne kadar “öğretmen olunmaz, doğulur” biçiminde bir söz var ise de öğretebilme için önce bilmek gerekir. Örgün eğitim kurumları kültürün daha çok bilim ürünü olan bilgi ve becerilerini kazandırmaya çalışırlar. Ülkemizde eğitim programları Tarih, Coğrafya, Matematik, Edebiyat gibi konu alanlarına göre düzenlenmiştir. Bu nedenle öğretmenler aynı zamanda konu alanı uzmanı olmak zorundadırlar.

2-) Öğretmenlik Meslek Bilgisi: Öğretmenin bir alanı ya da konuyu çok iyi bilmesi, öğretimin önkoşulu olmasına karşılık başarılı bir öğretim için yeterli değildir. Öğretmen, bildiğini nasıl öğreteceğini de bilmelidir. Bir öğretmenin bir alanda uzmanlık bilgisine sahip olması yanında aynı zamanda öğretmenlik mesleği ile ilgili bazı bilgi ve becerilere de gereksinimi vardır. Öğretmen konu alanını ne kadar iyi bilirse bilsin, sahip olduğu bilgileri öğrencilerine aktaramazsa mesleğinde başarılı olamaz. Bu nedenle öğretmenin, öğretme becerisine sahip olması gerekir.

Eğitimde öğretmenin kişisel nitelikleri önemlidir, ancak bunlar mesleki niteliklerle tamamlandığında bir anlam ifade etmektedir. Çünkü öğretmenin asıl görevi olan öğrenmeyi sağlayabilmesi için mesleki yeterliliklere de sahip olması gerekmektedir. Aksi taktirde görevini yapamaz. Öğretmenlerde aranan mesleki nitelikler aşağıda özetlenmiştir:

* Öğretim Sürecini Planlama: İyi hazırlanmış bir öğretim planı, öğretmeninin öğrenciyi öğrenme işine katması ve başarılı olmasında büyük rol oynar. Ancak öğretmen sınıf ortamında gerekirse öğrenci ihtiyaçlarına uygun olarak planını değiştirebilmeli ve öğrencilere alternatif etkinlikleri sunabilmelidir. Öğretmenin bunu gerçekleştirebilmesi için, deneyimli, esnek ve uyarlayıcı niteliklere sahip olması gerekir. Her ne kadar öğretmen anlatacağı konuları ders planına göre anlatması gerekli ise de öğrencilerin fiziksel ve psikolojik “hazır bulunuşluk” düzeylerini de göz önüne alması gerekir. Anlatılacak konulara bir şekilde hazır olmayan öğrenci grubuna da öğretmen sırf ders planını harfiyen takip etmek , konuları yetiştirmek ya da okul idaresiyle ters düşmemek vb. sebeplerle “hazır” olmayan öğrenci grubuna ne pahasına olursa olsun “konuları yetiştirme” yolunu seçmemelidir. Çünkü “hazır bulunuşluk” çağdaş bir eğitim-öğretim sürecinde en önemli faktörlerden biridir.

* Çeşitlilik Getirebilme: Etkili bir öğretmen anlatılacak konuları özellikle öğrenci grubunun ve anlatılacak konuları da dikkate alarak konunun asıl temasını kaybetmeden çeşitlilikle anlatabilmelidir. Burada özellikle yardımcı materyaller, teknolojiden yararlanma ya da anlatılacak konuda “uzaman” olduğu düşünülen kişilerden de yararlanılabilir. Bu sayede hem öğrencilerin görüş açıları gelişir, hem de uzman kişilerin özelliğine göre birinci kaynaktan bilgi edinmiş olurlar. Öğretmenin sınıf ortamına değişiklik getirebilmesi için yeniliklere açık ve yaratıcı olması, okul yönetiminin de öğretmene bu konularda yardımcı olması ve dışarıdan uzman davet edilmesi konularına sıcak bakması gerekir. Mesleki becerileri kuvvetli ve deneyimli, teknolojik materyallere ilgisi olan öğretmenler için değişiklik sağlamak daha kolay olmaktadır.

* Öğretim Süresini Etkili Kullanma: Öğretmenin akademik öğrenme süresini uzatması için, derslere hazırlıklı ve tam zamanında girmesi, öğretim sürecinde kullanacağı materyalleri önceden hazırlaması, sınıfın kurallarını önceden belirleyerek öğrencilerin uymasını sağlaması, süre artarsa kalan zamanı nasıl değerlendireceğini planlaması gerekir. Çünkü, öğretmen bilmelidir ki, öğreteceği dersin süresini uzatma imkanı ve lüksü yoktur, ancak derse hazırlıklı girdiği zaman sınırlı olan süreyi etkili kullanabilecektir. Bunun için de vereceği örnekleri, öğrenciler tarafından sorulan soruları akıllıca cevaplamalı ki ders süresi etkili olarak kullanılabilsin. Ayrıca öğretmen öğrenciler tarafından sorulan soruları ayıklayabilmeli, hangi soruların “öğrenme” amaçlı hangilerinin “dersi kaynatma amaçlı” vb. olduğunu bilmeli ve öğrenme amaçlı soruları cevapladıktan sonra dersi kaynatma amaçlı soruları bir şekilde öğrencileri de küçük düşürmeden konulara devam etmelidir.

* Katılımcı Öğretim Ortamı Düzenleme: Öğrencilerin etkin katılımı sağlamak için öğretmenin katılımcı öğretim yöntem ve tekniklerini iyi bilmesi, sınıfta öğrencilere düşünmeye, öğrenmeye teşvik edecek sorular sorabilmesi gerekmektedir.. Anlatılacak konu özelliği gereği her ne kadar anlatım yöntemine ya da öğretmenin daha etkin olmasını gerektiren başka yöntemleri gerektirse de öğretmen bir şekilde öğrencilerin katılımını sağlamalıdır. Çünkü öğrencilerin katılımının sağlandığı öğretim yöntemlerinde başarının arttığı eğitimciler tarafından genel olarak kabul edilen bir uygulamadır. Kuşkusuz bazı öğrenciler bireysel farklılıklardan, yetişme tarzlarından ya da o bölgede hakim olan kültürleri gereği pek konuşmak, derse katılmak istemeyebilirler. Bu durumda öğretmen öğrencileri rencide etmeden, arkadaşları arasında küçük düşürmeden derse katılımını sağlamalıdır. Ayrıca öğretmen, derse katılımı olan öğrencileri de sözle, notla vb. şekillerde ödüllendirmelidir.

