Öğretmenler Günü ile İlgili kompozisyon

Suskun

V.I.P
V.I.P
Öğretmenler Günü ile İlgili kompozisyon
Öğretmen Konulu Kompozisyon


Öğretmenlik insanlık tarihinin en anlamlı ve ölümsüz mesleğidir Ürünü insan olan ve başlı başına bir amaç olmaktan öte, bizleri yüce gayemize ulaştıran bir vasıta olarak görüyorum öğretmenlik mesleğini

Öğretmenin vazifesi, gücü nispetinde erdemli toplum gayretine katkı sağlamaktır İnsan yaratılmışların en seçkini, en donanımlısı, en bilinçli olanı; ama aynı zamanda en vahşi, en acımasız, en anlaşılmaz davranışların da sahibi Onun için insan hayatında eğitim; davranışları doğru yönlendirmede ve diğer hemcinslerinin haklarına tecavüz etmesinin engellenmesinde birinci derecede etkilidir Öğretmen işlevini yerine getirirken bu önceliği asla ihmal etmemelidir

“Bir insanı kötülüklerden alıkoyup iyiliğe sevk etmek, üzerine güneşin doğduğu her şeyden daha hayırlıdır” sözü icra ettiğimiz mesleğin ne kadar onurlu ve yüce bir gayeye hizmet ettiğini göstermesi bakımından anlamlıdır

Kadim değerlerin günübirlik çıkarlara feda edildiği günümüzde bu kutlu sanatı en güzel biçimde icra etmek durumundayız Bunun için de heyecanımızı diri tutmalı ve ideallerimizi yeniden kuşanmalıyız

Karşı karşıya kalacağımız bütün durum ve şartları aşarak ruhumuzu her şartta diri kılarak başarıya ulaşabiliriz Hayat taşıyıcı uğraşları soylu bir sadelik içerisinde, bir yürek soyluluğu içerisinde, yoğun bir sabırla sürdürmeliyiz

Kazanılması gereken asıl büyük servet; para, şöhret ve makamdan öte erdem ve bilgeliktir Yüreğimizi, ruhumuzu en büyük erdemlerle tezyin ve teçhiz etmeli ve bu amaçlarımızdan vazgeçmeden yolumuza devam etmeliyiz

Evrensel medeniyet kulesi de hiç şüphesiz bu onuru taşıyan fedakâr ve cefakâr öğretmenlerimiz sayesinde yükselecektir
 

Suskun

V.I.P
V.I.P
Puslu Cam

Yürek, vahşi bir aslan misali saldırır bütün dünya âlemine. Tutunacak bir dal arar dertlerini dile getirmek gâyesiyle. Pırıltılı gözlerini ayıramaz her dakika çevresinden. Yine de Tek umudu vardır; Onu bulmak.

İşlenen nakışlar ayrı bir sevda anımsatır gençlere. Dokunan kilimlerde alın teri karışır renklere. Kitaplar, inci Tanesi bilgiler savurmaya başlar rüzgâr gibi. Bilgiler bir oraya savrulur bir buraya. O bilgileri hayat yolunda birileri bulur ve kendilerine pusula edinirler. Onlar ki dünyadaki en şerefli, en kutsal mesleği yapanlardır bütün gözlerde. Öğrenciler, karanlık bir kuyu içinde kurtuluşu beklerken gizli bir el dokunur titreyerek. Puslu camlardan bakanlara açık bir yol olmuştur hiç kapanmayacak. Bu sayede geleceğe ilk adım atmış olacaklar öğrenciler. Dünyanın anlamsızlığını çözmeye çalışmışlardır kitapların arasından. 24 Kasım, yürekleri sevince boğacak anlamlı bir gün. Noktalı virgülün iki cümleyi birbirine bağlaması gibi onlar da öğrencilerle birliktedir her dâim. Gözlerdeki puslu camı şefkatleriyle silerler içten bir tavırla. İki kapılı han, meçhullerle doludur hayat çizgisinde. Dedektif gibi hep o meçhuller; aramakla geçer bütün ömrü. Bir deryada, hırçın dalgalarla mücadele ederler içlerinde umut ışığı var oldukça. Hep bir şeyi öğretmek için emek verirler öğrencilere. Doğruluk, hayatta en mühim şeydir insanların yüreğinde. Bu mükemmel olan şeyi öğretenler yine onlardır. Bir anne, bir baba gibi üstlerine titrerler öğrencilerin. Bu emeklerine karşı en çok istedikleri şey ise “Başarı”dır. Öğrencilerini başarılı olarak görmek, yüzlerinde bir tebessüm oluşmasına dâhi yeter. Mutluluğun kapısını açmak için anahtarını bulmak gerekir ilk önce. O anahtar ise, beyinlerindeki hazinede saklıdır bulmak isteyen için. Gülmekte ağlamakta insanlar içindir dünya çemberinde. Bugün gülme vakti geldi Türk evlatlarına. Onlar bir güldür hiç solmayan ve hep kan kırmızısı kalan. Bugün, onlara öğretmen olduklarının mutluluğunu yaşatalım yüreklerinde. Hakiki başarıyı gösterelim önlerinde.

