• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

O KADINLARI, KADINLAR NEYİ İSTER?

yilmaz27

Ne Mutlu Türküm Diyene
Site Yetkilisi
Süper Moderatör
BUGÜN ÖVENE YARIN SÖVDÜRTMEDEN,
ELDEKİ ÖLÇEĞİ
MUTLULUK - İÇTENLİK - İNSANA DÖNÜKLÜK VE
DENGE'DEN HİÇ AYIRMADAN,
SAYGININ KAYNAĞININ
BİRBİRİNİ KABUL ETMEKTEN GEÇTİĞİNİ
HİÇ UNUTMADAN,
TAPILANA DEĞER KAZANDIRANIN
TAPAN KİMSE OLDUĞUNU,
VE SIĞ MANTIKLA İNANCIN BİRARADA OLAMAYACAĞINI
YABANA HİÇ ATMADAN;

KİŞİLERİN, KAYIP HALKASI BOL OLAN
NEFRET – ÖLDÜRME - ZULÜM İSTEKLERİNE DOKUNUP DOKUNUP
HABİRE TÖRPÜLEYEREK
HAYAL KURMA GÜÇLERİNİ UYANDIRIP,
YARATMA YETENEKSİZLİKLERİNİ DE YÜZLERİNE VURUP,
BİR "HEYECAN DAĞITICISI" OLDUĞUNA İNANDIRARAK,
HERBİRİNİ MÜPTELAN DA EDEBİLİRSİN,
KADİM DOSTUN DA...

***

"Bilgi fakirlerini ikiye ayırmak gerekir" derdi Kelimelerin Sihirbazı (KS).

İlk grupta; "Kendimi arıyorum - Hayatın anlamını çözmeye çalışıyorum" konuşmalarını sıkça yapan, ve bütün sermayesi de 3-5 kişisel gelişim kitabı okumuşluk olan "farklılığını ispat budalası" insanlar vardır.

Bu halleriyle de "kuyruğunu yakalamaya çalışan itlere" benzetip, kendilerini bilmese de onlara "Neysen osun; yapma!" diyerek seslenmek isterdi de, sonra vazgeçerdi.

Çünki bu seslenişinin boşa çaba olacağını bilir, boşverirdi…

İkinci grup ise daha gerçekçi ve sıradan insanlardan oluşurdu ki, bunlar;

3-5 kişisel gelişim kitabına dahi el sürmemişlikleriyle, fakat daha "samimi ve dürüst" bir kişilik örneği sergileyerek yaşayıp giderlerdi.

Okumuş ve bilge olana özenmek - kıskanmak - imrenmek - istifade etmek de bu gruptakilerin eksisiydi ve Kadir de bunlardan biriydi.

İnsanın doğuşundan itibaren hızla gelişen, ve ergenlik ile 25'i arasında zirveyi gören, 30'lardan sonra ise azalmaya başladığı bilinen "Zeka" isimli uzvunu, sanırsın ki "Yenice elek duvarda gerek" atasözünü hiç anlamamışçasına, bellek de dahil hiç kullanmamış, hafızasına da "okuma, yazma ve okuduğunu zar zor da olsa algılama - anlama" dışında birşeylere bulaştırmamıştı ilkokuldan sonra.

Fakat beraber takılıp da günlerce ettikleri seyahatler boyunca, hem anlattıkları hem de canlı olarak cep telefonuyla yaptığı yazışma - konuşmaları gözlemleyen Kadir'in içlerine biryerine iğne ucu gibi batıp duran kıskançlığın da farkındaydı KS, ve ona "Kitap okuma alışkanlığı" aşısını gecikmiş de olsa yapmaya çalışırdı.

Çünki, bu "bedeni zayıf ama hareketleri kalın - kaba" tır şoförünü severdi.
27 yaşına kadar da, tabiri caizse "sürünen ama tır sahibi olabilecek kadar sebat ve hırsa da sahip" bu delikanlıya çevresindeki birçoklarından fazla güvenirdi.

7 gün ve 24 saat başından ayrılmadığı PC'nden çok bunaldığı zaman dilimlerinde kaçan, ve mahallesindeki kıraathanede pişti - tavla keyifleri yapan KS, yine çok iddialı ve hararetli geçen bir pişti turnuvasında tanışmıştı Kadir'le.

Kendi halinde - sessiz sakin - kaliteli giyime ve paraya düşkün bu gencin başta facebook ve diğer sohbet programlarına olan ilgisi, ve ortak bir arkadaşlarının da "Hasan bilgisayar olayında 1 numaradır, onun peşine takıl, sana çok şey öğretir" şeklindeki yönlendirmesiyle muhabbetleri artmış, frekansların tutmasıyla da iş, "Son model tırda, birlikte, Türkiye'yi turlamaya" kadar varmıştı.

Hatta, topalla gezenin aksama öğreneceği gibi, tır şoförüyle gezenin de "daha bir otomobili iki araç arasına sağ salim park edebilmişliği bile yokken" bu işe merak saracağı belli olduğundan :D, bir sürücü kursuna kayıt yaptıran KS, Kadir'le dolaştığı dönemde tır ehliyeti dahi almış;

dorse ile motor mahalli arasındaki farklı manevra kabiliyetini bir türlü öğrenemediğinden koca tırı geri geri götüremese de, "E ve D sınıfı tır ehliyetiyle" dost sohbetlerinde caka satar hale gelmişti :).