* Öğrencilerdeki Gelişimi İzleme: Etkili bir öğretmen sınıftaki bütün öğrencilerin gelişmelerini izlemeli, kaydetmeli ve sınıf ortalamasının altında kalan öğrenciler için alternatif yöntemler uygulamalıdır. Bu yöntemlerin uygulanmasında diğer öğretmenlerin, öğrenci velilerinin ve şüphesiz öğrencilerin kendilerinin de görüşleri alınmalıdır. Uygulanacak yöntemler bazı öğrenciler üzerinde olumlu etki gösterebilir, olumlu etki görülmeyen öğrenciler için hemen olumsuz tavırlar takınmadan program gözden geçirilmeli ve gerekirse başka yöntemler sabırla denenmelidir. Unutulmamalıdır ki, burada önemli olan öğrenciyi topluma ve hayata kazandırmaktır.

Sonuç olarak etkili bir öğretmen olabilmek için öğretmenlerin hem kişilik hem de mesleki niteliklerini geliştirmesi ve sürekli kendilerini yenilemeleri gerekmektedir. Öte yandan etkili okullar konusunda ayrıntılı çalışmalar yapan Balcı’nın araştırma bulgularına göre etkili öğretim bir değişme; bir yenilik demektir ve öğretmenin bu yenilik konusunda kendini yeterli görmesi derecesi, sonra da yeniliğin değerine ilişkin algısı yeniliğin uygulanma ve tutunmasında önemli rol oynamaktadır.

3) Genel Kültür: Hangi dersi okutursa okutsun, öğrencilerin sosyalleşmesini sağlamak ve onlara kültürü aktarmak bütün öğretmenlerin görevleri arasında yer almaktadır. Temel görevi öğrencinin sosyalleşmesi ve toplumsal kültürü öğrenciye aktarmak olan öğretmenin bu görevini başarıyla yerine getirebilmesi için içinde yaşadığı toplumu, kültürel özellikleri ile birlikte tanıması gerekir. Öğretmen görev yaptığı yerleşim biriminin özelliklerini, ailelerin yaşam tarzını, değerlerini ve normlarını bilmelidir. Aksi taktirde istemedikleri halde kendilerini çevre, aile veya öğrenci ile çatışma halinde bulabilirler.

Öğretmenlerin sahip olmaları gereken alan bilgisi ve meslekle ilgili bilgi ve becerileri yanında bazı alanlarda da ek bilgilere gereksinimleri olmakta, öğretmen adaylarının geniş bir dünya görüşüne ve genel kültüre sahip olmaları beklenmektedir. Öğretmenden beklenen sadece belirli bir alanda uzmanlık bilgisine sahip olması değil, olayları, insanı, toplumu ve dünyayı ilgilendiren bir takım sorunları görebilmesi ve bunlar için çözüm yolları düşünebilmesidir. Bunun için de öğretmenlerin, özellikle lisans öğrenimlerini tamamladıktan sonra üniversitelerin ilgili bölüm ve fakültelerine devam ederek insan bilimleri, sosyal bilimler, kültür bilimleri olarak nitelendirilen felsefe, sosyoloji, güzel sanatlar gibi alanlarda seminerlere katılmaları, sertifika almaları, lisans üstü programlara devam etmeleri vb. etkinliklere devam etmek yoluyla yukarıda işaret edilen konularda genel bir bakış açısına sahip olmaları ve olumlu bir dünyanın kurulmasına öncülük etmeleri beklenmektedir......>
 

YoRuMSuZ

Biz işimize bakalım...
Öğretmenlerin Rolleri
Rol, toplumda belirli bir statüde bulunan bir bireyden göstermesi beklenen davranışlar seti olarak tanımlanmaktadır. Bir öğretmenin okul içinde çeşitli rolleri söz konusudur Bunlardan bir kısmı psikolojik roller diye adlandırılır. Psikolojik rollerin oynanması öğretmenin mesleki yeterliği, kişilik özelliği ile sınıftaki öğrencilerin durumuna göre farklılık gösterebilir. İyi bir öğretmenin söz konusu bu rolleri etkin bir biçimde yerine getirmesi beklenir. Bir rolün iyi oynanması, o rolü oynayacak kişinin, o rolü gereklerine uygun olarak yetiştirilmesiyle olanaklıdır.Öğretmene yüklenen roller, karşılaşılan sorunlara, kültürlere, toplumlara, zamana, koşullara, yetiştirilecek insan modeline göre değişebilmesine karşın öğretmenlik mesleği ile ilgili kaynaklarda öğretmene yüklenen bazı roller aşağıda kısaca açıklanmıştır.

a) Temsilcilik: Temsil işlevi öğretmenin dışa yansıyan en önemli işlevidir. Temsil işlevi, öğretmenin dışa açılmasını, okulunu çevrenin şartlarına uygun biçimde yönetmesini ve dış ilişkilerinin düzenli, etkili ve verimli bir şekilde gerçekleşmesini sağlar. Öğretmen içinde yer aldığı, üyesi olduğu öğretmen grubunu ve topluluğunu temsil eden kişidir. Davranışlarıyla, hareketleriyle, giyim-kuşamıyla hem bireysel olarak kendini hem de öğretmen olarak mesleği temsil etmektedir. Öğretmen olumlu ve özellikle de olumsuz olarak yaptıklarından hem kendisine hem de topluma karşı sorumluluk taşır.

b) Liderlik/başkanlık: Yönetme, aynı zamanda, liderlik ve rehberlik etme demektir. Liderlik, yönetim ve yöneticiliğin sanat yönünü oluşturan ve daha çok doğuştan geldiğine inanılan bir fonksiyondur. Liderlik, örgütün amaçlarını gerçekleştirmek için, bireyleri güdüleme, etkileme ve hedefe yöneltme sanatıdır. Lider, başkalarını etkileme gücü olan kişidir; yoksa, olağanüstü gücü olan kişi değildir.