Sadece, 24 Kasım’da değil, her zaman onları hatırlayalım. Bir tebessüm dâhi yeter onları mutlu etmek için. Onlardan bu tebessümü esirgemeyelim. Çünkü; onlar her şeye değer.
 

Suskun

V.I.P
V.I.P
Merhaba Öğretmenler,

O hiç bitmek tükenmek bilmeyecek merhabalardan bir tanesi daha...

Hatırlarmısın öğretmenim gittiğin günü?Hani okulun yanındaki lojmandan eşyalarınıtaşıyordun. Bizim boyumuz yetmiyordu daha... Sıralara çıkmıştık... Her pencereden beş-altı kafa,göz yaşlarımız sel olup akmıştı. Kim derdi gideceksin diye?

Küçücüktük daha... Ayrılığın ne olduğunu bilmezdik. Sen bizim ilk öğretmenimizdin. Ben seni kahverengi gözlerinle ve hafif göbeğinle babama benzetiyordum. Sen,senden sonrada babam gitmişti dünyamda... Ben iki babamı da aynı sene kaybetmiştim. Babam hepten bırakmıştı beni... Sen gitmiştin... Seneler geçecek,yüzlerimiz tek tek silinecekti hafızandan,tıpkı o kahverengi gözlerinin bizim hafızamızdan kaybolduğu gibi...

Sonra başka bir öğretmen geldi yerine hiç sevmedim... Sana hiç benzemiyordu çünkü... Ben seni istiyordum...

Kocaman bir seneyi geçirmiştik. Artık bitmişti sene ve yeni seneye iki ayrı sınıf olarak devam edecektik,iki ayrı öğretmenle...

Ve sen geldin öğretmenim,sen değildin ama öğretmenimdin. Seni de çok sevmiştim. Temiz bir kalbin vardı. Üç seneyi birlikte geçirecektik. Zayıf,uzun,kıvırcık saçlıydın. Yapı olarak hiç benzemiyordun annemeama tıpkı annem gibi melek yüzlüydün.

Yedi gün vardı okulun açılmasına,annem ölmüştü... Ben okulun ilk günü geç gelmiştim okula... Sen,beni gördün ve adımı söyledin şaşırarak. Ben okula hiç gelmezdim. Benim bir kelime dökülebilmişti '-Anne' ve sana sarılmıştım,anneme sarılır gibi...

İkinci annemdin,hatta artık tek annem olmuştun. Hasta olduğumda brni doktora götürüp ilaç alıyor,sıkı sıkı örtün diye beni tembihliyordun. Öğretmenimin değerini daha nasıl anlayabilirdim? Artık sen de gidiyordun,daha doğrusu ilk okul bitiyordu bizim için ve ortaokula başlayacaktık. Sen emekli oldun öğretmenim,senden de ayrıldık...

İşte sen geldin öğretmenim,yine sen değildin ana yine öğretmenimdin.

hoşgeldin öğretmenim,hayatıma... Ben hatırlayabildiğim şeylerin çoğunu seninle yaşadım. Okul benim ikinci evim değildi,tek evimdi. Arkadaşlarım kardeş,öğretmenlerim abi,anne,babaydı benim için ve ben geçirebildiğim kadar zamanı geçiriyordum sizinle...

