P
PHI
Ziyaretçi
Kusura bakmayın mesajlarınızı görmemişim. Şimdi cevaplayayım @_nehir_ @YoRuMSuZ
Dilerseniz önce bilgi havuzunda bulduğum şeylere bakalım :
İrade : "İnsanın herhangi bir eylemi gerçekleştirme yolunda iç ve dış koşullarıyla belirlenen bilinçli kararlılığı" olarak tanımlanabilirmiş.
Bu tanıma ek olarak ;
İradenin iki temel bileşeni vardır. Bunlardan biricisi “seçme ve karar verme”, ikincisi ise “eylemdir”.
1. Seçme ve Karar verme: Kişi özgür seçimlerini eyleme dönüştürebildiği ölçüde iradesini kullanmış olur. Özgür seçimler yapamadığımız, seçim yapsak bile bu seçimler doğrultusunda eylemde bulunamadığımız zaman bir irade eksikliği içinde yaşarız. İrade eksikliği gösterdiğimizde de kalitesi düşük bir varoluş sergilemiş oluruz. İradenin yaşamımızdaki temel işlevi, kişiye çevresini kontrol etme fırsatını vermesidir.
Kişisel notum: Son cümlede mevcut. Evet insan iradesdiyle çevresini kontrol etme vasfına sahip. Bizim sorumuzda bu cümleye sorulmuş "Neden bu kontrol insanda?" sorusudur. Bakalım bulabilecek miyiz?
2. İradenin ikinci boyutu “eylem”dir.Yaptığımız seçimler, gözlenebilir nitelikte olur veya olmaz. Eylemde bulunduğumuzda, yaptığımız seçimler gözlenir hale gelir. Eylem ve davranış kavramları eş anlamlı olmayıp, tüm davranışlarımız içinden bilinçli, amaçlı ve örgütlü olanlara “eylem” adı verilir.
Eyleminde alt başlıkları var gibi görünüyor ama fazla dallandırmadan devam etmek gerekir diye düşünüyorum. Buraya kadar elimizdeki şeyin ne olduğunu ve nasıl çalıştığını gördük. Şimdi ise bize beyin fırtınası yapabileceğimiz bir kaç tanımla "bilgi kirliliği yapalım." Belki farklı bir açıdan bakmamızı sağlar diye düşünüyorum. Öyleyse şu tanımlara da yer verelim.
DÜŞÜNSEL BOYUTTA İRADENİN VARLIĞI
Akıl, sezgi, eğitim ve kültür gibi bireyin düşünce ve bilincini oluşturan temel olgular, bireyin iradi davranışlarını da belirlemektedir. Bu şekilde, bir davranışın iradi olarak değerlendirilebilmesi için, o davranışın düşünce ve sorumluluk ürünü olması gerekecektir.
SOSYAL PARAMETRELER YÖNÜNDEN (AHLAK-HUKUK-DİN) İRADE
İnsan, toplum denen sosyal bir çevre içinde doğar, yaşar ve ölür. Aristo'nun deyimiyle "Sosyal bir Yaratık" olan insanın yaşadığı bu sosyal düzeni sağlayan sosyal ilişkilerinin temel zeminini oluşturan hukuk, din ve ahlak kuralları mevcuttur. İnsan kendi iradesiyle bütün yaptıklarından veya yapamadıklarından dolayı kendine karşı birey olarak sorumlu olmanın yanı sıra, topluma karşı hukuken, din’en ve ahlak'en de sorumludur.
AHLAK BOYUTU
Ahlâk sorununa istenç özgürlüğü açısından bakan Thomas’a göre, tinsel yetilerin en üstünü Akıl ile İradedir. Aklın iradeye üstün olmasına, onu yönlendirmesine karşın, irade özgürdür, seçme yeteneği vardır ve bu seçme özgürlüğü ahlâkın temel ilkesidir. Bu nedenle ancak özgür iradeye dayanan bir eylem iyi olabilir. Eylemlerin özgür irade ve düzenleyici akıla dayalı düşüncelerden oluşması gerekir.