Öğretmen, gerek içinde yer aldığı öğretmen grubunda gerekse birlikte olduğu öğrenci grubu içinde bir liderlik rolü üstlenmek durumundadır. Bu liderlik bazen geleneksel olabileceği gibi çoğu zaman da demokratik bir yapıda olabilir. Öğretmen, lider olarak sorumlu olduğu sınıfı, okulu ve hizmet verdiği çevre ve toplumu yönlendirmek ve aydınlatmakla da görevlidir.

c) Öğreticilik: Öğretmen, uzmanlık alanıyla ilgili bilgileri aktaran kişidir. Sınıfındaki öğrencilerin hepsinin aynı seviyede ve düzeyde öğrenemeyeceğini bildiği için her öğrencinin en etkili biçimde öğrenebileceği yolu tespit ederek ona göre plan ve program yapar. Bununla birlikte, iletişim ve etkileşimde bulunduğu öğrenci velisi, diğer öğretmenler ya da toplumda karşılaştığı diğer kişilerle de ilişkilerinde hep öğretici, bilgi yayıcı konumunu devam ettirir.

d) Arabuluculuk: En az iki kişinin birlikte çalıştığı örgütlerde anlaşmazlıklar, çıkar çatışmaları ya da yanlış anlaşılmadan kaynaklanan problemler olacaktır. Hele bu örgüt okul gibi çok sayıda kişi ve grupların ilgi alanı içinde olursa veli, öğretmen, öğrenci ve idare arasında çok sayıda ve değişik boyutlarda anlaşmazlıkların olması kaçınılmazdır. İşte bu gibi durumlarda öğretmen üzerin arabuluculuk konusunda büyük görevler düşmektedir. Öğretmen, bireyler ve gruplar arası çatışmalarda bir arabulucu rolü üstlenmek durumundandır.
İlkokul öğrencileri öğretmenlerini çok iyi arabulucu olarak görürler. Grup çalışmalarında, oyunlarda ya da bir şeyi paylaşamadıklarında öğretmen onları uzlaştırır. Öğretmen öylesine arabulucudur ki, okul dışında, evde ya da oyun alanında anne babasıyla, kardeşleriyle, arkadaşlarıyla anlaşmazlığa düştüğünde yine öğretmeni arabuluculuk yapsın ister.

e) Hakemlik: Öğretmen, okul ve sınıf ortamında eğitimle ilgili bilinen bir takım kuralların uygulayıcısıdır. Hepimizin çok yakından hatırladığı ve en azından birkaç sefer tecrübe edinmiş olabildiği gibi arkadaşlarımızla, diğer öğretmenlerimizle ya da okul idaresiyle bir sıkıntımız olduğu durumlarda bize en yakın olan sınıf öğretmenimiz olmaktadır. Bir başka deyişle öğretmenimiz bizi içine düştüğümüz sıkıntılı durumdan kurtarmak için bize rehberlik etmekte, karşılaştığımız problem konusunda hakemlik yapmaktadır. Sadece okulda değil duruma göre toplum içerisinde de hakemlik rolünü üstlenebilmektedir. Öğretmen, çeşitli durumlarda haklıyı haksızı, iyiyi kötüyü, suçluyu suçsuzu ayırt etmek durumundandır.

f) Rehberlik: Bireye toplumda açık gelişme imkanları ve uyması gereken kurallar hakkında bilgi verme rehberliğin en önemli işlevidir. Rehberliğin “bilgi verme” işlevi” olarak adlandırılan bu hizmeti, öğrenciyi, yetenek ve ilgilerine uygun okullar, programlar ve meslekler hakkında aydınlatma, ona görgü ve disiplin kuralları hakkında bilgi verme gibi faaliyetleri kapsar. Rehberliğin en önemli işlevi, bireyin kendisi ve çevresi hakkında edindiği bilgileri özümsemesine ve doğru, sağlıklı tercihler yapabilen bir kişi olmasına yardımcı olmaktır.

Öğretmen, öğrencilerinin sorunlarını bilip onların sırlarını korumak, sorunlarını çözebilmelerine yardımcı olmak durumundadır. Öğretmen çeşitli durumlarda öğrencilerine öğüt vererek onların iyi bir aile ve toplum üyesi olabilmelerini sağlamak için çaba göstermek durumundadır.. Çağımızda eğitimin amacı, bireyler arasındaki farkları göz önüne alarak, öğretimi bireylerin gereksinmelerine uydurmaktır. Ancak kalabalık okullarda öğretmenlerin öğrencilerini teker teker tanıması ve öğretimi bireysel ihtiyaçlara göre uyarlaması bir özlemden ileri gidememektedir. Ne yazık ki bugüne kadar okullarımızda rehberlik hizmetlerinin, rehber öğretmenlerin ve özellikle de bütün öğretmenlik eğiticilik, öğreticilik, liderlik vb. görevlerinin yanında rehberlik görevine istenilen önem verilmemiştir.

g) Yargıç, bilgiç ve dedektif öğretmen: Öğrencilerin gözünde öğretmen bir yargıçtır, hatta yargıç kavramının ne anlama geldiğini bilmeseler bile. Çünkü öğrencilerin gözünde öğretmen belli bir dersen “geçti” derse öğrenci sınıfını geçer, öğretmen “kaldı” derse öğrenci sınıfta kalır. Öyle ki, öğretmenin öğrencinin geleceği ile ilgili kararlar vermesi hemen hemen pek sorgulanmaz.

Öğretmen, öğrencilerine göre çok şey bilir. Hatta her şeyi bilir. Öğrenci bilmediği her şeyi öğretmenine sorar. Hemen cevap alacağı, en doğru cevabı alacağı inancıyla sorar. İlkokul öğrencisinin gözünde öğretmen öylesine bilgiçtir ki, belli bir konuda uzman olan anne ya da babasının söylediklerini “Sen bizim öğretmen kadar mı bileceksin...” diye reddeder.