'Öğretmenim'... söylemesi bile ne güzel. Sadece iki sene geçirdik sizinle ama neler yaşadık neler... Ben o iki seneyi çok mutlu geçirdim. İyice alışmıştım size ama gittiniz öğretmenim. Üzüldük ama elimizden bir şey gelmedi...

Sonra bir bir geldi geçti öğretmenlerimiz hayatımızdan. Hepsi birbirinden iyi... Hepsi birbirinden değerliydi...

Ben bütün öğretmenlerimi sevdim,öğretmen oldukları için ve öğretmen olmak istedim hep;öğretmenlere verdiğim değeri alacağıma inandığım için...

SEVGİLİ ÖĞRETMENİM TÜM EMEKLERİNİZ İÇİN SİZE BÜTÜN KALBİMLE TEŞEKKÜR EDERİM...
 

wien06

V.I.P
V.I.P
24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ

İnsan, dünyaya geldiğinde, daha bebek iken gözlerini açar açmaz çevresindekilerini hissetmeye çalışır. Yemeği, içmeyi, emeklemeyi, yürümeyi, koşmayı ve konuşmayı öğrenir. Kendisini ve çevreyi algılamaya çalışır. Tüm bunlara karşın yine de yardıma muhtaçtır.

İnsanın yaşamdaki ilk yardımcıları anne, baba, abla, ağabey, nine ve dedesidir. Büyüyüp gelişen çocuk bilgilenme sürecine girer. Bu nedenle aile içi eğitim ve öğretim yetersiz kalır. Çocuğun bu döneminde ihtiyaç duyduğu bilgileri, ancak okulda öğretmen klavuzluğuda sistemli bir eğitimle olacağı ve yönlendirileceği somut olarak ortaya çıkmıştır.Okulun ve öğretmenin devreye girmesiyle ailenin de bu konuda sorunu çözülür.

Bir ulusun çağdaş ülkeler düzeyine erişebilmesi; eğitim ve öğretimin kaliteli ve bilimsel yöntemlerle yürütülmesi ile ancak mümkün olabilir.
Eğitim sorunlarını çözen uluslar; kültür, sanat, bilim, teknoloji, sosyo-ekonomik alanında da kalkınmış ve ilerlemiştir. Eğitime gereken önem ve ilgiyi göstermeyen uluslar, başka ulusların kölesi olmaya mahkumdurlar. Kalkınmanın temel şartı eğitim ve öğretimdir.

Öğretmen; insanları eğitmeyi ve öğretmeyi meslek edinen, eğitim kurumlarında çocuk ve gençlerin eğitim öğretimlerine rehberlik eden, yön veren ve yaşam hazırlayan kimsedir. Öğretmenler gününün amacı öğretmenin toplumdaki yeri ve rolü önemi ve değeri nedir, sorunlarını belirlemek ve öğretmeni olması gerekli yüce oruna oturtmaktır. Öğretmenlerin kendi aralarında bağı kuvvetlendirmek, öğrencileri ile aralarındaki sevgi, saygı ve dayanışmayı güçlendirmektir. Emekli olan öğretmenleri saygıyla anmak ve yeni atanmış öğretmenlere mesleklerinin kutsal bilincine varmalarını sağlamaktır. İşte, Öğretmenler Günü, bu fedakar öğretmenlerimizin kıymetini bir kez daha düşünüp anlamamızı sağlayan önemli bir gündür.

Öğretmenlerimize duyduğumuz saygı, sevgi ve şükranlarımızı dile getirmek için bu günü fırsat bilmeli ve bu duygularla, onların ellerini öpmeliyiz. Okulu bitirip hayata atıldığımız zaman, bizi bu günlere hazırlayan öğretmenlerimizi hatırlamak, ziyaret etmek ya da bir telefon, kart veya mektupla hatırlarını sormak onlar için en büyük ve en değerli armağan olacaktır.
 

wien06

V.I.P
V.I.P
SENİ NASIL ANLATSAM ÖĞRETMENİM

Biz küçüklere, biz gençlere “Bugünün yarını, yarının umudusunuz.” diyorlar. İşte bu yüzden senden çok şey istiyorum öğretmenim. Senden ilk isteğim nedir diye düşünüyorum. Bir kimya formülü mü, yoksa denklem çözümü mü? Bunları da istiyorum; ama ilk isteğim sevgi öğretmenim. Sevgiyi öğret bana, sevmeyi, sevilmeyi...