HUKUK BOYUTU
Hukuk kuralları bir emir, yasak veya izin içerir. Bu emrin, yasağın veya iznin konusu da bir toplumsal bir davranış olup, bu emrin, yasağın veya izinin bireysel iradetarafından konulduğu hususu kabul gören bir görüştür. Diğer bir ifadeyle hukuk kuralları, “olması gereken”i ifade eden; konuları bireysel davranış; koyucuları da bireysel iradedir. Ancak bu üç özelliğe sahip her kural hukuk kuralı değildir. Diğer toplumsal düzen kuralları (ahlâk ve örf ve âdet vb) da bir olması gerekeni ifade ederler, yani bir şeyi emrederler, bir yasak koyarlar, yahut bir şeye izin verirler. Dolayısıyla diğer toplumsal düzen kuralları da normatif (kural gücünü taşıyan-düzgüsel) niteliktedir. Diğertoplumsal düzen kurallarının da konusu insan davranışıdır. Emrettikleri şey, koydukları yasak insan davranışları üzerinedir. Dahası diğer toplumsal düzen kuralları da bireysel irade, yani insanlar tarafından yaratılır.
Hukuk da, hukuk kurallarının bütününden oluşmuş bir düzendir. O halde, hukuk düzeni, insan davranışın bireysel irade tarafından yaratılan zorlayıcı düzeni olarak tanımlanabilir .
Kafayı karıştırmamak adına sadece son cümle okunabilir.
Sorumun başında söylediğimiz mistik yani işin dinsel boyutunu da eklemek istersek ;
İnanç ve din boyutu
Dinler açısından irade, bir Tanrı gücüdür.
Origenes’in ünlü teslisi (üçleme) şöyledir: “İnsanda Akıl, Tin ve İrade olmak üzere üç Tanrısal öğe vardır ve insanın başlıca özelliği, özgür bir iradesinin bulunmasıdır
İnsanoğlunun varoluşundan günümüze dek, “kader” ve “irade” kavramları üzerinde düşünmeye ve fikir üretmeye başladığında, bireysel ve toplumsal boyutta kendine sorduğu ve yanıtlarını aradığı temel soruları genelde değişmemekte olup, bunlar:
·Bir Tanrının varlığına inanmamız gerekli midir?
·Tanrı var ise, kaderin belirlenmesi ve gerçekleşmesi yalnız onun tekelinde midir?
·Kadere, bireyin iradesinin etkisi var mıdır? Eğer varsa sınırları nedir? Birey, kendi kaderini değiştirme şansına veya becerisine sahip midir?
·Eğer her şey Tanrının iradesinin altında belirleniyor ve gerçekleşiyor ise, bireyin sorumluluğu söylemi anlamsız olmuyor mu?,
şeklinde sıralanmaktadır.
İşin anatomik boyutunu da bakmak gerek. Ona da hemen bakıyorum ;( Tanımlar çok uzun olabilir fakat büyük resme bakmak istiyorsak her bir ayrıntıyı alıyoruz)
Yaklaşık 1350-1400 gram ağırlığında olan insan beyni 100 süper bilgisayarın bilgisini içerebilecek kapasitedir.Bu özelliği ile insan beyni dünyanın en kompleks yapılarından biridir. Yeni doğmuş bir bebeğin beyni 100 milyar sinir hücresine sahiptir. Bu miktar, bir beynin sahip olabileceği en fazla nöron (sinir hücresi) sayısıdır. İnsan beyninde nöron sayısı hiçbir zaman artmaz, zaman ilerledikçe sadece azalır. Nöronlar sinir sisteminin en temel ve işlevsel yapı birimleridir. Her nöron diğer nöronlarla binden on bine kadar bağlantı yapar. Bunların birleştiği noktalara ise sinaps adı verilir. Bu noktalar, bilgi alışverişinin yapıldığı yerlerdir. Sinir sisteminin ana işini yürüten hücreler olan nöronlar, bir gövde, ağaç gibi yan dallar (dendrit) ve bir de, bazen dallanabilen ve hücrenin “kararlarını” diğerlerine ileten, tek bir uzantıdan (akson) oluşurlar. Sinir hücreleri birbirleri ile ilişki halindedirler.