Öğrencilerin öğretmenlerinden beklediği rollerden biri de dedektifliktir. “Öğretmenim kalemim kayboldu”, “silgimi almışlar”, ya da “kitabımı karalamışlar” gibi şikayetlerde bulunur. Adeta bütün bunları yapanları bul ve cezalandır gibi istek ve beklentileri vardır.


Öğretmenlerin Hizmet Öncesinde Yetiştirilmesi
Çağımızın önemli konularından birisi eğitimdir. Hızla gelişen dünyamızda, bilgiler önceki yüzyıllarda görülmeyen bir biçimde artmakta ve değişmektedir. Endüstrideki büyük ve hızlı gelişmeler, insan unsurunun daha yararlı ve güçlü hale getirilmesi çabalarını geliştirmiştir. Bilim, teknoloji, kültür ve sosyal hayattaki değişmeler eğitim teorisini ve uygulamasını değiştirmekte, öğretmenlerin de bu değişmelere etkin bir biçimde uyum sağlamaları gerekmektedir. Bu ise ancak öğretmenleri sürekli hizmet öncesi eğitim programlarından geçirmekle mümkündür. Sürekli bir biçimde öğrenmeyen bir öğretmenin günün şartlarına uygun bir şekilde öğretim yapması mümkün değildir. Bu sebeple öğretmenler için sistemli, fonksiyonel ve etkin bir hizmet öncesi eğitim programları uygulanması her zamankinden daha önemli hale gelmiştir.

Bilgi toplumunu oluşturmada, kalite bilinci ve felsefesine sahip, öğrenen bireyleri ve örgütleri hazırlamada eğitim kurumlarına ve çalışanlarına önemli görevler düşmektedir. Öncelikle mesleğini ve öğrencilerini seven, başarıya odaklanan, öğrenci merkezli eğitimi tüm etkinliklerinde dikkate alan öğretmenlerin yetiştirilmesi gerekmektedir. Çağdaş kavram ve süreçlerden haberdar olan, sürekli ve her alanda gelişmeyi bir gereksinim olarak gören, öğrenme ve değişmeyi günlük doğal çalışmaları arasında algılayan çağdaş öğretmenlerin mesleğe hazırlanması önem taşımaktadır. Öğretmenlerin ulusal ve evrensel değerleri doğru algılaması, öğrenciler arasında ayırım yapmaması, güven veren kişiliği ile örnek davranışlar sergilemesi beklenmektedir. Ayrıca öğretmenin özgür bir sınıf ortamı hazırlayarak, girişken, kendini gerçekleştirebilen bireyler yetiştirmeye çalışması; öğrencilerde problem çözme, sistematik ve yaratıcı düşünme becerilerini geliştirmesi gerekmektedir.

Öğretmen eğitimi ve öğretmenlerin yetiştirilmesi konusu, genel olarak hizmet öncesi eğitim ve hizmet/meslek içinde eğitim olmak üzere iki başlıkta ele alınmaktadır. Çağımızda eğitimin yaşam boyu devam eden bir süreç olarak görülmesine bağlı olarak öğretmenlerin eğitimi de sadece hizmet öncesi eğitimle sınırlı olarak görülmemekte, mesleğe başladıklarında da öğretmenlerin gerek öğretmeni istihdam eden kurumlar tarafından düzenlenecek bazı eğitim etkinlikleriyle yetiştirilmesi, gerekse öğretmenin kendi kendini geliştirmesi gerekli olmaktadır.

Ülkemizde hizmet içi eğitim; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 214. maddesi, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile 3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun hükümlerine dayanılarak hazırlanan yönetmeliğe göre şu amaçlarla yapılır:
  • Hizmet öncesi eğitiminden gelen personelin kuruma intibakını sağlama,
  • Personele Türk Milli Eğitiminin amaç ve ilkelerini bir bütünlük içinde kavrama ve yorumlamada ortak görüş sağlamak ve uygulamada birlik kazandırmak,
  • Mesleki yeterlik açısından hizmet öncesi eğitimin eksikliklerini tamamlamak,
  • Eğitim alanındaki yeniliklerin, gelişmelerin gerektirdiği bilgi, beceri ve davranışları kazandırmak,
  • Personelin mesleki yeterlik ve anlayışlarını geliştirmek,
  • İstekli ve yetenekli personelin mesleklerinin üst kademelerine geçişlerini sağlamak,
  • Farklı eğitim görenler için yan geçişleri sağlayacak tamamlama eğitimi yapmak,
  • Türk Milli Eğitim Politikasını yorumlamada bütünlük kazandırmak,
  • Eğitme ait temel prensip ve teknikleri uygulamada birlik sağlamak,
  • Eğitim sisteminin geliştirilmesine destek olmak (M.E.B.H.E. Yönetmeliği, 1995) olarak sıralanabilir. Kuşkusuz yukarıdaki maddeler öğretmenlerin hizmet içi eğitimleriyle ilgili bütün istek ve ihtiyaçlarını cevap verecek düzeyde olamayıp, karşılaşılan sorunlar da dikkate alınarak çağın şartlarına adapte edilmesi de gerekir.
Gelişmiş ülkelerden ABD’de öğretmenlerin hizmet içinde yetiştirilmesi ise şu şekilde olmaktadır. Anılan ülkede Türkiye’de olduğu gibi öğretmenlik mesleğine bir şekilde atanan öğretmen yaptığı işe “emekli oluncaya kadar garanti” gözüyle bakamaz. Diğer bir çok meslek dallarında olduğu gibi öğretmenlikte de her yıl okul idaresi ile (mukavele) anlaşma imzalaması gerekir. Bu da kısaca şu şekilde olmaktadır. Okul idaresi ve özellikle okul müdürü okulunda çalışan öğretmenini bir yıl boyunca denetler, derslerine girer, öğrenci ve velileri ile öğretmenler hakkında görüşür ve öğretmenin diğer meslektaşları ile olan ilişkilerini de yakından takip eder. Diğer taraftan öğretmene de özellikle ileride maaş artışlarında, kadro yükseltilmelerinde vb. amaçlarla göz önünde bulundurmak amacıyla o bölgede bulunan üniversite ya da yüksek okullara giderek alanıyla ilgili dersler alması önerilir. Öğretmene önerilen derslerin bir yıl içinde değil de belli bir süreç içerisinde tamamlaması istenilir. Eğer öğretmen yukarıda özet olarak değinilen şartları yerine getirirse o öğretmenle Şubat ya da Mart aylarında bir sonraki yıl için anlaşma imzalanır. Eğer okul idaresi öğretmen ya da öğretmenlerin yıl içindeki performanslarından memnun değilse, o öğretmenle ileriye yönelik anlaşma imzalamaz ve bu şekilde öğretmeni sistem dışına itmiş olur. İşte bu durumu bilen öğretmenler lisans diplomasıyla mezun olup öğretmenliğe başladıktan sonra üniversite, kolej ya da yüksek okullarla irtibatlarını hiçbir zaman koparamazlar, çünkü sistem o şekilde işlemektedir ve verimli olmaktadır.