Bana önce çevremi anlat. Ailemi, arkadaşlarımı, yurdumu anlat. Anlat ki anlayayım ve ben de senin gibi başkalarına ışık tutayım. Tut elimden gezdir beni ülkemde köy köy, bucak bucak. Gezdir ki sadece kitaplardan okuduğumla anlamayayım hayatın tanımını. Güzellikleri anlat bana. Çiçekleri, böcekleri ve hepsinden önemlisi bugünkü güzelliklerin mimarı Atatürk’ü anlat bana. Anlat ki, onun meşalesini elden ele dolaştırayım. Bunları yapabilmem için okumayı, yazmayı öğret bana.

Öğrenmek istiyorum öğretmenim, sana güveniyorum, seni seviyorum. Biliyorum ağzından çıkan her gerçeğin sen söyleyince bana daha tatlı geldiğini. Benimle tartışmanı, gerektiğinde yanımda, gerektiğinde karşımda olmanı istiyorum. Sen cahilliğin yiğit savaşçısı, benim sevgi pınarımsın; sensin beni ben yapan. Aslında küçükken hepimiz okulda tanıştık o büyüleyici, gizemli varlık olan öğretmenle, yani seninle. Şaşırdık, belki de sen anne değildin ama anne sıcaklığıyla sardın bizi. Sen baba değildin ama içimizdeki korkularla savaşmamıza yardım ettin. Elimizden tutup yürümemiz için çabaladın. Daha sonra bırakacaksın elimizi, “Artık kendi başınıza yürümelisiniz.” diyeceksin ve öğretmediğin başkalarına koşacaksın.

Sen hep sevgiden, barıştan, güzelden yana oldun öğretmenim. Düşünüyorum da bugüne senin izinden nasıl geldiysem, yarına da senin izinden yürüyerek varacağım. Biliyorum ki, ne zaman başım dara girse, bilginin sonsuzluğunda kaybolsam bile elimden tutan yine sen olacaksın ve emin ol ki ben hep senin takipçin olacağım öğretmenim.
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
ÖĞRETMENİM

Kalkınma yolunda her ülke birtakım zenginlik kaynaklarına muhtaçtır. Bu kaynakların bulunması ise, o ülke insanlarının tutum ve davranışlarına sıkı sıkıya bağlıdır. Bu tutum ve davranışların iyi yönde gelişmesin! sağlayan eğitimdir.

Eğitimin temeli şüphesiz öğretmenlerdir. O öğretmenler ki, insanları cehaletten kurtarıp onlara gerçeği anlatırlar. Üzerinde yaşadığımız ve fedakar atalarımızın kanlarıyla sulanmış bu yurdu sevmeyi, onun için gerekirse canımızı vermeyi, bize öğretmenlerimiz öğretirler. Bağımsızlığımızı simgeleyen ve Türk’ün her zaman özgür yaşayacağım göklerde dalgalanarak bütün dünyaya haykıran şanlı bayrağımızı sevmeyi, ona saygı göstermeyi bize ilk kez kim öğretti?

Öğretmenlik mesleği, mesleklerin en kutsalıdır. Özveri ister, yurtseverlik ister. Öğretmen, karşılıksız vermeyi bilen yüce bir varlıktır. Bize düşen görev, öğretmenin bu çabalarına çok, daha çok yardımcı olmaktır. Büyük Atatürk: "Muallimler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır" derken öğretmene olan güvenini vurgulamamış mıdır? Bu eserin Atatürkçü doğrultuda yücelmesi, öğretmenlerin kutsal çabasına bizim de gönülden katılmamızla mümkün olacaktır.

Öğretmenim, sana sevgi, sana saygı... Bize güven, sen bizim dünümüz, bugünümüz ve yarınımızsın. Senin kutsal ellerinle biçimlenen bizler, yarının güzel Türkiye’sini mutlaka yaratacağız; şüphen olmasın...