Fakat zaten asıl gaye, cep telefonu sayesinde sürekli online olabildiği facebookta, anı anına yazılar yazabilmek, uğradıkları şehirlerde de okuyucularından biri ya da birkaçıyla buluşup tanışmak - sohbet etmek - bira içmekti KS'ye göre.

Bor madeni nakliyesi yaptıkları her şehirdeki kerhaneye muhakkak uğrayan, ve çok sevdiği parasını oradaki hayat kadınlarına rahatça saçan, güncelin sosyal ortamlarına giremediği için zamanla o meclislere kendini "yaraş-a-maz" farzederek gün geçtikçe silikleşen;

bu tarzdaki "ruh geriliğine" de birsüre sonra "onu yürekten sevecek bir kadının bile" faydası olamayacağı - onu kurtarmaya gücü yetmeyeceği ortadayken, ve kendisine sadece bir tanesinin azıcık da olsa gösterebileceği şefkat - samimi alaka - kalbini okşayacak bir telkine açken kamyoncu Kadir;

yan koltukta elinde sigarası - birası - cep telefonuyla oturan KS'nin onlarca kadınla yaptığı ve onları "kurma mekanizması kurulduktan sonra KS'ye doğru koşuşturan oyuncak bebekler" haline dönüştürdüğü sohbetlere şahit oldukça;

ve o kadınlar kutup ya da çöllerde bile yaşıyor da olsa KS'nin yazıları ve muhabbetlerinden sonra "rengarenk desenlerle süslenmiş - ılık ılık - ışıl ışıl bir bahar havasını yaşatır" hale gelişlerine hayretler ediyor;

"- Hasan abi, sen çirkin bir adamken, bu işler nasıl böyle olabiliyor?" sorgulamaları eşliğinde, “karnı çok acıkmış kurtların gözü” gibi parlayan kara gözlerine bir de "bana da öğret yaa :(" ışıldaması ekleyerek;

seyahatleri boyunca KS'ye kendisini "kadınlarda bulunan ve bir erkeği ancak başına varabildiğinde doyuran" o aşklar - sevdalar pınarına götürmesi adına yalvar yakar oluyordu.

Kadınları ele geçirme konusundaki sorularını o kadar samimi hayretlerle soruyordu ki Kadir;

kıkır kıkır gülmekten kendini alamayan KS, tuttu ona kendi yazılarını nasıl kopyala - yapıştır yapabileceğini öğretti, ve kadınların artık onun facebook sayfasına da hücum edeceğinin garantisini verdi. Tecrübeyle sabitti :)

Aynı mahallede yaşayan ve Kadir'in yıllardır platonik olarak aşk beslediği fakat konuşup açılamadığı bir kız, Facebook’unda paylaştığı yazıları okudukça ona karşı yumuşamış, hatta birkaç kez de buluşmuşken pizzacı ya da kafede, sonrasında, birden isteksizleşmişti meyledişlerine her nedense.

Oysa ki böyle olmamalı, KS'nin kadınlarıyla kurduğu iletişimlerde olduğu gibi, o kızın da ihtirasla yanıp tutuşan bakışları Kadir'in benliğinde son bulmalı, ve "birbaşınalık karanlığına" alışmış gözler "Kadir" denilen aşkla, alabildiğine kamaşmalıydı.
Fakat kamyoncu Kadir; kızın, tüm ruhuyla birlikte, bırak ışığı, sesinin ahenginin dahi kendisinden hızla uzaklaştığını - silinip kaybolduğunu hissediyor, uğradığı hayal kırıklığının asıl sebebinin de KS'nin kendisinden sakladığı "öğüt ve yöntemler" olduğunu düşünecek kadar aptalca bir öfkeye kapılıyordu.

Gelgelelim; mesela, Tekirdağ limanındayken direksiyonu teslim ettiği KS'nin, Kadir'in defalarca öğretmiş olmasına rağmen, manevra yaptırdığı tırın far ışıklarının oradaki bekçi kulübesinin kapısını çok çok yakından yaladığını, kendisi müdahale etmese o bekçi kulübesinin üstünden geçeceklerini, bu olayın altında da KS'nin "tır kullanma konusundaki" eksikliklerinin yattığını birtürlü anlayamıyordu.

Öyle ya; KS'ninkilerden kopyalayıp da sevdiğine sunduğu o yazılar karşıdaki insanda "taşıdığı beceri ve maharetlerle her kadını kendine hemen uydurabilecek adam" imajı uyandırıyorsa da;

neskafelerini yudumlarken yaptıkları konuşmalardaki basitlik - kurduğu cümlelerdeki çiğlik hemen anlaşılıyor, liseyi birincilikle bitirip de edebiyat fakültesine yeni yerleşen kızcağız da Facebook’taki söylemlerin Kadir'e ait olmadığını kolayca anlıyordu.