Eğitim, önemi nedeniyle toplumumuzda güncelliğini hiç kaybetmemektedir. Bu alanda yapılacak her çalışma, eğitim problemlerinin çözülmesi ve gerekli tedbirlerin alınması açısından büyük önem ve değer taşımaktadır. Ülkemizde kamuda çalışan personel açısından en büyük kısmını oluşturan öğretmen ve diğer eğitim personelinin hizmet içi eğitim yoluyla yetiştirilmesi gerekmektedir. Ülkemizde öğretmen sayısının yüksek olması, bina, bütçe, araç-gereç, eğitici yetersizliği gibi nedenlerden dolayı istenilen nitelikte hizmet içi eğitim faaliyetleri yapılamamaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın bugünkü hizmet içi eğitim faaliyetleri ile 550 bin personelin yeterli eğitim vermesi mümkün görünmemektedir......>
 

YoRuMSuZ

Biz işimize bakalım...
Öğretmenlik Mesleğinin Güçlendirilmesi
Öğretmenlerin statüsünü ve gücünü belirleyen temel unsurlardan birinin sosyal ve ekonomik durumları olduğu, ücretlerin yetersizliğini ve itibarını olumsuz yönde etkilediği ve mesleğe daha az yetenekli personelin gelmesine sebep olduğu çeşitli araştırmalarla ve dile getirilmektedir. İyileştirilmeye çalışılan maaşların artış oranları yüksek olmasına rağmen maaşların 1980-90 yılları arasında enflasyon karşısında yüzde 47 oranında erdiği dikkate alınırsa, öğretmenleri istenilen refah düzeyine ulaştırmaya yetmediği görülmektedir. Sosyal ve ekonomik yönden tatmin edilemeyen öğretmenlerin, doğu ve güneydoğu bölgelerinde istihdam edilmelerinde sıkıntı çekilmiş, bunun üzerine de bu bölgede çalışanlar için zaman zaman teşvik tedbirleri getirilmiş, maaş ve vergilerdeki bazı düzenlemeler ile hayat şartlarının iyileştirilmesine çalışılmıştır. Özellikle Milli Eğitim Şura’larında mesleğe ilgi ve itibarın yeniden kazandırılması için ciddi çabalar görülmüş, sosyal ve ekonomik durumların güçlendirilmesi istenmiştir. Ele geçen maaşın çok yerde ev kirasını bile karşılamaya yetmediği, büyükşehirlerde ek iş yapanların bulunduğu yapılan araştırıma raporlarında yer almaktadır. Öğretmenlerin sosyal, kültürel ve moral ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla 1981 yılından itibaren tesis edilmeye başlanan öğretmenevleri ile eğitim merkezi ve sosyal tesislerin gerek nicelik, gerekse nitelik açısından iyileştirme çabaları olmuşsa da, Türkiye’deki mevcut öğretmen sayısına göre yetersiz kalmıştır.

Bir mesleğe atfedilen statü ile o mesleğin maddi getirileri, meslekte çalışanların maaşları, sosyal imkanları, çalışma şartları vb. arasında çok yakından bir ilişki vardır. Bu çalışmanın ilgili bölümlerinde de değinildiği gibi ne yazık ki öğretmenlik mesleğinin bu gün için Türk toplumundaki itibar ve statüsü diğer bazı mesleklerle karşılaştırıldığında onların çok gerilerinde kaldığı görülmektedir. Ne gariptir ki, ülkemizde göreve gelen her yeni iktidar adeta birbirleriyle anlaşmış gibicesine öğretmenlerin maaşlarının azlığından, geçim sıkıntısı içerisinde olduklarından ve hatta bir çoğunun ikinci iş yaptıklarından bahsederek mevcut şartların düzeltilmesi gerektiğine işaret ederler. Fakat ne yazık ki, öğretmenlerin yukarıda kısaca özetlenen sorunlarının çözümü için hiçbir somut adım atılmamıştır.

Her toplum için öğretmen ve öğretmenlik mesleği çok önemli bir konuma sahiptir. Çocuğun toplumsallaşmasında, toplumun kültür ve değerlerinin genç kuşaklara aktarılmasında, bireylerin ve toplumun bilinçlendirilmesinde, mevcut siyasi düzenin ve demokratik ideallerin korunmasında ve geliştirilmesinde ve ülkenin ekonomik kalkınmasında öğretmenin önemi tartışılmaz bir gerçektir. Bu sebeple, Türkiye’de öğretmenlik mesleğinin hak ettiği statü ve şartlara kavuşturulması ve mevcut sorunların çözülmesi öncelikli olarak ele alınması gereken bir konudur. Bu konuda yapılması gerekenleri dört başlık altında toplayabiliriz:

a) Öğrenci Seçimi: Öğretmenlik mesleğine nitelikli ve istekli öğrencilerin alınması, orta öğretimden iyi derecelerle mezun olmuş gençlerin öğretmenlik programlarını tercih eder duruma getirilmeleri, öğretmenlik mesleğinin statü ve kalitesinin arttırılmasına büyük katkı sağlayacaktır. Nitekim M.E.B. ve Y.Ö.K. işbirliği ile 1998’de tamamlanan “Eğitim Fakültelerinin Yeniden Yapılanması” çalışmaları çerçevesinde öğretmenlik programlarını ilk sıralarda tercih eden öğrencilere burs verilmesi, eğitime katkı payı ve sağlık giderlerinin karşılanması gibi öğretmenliği özendirici uygulamalar sonuçlarını vermeye başlamıştır. Bu gün daha fazla sayıda öğrencinin ilke beş tercihleri arasına öğretmenlik programlarını seçtikleri ve üniversiteye girişte öğretmenlik taban puanlarının yükseldiği görülmektedir. Nitekim Erciyes Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nin öğretmenlikle ilgili bölümlerini tercih eden öğrencilerin ÖSS giriş puanları anılan üniversitede tüm fakülteler arasında Tıp fakültesinden sonra ikinci en yüksek puanla öğrenci alan fakülte konumuna yükselmiştir.

Ne yazık ki, üniversitelerin fakülte ve bölümlerine öğrenci alımlarında ülkenin ihtiyaç duyduğu insan gücü yerine politik kaygılar ön plana çıkarıldığı için ihtiyaçtan çok fazla kontenjan ayrılmaktadır. Sonuçta da öğretmenlik bölümlerinde okuyan öğrenciler daha birinci sınıfta iken mezun olduktan sonra KPS Sınavlarında başarılı olup olamayacakları kaygısını taşımaktadır. Bu kaygı da geleceğin öğretmenlerini daha öğretmenlik mesleğine adım atmadan yıpratmaktadır.

b) Öğretmen Eğitimi: Öğretmenler artık bilgi ve teknolojinin hızla geliştiği, ulusal sınırların ortadan kalkmaya başladığı, kültürler arası etkileşim ve iletişimin arttığı, küreselleşen bir dünyada görev yapmaktadır. Bu özelliklere sahip öğretmenleri yetiştirebilmek içi Eğitim Fakülteleri’nde ve Öğretmen Yetiştirme Programlarında yapılan son değişiklikler önemlidir. Ancak, mevcut Eğitim Fakülteleri gerek fiziki imkanlar ve gerekse öğretim elemanı sayısı ve niteliği bakımından oldukça yetersizidir. Öğretmenlik uygulamaları için ayrılan zaman yeterli olmakla birlikte öğretmen adayları çeşitli nedenlerle uygulamada kendilerini geliştirecek yeterli fırsatlar bulamamaktadır. Örneğin, öğretmenlik uygulamaları için “anlaşmalı okullara” gönderilen öğrenciler gittikleri okullarda adeta bir üvey evlat olarak görmekte, geleceğin öğretmenleri olarak görülmemektedirler. Diğer dikkati çekilmesi gerek bir sorun da uygulamalara giden öğrencilerin belli bir okula çok sayıda gönderilmeleridir. Şöyle ki, öğretmen adaylarından oluşan 50 kişilik bir sınıf uygulama için ancak bir ya da iki okula gönderilmekte, bu da gidilen okulda ister istemez yapay bir problem oluşturmaktadır. Öğrencilere uygulamaya gittikleri okullarda belli bir oda ya da bölüm tahsis edilmemekte, öğretmenler odasından yararlandırılmamakta ve ders aralarında hem dinlenmek hem de arkadaşlarıyla sağlıklı bir tartışma ortamı bulamamaktadırlar. Derslerini izlemek için dersine girdiği öğretmenler de öğretmen adaylarına gereken ilgi ve rehberlik hizmetlerini göstermediklerinden yakınmaktadırlar.

c) Öğretmenlerin İstihdamı: Hiç gözden uzak tutulmaması gereken önemli bir nokta, iyi ve nitelikli öğretmen için nitelikli ve yetenekli adaylar gerektiğidir. Üniversite muzunu olan herkes öğretmenlik yapamaz. Herkes öğretmen olursa, öğretmenlik bir meslek sayılmıyor demektir. Oysa Milli Eğitim Temel Kanunu, “öğretmenlik özel bir ihtisas mesleğidir” diyor. İyi öğretmen yetiştirmek için eğitim fakültelerindeki öğretim elemanları üzerinde de sıkı bir şekilde durmak gerekir. “Öğretmen yetiştiren öğretmen tipi” büyük önem taşımaktadır .Oysa iyi öğretmen ve iyi öğretim elemanı konusu ülkemizde çoğu zaman çok ihmal edilmiştir. Ayrıca, öğretmenler yurt düzeyinde dengesiz olarak istihdam edilmektedir. Batı ilerinden doğuya, kentlerden köylere doğru gidildikçe öğretmen sayıları azalmaktadır. Bazı okullarda gereğinden fazla öğretmenin bulunması, Milli Eğitim Bakanlığı’nın “norm kadro” uygulaması başlatmasına neden olmuş, ancak bu konuda henüz tam başarılı olunamamıştır.

Öğretmenlik mesleğine yeni başlayacak adaylar, atanmalarında esas alınmak üzere üç il tercihi yaparken, Türkiye’nin her yerinde görev alabileceklerini belirten adaylar, öğretmen ihtiyacı nispetinde Türkiye’nin çeşitli bölgelerine öğretmen olarak atanabilmektedir. Ancak, burada da şöyle bir dengesizlik ortaya çıkmaktadır. KPSS sonuçlarına göre öğretmen tercihlerini kabul eden Milli Eğitim Bakanlığı öğretmen adaylarının tercihlerine göre atama yapmaktadır. Doğal olarak sınavda yüksek puan almış öğretmen adayları da Türkiye’de daha gelişmiş, kısmen barınma ve güvenlik sorunları olamayan bölgelerini tercih etmektedirler. Yalnız bu durumun gelişmemiş bölgelerdeki öğrenciler üzerindeki etkilerine dikkat çekmek istiyorum. Özellikle Doğu ve Güney Doğu bölgelerimize daha düşük puanlarla giden öğretmenler gittikleri okullara vardıklarında bir şekilde yolunu bulup ataması yapıldığı okuldan “kurtulmaya” çalışmak istemektedirler. Bunun kamu oyu tarafında bilinen ve en çok başvurulan “yolları” ise evlenme, rapor alma, lisansüstü eğitime başlama, yakınları için hastalıktan dolayı bakmakla yükümlü raporu alma, vb. şeklinde olmaktadır. Bu durum ise o bölgedeki öğrencileri olumsuz olarak etkilemektedir.

