MuTlUlUĞuNuZa eNgEl tAnImAyIn...

Hayatımda ilk önce SEVMEYİ öğrendim çünkü sevdikçe kendimi hisssettiğimi öğrendim.

AFFETMENİN ne olduğunu anladım ve affetmenin aslında yeni insanlar kazandırdığını gördüm.

Bir gün geçmişime baktığımda PİŞMANLIĞIMDAN üzülmediğimi gördüm, bunları ben yaşadım çünkü.

Birisini HATIRLAMANIN aslında ufak bir telefon görüşmesi kadar basit olduğunu biliyorum artık.

Aslında BANA DEĞER VEREN İNSANLARIN çok yakınımda olduğunu fakat gözlerimin hep uzaklarda olduğunu anladım.

Birisini kırdıktan sonra ÖZÜR DİLEMENİN aslında beni ben yaptığını anladım.

SEN BENİM İÇİN ÖNEMLİSİN kelimesinin verebilecek en büyük hediye olduğunu buldum.

Bir yerden sonra KELİMELERİN mana ifade etmediğini biliyorum.

Sahilde yürür ve düşünürken birinin de beni DÜŞÜNDÜĞÜ duygusu beni sevindiriyor.

MUTLU OLMANIN aslında bir kedinin güzel bir anını yakalamak kadar basit olduğunu anladım.

KAÇIRDIĞIM FIRSATLARIN aslında bana yeni fırsatlar yarattığını gördüm.

Yıldızların benim için parladığını görmeyen gözlerim, gün geldi HAYATIMDAN KAYAN YILDIZLARIN gömüldüğü maziyi unutması gerektiğini anladım.

GÖZLERİN kelimelerden daha önemli olduğunu ve yalan söyleyemediklerini biliyorum.

Hayatımda YANIMDA GÖRMEK istediklerimi yanımda göreceğim, çünkü onların bana değer verdiklerini biliyorum.

TELEFONUN 160 karakterine üzüntünün, mutluluğun, yıkıntının sığdığını gördüm.

YAŞAMIN YAŞAMAYA DEĞER OLDUĞUNU VE İSTERSEM MUTLU OLACAĞIMI ÖĞRENDİM..
 
Bazı duygular vardır anlatılamaz , anlaşılır sadece. Sevenin sevdiğini bilmesi kadar ; Sevilende anlar sevildiğini. Sevgi her zaman belirli kelimelerle söylenmez. Çoğu defa bir bakış yeter de artar bile... Yeryüzünde hiçbir kuvvet insanoğlunu sevme hakkından alıkoyamaz. Sevmek çoğu zaman var olmaktır . Sonunda bizi yok olmaya götürse bile . Ben şimdi varım ve seni sevmek hakkımı kullanıyorum . Sen bile buna karşı koyamazsın . Sana gelinceye kadar sonu gelmez bir arayıştı sevgilerim . Bir zaman başkalarında aradım seni , başka yüzlerde , başka ellerde aradım . Aldandım , fakat birgün seni bulmak ümidini kaybetmedim . Nasıl olsa gelecektin birgün . Ve işte geldinde ! Bana tatmadığım üzünleri tattırmağa , bilmediğim kederleri öğretmeye geldin . Acıdan yana ne kalmışsa yaşamadığım hepsini bir bir sen yaşatacaksın bana . Birgün yaşamanın gereksizliğini de senden öğreneceğim . Bu selin akışını hiçbirşey durduramaz artık . Ummadığım ve ummadığın bir anda çıktın karşıma coşkun ırmaklar gibi , amanız seller gibi geldin , mutlaka yıkarak ve benden birçok şeyleri beraberinde sürükleyerek gideceksin.İşte o zaman yoklukların en dayanılmazı ile karşı karşıya kalacağım . Ergeç gideceksin ; beni anlayamadan , beni sevemeden gideceksin . Yalnız bir içkırıklığı kalacak senden , tesellisiz bir hüzün kalacak . Yıllardır aradığım sendin , ama sen gittikten sonra başkasını aramayacağım . Gelmeyecek bile olsan , ömrümün sonuna kadar arardım seni .Ama geldin bir kere; ister bilerek gelmiş ol , ister bilmeden ... Geldin ya ! Şimdi herşey güzel seninle . Yürümenin konuşmanın , nefes almanın bir başka anlamı var artık. Sen varsın ya her şey bambaşka gözlerimde...
 
Herkesin içinde sabırlı bir tohum gibi kendi kozasında saklı duran bir aşk yatar, birgün bir güneş parlar, bir yağmur düşer ve tohumun çatlayıp çiçekler açtığını, ruhumuzun rengarenk bir ağaç gibi rüzgarlarla dansettiğini görürsünüz. Sonra ... O rüzgarlarla danseden çiçekler, bazen manasız kaprislerle, yanlış anlamalarla, hoyrat fırtınalarla örselenip, yeniden insan ruhuna dökülür ve bu kez acının tohumları olur aşkın çiçekleri. Zakkum yeşili çiçekler halinde büyüyüp, içinizi yakıp kavurur. Aşka lanet eder, unutmaya çalışır, acıyı öldürebilmek için aşkıda öldürmeye uğraşırsınız. Ve "unuttukça bir şeyler eksilir" sizden. Acıdan kurtulabilmek için eksilmeye bile razı gelirsiniz (...) Zamanla, hayatın geniş bir bahçe olduğunu, yalnızca sevincin yada yalnızca acının çiçeklerini değil, kaçınılmaz olarak hepini birden içinde barındırdığını, çiçeklerin bir kısmından vazgeçmenin bahçenin bütününden vazgeçmek olduğunu anlar, bahçeyi bütünüyle seversiniz...
 
Top