(İlhan ÖZPOLAT, Kompozisyon Yarışması Birincisi)
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
ÖĞRETMENİM

Siz bugün benden çok uzakta sonsuzluk yolunda ağır ağır ilerlerken, koyu karanlık kalbimi tümüyle kaplayan büyük gölgeniz olduğu yerde hiç kıpırdamadan öylece kalıyor.

Siz huysuz bir çocuğu şefkat dolu tatlı bir sesle, tatlı bir gülümsemeyle okşarken, ben sizi üzüldüğüm için unutmaktayım.

Okula girdiğim ilk günden, sizden ayrıldığım güne kadar öğrendiklerimin bana bugün sahip olduğum şekli verdiğine inanırım. Siz bana... Hayır, hayır hepimize hayatın sözlük anlamı dışında da bir anlam taşıdığım öğrettiniz. Güneşin sadece parlak sarı olmadığını, daha pek çok rengi olduğunu da söylediniz. O gün gözlerimiz tecrübesizde zihnimizdeki kayalıklar da çok sarp; söylediklerinizi dinleyip anlayamadık. Oysa bugün çok iyi anlıyorum. Size minnet duyuyorum. Eğer o öğütleri, beni hayat yolunda tecrübeli kılacak bilgileri öğrenmeseydim, hayatın gül bahçesindeki dikenlere takılır kalırdım.

Bizleri yarının ışıklı günlerinin meşaleleri olarak yetiştirdiniz. Bize "Vatanın, Milletin, Bayrağın" kandan, candan üstün olduğunu, "Dinin, Namusun, Ülkünün" her ne pahasına olursa olsun korunması gerektiğini anlattınız.

Hep söylerdiniz: "Ben bir ağacım, siz de benim meyvelerimsiniz. Siz olgun, yararlı meyveler olun. Millet sizi toplasın. Vatana yarayın."

Yarayacağız, yarayacağız. Bu vatanda her derde şifa olacağız.

Elimizden geldiğince size olan minnet borcumuzu ödemeğe çalışacağız. Sonsuzluktan bizi izlerken size gurur duyurabilirsek ne mutlu bize.

- Kalbimizde yaşayacaksınız. "Güneş severken toprağı, Işıkları canlı, ışıkları gururlu, ışıkları yarından ümitli. Tıpkı sevinçten ağlayan Öğretmenim gibi."

(Nalan YILDIZ, Kompozisyon Yarışması İkincisi)
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
ÖĞRETMENLİK

Öğretmenlik insanlık tarihinin en anlamlı ve ölümsüz mesleğidir. Ürünü insan olan ve başlı başına bir amaç olmaktan öte, bizleri yüce gayemize ulaştıran bir vasıta olarak görüyorum öğretmenlik mesleğini.

Öğretmenin vazifesi, gücü nispetinde erdemli toplum gayretine katkı sağlamaktır. İnsan yaratılmışların en seçkini, en donanımlısı, en bilinçli olanı; ama aynı zamanda en vahşi, en acımasız, en anlaşılmaz davranışların da sahibi. Onun için insan hayatında eğitim; davranışları doğru yönlendirmede ve diğer hemcinslerinin haklarına tecavüz etmesinin engellenmesinde birinci derecede etkilidir. Öğretmen işlevini yerine getirirken bu önceliği asla ihmal etmemelidir.

“Bir insanı kötülüklerden alıkoyup iyiliğe sevk etmek, üzerine güneşin doğduğu her şeyden daha hayırlıdır” sözü icra ettiğimiz mesleğin ne kadar onurlu ve yüce bir gayeye hizmet ettiğini göstermesi bakımından anlamlıdır.

Kadim değerlerin günübirlik çıkarlara feda edildiği günümüzde bu kutlu sanatı en güzel biçimde icra etmek durumundayız. Bunun için de heyecanımızı diri tutmalı ve ideallerimizi yeniden kuşanmalıyız.