Dilerseniz önce bilgi havuzunda bulduğum şeylere bakalım :
İrade : "İnsanın herhangi bir eylemi gerçekleştirme yolunda iç ve dış koşullarıyla belirlenen bilinçli kararlılığı" olarak tanımlanabilirmiş.
Bu tanıma ek olarak ;
İradenin iki temel bileşeni vardır. Bunlardan biricisi “seçme ve karar verme”, ikincisi ise “eylemdir”.
1. Seçme ve Karar verme: Kişi özgür seçimlerini eyleme dönüştürebildiği ölçüde iradesini kullanmış olur. Özgür seçimler yapamadığımız, seçim yapsak bile bu seçimler doğrultusunda eylemde bulunamadığımız zaman bir irade eksikliği içinde yaşarız. İrade eksikliği gösterdiğimizde de kalitesi düşük bir varoluş sergilemiş oluruz. İradenin yaşamımızdaki temel işlevi, kişiye çevresini kontrol etme fırsatını vermesidir.
Kişisel notum: Son cümlede mevcut. Evet insan iradesdiyle çevresini kontrol etme vasfına sahip. Bizim sorumuzda bu cümleye sorulmuş "Neden bu kontrol insanda?" sorusudur. Bakalım bulabilecek miyiz?
2. İradenin ikinci boyutu “eylem”dir.Yaptığımız seçimler, gözlenebilir nitelikte olur veya olmaz. Eylemde bulunduğumuzda, yaptığımız seçimler gözlenir hale gelir. Eylem ve davranış kavramları eş anlamlı olmayıp, tüm davranışlarımız içinden bilinçli, amaçlı ve örgütlü olanlara “eylem” adı verilir.
Eyleminde alt başlıkları var gibi görünüyor ama fazla dallandırmadan devam etmek gerekir diye düşünüyorum. Buraya kadar elimizdeki şeyin ne olduğunu ve nasıl çalıştığını gördük. Şimdi ise bize beyin fırtınası yapabileceğimiz bir kaç tanımla "bilgi kirliliği yapalım." Belki farklı bir açıdan bakmamızı sağlar diye düşünüyorum. Öyleyse şu tanımlara da yer verelim.
DÜŞÜNSEL BOYUTTA İRADENİN VARLIĞI
Akıl, sezgi, eğitim ve kültür gibi bireyin düşünce ve bilincini oluşturan temel olgular, bireyin iradi davranışlarını da belirlemektedir. Bu şekilde, bir davranışın iradi olarak değerlendirilebilmesi için, o davranışın düşünce ve sorumluluk ürünü olması gerekecektir.
SOSYAL PARAMETRELER YÖNÜNDEN (AHLAK-HUKUK-DİN) İRADE
İnsan, toplum denen sosyal bir çevre içinde doğar, yaşar ve ölür. Aristo'nun deyimiyle "Sosyal bir Yaratık" olan insanın yaşadığı bu sosyal düzeni sağlayan sosyal ilişkilerinin temel zeminini oluşturan hukuk, din ve ahlak kuralları mevcuttur. İnsan kendi iradesiyle bütün yaptıklarından veya yapamadıklarından dolayı kendine karşı birey olarak sorumlu olmanın yanı sıra, topluma karşı hukuken, din’en ve ahlak'en de sorumludur.
AHLAK BOYUTU
Ahlâk sorununa istenç özgürlüğü açısından bakan Thomas’a göre, tinsel yetilerin en üstünü Akıl ile İradedir. Aklın iradeye üstün olmasına, onu yönlendirmesine karşın, irade özgürdür, seçme yeteneği vardır ve bu seçme özgürlüğü ahlâkın temel ilkesidir. Bu nedenle ancak özgür iradeye dayanan bir eylem iyi olabilir. Eylemlerin özgür irade ve düzenleyici akıla dayalı düşüncelerden oluşması gerekir.