Fakat Kadir bunu birtürlü kabullenemiyor, bir örnekle göstermesini istiyordu "çirkin adam KS'den şu "sihirli sohbetlerin" verimli ilk buluşmalarını" :)...
İzmir'de yaşıyordu Zinnet ve KS'nin sayfasıyla yeni tanışmıştı.

Okuduğu yazıların etkileyiciliği üzerine mesajlaştıkları sırada Kadir'in tırı da İzmir Karşıyaka'ya doğru yük götürüyordu.

Kaliteli bir viski zerafeti taşıyan Zinnet'in facebooktaki resimlerini gördüğünde Kadir;

"- Ne yani, şu ilik gibi kızın karşısına bu paspal ve küspe kirlerine bulanmış kıyafetinle çıkıp, şu sarhoş gözlerine saçının sakalının berbatlığını da ekleyerek, o muhteşem güzellikteki kıza saatlerce "küçüklük duygusu" yaşatabilir misin güzel konuşma ile sen şimdi?" bakışları atar iken;

Zinnet'e tesadüfen İzmir'e geldiklerini dilerse tanışabileceklerini yazan KS, az sonra, direksiyonu Kordon'daki biryere çevirmesini tembihledi Kadir'e.

Zinnet belirlemişti buluşacakları yeri ve Kadir'in de bildiği bu yer, onun deyimiyle "sosyetelerin takıldığı" biryerdi.

Oralara çok gidip gelmişti bir güzel kız tavlayabilir miyim umuduyla ve "bardağı çok paradan" birsürü içki içmişti.

Buluştular...
Düşüncelerinde ve hitabetinde kitapların kurallarına asla bağlı kalmayan, ruh güzelliğini tamamlamak adına okurken "gereğinden fazla vakit ayırarak uyuşukluğa hiç bulaşmadan" olgunlaşan, ve bunu da konuşmaktaki ustalığıyla her daim ispatlayan;

iyi bir belleği ve keskin bir zekası olmasına rağmen tıkandığında da son çare olarak halihazırdaki bilgilerini harmanlayarak "bilmediğini bilir gibi gösterme" kabiliyetinden de çok iyi birşekilde faydalanan KS;

birsürü bira eşliğinde yaptıkları sohbette Zinnet'i olduğu kadar Kadir'i de şaşırtıyor;

"şu harika güzellikteki esmerle saatlerdir laflayan ve neredeyse onu ağzının içine düşürecek olan kişi bizim Hasan abi mi yahu?" düşünceleri eşliğinde onları sadece izliyor, tek kelime etmiyordu.

Zaten istese de edemez, tarihi bilgi donanımıyla bir bilge - şiirsel anlatımlarıyla iç dünyası çok zengin bir entelektüel - matematik ve fen konularıyla titizlik ve hassasiyet yönünü ispatlayan bir deha - tabiat ve benzeri bilimlerdeki engin ahkamlarıyla derinliğini gözler önüne seren bir doğabilimci - mantığının her an denetlemesiyle de sağlamlığı her kelimesinde anlaşılan bir "söz söyleme sanatçısına" dönüşüveren KS ile aynı ringe çıkıp da ondan habire tekme yemeyi göze alamazdı.

Alacağı dersi almıştı ama tabii ki yine de çok eksik kaldı…

Kadir o günün bitiminde Zinnet'in;

"- Arkadaşının kamyonu var nasılsa ve orada yatabilir. Ama sen bu gece lütfen bende kal. 25 yaşında koca kızım ben, ve yalnız yaşayan bir bayan arkadaşım var. Eminim halimden anlar ve evini bize açar. N'olur KS benimle kal" demiş olmasına rağmen "yola kiminle çıktıysam onunla dönerim" düsturunu çiğnemeyerek reddetmesiyle;

KS'nin kadınları hiçbirşeye zorlamadığını - hiçbirşeye maruz tutmadığını - uyguladığı psikolojik güç konusunda da sadece karşısındaki kadının izin verdiğince bir güç kullandığını - onları herhangi bir baskıya maruz bırakmadığını, ve onlara yine Kadir'e göre "saçma salak" birsürü şey söylemiş olmasına rağmen iradesi çok yüksek bir büyücüymüşcesine hükmedebilmesini;

tuttu;

Tanrı'nın güçlü elinin KS'nin alınyazısı ve talihine çok cömert dokunuşlar yapmış oluşuna;

bu üstün tarafının da yine Tanrı tarafından her an kontrol edilip denetimden geçirilmesiyle süreklilik kazandığına kanaat getirip, kendi şanssızlığına ve talihsizliğine hayıflandı :)
Belki de Kamyoncu Kadir'in dolaylı da olsa bu düşüncesinde haklı olabileceği birşey vardı ki KS'nin sık sık kullandığı, o da çağımızda tam müzelik :

Doğuştan benlikte yer alması gereken;
ve öğrenmeyle de elde edilemeyecek olan o sihirli meziyet :

Bilgi Donanımlı ve Samimi bir Mütevazilik...

***alinti Kelimelerin Sihirbazi
 
Top