Herşeyden önce ataması yapılan öğretmen kendisini gittiği okulda kalıcı görmediği için uzun ya da orta vadeli planlar yapmamaktadır. Öğrencilerin sorunlarını ve kendisine yöneltilen soruları “geçiştirmekte”, “günübirlik yaşamakta” ve görev yaptığı çevreyle psikolojik bir bağ kurmamaktadır. Diğer bir sorun alanı da öğrencileri doğrudan etkilemektedir. Şöyle ki, öğrenciler hep tecrübesiz, çalıştığı bölgeyi ve insanını benimsememiş öğretmenlerden ders almak zorunda kalmakta, bu da öğrenciler üzerinde ileride telafisi mümkün olamayan ruhsal ve bedensel problemlere yol açmaktadır. Şu anda mecburi hizmet ve norm kadro uygulamaları gündemde olmasına rağmen, ne yazık ki belli bölgelerimize tecrübeli, kaliteli, etkili öğretmen göndermekte sıkıntılarla karşılaşılmaktadır.

SONUÇ
Toplumun ve Türkiye’nin geleceği için, öğretmen ve öğretmenlik mesleği üzerinde gereğince durulmalıdır. Bilindiği gibi bir eğitim sisteminin en önemli öğesi öğretmendir. İyi eğitimi iyi öğretmenler, nitelikli eğitimi de nitelikli öğretmenler yapar. Ayrıca öğretmenin eğitim-öğretim etkinlikleri ve rolleri de giderek artmaktadır. Öğretmenlik, özel uzmanlık mesleği olmanın yanı sıra bir sanattır. Sorun iyi bir öğretmen yetiştirmektir. Çünkü iyi eğitimi iyi öğretmenler yapar. Şunu çok iyi bilmeliyiz ki, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar, o zamanki yoksulluklar ve yoksunluklar içinde bile öğretmen niteliği üzerinde ısrarla durmuşlardır.
Öğretmen yetiştirme, kapsamlı ve çok boyutlu bir konudur. Öğretmen adaylarının seçimi, hizmet öncesi eğitimi, uygulama dönemi ve bu dönemdeki izleme-değerlendirme çalışmaları, hizmet içi eğitim gibi konular, tümüyle öğretmen yetiştirme kavramı içine girer. Bir eğitim sisteminin en önemli öğesi öğretmendir. Çünkü iyi ve nitelikli eğitimi nitelikli öğretmenler yapar.

Ortaya çıkan bu değişiklikler öğretmen eğitiminin yeniden yapılandırılmasını ve teknik yeterliklere sahip öğretmen yetiştirme sorununa dikkati çekmektedir. Öğretmenlerin alan bilgisi, öğretim süreçlerinde geniş bilgi ve beceri birikimi ile işbirliği, koordinasyon ve değerlendirmeyi içeren alanlardaki yeterliklere sahip olabilmeleri için, öğretmen yetiştiren ulusal programların yeni taleplerini karşılayacak şekilde planlanması ve geliştirilmesi gerekir. Öğretmenin rolünün giderek değişmeye başlaması, hem beklentilerin hem de uygulanan süreçleri önemli ölçüde etkilemektedir.

Dünyamızın giderek küçülmesine karşılık eğitim alanındaki sorunların giderek çoğaldığı bilinen bir gerçektir. Türkiye’de de bir çok toplumsal sorunun temelinde eğitimin yer aldığı ve ne yazık ki bu sorunların gün geçtikçe daha karmaşık hale geldiği bilinmektedir. Bu durum eğitimle ilgili kişi ve kurumların konuya daha büyük bir hassasiyetle eğilmelerini zorunlu hale getirmiştir.Yukarıda belirtilen sorunların çözümü için, öğretmenlerin yurt içinde istihdamları konusunda sağlıklı bir insan gücü planlaması yapılmalı, gelecekte hangi niteliklerde ve sayıda öğretmene ihtiyaç duyulacağı ve bunların nasıl karşılanacağı önceden belirlenmelidir.

