Niye kalbim sızlar, gözlerden yaş çıkar, içim kan ağlar!

MustafaCİLASUN

Özel Üye
Özel üye











Nezaretteydim, suçsuz bir ahvalin kadrindeydim
Kimi dinlesem, kolluk kuvvetinin celalini anlaya bilsem hiç gam olmayacaktı vecdimden
Apar topar almışlar ve kelepçeyi bileklerime takarak soluk soluğa bırakmışlardı

Demek ki nefsi müdafaada bulunmam suç telakki edilmiş yapılan şikayetle görevler verilmişti



Dayak mı yemeliydim, gecenin karanlığında görünmemeliydim
Dinletemedim, üç kişi saldırmış, kim oldukları dahi anlaşılmadan kavga başlamıştı
Her ne kadar darp edilen bizzat ben olduysam da şikayet etmedim, el hak merak etmiştim
Nihayet gücümüz nispetinde ve elimizden geldiği ölçüde korunmaya çalışırken de üzmüşüz



Memurlar bir şeyler yazdılar, o an ayakta kalmamı sağladılar
Bir hınç içinde temaşa ediyorlar, şikayet edenleri taltif ederek keyifli bir şekilde ağırlıyorlar
Boğazım kurumuştu, etrafıma bakındım, bir bardak su aradım, hayli sıkılmıştım oyalıyorlar
imzala şunu diye emrettiler, ne yazılmıştı bakmama izin vermediler, güvenmiyorsun dediler



Hay di kalk nezarette kalacaksın diye, ezayı ikram ettiler
O an ne yapmalıydım pek kestiremiyordum, zihnimin tarumarlığında nefesleniyordum
Annem, babam duymasınlar istiyordum, biçare adına umut içinde Hakka iltica ediyordum
Demek ki külli iradeden nasibimiz gün yüzüne çıktı diyerek kendime teselleme getiriyordum



Nezarethane çok pisti, penceresi demirli, camları kırıktı
Ne kadar soğuk varsa bizzat bizimle beraberdi, üç beş çulsuz garipler o an yerlerdeydi
Neydi suçları bilmiyordum, solgun ve bitap hallerini fark ediyordum, uyku halin delerdi
Sanki kolluk kuvvetleri hâkimdi, diledikleri nispette dayak ve işkenceler bizler için revaydı



Aç ve susuzluk adına her şey yanımızdaydı, kim zanlıydı
Hak ve hukuk vesayet içinde soluyanlar içim mi vardı, hakkı gasp edenler zamanıydı
Yargılama erki ne kadar şeffaftı, birçok yargıcın ihtiyaçlarını dahi zenginlere ısmarlanmıştı
Heyhat demek bize kalmış, aczi yet içinde bulunmak ibret için sınavmış, çile kime adanmıştı



Sabaha yakın bir zamandı, polis copuyla içeri daldı
Nazarları çok manidardı, yargılamadan önce elden geçirmek onlar için sanki vuslattı
Yerde yatan garipleri tekme tokatla fevkalade bir şekilde hırpaladı, daha sonra bana baktı
Bir şeyler arıyor, başlamak için fırsat kolluyordu, hayli şişman ve talimsiz olan bir varlıktı



Copu kaldırdı, vurmak için yeniden suratıma baktı
O an ve kalbime düşen zamanda hıncım artmış, gözüm karamıştı, konuşmak kalmıştı
Sakın ha, asla böyle bir şeye yeltenme, şayet zanlıysam dahi hüküm verme dedim durakladı
Hakkımı bir yerde bırakmam, elimden gelen neyse ardıma koymam diyerek gözlerine baktım



Vazgeçmişti, gömleğini düzelterek nezaretten çıktı
Fakat diğer zanlıları öylesine dövmüştü ki, içimin parçalanması neleri yaşatmıştı
Yıl 1978, sabah nihayet bin sabırla vuzuha ermişti, perişanlık içindeydik yanımıza kar kaldı
Haydi gidiyoruz diye seslendiler ve bir arabaya bindirerek adliyeye götürdüklerini anladık



Epey zaman bekledik, nihayet vakti saati gelmiş ki içeriye alındık
Karşımda hayli yaşlı bir hâkim vardı, adeta uyku halinde ki nazardı, hiç bir şey sormadı
Kol hareketiyle kolluk kuvvetine demek ki anladığı lisanıyla meramını anlattı, kapı aralandı
O an suçsuz olduğum anlaşıldı kanaatiyle, mütereddit bir şekilde polise baktım ki alaycıydı



Cezaevine gideceğiz, şimdi evinizden yatak yorgan alınacak dedi
İçim kan ağlamıştı, annem ve babama nasıl anlatırdım, içinden çıkılmaz bir hal almıştı
Ne yapmalıydım, hak ve hukuk adına nelere sahiptim farkında mıydım, umutlar solmuştu
Bir tarihte yaşanışmış olaydı, aylar sonra beraat ettim, nihayet masumluğum anlaşılmıştı



Mustafa CİLASUN
 
Top