Karşı karşıya kalacağımız bütün durum ve şartları aşarak ruhumuzu her şartta diri kılarak başarıya ulaşabiliriz. Hayat taşıyıcı uğraşları soylu bir sadelik içerisinde, bir yürek soyluluğu içerisinde, yoğun bir sabırla sürdürmeliyiz.

Kazanılması gereken asıl büyük servet; para, şöhret ve makamdan öte erdem ve bilgeliktir. Yüreğimizi, ruhumuzu en büyük erdemlerle tezyin ve teçhiz etmeli ve bu amaçlarımızdan vazgeçmeden yolumuza devam etmeliyiz.

Evrensel medeniyet kulesi de hiç şüphesiz bu onuru taşıyan fedakâr ve cefakâr öğretmenlerimiz sayesinde yükselecektir.

ALınTıdır
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Hatay genelinde yapılan 'öğretmen'konulu kompozisyon yarışmasında 1.olan kompozisyon

SENDİN ÖĞRETMENİM

Merhaba Öğretmenler,

O hiç bitmek tükenmek bilmeyecek merhabalardan bir tanesi daha...

Hatırlarmısın öğretmenim gittiğin günü? Hani okulun yanındaki lojmandan eşyalarını taşıyordun. Bizim boyumuz yetmiyordu daha... Sıralara çıkmıştık... Her pencereden beş-altı kafa, göz yaşlarımız sel olup akmıştı. Kim derdi gideceksin diye?

Küçücüktük daha... Ayrılığın ne olduğunu bilmezdik. Sen bizim ilk öğretmenimizdin. Ben seni kahverengi gözlerinle ve hafif göbeğinle babama benzetiyordum. Senden sonrada babam gitmişti dünyamdan... Ben iki babamıda aynı sene kaybetmiştim. Babam hepten bırakmıştı beni... Sen gitmiştin... Seneler geçecek, yüzlerimiz tek tek silinecekti hafızandan, tıpkı o kahverengi gözlerinin bizim hafızamızdan kaybolduğu gibi...
Sonra başka bir öğretmen geldi yerine hiç sevmedim... Sana hiç benzemiyordu çünkü... Ben seni istiyordum...
Kocaman bir seneyi geçirmiştik. Artık bitmişti sene ve yeni seneye iki ayrı sınıf olarak devam edecektik, iki ayrı öğretmenle...

Ve sen geldin öğretmenim,sen değildin ama öğretmenimdin. Seni de çok sevmiştim. Temiz bir kalbin vardı. Üç seneyi birlikte geçirecektik. Zayıf,uzun, kıvırcık saçlıydın. Yapı olarak hiç benzemiyordun anneme ama tıpkı annem gibi melek yüzlüydün.

Yedi gün vardı okulun açılmasına, annem ölmüştü... Ben okulun ilk günü geç gelmiştim okula... Sen, beni gördün ve adımı söyledin şaşırarak. Ben okula hiç gelmezdim. Benim bir kelime dökülebilmişti '-Anne' ve sana sarılmıştım, anneme sarılır gibi...

İkinci annemdin, hatta artık tek annem olmuştun. Hasta olduğumda beni doktora götürüp ilaç alıyor, sıkı sıkı örtün diye beni tembihliyordun. Öğretmenimin değerini daha nasıl anlayabilirdim?Artık sen de gidiyordun,daha doğrusu ilk okul bitiyordu bizim için ve ortaokula başlayacaktık. Sen emekli oldun öğretmenim, senden de ayrıldık...

İşte sen geldin öğretmenim, yine sen değildin ama yine öğretmenimdin.

hoşgeldin öğretmenim, hayatıma... Ben hatırlayabildiğim şeylerin çoğunu seninle yaşadım. Okul benim ikinci evim değildi, tek evimdi. Arkadaşlarım kardeş, öğretmenlerim abi, anne, babaydı benim için ve ben geçirebildiğim kadar zamanı geçiriyordum sizinle...

'Öğretmenim'... söylemesi bile ne güzel. Sadece iki sene geçirdik sizinle ama neler yaşadık neler... Ben o iki seneyi çok mutlu geçirdim. İyice alışmıştım size ama gittiniz öğretmenim. Üzüldük ama elimizden bir şey gelmedi...