KAYNAKLAR
  • Akyüz, Y. (1987). Tarihi süreç içinde Türkiye’de öğretmen yetiştirme, Öğretmen Yetiştiren Yüksek Öğretim Kurumlarının Dünü-Bügünü-Geleceği Sempozyumu, Ankara: s.38.
  • Altınok, İ.H. (1999). Türkiye’de öğretmen yetiştirme politikaları ve öğretmen yeterlikleri, İlk ve Orta Öğretimde Fen-Fizik Eğitimi Sempozyumu, Akdeniz Üniversitesi, Antalya.
  • Aytürk, N. (1999). Yönetim Sanatı, Ankara: Yargı Yayınevi.
  • Balcı, E. (1991). Öğretmenlerin rolleri, Eğitim Sosyolojisi, Ankara.
  • Balcı, A. (1996). Etkili Okul:Kuram, Uygulama ve Araştırma, Ankara: Yavuz Da-
  • ğıtım.
  • Baloğlu, Z. (1990). Türkiye’de Eğitim, TUSİAD, ss. 85-86.
  • Başaran, İ.E. (1985). Örgütlerde İşgören Hizmetlerinin Yönetimi, Ankara: A.Ü. Eğitim Bilimleri Fak. Yay. No. 139.
  • Battal, N. (2003). Cumhuriyet Üniversitesi’nin Açılışında Yaptığı Konuşma, Eğitimde Yansımalar: VII Çağdaş Eğitim Sistemlerinde Öğretmen Yetiştirme Sempozyumu, Cumhuriyet Üniversitesi Kültür Merkezi Sivas, ss.13-14.
  • Bloom, B. S. (1979). İnsan Nitelikleri ve Okulda Öğrenme, Çev. Durmuş Ali Özçelik, Ankara: Milli Eğitim Basımevi.
  • Brophy, J. (1981). Teacher praise: A functional Analysis, Review of Educational Reserch, 51 (1), 5-32.
  • Bursalıoğlu, Z. (1994). Okul Yönetiminde Yeni Yapı ve Davranış, Ankara: Pegem Yayınları.
  • Büyükkaragöz, S. ve diğ. (1998). Öğretmenlik Mesleğine Giriş (Eğitimin Temelleri), Konya:Mikro Yayınları: No.07.
  • Çelikten, M. ve Can, N. (2003). Yönetici, Öğretmen ve Veli Gözüyle İdeal Öğretmen, Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Aralık, Sayı 15, ss. 253-267.
  • Demirel, Ö. (1999). Planlamadan Değerlendirmeye Öğretme Sanatı, Ankara: Pegem A.
  • Devlet Memurları Kanunu, 657 Sayılı Kanun, 1965.
  • Dilaver, H. (1996). Türkiye’de öğretmen istihdamının dünü, bugünü ve yarını,
  • Eğitimimize Bakışlar, İstanbul: Kültür Koleji Vakfı Yayınları 1.
  • DPT, Kalkınmada Öncelikli İllerde Eğitim, (1984-1986), Ankara: Aralık 1987, ss.128-148.
  • Erden, M. (1999). Öğretmenlik Mesleğine Giriş, Ankara: Alkım Yayınları. Ergun, M. ve diğ. (1999). Öğretmenlik Mesleğine Giriş, Ankara: Ocak Yayınları.
  • Eskicumalı, A., EditörY.Özden, (2002). Eğitim, öğretim ve öğretmenlik mesleği,
  • Öğretmenlik Mesleğine Giriş, Ankara: Pegem A Yayıncılık
  • Gökçe, E. (2003). Gelişmiş ülkelerde sınıf öğretmeni yetiştirme uygulamaları, Eğitimde Yansımalar: VII Çağdaş Eğitim Sistemlerinde Öğretmen Yetiştirme Ulusal Sempozyumu, Sivas: Cumhuriyet Üniversitesi Kültür Merkezi, 2123 Mayıs.
  • Hacıoğlu, F. ve Alkan, C. (1997). Öğretmenlik Uygulamaları, Ankara: Alkım Yayınları.
  • Karagözoğlu, G. (2003). Eğitim Sistemimizde öğretmen yetiştirme politikamıza genel bir bakış, Eğitimde yansımalar: VII Çağdaş Eğitim Sistemlerinde Öğretmen Yetiştirme Sempozyumu, Cumhuriyet Üniversitesi Kültür Merkezi, ss.10-12.
  • Kavcar, C. (2003). Alan Öğretmeni yetiştirme, Eğitimde yansımalar: VII Çağdaş Eğitim Sistemlerinde Öğretmen Yetiştirme Ulusal Sempozyumu, Cumhuriyet Üniversitesi Kültür Merkezi Sivas, ss.10-12.
  • Koşar, E. ve diğ. (2003). Eğitim Teknolojileri ve Materyal Geliştirme, Ankara: PEGEM A.
  • Kuzgun, Y. (1986). Rehberlik ve Psikolojik Danışma, Ankara: ÖSYM Yayınları. Küçükahmet, L. (1999). Önsöz, Öğretmenlik Mesleğine Giriş, İstanbul:Alkım Ya-
  • yınevi.
  • MEB, Milli Eğitim Bakanı Köksal Toptan’ın TBMM 1993 Yılı Bütçe Konuşması, 22 Aralık 1992, s.83.
  • MEB, (1994). Yaptıklarımız-Yapacaklarımız, Ankara AYM Matbaası, s.28. MEB. (1995). Hizmet İçi Eğitim Yönetmeliği, Hizmet İçi Eğitim Merkezleri Yö-
  • netmeliği, Ankara: MEB Basımevi,
  • Milli Eğitim Temel Kanunu,(1973). (1739 S.K.), md. 43.
  • Oğuzkan, F. (1998). Öğretmenliğin Üç Yönü, Ankara: Kadıoğlu Mat.
  • Özden, Y. (1999). Eğitimde Dönüşüm Eğitimde Yeni Değerler, Ankara: Pegem A Yayınları.
  • Özsoy, Y. (1987). Türk Eğitim Sistemi ve Yönetimi, Açıköğretim Fakültesi, Yayınları No.91.
  • Pehlivan, İ. (1992). Emeklilik ve Stres, Öğretmen Dünyası, ss.21-22.
  • Sümbül, M. (1996). Öğretmen niteliği ve öğretimdeki rolleri, Eğitim Yönetimi, Yıl, 2, sayı 4.
  • Şişman, M. (1999:1). Öğretmenlik Mesleğine Giriş, Ankara: Pegem A Yayıncılık. Taymaz, H. (1995). Hizmet İçi Eğitim, Kavramlar, İlkeler ve Yöntemler, Sevinç
  • Matbaası.
  • Tortop, N. (1999). Personel Yönetimi, Ankara: Yargı Yayınları.
  • Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu, Resmi Gazete, 23810: 08 Eylül 1999.
  • Varış, F.(1989). Milli Eğitimde Birkaç Kritik Sorun, A.Ü.Eğitim Fak. Dergisi, 22, 1, ss.5-6.
  • Yağcı, E. (2003). Türkiye’de öğretmenlerin hizmet içi eğitimi uygulamaları, sorunları ve öneriler, Eğitimde yansımalar:VII Çağdaş Eğitim Sistemlerinde Öğretmen Yetiştirme Sempozyumu, Cumhuriyet Üniversitesi Kültür Merkezi, ss.10-12.
 

yilmaz27

Ne Mutlu Türküm Diyene
Site Yetkilisi
Süper Moderatör
Hocam cok güzel anlatilmis her sey gercektende bunlarin hepsi gereken seyler
 
Son düzenleme:
Top