HUKUK BOYUTU
Hukuk kuralları bir emir, yasak veya izin içerir. Bu emrin, yasağın veya iznin konusu da bir toplumsal bir davranış olup, bu emrin, yasağın veya izinin bireysel iradetarafından konulduğu hususu kabul gören bir görüştür. Diğer bir ifadeyle hukuk kuralları, “olması gereken”i ifade eden; konuları bireysel davranış; koyucuları da bireysel iradedir. Ancak bu üç özelliğe sahip her kural hukuk kuralı değildir. Diğer toplumsal düzen kuralları (ahlâk ve örf ve âdet vb) da bir olması gerekeni ifade ederler, yani bir şeyi emrederler, bir yasak koyarlar, yahut bir şeye izin verirler. Dolayısıyla diğer toplumsal düzen kuralları da normatif (kural gücünü taşıyan-düzgüsel) niteliktedir. Diğertoplumsal düzen kurallarının da konusu insan davranışıdır. Emrettikleri şey, koydukları yasak insan davranışları üzerinedir. Dahası diğer toplumsal düzen kuralları da bireysel irade, yani insanlar tarafından yaratılır.
Hukuk da, hukuk kurallarının bütününden oluşmuş bir düzendir. O halde, hukuk düzeni, insan davranışın bireysel irade tarafından yaratılan zorlayıcı düzeni olarak tanımlanabilir .
Kafayı karıştırmamak adına sadece son cümle okunabilir.
Sorumun başında söylediğimiz mistik yani işin dinsel boyutunu da eklemek istersek ;
İnanç ve din boyutu
Dinler açısından irade, bir Tanrı gücüdür.
Origenes’in ünlü teslisi (üçleme) şöyledir: “İnsanda Akıl, Tin ve İrade olmak üzere üç Tanrısal öğe vardır ve insanın başlıca özelliği, özgür bir iradesinin bulunmasıdır
İnsanoğlunun varoluşundan günümüze dek, “kader” ve “irade” kavramları üzerinde düşünmeye ve fikir üretmeye başladığında, bireysel ve toplumsal boyutta kendine sorduğu ve yanıtlarını aradığı temel soruları genelde değişmemekte olup, bunlar:
·Bir Tanrının varlığına inanmamız gerekli midir?
·Tanrı var ise, kaderin belirlenmesi ve gerçekleşmesi yalnız onun tekelinde midir?
·Kadere, bireyin iradesinin etkisi var mıdır? Eğer varsa sınırları nedir? Birey, kendi kaderini değiştirme şansına veya becerisine sahip midir?
·Eğer her şey Tanrının iradesinin altında belirleniyor ve gerçekleşiyor ise, bireyin sorumluluğu söylemi anlamsız olmuyor mu?,
şeklinde sıralanmaktadır.
İşin anatomik boyutunu da bakmak gerek. Ona da hemen bakıyorum ;( Tanımlar çok uzun olabilir fakat büyük resme bakmak istiyorsak her bir ayrıntıyı alıyoruz)
Yaklaşık 1350-1400 gram ağırlığında olan insan beyni 100 süper bilgisayarın bilgisini içerebilecek kapasitedir.Bu özelliği ile insan beyni dünyanın en kompleks yapılarından biridir. Yeni doğmuş bir bebeğin beyni 100 milyar sinir hücresine sahiptir. Bu miktar, bir beynin sahip olabileceği en fazla nöron (sinir hücresi) sayısıdır. İnsan beyninde nöron sayısı hiçbir zaman artmaz, zaman ilerledikçe sadece azalır. Nöronlar sinir sisteminin en temel ve işlevsel yapı birimleridir. Her nöron diğer nöronlarla binden on bine kadar bağlantı yapar. Bunların birleştiği noktalara ise sinaps adı verilir. Bu noktalar, bilgi alışverişinin yapıldığı yerlerdir. Sinir sisteminin ana işini yürüten hücreler olan nöronlar, bir gövde, ağaç gibi yan dallar (dendrit) ve bir de, bazen dallanabilen ve hücrenin “kararlarını” diğerlerine ileten, tek bir uzantıdan (akson) oluşurlar. Sinir hücreleri birbirleri ile ilişki halindedirler.