Sonra bir bir geldi geçti öğretmenlerimiz hayatımızdan. Hepsi birbirinden iyi... Hepsi birbirinden değerliydi...
Ben bütün öğretmenlerimi sevdim, öğretmen oldukları için ve öğretmen olmak istedim hep; öğretmenlere verdiğim değeri alacağıma inandığım için...

SEVGİLİ ÖĞRETMENİM TÜM EMEKLERİNİZ İÇİN SİZE BÜTÜN KALBİMLE TEŞEKKÜR EDERİM...

Sabahat SOYER
 

wien06

V.I.P
V.I.P
"Öğrenci gözüyle öğretmen" adlı yarışmada birincilik ödülü alan yazı:

Ben bir öğretmen çocuğuyum. İlk öğretmenim de annemdir. Öbür çocuklar gibi okula başlarken yabancılık çektiğimi söyleyemem. Yaşamım okulda başlamıştı. Ancak okula başlamamla yeni bir sorun önüme çıktı. Annemi öbür çocuklarla paylaşmak zorunda kalmıştım. Evde benim üzerime kanat geren, bana bir çiçek gibi özen gösteren annem, okulda ve özellikle sınıfımızda bambaşka biri oluyor, tüm çocuklar onunmuş gibi onlara da aynı sevgiyi gösteriyordu.

Dahası, onların sorunlarını eve de getiriyor ve hepsiyle ayrı ayrı ilgileniyordu. Bu benim kıskançlığımı arttırıyordu. Özellikle "Ümmü" ile çok ilgileniyordu. Bu siyah saçlı, siyah gözlü, tombul yanaklı köy çocuğu pek konuşkan değildi. Teneffüslerde oyunlara da katılmazdı. İçine kapanık, sessiz bir tipti. Annem teneffüslerde "Ümmü" ile oynardı. Ümmü'nün sorununa çözüm bulabilmek için ailesi ile sıkı bir ilişki kurmuştu. Bu çalışma kısa sürede meyvesini verdi.

Ümmü oyunlara bizim çağırmamızı beklemeden katılıyor, çalışmaları ile de kendini gösteriyordu. Annemin sevinci sonsuzdu. Bir ödül almışçasına "Ümmü'yü kazandım" diye seviniyordu. Fakat sevinci uzun sürmedi. Talihsiz bir olay Ümmü'nün yaşantısını alt üst etti.
Soğuk bir kış günü evde yalnız kalan Ümmü, sobayı yakmak istemiş fakat yakamamış. Bakmış ki olmuyor, kızgın odunların üzerine gaz dökmüş ve kibriti yakmış. İşte ne oldu ise o zaman olmuş, sobadan fırlayan alevler Ümmü'yü sarmış. Dumanları gören komşular eve koşmuşlar. Ümmü'yü yarı baygın halde kurtarmışlar, yangını da bastırmışlar.

Ev kurtuldu. Fakat Ümmü geçirdiği korku nedeniyle konuşamaz oldu. Gösterildiği doktorlar Ümmü'yü ancak bir şokun konuşturabileceğini söylemişler. Annem Ümmü'yü sıkıntılı günlerinde yalnız bırakmadı. Sınıfa getiriyor, onunla yine ilgileniyordu.

Aradan iki ay geçti. Annem kalp çarpıntısı geçirerek derste rahatsızlandı. Rengi sararıyor, nefes almakta güçlük çekiyordu. Babam bir taksi getirdi, annemi bir battaniye içinde sarsmadan arabaya yerleştiriyorlardı ki; kekeleyen bir ses işitildi. "Öğretmenim ne olur iyi ol, seni çok seviyorum." Hepimizden önce annem tanıdı sesin sahibini. Ümmü'ydü bu.

Annem kapalı gözlerinin ardından sızan yaşlarla, "Ah ne güzel Tanrım. Ümmü de konuştu." dedi.

Ben de Başöğretmen Atatürk'ümün eğitim ordusunda öğretmen olacağım. Ben de bilgisizliğin karanlığına ışık tutacağım. Yurdumun çocuklarına bilgiden taç öreceğim. Öğrencilerimin gönüllerinde yaşayacağım.

Özlem ÖZTUĞ
 

Top